tag:blogger.com,1999:blog-29511448090820470462024-03-16T10:32:20.478+03:00Oytunla HayatBir Ergen ile Annenin Maceralarıoytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.comBlogger1250125tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-20991360413290609882024-03-09T16:13:00.003+03:002024-03-09T16:13:19.434+03:00Oscar Töreni Öncesinden Bildiriyorum 😀<div><br /></div><div>Eskiden ne kadar uzun uzun yazardım...</div><div>Filmleri enine boyuna döker, uzatır da uzatır hatta üstüne maratonlara falan katılır çok heyecanlı bir sezon geçirirdim...</div><div>Yıllar yıllar geçti, ben izleme hevesimden hiç uzaklaşmadım. Sadece yazma konusunda tembelleştim :/</div><div>Bu sene de animasyon ve teknik kategorilerden bir kaç film dışında hepsini izledim... Hepsini teker teker yazamayacağım zira bu yazı bitmez o zaman 😂</div><div><br /></div><div>Bu sene beni en etkileyen filmler uluslararası kategorisindeydi... Muhteşem filmler izledim diyebilirim...</div><div>Seyrettiğim filmler arasında en sevdiklerim <a href="https://www.imdb.com/title/tt13238346/?ref_=ttvg_ov">Past Lives</a> ve <a href="https://www.imdb.com/title/tt27503384/?ref_=nv_sr_srsg_0_tt_8_nm_0_q_perfect%2520days">Perfect Days</a> oldu. O dingin halleri ile anlatmak istediklerini o kadar net anlatmışlardı ki hayranlıkla izledim... Gözümü kırpmadım desem yeri vardır...</div><div><br /></div><div>Filmler arasında en kendimi uzak hissettiğim film <a href="https://www.imdb.com/title/tt1517268/?ref_=nv_sr_srsg_2_tt_2_nm_4_q_Barbie">Barbie</a> oldu sanırım... Feminizm temasını işlemese o pembe dünya beni daha da çok bayabilirdi ama orada da yardımıma America Ferrera yetişti ♥ Oyunculuğu ile benim filmden uzaklaşmamamı sağladı diyebilirim...</div><div><br /></div><div>Bu sene sanırım <a href="https://www.imdb.com/title/tt15398776/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_4_nm_3_q_oppen">Oppenheimer</a> filmi törene damgasını vuracak gibi gözüküyor... 13 dalda en fazla adaylık çıkartmasından bu sinyali yakalamıştık zaten... Uzun olmasının haricinde benim için bir sıkıntı yoktu filmde derken bak aklıma geldi. Bir dehanın aklanma projesi olarak biraz düşündürdü beni. Neden derseniz icadı mucidimizin deneysel faaliyetleri ve sonrasında gelişen olayların sonuçları hakkında çok da detay verilmedi... Vicdan muhasebesini ne bizim yapmamıza müsaade etti ne de karaktere böyle bir misyon getirdi... Kemiksi yapısıyla robotik zeki bir adamı koydu karşımıza ki Cillian Murphy de hayatının performansını anatomik yapısı sayesinde oldukça başarılı bir şekilde sergiledi...</div><div><br /></div><div>En fazla adaylık alma konusunda 2. başarılı filmimiz <a href="https://www.imdb.com/title/tt14230458/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_6_nm_1_q_poor%2520thin">Poor Things</a> oldu ve 11 adaylık çıkarttı... Bireysel performansları oldukça başarılıydı aslında, ancak beni duygusal olarak irrite eden sahneleri sağ olsun filmle bağ kuramamamı sağladı. Modern bir Frankenstein filmi denilse de yok benlik değildi... Ama bu arada hemen ekleyeyim yardımcı erkek oyuncu adaylığında net bir şekilde Mark Ruffalo yerine Willem Dafoe 'yı görmek isterdim.</div><div><br /></div><div><a href="https://www.imdb.com/title/tt5537002/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_7_nm_0_q_Killers">Killers of the Flower Moon</a> yine uzunluğuyla vurdu beni... Mabadımın düzleştiğini hissettim yeminle izlerken :)) Yine sezon içerisinde çok konuşulan filmlerdendi ve 10 adaylık gibi hatırı sayılır rakamla listelere girdi. Leonardocuğum aday gösterilmemesi nedeniyle yine hayal kırıklığına uğramıştır eminim... Oscar heyeti umumiyesi sanırım böyle kamçılıyor yakışıklımı 😄 Filmden daha çok burada duru oyunculuğuyla Lily Gladstone hakkında konuşmak lazım aslında... Mimiksiz, abartısız, ve dik duruşlu Mollie'nin hikayesini öyle bir ete kemiğe büründürmüş ki bakışların yeter be hatun demekten kendimi alamadığımı belirtmek isterim.</div><div><br /></div><div>Gelelim Bradley Cooper ve <a href="https://www.imdb.com/title/tt5535276/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_4_nm_3_q_maestr">Maestro</a> hakkında söyleyeceklerime... Filmi genel anlamda sevdim. Benim sevdiğim karakter yapısıyla gayet keyifli bir seyirdi. Filmin yıldızının Carey Mulligan olduğunun altını çizerek söyleyebilirim. Fakat sevgili Bradleyciğimiz kendini öne çıkarmak için o kadar kasmış ki bir takım hesapları yanlış yapmış düşüncesindeyim. Evet abartılı bir karaktere abartılı oyunculuğuyla yarenlik etmiş ama bunu yaparken seyircinin kime daha çok aşık olabileceği ihtimalini ıskalamış maalesef. Bu filmin matematiği farklı işleseydi sezon boyunca bu filmi konuşabilirdik diye düşünüyorum.</div><div><br /></div><div><a href="https://www.imdb.com/title/tt14849194/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_7_nm_0_q_The%2520hol">The Holdovers</a> bu sezonun en duygu geçişli filmi olduğunu iddia etsem yanılmış olmam sanırım. Karakterlerini inanılmaz bir güzellikte işlemiş. Oyuncularımız da hakkını vermiş tüm karakteristik özelliklere. Basit bir konuyla duygu şöleni çıkartmış ve her bir karaktere sarılmamızı sağlamış. Eski filmlerin o samimiyetini yakalaması da bonusu olmuş. Gönül Paul Giamatti 'nin ödül töreninde atağa geçmesini istese de kemikli anatomiye yenilecek düşüncesindeyim. Amma velakin Da'Vine Joy Randolph 'un yükselişine kimse çelme takamayacak gibi duruyor şu anda.</div><div><br /></div><div>Tüm filmlerden kısa kısa yazmaya kalksam bu yazı bitmeyecek... O sebeple ben kendi adaylarıma geçeyim istedim... Bu sene çok duygusal düşünmemeye çalıştım, "ama neden/ama yaaaaa" nidalarıyla hayal kırıklığına uğramamak için realist bir tavır takınmaya çalıştım ve işte çıkardığım sonuç;</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEeRN06kmEGijnAHi4RLe_Y2e_6kd3iYk-GUOSfoJuLmTfvlf-RR3cuF4YIhvFhTkAH6Gv6dSF35nQnrV0Yc_2CkyqbcrVkl3gtmMXx8FCrHYCga2rHMImebsGIx3kdyev40rwZ5cyBuFI1I-VAOH90y5bnhk7CgYGG-UZ_nTOx_-M18V5TPwZIodSSP8/s1500/87456513245.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1500" data-original-width="1500" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEeRN06kmEGijnAHi4RLe_Y2e_6kd3iYk-GUOSfoJuLmTfvlf-RR3cuF4YIhvFhTkAH6Gv6dSF35nQnrV0Yc_2CkyqbcrVkl3gtmMXx8FCrHYCga2rHMImebsGIx3kdyev40rwZ5cyBuFI1I-VAOH90y5bnhk7CgYGG-UZ_nTOx_-M18V5TPwZIodSSP8/w640-h640/87456513245.jpeg" width="640" /></a></div><div><br /></div><div>Bu kareye ek olarak;</div><div>Özgün Senaryoda <a href="https://www.imdb.com/title/tt17009710/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_7_nm_0_q_anatom">Anatomy of a Fall </a></div><div>Uyarlama Senaryoda <a href="https://www.imdb.com/title/tt23561236/?ref_=nv_sr_srsg_2_tt_6_nm_0_q_american">American Fiction</a></div><div>Uluslararası Film kategorisinde de <a href="https://www.imdb.com/title/tt7160372/?ref_=nv_sr_srsg_1_tt_7_nm_0_q_the%2520zone">The Zone of Interest</a> ihtimalindeyim ve bir tek bu kategoride ne yazık ki söylemini kullanacağım. Burada görmek istediğim film, bu film haricinde hepsi olabilirdi :/</div><div><br /></div><div><br /></div><div>İhtimallerimizin ne kadar gerçekleşip gerçekleşmediğini ödül töreninin sonunda hep birlikte göreceğiz :))</div><div>Bu sene de IMDB den heykelciğimi de kaparım inşallah :)</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_n_QB-oyJPrZKqIS84B024tBw9tW6NA1bCQU536pthtF_YbU7ZW9q8k_wyh2WeucP4J-s-IPl73_as3bfwDsAHDnfEL1ofPyb-euk2xGQV_cMzsiXibNq-j25cC9B5ITpzRbKCVkKULxNBM7ynS4qpiGBgq2ocAFsdDV_VQ8uz5Pn6sZrNT_NnOBSYFU/s653/654654321.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="227" data-original-width="653" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_n_QB-oyJPrZKqIS84B024tBw9tW6NA1bCQU536pthtF_YbU7ZW9q8k_wyh2WeucP4J-s-IPl73_as3bfwDsAHDnfEL1ofPyb-euk2xGQV_cMzsiXibNq-j25cC9B5ITpzRbKCVkKULxNBM7ynS4qpiGBgq2ocAFsdDV_VQ8uz5Pn6sZrNT_NnOBSYFU/w640-h222/654654321.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-49326877193486748202024-02-22T17:39:00.000+03:002024-02-22T17:39:47.025+03:0019 Yaşından Bildiriyorum Sana <div style="text-align: left;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXD6SbTU8kqwCPXpKdSOOcFdaY8IYHzYBu14ixGHz1nYM_ji6Ou9hpqYH11BQiOP3Ho0PjGYd0xqtK-fauOE8EfbLVcDFKlQbX-Y4rWGSOGCY0lV4xVecPy3IxL4utcEd8NpoSLEIF4fNEfVgpb1sA9LjI8PTB9g0tmXKQElVtfL6A0qrkzonyGNIYa-k/s1600/3256441122.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXD6SbTU8kqwCPXpKdSOOcFdaY8IYHzYBu14ixGHz1nYM_ji6Ou9hpqYH11BQiOP3Ho0PjGYd0xqtK-fauOE8EfbLVcDFKlQbX-Y4rWGSOGCY0lV4xVecPy3IxL4utcEd8NpoSLEIF4fNEfVgpb1sA9LjI8PTB9g0tmXKQElVtfL6A0qrkzonyGNIYa-k/w360-h640/3256441122.jpeg" width="360" /></a></div><br /><div style="text-align: left;">Bugüne kadar sana hiç nasıl doğduğunu anlatmadığımı fark ettim... Birkaç kez anılara yolculuk yapmaya kalkıştığımı hatırlıyorum ama sen ilgilenmedin... Bunda netim bak :)) Neyse yüzüne anlatamadıysam buradan anlatırım ben de... Alternatifler yaratma konusunda beni bu hayatta en çok eğitensin sonuçta...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Hamileliğimin başlangıcından bu yana hep normal doğum planlamıştım... Doğumuna 1 ay kala 4 kiloyu aştığını gören doktorumuz tamam artık sezaryen dedi... Bir anda panik olmuşum... Doktorla hemen savaşa başladım... Ama kazanamadım :)) Son kontrollerimizin her birinde hiç aksatmadan bu savaşa girmeyi ihmal etmedim ama Alaattin Bey sağ olsun her defasında beni püskürtmeyi başardı...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Son kontrolde artık Salı mı Perşembe mi gibi bir seçenek sundu bana... Madem sezaryen o zaman Salı olsun dedim... Erkenden kucaklayayım bari diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum... Öğleden sonra saat 13.30 da sigorta hastanesine acilden giriş yapmama karar verildi sonuç olarak...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">22.02.2005 gece saat 04:00 suları ağrım başladı... Çok önemsemedim... Kalktım gezindim... Ben gezinirken babanın fosur fosur uyumasını da uygun görmedim tabi :)) Onu da kaldırdım... Sancılarım arttı... Yok yaaa daha erken dedik iki iş bilmez olarak... Bir de üstüne rahatlayayım diye sımsıcak bir duş aldım, sancılarım daha çok arttı... İnat ettik doktoru aramıyoruz, evde de duramıyoruz... Pılımızı pırtımızı topladık, anneannene gittik... Rahmetlik deden panik tabi bizi o halde görünce... Arayın hemen doktoru dediler :))) Emir büyük yerden, aramamak olmaz tabi... Sabahın 7 sinde uyandırdık doktorunu... Acilden giriş yapın ben de geliyorum dedi ve hemen yola çıktık...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Şimdi kendimce sancım tuttu ya, ben normal doğum yaparım kafasındayım... Heheeee diyorum :)) Nolddduuuu :)) NST alacaklar ama ben sancıdan yatamıyorum ki... Bir geliyor sancı ben hemen dikiliyorum sedyede... İki büklüm olunca sanki hafifliyor. Bu arada seninle konuşuyorum, az kaldı hazır mısın diyorum...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">NST alamadan yallah ameliyathaneye... Ben yine sükutu hayal...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Genel anestezi ile gerçekleşti doğumun, o sebeple ilk anını hatırlamıyorum... Benden önce babana, dedene ve anneannene gösterip bahşişi kapmışlar, sonra da genel muayene için yeniden içeri almışlar seni... Beni senden sonra ayılmaya yakın odama yerleştirdiler... Yatağıma taşırken eski usül çarşafla aktarma yaparken hastabakıcılar bel fıtığından son anda yırtmışlar :)) 2 hastabakıcı, deden, baban benim gibi kuş kadar kadını taşıyamamışlar ahahaaa :))</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sağıma soluma bakınmaya başlayınca ebe getirdi kucağında seni... Nasıl ağlıyorsun son ses anlatamam... Sağ mıdır hala bilmiyorum ama Halise Ebe aksilikte bir dünya markasıydı Balıkesir'de o zamanlar... Erkekler dışarı diye bir bağırdı, bizimkiler çil yavrusu gibi dağıldı 😉 Seni kucağıma verdi, emzirme zamanı diye... Allahım nasıl çirkindin :) Kapkara olduğun yetmiyormuş gibi burnun suratının hemen hemen hepsini kaplamıştı... Bir de tek kaşını kaldırarak bana bakıp ağlıyordun. Hart diye ebe mememi açtı, seni güzelce dayadı... Böyle emecek ve sütünden başka bir şey vermeyeceksin diye de beni bir güzel payladı sanki başka bir şey demişim gibi :)) Coyk coyk emiyorsun ama süt gelmiyor daha... Akşama kadar savaştık. Sen hiç susmadın, ben emzirmeye çalıştım. Süt gelmedikçe sen daha çok ağladın... Kısır bir döngü... Akşam sanırım sütüm yavaş yavaş gelmeye başladı, biraz karnın doydu ama ağlamaktan öyle bir yorgun düşmüştün ki uyudun kaldın... Gece o kadar sessizdin ki ara ara nefes alıyor mu diye kontrol ettik teyzeannenle :) </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sonrası gecemiz gündüzümüze karıştı.... Sen gündüz uyudun ben uyumadım... Gece sen uyandın ben uyumaya çalıştım :))) Tam bir kaos ahahahaaa :)</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">40 gün sonra düzenimiz oturmuştu ve çok kolay bir bebeklik dönemin oldu şükür... Büyümeseydin sonsuza kadar o günlerde kalabilirdim ben seninle... Büyüdün ama... İyi yaptın diyemeyeceğim kusura bakma 😁</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Geçen sene 18 yaşınla ilgili çok büyük hayallerim vardı... Ama malum sınav zamanıydı... O kadar çatışıyorduk ki senin yaş yazını dahi yazmadım... Çünkü içimden gelmedi... Kendimi zorlasaydım yazmak için gram güzel bir şey çıkmayacaktı... Öfke dolu bir yazı olacaktı... Vazgeçtim o sebeple... Hayattan soğuduğumuz bir yıl oldu ikimizin de :) Hoş bu yaşının da ilk dönemi öyle geçti....</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sonra ne mi oldu...</div><div style="text-align: left;">Sen yerleştin üniversiteye... Hayalindeki ODTÜ olmayınca ikinci bir seçenek aramadık ve Balıkesir diye karar verdik... Bu konuda hiç tereddüt etmedin... Buna çok sevindim sevinmesine de, bir yandan da içim burkuldu... Üniversite demek özgürlük demekti.... Bilmediğin bir yola kanat açmaktı... Ama ülke şartları seni de böyle bir tercih yapmaya itti maalesef... Beni rahatlattın evet bu anlamda ama kendini de zorlamadın, kolaya kaçtın... İleride pişmanlık yaşar mısın hiç bilmiyorum... İnşallah yaşamazsın...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Pandemiyle başlayan asosyal tavrın bu sene de devam ediyor... Çok seçici bir yapın var hayatına insan katmak yönünde... Bu bir taraftan güzel ama risk almaman hoşuma gitmiyor... Benim olanlar bana yeter kafasındasın :/ Bu saatten sonra da değişmezsin sanırım... Ya da değişirsin... İnsanoğlu nihayetinde ölene kadar bir öğrenim içinde...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bu aralar mühendislik dersleri popona zor geldi sanırım ben niye dil tercih edip tercümanlık yazmadım diye söylenmektesin... Sanırım yeniden sınava gireceksin :) "Sen bilirsin oğlum" sabrını sonuna kadar sergilemeye kararlıyım... Sonuçta senin hayatın... Önüne engeller değil, konuya daha geniş bakabilmen için söylemler koymakla mükellefim sadece...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Hala kız arkadaşın yok puhahahahaaa :)) Artık bu bizim eğlence konumuz, sen de artık eğlenmeye başladın bu konuda kendinle... Ara ara anneannene takılıyorsun, anneanne hani şu torununu bana verecek teyzeler nereye gittiler diye 😂😂😂 Okulu bitir ben seni görücü usulü evlendireceğim diyorum, çok geç diyorsun...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Yetişkin bir birey olmak sana önyargılı olmayı yükledi... En çok bu konuda savaşıyoruz seninle... Onu ben yapamam, o bana göre değil, bu böyle olmaz kısıtlamaları koyuyorsun sürekli kendine... Dene çocuğum demekten dilim aşındı... Geçecek bu günler de biliyorum ama yeter ki iş işten geçmesin dileğindeyim çokça bu konuda...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">2 sene önce başlayan Japonca takıntın devam ediyor. İngilizceyi belgelendirme kısmını bitirdikten sonra kendi çabanla yaptığın öğrenme sürecini farklı bir yöne çevireceksin sanırım... Sabırla bekliyorum :)))</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Hala rengarenksin, hala ilgi çekmeyi seviyorsun, hala oyunlardan ve telefonundan başını kaldırmıyorsun 😅</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bu sene mutfak da ilgi alanına girmeye başladı... İnstagramdan gördüğün tarifleri denemeye başladın. Hele bir browni yapmaya başladın tavada... Üfff çok güzel... Dönüp dönüp yapıyorsun herkese... Ama senden sonra mutfağa girmek bir ölüm, savaş alanına dönüyor mutfak... </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kadeh tokuşturmaca konusunda ufak denemeler yaparken rakı ve bira çok başarılı olamadı. Rose ile bir hayli frekansı tutturdun sanırım 😉</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Hayatımıza bu yaşında Ogo girdi :)) Bir ıkea turunda tutundun o kocaman ayıyı eve getirme konusunda.. Oğlum kaç yaşındasın sen saçmalama dedikçe istiyorum dedin. En son olarak sen bana üniversite kazanma hediyesi almadın, ben bunu istiyorum işte diye son noktayı koydun... Vallahi acımadım değil verdiğim paraya ama Ogo ile sen mutlusunuz birlikte olmaktan. Ama popona minder, ama sırtına minder ama kucağına minder gibi özellikler yüklesen de en çok uyku halinde kullanıyorsun. Ama ahdım var evlenirken gelin arabasına koyacağım Ogo'yu da 😂😂😂</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Boş vakitlerinde çalışmaya başladın. İlk önce biraz zorla oldu... Sonra kendin çaycı olmaya karar verdin :)) Boş vakitlerinde 1-2 saat takılıyorsun... Şahanesin sen ♥</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitap okumaktan tamamen uzaklaşmıştın. Şimdilerde manga serileri ile döndün yeniden. Alper Canıgüz verdim eline bak bunu seversin diye... Süründü, süründü ve şaşırtıcı bir şekilde okumaya başladın... İnşallah yeniden eskisi gibi okuma alışkanlığına dönersin 😍</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Biz nasılız peki... Sana peki dediğim sürece benden iyisi yok... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın modundasın ahahahaaa :)) En ufak bir red yediğinde kızıyorsun, öfkeleniyorsun, bak yapacaktım ama şimdi yapmayacağım diye beni sınıyorsun... Seninle kavga ede ede susmayı öğrendim. Sabır en büyük erdemim oldu 😂 Beni yendiğini düşünmek sana çok büyük bir haz veriyor... Ben, ben, ben diye ortalıklarda kurulmaların beni delirtiyor olsa da seninle savaşmıyorum. Sürekli yeni denemelere giriyorum, yeni alternatif çözümler arıyorum sana kendimi anlatabilmek için... Dengeli dengesiz bir ilişki halindeyiz seninle... Şu gelgitlerin bitse sanırım daha keyifli bir hal alacağız ana-oğul ilişkimizde....</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ehliyetini aldın yenilerde... Pratik yapmaya başlayacağız birlikte... Henüz çalışmalara başlamadık...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Koskoca bir yaşı birlikte böyle evrile devrile yuvarlanarak geçirdik işte güzel oğlum...</div><div style="text-align: left;">Yeni yaşın için koca koca dileklerde bulunmayacağım...</div><div style="text-align: left;">İlk önce sağlık diyorum...</div><div style="text-align: left;">Sınanmadığın bir yaş olsun, hayallerine adım adım yaklaş dilerim ki...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ve ben her daim yanı başındayım... Uzandığın zaman inan tüm gücümle elini tutarım...</div><div style="text-align: left;">Yeter ki sen iste... Yeter ki sen hayal et...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Çok eğlen, </div><div style="text-align: left;">Çok gül,</div><div style="text-align: left;">Düşmemeyi öğren...</div><div style="text-align: left;">Düşersen kalkmayı öğren...</div><div style="text-align: left;">Bol bol yeni deneyimlerin olsun...</div><div style="text-align: left;">Bol bol maceran...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ve seni her zaman çok sevdiğimi hiçbir zaman unutma...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Annen....</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-41020103093375304642024-02-19T15:27:00.001+03:002024-02-19T15:27:34.535+03:00 🙈🙉🙊<p><br /></p><div style="text-align: left;">Az önce oldukça resmi bir kuruma, oldukça resmi bir mail attım ve mailde emoji kullandım iyi mi 😀</div><div style="text-align: left;">Kalpli öpücük kullanmamışım Allahtan 😂</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Gideyim de kendimi nerelere atayım bilemedim 🙈</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCjxqJBmTRgPhVCTEw9CpM-4aFcQOvEGsG1mWUYEoTzjr-2O0a6BnG04Wi4Rwm_ENGW0pd1GC3pcqwVYkYUB_zfeVrxcVg93n6FNTyR7pEA3X9QFUh68zBR3og_gGUbMKr15wEaTmymPRTPveIsa_hn_FyYzcz_t4zlsgl1tMxQJHLi0mRGKg5V0sh6fQ/s640/546584121222.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="640" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCjxqJBmTRgPhVCTEw9CpM-4aFcQOvEGsG1mWUYEoTzjr-2O0a6BnG04Wi4Rwm_ENGW0pd1GC3pcqwVYkYUB_zfeVrxcVg93n6FNTyR7pEA3X9QFUh68zBR3og_gGUbMKr15wEaTmymPRTPveIsa_hn_FyYzcz_t4zlsgl1tMxQJHLi0mRGKg5V0sh6fQ/w320-h320/546584121222.jpg" width="320" /></a></div><br /><div style="text-align: left;">Karikatürün konumuzla alakası yok :))</div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-85908837674301498822024-01-24T12:26:00.000+03:002024-01-24T12:26:03.943+03:00Melisa Kesmez'den iki kitap daha; Nohut Oda / Bazen Bahar<div style="text-align: left;">Aynı yazarın kitaplarını peş peşe okumam aslında... </div><div style="text-align: left;">Ama bu kitapları kardeşim almıştı ve malum gidecekti ve beni okumam konusunda çekiyordu ve, ve, ve 😊</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">2-3 günde hatmettim ikisini de. Kardeşimin okuması için de hazırladım bir taraftan :))) Altlarını çizdim ufaktan ufaktan, notlar aldım küçük küçük :)) </div><div style="text-align: left;">İtiraf ediyorum, o benim kitabıma yapsa kıyametleri koparırdım😁</div><div style="text-align: left;">Ama ben yaptım, pişman değilim :))) İzlerimi takip etsin istedim 😉</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bu iki kitaptan en çok sevdiğim Bazen Bahar oldu... Daha çok işledi içime... Ama bu demek değil ki Nohut Oda'yı sevmedim. Onu da sevdim tabii ki... Daha kısmını Bazen Bahar doldurdu...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><b>Bazen Bahar</b>'da en sevdiğim hikayeler <i>Domates Tohumları</i> ve <i>Yılbaşı Ağacı</i> oldu... <b>Nohut Oda</b> kitabında ise <i>Kız Kardeşim Handan</i> hikayesi gönlümün tahtına kuruldu <span style="color: red;">♥</span></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">O kadar bizden hikayeler ki hepsi... İnsanın içine işleyen bir hüznü var. İnceliklerine hayran olunan bir anlatımı var... </div><div style="text-align: left;">Mekanları da çok iyi işliyor karakterleri gibi... </div><div style="text-align: left;">Bazen eski bir eşyanızı hatırlatıyor... Bazen Bahar'da değiş tonton yastık kılıflarıyla karşılaşmam hiç de tesadüfi değildi sanki. O kılıfın sarmaladığı yastık benimdi çünkü <span style="color: red;">♥</span></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Melisa Kesmez insanı tanıdık bir yolculuğa çıkarıyor ama ilmek ilmek dokuyor o yolculuğu... Tanışmadıysanız mutlaka tanışın.. Demedi demeyin ;)</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmpeNILqREX63Qsfe2i3Sy1Z8AEvzrv7Z9nWGq2yk1DXPHyk6yQ4IiXsw7p9BrIvSTrwImD1IwKN2bEBDJinf2rK5Xw5c1q2i4j0si1E9R-LuFgvw5a4_g0npLQA8Mc3rSHuPo5C-v3JSIWkK73BBJVdPl0DlNHr0-t2Z7WkVg_4JP0QsZrN_sWArlyeY/s1024/8621412.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmpeNILqREX63Qsfe2i3Sy1Z8AEvzrv7Z9nWGq2yk1DXPHyk6yQ4IiXsw7p9BrIvSTrwImD1IwKN2bEBDJinf2rK5Xw5c1q2i4j0si1E9R-LuFgvw5a4_g0npLQA8Mc3rSHuPo5C-v3JSIWkK73BBJVdPl0DlNHr0-t2Z7WkVg_4JP0QsZrN_sWArlyeY/w640-h640/8621412.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><u><i><span style="color: #666666;">Altıçizililerim;</span></i></u></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Az görüşen bir anne kız gibiydiler. Aralarındaki o bilindik anne-kız gerginliği sönmüş sanki kız uzaktayken, evleri ayırınca dişil öfkeleri durulmuş, daha geniş bir saksıya alınmış bir bitki gibi çiçek açmış ilişkileri, ferahlamışlar.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bir kadının kızı olmak ne müthiş bir şeydi. Kemerli bir burun da olsa, tek başına bir şeye benzemeyen bir işaret parmağı da, muhteşem annelerin bize sundukları bu kutsal hediyeleri ölene dek yanımızda taşıyacak olmamız, ne büyük mucizesiydi hayatın. Bu gizli alametleriyle hep "Sen bendensin" diyeceklerdi bize. "Benim hamurumdan, benim toprağımdan, benim kökümdensin. Aynı bahçenin mahsulüyüz biz." Bir kiraz ağacının sürgün verdiği yerden uzayıp günün birinde aynı çiçeği açması, aynı yaprağı büyütmesi gibi bir dalın ucunda...</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Anneden kızına yeraltı suları akıyordu. Kadından kadına akan incecik nehirler.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Beklemek eziyet de olsa bir çocuk için hayatta kalmanın tek yoluydu bazen.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Çocuk olmak bilmediğinin üzerinden atlamak, bildiğinle yetinmek, elindeki azıcık da olsa ondan bir hikaye yazmaktı. Evdeki bütün terlikleri uç uca dizip halının çizgilerinde yürüterek kocaman caddeler inşa etmekti mesela, buzdolabı kolisinden uzay mekiği yapmaktı, akşam sefasının tohumlarından, kozalaklardan, pisipisi otlarından tencere tencere yemek pişirip yalandan ziyafetler vermekti ev ahalisine. Bir dünya kurmak için bit kadar şeylerin yetebildiğine inanmaktı.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan talihsizlikleri gerektiğinde sineye çeken bir varlıktı.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bazen hayatta hiç beklemediğin bir anda karşına bir şey çıkar ve parmağını uzatıp bir şey gösterir sana.