27 Haziran 2012

kısacık bir ara...

Ben bu filmi her izlediğimde kopuyorum :(
Issız adamın ıssız madam uyarlamasına kaptırıp gitmekteyim....

Paşam döndü Ankara'dan bu sabah..
Pek bi özleşmişiz...
Biraz hasret gidermece yapalım...

İzmir yolları çağırıyor bizi...
Sonra ver elini Kuşadası...
Eski dostlar, eskimeyen arkadaşlar...
Sabahlar olmasın diyip gelelim :))


Vahşi kaplanımla biraz tazelenelim...
Güzel anılar biriktirelim...
Şimdilik hoşçakalın...


26 Haziran 2012

MİM- Takıntılar

Sevgili dayatılanla yaşayan beni MİM lemiş :) Takıntılar demiş benim gibi takıntılı bir kadına :)) Sağolsun :)
Buyrun 40a 1 kala takıntılarıma...

Ofis masama benden habersiz oturulmasına deli olurum, hele ki bilgisayarımın başına çöküp birde değişiklik yapmışlarsa çıldırırım. Yakında dikenli tellerle çevireceğim masamı :))

Yıkadığım çamaşırda leke kalmamalı, hemde aslaaaa... Üstüste değişik yöntemlerle 3-5 kez yıkayabilme potansiyeline sahibim :) Eğer hala çıkmadıysa giyemem, giydiremem... Başka bir kullanım evresine geçer mecburen, mecburiyetten... Bizimkilerin leke çıkarıcısıyımdır, lekeli kıyafetler bize gelir :))

Lacivert ve siyahı birbirine hiç yakıştıramam... Hatta inanılmaz derecede rahatsız olurum... Bana acı çektirmek   istiyorsanız lacivert etek üstüne siyah bluz giyebilirsiniz :)








Sevdiğim bir film-dizi izlerken hemde tam ağlayacakken konsantrasyonumun bozulmasından nefret ederim... Stres atıcam bi dokunmayın işte...











Sildiğim yerlere basmayın arkadaş, takıntım var...

Yatağın sağında yatarım, yatmalıyım...

Erkekte beyaz çoraba takıntım var, lütfen giymeyin mümkünse :)

Okuduğum gazete dağılmamış olmalı, dağıldıysa okuyamam... Bu çok kötü bir durumdur aslında. Bi yerde beklemek zorundasınız, oyalanacak gazete var ama dağılmış vaziyette ve siz okuyamıyorsunuz :(

Konuşurken göz teması kurmalıyım mutlaka, gözlerini kaçıranla konuşamam, kısa keserim... Gözleeeeerrr  kalbin aynasıdııırrrr laaa laaa laaayyy :))

Hep yapılacaklar listem vardır. Takıntılıyım, liste yaparım... Ama tamamını çizmek hiç nasip olmamıştır :))

Birisi beni gıcık etmiş ve benim nutkum tutulup laf yapıştıramamışsam, gece uyuyamam... Vıdı vıdı yer bitiririm kendimi... Söylemem lazım mutlaka... Aradan seneler geçse de anını yakaladığımda yapıştırırım o lafı... Bazen kindarlığı ruhumda barındırabiliyorum :)

Koku takıntılıyım, herşeyi koklarım. Kötü tecrübeler yaşattı bu koku takıntım :)

Bi baktımda oooo epey olmuş :)) Yeter bu kadar... Bütün çamaşırlar ortaya dökülmesin....

Şimdi kime gönderelim bu MİM'i;

Anne Ayça, seni mimle tanıştıralım... Yarıştıralım takıntılarımızı kuşum ;)
Tatil Babası, blog dünyasına yeni adım attığına göre bir ilk de sana gelsin...
Bir mucizem var-Nilhan, Çok uzaklaştın sen buralardan, ısınma turları düzenleyelim sana :))
Bak bu harika; Bu mim seni açarmı bilmem ama, merak ettim takıntılarını :)
Morpuanlıpembeçorap; Bu mim seninle çok eğlenceli olacak :)
Yerden uzak; Severmisin bilemedim yanıtlamayı ama sana da göndermek istedim..

