31 Ekim 2017

Kültür Sanat Mevsimi - 2017 / #5


Bu hafta  sonu etkinlikleri kontrol ederken yegane ticari sinemamıza bu filmin geldiğini gördüm ve sıcağı sıcağına uçtum sinemaya. Her filmi sinemada izleme şansım olmuyor çünkü... Ne kadar mutlu olduğumu tahmin etmişsinizdir :)


AYLA (2017)

Güney Kore Savaşı'nı hepimiz az ya da çok biliyoruz....
50'li yıllarda akın akın bizimle hiç alakası olmayan bir memlekete askerlerimizi Amerika'ya desteğe yolladık.  Çok da şehit verdik maalesef :( Nato üyeliğimizin onaylanmasından az önce hem de... Bilmem anlatabildim mi ne demek istediğimi... Tabi ki filmi bu minvalde izlemedim ama burada da bir not olarak dursun istedim sadece...

Biz geçelim filmimize...

Filmimiz bu savaşa görevli olarak gönderilen Süleyman Dilbirliği astsubayın gerçek yaşam hikayesinden yola çıkılarak senaryolaştırılmış. Gençlik yıllarına İsmail Hacıoğlu, yaşlılık yıllarına Çetin Tekindor hayat vermiş ki oyunculukları hakkında kötü söz söyleyen taş olur... Yaşamışlar sanki de diyebilirim...

Filmimizin diğer kahramanı küçük kızımız Güney Kore'li Ayla (Kim Seol)  ise  ayrı bir konu... Bir çocuk oyunculuk konusunda nasıl bu kadar başarılı olabilir, duyguları bu kadar hissettirebilir bazen aklım almıyor benim... Aslında bunu sadece Kim Seol için söylemiyorum bir çok filmde çocuk oyuncularla ilgili bunu düşünmüşümdür. Biz koca koca insanlar bile bazen iki gözümüzü aynı hizaya sokamazken bu çocuklar milyonları alıp götürüyorlar rolleri ile... Sadece yetenek midir söz konusu olan yoksa başka etkenler var mıdır, benim için tamamen soru işareti bu konu...

Astsubay Süleyman kendisine gelen görev ile İskenderun'dan yine arkadaşı Ali (Ali Atay) ve çeşitli memleketlerden birçok asker ile birlikte Güney Kore'ye doğru yola çıkıyor.  Yolculukları çok uzun, 2 ay gibi süren bir gemi yolculuğu...

Karargaha vardıklarında her ne kadar geri planda oldukları söylense de savaşın tam ortasında gibiler...  Ulak olarak gönderildikleri bir yolculuk esnasında ise kadınlı erkekli katledilen insanların arasında tek başına küçük kızı bulurlar ve yanlarına alırlar ve Süleyman kızı orada bulunduğu süreç içerisinde sahiplenir. Ayla ismini koydukları küçük kızla duygusal bir bağ oluştururlar... Filmimiz bu merkezde ilerliyor... Kore'den ayrılırken Süleyman kızı yanında götürmek istese de maalesef başarılı olamaz... Her ikisini de zor zamanlar beklemektedir ne yazık ki...

Askeri bir ortamda küçük bir kızla ilişkileri insanın içini ısıtıyor ve yer yer de gülümsemenizi, hatta gülmenizi sağlıyor. Ben Ayla'ya film boyunca baaa-yııll-dıımm ♥ İnanılmaz güzeldi..

Görüntü kalitesi olarak da oldukça iyiydi, bazen zaman donsa keşke dediğim sahneler vardı...

Ali astsubay filme ayrı bir renk katmıştı, bu filmden sonra Marilyn Monroe milli yengemiz ilan edilebilir demedi demeyin :)))

Sadık (Caner Kurtaran) , Pepe Muharrem (Ali Barkın), Üsteğmen Mesut (Murat Yıldırım), Ali astsubay ve Süleyman astsubayın aralarındaki ilişki birbirinden farklı insanların ne kadar da tamamlayıcı olduklarının bir göstergesi gibiydi... Renklerin birlikteliği mükemmel sonuçlar çıkartabiliyor, bunu bir kez daha gösteriyorlar. En azından bana ;)

Bu filmle birlikte Ankara Marşı artık ayrı bir anlam taşımaya başladı benim için... Ankara, Ankara, güzel Ankara... Seni görmek ister her bahtı kara 🎶🎶🎶

Filmin bitiminde jenerik akmaya başlayınca sakın yerinizden kalkmayın, Süleyman ve Ayla'nın gerçek resimlerinden bir derleme çıkıyor karşımıza ki inanılmaz duygulandırıyor... Film film olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünüyor...

Filme mutlaka mendillerinizi hazırlayıp gitmenizi tavsiye ediyorum çünkü ben asla ağlamam diyenlerin bile gözlerini sulandırdığını söyleyebilirim. Tecrübe ile sabittir :) Bu arada hemen ufak bir not düşeyim bu konudaki hissiyatımla ilgili; bazı sahneler özellikle daha fazla duygusallaştırılmış sanki. Filmin bütününe bakıldığında çok sırıtmasa da yer yer ama böyle de yapılmaz ki diye burnumu çektiğim sahneler vardı....

