31 Ocak 2014

bu hafta film canavarı olmuş Şebo bildiriyor ;) / part II


Efendim dün kaldığımız yerden devam edelim... Bir romanda bu postta yazalım...
Bu filmler sayesinde yemin ediyorum en uzun postlarımı yazıyorum :)))


"Dikkat Bebek Var" izlerken sık sık düşündüğüm tek şey ben bu filmi daha önce neden izlememişim oldu. Başrollerde bir sürü ünlü olsa da en göze çarpanları Cameron Diaz, Jennifer Lopez...

Filmimizde 5 anne adayı ve haliyle 5 baba adayı var. Hepimizin hamilelik süreci, doğum hikayemiz farklıdır ya işte bu film bunu apaçık göz önüne seriyor filmde... Yer yer kahkahalarla güldüğüm, yer yer duygusallaştığım bir film olmuş...
Filmde en çok Wendy rolüyle Elizabeth Banks koparttı beni :)) Allahım ne kadındır ve nasıl bir hamilelik sürecidir ki en kopuk durumlar onun başına geldi :)) Bu arada tabiki yan karakterlerimizi unutmamak lazım ki sadece babaların çocuklarıyla bir araya gelip oluşturdukları bir grup varki şahane :))) Temel prensipleri gizlilik olan bu babaların neden bu prensibe sonsuz bağlılık gösterdikleri de malum sebepler işte; anneler duymasın aman ;) Şimdi ismini unuttuğum bir zenci çocuk varki sizde gördüğünüzde alıp bağrınıza basmak isteyeceksiniz basiretsiz kuzuyu :))) Yerlerden kalkamadı bir türlü kuzum...

Bu filmi mutlaka İZLEYİN hakikaten... Emin olun pişman olmayacaksınız ;)
Sonuç olarak SEVDİM, hatta BAYILDIM diyorum ben bu eğlenceli filme...


"Buraya Kadar" filmiyle ilgili söyleyebileceğim çok şey yok aslında... Yeni dönem komedi filmleri benim için değil sanırım. Felekten Bir Gece serisini de herkes yana yakıla beğenirken ben beğenmemiştim zira. Bu filmde aynı şekilde. Hatırı sayılır bir gişe yapmış hatta.
James evinde bir parti verir ve bu parti sırasında bir nevi kıyamet kopar. Bir çok insan ölür yada zombi olur. Hayatta kalan kişilerde James'in evinde hayatta kalma mücadelesi verirler. Absürb komedi diyeceğim bu filmde kendileriyle, varoluşlarıyla, kutsal olan değerleriyle, hayatla açık açık dalga geçmişler. Hatta bazı filmlerden alıntılar yapıp onlara da kısa komik göndermelerde de bulunmuşlar.

Sonuç olarak ben bu filmi SEVMEDİM diyorum ama yeni nesil absürb komedi türünü sevenler için belki de doğru tercihtir.


"Bir Köpeğin Hikayesi" filminde gerçek bir yaşam hikayesini beyaz perdeye aktarmışlar. Olay 1920 li yıllarda Tokyo'da yaşanmış gerçek bir sadakat öyküsü. Başrolde canım Richard Gere var ve gerçekten rolünün hakkını vermiş bu filmde.
Filmimiz profesör Ueno ile Hachiko arasındaki duygusal bağı anlatıyor. Oldukça duygusal olan filmde gözyaşını garanti ediyorum. Çocuklarla da rahatça izleyebileceğiniz bu filmden sonra bir köpek sahibi olma duygunuz oldukça ağır basacak.
Hachiko bu filmde bazen insanların başaramadığı sadakat ve bağlılık duygusunu o kadar güzel ruhunuza işliyor ki şaşırmamak elde değil.

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDİM ve kesinlikle İZLEYİN diyorum. Sakın es geçmeyin...