Haydi gelsin takıntılar :))

25 Haziran 2012

istatiksel durumlar

Genel olarak yazılarımı kim okur, kim gelir, kim takip eder bilirim çok uzun süredir. İlk yazmaya başladığımda çok takıntılıydım hatta bu duruma :)
Durup durup izleyici sayımı kontrol ederdim. Sonradan geçti :) Yeni olmanın verdiği bir heyecandı galiba...
Şimdilerde gelene hoşgeldin diyorum, gidenede güle güle...

Birde öylemesine arama motorlarından gelip geçenler var. Ama bazı gelişler öyle gümbür gümbür ki allah allah demeden geçemiyorum. Hatta bazen çok gülüyorum, yuhhh diyorum... Ama google amcam sağolsun kendince yapıyor bişeyler. Yaşlanıyor galiba :))

Şimdi bu gelip geçerlerin nasıl gelip geçtiklerine dair bir buket yapmaya karar verdim... Ve çok engin bilgilere ulaştım hahahaaa :)) Bundan da sizi mahrum etmiyim istedim... 
Hatta can sıkıntısından sıralama bile yaptım :))) 

1- BİSKREM; Espri için yazılan bir kelime bir numaralı yönlendirme sebebi oluşturdu :)) Hayır anlamadığım bu biskremin bi tarifi varda herkes gizli gizlimi arıyor bilemedim. Fındıklı diyeni var, eriyik diyeni var, hatta erkekli diyeni var hahahahaaa :)) Çok ciddiyim erkekli biskrem diye aratıp gelenler var hahahaaaaa :)) üzgünüm aradığınız burada değildir :))

2- GENÇ İRİSİ; Evet genç irisiyim, sende öyle isen huhuuuhuuu ne güzel :)) Ama neden bunu aratırsın inan bilemedim. Bünye olarak benzeşsek de, psikolojimiz hiç uymayacak ben buna eminim :))

3-UFAK DOKUNUŞ; Oğluuummmm, bak gittt.............. Bak, giiiitttt dedim sana...

4-CAN SIKINTISINDAN NASIL KURTULURUM; Bak ben kendime uğraşlar buluyorum, sende bulabilirsin... Beynini düşünmeye doğru zorla istersen :)) Yol gösterme konusunda acizim kusura bakma artık...

5-BEBEK KINASI; İyi bi adettir, yapabilirsin. Davet edersen hatta bende gelirim :)

6-EVİMİ BEĞENECEKMİSİNİZ; Vallahi öyle bir derdim yok :) Sen beğeniyorsan benim için sorun değil...

7-TAVAN YAPMIŞSIN; Yok annem... Tavan kim ben kim... Kendi çapımda takılıyorum... 

8-ŞÖFÖRÜDE GÜZELMİ GÜZEL; Biri güzel mi dedi :)))

9-BİR FİL ARABAYA NASIL SIĞAR; Oğlumun bu konuda evet ilginç fikirleri var ama sen onlara kanma. İkisi öne ikisi arkaya da amerikan icadı. Fillerin araba kullanmasını biliyorsa sorun yok...

10-İYİ HAFTA SONLARI; Sana da iyi hafta sonları :))

11-KENDİME TOPUZ; Ha sana ha arkadaşına, topuz demen yeterli olurdu bence...

12-AMASRA SALATASI; Hakikaten enfes, zevkini sevdim :))

13-YER BİTİRİR TEYZESİ; Hahahahaaaa :)) Bununla nereye ulaşmak istedin hakikaten anlamadım... Tekrar gelirsen merakımı gider olur mu?

14-DUVARA ÇİVİ ÇAKMAK NASIL OLUR; Haaahhhaaa, çok güzel olur :)) Google amca öğretmiştir eminim :))

15-HAYAT YİYCEM SENİ; Hayat da seni yesin :))))

16-YAZLIKTA GİDEN HAMUR İŞLERİ; Sen yap, yazlıkta hepsi gider :))

17-BEN BÖYLEMİYDİM BÖYLE OLDUM; İnan hiç bilmiyorum, bizi soracak olursan biz hep böyleydik :)

18-DİNAZORLAR NİYE OLDU; Paşam biraz büyüsün, konuyla ilgili engin bilgilerimizi paylaşacağız sizinle... Çok yakında....... Bekleyin...... Tamam mı.........