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Kadın olmak ne güzel şey. Hayatın yeşerdiği toprak olmak.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bazen gitmenin mi, yoksa kalmanın mı daha zor, daha hüzünlü, daha çekilmez olduğunu anlamamız için hayatın bize bunu bilhassa yaptığını düşünüyorum. İki seçeneğin de kurtuluş olmadığını anlamamız için.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Yıllarca uzak düştüğümüz, aramıza handiyse bir hayat girmiş olanlar, hele bir vakitler kalbimizi çalanlar karşımıza çıkıverince böyle, aniden soruverdikleri sorulara verecek cevaplarımız ne kadar güdük.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Zaman izleri siliyor. Uykuyla uyanıklık arasında gördüğün rüyalara benziyor geçmişte yaşadıkların bir süre sonra. Öfke diniyor. Bir vakit kalbini ateşiyle kavuran her şey, cılız bir mum alevine dönüşüyor.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan kabuklu böcek gibi bir şey. Baktı dışarısıyla baş edemiyor, kaçıveriyor içeri.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan birine yazdığı mektubu biraz da kendine yazıyor ya, aklını ve kalbini kağıda geçirip yüreğini boşaltırken sayfaya, uzaktan bakınıyor ya biraz da kendine... Temize çekmek belki, belki kendi halinde bir bahar temizliği...</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Temizlik yapan anne ile herhangi bir kutlamaya icabet eden anne arasındaki fiziksel değişimin keskinliği değme süper kahramanda yoktu.</span></i></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7XescemSI1s7M7GFJ8Rspw4mqP3r-iF_mOtoeTeh7Fotn9Zl_SpBtlUpXAnwm-pNmqwdVJVlgGeNJDlTPSjnsL7q92V7sQs1vVbeU_mlMN5vyRcSnAbzOtV5QbPKZdWGNZAyqabCoxmb6Rhz-jorzsGPJhZq7micPWfb-scsGiXRzC_JzYtxbxNIW_MY/s1024/694512.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7XescemSI1s7M7GFJ8Rspw4mqP3r-iF_mOtoeTeh7Fotn9Zl_SpBtlUpXAnwm-pNmqwdVJVlgGeNJDlTPSjnsL7q92V7sQs1vVbeU_mlMN5vyRcSnAbzOtV5QbPKZdWGNZAyqabCoxmb6Rhz-jorzsGPJhZq7micPWfb-scsGiXRzC_JzYtxbxNIW_MY/w640-h640/694512.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">Altıçizililerim;</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Her seferinde o kupkuru evleri daha ilk günden yaşayan bir yer haline getirmenin yollarını arıyorduk. Çünkü orayı bir an evvel senin kılman, seninle nefes alıp veren, sen kokan bir yer haline getirmen gerekiyordu. Sonsuz yuva arayışımızın kurallarından biriydi bu. Daha kolileri açarken başlıyordun mekânla arandaki boşluğu doldurmaya, bir örümcek gibi örüyordun ağını, duvardan duvara, odadan odaya.</span></i></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-80375801986061175762024-01-22T09:11:00.004+03:002024-01-22T11:36:08.885+03:00hellöööööööö :)<div><br /></div><div>Haftaya aşırı yorgun bir şekilde başlıyorum ancak depresif değilim şükür...</div><div>Cumartesi günleri yeniden çalışmaya başladım ve dolayısıyla evdeki işleri yetiştirmek için Pazar günleri motor takıyorum bünyeye... Akşam saat 9,30 gibi pilim bitmişti artık, duşa bile zor girdim 😭</div><div><br /></div><div style="text-align: center;">***************</div><div><br /></div><div>Dün Oytun'un direksiyon sınavı vardı... Geçer mi kalır mı diye bir merakla beklerken bir ağaç dibinde, karşıdan koşarak geldi 💪 Evet artık o ehliyetli bir vatandaş... Bundan sonra arabanın anahtarını nereye saklarsın artık diye benimle dalga geçiyor serseri :)) Ne saklayacağım be yaaaa dedim ama saklayabilme potansiyelim de yok değil hani :)) Araba kapışma maceralarımız başlıyor yakında sanırım...</div><div><br /></div><div style="text-align: center;">****************</div><div><br /></div><div>Bu sene yeni yıl kararları aldım yine bir sürü... </div><div>İlk aylar düzenli olarak uyguladığım ama sonra yan yattı çamura battı bahanelerimle yapmadığım bir sürü madde ehehehhheeeee :))</div><div><br /></div><div>Bu maddelerden biri de instada "ay ben bunu yaparım" diye kaydettiğim ve bir türlü uygulamaya koymadığım şeylerden seçtiğim bir tanesini her ay denemek... İlkini denedim ve gayet de başarılı bir salata oldu... </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZIS1nLsYRqeeHNSOREP4T5mxqt45gN_dB1qyH3VJpb8c07e9xenaUKJUlegkl2ktsp6eu9VukGjbA4LHjLnuLQImhPAWikqSqv5jUhlhWOqRUzk5k98qB2s2HiauvzNAkWixSCNOl_OFqPQGt1Hp5kVa9mRMaDLsq-TTXM8Lr0_hxvniGKPWJrSTxzTk/s1024/545112121.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZIS1nLsYRqeeHNSOREP4T5mxqt45gN_dB1qyH3VJpb8c07e9xenaUKJUlegkl2ktsp6eu9VukGjbA4LHjLnuLQImhPAWikqSqv5jUhlhWOqRUzk5k98qB2s2HiauvzNAkWixSCNOl_OFqPQGt1Hp5kVa9mRMaDLsq-TTXM8Lr0_hxvniGKPWJrSTxzTk/w300-h400/545112121.jpeg" width="300" /></a></div><br /><div>Görüntüsü bile tam ağız sulandırmalık oldu ♥</div><div><br /></div><div>1 dilim balkabağı, 1 tane pancar ve 1 tane soğanı kuşbaşı doğrayarak tuz, kekik, az pul biber ve biraz zeytinyağıyla karıştırıp fırına verdim.</div><div>Fırından çıkıp biraz soğuyunca içine 1 kase haşlanmış nohut ve yarım demet doğradığım maydanozu ekledim.</div><div>Sosu da; zeytinyağı, nar ekşisi, tuz, 1 yemek kaşığı sumak ve 1 limon suyunu karıştırarak hazırladım. (Ben sumak severim, o sebeple tarife göre miktarını çoğalttım)</div><div>Hoppp sosu dök, hepsini harmanla ve afiyetle ye.....</div><div>Ben çok sevdim, uygulaması da çok kolay oldu.</div><div>Deneyin derim...</div><div><br /></div><div>Tarif buradan <a href="https://www.instagram.com/reel/C0wnkZEIcyO/">tıktık</a></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">*******************</div><div><br /></div><div>Bir de bak bir haşlama aparatı tavsiye edeyim... Hoş mutlaka biliyorsunuzdur gerçi ama ben yeni alıp denedim... Kendisiyle aşk yaşıyorum diyebilirim...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9zl2QleFbKaBBsmP8yubPBT4B1uxBFKSuQamk6LyZ-S5NFGNygsiA4AxIKM_QAkmX-KDjQNNLbNo5_sJf7XEhvuCaWbkpmP5Lw_B_e_hK2lPhtFLmM-u4UFk5E2UkJ3AIGfQdq9Z8kgxT9Jlzwn6-kZb2ZWcWBxNeAKbBViEgODaZre20VQaK6hlKjmA/s1500/5412132141.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1500" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9zl2QleFbKaBBsmP8yubPBT4B1uxBFKSuQamk6LyZ-S5NFGNygsiA4AxIKM_QAkmX-KDjQNNLbNo5_sJf7XEhvuCaWbkpmP5Lw_B_e_hK2lPhtFLmM-u4UFk5E2UkJ3AIGfQdq9Z8kgxT9Jlzwn6-kZb2ZWcWBxNeAKbBViEgODaZre20VQaK6hlKjmA/w320-h400/5412132141.jpg" width="320" /></a></div><br /><div>Evimin yeni gelini olur kendisi :)))</div><div>Her hafta kendisiyle hunharca brokoli, karnabahar, pancar, bilumum sebze haşlıyorum ve daha önce neden almamışım diye hayıflanıyorum vallahi :)) </div><div><br /></div><div>Benden bu haftalık bu kadar :))</div><div>Mutlu haftalar diliyorum hepinize...</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com22tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-27354508027455175822024-01-13T17:13:00.000+03:002024-01-13T17:13:05.361+03:00Küçük Yuvarlak Taşlar / Melisa Kesmez<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTQP9NKLR4oWy7KFOxVAZWYxw81QpFlF-rFA7GsA8z92ElmfjbutIogW8fszHy4S86X8gQknWAoOVZrYc4rAntkd8jaf1SZJ6zbrlBCpef9rxKLJ-0gwHAsfjw-LkiFz8foU7_ICKNhloWhdO3G29ompBBfDRA3KEmOfdxw9ac1vCbWh0rQ5fD0GkLZaY/s1814/32155454.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1814" data-original-width="1813" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTQP9NKLR4oWy7KFOxVAZWYxw81QpFlF-rFA7GsA8z92ElmfjbutIogW8fszHy4S86X8gQknWAoOVZrYc4rAntkd8jaf1SZJ6zbrlBCpef9rxKLJ-0gwHAsfjw-LkiFz8foU7_ICKNhloWhdO3G29ompBBfDRA3KEmOfdxw9ac1vCbWh0rQ5fD0GkLZaY/w640-h640/32155454.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div style="text-align: left;">Üç yuvarlak taşın hikayesi desem ben bu kitaba...</div><div style="text-align: left;">Üç yuvarlak taş yuvarlandı yuvalarından desem belki de...</div><div style="text-align: left;">Nergis, Mehmet ve Elif taşa bürünmüşler desem mesela...</div><div style="text-align: left;">İsminin yakıştığı nadide kitaplardan biri de diyebilirim aslında...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Gülsüm gelse aklıma, sonra Evren... Sonra Lale, Şevket abi, Yasemin...</div><div style="text-align: left;">O taşlar çoğalsa...</div><div style="text-align: left;">Oldu mu sana "Küçük Yuvarlak Taşlar"...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Dedim ben size bu isim bu hikayeye çok yakıştı diye...</div><div style="text-align: left;">Hepsi bir sebeple yuvarlanmış, bu hayatta ait olabilecekleri bir yer ararken...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bir gecede okunup bitirilen ama beynimde okumaya devam ettiğim, bitiremediğim kitaplardan "Küçük Yuvarlak Taşlar".</div><div style="text-align: left;">Parçalanmış bir aile öyküsü...</div><div style="text-align: left;">3 kişinin gözünden okuyoruz bu hikayeyi...</div><div style="text-align: left;">Nergis en uzun anlatanı... Evlat olmayı, eş olmayı, anne olmayı, anne olamamayı, sevgisizliği, sevgiyi, pişmanlığı, özlemi, hasreti anlatmış uzun uzun... Dertleşmiş... Temize çekmeye çalışmış hayatını...</div><div style="text-align: left;">Sonra Elif'in hikayesi; başka bir yerden almış hikayeyi, bambaşka yere farklı bir ruhla götürmüş...</div><div style="text-align: left;">Mehmet en masumu muydu bilinmez ama ortaya kendi gördüklerini, geçmişini, şimdisini bırakıvermiş... Kısacık bir hikayeyle...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Parçalanmış bir ailenin fertlerinin şimdisi, geçmişlerindeki anılarla ortaya serilivermiş işte...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ben yine kitabın yan karakterlerine aşık oldum ama... Gülsüm'e... Her insanın hayatında yara bandı kılıfına bürünmüş bir insan olmalı ya... Gülsüm=yara bandı işte... Sevgisiyle insanları iyileştiren, olması gerektiği zamanda, onlar için hep doğru yerde olan kişi... Kendine merhemi olmayan ama sevdiklerine avuç avuç merhem dağıtan nadide insan... Çok sevdim ben Gülsüm'ü... Tüm kitap boyunca sarıldım hiç durmadan ona... Hele bir yer vardı ki, bir vedalaşma sahnesi... İşte orada içim eridi... Aynısını ben de yapmıştım bir zamanlar... Ahhhh cağnım Gülsüm...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bir de Evren tabii ki... Küçücük bir anda kalbime yarası işleyen Evren...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Senenin ilk kitabı böyle keyifliydi işte...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Blogcuğuma yeniden dönmek için bir bahane oldu işte...</div><div style="text-align: left;">Nice zamandır yazmak istiyordum, olduramıyordum...</div><div style="text-align: left;">Geldim inşallah artık... </div><div style="text-align: left;">Hepinizi çok özledim <span style="color: red;">♥</span></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /><span style="color: #666666;"><i><u><b>Altıçizililerim;</b></u><br /><br />* Yorulmuştu ama yorulmanın durmak için bir gerekçe oluşturmadığı insanlardandı.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br />* Zaman, dedim içimden, demek öfkeyi yenmiş. Yumuşacık örtülerini örtmüş tatsız hatıraların üzerine.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br />* Çocuklar sağlam bir arıyordu büyümek için. Dünyanın tekinsiz halleri karşısında yanlarında durunca kendilerini emin ellerde hissettikleri birini. Onları bırakmayacak, onlara "Merak etme, ben buradayım" diyecek biri. Gönülsüz ebeveynlik bir çocuğun başına gelebilecek en fena şeydi.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Annelikte kaçmak yoktu.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Üzerine bir daha sevmeyince insan, kalbinin bir yeri tutunup kalıyordu o eski sevgilerin içinde. Artık acıtmıyor ama yine de izi muhakkak duruyordu.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Büyük bir sevgiydi onlarınki. Büyük bir sevginin başına gelebilecek en büyük felaket gelmişti, yarım kalmıştı. Yaşanmamış, bozulmamış, en yoğun haliyle bir gün öylece geride bırakılmış, hiç eskimemiş, sadece hayal edilmiş bir aşk...</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Gönül boşken de güzel. Oh, mis, eşyasız ev gibi. Koştur dur. Ferah, sakin.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Erken uyarısı ikinci bir ayrılık krizinden korumuştu beni. Bu bina yıkılır, demişti, yerleşmeyelim içine, gel, bahçesinde azıcık oturalım, dağılalım. Öyle bir veda.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Birini sevince, o sevgiyi anons edine tamam sanıyoruz. Heves lazım, tamam, köpek gibi aşık olmak da lazım, illa ki başın dönecek, aklını yitirecek gibi olacaksın, onsuzluğu hayal edemediğin biçare bir hal gelecek üstüne ama bunlar uçucu, kaçıcı şeyler. Sonra çok iş var. Emek vermen lazım. Bazı şeyleri feda etmen lazım. Teslim olman lazım. Yer açman lazım. Taş üstüne taş koyman lazım. Sonra o ilişkiye gözün gibi bakman lazım, çürümesin, çökmesin, eskimesin. Ona hayatını vermen lazım. Bunlar yoksa heves balon gibi bir şey, sönüp gidiyor.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* İnsanla insanı bağlayan yegane şey sevmekten başkası değildi; ne olursa olsun, bir insanı eskimeyen, durduğu yerde kıymetlenen, olanı biteni unutturan bir sevgiyle sevebilmek varabileceğin en ğst mertebesiydi bu işlerin. </i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Hayatın bozmayı unuttuğu ya da ne yapsa bozamadığı insanlar vardı hala. Dünya arkalarında yıkılırken onlar kurbağalar gibi nilüfer yapraklarından seke seke sakince uzaklaşıyorlardı enkazdan, toz duman bulaşmıyordu onlara.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Ağaç çiçeklenince suyunu kes ki meyveye dönsün.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Normal şeylerin sıkıcı bulunduğu bir devre denk geldik sanırım. Müthiş bir oburluk çağı. Yeni insanın nefsi doymuyor. Sıradanı tükettik. Mutluluk dediğimiz şey sadece anlık. Lunapark treni gibi hızla çıkıp hızla inilen bir yer mutluluk.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Gidenden açılan boşlukları ekseriyetle tekinsiz düşünceler dolduruyor, nasıl bir boşluksa artık mübarek dipsiz kuyu, düşün düşün, şu kadarcık olsun dolmuyordu.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Annenin ölümü, alışması en zor şeylerden biri olmalı. Bizi taşıyan kabın devrilmesi gibi bir şey bu.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsB2bYLE6Sz_zILKK1-h-yl3yrUuzdXxs9Lk2iExAYXXmjW551PMYG3HAf2_ZcFvmuV5EhXifpdYAxjTiEgY_Rn9ikNxVkIPTJvffVNjo6T37IDnZACFMwOShdp5k0cJZ0EMzip4EdLvpnn4FzW5NNbwk1uN2TBMUhmku9C_1AZJUt5Dc_zUEj0iRFdPo/s1819/842154433.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1819" data-original-width="1817" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsB2bYLE6Sz_zILKK1-h-yl3yrUuzdXxs9Lk2iExAYXXmjW551PMYG3HAf2_ZcFvmuV5EhXifpdYAxjTiEgY_Rn9ikNxVkIPTJvffVNjo6T37IDnZACFMwOShdp5k0cJZ0EMzip4EdLvpnn4FzW5NNbwk1uN2TBMUhmku9C_1AZJUt5Dc_zUEj0iRFdPo/w400-h400/842154433.jpeg" width="400" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-67053544403403423742023-04-29T19:06:00.002+03:002023-04-29T19:06:27.999+03:00Dracula / Bram Stoker<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJQOEevIUxbO0ajq-qZBrLiOS61xUzRE2-t7bd9yOBZgtTr03f7Rml6JAUkEe22-XhFOFjF1-Kp_xoedTSWA16g-KGF8Raaqt-85120sPSkTFpPho-m8JsPppP6WWRZzwEryUaaAn9ZlHEBecfRi6iXz8qGRO9YUqjfg2xF2oEoO7koQ2CKNfg4323/s1024/316111.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJQOEevIUxbO0ajq-qZBrLiOS61xUzRE2-t7bd9yOBZgtTr03f7Rml6JAUkEe22-XhFOFjF1-Kp_xoedTSWA16g-KGF8Raaqt-85120sPSkTFpPho-m8JsPppP6WWRZzwEryUaaAn9ZlHEBecfRi6iXz8qGRO9YUqjfg2xF2oEoO7koQ2CKNfg4323/w640-h640/316111.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div>Yine tarzım dışı olan bir kitapla buradayım 😉</div><div>Sağ olsun <b style="background-color: white; color: #141414; font-family: Philosopher; font-size: 16px;"><span style="font-size: large;">Blogger Kitap Kulübü / BKK</span></b> ve Nisan ayı kitabımızın ev sahibi <a href="https://sununnotu.blogspot.com/">Su'nun Harikalar Diyarı</a> :) Bu ay beni yine sınadınız yemin ediyorum :)))</div><div><br /></div><div>Korku türü hiç bir zaman benim tarzım olmamıştır. Filmini sevmem, korku öğelerinden uzak dururum gibi gibi... Kitap türü olarak hiç denemede bulunmamıştım. Bu kitap bildiğim kült bir karakter üzerine üstelik... Ne olabilirdi ki 🙈 Denemeden bilemezdim, bahane bulmaya gerek yok diyerek okumaya başladım.</div><div><br /></div><div>Kont Dracula karakterinin ilk ortaya çıkışı ve birçok filme / kitaba konu olmasının sebebi sanırım bu kitap. Bir yorumda öyle olduğunu okudum ancak çok dip bir araştırma da yapmadım üzerinde... Benimsememe hiç gerek yok nihayetinde :/ </div><div><br /></div><div>Kitabın oldukça sürükleyici olduğunu söyleyebilirim ve ana karakterlerin sayısının az olması bu kitabı hızlı okumamdaki sebeplerden en belirleyicisi... Kitap bazı mektuplar ve günlükler üzerinde ilerliyor ve bazı olayları günlükler sayesinde farklı bakış açıları ile okumak konuyu daha da güzel hale getiriyor. Yaşasın diyorum, Kont Dracula'yı bu kadar ayrıntılı bir şekilde ne de güzel hayallerime oturttunuz 😄 Ellerin dert görmesin Bram Stoker :)</div><div><br /></div><div>Konu olarak çok detaya girmeyeceğim... Kitabımız Avukat Jonathan'ın Dracula'nın şatosuna bir mülk edinimi için hukuki işler sebebiyle gitmesi ve onun o farklı, korku dolu hikayesini keşfetmesiyle başlıyor. Diğer tarafta o dönemde nişanlısı olan Mina ve yakın arkadaşı Lucy 'nin birbirlerine yazdığı günlük tarzı mektupları okuyoruz. Lucy'nin ilginç bir şekilde hastalanmasının ardından Doktor Seward ve profesörü Van Helsing Lucy'nin hastalığını araştırmaya başlarlar ve Van Helsing sayesinde korkunç gerçekle karşılaşırlar... Ve Kont'u yakalamak belki de hayatlarını, en çok da dünyayı kurtarmak için tek çareleridir. Jonathan, Mina, Doktor Seward, Van Helsing, Arthur ve Quincey inanılmaz ve zorlayıcı bir maceraya girmişlerdir artık...</div><div><br /></div><div>Kitap bitince anladım ki ne kadar sürükleyici bir kitap olursa olsun ben korku türünü okuyamıyorum, tırsıyorum... İlk başta geceleri yatmadan önce okuyordum, kabuslar basmaya başladı vazgeçtim... Orda burda farklı zamanlarda okuyordum kitabı. Bir gece Oytun'u beklerken arabada okuyordum, çok da kaptırmışım sanırım kendimi... Tam kulağımın dibinde bir öksürmeyle arabanın tavanına başım çarptı yeminle, öyle zıplamışım :))) Yoldan geçen bir adamın öksürüğünü nasıl algıladıysam artık :))) Uçuk bile çıkardım, siz anlayın gerisini :)) Kitabı bitirdim bitirmesine de işte o bitirme konusunu gelin bir de siz bana sorun... Eeee niye bırakmadın Şebo derseniz merak kediyi öldürürmüş :)))</div><div><br /></div><div>Son sözüm; tırsmıyorsanız okuyun :))))</div><div><br /></div><div><br /></div><div><i><span style="color: #666666;"><b>Altıçizililerim;</b> </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Hiç kimse gecenin acısını çekmeden, sabahın yüreğine ve gözüne nasıl da tatlı ve değerli gelebileceğini bilmez.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Kendilerine ait olduğu sürece, bir tas sıvının deniz olduğuna inanacak insanlar var.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Duygudaşlık gerçekleri değiştiremese de onları daha dayanılabilir kılmaya yardım edebilir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Gerçek Tanrı bir serçenin düşüşünü bile önemser, fakat insan gururundan yaratılan Tanrı, kartalla serçe arasındaki farkı göremez.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Nedimeler, gelinin gelişini bekleyen gözleri memnun eder; ama gelin yaklaştığında nedimeler, o gözlerde ışıldamazlar.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Başarılarımızdan değil, başarısızlıklarımızdan ders alırız!</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Doğa iyi ruh hallerinin birinde, ölümün bile kendi neden olduğu dehşetlere çaresi olmasını buyurmuştu.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Açık fikirliliği yok eden, yaşamın sıradan unsurları değil, tuhaf şeyler, olağandışı şeyler, insanı deli ya da akıllı olduğu konusunda kuşkulandıran şeylerdir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Biz kadınlarda, annelik ruhunu çağıran küçük olayların üstesinden gelmemizi sağlayan anaç bir yön var...</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Gözetlenmedikleri sürece, insanlara güvenilememesi çok kötü.</span></i></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-21323510485671334342023-04-05T18:20:00.000+03:002023-04-05T18:20:25.927+03:00Blogları Canlandırma Projesi / BCP ♥ MART<div><br /></div><div>Sevgili <a href="https://sadevederin.blogspot.com/search/label/BCP">Deep </a>ve bir grup blogger arkadaşımız uzun süredir bu etkinliği yapıyorlar. Sık sık görüyorum ama temaları nedir, kimler var, nasıl yapıyorlar hiç bilmiyordum. Taaa ki geçen aya kadar. </div><div>Bu ay ben de size katılmak istiyorum deyince sağolsun Deep hemen Mart ayı temasını söyledi ve ben de okumalarımı ve izleyeceğim filmi belirledim. Kolay bir temaya denk gelmişim, bu ayrıca sevindirici bir konuydu kesinlikle 😀</div><div><br /></div><div>Mart ayı teması "<b><i>kadın yazarlar ve polisiye</i></b>" idi. Kitaplarımı okunacaklar arasında bekleyen kadın yazarlardan seçtim, filmi mi de polisiye seçtim. Hoş o konuda biraz tereddüdüm var gerçi ama vallahi filmin içinde polis var :)))</div><div><br /></div><div>Bu aralar elimden geldiğince gördüğüm etkinliklere katılmaya çalışıyorum. Biraz hayatıma renk gelsin hem de bloga yazmak için bahanem olsun modundayım... Bu sene leyla gibiyim, odaklanmakta güçlük çekiyorum ve sorumluluk almaktan kaçınıyorum. Bu konuyu da bilahare anlatayım hatta size... Bak yazmak için bir sebep daha buldum 😉</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6no6Xi1GJZ7HY5mKm7WtNmBqYnxnUcOypVfX5cK33XxgZeKq-55KnqEZn5z_zOIA--o11b9SD6K8oKbBj7H8T3wzws01KxXCET74lz4jOIC3tK0sTbH3fw5MfUkBPxUNX0Q0N__Bdq4NKAtqoGNyx5lQ1jpVtzYSxBMdMPiBG_3xt-IPPG19fcAJL/s933/84541521.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="933" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6no6Xi1GJZ7HY5mKm7WtNmBqYnxnUcOypVfX5cK33XxgZeKq-55KnqEZn5z_zOIA--o11b9SD6K8oKbBj7H8T3wzws01KxXCET74lz4jOIC3tK0sTbH3fw5MfUkBPxUNX0Q0N__Bdq4NKAtqoGNyx5lQ1jpVtzYSxBMdMPiBG_3xt-IPPG19fcAJL/w514-h640/84541521.jpeg" width="514" /></a></div><br /><div>Etkinlik için ilk okuduğum kitap Nazlı Eray'a ait <b><span style="font-size: large;">Farklı Rüyalar Sokağı</span></b> oldu. Okuduğum 2. kitabı aslında. Hayal gücünün sonsuzluğunu sevmiştim o kitapta, bu kitapta da yanıltmadı sağ olsun beni... Okuması kolay, çok eğlenceli bir yazım tarzı var.</div><div><br /></div><div>Bu sefer Eva Peron'un peşinden gidiyoruz... Bir erkek melek her gece istisnasız ziyaretleriyle bir masal gibi anlatıyor her gece... Çocukluğunu, Peron'un nasıl eşi olduğunu, hastalığını... Sonra mumyalanışını ve doktor Pedro Ara'nın ona nasıl aşık olduğunu... Mumyasının nasıl kaybolduğunu...</div><div><br /></div><div>Diğer tarafta Makbule hanım ve oğlu Raif... Babasını klonluyorumsu bir şeyler yaptırıyor ünlü bir doktora. Ruhunu yeni bir bedene nakledecekler... Olur mu ki...</div><div><br /></div><div>Diğer tarafta başka bir kadın... Gözleri görmüyor.. Doktor doktor geziyor...</div><div><br /></div><div>Rüyalar, gerçekler birbirine karışmış.. Hangisi gerçek hangisi rüya hangisi uydurma farkında olmadan sayfalarca ilerliyorum... </div><div>Bir yandan eğleniyorum...</div><div>Bir yandan merak ediyorum...</div><div>Zaman mefhumu yok... Oradan oraya savruluyorum...</div><div><br /></div><div>Nazlı Eray ilk okuduğum <a href="http://oytunlahayat.blogspot.com/2020/05/nazl-eray-arzu-sapagnda-inecek-var.html">Arzu Sapağında İnecek Var</a> kitabında da aynısını yapmıştı bana... Okuyacaksanız çok edebilik beklemeyin bence...Cafe Retina'nın yumuşak zemininde her an bir göz damlası ile düşmek hissi için tercih edebilirsiniz ama 😀</div><div><br /></div><div><i><span style="color: #666666;"><u><b>Altıçizililerim;</b></u></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Büyülü gece ise artık yalnızca hiçbir şeyini göstermeyen bir karanlık benim için. Işıklarını seçemediğim, sivriliklerini, köşelerini ve dönemeçlerini göremediğim bir dünya.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Seni bir genç kızken bırakıp gitmiştim. Şimdi serpilmiş, yüzüklü, bilezikli, kaprisli, nazlı bir kadın gibi olmuştun. Gece olunca takıların ışıl ışıl yanıyordu. (bu tanımı İstanbul için yazmış yazar)</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Dünya, insanlar beyinlerinde onu nasıl algılarlarsa, öylece gelişip gidiyordu.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Ölüm böyle bir şey işte. Bir durağanlık, unutulmayı beklemek.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Gece havası ağır olur zaten. Eski, sararmış fotoğrafların rengi gibi...</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bir başkasının gözünden dışarı bakmak. Bir başka gözden dünyayı görmek... Tuhaf bir duygu, değil mi?</span></i></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4sCjkz1ymcqhaS_rHJfTK7-iMwko_08hUtK4h-6qsycugiEUshs2Ukl0pv1_XuByfu3hGGZkGGcxbp6_x_UxO31_T2He-IjpJD_BFqRoqfPc6apPo39ZSQ9HI4uBKEeD6kvjqg5EVxPq9xbNmL3cZrSnS1RNVDxlNndlPh_bJZXlpy0q-ESFRkX7a/s937/7232111.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="937" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4sCjkz1ymcqhaS_rHJfTK7-iMwko_08hUtK4h-6qsycugiEUshs2Ukl0pv1_XuByfu3hGGZkGGcxbp6_x_UxO31_T2He-IjpJD_BFqRoqfPc6apPo39ZSQ9HI4uBKEeD6kvjqg5EVxPq9xbNmL3cZrSnS1RNVDxlNndlPh_bJZXlpy0q-ESFRkX7a/w512-h640/7232111.jpeg" width="512" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi</span></b> Ece Temelkuran'a yeniden ısınmaya çalışma kitabı benim için... Öyle çok kitabını okumuş değilim ama ısınamadım bir türlü. Belki yanlış bir ana denk gelmiştir diye şans tanımak istedim tekrar. Doğru bir kitap seçimi miydi hala bu konuda kararsızım aslında...