"Annemle Yolculuk" filmine amaninnn diyorum :))
Bir erkek anası olarak pek bir keyifle izledim bu filmi... Anne Joyce ben gibi az çatlak, çenesi düşük bir anne :) Kurbağa delisi birde... Ben de baykuş, kuş, kedi delisiyim işte :)) Film boyunca kendimi sık sık Oytun'la derken buldum ve çok güldüm :)))
Filmimizin başrollerinde Barbara Streisand ve Seth Rogen var. Barbara Streisand yaşlanmış ama hala elleri çok güzel :) Ben o kadının hep ellerini ve saçlarını sevmişimdir... Seth Rogen bu filmde sanki animasyon filmlerindeki çocuk büyümüşde bu filme girmiş gibi. Mimikleri bende bu hissi uyandırdı :)
Bir ana/oğulun yol macerası, amaç annenin eski sevgilisini bulmak :)) Kulağa garip geldi dimi... Ama oğlan anasının çatlaklıklarından kurtulmak istiyor ne yapsın ahahaaaa :))

Film evet ortalama bir film. Ama benim gibi sizde kendinizden parçalar bulursanız filmde anormal keyif alıyorsunuz...

Sonuçta ben bu filmi SEVDİM efem.... Ve tüm erkek analarına şiddetle tavsiyemdir, İZLEYİN anacım :)))

Yine roman gibi bir yazının sonuna geldik... İyi hafta sonları diliyorum hepinize...
Hafta başında yine filmlerlemi gelirim, gezme tozmayla mı gelirim bana hiç belli olmaz biline :))
Öpüldünüz....

30 Ocak 2014

bu hafta film canavarı olmuş Şebo bildiriyor ;)


Paşam bu hafta anneannesiyle İstanbulda ve tam tatil modunda...
O evde olmayınca bende verdim kendimi filmlere :)
Oscara aday filmleri izleyesim var ama bir türlü başlayamadım. İzleyeceğim inşallah..


İlk önce sessiz sedasız vizyona giren "Kadın İşi" nden başlayalım....


Aslında bu filmi izlemek için gitmemiştim sinemaya. Yanlış bir hesaplama sonucu 12 Yıllık Esaretin hala gelmediğini görünce kendimi bu filmde buldum :) Keskin alaka diyebilirsiniz :))

Filmde sevmediklerimden başlıyım ilk önce...
İlk giriş kısmı neydi öyle diyorum.... Gözlerimi kapadım, seyredemedim ve bir anda ben niye girdimki bu filme dedim...
Filmdeki görüntü kalitesini sevmedim... Eskitilmiş bir görüntü vermeye çalışmışlardı da benmi anlamadım yoksa hakikaten kötümüydü karar veremedim... Zira çok daha kötü filmlerde bile görüntünün pırıl pırıl olduğu da bir gerçek...
İşler güçlerdeki Sadi Celil Cengizi gördüm sanki filmde :)) Ağzı bantlıydı kıyamam :)) Filme farklı bir enerji katabilirdi halbuki... Yazık olmuş...
Meltem Cumbul her zamanki Meltem Cumbul işte...
Gezi izleri neden var bu filmde mesela, bunu da anlamadım :/

Gelelim sevdiklerime...
Filiz Ahmet "Bilge" rolüyle almış götürmüş filmi... Ciddi ciddi komiklik yapmış bu kız :) Bu arada hakikaten Türkçesi hafif aksanlımı Filiz Ahmet'in yoksa bu aksan cuk oturduda heryerde bumu kullanılıyor onu bilemedim.... Ama seviyorum bu aksanlı konuşmasını...
Esra Dermancoğlu'na boşuna dekolte yaka demiyorlar :)) Kadın seviyor dekolteyi işte... Fatmagüldeki aynı yengenin sansürsüzü... Dürdane karakteri ile renk getirmiş...
Filmin son sahnelerine Multitap/ Bu Kadarız şarkısı çok yakışmış :))) Güzel bir enerji vermiş filme...