19-ORHAN GENCEBAY VE OYA AYDOĞAN'IN BİRDE KÜÇÜK KIZ VAR; Filmlerini izlemiş olabilirim ama ne demek istediğini anlamadım... Arşivlere in biraz...

Ara ara ben bunu tekrarlıyım; çok eğlendim :))
En güzelinden bir hafta sizinle olsun efeeemmmm :))






20 Haziran 2012

paşamsız günler ve gecelerde...

Hava sıcak ve ben bu havalarda grip olmayı başaranlardanım :)
Nane likörü öksürüğe kısa süreli pek bi iyi geliyor :))

Üstüne dün gece Öyle Bir Geçer Zamankinin sezon finali vurdu geçti beni... Bir kutu mendili yanıbaşıma almamla, bitirmem bir oldu galiba... Bir sezon finali de mutlu bitsin yaaaa... Ağlamaktan halim kalmadı, hoş ağlayasım da gelmiş :) Bek bi böğürdüm zira :))





Arabamın benzin deposunu delmişim, farkında değilim :) Aaaaa nasıl olmuş ki dediğimde tamircimin bir bakışı vardı ki, kendimi nerelere atayım bilemedim hhaahhhaaa :)









Kendimi koltuktan koltuğa atarak kitap okuma günlerine başladım.






Bir bölüm siyah süt,
















  Bir bölüm dukan....


  Lohusalıkla diyet karması karman çorman ruh halime çok yakıştı....

  Haaa bu arada hala diyete başlamadım, sadece psikolojimi hazırlıyorum hahaaaa :))
  O günlerde gelecek inşallah....




Zira aynen şu haldeyim ve kendisini günün karikatürü ilan ediyorum :))


 

18 Haziran 2012


Paşam eline makinayı alınca beni çekecek zannedip üstümü başımı düzeltirim hep... Pişmiş kelle gibi sırıtır poz veririm. Çeker fotoyu, baak nasıl olmuş diye elime verir ve sonuç hüsran :))
Bu foto da ben diye çekilip elime tuıtuşturulanlardan hahahaaa :)) Şimdi o manzaranın önündeki koca beden nere gitti bu biiiirrrr. Ben neden hep kanarım bu duruma bu ikiiiiii. Martı tependen uçuyor bak diye neden dalga geçtirtirim kendimle bu üüüüçççç :))
İlerleme kaydediyor fotoğraf konusunda... Harika görseller yakalıyor çoğunlukla. Ama içine ben giremiyorum nedense :)) Bu foto da Pazar günü Ayvalık'tan...
Biz fasıl, eş dost, buzlu kadeh derdindeyken oda martı yakalama derdindeydi :))

Hafta sonu fazla denize girememenin keyifsizliğini yaşıyorum bugün. Sebep işgüzar belediyeciler, politik kaprisler ve duyarsızlıkları...
Akçay'da deniz bildiğiniz foseptik kokuyordu bu hafta ve birşeyler değiştirilmezse mütemadiyyen öyle olacak. Ve bu durum yavaş yavaş Altınoluk, Ören sahillerine de yansıyacak .... 4 belediyenin ortak kullandığı arıtma tesisleri elektrik borcu sebebiyetiyle %30 kapasiteyle jeneratörle çalışıyor ve Edremit belediyesi ne yazık ki atık sularını denize boşaltıyor. Bu durum dönem dönem yaşansada kısa süreli çözümler bulunup konu kapatılıyordu şu ana kadar. Bugünlerde ise ne yazık ki çözüm yok :( Arıtma tesisine en yakın Akçay sahili olduğu için etkilenme süreci çok hızlı....
İnanılmaz bir çevre katliamı :((
Yazlıkçılar sadece konuşuyor... Çevreciler debeleniyor.... Belediyeler suçu birbirine atarak konunun vahimliğinden kurtulmaya çalışıyor.... Ama ne yazık ki Edremit körfezi kirlenmeye devam ediyor...
Bugün konunun vahimliği ile ilgili birkaç yazı kaleme alarak ulaşabildiğim bazı kurum ve ilgili bakanlıklara fax çektim. Mail atmaya devam ediyorum. İğneyle kuyu kazmak benimki ama belki de birçok kişinin elinde şu anda iğne var ve hep birlikte kazıyoruz... Öyle olduğuna inanmak istiyorum...