</div><div><br /></div><div>Bu kitabı alırken birbirlerinden farklı birçok kuşa ithaf edilmiş bir öykü kitabı okumayı hayal ediyordum. Ancak Temelkuran hayalinde birbirinden eksantrik kuşlar oluşturmuş ve onlara ait bir şecere çıkartmış... Nerde, ne zaman sorularını yanıtlamış. Cinslerine ait özelliklerini vermiş. Onları en ilginç özellikleriyle tasvir etmiş... İnsanlarla olan ilişkilerini hatta insanların onlara hangi anlamlar yüklediklerini de eklemiş... Aslında inanılmaz bir hayal gücü eseri diyebiliriz bu kitaba...</div><div><br /></div><div>Dişli bülbül, geçmiş gün leyleği, kulaklı turna, gelgeç gönül kumrusu gibi yaratıcı isimler koymuş her birine. Bir oturuşta bitirilecek bir kitap gibi dursa da aynı tarz anlatımıyla bazen sıkıldım ve zamana yayarak okumanın daha zevkli olacağına karar verdim. Böylece algılarımı yanılttım bir derece...</div><div><br /></div><div>Her bir kuş M.K.Perker tarafından da resmedilmiş kitapta. Çizimler anlatımdan bağımsız olarak bakıldığında fevkaladenin fevkinde aslında. Ama anlatımla birleşince bazı benzeşmezlikler özellikle renklerdeki uyumsuzluk göze çarpıyor olsa da bunu göz ardı etmeye çalıştım. Perker çizimleri gönlümde torpillidir çünkü 😉</div><div><br /></div><div>Her şeye rağmen keyifli ve üzerinde kafa yorulabilecek bir okumaydı... Sanırım beğenip beğenmemek ne beklediğimizle alakalı...</div><div><br /></div><div><i><span style="color: #666666;"><b><u>Altıçizililerim;</u></b></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Çoğumuzun en güzel çocukluk fotoğrafları onların uçuşuyla, bizim de pırpır eden yüreğimizle güldüğümüz anlarda çekilmiştir. Her kuş her insana bir parça uçmak hediye eder çünkü.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bütün varlıklar ancak tek başına kaldığında güzellikler yaratabiliyorlar. İnsan kendine şunu soruyor: Hem başkalarıyla yaşamak hem de yaratmak mümkün mü?</span></i></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUIOBSRlbNGKmDmoVg7fjenQyaJfIMpW-vbK7Dna2XyjsIM06LYp8R-7bW7KI84fHHXmGD3tw_fMRr43mEFlSUyy3jxOP_0c0Uz5O8UpFPzgx_a3TsbUps2JaSl1cWmrueEZYwCJb9H1wC0TqmETniVOoatMEjOCJticzhSlXBUo15_hMH17iw-87_/s1079/5523111.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1079" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUIOBSRlbNGKmDmoVg7fjenQyaJfIMpW-vbK7Dna2XyjsIM06LYp8R-7bW7KI84fHHXmGD3tw_fMRr43mEFlSUyy3jxOP_0c0Uz5O8UpFPzgx_a3TsbUps2JaSl1cWmrueEZYwCJb9H1wC0TqmETniVOoatMEjOCJticzhSlXBUo15_hMH17iw-87_/w444-h640/5523111.jpeg" width="444" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: medium;">HOLY SPIDER (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Polisiye teması için seçmiştim bu filmi ama çok uygun olmadı sanırım :)) Ama yine de kısmi olarak bir polisiye söz konusu olabilir. Sonuçta bir yakalamaca var hikayemizde...</div><div><br /></div><div>Bu aralar İran sinemasına yakınlık duymaya başladım. Elimden geldiğince de o yöne doğru kaymaya çalışıyorum. İzledikçe hoşuma da gidiyor. Hatta her ay mutlaka bir tane listeye sokmaya çalışacağım gibi bir karar aldım... Abartmadan, kararınca...</div><div><br /></div><div>Filmimiz İran'ın kutsal kenti Meşhed'de geçiyor... Daha doğrusu hikaye orada geçiyor da diyebiliriz. İran hükümeti film çekimlerine izin vermediği için Lübnan'da çekilmiş film. </div><div><br /></div><div>2000-2001 yılında İran'da gerçek bir seri katilin öldürme hikayesine odaklanıyor. 16 kadını öldürmekten yakalanıyor Saeed ve filmimiz Saeed'in bu cinayetleri işlediği zamanı ve yargılanma sürecini konu alıyor. Gerçek katilin nasıl yakalandığına dair bir fikrim yok ama yönetmen Ali Abbasi tamamen kurgu olarak kadın bir gazeteciyi olayların peşinden sürüklüyor ve onun gözünden olayları takip etmemizi sağlıyor.</div><div><br /></div><div>Saeed (Mehdi Bajestani) 'e dışarıdan baktığımızda gayet sakin, çocukları ve ailesine düşkün bir baba olarak tanımlayabiliriz aslında. Evin içerisinde kılıbık dersem hiç yanlış olmaz :)) Ancak sokaklardaki hayat kadınlarına karşı aynı sakinlikte değil. Hatta gerçekleştirmiş olduğu cinayetleri inançlarına bağlayarak sokakları temizlediğini düşünüyor. Bir seri katil için öyle çok zeki bir adam olduğunu da söyleyemeyiz aslında. Saeed'in bu durumu film boyunca dini için ve İmam Rıza adına işlediğini söylese de bir arkadaşıyla yapmış olduğu sohbetten yakalayabiliyoruz bu kötü ruh halini... Eski bir asker olduğunu anladığımız katil, şehit mertebesine yükselemediği için bu şekilde görünür kılınmaya ve dini inançları gereği yaşadığı yeri temizlemeye çalışıyor olarak yorumlayabilirim çok rahatça...</div><div><br /></div><div>Bu kadar gerçekliğin yanında kurgusal olarak filme dahil edilen gazeteci Rahimi (Zar Amir-Ebrahimi) cesur ve gözü pek bir kadın olarak çıkıyor karşımıza... Hatta Örümcek Katili olarak anılan katilimizin peşine düşebilecek kadar... Dinin, siyasetin ve hatta toplumdaki kadının yerinin anlatılması için kurgulanmış bir karakter olduğu hissine kapıldım filmi izlerken...</div><div><br /></div><div>Filmin sonunu tabi ki söylemeyeceğim ama Saeed gibi insanların ve onların düşünce tarzının kökünün kazınamayacak olmasını hissetmek oldukça yaralayıcıydı.</div><div><br /></div><div>İran sinemasını sevmeye başladım demiştim ya size filmi anlatmaya başlarken, bunun en büyük sebebi oyunculukları aslında... Oldukça doğal tarzları bunun ilk sebebi olmakla birlikte dramı çok boğmadan izleyiciye geçirişleri yansal sebeplerimden...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi <b><span style="color: red;">SEEEVVVDDİİİMMMMMM</span></b> ve bu tarzdan hoşlanıyorsanız mutlaka izleyin diyebileceğim filmlerden...</div><div><br /></div><div>Görüşmek üzere 👋</div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-27706494559113101952023-04-04T11:00:00.000+03:002023-04-04T11:00:30.625+03:00Veba Geceleri / Orhan Pamuk<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKwW__aco3YnSEIVXjKL17E-Q8Q7ywP6DlyP-7SfWoO9OJTycq98PdEiI3m_6tqGRcK0EhPbPAgyWcz0J414-s3el4_xfOfBgjEEauHrRK8oeeX3IiyfsABUpU78K8ML0T192EFaq--zGyWaDGvDHRx2y5-BQLTwTm5QA0_DuM0BhM_NVaPu7iFAGN/s1600/36523232.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKwW__aco3YnSEIVXjKL17E-Q8Q7ywP6DlyP-7SfWoO9OJTycq98PdEiI3m_6tqGRcK0EhPbPAgyWcz0J414-s3el4_xfOfBgjEEauHrRK8oeeX3IiyfsABUpU78K8ML0T192EFaq--zGyWaDGvDHRx2y5-BQLTwTm5QA0_DuM0BhM_NVaPu7iFAGN/w480-h640/36523232.jpeg" width="480" /></a></div><br /><div>Bu sene zincirlerimi kırıyorum mudur nedir 😍</div><div>Bu blogta "OKUDUM SENİ" serisinde Orhan Pamuk'un bir kitabının yer alması gerçekten benim için büyük bir olay. Gerçekten bak 😎 </div><div>Okuma manifestomda fosforlu bir ✅</div><div>Level atladım yahu :)))))</div><div><br /></div><div>Bugüne kadar sadece bir deneme yapmıştım bu konuda ve büyük debelenmeler sonucu pes edip bir kenara koymuştum. Bir daha da denememiştim... Bu seneye kısmetmiş diyeceğim ama bana kalsa denemezdim bile... Sağ olsun blogger ve blogger kitap dostları 💙</div><div><br /></div><div>Evet bu kitap <b style="background-color: white; color: #141414; font-family: Philosopher; font-size: 16px;"><span style="font-size: large;">Blogger Kitap Kulübü / BKK </span></b>'nün Mart ayı kitabıydı ve kitap seçimi <a href="http://kitap28.blogspot.com/">Okuyan Koala</a> bloguna aitti... Kitabı gördüğümde ben Mart ayında kendimi muaf tutayım diye düşünürken baktım ki kitabı galeyana gelip almışım... Orhan'dan korkan Pamuk olsun diyerek de kitabı okumaya başladım sanırım :)))</div><div><br /></div><div>Veba geceleri Osmanlı'nın çöküş dönemlerinde Abdulhamit döneminde geçiyor... Minger halkının yaşadığı, Mingerce'nin konuşulduğu, Akdeniz'de bir ada hayal edilmiş ve adına da Minger Adası denilmiş... Hatta yazar bu adayı öyle bir hayal etmiş ki kitabın ilk sayfasına da adanın bir haritasını konduruvermiş... Tüm resmi binalar, tekkeler, camiler, kiliseler hatta romanda geçen tüm önemli kişilerin evleri tek tek kondurulmuş harita üzerine... Gerçekmiş gibi... Sanki kızım sana söylüyorum gelinim sen anla der gibi bir ada hayal etmiş ama o dönem tarihini o adaya giydirmiş gibi...</div><div><br /></div><div>Konusu ise kitabın adından da anlaşılabileceği üzere bir veba salgını... Minger adasında başlayan salgın için Abdulhamit, salgınlar konusunda uzmanlaşmış sağlık başmüfettişi olan Bonkowski Paşa'yı görevlendiriyor. Fakat Paşa tam adayı tanıyıp salgınla ilgili çalışmalara başlıyorken aniden öldürülüyor. Bu sefer de hem Paşa'nın ölümünü araştırmak hem de salgınla ilgili çalışması için Doktor Nuri'yi ve eşi (aynı zamanda Abdulhamit'in yeğeni) olan Pakize Sultan'ı adaya yönlendiriyor. Yanlarında Pakize Sultan'ın koruması Kolağası Kamil'le... </div><div><br /></div><div>Salgının ilk aşaması reddetmeler, konduramamalar yerini korkuya bırakıyor... Ve ardından bilim insanlarının ve dönemin siyasileri arasında çekişmeler, inatlaşmalar... Halkın bir çok yasağa uymaması... Yolsuzlukların, hırsızlıkların artması... Adadan kaçak kaçanlar... Kaçmayanlar ama hiçbir şey olmamış gibi davrananlar... Vebalı ölülerin saklanması... Hatta bazı dönemlerde önemli kişilerin bu hastalığa yakalanmalarının saklanması... Para cezaları... Sokağa çıkma yasakları...</div><div><br /></div><div>Size bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bana çok tanıdık geldi... Hele ki ilk okulların kapatılması mevzuu... Hah dedim Orhan Pamuk tarih tekerrürden ibaret cümlesini doğrulamak istemiş anlaşılan...</div><div><br /></div><div>Bir taraftan salgınla uğraşadursunlar bir yandan da bağımsızlığını ilan ediyor Menger Adası Kolağası Kamil'le... Adanın ilk Cumhurbaşkanı oluyor Kamil.. Kısa süre içinde vebadan ölünce Pakize Sultan kraliçe bile olur... Bir padişah yeğeni (tamam altta yatan bir çok sebep var) Osmanlı Devletine karşı... Sanki abartmış dediğim kısımlar işte...</div><div><br /></div><div>Kitapta çok güzel aşklar da var... Doktor Nuri ile Pakize Sultan - Vali Sami Paşa ile gizli aşkı Marika - Kolağası Kamil ile Zeynep...</div><div>Salgının arasına sıkıştırılmış, kitaba muhtemelen renk katacağı düşünülmüş... Farklılıkların getirdiği bir uyumla oluşmuş aşklar... Ama gelgelelim yazarımız öylesine geçiştirmiş ki bu aşkları, üzerine destan yazılabilecek bir sürü kaynak varken elinde sadece ara ara bir kırıntı gibi serpivermiş... </div><div><br /></div><div>Anlayacağınız konu muhteşem, sizi oradan oraya zevk ile sürükleyecek bir hayal gücü ama duygu yoksunu anlatımla bir türlü kendini kaptıramama hali... Naçizane fikrim budur bu kitapla ilgili...</div><div><br /></div><div>Bir de hemen bir şey daha belirtmeden edemeyeceğim... Eğer bu kitabı pandemi gibi bir olayı yaşamadan okumuş olsaydım muhtemelen bu kadar içselleştiremezdim diye düşünüyorum... Okuduğum birçok karantina kuralı çok ütopik gelirdi eminim. Beni bu kitaba bağlayan en büyük sebep salgındı diyebilirim... Hatta gereksiz bazı bilgi aktarımlarına katlanma sebebim de olabilir...</div><div><br /></div><div>Bu kitap evet Orhan Pamuk ile bir nevi tanışma kitabımızdı ama biraz daha kaynaşmaya ihtiyacımız var kendisiyle ilgili önyargılarımı kırmak için.. İlerleyen günlerde en sevilen kitaplarından birini okumaya girişirim belki ;)</div><div><br /></div><div>En yakın zamanda görüşmek üzere....</div><div><br /></div><div><br /></div><div><i><u><b><span style="color: #666666;">Altıçizililerim;</span></b></u></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Karantina, halka rağmen halkı eğitip, onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Tarihi hikayeler ne kadar "romantik" iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar "doğruysalar" -ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Eğer adada Rum Ortodokslarla Müslümanlar, devlet ile vatandaş, okumuş zengin ile fakir fukara göçmenler arasındaki öfke ve haset olmasaydı ve ortak bir milli ruh yaratılsaydı, karantina ta baştan tutardı.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Aslında zengin, okumuş Rumların dışında adanın büyük çoğunluğu kaçmıyordu. Müslümanların çoğu, vebanın ne kadar bulaşıcı olduğunu kavrayan küçük azınlığı bile kalıyordu. Bugün, yüz on altı yıl sonra bunu parasızlık, imkansızlık, alakasızlık, kadercilik, korkusuzluk, din, kültür gibi nedenlerle açıklamak ne kadar doğrudur?</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* İnsan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi. </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* 1900'lerin ilk çeyreği, karşılaştırmalı olarak söylersek, insanoğlunun birbirine en çok kurşun sıkıp yaraladığı vahşi bir dönemdir. Kendi kendini dolduran makineli tüfek ile ona karşı koşmayı göze alan milliyetçi vatanseverliğin aynı dönemde keşfi ve hızla yaygınlaşmasıdır bunun nedeni.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bütün hayatını saraylarda geçirmiş Pakize Sultan'a göre aşkın en büyük kanıtı kadınla erkeğin duygularının olumlu ve anlayışlı olması kadar, derinliği ve hakikiliğiydi. </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bir tarih kitabındaki kişileri sevmemiz ya da onlardan nefret etmemiz zordur. Ama romanları okurken bu duygulara kapılabilirsiniz.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bir milletin kaderinde bu kadar vahim bir dönüm noktasında kendimizden bahsetmek zuldur.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Sıralarını beklerken aralarında hafiften itişmeye, üç dilde küfürleşmeye başlamışlardı bile. Kimine göre oradaki bazıları kışkırttığı için, kimine göre de ancak birbirleriyle herkesin önünde küfürleşerek dövüşürken toplumun sevgisini kazanabildikleri ve başka bir şey de bilmedikleri için.</span></i></div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-87140121724099553122023-03-13T09:53:00.004+03:002023-03-13T09:53:43.475+03:002023 Oscar Kazananları<div><br /></div><div>Gece saat 1 e kadar yabancı kanallardan takip ettim kırmızı halıyı... Biraz twitter kurcaladım falan derken dayanamadım uyudum... Saati 4:30'a kurmuştum ama kalkamadım... İyi ki de kalkmamışım 😂😂</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0L3CaDyplvK78iZfqoE5Bwzv0gIrvc7Ut_e9vNX3fO4F2vXL-RdJdaSJ_L_yAaST-Dja0RPcwB4wb_K2chZ2jDoo1hpmtGVTosdyQxJd3z73kHPqxQvEXsRH-nnURkDVCfLjFdgIoWW7eCL_9ZJS94i8XNAe6oHFLrohhDFFh5kr2GNcCdXNY1Qx6/s680/5465656.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="366" data-original-width="680" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0L3CaDyplvK78iZfqoE5Bwzv0gIrvc7Ut_e9vNX3fO4F2vXL-RdJdaSJ_L_yAaST-Dja0RPcwB4wb_K2chZ2jDoo1hpmtGVTosdyQxJd3z73kHPqxQvEXsRH-nnURkDVCfLjFdgIoWW7eCL_9ZJS94i8XNAe6oHFLrohhDFFh5kr2GNcCdXNY1Qx6/w400-h215/5465656.jpg" width="400" /></a></div><br /><div>Sabah kazananları ilk gördüğümde aynen böyle oldum 😲 Şooookkkkkk !!!!</div><div>Arkadaş tamam biliyorduk EEAAO nun birşeyler alacağını ama popülarite bu kadar etkilememeliydi hissiyatındayım... Sevmemiş olabilirim tamam ama akademide bu kadar abartmalı mıydı? Tabii ki abartmamalıydı...</div><div><br /></div><div>Brendan Freaser da şaşırttı beni ama bu ödüle gram üzülmedim. Adam iyi oynadı zira... Haklı bir ödül..</div><div><br /></div><div>Hepsi ağlamış ya Oscar konuşmalarını yaparken.... Baba ödül tabii.. Ke Huy anne ben Oscar aldım diye bağırmış... Kıyamadım bak yine...</div><div><br /></div><div>Anne demişken Paul Mescal ödül törenine annesiyle katılmış.... Şapşikkk yaaa 💗 Evlat dedim sevdim azıcık 😉</div><div><br /></div><div>En iyi kadın ödülünü ilk defa Asya kökenli bir kadın aldı... Yine de tebrik ediyoruz....</div><div><br /></div><div>Women Talking uyarlama senaryo dalında ödül almış en azından... Hak etmişti bence...</div><div><br /></div><div>Cağnım Banshees eli boş çıkmış ya törenden, o akademi üyelerinin film anlayışından hiç emin değilim artık... Harcadılar yeminle filmi... Yazıklar olsun</div><div><br /></div><div>Sabah sabah ilk tepkiler bunlar efenim... Nurşen ablacım kırmızı halı yorumu yazarsa en azından orada keyiflenirim azıcık diye düşünüyorum... Zira ödül dağılımı enerjimi yedi bitirdi sabah sabah...</div><div><br /></div><div>İşte kazananlar...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaYL7YwlqSrTRY9OlmcOd5WR4E6NkvU4Yr-PtUZvuImVFzdz-kTCuEuVACp9RtH0RyTlclCz0DqJOIYD-r5I14vudm60VDdvcGoeKqHgdG77lD42C3kVylxHyg6cdAcJyURy7XlrmXcpJtL2fXx1Axm-DE48mVWELezP3rDCbRNyrDIPQdBsWg9aij/s1024/7412132.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaYL7YwlqSrTRY9OlmcOd5WR4E6NkvU4Yr-PtUZvuImVFzdz-kTCuEuVACp9RtH0RyTlclCz0DqJOIYD-r5I14vudm60VDdvcGoeKqHgdG77lD42C3kVylxHyg6cdAcJyURy7XlrmXcpJtL2fXx1Axm-DE48mVWELezP3rDCbRNyrDIPQdBsWg9aij/w640-h640/7412132.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-21962635957904280062023-03-12T18:02:00.002+03:002023-03-12T18:02:16.447+03:00Oscar Maratonu '23 Final<div><br /></div><div>Peş peşe gelen yorumlarımdan sonra genel bir toparlama ihtiyacı hissettim...</div><div>İzlediğim filmleri genel olarak yazdım aslında...</div><div>Sadece bu ana 6 kategoriye girmeyen, teknik dallarda olan bazı filmleri yazmayı beceremedim ki onları da haftaya keyfe keder yazarım diye düşünüyorum...</div><div>Belgesel ve animasyon serisini hariç tutarsam 2-3 tane izlemediğim var sadece... Bu bir anlamda benim için rekor aslında...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwYcaTmcs4Sj_OVdsoYu5yNY49yc2oYOL_TaHv2YxtCoSmR-5arYUIUqNvAWL3sugtDxzr-SvAi8Ks8u1diPiDuqPuOV5z4gro4-_XTQbto06UXS1EV8fOBkcd2i9YwGzDc39NgGKv-PzUJe1XmrvFjtOIIpE4KXPkFGEwn8HOGesq_tkWkHoOUXre/s1024/ldkdkdkd.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwYcaTmcs4Sj_OVdsoYu5yNY49yc2oYOL_TaHv2YxtCoSmR-5arYUIUqNvAWL3sugtDxzr-SvAi8Ks8u1diPiDuqPuOV5z4gro4-_XTQbto06UXS1EV8fOBkcd2i9YwGzDc39NgGKv-PzUJe1XmrvFjtOIIpE4KXPkFGEwn8HOGesq_tkWkHoOUXre/w640-h640/ldkdkdkd.jpeg" width="640" /></a></div><br /><div>Benim favori altılımı bu şekilde resmedebilirim...</div><div>Biliyorum ki bu sene EEAAO devreye girince bu formül oldukça sekteye uğrayacak gibi ama olsun...</div><div>Keyifli bir sezondu yine de...</div><div><br /></div><div>Akşam töreni TRT yayınlamayacakmış. Nereden izlerim bu konuda hiç fikrim yok... Yekta Kopan da bir youtube yayını yapmayacak sanırım ama instagramda belki bir canlı yayın yapabilir. Onu yorumları her zaman benim için çok keyifli olmuştur...</div><div><br /></div><div>Yarın kazananlarla görüşmek üzere...</div><div>Sevgiler...</div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-35794882602351522632023-03-12T17:43:00.002+03:002023-03-12T17:43:23.051+03:00Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Film ve Yönetmen Kategorileri<br /><div>Filmleri biriktirince zor oldu yazmak... </div><div>Bütün günü bilgisayar başında geçirmek istemediğimden film ve yönetmenleri bir arada yazayım bari dedim... Sonra da en son benim oscarlarımı yazıp bitireceğim inşallah bu sezonu... Hoş bu ana 6 kategori haricinde diğer kategorilerde de izlediğim filmler var ama onları da haftaya toplu şekilde yayınlarım. Malum benim tercihlerim senelerden beri hep ana 6 kategoride olur biliyorsunuz... Diğer kategorilerde de bir fikrim olmasına rağmen bu sene genel alışkanlığımı sürdüreceğim...</div><div><br /></div><div>Şimdi geçelim film adaylarına.... Bu kategoride malumunuz 10 film var ancak ben Avatar'ı maalesef izleyemedim... Film kategorisinde seçilme ihtimali olmadığını düşünüyorum ve o sebeple 9 film üzerinde konuşacağım.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBMcot0qpDjYJwjA_faNW-KB4ThIBo9rygp2vGAFC_c7qggo_sznd6BNEytBgyU3ntgH93CjAs5uAwIpttsZIrsb4BOJs4DPMCE94T2GSdHawV25uS_i4bxFUWbdEsWfg5SFoVMea8CDFsKDP19AWhFqdnNe8N1r4e9WYBuku3KZ3aZwyfWs668MQN/s1209/6354155.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1209" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBMcot0qpDjYJwjA_faNW-KB4ThIBo9rygp2vGAFC_c7qggo_sznd6BNEytBgyU3ntgH93CjAs5uAwIpttsZIrsb4BOJs4DPMCE94T2GSdHawV25uS_i4bxFUWbdEsWfg5SFoVMea8CDFsKDP19AWhFqdnNe8N1r4e9WYBuku3KZ3aZwyfWs668MQN/w398-h640/6354155.jpg" width="398" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>THE FABELMANS (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Ünlü yönetmenlerin kendileriyle ilgili film çekme rüzgarına Spielberg de eklenmiş ve 7-18 yaş aralığı arasındaki dönemini filme aktarmış. Kendi çocukluk-ilk gençlik yıllarına odaklanırken de bir nevi hatıralarını kayıt altına almış diyebiliriz....</div><div><br /></div><div>Sinemada izlediği bir filmin tren kazası sahnesi sanırım ilk dikkatini çeken detay Sammy (Gabriel LaBelle)'nin... Eğitimli bir anne ve babaya sahip Sammy... Bu ilgisini fark edince özellikle annesi Mitzi (Michelle Williams) o başlangıcı yapmasına destek veriyor ve hayallerinin peşinden gitmesine hep destek oluyor hayatında... Baba Burt (Paul Dano) ailede aslında annenin etkisi altında kalan silik bir karakter gibi gözükse de aileyi bir arada tutan anlayışlı bir adam...</div><div><br /></div><div>Filmde Sammy hayallerine koşarken aslında Spielberg annesini sanki daha çok odağa alıyor... Onun hayalleri, pişmanlıkları ve bencilliklerini gözler önüne sererken onu suçlamadan hatta ona itina ile hazırlanmış sebepler yaratıyor... Bu gibi durumlarda genel alışkanlık ebeveynler üzerine atılan o suçluluk duygusuna hiç yaklaşmadan onları savunuyor adeta... Anne-baba ayrılığında bile her iki ebeveyne de gerçek / hak verici sebepler yaratıyor diyebilirim...</div><div><br /></div><div>Bu arada hemen unutmamak için kendime bir dip not yazmak istiyorum. Parmakları zarar görmesin diye süreğen olarak kağıt tabak-örtü ve bardaklarda yemek yemek fikri bence çok güzeldi... Örtüyü toparla ve masa toplansın :))))</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi evet <span style="color: red;">SEEEVVVVDDİİİMMMM </span>ama çok büyük umutlarla başına oturduğum film bazı durağanlıkları ve tekrarları sebebi ile de hayal kırıklığına uğratmadı diyemem...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN9_3ECFSTNZCm5I8QvZbkWbl_ZfX5ZgSvqu9MZ0-6ncJpc-dJqtS51myisosbtqVgC7diqfrJ2XSVyN4MTtajAEwCooHrakk9QTLtmj4N_BE10OsBhUAGG0V25IN6j2-tlCMBnhFnu_kUV9PesEjgN5FGKYki1-5dtAYJgAzzF7qak3W8F51k2fuT/s1024/65411.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="718" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN9_3ECFSTNZCm5I8QvZbkWbl_ZfX5ZgSvqu9MZ0-6ncJpc-dJqtS51myisosbtqVgC7diqfrJ2XSVyN4MTtajAEwCooHrakk9QTLtmj4N_BE10OsBhUAGG0V25IN6j2-tlCMBnhFnu_kUV9PesEjgN5FGKYki1-5dtAYJgAzzF7qak3W8F51k2fuT/w448-h640/65411.jpeg" width="448" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>TOP GUN : MAVERICK (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Gençliği ayağa kaldıran ve yaşam tarzını bile etkileyecek kadar popülarite sağlayan dönem filmi Top Gun 'ı kim derdi ki seneler sonra yeniden izleyeceğiz... 36 yıl sonra hem de...</div><div><br /></div><div>Rayban-pilot montu modası o dönemde gelmişti... Arma satışları patlamış oramıza buramıza takmamıza vesile olmuştu... Kelly Mc Gills'in saçları hayallerimizi süslemişti... Bu kadar sevdiğim filmi seneler sonra izlemek ilk filme ihanet mi olacaktı düşünceleriyle uzak durmuş ve izlemeyi reddetmiştim... Oscar adaylığı alacağını tahmin bile etmiyordum ama gel gör ki çıktı karşıma ve izle beni Şebo dedi...</div><div><br /></div><div>Bu adam yaşlanmıyor.... Maverick (Tom Cruise) zamana karşı durmayı bir şekilde başarmış... Dimdik duruyor hala :))) Kelly Mc Gills Tom Cruise kadar kendiyle oynamadığından zamana yenik düşmüş haliyle.. Gözlerim onu arasa da yine ilk filmindeki kısa kaçamak aşkı Penny (Jennifer Connelly) yerini doldurmaya çalışmış... Top Gun filmi aşksız düşünülemez çünkü... </div><div><br /></div><div>Sonrası bildiğimiz asi, söz dinlemez Maverick... Ama biraz durulmuş, kendinden sonraki nesiller için endişelenecek kadar hem de.... Gerisini anlatmaya gerek yok... </div><div><br /></div><div>Evet hayal kırıklığı yaratmadı bende film... Anılarımı tazeledi, gençlik yıllarıma bir yolculuk yapmamı sağladı... Güzel bir histi... Dolayısıyla <span style="color: red;">TABİİİ Kİİİİİ SEEEVVDDDİMMMM </span>kategorime bıraktım gitti filmi 💙</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIkgh6jhoNzdVLLrWyWanjWN-eQdSoetZ2PjeWAbqTu7UjwOVXmgrbKUcYQk42P9InKyuDqQJdjBAwde1NvnD2YRjS8LZs7s5oLgt5Qe-oKyUjAavijrOZU3eG_Kx1QD_owu3UA8UvtBEQ7z7ZIcOimPbEtSK5K5rL4xkvZ5e1O-GcM5j6j0i8iVES/s1053/32415241.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1053" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIkgh6jhoNzdVLLrWyWanjWN-eQdSoetZ2PjeWAbqTu7UjwOVXmgrbKUcYQk42P9InKyuDqQJdjBAwde1NvnD2YRjS8LZs7s5oLgt5Qe-oKyUjAavijrOZU3eG_Kx1QD_owu3UA8UvtBEQ7z7ZIcOimPbEtSK5K5rL4xkvZ5e1O-GcM5j6j0i8iVES/w456-h640/32415241.jpg" width="456" /></a></div><div><br /></div><div><div><b><span style="font-size: large;">ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT (2022)</span></b></div><div><br style="background-color: white; color: #141414; font-family: Philosopher; font-size: 16px;" /></div></div><div>Bu filmi uluslararası film adaylıklarında anlatmıştım... O sebeple tekrara gerek yok.</div><div>Şayet okumak isterseniz <a href="http://oytunlahayat.blogspot.com/2023/03/oscar-maratonu-23-baslasn-en-iyi.html">buradaki</a> yazıma alayım sizi.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVFe8IJOC16uzugLgX7YmQDEV6X94FcfTYMjYZjPfN7FR98Xd2Ntquqm7j0TBihwJorS3PgN-ZxUJt0gklvZWcIYWD9Gpnt2VhwjxjSlkP2SDJx9D0sZLyL2f0FIVzShVgyvZL6DReiRIZ8KZxlztTJthpMw3BHaTz8FlknpD8SYIUeLVjTeaPf6hz/s1024/412121.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="716" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVFe8IJOC16uzugLgX7YmQDEV6X94FcfTYMjYZjPfN7FR98Xd2Ntquqm7j0TBihwJorS3PgN-ZxUJt0gklvZWcIYWD9Gpnt2VhwjxjSlkP2SDJx9D0sZLyL2f0FIVzShVgyvZL6DReiRIZ8KZxlztTJthpMw3BHaTz8FlknpD8SYIUeLVjTeaPf6hz/w448-h640/412121.jpg" width="448" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>ELVIS (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Tüm yıldızların yaşamları bu kadar dram dolu olmak zorunda mı demeden edemiyorum... Kimisi şöhrete ulaşıncaya kadar çok büyük sıkıntı çekmiş, kimi şöhret gömleğinin yakıcılığında erimiş, kimi şımarmış, kimi savrulmuş derken bir sürü hikaye...