Günlük standart dertlerimiz kredi borcu, sağlık sorunları, haciz, başarısızlık, yalnızlık gibi konular bir banka soygununa bağlanmış ve hooopppp dertler gitmiş işte :)) Filmimizin konusu aynen böyle...
Çok şahane diyemeyeceğim bu film yine de izlenebilir nitelikte... Seyrederken eğlendim mi evet eğlendim.... Çok beklentiniz olmadan rahatça izleyebilirsiniz diyorum ;)


"Entrika" filminde Richard Gere ve Susan Sarandon başrollerde... Bu iki ismi gördüğümde büyük bir beklentiyle başladım filmi izlemeye... Ama fısssssss :((
Robert zengin ve başarılı bir işadamıdır. Ellen ile mutlu bir evliliği varmış gibi gözükse de farklı bir duygusal yaşamı vardır. Şirketini yüksek fiyatlarla satmaya çalışırken sevgilisiyle yaptığı trafik kazasında sevgilisinin ölmesi ile Robert köşeye sıkışır. Ve filmimiz böyle devam eder...
Susan Sarandon benim için dram filmlerinin baş tacıdır. Severim rolünün içine girmesini. Richard Gere ile patlatırlar şimdi düşünsemde ha bekle de bekle aaa bir baktım film bitmiş. Sıradan başlayan film sıradan bile bitemedi. Final havada...
Sonuçta SEVMEDİM işte....


"İçinde Yaşadığım Deri" dün akşam izlediğim filmdi... Ve ben bu filmi nasıl anlatmalıyım size inanın bilmiyorum. Filmle ilgili vereceğim en ufak bir ipucu filmde yaratılan o şaşkınlığı bozar düşüncesindeyim çünkü...
Antonio Banderas benim biricik ispanyolum sen bu filmde ne hoşsun öyle :) Hem oyunculuğunu sevdim hem de yaşının ilerlemesine rağmen hala gözüme hitap etmesini ;) Ama diğer oyuncumuz Elena Anaya'yı da es geçmiyim. Güzelliğini cesurca sergilemiş bu filmde. Vera rolüyle Elena'yı giyinik görmek çok mümkün olmadı zira...
Çok farklı bir film beklerken film konusuyla beni hakikaten şaşırttı. Hatta oturduğum yere mıhlandım kaldım. Beklemiyordum... Offff dedim ya bu filmi size ipucu vermeden anlatmam imkansız :/
Ben bu filmi kesinlikle SEVDİM...
Ama ufak bir notum olacak bu filmle ilgili. Öyle aile boyu izlenebilecek bir film değil, ama izlemeden de geçmeyin diyorum izlememiş olanlara...


"Kimlik Hırsızı" çıtır bir komedi oldu benim için. Ayaklarımı uzattım ve keyifle izledim :)
Jason Bateman ve Melissa Mccarthy başroldeler. Diana rolüyle Mccarthy filmde tavan yapmış. Nasıl renkli, nasıl coşkulu... Kilolu hali o karakteri daha da şenlendirmiş. Şimdiye kadar oynadığı filmlere baktığımda hiçbirini izlememişim maalesef... Kesinlikle izlemem gerekenler arasına alıverdim hemen... Çıtır komediye benziyor onlarda ;)
Filmimiz Diana'nın kendini kabul ettirmek ve insanların arasına girmek için yaptığı alışverişleri karşılayacak finansörleri kartlarını eline geçirdiği kişiler maalesef. Sandy de bu kurbanların arasında... Sandy'nin kariyerini ve parasını kurtarabilmek için Diana ile yaptığı koşuşturmaca filme aktarılmış. Çok da iyi olmuş :)) Bu koşturmacada yan hikayeler biraz fazlaca olup bu kadarı da fazla dedirtsede zevkle izlenir kıvamda...
Sonuçta SEVDİM efem ben bu filmi :)) Tavsiye ederim....

Ben bu posta devam edersem roman niteliğinde olacak. O yüzden diğer filmleri yarına saklıyalım :))
Yarın yeni filmlerle görüşürüz. Dedim ya film canavarı oldum :)))

29 Ocak 2014

ara ara evde de çalışıyorum ki ben :)


Tamam tembelim dedim... Üşeniyorum herşeye dedim... Miskinlik göbek adım oldu bu aralar dedim... Ama arada benim de elim iğne iplik tutuyor :)))


Bu cicişleri hazırladım mesela :)) Küçük mutfak havlularını renklendirdim biraz ;)

 Her keçeye el atışımda ah bir Sizzix 'im olsa ben ne aşklar yaşarım diyorum ama sadece diyorum :)))
Şu anda seri üretime gerek yok hem... Yarım elma, gönül alma niteliğinde bana yetiyorlar :))


Her bakışımda aşk yaşıyorum bunlarla ben :))
Bir sürü havlu aldım Bursa'dan... Bakalım onlarla neler çıkacak ;)


Buda göçebe ruhlu oğlum için yaptığım çanta...
Özellikle yaz aylarında ihtiyaç hissettiği için, hafif birşeyler olsun istedim...