Şimdilik bizden bu kadar...
İyi haftalar hepinize....

15 Haziran 2012

getti de gettiiii :((

İnternet alışverişlerine şu ana kadar bayılıyordum. İki tıkla pat paket geliveriyor ya ayağına, değmeyin keyfime :))
Amaaaaa;
Çok severek aldığım hatta üzerine hayaller bile kurduğum crocslarım büyük geldi üüüüühhüüüüü :((
Hatta işi gücü bırakıp paket geldiği anda ayakkabı tamircisinin yolunu tuttum, küçültme imkanı varmı diye...
Ama 1 parmak büyük gelen şey küçülür mü? Küçülmeeeezzzzzzzzz!!!!!!!!
Şimdi vedalaşmaya hazırlanıyorum kendileriyle, zira geri iade edilecek...
Ama ben seni çok sevmiştim yaaaaaaaaaaaa.....
Şu güzelliğe bakar mısınız lütfen...
Üüühhüüüüüüü :(
Biraz depresif anlar yaşıyım ben bari...
Hepinize iyi hafta sonları bu arada....

14 Haziran 2012

sinemayla ne zaman tanıştım ki ben? ya oğlum?

Bugün birden bire bu konu aklıma geldi. Aslında dün seyrettiğim filmin ardındaki sabah izi galiba :)

Aslında daha çok tiyatro severim. Sinemaya gitmeden seneler önce tiyatroyla tanışmışlığım vardır benim. Ankara çocuğu olmamdan dolayı galiba.  Annem, sultanım sık sık çocuk tiyatrolarına götürürdü beni. Çoğunu hayal meyal hatırlıyorum :)

Sinema konusu ise zannedersem ilkokul 3. sınıfa denk gelir. O dönemlerde babamın görevi gereği  Malatya'daydık. Çok iyi hatırlıyorum beni sinemaya götürün diye yalvardığımı :) Ama o dönemlerde Malatya'da tek sinema var ve sadece erkekler gidiyor. Babam çok zorlanmıştı beni sinemaya götürürken :) Çok iyi hatırlıyorum :) Uzun süre bana göre film gelmesini beklemişti hatta... Sonra benim çığrışlarıma dayanamayarak biz sinemanın yolunu tutmuştuk :)

Hangi filme gittiğimizi inanın hatırlamıyorum :) Oya Aydoğan'ın bir filmiydi ama hahahaaaa :)) Jönde muhtemelen çok emin olmamakla birlikte Orhan Gencebay'dı. Oya ablamızı neden bu kadar net hatırlıyorum meselesine gelince basma eteğiyle yakışmayan kasaba kızı halleri olabilir belki :))
Babacığımı nasılda zor bir hale sokmuşum şimdi şimdi anlıyorum. Kıyamam bana beğendinmi diye bile soramamıştı :) 4 senelik Malatya hayatımız boyunca bir daha sinema eylemini gerçekleştirmedik zaten :))))
Sonradan video eylemlerimiz başlamıştır zaten :)) Oda ayrı bir konudur zaten...

Ben dönem itibarı ile ilkokul yıllarında sinemayla tanışırken paşam 3 yaşlarındaydı ilk deneyimini yaşadığında. Babasıyla "ARI" filmine gitmişlerdi. Aralık 2007 diye not düşüyüm hemen buraya :) Ben yan salonda annişimle Kabadayı filmini izlerken en silahlı sahnelerde anne diye yanıma gelmişti hahaaaa :) Çıksam film yarıda kalacak, kalsam ona nasıl izleteceğim. Derken tüm bencilliğimle (kabul ediyorum) paşa paşa 2. yarıyı büyük zevkle izledik hahhaaaa :)) Acaba ileride birgün oda annem bana Şener-Kenan izletmişti der mi bak bilemedim şimdi :)) Neyse anlatacak bir yol buluruz :)) Yada burayı okur, öğrenir hahahaa :))

Bu arada dün ben ne izledim.
"Benjamin Button"
3. tekrarım ama ben yine keyifle, hiç izlememişçesine izledim. Sindire sindire...
Daisy'nin gece yarısı bale figürlerindeki 20 li yaş çılgınlığını yine hayranlıkla izledim...
Hala izlemeyen olduğunu zannetmiyorum ama varsa şayet izleyin... Yaşamın tersine akışındaki çırpınışların ahengini görün mutlaka...

