28 Aralık 2013

bugün günlerden "babam"



Kaçıncı yılımız hatırlamak istemiyorum...
Geçen seneler sızımı dindirmedi hiç...
Yokluğunu daha çok hisseder oldum hatta...
Baba, babam demeyi özledim....
Sarılmayı özledim.....
Ahmediko makamında söylediğin şarkıları özledim...
Gözünü hiç ayırmadan izlediğin maçlarda sana her daim söylenmeyi özledim...
Bize araba kullandırmamanı özledim... Ama senden gizli gizli arabanı kaçırmayı daha çok özledim...
Haydi şerefe demeni özledim... Seninle kadeh tokuşturmayı..
Gecenin bir yarısında getirdiğin kokoreçleri seninle yemeyi özledim... Biliyor musun o günden beri yemedim hiç...
Seninle aile olmayı özledim ben elimizdeki çekirdeklerle...
Seninle yüzmeyi özledim... Beni batırıp batırıp kova kova su yutturmanı özledim....
Mangal yakışını özledim... Mangalın kenarındaki saygıyla duran kadehini....
Hadi içelim diye kendine ortakçı yapmanı, sonrada size yeter diyip şişeyi yamacına çekmeni özledim...
Seninle gezmeyi özledim....
Dizine yatmayı özledim....
Sinemaya giderken baloya gider gibi hazırlanmanı izlemeyi özledim....
Seni özledim....

Şimdi sen bana "bilmukabele" dedin biliyorum...




27 Aralık 2013

Artık sana güle güle demenin zamanı geldi...


İyisiyle kötüsüyle bir seneyi daha deviriyoruz...
Yeni ümitlerle, yepyeni heyecanlarla, capcanlı hayallerle beklemeye başladık 2014 ü... Hoş sanki sihirli bir değnek değecek ve püfff herşey değişecek mi? Hayır tabiki....
Ama olsun her başlangıç gibi buda heyecanlandırıyor bünyelerimizi...

2014 sana sesleniyorum...

Sevgiyle gel bana... Bol huzurla... Sağlığımız yerinde olsun... Sevdiceklerimiz yanımızda...
Güzel an'lar yaşat bize...
Hadi gel artık hazırlandık bekliyoruz seni....


Paşamla ben hepinize mutlu, umutlu ve güzel bir yıl diliyoruz... Hoşça ve dostça kalın ♥ ♥ ♥

16 Aralık 2013

hafta sonu debelenmecesi


Hava ayaz... Buz gibi... Kar gitti ama buzları kaldı...
Böyle olunca da bize de eve tıkılmaca düştü...
Anne kişisi 6 gün mesai yapınca birde pazar günü eve tıkıldıysa kakılmış ruhu canlanıveriyor... Çamaşır, ütü, temizlik, ıvır-zıvır ne kadar şey varsa şaha kalkıyor...

Evdeki erken ergenusun da canlanması gereken bir ders çalışma ruhu var ama nerdeeeee... Anne kişisinin başında durması lazım :)) Hadi dedim anne kişisi çalışırken sende çalış.... Korkunç bir ingilizce problemimiz var zira... Anlam tamam, telaffuz ehhh ama iş yazmaya gelince nasıl okuyorsa öyle yazıyor :( Eskiden hece çalışırdık ya aynen öyle çalışmaya başladık bu durumdan kurtulmak için... Ben söylüyorum o yazıyor...
Durum aynen şöyle...
What is your name? yazılan what iz your neym :))))
Hadi sar baştan...
Sayfa sayfa dolduruyoruz...
Ceza gibi :))
10 kere yaz... 20 kere yaz....
Ama el mecbur :(

Anne kişisi ütü eziyetindeyken, erken ergenusum da işte böyle eciş bücüşlük içinde çalışmakta :((

Sonra ders biter kitap okuma saati başlar....
Benim bildiğim kitap ele alınır, uzanılır keyifle okunulur dimi...
Yok o kendine de banada eziyet edecek....

En düzgün kitap okuma halleri bunlar... Amuda kalkmış ve sekiz olmuş halini yakalayamadım :))
Sürekli hareket halinde... Böyle oluncada dikkatini toplayamıyor ve sıkılıyor okuma yaparken...
Artık zincirlemeyi deneyeceğim bi ara :)))
Bide utanmadan sen okusan bana ne güzel olur demez mi ? Şaka gibi :))

Biz bu hengamede uğraşırken misss gibi kabak tatlımıda fırında kömür haline getirdik :)) O da ayrı bir sinir konusu... Çöpe gitti mis gibi kabak tatlım :(

Yinede kendimize ödül verdik... Daha doğrusu erken ergenusum kendi ödülünü kendi seçti :)) 2-3 saat çalıştı ya :)) Büyük iş başardı haliyle :)) Film keyfi ama kendi seçtiği filmlerle... Benim seçtiğim ehven filmleri beğenmiyor artık...


Hobbit/Beklenmedik Yolculuk...