Birine gemici kumaşın üzerine kot cep diğerine ise tam tersini çalıştım. Birde ismini kondurdum yapışkan harflerle, al sana isme özel çanta ;)
Diğer çantalar yazın ağır geliyor, hafif hafif sürüye sürüye kullansın paşam :)
İster sırt çantası yapsın ister elinde taşısın...


Etaminlerimin çerçevelerini değiştirttim birde... Paspartu ile daha göz doyurucu oldu... Eski halleri işte burda ...
Daha şık durmuş değil mi?

Darısı şimdi battaniyemin başına :))) Malum 2 senedir elimde :)) Hepi topu bir bebek battaniyesi ama, ağır gitti mi bir iş sürünüyor işte böyle...

En kısa sürede görüşmek üzere efem ;)

27 Ocak 2014

Bir kitap / bir film


Birbirine paralel konuları var bu kitapla filmin... Kitabı yaz aylarında okumuştum, filmi ise geçtiğimiz haftalarda izledim.. Bunları bugün yazmamın sebebi ise bambaşka...

Sırayla gidelim ve kitaptan başlayalım...


Senden Önce Ben / Jojo Moyes

Bu kitabı okumaya başladığımda okuyan kişilerin yorumlarından o kadar çok etkilenmiştim ki bu mudur? dediğim çok oldu ilk başlarda... Beklentim farklı olduğundan belki de abartılı buldum bir çok şeyi... Ama sonra bir hesaplaşmada buldum kendimi... Ben olsaydım dedim çokça zaman...

Lou'nun tekdüze yaşantısının içindeki renkli kişiliği ile hızlı bir yaşamın ardından bir sandalyeye mahkum olan Will'in grileşen kişiliğinin kesişmesi güzel bir hikayeyle anlatılmış... Birbirlerinin hayatlarına yansımaları kitabın içine girmenizi sağlıyor... Kitabın konusunu uzun uzun anlatacak değilim, hala okumayanlar varsa konuyu deşifre etmiyim ;)

Ancak kitabın arkasında yazan " Sakın son bölümü otobüste giderken okumayın. Ağlamamak için kendinizi tutmaya çalışırken bir enkaza dönüşebilirsiniz./ Tracy Williams" uyarısını mutlaka dikkate almanızda fayda var. Zira son 100 sayfa birde duygusal yapıya sahipseniz sizi duvardan duvara vuruyor. Deneyimle sabitlenmiştir. Cafedeki insanların neden ağlıyor bu kadın sorulu bakışlarıyla haylice muhattap olmuştum ;)



Şimdi sıra filmimizde; Tamam mıyız?

Bir Çağan Irmak filmi.... Kendine has dilleri vardır Çağan Irmak filmlerinin benim için... Bu film de öyle... Ancak izlediğim diğer filmleriyle kıyas edecek olursam biraz fazla acitasyon olduğu için bir tık altta kalmış sanki... Belki de konunun şekli bir acitasyonu gerektirdiği içindir yada ben öyle anlamışımdır...

İki karakter; İhsan ve Temmuz... Biri bedensel engeli sebebi ile ÖTEKİ, diğeri cinsel tercihi sebebi ile ÖTEKİ... İki ötekileştirilmiş insanın birbirine tutunma öyküsü... Ve iki anne... Nilgün ve Feride... Tüm farklılıklarına rağmen çocuklarına inanan, onlarla hayata bağlanan iki anne... Şartsı ve koşulsuz sevgiyi o iki anne o kadar güzel yansıtmışlar ki...

Filmde beni etkileyen diğer şey İhsan ve Temmuz'un birbirleriyle olan dialogları... An be an durdur makinist filmi, bi sindirelim söyleneni denilesi....