</div><div><br /></div><div>Elvis de böyle bir hikaye ile çıkıyor karşımıza... Austin Butler Elvis'i canlandırmak konusunda oldukça başarılı... İlk dönemdeki çıkış şarkılarını kendisinin söylediğini düşünürsek inanılmaz keyifli bir seyir sunuyor bize... </div><div><br /></div><div>Albay Tom Parker (Tom Hanks)'ın onu keşfetmesiyle birlikte şöhret basamaklarını inaılmaz hızlı bir şekilde çıksa da hayatının şansı dediğimiz adam dönüp dolanıp hayatını karartan bir şeytan misali Elvis'in iliğini kemiğini sömürdüğünü izliyoruz... Bu arada Tom Hanks'i tanımakta oldukça güçlük çektim filmde... Dikkatle baktım birkaç kez, ondan sonra tanıdım.... O kadar değişmiş yani...</div><div><br /></div><div>Filmde kronoloji yok... Albay'ın anlatımı ile izlediğimiz film bir oradan bir buradan giderek biraz kafamızı karıştırıyor aslında... Dönemin atmosferini çok iyi yansıtmışlar filme.... Çılgınca tutkulu bir gencin o dönem gençliğini nasıl da çıldırttığını izliyoruz ama sonrasında hapların, yatıştırıcıların, yeme bozukluğunun içerisinde çöküşünü izliyoruz maalesef...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak filmi <span style="color: red;">SEEEVVVDDİİİİMMMMM</span> ve mutlaka izlenmesi gereken bir oto biyografi olduğunu düşünüyorum....</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxQGYyD2Bb5KMAdmmanuHngBFgMVOG00diEY1_J4xYnFPEfwmZmnsRh8sruweXrknFnO7lwbAQPnSBwpQLYZ_I6l62SqTntE_PDEn2UYfzordgJpX9O8HJbCG6SJvbSaAFk8hN-om4HDq8caUvbAlC_M-uhswTYavm-ZV_aZW_2jIKO_uld8UjMyvx/s1024/98441.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="691" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxQGYyD2Bb5KMAdmmanuHngBFgMVOG00diEY1_J4xYnFPEfwmZmnsRh8sruweXrknFnO7lwbAQPnSBwpQLYZ_I6l62SqTntE_PDEn2UYfzordgJpX9O8HJbCG6SJvbSaAFk8hN-om4HDq8caUvbAlC_M-uhswTYavm-ZV_aZW_2jIKO_uld8UjMyvx/w432-h640/98441.jpeg" width="432" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">WOMEN TALKİNG (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>İlk önce filmin kadrosundan bahsetmek istiyorum... Ünlüler geçidi resmen... Rooney Maara, Frances McDormand, Jessie Buckley, Claire Foy gibi isimleri buluşturmuş... Tiyatral bir yapısı olan filmde hangi karaktere odaklanacağımı şaşırdım açıkçası... Fakat bunca kadın arasından herhangi bir aday çıkmaması da ilginç :/</div><div><br /></div><div>Film bir dönem filmi gibi gözükse da çok yakın bir tarihte geçiyor aslında... Kadınların sindirildiği, uyuşturularak tecavüz edildiği ve bunu şeytana bağlayarak yine kadınların suçlu bulunduğu bir koloni hayal edin... Hayal etmeyin aslında bu koloni gerçekten var... Çok kötü çok...</div><div><br /></div><div>Ve bu kadınlardan bazıları senelerce bunu şeytanın yaptığına inandırıldıkları uykudan uyanıyor ve hayatlarında ilk kez karar vermek zorunda kalıyorlar... Önlerinde üç seçenek var... Hiçbir şey yapmamak mı, kalıp savaşmak mı yoksa yanına çocuklarını da alıp gitmek mi? Peki gideceksek nereye gideceğiz belirsizliği... Bir kadın manifestosu diyebiliriz... Müthiş bir uyanış, müthiş bir direniş... Bazen bir öncüye bir kıvılcıma ihtiyaç duyarız ya... Bu film anlatım yönünden biçilmez bir kaftan olmuş anlayacağınız...</div><div><br /></div><div>Oyunculuklar şahane.... Birbirleri arasındaki uyum tek mekanda geçen filmde bunalmamızı sağlıyor... Konu ağır, mekan tek ama uyanış içime umut tohumları serpiyor işte...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi ve anlattıklarını <span style="color: red;">OLDDUKKKÇAAA SEEVVVDİİİMMMM</span>....</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeDmmqdqy8iQQihZR36IuXyjTlIuHwILT7otuivO_e0kBazWJSEvZ8BAAqNG5npL-CRJTxySHary1AlN5yJQjqgzVjMPR56tOp50j0vWAKVPnS-QxAvwBlhXvGW_n8sZjSjyFoRXvWGc9TypGY1tlSajgh0CJwdJR0f5ZidslGsZ_42TOJb0NwgtPn/s1024/65421.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="687" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeDmmqdqy8iQQihZR36IuXyjTlIuHwILT7otuivO_e0kBazWJSEvZ8BAAqNG5npL-CRJTxySHary1AlN5yJQjqgzVjMPR56tOp50j0vWAKVPnS-QxAvwBlhXvGW_n8sZjSjyFoRXvWGc9TypGY1tlSajgh0CJwdJR0f5ZidslGsZ_42TOJb0NwgtPn/w430-h640/65421.jpg" width="430" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>EVERYTHING EVERYWHERE AL AT ONCE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Gelelim her kategoride mırıl mırıl söylendiğim bu filme...</div><div>İlk önce sonuna kadar izleyebildiğim için kendimi tebrik etmek istiyorum... Bu filmi seven çok sevdi, sevmeyen de sevmedi... Keskin fikir ayrılıkları oluşturduğu kesin...</div><div><br /></div><div>Çin'den göç etmiş çamaşırhane işleten bir aile bir nevi geçim savaşı veriyor aslında.... Kendilerini denetleyen vergi memuruna gittiklerinde de bir anda paralel evrende buluyorlar kendilerini... Tüm aile üyeleri farklı zamanlarda farklı şekillerde birbirleriyle kimi zaman omuz omuza kimi zaman karşı karşıya geliyorlar.... Bir şekilde pişmanlıklarıyla hesaplaşıp, şöyle olsaydı nerede olurdum acaba sorularının yanıtlarını arıyorlar belki de... Benim anladığım bu...</div><div><br /></div><div>Bu karmaşa, kılıktan kılığa girme halleri beni yoruyor ve anlamlandırmakta güçlük çekiyorum... Sadece filmin sonunu seyrettiğim için memnunum.... Birbirlerinden bu kadar hoşnutsuz olan aile üyelerinin yeniden bir aile oluşturmaları ve yeniden sevgi duvarları ile etraflarını çevirmeleri hoşuma gitti... </div><div><br /></div><div>Oyunculuklar tek başına değerlendirildiğinde belki güzeldi ama bütünde beni büyülemedi...</div><div>Sonuç olarak bu filmi <span style="color: red;">SEEEVEEEMEEDDİİİMMMM BEEENNNN</span> kategorisine atıyorum efenim...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLff5FtVQfTgSZessPxDLYrVRGfmBDRz3mvr7NLuARX2Sib2bRIFmkdHEdgQN85-l5hPFkAOKTtFjeVzgC4on9nMGGBu0TMuQtxKvVrj9NdgqoXhrWC-x4V2S7m9LHeDpaLjoCsILyEmbSH2FCUOX6VvMPYHjgqpOnMP3bRlsAbDQG28I2-3eL4ysk/s1024/65441100.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="688" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLff5FtVQfTgSZessPxDLYrVRGfmBDRz3mvr7NLuARX2Sib2bRIFmkdHEdgQN85-l5hPFkAOKTtFjeVzgC4on9nMGGBu0TMuQtxKvVrj9NdgqoXhrWC-x4V2S7m9LHeDpaLjoCsILyEmbSH2FCUOX6VvMPYHjgqpOnMP3bRlsAbDQG28I2-3eL4ysk/w430-h640/65441100.jpeg" width="430" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">TRIANGLE OF SADNESS (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Filmimiz tam bir kara komedi... Bu tarzı çok sevmesem de yine de kendisini ilgiyle izletti..</div><div><br /></div><div>Filmimiz aslında 3 bölümden oluşuyor... Filmin ilk bölümü mankenlik yapan Carl ve Yaya 'nın ilişkisinin başlangıcına odaklanıyor... Birbirlerinin şöhretini kullanmanın kendilerine fayda sağlayacağını düşündükleri mantıksal bir ilişkinin temellerini izliyoruz.</div><div>İkinci bölüm Yaya Ve Carl'ın influencer olarak katıldıkları lüks bir gemi seyahati olarak düşünebiliriz. Sınıfsal ayrım komedi unsurları içerisinde çok iyi resmedilmiş.</div><div>Üçüncü bölüm ise geminin fırtınadan etkilenmesi ve korsanların saldırısı sonucu batmasından sonra Carl ve Yaya ile birlikte bir kaç kişinin ıssız bir adada mahsur kalmalarını anlatıyor. Tabii ki burada para yok ve sınıfsal ayrım kalkıyor.. Adada en güçlü olan kişi teknede temizlik görevlisi olan Abigail; çünkü balık tutabiliyor ve ateş yakabiliyor... Abigail'in imparatorluğu da diyebiliriz aslında bu ada sahnelerine... Sınıf ayrımını alt üst eden yaklaşımla kurtulan kişilerdeki baskınlığını ve onların da buna boyun eğmeleri yine komedi unsurlarıyla anlatılmış...</div><div><br /></div><div>Sonu sürprizli bir film...</div><div><br /></div><div>İzlemekte zorlansam da günümüzde kim güçlüyse onun yanında yer alan omurgasız insan topluluklarını hatırlattığı için keyifle izledim... Kara komedi sevenler bu filmden benden daha çok zevk alacaklardır kesin...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi <span style="color: red;">SEVMEEENİNNNN BİR TIK ALTIIIII</span> kategorisine attım diyebilirim :)</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_oB_Lk13afH-LuHEfAfG-iMG6E1RICICKC8NqT9E1m9M3j-WZKiCHUlOdJOzXebaQESr0S0YqXvlbBmGfLFW4E3uxRsYPvaCI9lAywnWCUNoGT7knGLp8DS0RXOY61Vkkx_h3Bm8HpbtK7JeewVcvUC9V9oXj64dQNUQklMdG0UFLI91hGmTDYDX2/s1024/6545454.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="682" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_oB_Lk13afH-LuHEfAfG-iMG6E1RICICKC8NqT9E1m9M3j-WZKiCHUlOdJOzXebaQESr0S0YqXvlbBmGfLFW4E3uxRsYPvaCI9lAywnWCUNoGT7knGLp8DS0RXOY61Vkkx_h3Bm8HpbtK7JeewVcvUC9V9oXj64dQNUQklMdG0UFLI91hGmTDYDX2/w426-h640/6545454.jpg" width="426" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">TAR (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Filmimizde tamamen kurgusal bir karakterin hayatını izliyoruz ekranda. Kurgusal olmasına rağmen çok gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz Lydia Tar (Cate Blanchett) 'ın... Bunda tabii ki sevgili Blanchett'in payı büyük...</div><div><br /></div><div>Çok başarılı bir orkestra şefi Lydia... Öyle böyle değil ama Emmy, Grammy, Tony ödüllü... Bu başarının farkında o sebeple çok kibirli, bencil ve hatta iş arkadaşları dahil tüm sektörü baskılayacak kadar da zeki...</div><div><br /></div><div>Bu kadar etiket ve güç zehirlenmesi yaşayan bir bireyin de özellikle kadınsa duvarlarının yıkımı çok da zor olmayacaktır ve işte biz Lydia'da en zirveye kısa bir süre odaklandıktan sonra yıkılışını izliyoruz tüm film boyunca...</div><div><br /></div><div>Düşük tempolu, duygusal travmaları bol ancak Cate Blanchett'in yorumuyla zenginleşen bir film... Bu rolde başka biri oynasaydı ve Lydia'nın duygularını bize geçiremeseydi film izlenebilir kıvamda değil açıkçası...</div><div><br /></div><div>Bu arada hemen bir dip not yazmak istiyorum. İlk defa queer bir filmde bu kadar baskın, güçlü hatta bireyleri asimile eden bir karakter görüyorum... Kendi kişisel izleyim deneyimimden bahsediyorum tabii ki... Bu anlamda da beni etkiledi film aslında. Farklı bir metot deneyimlendiği hissiyatındaydım...</div><div><br /></div><div>Film bir çok kişi için sevilesi bir film değil farkındayım ama oyunculuğun kralını izlemek istiyorsanız mutlaka bu filmi izleyin derim.</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi <span style="color: red;">OLLLDDUKKKÇAAAA SEEEEVDDDİİİMMM</span>....</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRegcyZk8wfk3kgPuZuFaWuSe9n49h53n-xXhwraPmPeHPD3BcBS_u7fhFs9UnXT3aaSWKROohT2xysM7QxrPUjdRG5RDQNr54RK4srESeoIau3i2px5nZfxecW0L9tnJ878dUMhDHTFpJSlPauMnOhLTIXiKTAElVei_27R7uenSg8EQ5Be89_DqD/s1147/35111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1147" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRegcyZk8wfk3kgPuZuFaWuSe9n49h53n-xXhwraPmPeHPD3BcBS_u7fhFs9UnXT3aaSWKROohT2xysM7QxrPUjdRG5RDQNr54RK4srESeoIau3i2px5nZfxecW0L9tnJ878dUMhDHTFpJSlPauMnOhLTIXiKTAElVei_27R7uenSg8EQ5Be89_DqD/w418-h640/35111.jpg" width="418" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">THE BANSHEES OF INISHERIN (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Filmimiz İrlanda İç Savaşı Sırasında geçiyor ancak savaş olduğunu sadece duyduğumuz seslerden ve ara ara geçen konuşmalarından anlıyoruz...</div><div><br /></div><div>Büyüleyici bir ada Inisherin... Sakin bir kırsal... Bir karakteri var sanki adanın.... </div><div>Ve bu adada yaşayan insanlara da sirayet etmiş sanki...</div><div><br /></div><div>Padraic ve Colm iyi iki arkadaş... Ada halkı da onların arkadaşlıklarının rutinini benimsemiş durumda... </div><div>Ta ki bir gün Colm artık onunla arkadaş olmak istemediğini söyleyene kadar bu rutin devam ediyor... </div><div>Padraic bu söylemi anlamlandıramıyor ve arkadaşının şaka yaptığına inanıyor.. Ve iki keçi gibi inatlaşmaya başlıyorlar... Bu arada kız kardeş Siobhan öngörülü davranarak olayları sakinleştirmeye çalışıyor ama ne mümkün.. </div><div>Filmin karakter dağılımı çok dengeli... Kimse bir adım önde ya da arkada değil... Olması gerektiği gibi... Dolayısı ile bu denge size de geçiyor ve bir masalın içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz...</div><div><br /></div><div>Yan karakterimiz polisin oğlu sevgi dilencisi Dominic de katılınca bu üçlüye inanılmaz bir dörtlü çıkıyor ortaya... Parmaklar sayılıyor, itiraflar ve hayaller giriyor işin içine derken masalın katmanları açıldıkça açılıyor... </div><div><br /></div><div>Anlatımımdan da anlayacağınız üzere ben bu filmi <span style="color: red;">ÇOOOOKKKKK SEEEVVDDDİİİMMMMM</span>, ve mutlaka izleminizi öneriyorum...</div><div><br /></div><div>Sonuca gelecek olursak ben bu sene akademi ne derse desin <b>THE BANSHEES OF INISHERIN</b> 'e veriyorum ödülümü... EEAAO yanlısı tutumunu bırakacağını ümit ediyorum...</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Yönetmenler için uzun uzun konuşmayacağım, sadece filmden ayrı olarak değerlendirmeye çalıştım yönetmeni... Ve bu kadar zor bir filmi bana değil belki ama bu kadar büyük bir kitleye sevdirebilme yeteneğinden dolayı yönetmenden yana seçeneğimi EEAAO yönetmenleri <b>DANIEL KWAN ve DANIEL SCHEINERT</b> diyerek sonlandırıyorum yorumlarımı...</div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-5487302515943196362023-03-12T01:16:00.003+03:002023-03-12T01:16:30.744+03:00Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Erkek Oyuncu Kategorisi<div><br /></div><div>Evet adaylarımızı ve filmlerimizi hızlı hızlı anlatmaya devam ediyorum.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS-9iVNP1gREIoBY9MleNj8qhMP82zzjx2qOY3jex-vcx2oVcyZyenzQk8l2HEaHnvW2lE1EJ-0yDW2v5VM3kNb3mjB6GUc01ZE7OgMqPkoeVwMJ7CYwU-dML-kKNn0E-IO7EDfXTQdEvpKGUQHDwBrxZLQ6Hf74ci9GbLi0YzIFLi1fL1h29PvWMl/s1024/32415454.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="693" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS-9iVNP1gREIoBY9MleNj8qhMP82zzjx2qOY3jex-vcx2oVcyZyenzQk8l2HEaHnvW2lE1EJ-0yDW2v5VM3kNb3mjB6GUc01ZE7OgMqPkoeVwMJ7CYwU-dML-kKNn0E-IO7EDfXTQdEvpKGUQHDwBrxZLQ6Hf74ci9GbLi0YzIFLi1fL1h29PvWMl/w434-h640/32415454.jpg" width="434" /></a></div><div><br /></div><div><span style="font-size: large;"><b>LIVING (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Oscar serisinde en son izlediğim film olur kendisi... Deyim yerindeyse tadı damağımda kalan bir seyirle final yapmak benim için şahaneydi... </div><div><br /></div><div>50'li yılların Londra'sına gidiyoruz bu sefer... Bayındırlıkta çalışan memurumuz Mr. Williams (Bill Nighy) kendi deyimiyle beyefendi bir yaşam sürüyor... Oldukça dakik, çevresindeki iş arkadaşlarına oldukça mesafeli, tek sosyal eğlencesi haftanın bir günü sinemaya gitmek olan donuk bir adam... Hatta iş arkadaşının kendisine Bay Zombi lakabını takmasına sebep olacak kadar donuk bir adam... En yumuşak karnı ailesi olduğu hissine kapılsam da eşinin ölümünden sonra oğluyla mesafeli bir adam haline geldiğini düşünüyorum... Ve bir gün kanser olduğunu ve çok az zamanının kaldığını öğrenmesiyle hayata verdiği tepkiler de değişiyor Mr. Williams'ın...</div><div><br /></div><div>Beni en etkileyen sahne iş arkadaşı Bayan Harris ile ölmek üzere olduğunu paylaştığı sahneydi.... Anlatım kelimesi kelimesine olmayacak belki ama ölüme çağrılmayı parktaki bir çocuğu annesinin çağırmasına benzetti... Kenarda hiçbir şey yapmadan bekleyen bir çocuk değil de arkadaşları ile gülüp eğlenirken çağırılmayı yeğlediğini söylediği anda da büyük bir aydınlanma yaşadı sanırım... Bu ifade beni o kadar etkiledi ki, kelimelerle anlatmam oldukça zor... İnanılmaz güzel bir bakış açısı... Filmin özü gibi naif bir yaklaşım...</div><div><br /></div><div>Yaşam ve ölüm çizgisinde olsanız bile yaşamak bir sanattır diyerek bu filmi <span style="color: red;">ÇÇÇOOOKKKKK SEEEEVVDDDİİMMMM</span> kategorisine bırakıyorum yavaşça.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigdVVX3FbmNR2c0BVefyjb4I8TatrfKcCsEdqQaiP2U4IbqbKIih3Uqvwi_YV7K6AnkDbv4xXZ37jSG1aa72l-FY0nSvtZM9cSYzCUMuu9f1yVOC_34imAe4OlY24L34N5rbDDaUN2e4lAqf4esDHGANck7bbbFH7JefU-zFRbUtYUMDoYYfO7Fc8v/s1024/65454511.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="761" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigdVVX3FbmNR2c0BVefyjb4I8TatrfKcCsEdqQaiP2U4IbqbKIih3Uqvwi_YV7K6AnkDbv4xXZ37jSG1aa72l-FY0nSvtZM9cSYzCUMuu9f1yVOC_34imAe4OlY24L34N5rbDDaUN2e4lAqf4esDHGANck7bbbFH7JefU-zFRbUtYUMDoYYfO7Fc8v/s320/65454511.jpg" width="238" /></a></div><br /><div><b>BILL NIGHY</b> bu güzel filme o kadar yakışmış ki... Oyunculuğuyla filme ayrı bir değer katmış. Mr. Williams'ın o donuk karakterinden hastalık sürecini öğrenmesi ile birlikte yaşadığı hayatı sorgulamasını ve değişimini öyle bir yansıtıyor ki oturduğunuz koltuğa adeta mıhlıyor sizi... Büyülenmemek elde değil 💜</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF2Q4sgJYyiN9hPJ_pMEwO10a44eLtSrAWGk0AJc3x9jBq6VoAd9C7ZuIaP7MhMv8drNmh-G71TL0g6lmIPfI3vmA1aL8fRqjlq76rUG01GpqdVPJY5fpzYqHvBc37dB56f07QWdLY6McBSGiDBk2wexZbrne2u31U_v9L9fGfkEL4Qb1Mm7S54je0/s1024/412121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="716" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF2Q4sgJYyiN9hPJ_pMEwO10a44eLtSrAWGk0AJc3x9jBq6VoAd9C7ZuIaP7MhMv8drNmh-G71TL0g6lmIPfI3vmA1aL8fRqjlq76rUG01GpqdVPJY5fpzYqHvBc37dB56f07QWdLY6McBSGiDBk2wexZbrne2u31U_v9L9fGfkEL4Qb1Mm7S54je0/w448-h640/412121.jpg" width="448" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>ELVIS (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>8 kategoride adaylığı olan filmimiz var şimdi sırada... </div><div>Ama malumunuz hissiyat meselesini film kategorisine saklıyorum ve direkt adayımıza geçiyorum.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC4LYlmh4iL9dozyRS2Oy1E1im237cMOJRk0GNUbj_UBvtTpEqGVeBP7Cxs8O7g9O6k_36j6E__KXHpaIjSaoUgwYLroWfh8iguVUtI4DFiDp72SkJOCUI98qHMH-0wgxerXUjqw80pr5M4BdNAvkU8C3G71dMCZD_wRODRk-K1MeZqvqxL6Tv7bZn/s1024/41411000.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="716" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC4LYlmh4iL9dozyRS2Oy1E1im237cMOJRk0GNUbj_UBvtTpEqGVeBP7Cxs8O7g9O6k_36j6E__KXHpaIjSaoUgwYLroWfh8iguVUtI4DFiDp72SkJOCUI98qHMH-0wgxerXUjqw80pr5M4BdNAvkU8C3G71dMCZD_wRODRk-K1MeZqvqxL6Tv7bZn/s320/41411000.jpeg" width="224" /></a></div><br /><div>Tüm zamanların en ünlü rock and roll yıldızı Elvis olarak karşımıza çıkan <b>AUSTIN BUTLER</b> Elvis olmak için çok da makyaja ihtiyaç duymamış sanki... Diğer biyografi filmlerinden farklı olarak birebirliği benzer bir oyuncuyla yakalayıp, bir de hal ve tavırlarındaki maksimum dili yakalayınca şahane bir iş çıkmış. Bir idolü canlandırmak zor ve riskli bence... Bazı yorumlamalar sevdiğiniz insandan uzaklaşmanıza sebep olabiliyor. Risk almışlar ve bence başarmışlar. </div><div>Austin Butler sanki bu film için biçilmez kaftan olmuş anlayacağınız... Kendini çok zorlamadan, mış gibi yapmadan da bu zor işin altından kalkmış. Performansına hayran kaldım kesinlikle... </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfHltfpMyI-DJ9z4F-5Yi_wCbH8SJND_63dS9RF1wHbmJaENCsMtEon1KIF9F69_Px61oTu07i8IK8SEVZphVpXZvs1G4_7X7RXcsJR9KUx_uTy29RhPnZ5f_QS__r59YUqaTDFE1xavkZaNxCVFsAMaDAf6X5CE8Z6xWXOYJjDiO8Q9Od_6pZlt9f/s1147/35111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1147" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfHltfpMyI-DJ9z4F-5Yi_wCbH8SJND_63dS9RF1wHbmJaENCsMtEon1KIF9F69_Px61oTu07i8IK8SEVZphVpXZvs1G4_7X7RXcsJR9KUx_uTy29RhPnZ5f_QS__r59YUqaTDFE1xavkZaNxCVFsAMaDAf6X5CE8Z6xWXOYJjDiO8Q9Od_6pZlt9f/w418-h640/35111.jpg" width="418" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>THE BANSHEES OF INISHERIN (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bir anda, hem de şu anda afişin güzelliğine odaklandım... Bak filmi sevmemiz için bir sebep daha... Akademi duy sesimi hahahaaa :)))</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuyix-C6oYpCX-MOSTOAnAIjVp3Fo0hFlwzggD9Lnpk1_OYvIMkVF3ioefyt-lxg8IQGroHYnFU1QCGpcHzyqU4-xUQlfKU_b7GmAgN6xoTPe7_MnwcRgWHVhlZfcWShfC5N4fSBmaqJIhm-rZ2ZRcqVC0GtEawCMWP9tDKEVpJjjzQMfnyFEIE6DX/s1024/32123111.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="780" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuyix-C6oYpCX-MOSTOAnAIjVp3Fo0hFlwzggD9Lnpk1_OYvIMkVF3ioefyt-lxg8IQGroHYnFU1QCGpcHzyqU4-xUQlfKU_b7GmAgN6xoTPe7_MnwcRgWHVhlZfcWShfC5N4fSBmaqJIhm-rZ2ZRcqVC0GtEawCMWP9tDKEVpJjjzQMfnyFEIE6DX/s320/32123111.jpeg" width="244" /></a></div> <div>Yakışıklımın sanırım Oscar'da ilk adaylığı... Şimdi biraz bakındım ama başka adaylığına rastlayamadım. Şaşırdım doğrusu... Çok başarılı performanslarını izledik oysa önceki yıllarda... </div><div>Bu filmdeki ana karakterimiz Padraic'e hayat veren <b>COLIN FARRELL</b> bu filmi sevmemizdeki başlıca etkenlerden birisi... 4 kare as karakterin birbiriyle uyumu da bu öne çıkışı sağlıyor bir nevi... Karakterin saflığını ve safça arkadaşlığının peşine düşmesini hiç yadırgamıyorsunuz ve Colm'un parmaklarının hesabını ona sormak hiç aklınıza gelmiyor... Karakterin safiyane duygularının peşine düşüp hooop filmin sonunu getiriveriyorsunuz hatta.... Rolünü tutarlı bir tavırla sürdürmesi en sevdiğim hallerinden diyebilirim...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfL37mt0PVJq6cD6WHuVJxKBfHm6mDzyCrcGqTFZHSoUklL5dfHzKak5sjf5RfPn35gKgimDiVVllsT1hYx7rjvlrhQUROwwA1ga2U9i9YI8Kv-UyJ9OAPqbwqpUANLM-bsIcBAW_Sv9jsjNJANc03x0Igdz7dJgc-O_RpQDqaK76XAruS2tC88VbL/s1024/545111.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="696" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfL37mt0PVJq6cD6WHuVJxKBfHm6mDzyCrcGqTFZHSoUklL5dfHzKak5sjf5RfPn35gKgimDiVVllsT1hYx7rjvlrhQUROwwA1ga2U9i9YI8Kv-UyJ9OAPqbwqpUANLM-bsIcBAW_Sv9jsjNJANc03x0Igdz7dJgc-O_RpQDqaK76XAruS2tC88VbL/w436-h640/545111.jpeg" width="436" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">AFTERSUN (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Tek adaylığı olan bu film neden en iyi film listesinde yok anlayabilmiş değilim... Adaylar açıklanmadan önce ihtimali çokça dillenirken ne oldu da o listeye girmedi şakınım doğrusu...</div><div><br /></div><div>Çok yalın, bizden bir hikaye... Üstelik 90 lı yılların Türkiye'sinde geçmesi de filmin bonusu... Belki de bizi bu filme bağlayan en büyük ortak payda...</div><div><br /></div><div>30 yaşında bir baba Calum (Paul Mescal) ve 11 yaşındaki Sophie (Frankie Corio) Muğla'da tatildeler... Her zamanki gibi resepsiyon görevlisi yerinde yok :))) Hissiyat bizde o sene o oteldeyiz ve tam da arka masadaki baba-kızı seyrediyoruz. Müthiş uyumlular ve sürekli turist olmanın gerekliliği ile birbirlerini kayıt altına alıyorlar... O video kasetlerindeki anılar Sophie'nin geçmişle bağı olacak ileriki yıllarda...</div><div><br /></div><div>İzlerken durağan geliyor biraz ama diyorum ya çok ortak paydamız var filmle... Her bir detayını kaçırmamak ve eski anılarıma yolculuk etmek için pür dikkat izliyorum filmi... Ve film bittikten sonra etkisi uzun süre kalıyor üstünüzde.</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak <span style="color: red;">OLDUUKKÇAAA SEVVVDDDİİİMMM</span> kategorisine attığım bu filmi anılarınızı tazelemek için bir yabancının gözünden izleyebilirsiniz diye düşünüyorum.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir6WaA6lzL-l8saWrpFQ-qjMfCDaefzwcqOrLqNHrQQZKHl6btBkL-2VJr6HslMmSx3NeGIRHH8r4HMtgi2PZEesaQx1P06c_bGnCNlYQ9DMAY_ymdsixAbDcRRctoExzESblXa8ZUPma7b8UbOUjH3LeWrd-A5bGOcjmtOwUqKoIfnu3QPGeRrlNW/s1024/7411110.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="876" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir6WaA6lzL-l8saWrpFQ-qjMfCDaefzwcqOrLqNHrQQZKHl6btBkL-2VJr6HslMmSx3NeGIRHH8r4HMtgi2PZEesaQx1P06c_bGnCNlYQ9DMAY_ymdsixAbDcRRctoExzESblXa8ZUPma7b8UbOUjH3LeWrd-A5bGOcjmtOwUqKoIfnu3QPGeRrlNW/s320/7411110.jpeg" width="274" /></a></div><div><br /></div><b>PAUL MESCAL</b> genç ve hüzünlü baba olarak karşımıza çıktığı bu rolde günlük hayatını yaşar gibi... Tek bir abartı yok... Bir halının motifini izlerken, kızına bakarken, kendini sulara bırakırken... İntihar eğiliminde olduğunu bile bağırmadan anlatıyor oyunculuğu ile... Belki bu sefer değil ama bu istikrarını sürdürürse çok yakın senelerde bu heykelciği kucaklar diye düşünüyorum...<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdOwliOYOL58ECsnZICbE88TmgFIei1egycTfI6BmyaY6se99yf-i8nyfFW44pw_M95CYvJ2vNNljrnJYC2RgeeGPXGXg6PK4dX0uEsWFm_oeroWJlkkXoeoI352yoM_oihdmTbZNf6OwDskMLRI8sSYWrST169B_vB3mW8za7wxYNkqN-TfVOGfyp/s1024/325452111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="716" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdOwliOYOL58ECsnZICbE88TmgFIei1egycTfI6BmyaY6se99yf-i8nyfFW44pw_M95CYvJ2vNNljrnJYC2RgeeGPXGXg6PK4dX0uEsWFm_oeroWJlkkXoeoI352yoM_oihdmTbZNf6OwDskMLRI8sSYWrST169B_vB3mW8za7wxYNkqN-TfVOGfyp/w448-h640/325452111.jpg" width="448" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">THE WHALE (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Hemen adayımıza geçmek istiyorum müsaadenizle...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcBJT8jw_ArCWTCqXXl6sEMxRf6jT-mvfRnGiqjm22nG9x40eQMRuhwcON2mYVOduK6hFigyHEd0SwC_K25VArMVWGfe4ybYG6DY4ELVqofL4uZ7fGEn4WYEgEFPnzIn1U30SrTwyAjpzkTQF1xWM6PjhxXlB29jZNBx_jhLJi9E_4CJu45u3JEzJb/s1024/852200.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="749" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcBJT8jw_ArCWTCqXXl6sEMxRf6jT-mvfRnGiqjm22nG9x40eQMRuhwcON2mYVOduK6hFigyHEd0SwC_K25VArMVWGfe4ybYG6DY4ELVqofL4uZ7fGEn4WYEgEFPnzIn1U30SrTwyAjpzkTQF1xWM6PjhxXlB29jZNBx_jhLJi9E_4CJu45u3JEzJb/w234-h320/852200.jpeg" width="234" /></a></div><br /><div><b>BRENDAN FRASER</b> filmimizde obez bir birey olan Charlie'yi canlandırıyor... Olağanüstü makyaj teknikleri kullanılmış filmde, kilolarının sizi rahatsız etmesini sağlamışlar. </div><div>Çok sevdiği sevgilisini yitirdikten sonra yeme bozukluğu oluşmuş Charlie'nin yemekle bağını işin açıkçası biraz tiksinerek izlettirse de belli bir süre sonra Charlie'nin duygularına odaklanmanızı sağlıyor ve bu tamamıyla Brendan Fraser'in başarısı olduğu yadsınamaz bir gerçek... Onun o sessiz çığlığını içinizde duyuyorsunuz. Kızına ulaşmaya çalışırken yaşadığı çaresizliği ve tek başına ayakta bile duramayacak halde olması içinizi eritiyor... </div><div>Fraser yeniden sahalara döndüğünü bu filmle kanıtladı anlayacağınız.