Bugünlük gevezelik bu kadar yeter, şimdi iş zamanı :)



13 Haziran 2012

buz gibi getirseler şimdi...


Sıcaktan kavrulduğum şu anlarda şöyle buz gibi bir karpuz olsa nasıl şahane olurdu :)
Bizim kızlara yapmıştım geçenlerde. Yapımı pek basit, sunumu şık...
Denemek isteyene burdan efemmmm :))

12 Haziran 2012

garip haller


Okullar tatil ve paşa artık yazlıkta...
Bu hafta sonu onları bırakıp geldim. Anneliğim hafta sonu boyutuna geçmiş bulunmakta :(
2 günden beri bocalıyorum paşamsız, bugün kendime geleceğim inşallah...

Hayat karman çorman devam etmekte...
An gelip bir bebek haberiyle deli gibi sevinirken, dakikalar sonra yinelenen illet bir hastalık haberi ruhumu altüst ediveriyor... Ne diyeceğimi bilemeden kalakalıyorum öylece...

Ağlasam, ağlayamıyorum... Bu gibi durumlarda ağlamamak=güçlülük denklemi yükleniyor omuzlarıma... Güçlü ol, güç ver sevdiklerine...

Dün gece babacığım geldi rüyama... Elimi tuttu sıkıca... Gel dedi bak sana ne göstereceğim... Çok büyük bir orkestra penceremin önünde... Smokinli adamlar...
En sevdiği şarkıyı fısıldadı kulağıma...
Omzuna yasladım başımı...
Şarkı bitti... Selvi boynunu büktü dedi...
O giderken ben yine kalakaldım arkasında...

Sabah yanına gittim... Oturdum başucuna... Dinlendim, dinledim....
Selvi neden boynunu büktü bilemedim :(

8 Haziran 2012

Neşe' li haller...

Dönem dönem saçlarımla bir savaş haline girerim. İşte şu zaman diliminde de aynı durumdayım. Verdiğim bu savaştan nedense galibiyet çığlıkları ile de çıkamıyorum
:(

Yine bugün o çığlıkları atabilirmiyim acaba diye sabahın seyrinde kuaförümün yolunu tuttum. Ama ne mümkün. Yağlandım, ballandım ve hiçbir değişikliğe maruz kalamadan ayrıldım o müstesna dükkandan...

İzmirden döndüğümden bu yana aynı kuaföre giderim ben, rahat 15 senesi var galiba... İlk müşterilerindenim hatta.. Çenesi ve makası kuvvetli bir kadındır Neşe. Garip bir çekim kuvveti vardır. Biraz da çatlaktır hatta :) Yoksa nasıl dayanırım ben o kaprislere :)

Saçımı kestireceksem şayet Neşe'nin ruh halini bilmem lazım mesela... Mutlu mu, kızgın mı, aksi mi ? Depresif mi? Eğer mutlu ve olağan durumlardaysa gönül rahatlığı ile oturur saçlarımı ellerine teslim ederim. Ama yok değilse kahve içmeye uğramıştım der tırıs tırıs çıkarım yanından... Mazallah yolunmuş kaz haline çok bürünmüşümdür yanlış anlar neticesinde :))

Birde sadakate çok önem verir. Eğer ufak bir kesim hissettiyse saçında yalan söylemiyorum en az 1 ay meletir seni. Onu yapmaz, bunu yapmaz... Git oraya kestir der. Fön seni maymun ediyor der :) Saça iki makina tutar gönderir ve kasada avuç avuç para ödetir sana. Cezalandırır resmen :))

Kaşına falan cımbızın ucunu değdiremezsin, anlar :) Nasıl bir hafızadır anlamam hala, kaş sıramı bilir milimetrik.  Dedim ya sıkıysa dokundur bir başkasına, yada kendin hallet... Günlerce seni yamuk kaşla gezdirir allahıma :))