İhsan : Annemle izlemiştik biliyormusun? Titanik ! Orda sarı bir çocuk var Jack hani geminin başına çıkmıştı ve --Dünyanın Kralı benim !-- diye bağırmıştı.
Bende yüksek bir yere çıkıp kollarımı açıp öyle bağırmak istiyorum ! 
Temmuz : Kollarını açıp ?
İhsan: Evet,sen sordun ben söyledim.Geriside senin bilmecen olsun ! 

****

Hani bana büyük bir hata olduğumu söyledin ya? Sen bunun bir hata olduğunu düşünüyorsan, bu senin hatan! Ben senin milyonlarca sperminden biriyim. Annemin rahmine önce ben düştüm. Hatta bana kalırsa ben bir maratonun şampiyonuyum baba !!!


Sevdiklerim arasına koyuyor ve izlenmeli diyorum ben bu filme....

Gelelim ben bunları niye yazdım... Kötü rüya diyelim... Aklımın bana oynadığı oyun hatta... Öyle ki sabah uyandığımda hareketsizliğim... Kimbilir belki de uyanmamıştım... Peki o hareketsizlikte insanın aklına bunlar mı gelir? Neyse unutalım gitsin....

Çok iç açıcı başlamasam da haftaya, hepimize iyi haftalar...
Su gibi aksın gitsin ;)

22 Ocak 2014

üşengecin çocuğu olmaz derler ama...


Anne Şebnem yine son derece mıymıy bugünlerde... Üşengeçlik had safhada olunca blogda hak getire işte... Toparlanmak lazım, silkinmek lazım :)

Blogger zaten yapmış bir azizlik. Ne izleyici listesi gözüküyor, nede blog takip edebiliyorsun... İzleyici kısmından mı sansüre başladılar acaba :)) Neyse konumuz sansür değil ;)


Bizde durumlar ehhhh işte... İç güveysinden hallice de diyebiliriz bu duruma... İş-ev-iş girdabında bir dönme dolap... Paşam benden de beter... Ama onunki daha da zevkli okul-oyun dönme dolabına hala ders çalışma şahsiyetini bindiremedik gitti. Yarıyıl bitti bitecek biz hala zorunlu ödevler haricinde elinde ders kitabı görme  şerefine nail olamadık :)












Geçen hafta ilk deneme sınavı deneyimimizi de yaşadık...  Benim erken ergenusum sınava girmemek için tam 1 hafta tepindi :) Karnı ağrıdı, başı ağrıdı, gereksiz dedidurdu. Anne şahsiyeti alladı pulladı, cebren ve hile ile sınava girmeye ikna etti :))) Amacım aslında başarısını ölçmekten ziyade, sınav deneyimi kazanmaya başlamasıydı. İsim kodlamamız bile olay oldu desem hiç de abartmış olmam aslında :) Offff çok uzun diye diye bir hal olduk... Zafer işaretleriyle girilen sınavdaki sonucumuz ne peki :))

Efendim durum şöyle... Matematik full, Hayat bilgisi full, Türkçe 3 yanlış... Sınav sonucu ile birlikte aldığım soru kitapçığına bir baksam ki yanlışlar metin sorularında... Yani oku ve cevapla bu kadar... Bu kadar basit olan bir şey nasıl olurda yanlış olur bi bakmak lazım tabiki ...

Annecim sen bunları yanlış yapmazdın normalde neden yanlış oldu ki bunlar diye bir giriş cümlesiyle başladım. Acaba yanlış mı hatırladın okuduğunu ? Sonrası aynen şöyle efem....

Oytun bilirkişisi : Yoooo okumadım anne ben o kısmı.
Anne hiçbilmez kişisi : Nasıl yani???????
O: Çok uzundu, sıkıldım okumadım....
A: Attın yani cevaplarını...
O: Mantığımı kullandım tabi anne, hiç atar mıyım.
A: O mantığının içine tüküreyim oğlum senin DİYEMEDİM tabi :))) Mantığıyla ilgili yorumda bulunmak ne haddime...

Erken ergenusumun mantığıyla sınavdayım arkadaşlar anlayacağınız :))

Bizden şimdilik bu kadar... Hepinizi kucakladık ;)