</div><div><br /></div><div>Şimdi gelelim bu kategorideki tercihime... Hepsi ayrı ayrı başarılı oyunculuklar izledik bu kategoride. Birbirinden değerli performanslarla beni benden almayı başardılar... Akademi hangi yönde kullanacak tercihini tam olarak bilemesem de ben bu sene bir idolü makyajın altına sığınmadan canlandırmayı başaran <b>AUSTIN BUTLER</b> 'den yana kullanıyorum tercihimi... Yanılırsam da kim gelirse gelsin üzülmeyeceğim bir kategori olduğundan emin olabilirsiniz.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><div><div><br /></div></div></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-32434036086264316892023-03-11T20:12:00.003+03:002023-03-11T20:12:24.810+03:00Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Kadın Oyuncu Kategorisi<div>Bugün ve yarın tüm yazıları bitirmem lazım diye bir şartlandırma yapıyorum kendime :))</div><div>Malumunuz bizim saatle Pazartesi 04:00 gibi ödül töreni yapılacak ve ben bunca emek sarf edip izlediğim filmleri anlatmazsam, ve tahminlerimi bitirmezsem olmaz yahu :)) Hadi hızlan Şebo diyorum... Ve peş peşe yazıları yazıp yayınlayacağım inşallah maşallah :)</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRsH1kun1mgc9BtP2edK1_-tZVp9v8YLUBZjWOUZwe3h3r8KTcmrxvg8VxKgiwjQO95cjuPVZ9lIgCszqqKSzsWP3BmTTwabCsrVGHU3Dk990H5N1ldJk0-HZeoC6n8R3O_6hCAsEhnCpaCq9sUl6OQUysYFkZFlVsPeVBUxzdrRT_R-_9c-2Hc5JP/s889/3212144.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="889" data-original-width="600" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRsH1kun1mgc9BtP2edK1_-tZVp9v8YLUBZjWOUZwe3h3r8KTcmrxvg8VxKgiwjQO95cjuPVZ9lIgCszqqKSzsWP3BmTTwabCsrVGHU3Dk990H5N1ldJk0-HZeoC6n8R3O_6hCAsEhnCpaCq9sUl6OQUysYFkZFlVsPeVBUxzdrRT_R-_9c-2Hc5JP/w432-h640/3212144.jpg" width="432" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>BLONDE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Sadece bu kategoriye ait adaylığı olan filmimiz Marilyn Monroe'nin bir biyografisi niteliğinde. Sanırım hayatı hakkında çekilen en kapsamlı film olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce My Week with Marilyn filmini izlemiş ve orada sadece hayatının 1 haftalık kesitine tanık olmuş biri olarak bu film beni üzdü açıkçası. Çocukluğundan itibaren başladığımız seyir tam bir dram diyebilirim. Yalnız hemen bir not da eklemek istiyorum filmin bazı bölümlerinde kurgusal katkılar da yapılmış ve bu beni biraz sevindirdi işin açıkçası. Sarışın Bombamızın gerçekten böyle bir hayat yaşaması beni üzerdi...</div><div><br /></div><div>Kadın hayatı boyunca birilerine paralar kazandırmış.... Ölmesinin üzerinden seneler geçmiş ve kazandırmaya devam ediyor. Dolayısıyla hayatının bir bölümünde oldukça başarılı olmuş ki bu durum oluşmuş. Filmde gösterildiği gibi sadece seks bombası olmuş olsaydı üzerinden nice sene geçmiş olmasına rağmen bu kadar merak edilir olmazdı sanırım...</div><div><br /></div><div>Hayatına giren her erkeğe "daddy" demesi ve yaşamı boyunca babasını arıyor olmasının getirmiş olduğu acziyet umarım bu filmin kurgusal bölümüdür diye diledim film bittiğinde. Hele ki annesinin bu kadar maksimum seviyede şizofren olmamış olmasını ayrıca diledim diyebilirim. Tüm film boyunca içim acıdı... Hayatına giren hemen hemen her erkeğin etinden et kopararak bu kadar zalimce davranmaları hiç hoşuma gitmedi....</div><div><br /></div><div>Filmdeki en güzel detay ise Piyano filmindeki Adrien Brody'nin oluşuydu. Belki de Marilyn'in en mutlu dönemine bir oyun yazarı koca olarak eşlik ettiği sahneleri keyifliydi...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak evet ben bu filmi <span style="color: red;">SEEEVVVDİİİMMMM </span>ancak yazarın ve yönetmenin Marilyn'i bu kadar yerden yere vurarak aciz ve kullanılmış, düşkün bir seks objesi anlatımından <span style="color: red;">NEFREETTT ETTTİMMMM</span>... Yine de Ana de Armas 'ın oyunculuğu hatırına mutlaka izlemenizi öneririm.</div><div><br /></div><div>Hazır oyunculuk demişken şimdi de adayımıza odaklanalım...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzUmdchYHJxnoaPks2-L4rBR6iu7n8K0cT2RQAYEjH18Bn100VS47jOpHKbv9_A9IQjJ2UNY9JhuOKiXfQC1mEn056YcOQnBGK7SB9uDF7bmc0N3bQ2c0uNhz1OmTGru8hbZPMzQQIhl_FlB9GpIaIVbr_yrmMEdf1PunYN4sr17Aom_saHviIVxYv/s1024/411222.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="855" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzUmdchYHJxnoaPks2-L4rBR6iu7n8K0cT2RQAYEjH18Bn100VS47jOpHKbv9_A9IQjJ2UNY9JhuOKiXfQC1mEn056YcOQnBGK7SB9uDF7bmc0N3bQ2c0uNhz1OmTGru8hbZPMzQQIhl_FlB9GpIaIVbr_yrmMEdf1PunYN4sr17Aom_saHviIVxYv/s320/411222.jpg" width="267" /></a></div><br /><div><b>ANA DE ARMAS</b> haklı bir adaylıkla karşımızda.... Bu nasıl bir oyunculuktur dedim her sahnesinde... Marilyn'e has o bakışlar, kibar gülümseyiş, vücut dili bu kadar mı birebir olur... Utangaç seksi güzelimizi o dev ekranda aynı kendisi gibi resmetmiş...</div><div>Erkeklere daddy diye seslenirken kurgulanmak istenen o baba özlemini o kadar iyi yansıtmış ki her sesleniş bir ok gibi giriyor kalbinize, bundan emin olabilirsiniz...</div><div>Bu performansı ile sevgili Armas'ı izninizle ayakta alkışlıyorum 👏</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1P12nBn_bunYv1jUfXisUIt7pe-0uU2XW2G8wxAYXAPr8clVwFjq6z6I_0lEV6ohOqPBf4FLeq70dIhGmAvLeh7bqTAv70VCEAvrOnf6hBvbYB_iv4kftu26Qx-DIHTo8CJAXQGEI4VckLbPzXDj1CyvEnx-lUdMOUXGPsgheAZDyF995PMAtboWj/s1024/842121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="731" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1P12nBn_bunYv1jUfXisUIt7pe-0uU2XW2G8wxAYXAPr8clVwFjq6z6I_0lEV6ohOqPBf4FLeq70dIhGmAvLeh7bqTAv70VCEAvrOnf6hBvbYB_iv4kftu26Qx-DIHTo8CJAXQGEI4VckLbPzXDj1CyvEnx-lUdMOUXGPsgheAZDyF995PMAtboWj/w456-h640/842121.jpg" width="456" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>TO LESLIE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Tek adaylığı olan bu filmimizle ilgili oldukça fazla konuşuldu aslında. Andrea Riseborough'un adaylığının kulisler sonucu aldığı gibi bir kural ihlali olduğu söylendi ancak akademi Andrea'nın adaylığını iptal etmedi...</div><div><br /></div><div>Filmimiz Teksas'ta geçiyor ve ana karakterimiz Leslie (Andrea Riseborough)'nin lotodan büyük ikramiye kazanmasıyla hikayemiz de başlıyor. Başına büyük bir talih kuşu konmuş ve zengin olmuştur. Hayalleri vardır... Ancak bir bakıyoruz ki Leslie sürünüyor... Kaldığı otelden parasızlık sebebiyle atılıyor. Ve oğlunun yanına bir sığıntı gibi yerleşiyor ama orada da kendi tercihleri sebebiyle barınamıyor.</div><div><br /></div><div>Anlayacağınız Leslie 'nin yaptığı yanlışlar, başına gelen büyük şansın üzerinde... Para tükenmiş, çevresi bitmiş, oğlunu kaybetmiş ve senelerdir sığındığı alkolden başka sığınacak dalı yok... Karşısına ona inanan biri çıkmadığı sürece...</div><div><br /></div><div>Filmimiz aslında çok iyi başlıyor, neler olduğunu anlamaya çalışırken filme bağlanıyorsunuz ama bir süre sonra sıradanlaşıyor ve teklemeye başlıyor... Son bir azimle son anda topluyor ama heyhat filmden bir kere kopmuşsunuz, bağlanmakta güçlük çekiyorsunuz. </div><div><br /></div><div>Film sığındığı klişeler sebebiyle çok büyük bir çıkış yapamadı ama oyunculuk için aynı şeyi söyleyemeyeceğim... Filmi taşımak için elinden geleni hatta fazlasını yapmış diyebilirim.</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi <span style="color: red;">SEVDİİİMM GİBİİİ SANKİİİİ</span> kategorisine atıyorum ve izninizle adayımızla ilgili bir kaç kelam etmek istiyorum.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfVyhy8ZS3beTzQeBFXPFzuBOEbyZT88HDyTtGy-y8KAUWtfPmKMbT8nVNWa4FDXFghKgtoghWc3M9t1VbDLq8FwpE48kDl38GgcEMCk5am-yEPd9QIRE0qqSGzdJHfHMnzgZFc76lyNQYYNjguWrC_tdIwpEuCDfDiaBLWV1fr7tuRB097Zq1i-10/s1024/654211.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="793" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfVyhy8ZS3beTzQeBFXPFzuBOEbyZT88HDyTtGy-y8KAUWtfPmKMbT8nVNWa4FDXFghKgtoghWc3M9t1VbDLq8FwpE48kDl38GgcEMCk5am-yEPd9QIRE0qqSGzdJHfHMnzgZFc76lyNQYYNjguWrC_tdIwpEuCDfDiaBLWV1fr7tuRB097Zq1i-10/s320/654211.jpg" width="248" /></a></div><br /><div>Adayımız <b>ANDREA RISEBOROUGH</b> filmde hakikaten iyi bir iş çıkartmış ve böylece de filmi izlenebilir kıvama getiriyor... Filmin ilk anından itibaren ilgiyi üzerinden hiç çekmemenizi sağlıyor... Arınma döneminde bir ara hakikaten bu kadın alkolikmiş hayatının bir döneminde ve bunu birebir gerçek hayatında da yaşamış diyebileceğim bir performans sergiledi... Rol yapmıyor sanki yaşıyordu... </div><div><br /></div><div>Kulis yapıldıysa şayet iyi ki yapılmış... Adaylığı söz konusu olmasaydı bu filmi kaçırabilirdim çünkü... </div><div>Emeğine sağlık Andrea 💖💙</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3tUFPdqRPixnvmve-G8VIh_HGg3HpWrQ9GFqAf0jAvSG-lJqIMb4K3I_MhE0rXvQpIEwavy3huWRcPgwJGa32r6SjGriG9Q4B4iKSOHCil9dG5c5dv3dzIDoMWcbbuQOG7zoChUUXCrpCmEyL0-NaZorKAXDxcOvqyOhu75TAFlK6JiEhtxQxLycg/s1024/65421.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="687" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3tUFPdqRPixnvmve-G8VIh_HGg3HpWrQ9GFqAf0jAvSG-lJqIMb4K3I_MhE0rXvQpIEwavy3huWRcPgwJGa32r6SjGriG9Q4B4iKSOHCil9dG5c5dv3dzIDoMWcbbuQOG7zoChUUXCrpCmEyL0-NaZorKAXDxcOvqyOhu75TAFlK6JiEhtxQxLycg/w430-h640/65421.jpg" width="430" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>EVERYTHING EVERYWHERE ALL AT ONCE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bu filmin afişini kaç defa daha koyacağım :)))) Daha önceki yazdıklarımdan biliyorsunuz duygularımı... Direkt adaya geçelim...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmPFiFVrJ21URRHWiu_4l9c78PtD27luhSD2QNxy2cVRO4goFx1HaIB71RVjG9_E1r1fhooK1xR4LH9Nvs_AJH7VwhGIbVkjWK_hsNdlH7GUv_iUab8-XqI65SZbAj301n5-VpgxKImE5jbjZAj9SmWrEdhueohJ1bMI5RJOzoWd4m5DxzEVmYTefl/s1024/54111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="738" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmPFiFVrJ21URRHWiu_4l9c78PtD27luhSD2QNxy2cVRO4goFx1HaIB71RVjG9_E1r1fhooK1xR4LH9Nvs_AJH7VwhGIbVkjWK_hsNdlH7GUv_iUab8-XqI65SZbAj301n5-VpgxKImE5jbjZAj9SmWrEdhueohJ1bMI5RJOzoWd4m5DxzEVmYTefl/s320/54111.jpg" width="231" /></a></div><br /><div><b>MICHELLE YEOH</b> bu kategorinin en güçlü adaylarından. Objektif olarak baktığımda aslında kılıktan kılığa ve karakterden karaktere geçişte hiç zorluk çekmediği kesin...</div><div><br /></div><div>Aslında filmin anlatmak istediği konuyu da çok başarıyla izleyiciye geçiriyor... Film hakkında çok olumlu hislerim olmamasına rağmen tabii ki bu başarısını da yadsıyamıyorum Sevgili Michelle'in.. V etabii ki olmazsa olmaz iyi bir kampanya da yürüttü. Ödül törenlerinde filmin bir çok dalda başarısı da bu kampanyayı destekledi düşüncesindeyim... İzleyip göreceğiz hep birlikte...</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRwWRyMDbvgKF1WaqbHFgdiPtoHczJ-xIcPrbZ6baDXbfSqswU-h4AxZPyCkd2p3eUjek98mEMtCH6ziTMUkY1jhRdVoRhlDlwPohPAf1q7V88xZdDrrxGLkDTWT_YoXY7cn_zpLcapAXD1WH_APv2YcUc0C3ZfTZtpuedBp5i035UbX54D8XQ02IJ/s1024/6545454.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="682" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRwWRyMDbvgKF1WaqbHFgdiPtoHczJ-xIcPrbZ6baDXbfSqswU-h4AxZPyCkd2p3eUjek98mEMtCH6ziTMUkY1jhRdVoRhlDlwPohPAf1q7V88xZdDrrxGLkDTWT_YoXY7cn_zpLcapAXD1WH_APv2YcUc0C3ZfTZtpuedBp5i035UbX54D8XQ02IJ/w426-h640/6545454.jpg" width="426" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>TAR (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Filmimizin toplamda 6 adaylığı söz konusu ve bu adaylıklarından biri de en iyi film kategorisinde olduğu için bu konudaki düşüncelerimi ilgili kategoriye bırakıp hemen adayımıza geçiyorum (tekerleme gibi oldu sanırım 🙈).</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0mK3di6GJ2lLIOTLDx5Tq46u7WUDzy3yqPxLubT6FLz4pSFUIpSF_ABK3P-3OjT9seZkgR8PRS2v2sithkdDaZK_Dhm5q1Erhs8Uizy7RLq13S7XS168y83J5SbG-bo_VccjnSE6Ke9Qqu8uGclkdi6G3OQ4k2U6BTkUmRQ2JtkeoEqn8qyHuYIxV/s1024/21212.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="772" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0mK3di6GJ2lLIOTLDx5Tq46u7WUDzy3yqPxLubT6FLz4pSFUIpSF_ABK3P-3OjT9seZkgR8PRS2v2sithkdDaZK_Dhm5q1Erhs8Uizy7RLq13S7XS168y83J5SbG-bo_VccjnSE6Ke9Qqu8uGclkdi6G3OQ4k2U6BTkUmRQ2JtkeoEqn8qyHuYIxV/s320/21212.jpg" width="241" /></a></div><br /><div>Evet adayımız <b>CATE BLANCHETT</b>... </div><div>Bugüne kadar izlediğim hiçbir filminde beni hayal kırıklığına uğratmayan nadide oyunculardan birisi... Bu konuda benimle aynı düşüncede olduğunuzu sanıyorum...</div><div><br /></div><div>Filmin ilk sahnesinde Lydia Tar karakteriyle görüyoruz sevgili Blanchett'i... Bir gazeteciyle yaptığı röportajda karakterin rahatsız bir tip olduğunu şıp diye geçiriveriyor size her iki diliyle de... Konuşma çok kendini beğenmiş, el kol hareketleri ve oturuş şekli de bunu iki kat güçlendiriyor... </div><div>Çok başarılı bir orkestra şefi... Ancak işinde başarılı olması insani yönlerden de başarılı olduğu anlamına gelmiyor tabii ki... Film ilerledikçe karakterinin aklını yücelterek acımasızlığını ve istismar ediciliğini bir şekilde kamufle etme yetkinliğinde... Yani sevgili Blanchett öyle bir oyunculuk sergilemiş ki normal hayatta asla ve asla onaylamayacağımız bir karaktere o dev ekranda bağlanmamızı ve finalde onun için üzülmemizi sağlıyor... Böyle bir oyunculuğa ne denir ki ? Öpücüklere ve ödüllere boğulur bence :)))</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4YuOMhKSQYwu9kCkbSF7XQTGNo42DOvhg5R_hArDLoYvcElfKW_RbbSk08biCOeoOtwZ5CM4kNTdGN-BFTzPbR-1f2NFwGquqCB2vWHE5qA6lNUoHBfKDebNT7qr83yMeueGRdRO2FMte6TFxY3hPM3QN9j7OvEfPudAaah582qnWvQ2QE5v_xzyN/s1209/6354155.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1209" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4YuOMhKSQYwu9kCkbSF7XQTGNo42DOvhg5R_hArDLoYvcElfKW_RbbSk08biCOeoOtwZ5CM4kNTdGN-BFTzPbR-1f2NFwGquqCB2vWHE5qA6lNUoHBfKDebNT7qr83yMeueGRdRO2FMte6TFxY3hPM3QN9j7OvEfPudAaah582qnWvQ2QE5v_xzyN/w398-h640/6354155.jpg" width="398" /></a></div><br /><div><b><span style="font-size: large;">THE FABELMANS (2022)</span></b></div><div><br /></div><div>Spielberg'in hayatının bir bölümüne odaklandığımız filmde aslında ana karakterimizle birlikte annesine de odaklanıyor film ve böyle bir adaylık getiriyor filmimize ve oyuncumuza...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTb2Psc6SCKOE6za_wUmS6KsTpHlYJ3vPFAs_Gewyltvp5nEQNPd1yLDA7ZdrQkIP9FE9U1yG2xq6M4uE-FdvxRSMbAGcXeD2zRegqDlQWQqW2oTyRjuTbYIl1Lv40VNpQ_i75Ti03sXveVoJvCB4c_dTx_a4qOvZtqjGbYECFgYF8Yzvwoo4uc3yO/s1024/63145454.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="737" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTb2Psc6SCKOE6za_wUmS6KsTpHlYJ3vPFAs_Gewyltvp5nEQNPd1yLDA7ZdrQkIP9FE9U1yG2xq6M4uE-FdvxRSMbAGcXeD2zRegqDlQWQqW2oTyRjuTbYIl1Lv40VNpQ_i75Ti03sXveVoJvCB4c_dTx_a4qOvZtqjGbYECFgYF8Yzvwoo4uc3yO/s320/63145454.jpg" width="230" /></a></div><br /><div><br /></div><div>Anne Mitzi karakteriyle karşımıza çıkıyor <b>MICHELLE WILLIAMS</b>... </div><div><br /></div><div>Bu filmde sanki Michelle Williams oyunculuğunun zirvesine çıkmış hissiyatındayım ben... </div><div>Filmin ana konusu Sammy'nin bu sektöre nasıl göz kırpmaya başlayıp sinema aşkıyla nereden geldiğini anlatması olsa da Mitzi karakterine kattığı göz kamaştırıcılıkla rol çalmış aslında... Çocuğuna destek verirken dahi kendi hayalperestliğini ve özlemini o kadar iyi yansıtmış ki tüm film boyunca Mitzi'nin duygularına, ikilemlerine ve yer yer bencilliğine odaklanmamızı sağlamış. Tabi burada diğer oyuncular da Michelle Williams'a ışığınla sen göz kamaştır demiş gibi ortalama bir oyunculuk sergiledikleri de aşikar.... </div><div><br /></div><div>Rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir oyuncu grubu olmasa bu ışık ona çok büyük başarılar da getirebilirdi aslında... Hatta seneler önce My Week with Marilyn filmiyle oyunculuğunun zirvesine çıktığı Marilyn karakterinin yeni fatihi ile bu kategoride yarışması bir talihsizlik midir yoksa kaderin bir cilvesi midir bilemedim...</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Şimdi gelelim bu kategorideki seçeneklerime... Gördüğünüz üzere 5 kadın aday da benim için şahane bir oyunculuk sergilemişler... Ve hadi şimdi işin içinden nasıl çıkacaksın Şebo demişler adeta... Akademi Cate Blanchett ve Michelle Yeoh arasında gidip geliyor muhtemelen ama ben bu konuda benimle aynı karara varacaklarını düşünüyorum ve <b>CATE BLANCHETT</b> bu ödülü kapar diyorum.</div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-71533378400492556892023-03-10T10:15:00.001+03:002023-03-10T10:15:04.988+03:00Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Kategorisi<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrCfict5Dk3ctFUOZAt9I1w5wTw5b7M8iPzQVQd_4BwStf5gTikWFOghPH2oKAJK32qNSadpGWq1TZVPcws2oahVnv45MYdQr8JClIHyIR6Su3GqitpajHm92XXe6sqdFHNRfmsB2TiRESf9AGYSuTanhAk6v1M1wQxzbWR9B_n2X8FtzldO2Zt-ZF/s1024/4542.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="686" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrCfict5Dk3ctFUOZAt9I1w5wTw5b7M8iPzQVQd_4BwStf5gTikWFOghPH2oKAJK32qNSadpGWq1TZVPcws2oahVnv45MYdQr8JClIHyIR6Su3GqitpajHm92XXe6sqdFHNRfmsB2TiRESf9AGYSuTanhAk6v1M1wQxzbWR9B_n2X8FtzldO2Zt-ZF/w428-h640/4542.jpg" width="428" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>BLACK PANTHER: WAKANDA FOREVER (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Marvel filmleri Oytun'dan dolayı aşina olduğum bir endüstri... Bir çok filmini de bu sebeple ona eşlik etmek için izledim. Farklı bir dünya... Z kuşağı için hatırı sayılır da bir önemi var...</div><div><br /></div><div>Black Panter serisi de kimi zaman Oytun'la izlediğim, kimi zaman da daha önceki Oscar adaylığı ile üstüne biraz daha düşündüğüm filmlerden oluşuyor. Kara panterimiz Chadwick Boseman'ın zamansız ölümüyle de bu seri bitti demiştim işin açıkçası. Ancak yönetmen Coogler böyle düşünmese gerek ki sevgili panterimize veda etmek istemiş bu filmimizle. Güzel bir cenaze töreni düzenlemiş ve hayranlarına haydi buyurun demiş...</div><div><br /></div><div>Bu arada tabii ki mevcut hikayesine yeni kültürler ekleyerek de bir hikaye oluşturmuş ve bir mirasçı yaratmış; kardeşi Shuri (Letitia Wright)... Sanki bir nevi ben bu seriyi farklı bir yolla devam ettiririm ve size yeni bir kahraman yaratırım demiş. Siz de bu kan bağıyla yaratılmış azimli genç kızımıza Black Panther gibi sahip çıkabilirsiniz mesajını vermiş...</div><div><br /></div><div>Yeni ırklar, yeni karakterler ekleyen filmimiz bir yandan ellerinde bulunan gücü korumak için dünyanın süper güçlerine karşı dururken bir yandan da yeni gizli denizaltı imparatorluğu Talokan'larla bir savaş içerisine giriyorlar diyebiliriz konusu için...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak benim için bu film her zamanki gibi tarzı sebebiyle <span style="color: red;">İZLENEBİLİİRRRR, NEDEN OLMASIN</span> kategorisine atılmıştır efenim :)</div><div><br /></div><div>Bu kategori ile birlikte toplamda 5 adaylığı olan filmimizin diğer adaylıkları tahmin edeceğiniz gibi diğer teknik dallarda... Ne kadar başarı elde edebileceğini hep birlikte yakında göreceğiz...</div><div><br /></div><div>Şimdi gelelim yardımcı kadın oyuncu kategorisindeki adayımızla ilgili hissiyatıma...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio0JO8A8DttWLr7saobr_1dfEKsgV5IKEGvbA719W7PNTJdefQNy3eOKC1sCorJ7_btV0eONTEcby5FVHhEUumMufcwMOzIPrMYrKCKzOyf63-3WFps_25kNMuFppe1YXjVngz_H4AGr6U74Puf_2UCEAJRHP91Fvjo6Z98N3e_QHs30QCjRDTJECS/s1024/24154.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="837" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio0JO8A8DttWLr7saobr_1dfEKsgV5IKEGvbA719W7PNTJdefQNy3eOKC1sCorJ7_btV0eONTEcby5FVHhEUumMufcwMOzIPrMYrKCKzOyf63-3WFps_25kNMuFppe1YXjVngz_H4AGr6U74Puf_2UCEAJRHP91Fvjo6Z98N3e_QHs30QCjRDTJECS/s320/24154.jpg" width="262" /></a></div><br /><div>Ramonda karakterimize hayat veren <b>ANGELA BASSETT</b> 'i adaylık için uygun görmüşler bu sene... Serinin kahramanı Boseman'ın ölümüyle annesine büyük bir yük geliyor filmimizde. Ve filmin girizgah bölümünün vedaya odaklandığını düşünürsek anneye odaklanılması da yanlış olmamış... Sonra ipi kızkardeş Shuri ile birlikte taşımışlar...</div><div><br /></div><div>İşin gerçek tarafını söylemek gerekirse evet Angela Bassett güzel bir performans sergilemiş... Tüm film boyunca tek bir falso vermiyor ancak bu kategoride adaylık getirecek kadar da şahane değil hissiyatındayım... </div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOk6Su-wGO2qtFCUg8YdfLNAj_AaWUYp-U0VuPV2CAQp6NmuPItM0kuy56bC6zqDrRCsvLgtKgrdqegUxfjbXiE5ZAm7DMf9MnR-8WeN0848VMAPj_s0iSdbrmc7fr8Ksp3DI92SDnONf7rmUNzDO-D1c-xSgCz5lfrDbnbkpOVRnn9HP4P7JJfvYq/s1024/65421.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="687" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOk6Su-wGO2qtFCUg8YdfLNAj_AaWUYp-U0VuPV2CAQp6NmuPItM0kuy56bC6zqDrRCsvLgtKgrdqegUxfjbXiE5ZAm7DMf9MnR-8WeN0848VMAPj_s0iSdbrmc7fr8Ksp3DI92SDnONf7rmUNzDO-D1c-xSgCz5lfrDbnbkpOVRnn9HP4P7JJfvYq/w430-h640/65421.jpg" width="430" /></a></div><br /><div><br /></div><div><span style="font-size: large;"><b>EVERYTHING EVERYWHERE ALL AT ONCE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bu yazı dizisi boyunca bu afişi daha çok göreceksiniz yazılarımda... Adamlar resmen örümcek ağı gibi sızmışlar tüm kategorilere 😂 Alametifarikasını bir türlü anlayamadığım filmle ilgili hissiyatımı dediğim gibi film kategorisine saklıyorum.</div><div><br /></div><div>Filmimiz bu kategoride 2 adaylık koltuğunu kapmış. </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-79iFImtFF-MSy0Q_y9dSnfY4HsZHGlB6xwG0MkkeoBoYX_Jp8SjTdipPhT8K0Do6XTzilNRtEE0Gn3ZWlQeF140XlNmryRW3iJyCZtrecyHWr2G2sxKavhKDaDSbyYNRid5Vdt-AyK0z1g_yKg18F6RmPlV-URbff-XbMbuwulUzuU6LqadJkloG/s1024/211111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="978" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-79iFImtFF-MSy0Q_y9dSnfY4HsZHGlB6xwG0MkkeoBoYX_Jp8SjTdipPhT8K0Do6XTzilNRtEE0Gn3ZWlQeF140XlNmryRW3iJyCZtrecyHWr2G2sxKavhKDaDSbyYNRid5Vdt-AyK0z1g_yKg18F6RmPlV-URbff-XbMbuwulUzuU6LqadJkloG/s320/211111.jpg" width="306" /></a></div><br /><div><br /></div><div><b>JAMİE LEE CURTİS</b> bu filmde bir vergi memuru olarak çıkıyor karşımıza. Çin'den göç etmiş ailemizin çamaşırhanesinin evraklarını vergi memurumuz Deirdre inceliyor ve hayli aksi, hırçın ve bencil bir kadın... Evet bu kategoriye girmiş olabilir ama ben sevgili Curtis'i ne şahane rollerde izledim. Filmin popülaritesi sebebi ile farklı ödül kulvarlarında bu dalda bazı ödüllerde kaptı kendisi sezon boyunca ama Oscar için bilemiyorum. Çok daha iyi performanslarını bilmem sebebiyle ve filmin geneli ile çok bağ kuramamam sebebiyle mesafeliyim kendisine...</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgT4_JS_1_Y9rHG_AZSw6UHaHzUNfpSeOIxTZrjXQQW2ATe9BXd96kVLUAw7wu4f_PniU8aw2Xc2Yc7KFScYRhrxDugHqZGxC_Q8JuImt7ci5Py4ctPkiHwGPYfUBEcfGYHgSzaRqWJQlFaXG48DblPVxPAhNKG7Uu_5PMkKkgGeAxD5zmp45FGiCz/s1024/5222.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="993" data-original-width="1024" height="310" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgT4_JS_1_Y9rHG_AZSw6UHaHzUNfpSeOIxTZrjXQQW2ATe9BXd96kVLUAw7wu4f_PniU8aw2Xc2Yc7KFScYRhrxDugHqZGxC_Q8JuImt7ci5Py4ctPkiHwGPYfUBEcfGYHgSzaRqWJQlFaXG48DblPVxPAhNKG7Uu_5PMkKkgGeAxD5zmp45FGiCz/s320/5222.jpg" width="320" /></a></div><br /><div>Diğer adayımız Çinli ailemizin asi ve ailesine kızgın kızı Joy karakteri ile karşımıza çıkan <b>STEPHANIE HSU</b> . Genç yaşının vermiş olduğu avantajla ergen modunda oldukça başarılı aslında. İlişkisini kabullenemeyen aileye oldukça kızgın, dinlenmediğini ve önemsenmediğini düşünüyor ve dolayısıyla paralel evrende çeşitli motiflere bürünüyor kızımız. İşin açıkçası Jamie Lee Curtis ile kıyasladığımda daha başarılı bir oyunculuk sergilediği aşikar. Ama Oscar jürisinin yaş itibari ile genç kızımızı aday olarak çıkarması bile mucize... Biraz daha piş bakalım diyeceklerdir muhtemelen 😉</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbWovTwRjCjb8lMgVmM7XG2VfWG3qs1QOtnKruC8NMuj2VUZEDyk0bySqnMCqu5I4RLvF6jRYoYsY_UQc-hRyLpmGmOIDVSOoAQIrEpGjUDT0JGRTPpVzkd2U30HTbOL5XKkHCYXGWtZK3YV3tT55wmHE61lLSm4JJB2tUc6dJlKlQv4DrGJ36kRR1/s1147/35111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1147" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbWovTwRjCjb8lMgVmM7XG2VfWG3qs1QOtnKruC8NMuj2VUZEDyk0bySqnMCqu5I4RLvF6jRYoYsY_UQc-hRyLpmGmOIDVSOoAQIrEpGjUDT0JGRTPpVzkd2U30HTbOL5XKkHCYXGWtZK3YV3tT55wmHE61lLSm4JJB2tUc6dJlKlQv4DrGJ36kRR1/w418-h640/35111.jpg" width="418" /></a></div><br /><div><br /></div><div><span style="font-size: large;"><b>THE BANSHEES OF INISHERIN (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Cağnım manzaralı ve cağnım oyunculuklarla dolu filmimizle ilgili hissiyat meselelerimi erteleyerek hemen yardımcı kadın oyuncu adaylığına geçiyorum.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDuSGDMMhdNPYSzQzTzr9ZNud1yPBDEdfWjsjNA8aq9wzEdWyCoTAYPpCKmdDI85gebjI8PsNzlxwmDnoQ1caUeAqBBbij2VjpD6eZCrkuQC9Xx_Hsge4dou_41_rzJB21NfJTkvQQvDv8O9mqcDUaOG7x9WEr3pG-YvXp8hXO7E19fzyetCZUSNlj/s1024/5422.