Seçtiği filme bakar mısınız? Bilumum ecinni yaratıklarla savaşan 13 cücenin hikayesi... Neymiş efendim filmin ikincisi gelmişmiş ama o daha birinicisini bile izlememiş ki sinemaya gitsin... Bütün arkadaşları izlemişmiş o neden izlemesinmiş... Bla bla bla..... Yaşına çok uygun görmesemde mecbur oturduk izledik paşamla... Bir daha ne istersen diye bir "ödül" yok lugatımda :))

Bilim kurgu filmlerini seviyorsanız doğru bir seçim aslında. Arada bazı sahneleri uzun tutarak sıksalarda oldukça hareketli bir film olduğunu söyleyebilirim. Büyücü Gandalf, hobbit Bilbo Baggins ve 12 cüce uzun bir yolculuğa çıkar ve Ejderha Smaug'u yenerek ülkelerini ve hazinelerini kurtamak isterler... Filmimizin konusu bu...
Filmi öyle bir yerde lap diye bitirlermişki bilim kurgu filmlerinden hoşlanmayan ben bile kendimi ikincisine gitme zorunluluğunda hissediyorum :))
Çocuklarda izlenme şekline gelince eğer dinazor, büyü, canavarlardan hoşlanan bir çocuğunuz varsa keyifle izleyeceği bir film... Buna ebeveyn olarak sizin karar vermenizi öneririm. Mutlaka fragmanını izleyin ama karar vermeden önce ;)





İkinici filmimiz; Vampir köpekti...
İsmine aldanmayın, içinde kan ve şiddet yok... Çocuk karakterimiz Ace ve büyük babasından miras kalan köpeği Fang'in yaşadığı olayları anlatıyor. Sıradan bir çocuk-köpek filmi de diyebiliriz. Vampir köpeğimiz Fang güneş alerjili, çilek jölesiyle beslenen ve konuşan bir karakter... Dalmaçyalı filmindeki gibi bu köpeğimizi de çalmaya çalışıyorlar... Ve böyle ilerliyor filmimiz...
Çok iç açıcı değil, benim erken ergenusumda çok sevmedi :)) Vampir vahşeti içermiyor diye de pek üzüldü hatta :))







Bizden şimdilik bu kadar...
Hepinize iyi haftalar diliyorum....

11 Aralık 2013

kıtır ergenustan selamlar efemm :))


Hani derler ya yaş 35 yolun yarısı.... Yalan arkadaş :)) İnanmayın hiç....
Zira 35 i devirmişliğim var dolu dolu tam 5 sene... Şşşşttt çok ayıp hemen hesap yapmayın ;)

Her an yolun başında gibiyim... Hazır ve nazır her yeni adaptasyona...
Evet bünye arada tekliyor, sinyaller veriyor ama inanın ruhum duymuyor bile....
Sadece arada bir Newton'a küfrediyorum :)) Ne öyle yer çekimi falan, uzay çekimi bulaydı da sarkma gibi saçmasapan konularla uğraşmayaydık.... Ha sanmayın ki bende var... Aslaaaaaaa!!!!! Sadece yaşdaşlarımla ilgili endişelerim ahahahaaaaa.... Tamam yahu bende inanmadım, çaktırmayıverin işte :)))

Beden yaşım 18 li sıralardayken çoluklu çocuklu teyzelere bakar iç geçirirdim yazzzzıııkkkk diyeee :) Ama şimdi anlıyorum ki ne büyük ayıp edermişim ben onlara... Siz siz olun asla o teyzelere acımaklı gözlerle bakmayınız efemmm.... Sizinde geleceğiniz durum budur :))) Şimdi ise amaninnnn ne güzellermiş nidalarıyla hatırlayıp bir nevi günah çıkartıyorum...

Konunun özü efem;18 lik çıtır halimi 22 yıllık deneyimden 23 yıla terfi ettirmiş bulunmaktayım gün itibarı ile :)) Hadi bi 41 kere maşallah çekin bakıyım :)))


İş yaştamıdır baştamıdır hiç bilemesemde evrim geçirdiğim doğrudur...

Mesela hayatında beyaz, ve naturel ojeler dışında tırnağına bişey sürmeyen ben inadına kırmızıyım, inadına yeşil... Bodur parmacıklarımı o ojelerle bakıp bakıp sevip dururum... Rujum en kırmızısından mesela yine... Hoş kardeşcağızım beni o halde her gördüğünde "geçici bir heves olduğunu umuyorum" diye iç geçirse de ama yakışmıyor mu nidalarıyla lafını ağzına tıkıyorum bol bol :)))

Mağazalara girdiğimde tezgahtarların gözlerini bi yuvalarından çıkartıyorum mesela... Kırmızı, mor, yeşil yokmu diye diye geziniyorum raflarda.... Hele de üzerinde bi baykuş, kuş, kedi gördümmü deliriveriyorum :)) Evdeki erken ergenusun yansımaları bunlar da işte :)))

Kendimi salıverdim ruhumun isteklerine... Herşeyi maksimumda yaşar oldum galiba... Gülmelerim en yüksek tonda, ağlamalarım böğürme nidalarında... Depresyonum en dibinde, heyecanlarım en zirvede... Olduğu gibi kabullenmeyi öğrendim herşeyi.... Olduğu gibi... Ne bir eksik ne bir fazla....

Kendimi sever oldum daha da... Hatta her zamankinden çok....

Daha yaşanacak çok an'ım var... Daha çok gidilecek yerim... Başlanacak daha çok başlangıcım.... Daha çok öğreneceklerim var... Hayat yolun başındayım daha ;)


İşte bu sebeple;
"Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin" diyorum yeni yaşıma :)
Erken ergenusumla kıtır ergenus hallerimi sevdim ben :))) İyi ki doğmuşum oleyyyy :))))

Ne haliniz varsa "gülün" diyorum hepinize, en çok da kendime ;)
En kocamanından sevgilerimle....