Ama bazı anlar vardır ki, Neşe kötüyüm de, otur önüne... Bilir, anlar halini... Sormaz bişey... Senin dudaklarına gülümseme yerleşinceye kadar baştan aşağı bakım yapar sana... Sanki beynini okumuşcasına ne istiyorsan bilir. Ayaklarına kadar masajını yapar, kuş gibi olursun... Kasada da komik bi rakam öder çıkarsın :)

Kendileri ile yaklaşık 1 aydır savaş halindeyiz. Beyazlarım çıktı Neşe diyorum, boya şu saçları. Olmaz diyor... Balyaj at... Olmaz diyor. Üşenmedi geçenlerde tek tek beyazlarımı kesti dibinden dibinden, sırf boyamamak için :) Bugün kes şu saçları dedim... Toparlıyım dedi... Yok dedim kısacık kes, hatta erkek gibi dedim. Birde kızıl yap dedim... Kayışı kopardı, gülmekten... Neymiş efendim ani ruh değişikliklerime kendini alet edemezmiş  :)) Bak yapmazsan Murata gidicem dedim (1 numaralı rakibidir Muratda). Hele bi git bu dükkana ayağını sokamazsın dedi... İnatlaştık deli gibi, sonra anaç anaç oturttu koltuğa, saçımı kesermiş gibi yaptı. Bu saça kışa bakır atalım dedi... Alladı, pulladı... Akşama uğra yanıma dedi, gönderdi...
Kontrol edecek beni iyileşmiyim diye biliyorum :)) Bide fal patlattıracak önceden donatıp kızı hahaaaa :))

Bu gazda bana 1 ay yetecek hahahaaaa :))

Hepinize mutlu hafta sonları....

7 Haziran 2012

tarz nasıl olunur bilen var mı?


Çocuklarla felekten bir gece nasıl geçirilir tabiki güzel oyun alanı olan bir cafede :))
Anne Ayçamla bizde öyle yaptık..
Bizimkilerin neşesi ve keyfi pek bi yerindeydi...
Tabi bizimde...
Taaa ayrılış sahnemize kadar..
Arabada yastık savaşı sonucu canı acıyan tarko benim paşaya küs indi arabadan...
Kendini affettirmeden eve dönen paşada bana cazzz yaptı tabii :)
Binbir laf...
Ben daha konuşacaktım...
Ben yanlışlıkla olduğunu anlatacaktım...
Hem sen neden hızlı sürdün arabayı...
Kahve içmeye gel demişti ayça teyze, neden çıkmadık ki yukarı vs vs...
O bitti başladı erken ergen tripleri...
-Anneee tarkan tarz olmuş dimi...
-Nasıl yani annecim...
-Hani küpe takmış ya...
-Evet annecim çok yakışmış...
-Ben de tarz olmak istiyorum...
-Hmmmm pekiii :)) Yoksa sende mi küpe takmak istiyorsun?
-Yok bana göre değil o..
-Hmmmm ama neden ?
-İğneyle delmişler kulağını yaaaa...
-İğne olmasa düşünebilirsin yani :)))
-Hıı hııı ama ben başka bişey yapmak istiyorum...
-Tamam yapalım annecim...
-Kuyruk bırakıcam bende anne...
-Kuyruk mu :))
-Evet saçımın arkasına kocaman kuyruk yapıcam...
-:)))))))))))))))))))))
-Yaaaaaaaaaaaaaaaa!!!!!!!
-Tamam annecim okullar kapanacak, saçına kuyruk yapalım, hatta saç ekletelim sana hahaaa :))

Biz şimdi kuyruk derdindeyiz...
Hatta abartıp ucuna boncuk bile takarız biz :))
Çılgın annelerin, çılgın çocukları :))

6 Haziran 2012


Bir önceki posttan kaplumbağa pasta çok beğenildiği için tarifini yazmak şart oldu dedim ve hemen tarifi şıptırtıyım dedim...
2 günden beri de işler pek bi yoğun ve renksiz olduğundan en azından blogum renklensin düşüncesi de ağır bastı tabi :)
Çokda basit bir yapımı var üstelik, yaz ayları için çok uygun...