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1008" data-original-width="1024" height="315" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDuSGDMMhdNPYSzQzTzr9ZNud1yPBDEdfWjsjNA8aq9wzEdWyCoTAYPpCKmdDI85gebjI8PsNzlxwmDnoQ1caUeAqBBbij2VjpD6eZCrkuQC9Xx_Hsge4dou_41_rzJB21NfJTkvQQvDv8O9mqcDUaOG7x9WEr3pG-YvXp8hXO7E19fzyetCZUSNlj/s320/5422.jpg" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div><div>Filmimizin tüm ana karakterleri inanılmaz keyifli ve başarılı... Bunda şahsına münhasır karakterlerin bir araya gelmesinin de katkısı büyük. Oyuncularımıza oyunculuklarını sergilemek için oldukça geniş bir alan bırakmışlar dolayısıyla...</div><div><br /></div><div>Siobhan karakteriyle izlediğimiz <b>KERRY CONDON</b> 'da bu becerisiyle haklı bir adaylık koltuğunu kapıyor tabii ki... Padraic'in kardeşi rolünde izliyoruz kendisini... Kardeşine bakmak için evlenmemiş. Oldukça entellektüel ve bir kitap kurdu 💗 Her ne kadar Padraic ve Colm arasındaki gerilimi anlamasa da kardeşini korumakla birlikte Colm ile empati yapabilecek kadar sağduyulu... Ve onun da hayalleri var aslında tüm bu olan bitenler arasında...</div><div><br /></div><div>Hatunu çok sevdim filmde... Dominic'in aşkını bile çok kontrollü pas ediyor... Ama onun da hep başkaları için ertelediği hayallerine kavuşmak için çabalaması gerekiyordu değil mi? Bu konuda izleyiciye inanılmaz pozitif enerji veriyor o sebeple... Kerry Condon kesinlikle iyi iş çıkartmış...</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic0wcvdnr2Gventp8Ysk55MK2hqiXMofOUbOp8QhKlRCPf68lJ7FDuYxu8kB_vOCvEksYo6RpzDT_mXSmAcao-G9NX15HGsf2ivJGktLqicZIkkDy-JYFz63JCN7WIMnVbsOWtiVJnVhnFxsDNk3DphWpdWgi5fslzetgTsz72hZ0tVRHw73brsudi/s1024/325452111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="716" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic0wcvdnr2Gventp8Ysk55MK2hqiXMofOUbOp8QhKlRCPf68lJ7FDuYxu8kB_vOCvEksYo6RpzDT_mXSmAcao-G9NX15HGsf2ivJGktLqicZIkkDy-JYFz63JCN7WIMnVbsOWtiVJnVhnFxsDNk3DphWpdWgi5fslzetgTsz72hZ0tVRHw73brsudi/w448-h640/325452111.jpg" width="448" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>THE WHALE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Öyle bir film ki sevenin canı gönülden bağlanıp bağrına basacağı, sevmeyenin ise tamamıyla tek mekan tercihinden dolayı uzaklaşabileceği bir yapım The Whale... Benim ilk seçenekte yer aldığımı söyleyebilirim rahatlıkla... Ancak hissiyatımla ilgili detayları diğer kategoriye bırakıyorum...</div><div><br /></div><div>İzninizle adayımıza odaklanıyorum...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRa2PbNEyOzNlNUZVEFwKH_LHTRi874ALig9XSaAYLTkGItA9SOmt-x4glJ5_FXa_gD7MGtbT0O3g-KiwvoJJhlCVsZOJaYrOWfmbl7Zc13b-AXxGerCfh6ULDvLEuRRc_btjHnzV9nPivAhf7qd4LXvpdwBXj2p7mi_XgacXEZojYHah92yU6lImL/s1024/34111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="752" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRa2PbNEyOzNlNUZVEFwKH_LHTRi874ALig9XSaAYLTkGItA9SOmt-x4glJ5_FXa_gD7MGtbT0O3g-KiwvoJJhlCVsZOJaYrOWfmbl7Zc13b-AXxGerCfh6ULDvLEuRRc_btjHnzV9nPivAhf7qd4LXvpdwBXj2p7mi_XgacXEZojYHah92yU6lImL/s320/34111.jpg" width="235" /></a></div><br /><div>Filmin ana karakteri Charlie'nin tek arkadaşı belki de en yakını olan Liz 'e hayat veriyor <b>HONG CHAU</b> ... Aralarında garip bir uyum var. Charlie'nin çaresizliğine odaklanırken aslında Liz'in de Charlie'ye en sevdiğinin emaneti gözüyle baktığını anlıyoruz. Ve Hong Chau o kadar doğallıkla yansıtıyor ki bunu size... O korumacılığını, öfkesine rağmen vicdanını devreye sokmasını dikkatle izletiyor.</div><div><br /></div><div>Kimi zaman sakinlikle kendine söylenenleri kabullenişin dinginliğini vücut diliyle anlatırken, korumacı tavrını dilinden daha çok ateş çıkan gözlerinden anlıyorsunuz... Ve tabii ki kendi hesaplaşmaları sırasındaki çaresizliğini de içinizde hissediveriyorsunuz. İyi iş çıkartmış güzel oyuncu... Tabi filmde ikilinin birbiri arasındaki uyumu da desteklemiş tüm bu olanları.</div><div><br /></div><div><br /></div><div>Evet gelelim sonuca...</div><div>Ortalık karışık aslında bu kategoride. Bende de tabii ki. Oscar jürisi Jamie Lee Curtis ile Kerry Condon arasında gidip gelirken ben de Kerry Condon ile Hong Chau arasında gidip geliyorum. Ve diyorum ki <b>KERRY CONDON</b> bu sene heykelciği eve götürecek. Hatta elimi arttırıp oscar jürisinin de aynı kararı vereceğini söylüyorum 😉</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-84075835401242663752023-03-08T09:24:00.003+03:002023-03-08T09:24:35.201+03:00Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Kategorisi<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDdrrAbyGdISaCTVTpY-BYIR6uTsDxPuAVecOZ3boCT2tDqG30Vbeoc9YgEYY7F3S1bq6kakWVsDjCFaMQe5Al0mpCjZt2XKvg3OPrfSDpjeSJZ7F4UU-RFq2J5HVsG1buVXBPTSMtS_Z_wdqxK4KvEoeHpybH5iVCh-KsaXfz5GT1gUKfYZf-Fhzm/s1024/65421.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="687" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDdrrAbyGdISaCTVTpY-BYIR6uTsDxPuAVecOZ3boCT2tDqG30Vbeoc9YgEYY7F3S1bq6kakWVsDjCFaMQe5Al0mpCjZt2XKvg3OPrfSDpjeSJZ7F4UU-RFq2J5HVsG1buVXBPTSMtS_Z_wdqxK4KvEoeHpybH5iVCh-KsaXfz5GT1gUKfYZf-Fhzm/w430-h640/65421.jpg" width="430" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>EVERYTHING EVERYWHERE ALL AT ONCE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bu sene ödüllerin çoğunu kasıp kavuran ve Oscar adaylarında da en fazla adaylık kazanan filmimiz EEAAO... Filmden çok bahsetmeyeceğim çünkü malumunuz aynı zamanda en iyi film dalında da aday kendisi... O kategoriye geldiğimizde hissiyat ayrıntılarımı veririm ama aday olduğu tüm kategorilerde beni allak bullak eden bir film demem hiç de yanlış olmaz. Zira tüm izlediğim filmler arasında sevmediğim demeyeyim de en bana göre olmayan film dediğimde siz anlarsınız beni 😉</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNIMoGq0vBz5ZB2YtaJ0I4lXmuylIFA0I1X2FtP_SnKIhBgBY_U9HwMu_EcGHLSdvu5nJcG7u6crvPgGFw3To1DE0VbA29UoYVYa7nJbtMds0cf9UUKkaePupQ9Kl2PagupQOzmAdI0g41Azo6UnquJYIDezOqMg9isA1yLhi6RQOjUZGmNGMBRaZv/s1024/32121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1010" data-original-width="1024" height="316" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNIMoGq0vBz5ZB2YtaJ0I4lXmuylIFA0I1X2FtP_SnKIhBgBY_U9HwMu_EcGHLSdvu5nJcG7u6crvPgGFw3To1DE0VbA29UoYVYa7nJbtMds0cf9UUKkaePupQ9Kl2PagupQOzmAdI0g41Azo6UnquJYIDezOqMg9isA1yLhi6RQOjUZGmNGMBRaZv/w320-h316/32121.jpg" width="320" /></a></div><div><br /></div>Filmden bahsetmeyi bırakıp biz adayımız <b>KE HUY QUAN</b>'a odaklanalım. Paralel evreni ele alan filmimizin en elle tutulur karakteri Waymond'a hayat vermiş oyuncumuz aslında. Dolayısıyla biraz sıcak davranabilirim kendisine. Ancak her zamanki gibi uzak doğu karakterlerinin telaşeli ve abartılı oyunculuğu ve ara ara kendi içlerinde konuştukları Çince (sanırım) 'nin dövermiş gibi tonlamaları mesafeli davranmamı sağlıyor karaktere... Elimde değil galiba bu konudaki önyargılarımı kırmak...<div><br /></div><div>Filmi izledim ama bir de gelin bana nasıl izlediğimi sorun.... </div><div>Filmi ve oyunculukları sevenlere saygısızlık etmek istemeyerek bu kategorideki filmle ilgili mırıldanmalarımı kısa kesmek en doğru seçenek bence 😏</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEWciFA9Eo9LT7AGcxl_-QSJQ78CiTK7fTEsMo0A6yAmRskVhLHjjcazAM2DTlDEgIzBSmBGlnhOMMMGFiksixntCoqpp0fLfF5nyE3NJmQaavyaTjr7aPWczFxplIYPEuf1bhhIthpMqa9_K7TBC5hmQypEJlVocZovCxaQ4wtiZOQFFg1pBH-Dk0/s1147/35111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1147" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEWciFA9Eo9LT7AGcxl_-QSJQ78CiTK7fTEsMo0A6yAmRskVhLHjjcazAM2DTlDEgIzBSmBGlnhOMMMGFiksixntCoqpp0fLfF5nyE3NJmQaavyaTjr7aPWczFxplIYPEuf1bhhIthpMqa9_K7TBC5hmQypEJlVocZovCxaQ4wtiZOQFFg1pBH-Dk0/w418-h640/35111.jpg" width="418" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>THE BANSHEES OF INISHERIN (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bu sene hep zor isimli filmler mi denk geldi... Yine ismini hep unuttuğum bir film :)</div><div>Filmimizin ismi zor ama 9 adaylık kaptı ve adaylıkları de hakkıyla kaptı desem film hakkında olumlu düşüncelere sahip olduğumu anlarsınız. Ama yine film hakkındaki hissiyatımı ilgili kategoriye saklıyorum.</div><div><br /></div><div>Filmimiz yardımcı erkek oyuncu dalında 2 adaylık kaptı ki bu da filmde dikkate değer bir oyuncu kadrosunun olduğunu gösteriyor. Şimdi bu filmdeki adaylarımıza bakalım...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmYTuOMXfzpmIiyMmLn0HlJ3XOg0grlEFC9oHdNHitOCysznb_LhoWGrrCEFdK2T8hf_kfvtNIji8dQXXxqKtuRyfE6mTWGpl4E4WgJ52lyAbvWA11wvV2w0MN609QIIzrd64fdGX_uQHCAAl5ibm1CMCOyBFd4F8xe-N1J3PYt-Aj8EuwNT2fcXH8/s1024/63524165111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="928" data-original-width="1024" height="290" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmYTuOMXfzpmIiyMmLn0HlJ3XOg0grlEFC9oHdNHitOCysznb_LhoWGrrCEFdK2T8hf_kfvtNIji8dQXXxqKtuRyfE6mTWGpl4E4WgJ52lyAbvWA11wvV2w0MN609QIIzrd64fdGX_uQHCAAl5ibm1CMCOyBFd4F8xe-N1J3PYt-Aj8EuwNT2fcXH8/s320/63524165111.jpg" width="320" /></a></div><br /><div>Colm karakterine hayat veren <b>BRENDAN GLEESON</b> en az başrol oyuncumuz kadar aktifti filmde... En iyi erkek oyuncu kategorisine yerleşseydi bile inanın haksızlık olmazdı...</div><div><br /></div><div>İnatçılık ve tutarlılık konusunda o kadar büyük bir performans sergiledi ki ağzım açık izledim kendisini... Bu filmi sinemada izleseydim emin olun ayakta alkışlardım performansını... Kocaman inatçı cüssesinin altında pamuk gibi bir yürek taşıdığından emin olunsun istercesine ana karakterimiz Padraic'e meramını o kadar tane tane ve içten anlattı ki onun bu tavrına kızamadım bile... Ama vücudunun uzuvlarından bir inat uğruna vazgeçmeseydi iyiydi... Şaşırttı ve üzdü işin gerçeği... Kendisine bana bu kadar keyifli bir seyir izlettiği için teşekkür ediyorum, eminim o da bana öpücüklerini yollayacaktır kırmızı halıda 😀</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9Oi_FNTnAU4YqF2zTRwfpTcvsjLLTGPdymnf2fQPtTmEQoaxFlwH4qxRKUa1WA_skM9CuMjSpy71_tIyqd5NSTU61ORgrWuvYItV0GERqx-0DvVWzziusASNqAiHE4lbV-MtrUzMDMhP0WWUJZw2le9zjPmD-_UtYfqGXK5pZ6AMcpsHNueVO9tHs/s1024/321651.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="906" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9Oi_FNTnAU4YqF2zTRwfpTcvsjLLTGPdymnf2fQPtTmEQoaxFlwH4qxRKUa1WA_skM9CuMjSpy71_tIyqd5NSTU61ORgrWuvYItV0GERqx-0DvVWzziusASNqAiHE4lbV-MtrUzMDMhP0WWUJZw2le9zjPmD-_UtYfqGXK5pZ6AMcpsHNueVO9tHs/s320/321651.jpg" width="283" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div>Ahhh Dominic....<div>Hayatın sillesini yemiş güzel oğlum benim... Gaddar ve sorunlu bir babayla büyümenin ve hiç sevilmemenin vermiş olduğu buruklukla hafif kafayı yemiş gibi gözükse de ne güzel kalpli, ne sevgi dolu çocuktun sen... Tek derdin güzel bir aile sofrasına oturmak, sevdiğin kadın tarafından sevilmek istemen ve arkadaş edinmekti... Bu çocuk hafif tahtaları kırmasın da ben mi kırayım diyerek izledim... Ara ara pamuklara sarasım bile geldi o sevimli, yara bereli suratını... </div><div><br /></div><div>Bu hissiyatı sonuna kadar bana hissettirdiyse <b>BARRY KEOGHAN</b>'da inanın bu listede olmayı sonuna kadar hak ediyor... Ve bu ismi bence mutlaka not edin bir yere. İlerleyen yıllarda daha da parlayacağından eminim kendisinin...<br /><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIEE_pbPNz89hstI3ZP5RyaeNhDvYTmZnI_ax3WaQJ6jd0JRXRFGArgkOfPyl2kqI_R2553RnUFiqShNC41xPZXODXPofQ6aDoAIalBJMzdUf6dVabcgeCNayUcd1U-NOsKawMGjmjimHGj_lFQ6fyI1G_NWv3e-HGEGBTXpEKZwPIkvkTYmDaqTrK/s1209/6354155.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1209" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIEE_pbPNz89hstI3ZP5RyaeNhDvYTmZnI_ax3WaQJ6jd0JRXRFGArgkOfPyl2kqI_R2553RnUFiqShNC41xPZXODXPofQ6aDoAIalBJMzdUf6dVabcgeCNayUcd1U-NOsKawMGjmjimHGj_lFQ6fyI1G_NWv3e-HGEGBTXpEKZwPIkvkTYmDaqTrK/w398-h640/6354155.jpg" width="398" /></a></div><br /><div><br /></div><div><span style="font-size: large;"><b>THE FABELMANS (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bir Spielberg filmi... 7 haklı dalda adaylığı var bu filmimizin de ve yine en iyi film kategorisine saklıyorum film hissiyatımı... Biz yardımcı erkek oyuncu adayımıza bakalım...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhc7c3ev8I-nqdr4bm91gHLshpnlymSj0FChDxmzzY2t89XUjPG7ZRNpHnd0bD3GWaFrq4UHAR70Q_P_zmlwD2CfQkMrBC8X6tDcnEwWC99wurJZrupMPLcR10oJQiVrmjggE5JnoCcProvXubYzS3xneyN26onVNEZcyTLh8Vgru2vKwtj8_Rm7qp3/s1024/3215441.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="959" data-original-width="1024" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhc7c3ev8I-nqdr4bm91gHLshpnlymSj0FChDxmzzY2t89XUjPG7ZRNpHnd0bD3GWaFrq4UHAR70Q_P_zmlwD2CfQkMrBC8X6tDcnEwWC99wurJZrupMPLcR10oJQiVrmjggE5JnoCcProvXubYzS3xneyN26onVNEZcyTLh8Vgru2vKwtj8_Rm7qp3/s320/3215441.jpg" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div><div>Sevgili Boris Amca ile <b>JUDD HIRSCH </b>var karşımızda...</div><div><br /></div><div>Sevgili Mitzi'mizin nefret ettiği amcası... Evet karanlık bir yönü var gibiydi ama sevgili Sammy'nin kıvılcım halindeki sinema sevgisini ateşleyen de renkli amcamız Boris'di. </div><div>Filmimiz biliyorsunuz Spielberg'in hayatından bir kesit sunuyor bize. Ve ben gerçekten böyle bir amca var mıdır çok merak ettim filmi izlerken... Eğer gerçekten varsa bence sinema sevgisinin kıvılcımını harlatmasından dolayı kendisine teşekkür etmeliyiz ki, Spielberg sayesinde şahane filmler izledik beyaz dev ekranda...</div><div><br /></div><div>Oyunculuk konusunda J. Hirsch tabii ki iyi bir performans sergilemişti... Ruhu vardı.. Ama işin gerçek yanı maalesef o ruhun çok da bir parlaklığı yoktu, çünkü filmde bulunduğu sahne anları çok kısaydı... Daha fazla olsaydı filme bir faydası da olmazdı hissiyatındayım efenim naçizane...</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZg9g_CXjKS_HguFMCa3tP-_yK9zw9UWQT_F6TEGtco9_ZMi4RaCaxa1wFmlWaB4otJi9oFjF7rPj_JDMjuBLeiaG7Cx5b64VMcy702l-rUngOdMiPIY-MrJ54jbQgfzHmBQTyN-a5j0r3uyNb147NcmUH5SIPLHk8xtmFRJHrlAt61f5c6DLHEsU3/s1124/654121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1124" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZg9g_CXjKS_HguFMCa3tP-_yK9zw9UWQT_F6TEGtco9_ZMi4RaCaxa1wFmlWaB4otJi9oFjF7rPj_JDMjuBLeiaG7Cx5b64VMcy702l-rUngOdMiPIY-MrJ54jbQgfzHmBQTyN-a5j0r3uyNb147NcmUH5SIPLHk8xtmFRJHrlAt61f5c6DLHEsU3/w428-h640/654121.jpg" width="428" /></a></div><br /><div><br /></div><div><span style="font-size: large;"><b>CAUSEWAY (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Filmimizin tek adaylığı var o da bu kategori maalesef... </div><div>Uzun süre önce bu filmin çekildiğini duyunca Jennifer Lawrence için yeniden kırmızı halı yolu gözüktü demiştim ama yanılmışım... Filmin vasatlığından değil belki ama iyi bir çıkış yakalayamamasından ötürü diye düşünüyorum işin açıkçası...</div><div><br /></div><div>Filmimizin ana karakteri Lynsey (Jennifer Lawrence) Afganistan'daki görevi sırasında bir patlamada beyin kanaması geçirir. Geçirdiği kaza sonucu hayatta kalsa da birçok motor fonksiyonunu yitiriyor. Çok uzun süre bir rehabilitasyon merkezinde tedavi görüp iyileştikten sonra da evine dönüyor. Lynsey aslında bir an evvel yeterli raporu alıp yeniden askere dönmek istiyor, evine yerleşmemekte kararlı. Filmin ilerleyen sahnelerinde anlıyoruz ki aslında annesiyle büyük sorunları var kızımızın... </div><div>Rapor almak için beklerken hayatını idame ettirmek için havuz temizleyiciliğine başlıyor ve James ile (Brian Tyree Henry) ile yolları kesişiyor... Biraz dostluk, biraz iki farklı cinsiyetin çekimi, biraz kaçış... Hatta özetle iki yaralı insanın birbirine sığınması ve yaşadıkları travmalarla yüzleşme becerisini göstermeleri diye adlandırabiliriz ilişkilerini.</div><div><br /></div><div>Film ilk sahnelerinde durağan ve içine kapanık yapısı ile olmadı mı bu şimdi derken ikilinin dinamiği ile sarıp götürüyor. Yani bende öyle oldu... Çok büyük bir sürpriz yok ama ikili arasındaki ilişkiyle birlikte yolunu buluyor ve akıyor. Savaş sonrası travma filmlerine has klişe tekrarları olsa da kanlı herhangi bir sahnesinin olmaması filmin artılarından bence...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi <span style="color: red;">SEEVDDDİİİMMMMM </span>kategorisine attım efenim. Çok büyük bir beklenti içine girmeden izlerseniz siz de seversiniz diye düşünüyorum....</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTj0Zd75ZfS336tdk2kR1sSmkaSgXm9IzxM0hV9QMGFSjjiRSkFYh0JtyqZLV6m9nSBUDAQnimOut9bVz3z5RcD9W7rN7WMwTnOmXhCVJzXtAyQUywJ2UfOVgqn4-fw9ZHE-Nb7iShHIN3LpAW_5LdRPbjumwnb2jq73F3ujIdCIM_ZofzCzVFd1Z-/s1024/845415415.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="896" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTj0Zd75ZfS336tdk2kR1sSmkaSgXm9IzxM0hV9QMGFSjjiRSkFYh0JtyqZLV6m9nSBUDAQnimOut9bVz3z5RcD9W7rN7WMwTnOmXhCVJzXtAyQUywJ2UfOVgqn4-fw9ZHE-Nb7iShHIN3LpAW_5LdRPbjumwnb2jq73F3ujIdCIM_ZofzCzVFd1Z-/s320/845415415.jpg" width="280" /></a></div><br /><div>Gelelim James karakterine hayat veren <b>BRIAN TYREE HENRY</b> 'e... </div><div>Yardımcı erkek oyuncu dalında bir adaylığı kesinlikle hak etmiş olduğunu düşünüyorum. Abartısız, duru oyunculuğu ve bakışlarıyla içinde yaşadığı her duyguyu aktaran bir oyunculuk çıkartmış.... Hele bir havuz sahnesi var ki filmdeki nirvana oyunculuğunu da orada sergilemiş bence....</div><div><br /></div><div>Ana karakterin travmalarına odaklanırken James'in kapana sıkışmış duygularını yavaş yavaş o kadar ince bir çizgide içinize işletiyor ki... Dram filmleri bu tarz sade oyunculuklarla daha hissedilebilir, empati kurulabilir hal alıyor bence.... </div><div><br /></div><div><br /></div><div>Şimdi gelelim bu yazının yazılma sebebine. Bu kategoriyi kim kazanır ?</div><div>Bu sezonda en benimsemediğim film EEAAO malumunuz ödülleri topluyor demiştik. Ve yardımcı erkek oyuncu dallarındaki önemli sayıdaki ödülü de süpürdüğünü gördük. Oscar jürisinin bundan etkileneceği kesin gözüyle bakılıyor. Çok da ikilemde kalacaklarını sanmıyorum. O sebeple bu kategorideki heykelciği <b>KE HUY QUAN </b>kapar diye düşünüyorum. Benim gönlümden geçen ise kesinlikle <b>BRENDAN GLEESON '</b>dan yana... Bu da böyle biline...</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-4530759052313446442023-03-06T08:36:00.001+03:002023-03-07T21:25:20.867+03:00Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Uluslararası Film Kategorisi<div><br /></div><div>Bu sene çok erken başladım filmleri izlemeye... </div><div>Ve kendimce bir rekora imza atmış oldum. Animasyon ve teknik dallarda birkaç film hariç hepsini izledim. </div><div>Filmleri sıcağı sıcağına anlatmak vardı ama malumunuz uzunca bir dönem buraya elim varmadı ve dolayısıyla değil filmleri kendimi anlatacak takatim yoktu. </div><div>Bu sebeple bu sene biraz daha kısa anlatmaya karar verdim filmleri. Adaylık kategorilerine göre toparlayıp kısa kısa hissiyatımı aktarmaya çalışacağım naçizane. Sonra da tabi ki tahminler gelecek ardından. </div><div><br /></div><div>Bu arada sevgili <a href="https://vulnicure.blogspot.com/2023/02/oscar-2023-filmleri-maratonu-1.html">Vulnicure </a>de Oscar filmlerini izleme etkinliği başlattı. Ona da uğramayı ihmal etmeyin bence...</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6kWCGrChixnLlPRuDcitDKQQ7D0QqBAawd4C9QGPFMe_ZgCU40QUul3UEHFM-z5pRvfj4WXtMkZSkgdjBawu8COOLLLejUkf8UFZLru3FNlPQFcU8FSktI8n0WKSfmUqNxtbrQiS_06KKUFjue4rO_H7OgNrjoMvRnsDVVJsKvXhiF16JtzOXgQ4d/s1053/32415241.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1053" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6kWCGrChixnLlPRuDcitDKQQ7D0QqBAawd4C9QGPFMe_ZgCU40QUul3UEHFM-z5pRvfj4WXtMkZSkgdjBawu8COOLLLejUkf8UFZLru3FNlPQFcU8FSktI8n0WKSfmUqNxtbrQiS_06KKUFjue4rO_H7OgNrjoMvRnsDVVJsKvXhiF16JtzOXgQ4d/w456-h640/32415241.jpg" width="456" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Savaş filmleri tarz olarak bana çok hitap etmiyor. İşte böyle ödül sezonunda denk geldiğinde izlerim sadece. Ruhum daralır atmosferinden. Yapacak bir şey yok...</div><div><br /></div><div>Filmimiz 1. Dünya Savaşı döneminde geçiyor. Kendini savaşa katılmak zorunda hisseden lise öğrencisi Paul (Felix Kammarer)'un gözünden izliyoruz o yılları... Öyle bir gaza gelerek katılmıştır ki savaşa çamurun içine ilk battığı anda yanlış bir yolda olduğunu anlıyor aslında. Bize de savaşın tüm kirli yüzünü gösteriyor. </div><div><br /></div><div>Savaş atmosferi oldukça iyi yansıtılmış filmde. Özellikle Paul ve arkadaşlarının savaşta bir kampta kızakta bekledikleri dönem ruhsal yapılarını ve savaşa bakış açılarını da oldukça iyi yansıtmış. Bu kategorinin en dikkat çekici filmlerinden, kulisler lehine çalışıyor filmimizin. Sonucu hep birlikte göreceğiz.</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak Pazar sineması kıvamında bir baba filmi olarak tanımlayabiliriz filmimizi. Meraklısına oldukça iyi bir seçenek. Benim gibi zorunlu izleyiciler içinde <span style="color: red;">SEVEEEEBİİİLİİİRDDDDİMMMMM</span> kategorisinde bence....</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlDvck5-MDDW7Uwb75scoPOyuiuA_IGOW27dwikSn369CuhrbeYfedjmN4RN2n9vHAiPYTf35vfm9Vzw2jvnxSmIeDZ-orqqB8cwPQmXvgCCt1l0AzQWYJ3C0Ku8u8_ng95vddaXcNVg-WZvoLHSTAFcCGOVmo5z2mZ7MXScTSUqgUyqFfmEDhwLaG/s1111/2121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1111" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlDvck5-MDDW7Uwb75scoPOyuiuA_IGOW27dwikSn369CuhrbeYfedjmN4RN2n9vHAiPYTf35vfm9Vzw2jvnxSmIeDZ-orqqB8cwPQmXvgCCt1l0AzQWYJ3C0Ku8u8_ng95vddaXcNVg-WZvoLHSTAFcCGOVmo5z2mZ7MXScTSUqgUyqFfmEDhwLaG/w432-h640/2121.jpg" width="432" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>EO (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Oldukça farklı bir film EO. Bu kategoriden girmiş ama bence belgesel kategorisine daha yakın olduğunu düşünüyorum bu filmin.</div><div><br /></div><div>Polonya'da bir sirkte çalışan ve bakıcısı ile de duygusal bir bağı olan akıllı bir eşeği almış odağına. Sirk kapatılınca oradan oraya bir yolculuğa çıkan eşeğimizin gözünden dünyayı ve insanları izliyoruz. Günümüzün bir çok sosyal sorununa da göz atmış oluyoruz dolayısıyla.</div><div><br /></div><div>Bu filmi sinemada izlemeyi çok isterdim ve sinemada izleseydim çok daha fazla etkilenirdim bu filmden. Eşeğin o güzel gözlerinden büyük ekran büyüleyici olabilirdi.</div><div><br /></div><div>Bu filmin bonusu benim için sürpriz bir şekilde karşıma çıkan canım kadın İsabelle Huppert di. Kadını görünce mutlu oluyorum.</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak bu film bende <span style="color: red;">EEEEEHHHH İŞTEEEENİNNN BİR TIKK ÜSTÜÜÜÜÜ</span> kategorisine atıldı.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL_5IlM_khlBPeiGrcnvwnmyWgN_zvrlPPnPABtIeP1gZFIMyCrZsRJ8E_v303X6IPlt1K3RkaXnUg9whuRmA_0WHDU-qYAvE1A6dpqx4CPwU8SAr6E9JZTNVv5JrJ-3JdcdIBoU21Dl5dZBpz71sOYxDCy96jlmZNtTd6bqNV6yAMuvqSjpIE0lEP/s1135/5451.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1135" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL_5IlM_khlBPeiGrcnvwnmyWgN_zvrlPPnPABtIeP1gZFIMyCrZsRJ8E_v303X6IPlt1K3RkaXnUg9whuRmA_0WHDU-qYAvE1A6dpqx4CPwU8SAr6E9JZTNVv5JrJ-3JdcdIBoU21Dl5dZBpz71sOYxDCy96jlmZNtTd6bqNV6yAMuvqSjpIE0lEP/w422-h640/5451.jpg" width="422" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>THE QUİET GİRL (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bu kategorinin benim için en sıcak filmi diyebilirim bu film için.</div><div><br /></div><div>Dar gelirli ve çok çocuklu bir ailenin kızı olan Cait (Catherine Clinch) yaz tatilini geçirmesi için annesinin bir akrabasının yanına gönderiliyor. Sessiz, sakin ama akıllı bir kız Cait... Yaz tatili boyunca daha önce çocuklarını kaybetmiş olan bu orta yaştaki çiftimiz ile kurduğu bağ anlatılmış.</div><div><br /></div><div>Evin annesi Eibhlin (Carrie Crowley)' e bayıldım. Kıza ve aksi kocasına davranışları o kadar dengeli ve yumuşacıktı ki... Filme beni bağlayan başlıca etkenlerdendi. Sonrası seviyeli bir duygusallık. Huysuz Sean'i de yumuşattılar en şahanesinden.</div><div><br /></div><div>İrlanda kırsalının güzelliği bu filmin en güzel bonusuydu. Filmin duygu yoğunluğuna katkısı büyük...</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak ben bu filmi <span style="color: red;">OLDUKÇAAA SEEEEEEEVVVVDİİİİMMMMM</span>, bu tarzı seviyorsanız mutlaka izlemenizi öneririm.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipGYcuZ4dBI0kc8Gjxh8n7nhYdVJA8BrndIAmtw1ilJtV9Aa-eSzMO6N7E2MZpHTKU_cnIrb2lOzNIP34TdOPPQrUMJi4jcFbNEhITHPh2xVheetpghZ3ZcwAEcf3pAWlECO9AkOoITXXwptOAC7MtW4JsNyTu9CZhetsMt11uS2IG5PEl5D4I7MHX/s1124/7412121111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1124" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipGYcuZ4dBI0kc8Gjxh8n7nhYdVJA8BrndIAmtw1ilJtV9Aa-eSzMO6N7E2MZpHTKU_cnIrb2lOzNIP34TdOPPQrUMJi4jcFbNEhITHPh2xVheetpghZ3ZcwAEcf3pAWlECO9AkOoITXXwptOAC7MtW4JsNyTu9CZhetsMt11uS2IG5PEl5D4I7MHX/w428-h640/7412121111.jpg" width="428" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>CLOSE (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Leo (Eden Dambrine) ve Remi (Gustav De Waele) iki çok yakın arkadaş. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen tiplerden. Her iki aile de Leo ve Remi'nin arkadaşlıklarını o kadar kanıksamışlar ki onların arkadaşlıklarının akışına herhangi bir müdahaleleri yok. </div><div>Çocuklarımız ta ki yeni okullarına başlayıp akranlarının ikisinin arasındaki yakınlığı cinsel kimlikleri üzerinden sorgulamaya başlayınca ipler kopmaya başlıyor. Ve çocukların arasındaki gerilim, kopma, akran zorbalığı ve tabii ki kimlik arayışı konularını gayet usturupluca işliyor.</div><div><br /></div><div>Filmde aile ilişkilerinin dengeli tavrını çok sevdim. Remi'nin hassasiyeti ve kırılganlığı yüreğime işledi. Leo'nun kendine kaçacak ve sığınacak yol arayışı aklımı çokça sorguladı derken benim için oldukça duygusal bir seyirdi.</div><div><br /></div><div>Anlatımımdan da anlayacağınız üzere ben bu filmi <span style="color: red;">SEEEEVVVDİİİMMMM</span>, bu tarz filmleri sevenler için doğru bir seçenek olduğunu da belirtmek isterim.</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzDiJnu9RGHxzaANqpffMaK16Q0DnWobMp8_GlAtXRpZPf5N-YrjllNNohqLL9DOSy3_4TT3-oCb1uAjf66PKzcts4eb9lHuOBagRp4y4xkZRmvuc3-ud48r84loExT_OLz75psrmtA5MMycwECi3IkdUr8cYHQ922VKrPUOH2JAjT9x4RTaAoP76e/s1087/654545.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1087" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzDiJnu9RGHxzaANqpffMaK16Q0DnWobMp8_GlAtXRpZPf5N-YrjllNNohqLL9DOSy3_4TT3-oCb1uAjf66PKzcts4eb9lHuOBagRp4y4xkZRmvuc3-ud48r84loExT_OLz75psrmtA5MMycwECi3IkdUr8cYHQ922VKrPUOH2JAjT9x4RTaAoP76e/w442-h640/654545.jpg" width="442" /></a></div><br /><div><span style="font-size: large;"><b>ARGENTİNA, 1985 (2022)</b></span></div><div><br /></div><div>Bu kategorinin son filmi Argentina,1985...</div><div><br /></div><div>Adından da anlaşıldığı üzere filmimiz Arjantin'de geçiyor ve 1976 darbesinin sonrasına odaklanıyor. Darbenin ardından darbenin suçluları olarak görülen askeri otoritenin sivil mahkemeler tarafından yargılanma sürecini anlatıyor. Gerçek hikayeden yola çıkarak derdini anlatmaya çalışan filmimiz elini biraz korkak tutsa da o dönemde yaşanılanları paydaş bir geçmişe sahip olmamız sebebiyle anlamakta güçlük çekmiyoruz.</div><div><br /></div><div>Savcı Julio Cesar Strassera (Ricardo Darin) önderliğindeki acemi diyebileceğimiz bir grubun delil toplama, tanıkları konuşmaya ikna etme ve yargılanma sürecini kısık bir sesle anlatmaya çalışan filmimizin en büyük handikabı uzunluğu; 2 saat 20 dk. gibi bir sürede ara ara dağılıyor. Oyuncu kadrosu değil belki ama Ricardo Darin ve Peter Lanzani bu uzun süreyi performanslarıyla biraz toparlıyorlar. Allahtan hukuk ve mahkeme temalı filmleri severim de filmin finaline keyifle varabildim.</div><div><br /></div><div>Bu tarz sevmeyenler için doğru bir seçenek olmasa da sonuç olarak ben bu filmi <span style="color: red;">SEEEEVVVDDDİİİİMMM</span> kategorisine atıyorum.</div><div><br /></div><div>Kim kazanır konusunda biraz karmaşık olmakla birlikte sanırım <b>ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT</b> bu kategoride ipi göğüsleyecek gibi görünüyor. Ama benim gönlüm <b>THE QUİET GİRL</b> de anlatımlarımdan da anlayacağınız üzere. Bu kategoride çok da sürpriz olmayacak hissiyatındayım..</div><div><br /></div><div>Farklı bir kategoride tekrar görüşmek dileği ile...</div><div><br /></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-87349766924749047812023-02-28T21:58:00.002+03:002023-02-28T21:58:41.540+03:00Yeryüzüne Dayanabilmek İçin / Tezer Özlü<div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Uzun zaman oldu bu yakalara uğramayalı... </div><div style="text-align: left;">Uğramak içimden gelmedi diyemem ama elim kolum kalkmadı yazı yazmak için...</div><div style="text-align: left;">İlk olarak kendi yılgınlıklarım sebepti sonra da ülkece enkazın altında kalmamız. Daha da uzun bir süre dönemem diye düşünürken depresif hallerimle bir yere varamayacağımı, sessiz kalmakla kendimi daha kötü hissettiğimi fark ettim bugün. Yeniden bir yerlere tutunmam, anlatmam, belki biraz saçmalamam, enerjimi yükseltmem gerekiyor elimden geldiğince...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Henüz içimdekileri dökebilmem için zamana ihtiyacım var ama bu havadan sudan, okuduklarımdan, izlediklerimden konuşmak için bir engel değil... Hatta iyi bir başlangıç bile olabilir.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Geçen sene sonlarına doğru <a href="https://applesodaa.blogspot.com/2022/09/bkk-blogger-kitap-kulubu-okuma-listesi.html">dövüşürken hanımefendi değilim</a> 'in başlattığı <b><span style="font-size: large;">Blogger Kitap Kulübü / BKK</span></b> için ben de varım demiştim. Ve burada olmadığım süre içerisinde de aylık okuma planına uydum aslında. Sadece yazmaya, yorumlamaya, katılımcı arkadaşlarla hasbıhal etmeye katılamadım. Hazır başlıyorum demişken en azından Şubat ayı kitabını zamanında yetiştireyim istedim. Geçmiş aylardaki yorumlayamadığım kitapları da bir ara geriye dönük anlatabilirim umarım.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTe_uIrXsy4EtNhDywRkeB8f2F2NqoBkYyrmMGK8sTVW9XFv04sNhicn__5oQRiQt-4QjOegDob8wYgBpNc8gfQB2DItxsyh5TC9B0f1dC0pl6BLLLFI0PrT6Yl-E3s4tdactjTxFrVDVKxryKlPPSHD3a9vBDeOm7hT03g_PN4DVak1y3G2oO5iZd/s777/21545121.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="777" data-original-width="681" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTe_uIrXsy4EtNhDywRkeB8f2F2NqoBkYyrmMGK8sTVW9XFv04sNhicn__5oQRiQt-4QjOegDob8wYgBpNc8gfQB2DItxsyh5TC9B0f1dC0pl6BLLLFI0PrT6Yl-E3s4tdactjTxFrVDVKxryKlPPSHD3a9vBDeOm7hT03g_PN4DVak1y3G2oO5iZd/w560-h640/21545121.jpg" width="560" /></a></div><br /><div style="text-align: left;">Bu ay, ev sahibimiz <a href="https://yuregiminiklimi.blogspot.com/2023/02/okuduklarim-202321-yeryuzune.html">Özlem </a>bizim için bir Tezer Özlü kitabı seçmişti. Yazarla ilk tanışma kitabım aynı zamanda. </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Tezer Özlü ile ilgili kısıtlı bilgilerim vardı sadece. Bu kitabı elime aldığımda yazım diliyle tanışacağımı düşünmüştüm ama sadece yazım diliyle değil kendisiyle de tanıştım diyebilirim. Çünkü kitap yazarın yurtdışındayken Türkiye'deki dergilere yazdığı yazılardan oluşturulan bir derleme imiş. Edebiyattan, festivallerden, sinemadan, tiyatrodan, kendi görüşlerinden oluşan yazılarını okurken haliyle kendisi, duruşu, donanımı, fikirleri ve tarzıyla ilgili bilgi de ediniyorsunuz. Arada geçen ufak bahislerde bu da ne acaba diyerek bol bol google ziyaretleri de kendisi ile ilgili dağarcığımı genişletmeme sebep olmuştur tabii ki..</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bu kadar sanatla iç içe olmasına ve kendini bu kadar donanımlı hale getirmesine hayran kaldım kitabı okurken. Bazı yazılarında bizim blogların havasını aldım bile diyebilirim. İzlediği bir eseri yorumlaması ve bu işi yaparken samimiyetini katması beni bu duyguya sürükledi belki de...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitabı okurken bir de eski zamanlardaki sanat eklerindeki yazıların ne kadar dolu dolu olduğunu da anımsadım. Şimdilerde gazetelerde bu tarz yazılara rastlamak oldukça zor. Zor olmakla birlikte riskli de... İçinde magazin yok, dedikodu yok, sansasyon yok... Batarlar vallahi iki günde.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bazı filmler not aldım. Muhtemelen izlemişimdir ama üzerinden çok zaman geçtiği için konularını hiç hatırlamıyorum. Özellikle Sürü ve Hakkari'de Bir Mevsim filmlerini buraya da not edeyim ki unutmayayım izlemeyi.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitabı okurken Kafka ile meslektaş olduğumuzu öğrendim. Sigortacıymış o da... Buna hem şaşırıp hem de mutlu oldum :)</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitapla ilgili olumsuz düşüncem ise biraz yayınevi ile alakalı aslında. Bir çok yazı aslında güncelliğini yitirmiş durumda. O yazı yazılan dönem için oldukça değerli. Örneğin bir festivalle ilgili her detayı vermiş Tezer Özlü ya da bir ödül töreni ile ilgili. Sıkı bir arşiv çalışması hatta bu tarzdaki yazıları. Meraklısı için bulunmaz bir nimet. Sırf kitap yapacağım diye bu yazıları toparlamak, var olanı yeni bir şey gibi sunumunu yapmak... Oturmadı çok kafama işin açıkçası... Ve dediğim gibi bu tarz yazıların bazı kısımlarında da oldukça sıkıldım okurken... Bunu da belirtmek isterim...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kendinize iyi bakın. En yakın zamanda yeniden görüşmek üzere....</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><b><u>Altıçizililerim;</u></b></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bürokrasi ve iş çarkının, yüzyılımız insanını böceğe ya da "robot" a dönüştürdüğünü, hepimizin birer "<span>Gregor Samsa" olduğumuzu kavrayamazsak, biz dünyaya değil dünya bize bakıyor olmaz mı?</span></span></i></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;">* Bugünün insanının üç uzvuna gereksinimi var: 1) Akıl için kafaya 2) Duygu için yüreğe 3) Omurgaya: Bu da kimse önünde sürünmemek için.</span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;">* Bir filmi sevmek ne demek? O filmden etkilenmek, o filmi düşünmek, o filmi unutamamak demek.</span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;">* Türkiye'nin ithal edecek en önemli ürünü edebiyattır. (Aziz Nesin)</span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><i><span style="color: #666666;">* Yaşanılacak bir yaşam vardır. Üzerine binilip dolaşılacak bisiklet vardır. Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak günbatımları vardır. </span></i></span></div><div style="text-align: left;"><span><br /></span></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com19tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-13927100040940154412022-11-30T23:01:00.004+03:002022-11-30T23:02:32.671+03:00Babalar ve Oğullar / İvan Turgenyev<div style="text-align: left;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggZY8OtYbihiXRX2Cm8u6HoFWTI7CgTFjz6ZFlrYSPQGlzE_dcg6Enl3BTODVNHOfqkwG_XPa5f2ouUygEPBTleGV_TzR2eFTSc9Rj3EHvexcmR0OyVOeGIVbQJvjoY2CAOnGTxJsrU6epX7i9OrWPWgDrK9PPc7jKMEBqIrIAm0tdJLM5ykrWhj9V/s1024/3215111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggZY8OtYbihiXRX2Cm8u6HoFWTI7CgTFjz6ZFlrYSPQGlzE_dcg6Enl3BTODVNHOfqkwG_XPa5f2ouUygEPBTleGV_TzR2eFTSc9Rj3EHvexcmR0OyVOeGIVbQJvjoY2CAOnGTxJsrU6epX7i9OrWPWgDrK9PPc7jKMEBqIrIAm0tdJLM5ykrWhj9V/w640-h640/3215111.jpg" width="640" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">İlk defa bu kadar sıcağı sıcağına bir kitabı buraya aktarıyorum sanırım. </div><div style="text-align: left;">Sebebi de <a href="https://applesodaa.blogspot.com/2022/09/bkk-blogger-kitap-kulubu-okuma-listesi.html">dövüşürken hanımefendi değilim</a> 'in başlattığı ve Kasım ayında da <a href="https://suleuzundere.blogspot.com/">Şule</a>'nin ev sahipliğini yaptığı<b><span style="font-size: large;"> Blogger Kitap Kulübü / BKK</span></b> efenim... Ha bugün başlarım, ha yarın başlarım dediğim kitabı yaklaşık 3 gün önce elime aldım ve az önce de son bölümünü bitirdim 💗 Bahtiyarım bu sebeple 😃</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Genel olarak bu kitap okuma etkinliklerine kısmi mesafeliyimdir aslında ben. Evet katılmak isterim ama kendimi zaman kısıtlamasına sokmak istemem, biraz tutulurum, ihmal ederim falan derken bir türlü olmaz. Bu sefer yakaladım ama, vakti saati bu yaşlarıma kısmetmiş demek ki... Hoş bu etkinliğin de ilk 2 ayını kaçırdım, düşünün bendeki uyuşukluğu 😄😄 Neyse geç olsun güç olmasın demişler...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Gevezeliği bırak Şebo diyerek kendime, kitaba geçiyorum şimdi... Sonra yeniden gevezelik ederim elbet...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Rus Edebiyatının önemli eserlerinden biri "Babalar ve Oğullar". Nihilizm konusunda da ilk yazılmış kitap sanırım. Bu arada Nihilizm nedir konusunda bu kitabı okuyuncaya kadar hiç bir fikrim yoktu, meğer nihilizm hiçlik, yokluk anlamına geliyormuş. Hiçbir şeyi kabul etmemek, diğer anlamda da her şeyi reddetmek gibi bir şey... Ve ben tüm bunları öğrenirken de ergenliğin bir döneminin Nihilizm rüzgarlarından bilmeden nasibini aldığını da düşünmedim değil tabi... Malumunuz hayatımızın bir dönemi her şeyi reddetmekle geçti ister istemez...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitabımızda da iki gencimiz var ana karakter olarak. Deneyimli Nihilist Bazarov ve yeni tanıştıkları halde tıfıllığıyla Bazarov'un feci halde etkisinde kalmış yavru Nihilist Arkadiy... Olaylar döngüsü de Bazarov - Arkadiy kafadarlarının aileleri ve 3. bir aile olarak da aşık olunabilecek tüm niteliklere sahip Madam Odintsova 'nın minik ailesi içerisinde geçiyor...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Nihilizm baskın karakterimiz Bazarov'un düşünceleri üzerinden ortaya dökülüyor. Aileleri vasıtasıyla da o dönem Rusya hayatının bir özeti sunuluyor kitap boyunca. Ve inanılmaz bir kuşak çatışması... Kestane kabuğundan çıkmış da, kabuğunu beğenmemiş misali...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ve tabii ki aşk... İnsana olmayacak şeyler yaptıran güce sahip o duygu... Aşk ile tanışmalarıyla ne denge kalıyor bizim kafadarlarda ne de hiçlik duygusu tabi...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bu arada kitapta en sevdiğim karakter benim Bazarov'un babası Vasiliy İvanoviç oldu... Onun o askerlikten ufak bir köy doktoru ve aynı zamanda çiftçi hayatına dönüşü, karısını ve oğlunu idare ediş şekli, oğluna olan sevgi şekli, kimi zaman yapışkan kimi zaman hayalet gibi sevdiklerine tutunma şekli... İçime en yakın gelen karakter oydu diyebilirim.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitabın dili gayet sade ve akıcı. İşin gerçek tarafını söylemek gerekirse bu kadar sadelik beklemiyordum bir klasikten. Turgenyev'i çok rahat okuyabileceğimi fark ettim bu kitapla beraber. Rusların birden fazla isimleri olması biraz kafa karıştırıcıydı sadece. Bir insana neden çeşit çeşit seslenir ki insan zaten 😄 Sonra alıştım ama...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bir de bu kitabın önsözü çok güzeldi ki Doğan kitap yeni basımlarını Yekta Kopan'ın önsözüyle yayınlamış ve şahane olmuş diyebilirim. Kitaba bir ısınma turu niteliğinde, seveceksin sen bu kitabı diyerek sırt sıvazlama şeklindeydi önsöz....</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bendeki hissiyat işte bu şekilde... Klasiklerden çok haz alamayan ben bu kitap ile birlikte ufak bir inat kırılması yaşadım sanırım... Darısı diğerlerinin başına...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sizde bize katılmak isterseniz lütfen bir tık tık yapın ve ben de geliyorum deyiverin yeter... </div><div style="text-align: left;">Dostça ve hoşça kalın efenim 💗</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><b><u>Altıçizililerim;</u></b></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Yeryüzünde genç ve güzel bir anne ile kucağında sağlıklı çocuğu kadar büyüleyici bir şey daha var mıdır sahiden?</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Önemli olan , iki kere ikinin dört etmesi, üstü hep boş.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Tabiat, bir tapınak değil, imalathanedir, insan da onun içerisinde bir işçi.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Yalnız aptallar, bir de akıllı geçinenler zaman kaybeder.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bedenimizdeki hastalıkların nelerden kaynaklandığını aşağı yukarı biliriz, ahlaki hastalıklarımız da kötü eğitim ve küçüklükten kafamıza doldurulmuş boş şeyler yüzünden yani toplumun çarpık düzeninden ötürü ortaya çıkar. Toplumu düzeltin, hastalık da kalmaz.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Malum, zaman bazen kuş olur uçar, bazen kurt olur sürünür ama insan en çok, zamanın hızlı mı yavaş mı geçtiğini fark etmediği anlarda iyi hisseder kendisini.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan dediğin varlık ipin ucunda asılı gibidir, altındaki uçurum her an yutabilir kendisini ama o bununla da yetinmez, bir sürü iş açar başına, kendi elleriyle mahveder yaşamını.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsanın anlamadığı şey yoktur, eterin titreşmesini, güneşin yapısını hep anlar ama gel gör ki bir başkasının kendisinden farklı sümkürüşünü anlamak gelmez elinden.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-50450238879584786702022-11-27T14:04:00.001+03:002022-11-27T14:05:03.139+03:00Kırmızı Pelerinli Kent / Aslı Erdoğan<div style="text-align: left;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg97Fb5V54B7DE7tZEpCQIbYyqMqo4QMWP6mJEkL6JNQTWq3GkVxRccLhiU5-BRtPc8yp7RHuPmkdsZ8l9MQw-Hglxi8ajVP_C1d3C8xLZHJTP2U2fMXKnt5ODel6lvZJw4b_PnWa2lj5aOOo5JATEZmJy1xYOcZgIsuVIdC1ZdA0YuVM_j--26t4C3/s822/252233.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="822" data-original-width="728" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg97Fb5V54B7DE7tZEpCQIbYyqMqo4QMWP6mJEkL6JNQTWq3GkVxRccLhiU5-BRtPc8yp7RHuPmkdsZ8l9MQw-Hglxi8ajVP_C1d3C8xLZHJTP2U2fMXKnt5ODel6lvZJw4b_PnWa2lj5aOOo5JATEZmJy1xYOcZgIsuVIdC1ZdA0YuVM_j--26t4C3/w566-h640/252233.jpg" width="566" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Aslı Erdoğan ile tanışma kitabımdı bu kitap. Uzun süredir hakkında o kadar fazla yorum okumuştum ki seveceğimi düşünmüştüm. Kuzenim hediye edince yaşasın diye başladım ancak sanırım tanışma kitabı olmak için uygun değildi benim için...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitabımızın karakteri Özgür Rio de Jenairo'ya okumak için gidiyor. Biraz da hayata kafa tutmak istiyor (sanırım yani). Fakat şehrin karanlığında kayboluyor bir nevi... Parasızlık vuruyor feci halde... Sigara ve yemek parasını denkleştirmekte bile güçlük çekiyor. Parasızlık bir yandan, sıcak öte yandan vuruyor da vuruyor. </div><div style="text-align: left;">Mutsuz ve depresif bir Özgür var karşımızda...</div><div style="text-align: left;">Hal böyle olunca da insan sormadan da edemiyor tabi; madem bu kadar mutsuz ve kaybolmuş hissediyorsun kendini ne diye bırakıp dönmüyorsun diye... Hatta bol bol kızıyorsun da...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitap iç içe geçmiş iki bölümden oluşuyor; bir yandan Özgür günlük hayatını anlatıyor bir yandan da Rio'da yazmaya başladığı kitabın satırları çıkıyor karşımıza... Kendini bulmaya çalıştığı sancılı bir dönem...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Rio dedim ama aslında Rio benim bildiğim karnaval şehri değil kitapta... Yolsuzlukların, yoklukların, tekinsizliğin ve ölümün cirit attığı bir kent olarak çıkıyor karşıma... Gitmeden nefret ettiğim bir yer haline geldi bu kitapla resmen 😔 Rio hayallerimi çaldı diyebilirim...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitapta benim için sanki bir şeyler eksikti. Sıkıcı değildi ama çokça sancılıydı... Kullandığı dil şahane ama tekrar üzerine tekrar olaylar zinciri... </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Karanlık duyguları, dramları severim ben ama yok bu kitaba ısınamadım... Kitabın finalini de kendimce oturtamayınca yok bana göre değilmiş dedim... </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bir gün yeniden yollarımız kesişirse yazarla, tam olarak sevip sevmeme kararımı veririm artık...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bu arada siz ne durumdasınız Aslı Erdoğan kitaplarıyla... Merak ettim doğrusu... Bana biraz tüyo verirsiniz belki yorumlarınızla 😉</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sağlıcakla kalın 💗</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><b><u>Altıçizililerim;</u></b></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Geleceğe doğru yalınayak koşmak için güçlü bir arzu duydu içinde; kılıcını çekip atını yaşamın çetin cephelerine doğru doludizgin sürme isteği... "Yaşama sevinci" denilen duygu buydu herhalde.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Ölüm korkusu, yoğunlaştıkça siliniyor olmalıydı, mutsuzluk gibi...</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bütün saatler onundu; ama kullanılmak için değil, içerdikleri sonsuz boşluğa bir ceset gibi yayılıp kalmak için.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan, gerçekte gereksinim duymadığını tüketmeye bir türlü doyamıyordu.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Kıdemli bir göçmendi, insan için "vazgeçilmez" olanın bir çantaya sığabileceğini, geriye kalan her şeyin gözden çıkarılabileceğini çoktan öğrenmişti.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Parasını "özel bir şey" için harcamak, hayatla ateşkes imzalamak gibiydi.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Para bir baston gibidir, insanın dik durmasını sağlar.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Sıfırı tüketmiş insanlar, çaresiz hayvanlar kadar bile sevecenlik uyandırmıyor.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsanı tanımak için uzaklara gitmek gerekir.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Sıfır Noktası'na varan herkesin bildiğini o da biliyor artık, insanın yoluna çıkan bütün cesetler, onu bir tek yerinden, en zayıf yerinden vurur: Kendi içindeki cesetten.</span></i></div><p><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></p><p><br /></p>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-36862045924618900912022-11-25T21:31:00.001+03:002022-11-25T21:32:09.135+03:00Burası Radyo Şarampol / Şükran Yiğit<div style="text-align: left;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjco86ysm2fHNYywpWjmxACLDlHgQC5QCKR9ykWFxsPEe_mNE-rZWpazHNTtszqtayBzxmG0lSx9cJbDkHiTSVw0MuoMNhqEeSnc3DIFJGyAeG2gRsAIwzkbh1dHXw68eTm1mQpXIRUXmuz4lxKoMkDCm0K38TiI-4TRw59Vxj0kAiQszk6fpf_TxEX/s1000/325454.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjco86ysm2fHNYywpWjmxACLDlHgQC5QCKR9ykWFxsPEe_mNE-rZWpazHNTtszqtayBzxmG0lSx9cJbDkHiTSVw0MuoMNhqEeSnc3DIFJGyAeG2gRsAIwzkbh1dHXw68eTm1mQpXIRUXmuz4lxKoMkDCm0K38TiI-4TRw59Vxj0kAiQszk6fpf_TxEX/w480-h640/325454.jpg" width="480" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bazen çok sevdiğiniz bir şeyi neresini daha fazla sevdiğinizi bilemez ve karşınızdakine anlatmakta güçlük çekersiniz ya... İşte şu an bu kitap yorumu benim için tam da bu hissiyatta... Ben şimdi bu kitabı nasıl anlatsam, hangi kelimelere sığdırmaya çalışsam ama sığdıramasam...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ama bir yerlerden başlamak lazım...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">80'li yıllar Türkiye'si.... Antalya... Bir mahalle... Şarampol diyorlar oraya...</div><div style="text-align: left;">14 yaşında bir kız çocuğu... Filiz... O kadar masum ki...</div><div style="text-align: left;">Babasının gidişinin ardından annesiyle baş başa kalan ama annesinden çok komşu kızı Mine ablasına sığınan bir kız çocuğu...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">12 Eylül zamanı kıyamet kopuyor aslında çevresinde ama Filiz'in umurunda mı ki... Filiz ilk aşkı tadıyor çünkü 😊 Dünya yansa ne yazar... Tatlı heyecanlar, tatlı korkular hep aşk üzerine...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Asım giriyor sonra hayatına... Bir nevi dönüm noktası Filiz için... Radyo yayınlarıyla tanışıyor, içine işliyor da diyebiliriz aslında...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Büyüyor Filiz... Sadece Filiz değil çevresindekiler de büyüyor, olgunlaşıyor, su akıyor yolunu buluyor...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sonrası kitabın ikinci bölümündeyiz... 90'ların Berlin'i... Doğu-Batı Berlin, Berlin Duvarı, duvar yıkılıyor....</div><div style="text-align: left;">Çocukluk yıllarından gençlik hayalleri ve kırıklıklarına geçiyoruz... Ve sonunda yetişkin bir kadın artık Filiz...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Antalya'dan Berlin'e uzanan bir büyüme, değişme, evrilme hikayesi... Yer yer güldüren, yer yer içinizi sızlatan... </div><div style="text-align: left;">Dönemin Türkiye'sinin ve Almanya'sının ruhunu anlatan, nabzını hissetmenizi sağlayan bir hikaye...</div><div style="text-align: left;">Arka planında sürekli müziklerin geçtiği sıcacık bir hikaye...</div><div style="text-align: left;">Sadece ana karakterlere değil, tüm yan karakterleri de içinize sindirdiğiniz bir hikaye "Burası Radyo Şarampol".</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Ve itiraf etmeliyim ki kitaptaki ana karakter Filiz olsa ve Filiz'le birlikte yolculuk etsem de benim kitaptaki en sevdiğim karakter Mine'ydi... Onunla "Arım Balım Peteğim" dinleyerek ne güzel sohbetler ederdik kim bilir... Kitap boyunca bazen sarıp sarmaladım onu, bazen helal kız sana dedim, bazen de onunla hüzünlendim, endişelendim...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitabın sonunda hikayede geçen tüm şarkıların bir listesini yayınlamışlar. Çok da iyi etmişler 💗</div><div style="text-align: left;">Spotify da ve youtube da playlistler oluşturulmuş ve şu anda ben o şarkıların eşliğinde yazıyorum bu yazıyı. Çok keyifli, mutlaka dinleyin...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sözün özü bu kitabı okumazsanız pişman olursunuz bence... Okuyun, okutturun 😍</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Mutlu hafta sonları diliyorum hepinize 🙋</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><b><u>Altıçizililerim;</u></b></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* O gülümsemenin, gidebilmenin bazen hesaplaşmakla değil, bizzat bağışlamakla mümkün olduğu anlamına geldiğini yıllar sonra anlayacaktım.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Dünya ifade edebilenlerden çok ifade edilemeyenlerden ibaret bir yer olarak görünüyordu gözüme.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Okuldaki hocalar da tıpkı öğrenciler gibi üç gruptan oluşuyorlardı. kadınlar, erkekler ve durumları tam olarak cinsiyetleri ile açıklanamayanlar.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bazı gerçekler ne kadar gerçek olurlarsa olsunlar nüfuz edemiyorlardı hayata.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İnsan ancak bir insanı hem anlayıp hem anlayamadığında, onunla hiç tanımadığı bir dünyaya girdiğini hissettiğinde aşık oluyor galiba. </span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Hayatımız bölünmüştü bizim, hangi şehirde, hangi hayatta yaşarsak yaşayalım içimizde hep, sadece kendimizin girip dolaşabileceği, herkese yabancı bir şehir taşıyacaktık. Ne zaman ki o şehrin pusulasını birisine vermek çok isteyecektik, işte o zaman ona aşk diyecektik.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* İlk aşk güzeldir, çünkü ikinci bir ihtimali yoktur.