Malzemeler;

*2 paket dankek rulo pasta
*1 lt süt
*3 kahve fincanı un
*2,5 kahve fincanı şeker
*1 paket vanilya
*2 yemek kaşığı labne
*1 paket petibör bisküvi yada bebe bisküvisi (ben bebe bisküvisi kullandım)
*2 adet muz
*2 adet kivi

Süt, şeker ve unu karıştırarak muhallebisini pişirdim ilk önce. Ocaktan aldıktan sonra vanilyayı ekleyip mikserle karıştırdım biraz. Soğumaya bıraktım..
Bu arada dankek rulo pastayı bir parmak eninde dilimledim. Derin bir kasenin içini streç film ile kaplayıp kasenin kenarlarına dilimleri dizdim.
Muhallebi biraz ılıyınca labneyi ekleyip tekrar mikserle karıştırdım ve biraz daha soğuması için bekledim.
Daha sonra içine kırılmış bebe bisküvilerini ve dilimlediğim muzları ekleyip karıştırdım. Bu karışımı kaseye dizdiğim dankek dilimlerini bozmadan içine boşalttım. en üstede kalan dilimleri dizdim. Böylece muhallebinin hepsini pasta dilimleriyle kaplamış oldum. Üzerini streç film ile kaplayıp buzluğa attım.
Ertesi gün misafirlerim gelmeden 1 saat önce buzluktan çıkartıp tabağa ters çevirdim. Kivi ile baş ve ayak kısımlarını yaptım ve servise hazırdır pastamız :)

Paşam hayvanlarla ilgili herşeyi çok sevdiği için herşeyi böyle hayvanlara benzetiyoruz biz :))
Dondurma kıvamında, buz gibi bir tatlı oluyor.
Afiyet olsun şimdiden...

Ben yine koşturmaya gidiyorum.... Çook işim var çoookkk...

4 Haziran 2012

pazartesi sen niye geldin ....

Hafta sonunun ardından pazartesi sendromu yaşıyorum fena halde..
İşler bana bakıyor, ben işlere...
Bi nevi öküz/tren ilişkisi kurduk kendileriyle :)
Şu yazıyı hazırlıyım savulun ben geldim diyeceğim inşallah....


Cuma günü paşamın sınıf pikniği vardı. Hep birlikte stres atmaya gittiler...
Gidemeyeceğimi uygun bir dille anlatmama rağmen paşam herkese ben sahipsiz kaldım, bana piknikte sahip çıkarmısınız acitasyonunu duyunca işlere kısa bir ara verip koştura koştura gittim yanlarına...
Zannettim ki çocuğum beni çok özlemiş, bensiz kendini eksik hissedecekmiş...
Ama nerdeeeeeeeee :))


O kendini kaptırmış topun peşine, geldiğimi bile fark etmedi :)
Hatta gittiğimde kendilerini bu halde eciş bücüş buldum.
Topun eğlencesi, tuvalet eyleminin vahimliğini aşmış durumda...
Anne görevimi yerine getirip, tuvalet eylemini gerçekleştirttim kendilerine ve koştura koştura yine işlerin başına döndüm :)
Paşamın acitasyonlarıyla duygusal bir bağ kurmamam gerektiğini an itibariyle öğrendim :))




Cumartesi akşamı bizim kızlar bu sefer bendeydi...
Yine kahkahalar gırla gitti... Çocuklarla en çok gürültüyü kim çıkartacak yarışması yaptık hatta...
Gecenin ilerleyen dakikalarında apartmandan gelen bağırtı seslerine ve kapı çarpmalara ilk apartman toplantısında bomba gibi laflarımı dizdim, beklemeye aldım kendimi :))
Hayatınızın hatasını yaptınız komşular, farkında değilsiniz...


VEEEE KARPUZ KABUĞUNU DÜŞÜRDÜK DENİZE BİZZZZ :))

Kış ona o kadar uzun geldi ki bildiği herşeyi unuttuğunu düşünmüştü. Bol bol unutmamışım yüzmeyi diye bağırdı durdu :)) 


Ben ise hayatı unutup, sefam olsun nidalarındaydım....
Ama çabuk bitti işte...

Şimdi ben biriken işlere savulun ben geldim demeye gidiyorum...
En güneşlisinden bir hafta sizinle olsun....