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Arkadaş olmadıkları için ayrılan sevgililer olduğu söyleniyordu fakat ben onlara hiç rastlamamıştım, belki yoluma çıkmamışlardı. "Ama biz," diye düşünüyordum, "sevgili olamadığımız için ayrılan arkadaşlar mıyız?"</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Hayat başımıza gelen bir şey değildi, biz onun peşinden gidiyorduk.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Hayatlarının bir kısmını kapalı bir bavulda taşıyan iki yabancının başka bir hayatın ortasında karşılaşınca kısa bir süre de olsa hissettikleri aidiyet ve şefkat duygusuydu bu. </span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Affetmek özgürleşmek demek. Affedince geçmişin ayağına dolanmıyor.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Dilde şiir olan ihtimal hayatta felaket olabiliyordu.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-40598889063629093382022-11-23T11:09:00.001+03:002022-11-23T11:09:52.195+03:00Şeref Motel / M. Caner Alper<div style="text-align: left;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnuxCrrPeJsDAghLs6iTsNUPo_Mkdmm1oNBzsgfHpoiWIpf7fEvHppSBaa5DzS50GjpIftGN5LAk_MFLflAywCuZHDDMFvEua8K4j5nhTpPcIx8VY1kvsQ5d7V18SLmrSII1116TxYbnQEWu2_MmSPAHBJLjrZIqKM11Byi6_Ba_V2gNWfh9ZN9sT_/s995/345454.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="995" data-original-width="746" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnuxCrrPeJsDAghLs6iTsNUPo_Mkdmm1oNBzsgfHpoiWIpf7fEvHppSBaa5DzS50GjpIftGN5LAk_MFLflAywCuZHDDMFvEua8K4j5nhTpPcIx8VY1kvsQ5d7V18SLmrSII1116TxYbnQEWu2_MmSPAHBJLjrZIqKM11Byi6_Ba_V2gNWfh9ZN9sT_/w480-h640/345454.jpg" width="480" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div>M. Caner Alper'in filmleri bende ayrı bir yerdedir. Bu sebeple kitaplarını da hiç kaçırmadan hemen alıp okurum. Anlatımı, bakış açısı hoşuma gitmiştir hep. Daha önce Temiz Aile Çocuğu kitabını da keyifle okumuş ve hatta yazmıştım (<a href="http://oytunlahayat.blogspot.com/2019/12/temiz-aile-cocugu-m-caner-alper.html">burada</a>). Kendi hikayesini anlatırken Şeref Motelden de bahsediyordu o kitabında...<div><br /></div><div>Ve bu kitabında da Şeref Motel odağında diğer aile bağlarını hikayeleştirmiş. Neresi gerçek neresi kurgu tam olarak anlamasam da kutsal aile yapısının taşlarını oynatarak bir nevi kirli çamaşırları dökmüş aslında. Şeref Motel'in 8 odasını kitabın bölümleri haline getirerek her odada bir çekmeceyi açmış ve içindekileri saçmış da diyebilirim. Kurgu olarak oldukça ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim.</div><div><br /></div><div>Namazında niyazında bir baba, akşam sofralarında rakı içmekten hoşlanan bir anne, küfürbaz bir abi ve hikayenin anlatıcısı küçük Cem... Çıktıkları bir tatilden sonra annesinin huysuzlukları neticesinde artık yıkılan aile mirası Şeref Motel'in yıkıntıları arasında geçmişteki hatıraları canlanıyor ve bize variyetli bir ailenin direği Şeref Dayı öldükten sonra nasıl da hayatlarının enkaza döndüğünü anlatıyor Cem...</div><div><br /></div><div>Şeref Dayı şahsına münhasır güçlü bir adam... Ve aileyi de toparlayan bir direk... Aile üyelerinin hepsinde sevgi saygı dengesini oldukça iyi kurmuş. Vefatının ardından kazanların kaynaması ve herkesin Şeref Motelde hak iddia etmesi de kaçınılmaz sonu getirmiş aslında...</div><div><br /></div><div>Ailenin kadınları ayrı bir hikaye.... Her biri başlı başına bir roman karakteri gibi... Beni en etkileyeni Fikriye Yengeydi sanırım... Ne büyük bir kabulleniş ne büyük bir aşk dedim hikayesini okurken... Özellikle eşiyle kitap okuyuş şekilleri beni büyüledi... Aynı kitabı aynı zamanda farklı şekilde okumaları ve birbirine anlatmaları, birbirlerine dokunuş şekilleriydi belki de....</div><div><br /></div><div>70'li yıllardan 90'lı yıllara uzanan bu aile hikayesi aynı zamanda o dönemdeki Türkiye'yi de hatırlatıyor bize... Nostalji kokuyor buram buram... Elimde olmadan kendi çocukluğuma, gençliğime ışınlandım kitabı okurken... Ne güzel yıllardı o yıllar 💗</div><div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sıcak ama aynı zamanda can acıtıcı bir aile hikayesi diyebilirim bu roman için... Bu tarzdan hoşlanıyorsanız ve biraz da geçmişe yolculuk yapmak istiyorsanız mutlaka okumanızı öneririm...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><b><u><br /></u></b></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><b><u>Altıçizililerim;</u></b></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Kimi ebeveynler çocuklarının itaatsizliklerine, kural tanımayan, otoriteyi ciddiye almayan, asi hallerine nedense "Zeki ama haylaz" der, gelecek için umutlarını kaybetmezlerdi.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Arkadaş sevgisi o kadar önemsenmezdi. Sanki teyzemin kızı olursa aramızdaki aşktan daha kutsal bağlılığı onaylıyor, uzaktan hısım, bir anlamda dış kapının mandalı olunca o kadar değerli görmüyorlardı.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Dayı sanki bizim topraklardaki kadınların aile içinde gizli dayanağı gibi. Bir kutsallığı var.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bence mutluluk böyle bir şey. Azaldıkça hafifliyor insan. Şuna bak, yalınayak, başı kabak halimizle bile mutluyuz.</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Hayat nasıl olur da sevmediği, beğenmediği bir insana katlanacak kadar değersiz olabilirdi?</span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="color: #666666;">* Bir yerde en üzücü görüntünün insanın annesini ağlarken seyretmesi olduğunu okumuştum. Bu ne kadar da doğruydu.</span></i></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kısacık bir not düşmem gerekirse, bu kitabı ben geçen sene okumuştum aslında ama bir türlü yazmayı becerememiştim. Bugün elime tekrar geçince yazmak istedim. Kısa kısa notlarıma bakınca da ortaya bu yazı çıktı...</div></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-88904211847631352792022-11-22T12:36:00.001+03:002022-11-22T12:36:53.242+03:00Memoş'a Sözüm Vardı / Cemre Birand<div style="text-align: left;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9ZjX9stkJ3DXbTfKfLgEo2-S83n6wA9M-OwVE3618TdtZ0W8toDspYRUhrHO8UitU97icOGcLblUZpcG9FevNDMQ-REROBTIlXwdwX1t9D-QcgQQU3BCNCaFgAJw-yuW0B-ZxkhAlzj_6R3knb2kdDxgo3XRPWOF0bemZjsoQAFwiC6oi0luDjUv/s1024/35454.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9ZjX9stkJ3DXbTfKfLgEo2-S83n6wA9M-OwVE3618TdtZ0W8toDspYRUhrHO8UitU97icOGcLblUZpcG9FevNDMQ-REROBTIlXwdwX1t9D-QcgQQU3BCNCaFgAJw-yuW0B-ZxkhAlzj_6R3knb2kdDxgo3XRPWOF0bemZjsoQAFwiC6oi0luDjUv/w640-h640/35454.jpg" width="640" /></a></div><br /><div style="text-align: left;">Pandemiden bu yana popomun üzerinde oturduğumdan dolayı bir gezginin anılarını okuyup hayallerimde gezmekti niyetim bu kitaba başlarken. Niyetime de esasen uydu kitap ancak biraz fesatlık biraz da kıskançlık damarım çatlamış olabilir kitabı okurken 😀🙈</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Cemre Birand akademik ve kariyer etiketlerinin yanında oldukça iyi bir gezgin anladığım kadarıyla. Gitmediği yer kalmamış. Bu kitabında da anılarıyla birlikte özellikle aşık olduğu Hindistan, Endonezya, Özbekistan gibi yapmış olduğu seyahatleri aktarmış. Gittiği yere de bir kereden fazla gitmiş her seferinde... Kendisi gitmiş, sonra ailesini götürmüş, sonra arkadaşlarıyla tur organizasyonu yapmış gitmiş... Gitmiş de gitmiş anlayacağınız... Her kovuğun deliğine girmiş 😄 Hal böyle olunca benim kıskançlık damarım kabarmasın da kimin kabarsın allah aşkına 😂</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Bir ülkenin bir caddesini görünce yarabbi şükür burayı gördüm, imkan el verirse başka yere gideyim demez mi insan hiç... Dememiş 😂 Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış misali Cemre Birand'ın gezileri de Şebo'nun beynini yaktı anlayacağınız :)))</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Anlatım dili oldukça basit aslında, sadece çok telaşeli... O kadar ezberlemiş ki gittiği yerleri sizin de bildiğinizi düşünüyor sanırım. Daldan dala atlamakta sakınca görmüyor o sebeple... Bir çok yerde durup google amcaya danıştım, orası neresi, orada ne var diye... Araştırmacı kimliğimi geliştirdiği kesin :)) Kimsenin gitmek istemeyeceği yerlere gitmiş, hep daha fazla neresi var demiş... Bildiğiniz gezgin doymazlığı 💗 Gezdiğim zamanlar ben de öyle olurum çünkü. Hep kafamda nereye gitsem sorusu olurdu eskiden... Ahhh o günleri özlemişim ben... Neyse çıkmayan candan ümit kesilmezmiş, gelecek günlerde yine gezerim inşallah, maşallah 😁</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Köpekbalıklarıyla yüzmüş, yamyamları ziyaret etmiş, dağlara çıkmış, Hindistan'ın tüm saray otellerinde kalmış... Rengarenk bir anılar zinciri... Keyifli anılar biriktirmiş...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Anılarını okurken Mehmet Ali Birand ile ilişkisini de anlıyorsunuz aslında. Seyahatlerindeki doymazlığa eşi hep hayret etmiş ama hep desteklemiş. Kimi zaman birlikte gitmişler ve absürt olaylarda Mehmet Ali Birand'ın verdiği tepkiler oldukça eğlendirdi kitap boyunca.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sonuç olarak çok da fazla bir beklenti içine girmeden okursanız keyif alabileceğiniz bir okuma serüveni... Biraz telaşeli, biraz zıplamalı ama keyifli... Yeni yerler keşfetmeyi sevenler için ufuk açıcı olduğunu bile söyleyebilirim... Son karar sizin tabi ki...</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Sevgiler 💗</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><b><u>Altıçizililerim;</u></b></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* İnsanlar, hayvanlar aklınıza gelebilecek bütün erotik pozisyonlarda birbirlerine karışmış bir durumda büyük bir canlılıkla tasvir edilmişlerdi. Hayretler içindeydik ama bakarken utanç duymadık; çünkü yaşamı, inançlarını anlatıyordu bu tasvirler. </i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Hayatta ne varsa bugün ve buradaydı.</i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i><br /></i></span></div><div style="text-align: left;"><span style="color: #666666;"><i>* Bhutan farklı bir ülkeydi fakat gayrisafi milli hasıla "milli mutlulukla" ölçülüyordu! Milli mutluluğun birimleri çevre, sosyal bütünlük ve dindi.</i></span></div><div style="text-align: left;"><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-67415477049158799202022-11-08T10:23:00.001+03:002022-11-08T10:23:42.300+03:00Ekim İnstaları 💗 <div>Sabahın körü mesaimin bittiğini düzensiz yazmalarımdan anlamışsınızdır sanırım...</div><div>Erken kalkmak ve yola erken revan olmak konusunda çokça söylensem de bereketlisi ve en ideali buymuş benim için... Kaybedince anladım :)))</div><div>Neyse buna da şükür, en azından arada da olsa yazabiliyorum 😉</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrDuKWXijzWTLYgMjQQWQ5GMR-G4eaGHNLcm_5aNf_QDDjRg64oWzGzR6OmUwifJZHIcAXtBum5uHa6osKXiQ9H8sDZyQD5qkCRmN5Qj7_GiBc05rCZR4yiRJHadNiemw-xZcm8hqtlG3yFYq_tyXCHbgImO4xqiFuQGuKekzPIPGV-WWGTaqzV-XV/s1024/21435241.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="577" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrDuKWXijzWTLYgMjQQWQ5GMR-G4eaGHNLcm_5aNf_QDDjRg64oWzGzR6OmUwifJZHIcAXtBum5uHa6osKXiQ9H8sDZyQD5qkCRmN5Qj7_GiBc05rCZR4yiRJHadNiemw-xZcm8hqtlG3yFYq_tyXCHbgImO4xqiFuQGuKekzPIPGV-WWGTaqzV-XV/w360-h640/21435241.jpg" width="360" /></a></div><div><br /></div><div>Oscar sezonu yaklaşmakta malum.... Henüz adaylar açıklanmasa da ihtimal dahilinde olanlar yazılıp çizilmeye başlandı. Bu sene oturup izleyebilecek miyim çok emin olmasam da kendimi havaya sokmak için hafif hafif notlar almaya başladım. Oytun evde yokken belki izleyebilirim. Malum sınav dönemi, küfreder gibi sen çalış ben film izleyeyim demek olmaz 🙈</div><div><br /></div><br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO3-XFlXcqkxEDRxPZmSz6pPxr0fryYXNuvZTQnZ0NkSCtyQPVZuFzDJ2U785XTjzaR52K2cWszkCtUfNcQq9uNtlTjv6_oVcVAKyte-aCuVdVEw4IYfqP4E1OsrDXdHhOQxRiKUM3hZXgJAWTy6YNSgixOJhllwozeMGRi7vz_Gkyq8fcWUWFtRtX/s1024/3212.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="578" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO3-XFlXcqkxEDRxPZmSz6pPxr0fryYXNuvZTQnZ0NkSCtyQPVZuFzDJ2U785XTjzaR52K2cWszkCtUfNcQq9uNtlTjv6_oVcVAKyte-aCuVdVEw4IYfqP4E1OsrDXdHhOQxRiKUM3hZXgJAWTy6YNSgixOJhllwozeMGRi7vz_Gkyq8fcWUWFtRtX/w362-h640/3212.jpg" width="362" /></a></div><br /><div>Ofis okumaları devam ediyor...</div><div>Hikaye kitabı seçmekle çok iyi etmişim...</div><div>Rağmen/İlkler kitabı illüstrasyonlarıyla okuması hoş bir kitap....</div><div>Ofis için de biçilmiş kaftan 💗</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9mf4tcxmHBB04YQNebKA_5ns4bPudygF-qCIwkfWNomKi_sw5-x0HfusB0506EJk-mAaqO4UscP2rLuE9jhPTgWvF3kZXa9l1_VQ1o2hru5LR_PgXOxVnfPhjSv6RUx_TBJH3Yuamlozz1N163jPP5xND_Yt_IFgUj8h3hPth0dcMijS4P-DiwnWQ/s1024/32121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="583" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9mf4tcxmHBB04YQNebKA_5ns4bPudygF-qCIwkfWNomKi_sw5-x0HfusB0506EJk-mAaqO4UscP2rLuE9jhPTgWvF3kZXa9l1_VQ1o2hru5LR_PgXOxVnfPhjSv6RUx_TBJH3Yuamlozz1N163jPP5xND_Yt_IFgUj8h3hPth0dcMijS4P-DiwnWQ/w364-h640/32121.jpg" width="364" /></a></div><br /><div>Sabahın körü diye amma çok bıdı bıdı etmişim :))</div><div>Fakat bir şey itiraf edeyim. Evlat saat 7 de derse başlarken hiç geç kalmamıştık.</div><div>Ama şimdi derse 8:20 de başlamasına rağmen bol bol geç kalıyoruz :))</div><div>Nasıl bir terslik var bende hala keşfedebilmiş değilim 😂😂😂</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_5zrk2WYTOczVrZ9sXVCSJP5P39IN8ZK8ZghMdMSXW4Ld3UpXFDToN5INGCZHWBwhNv4lsVKoBX7mOJC6eGHu19aglG91Eb9-7BzdLcSrrfjiERK5bynT5XPKNQPKHPB5VvN2eJ0G4jEz0QA4183FI5UFyUHdQDZ67YA65OHIRVcrd1hHn8UlAS2p/s1024/1111.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="583" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_5zrk2WYTOczVrZ9sXVCSJP5P39IN8ZK8ZghMdMSXW4Ld3UpXFDToN5INGCZHWBwhNv4lsVKoBX7mOJC6eGHu19aglG91Eb9-7BzdLcSrrfjiERK5bynT5XPKNQPKHPB5VvN2eJ0G4jEz0QA4183FI5UFyUHdQDZ67YA65OHIRVcrd1hHn8UlAS2p/w364-h640/1111.jpg" width="364" /></a></div><div><br /></div>Mışşşş gibi yapmak hakikaten sosyal medyada ne kolay...<div>Gecenin bir vaktinde yemek yaparken bıdır bıdır söylenirken gülümseyerek poz verebiliyor insan :))</div><div>Sonra dönüp söylenmeye ve huysuzlanmaya devam 🙈<br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_r1RmJTFPYCfHqU1KtGKc4ENbBKiMzaHNu2enW5DAX9h-fdWVDk4Qk1xqo2mpR8IO4MQm9SkU2nFn8SUi84FQJm0rQa4RrsCFvPZG1jWiaxIe6dB_97PWgyZwwou80iHr30EmvyKI9zbsCoTGXAEdjr2f3zosB3ih9Q9GJCxiq6jp53OvOa4EV5vH/s1024/32131222.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="577" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_r1RmJTFPYCfHqU1KtGKc4ENbBKiMzaHNu2enW5DAX9h-fdWVDk4Qk1xqo2mpR8IO4MQm9SkU2nFn8SUi84FQJm0rQa4RrsCFvPZG1jWiaxIe6dB_97PWgyZwwou80iHr30EmvyKI9zbsCoTGXAEdjr2f3zosB3ih9Q9GJCxiq6jp53OvOa4EV5vH/w360-h640/32131222.jpg" width="360" /></a></div><br /><div>Değişik değişik fincanlara bayılıyorum. Takım takıntım sadece fincanlar için rafa kalktı diyebilirim...</div><div>El yapımı fincanlar ise favorim 💗</div><div>Oziseramik markasını da Özlemciğim yapıyor... Ve ben her yaptığına hayran olmaya devam ediyorum💗</div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqjAYZZFxqPJwjOT7ah9IEZUx4GL9W_lyS9Y7lhIkUuPExL_PfKgp8IUDt6A43Ul17EHmAR-VtsqJlFyWhfdoaN_DYEJdAmTE6IvsxwYk6uhDJX20_dCILscIru4aEsPa9h6rW2b0TtPBf15jhojOKtsGxueJ-ccVA5WA6CXlthRIJ9bg8poYnOkEN/s1024/3222.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqjAYZZFxqPJwjOT7ah9IEZUx4GL9W_lyS9Y7lhIkUuPExL_PfKgp8IUDt6A43Ul17EHmAR-VtsqJlFyWhfdoaN_DYEJdAmTE6IvsxwYk6uhDJX20_dCILscIru4aEsPa9h6rW2b0TtPBf15jhojOKtsGxueJ-ccVA5WA6CXlthRIJ9bg8poYnOkEN/w360-h640/3222.jpg" width="360" /></a></div><div><br /></div>Pazar kahvaltısı bizim eni konu birlikte kahvaltı ettiğimiz yegane gün...</div><div>Hatta kahvaltı soframızı kalabalıklaştırmaya da bayılıyoruz...</div><div>Gelsin eş dost....</div><div>Kurulalım sofraya...</div><div>Bol sohbetlisinden edelim kahvaltımızı 💗</div><div>Haftanın en kıymetli günlerinden o sebeple.</div><div><br /></div><div>Renkli, sağlıklı, heyecanlı ve şanslı bir Kasım olsun hepimize....</div><div><div><br /></div></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2951144809082047046.post-66853974347293120382022-11-02T08:49:00.001+03:002022-11-02T08:49:47.904+03:00Unutma Dersleri / Nermin Yıldırım<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4YU2QdmdCOQfyZ0uYpECt6-z_8yAwPC_yyViIh9NvtjfWw5VtBI2aBd8FMFuKYja-_dcAluryy5mOLalSwDKYWnR2g6PHBcqRIUvLXDDv2WrlCrPNO8uac0wVV6WHqlmMLlbLXVBRkNHQDZ0okKFV2TCMNdi8xoA7zRZ1CGWihO8aN-sxRgqcm_xq/s750/326542121.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4YU2QdmdCOQfyZ0uYpECt6-z_8yAwPC_yyViIh9NvtjfWw5VtBI2aBd8FMFuKYja-_dcAluryy5mOLalSwDKYWnR2g6PHBcqRIUvLXDDv2WrlCrPNO8uac0wVV6WHqlmMLlbLXVBRkNHQDZ0okKFV2TCMNdi8xoA7zRZ1CGWihO8aN-sxRgqcm_xq/w640-h640/326542121.jpg" width="640" /></a></div><br /><div><br /></div><div>Nermin Yıldırım kitaplarını okumadan önce asla yorumlarına bakmıyorum. Spoiler yememek için kenardan kenardan gitmeyi yeğliyorum ki okurken en sevdiğim şey şaşakalmak :)) Bu kitap haddinden fazla şaşmama sebep oldu benim...</div><div><br /></div><div>Unutma dersleri ismini gördüğümde hep unutan bir insanın, hatta Alzheimer hastası bir insanla yaşayan bir yakınının hikayesini okuyacağımı düşlemiştim. İsim bende öyle bir duygu uyandırmıştı ama tabii ki yanılmışım... Bildiğin unutmaya çabalayan bir kadının hikayesini okudum. Hayal kırıklığı mı tabi ki değil...</div><div><br /></div><div>Kitabımızın kahramanı Feribe öyle bir karakter ki, bazen eşek sudan gelinceye kadar dövmek istiyor insan. Bazen de alıp kucağına sarıp sarmalamak... Ne zaman kızacağım ne zaman seveceğim şaşırdığım anlar o kadar çok oldu ki...</div><div><br /></div><div>Hani sosyal medyada dönen alametifarikası varmış gibi söylenen ve hatta kopyalanan cümleler vardır. Beni eleştireceksen ilk önce benim giydiğim ayakkabıları giy bakalım, benim geçtiğim yollardan bir geç diye başlayan... Hah işte Feribe bu cümleyi söyleyebilmeyi tam olarak hak eden bir kadın... Ne sığ dediğin anda derindeki yarıklarıyla çat çat sağlı sollu geçiriyor ki ahhh cağnım kadın diye sarılası geliyor insanın. Birde kendiyle öyle güzel dalga geçiyor ki... Anlıyorsun başa çıkma yönteminin ancak bu olduğunu...</div><div><br /></div><div>Kitap da absürt yerler de yok değil tabi... Nermin Yıldırım fantezi yapmış sağ olsun :))) Arkadaş nedir o rüya merkeziydi, unutma çipiydi, acil yardım desteğiydi falan... Sanırım dramı damardan değil de azıcık soslayarak eğlenceli hale getirmek istemiş... Olmuş da aslında ama yazarı azıcık çekiştirmeden kitap yorumu mu yazılır kısmına dair bu cümlelerim :))</div><div><br /></div><div>Sonuç olarak yine çok severek okuduğum bir kitaptı... Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum... Yazarla tanışmayan pişman olur, o kadar netim bu konuda 💗</div><div><br /></div><div>Şimdiden keyifli okumalar diliyorum size :)</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><u><i><span style="color: #666666;">Olmazsa Olmaz Altıçizililerim;</span></i></u></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Güzel ama yanlış bir ihtimal, tadını yitirmiş doğrudan evladır çoğu zaman. Bir yanlışı, sırf güzel olduğu için sevebilir insan. Bir şeyi güzel bulmaksa, galiba onun kalpte yarattığı kıpırtıyla ilgili.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Aşk, kazanmayı planladığınız değil, kaybetmeyi göze aldığınız şeylerin toplamıdır.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bilmezden gelmek, kadim bir ayakta kalma yöntemidir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Aşkın yanında gurura yer olmadığını söyleyenler halt etmiş. İnsan en çok âşıksa gururna sahip çıkmak, onun nezdinde hiç değilse saygıdeğer biri olarak kalmak istiyor.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Hayatta manalar hep aynıydı, geri kalan sadece üslup meselesiydi.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Cehennemde bile yalnız olmadığınızı bilmek güzeldir. Hiçbir şey yapamazsanız ateşi paylaşırsınız.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Aceleye gelmiş tanışıklıklar, ekseriyetle aslında hiç tanışılmadığının fark edilmesiyle noktalanır. </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Mevzubahis aşk olunca, kadınların müthiş intikamcı yaratıklar olduğuna dair türlü çeşit tevatür mevcuttu. Sanırım, kırık kalplerimizi başka kalpler kırarak, hatta onları parçalayıp çiğ çiğ yiyerek onaran cadılar filan sanılıyordu. Külliyen yalan, hurafe, vesvese!</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bazı iplerin kolay koptuğunu, bazılarınınsa asla kopmadığını bilecek kadar kalmıştım hayatta. İnsanın kendine kaçacak pay bırakması, ille de bağlanacaksa bir yere, çürük ipler seçmesi gerektiğini bilecek kadar yaşamıştım.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Acayiplikler içinde sadece kendilerininkileri görmemek, insanoğlunun en acayip meziyetlerindendi.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Yas, gözyaşından olduğu kadar buruk tebessümden, kaybedilen geçmişten olduğu kadar kazanılamayacak gelecekten de besleniyor. </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bazılarımız ölemeyecek kadar korkak, hayatta kalacak kadar cesur olur.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Ve aşk, geriye saçaklarına sığınabileceğimiz huzurlu hisler bırakmadıktan sonra, yaz yağmurundan bile geçici bir şeydi. Çıkılacak uzun bir yolculukta ona zinhar güvenilemezdi.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Mutsuzluk, dünyaya yenecek bir şey olarak gelse, kuşkusuz aşure olurdu. O kadar çok bileşeni var ki... Benimkinin içinde, pek çok sevimsizliğin yanı sıra, mebzul miktarda suçluluk da mevcuttu.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Yas, bumerang kıvamında bir şeydi. Öyle atıp kaçamıyordun. Sahibinin kurtulmak içim şehir dışına götürüp bıraktığı sadık köpekler gibi koşup geri geliyordu. </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Nedense yetimhanelerle huzurevlerinin birbirine benzediğini düşünürüm hep. Birinde çocuklar, öbüründe yaşlılar. Yetişkinlerin hayatına henüz alınmamışlar ve işleri bitti diye ıskartaya çıkarılmışlar.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Beklemek çünkü, bir olmazı oldurmayı umanların safdilliğidir. Gelecekler zaten kalbinizi yormadan gelir. Bekletmek, gelmeyeceklerin işidir. Bu yüzden en çok gelmeyecek olanlar beklenir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Herkes en çok kendininkini beğendiğinden bir tek akla nazar değmezmiş derler.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Artık kimsenin gidenlerin arkasından bakacak zamanı yoktu.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Aldatmak başkasıyla sevişmekten çok, yalanlardan medet ummaktı bence. Sadakatsizlik, bedenden ziyade beyinle işlenen bir kabahatti.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Hayat öyle bir yerdi ki kendimizi güzel hissetmek için çirkinlere, iyi hissetmek için kötülere, erdemli hissetmek için ahlaksızlara ihtiyacımız vardı.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Her şeyi bildiğini sananların hiçbir şey bilmediğine ayıldığı o meşum anı yaşıyor olmalıydı ki Ses de bir süre konuşmadı. Öylece susup, havada uçuşan sözcüklerin dibe çökmesini bekledik. Söylediklerimizi, dinlediklerimizi ve onlarla değişip başkalaşan kendimizi azıcık demledik.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Başkalarına yakıştırdıklarımız, hep bizim kendi fenalıklarımızdı.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Açlık nasıl onurunu yedirtiyorsa insana, Çaresizlik de mantığını dişletiyordu.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Kalbin zamanı ile dünyanın zamanının denk düşmediği günlerden biriydi. Hoş, kalbin neyiyle dünyanın neyi denk düşüyor ki. Asıl imkânsız aşk, hayatla aramızdaki.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Bencillik arıyorsan ben sana söyleyeyim bak. Asıl bencilce olan depresyondur. Bencilcedir, çünkü sahibini ve yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. Açlar, hastalar, savaşlar, depremler, tufanlar bile önemini kaybediverir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Ama hayat böyleydi, gezegenin yarıçapı kalbinkiyle eşitti. İnsan gözü, içine bakmaktan kamaşınca dışını göremiyordu. Yüzlerce kişi sele kapılıp giderken mesela, ıslak terliğe değen çoraplarına canı sıkılıyordu. Fenaydı insan, çok fena...</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Canın nereden yanıyorsa, kıyametin orada kopuyor.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Kıymet verdiğiniz birine büyük bir yalan söylediğinizde, hele ki yalanınız itirafınızdan evvel ortaya çıkarsa, bütün savaşlarda kaybediyorsunuz. Artık ne soru sormaya ne de cevap almaya hakkınız oluyor.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Kan pompalamak filan hep bahane, kalp zaten sadece parçalanmak için vardı. </span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Ne yaparsanız yapın, ne yaşarsanız yaşayın, çocukluk hayalleriniz değişmediyse hâlâ masum sayılırsınız.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><i><span style="color: #666666;">* Benim bildiğim şu, vazgeçmek bazen sahip olduğumuz şeylerin en iyisidir. "Elimden tut yoksa düşeceğim" demiş ya Attila İlhan. Galiba kimi durumlarda o, "Elimi bırak yoksa düşeceğim" diye okunabilir. Aşk kaç kişilik bilmem ama vazgeçmek tek kişiliktir.</span></i></div><div><i><span style="color: #666666;"><br /></span></i></div><div><br /></div>oytunla hayathttp://www.blogger.com/profile/05517772596306333396noreply@blogger.com8