Sonuç olarak ben bu filmi ÇOOOOOKKKK SEEEEVVDDDDİİMMM efenim, mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum... Politik düşüncelerinizi bir kenara bırakın Süleyman ve Ayla ilişkisine yoğunlaşın derim naçizane... Oscar kırmızı halısından geçer mi geçmez mi bilmiyorum ama gönlümün kırmızı halısından geçtiği kesin ;)

Kendinize iyi bakın efenin ♥






30 Ekim 2017

Bir hafta sonunun ardından...


Evdeki işlerin büyük kısmı bitti şükür :)
Bir kaç fazlalık kaldı gözüme batan sadece...  Onları da letgo da satmayı deneyeceğim, satılırsa şahane olur...
Bu yaz yazlıktaki bir kaç fazlalık eşyayı satmayı başarmıştım, belki yine olur...

Tüm hafta 29 Ekim etkinliklerinin izini sürdüm, ama maalesef :(
Pazar günü Cumhuriyet yürüyüşü bekleniyordu, valilik OHAL kapsamında riskli gördüğü için izin vermemiş. Ağzım dolu dolu küfrettim... Şu milletin, elinde bayraklarla, sevinçle, gururla yürümesinden bile korkuyorlar.. Minik bir resepsiyonla hallettiler kendilerince kutlamayı :/

Şükür ki Oytun'un okulunda tören vardı, koroda görevliydi aynı zamanda da. Öğleden sonra koştura koştura oraya gittik. Güzel bir kutlamaydı.. Coşkuyla çocuklara katılıp marşlarımızı söyledik, yer yer duygulandık...

Bir de sinemaya gittim; Ayla'ya... Bilahare anlatacağım o filmi size...  Malum bugün Pazartesi, , işler beni bekler 😐

Haftalık listemi de bırakayım ve ben kaçayım...

Mutlu haftalar dostlar ♥



1- Geçen hafta hanene eksi yazıldı Şebo... Geçen haftadan kalan işleri tamamla ; Dr. randevu - Zeynep bebek - gezi fotoları...
2- Letgoda satılacakları hallet bu hafta..
3- Ay sonu hesapları kapatılacak, geciktirme..
4- Süt arayışına geç, belki yine bulursun iyi bir sütçü... Sormak lazım bir kaç kişiye..
5- Banka işleri var yine 😒





26 Ekim 2017

Kültür Sanat Mevsimi - 2017 / #4


Etkinliğimizin bir maddesinde bir TV yada internet dizisi izle olunca bu yazı da şart oldu... Kısa kısa bir şeyler geveleyeceğim işte :))

Bu sene henüz TV yasağına başlamadım. Malum dolap düzenlemece, ütü, çamaşır, fazlalıklardan kurtulma ayı ilan ettiğim için Ekim ayını, TV her daim zaplanmakta bizim evde şimdilerde. Dolayısı ile bu aralar her dizi ile ilgili bir fikrim oluştu. Şu dolap düzenlemeceler bitsin ilk işim bir iki dizi belirleyip geri kalan zamanda TV açmamak olacak. Geçen sene bunu çok güzel uygulamıştım ve o zaman öldürme kutusuna takılmayınca bir sürü zamanım kalmıştı kendime ayıracak.

Başlayalım o zaman diziler hakkındaki gıybetimize;


Dün akşam final yaptı ve peşpeşe evlilik teklifleri, duygusal replikleri ile son dönemdeki saçmalamalarını tatlıya bağladı...
Bak ben size söyleyeyim bu diziler hortlattı abuk subuk evlenme tekliflerini. Geçen internette gezinirken rastladım bir tanesine muhteşem evlilik teklifi diye. Çift yemek yiyor bir restorantta, polisler basıyor çocuğu tutukluyorlar. Kız salya sümük... Bir sürü aksiyon dolu laf, çocuğu götürüyorlar. Kız ben de geleceğim, götürmeyin diye ağlıyor... Oğlan ağır abi havalarında sen kal bir şey olmaz bana diyor. Kızı uzun süre ağlattıktan sonra evlenme teklifi ediyor :) Pehhhhh... Uzak dur kızım dedim ama laftan anlamadı kız işte :))))

Bak abuk evlenme teklifi diyince başka bir dizi geldi aklıma...


Polisiye bir dizi başladı, galiba bu haftaydı ilk bölümü... Bölük pörçük izledim ama diziden aklımda kalan iki şey var...

Şşşşşş şşşşşşşş diye bir müziği var yeminle evde kim var diye sağıma soluma bakınmama sebep oldu :) Böyle psikopat müzik mi olur yahu :)))
Diğer aklımda kalan şey ise yaptıkları evlenme teklifi... Polis bir çiftimiz var, emniyetteler. Biri tutuklanmış getiriliyor ve adam birdenbire polislerden kurtulup silahı çocuğun şakağına dayayıp ele geçiriyor. Silahlar havada, ölür bak diye söylemler. Silahı bırak, teslim ol gerilimleri. Tövbe yarabbim :)) Sonuç meğerse kıza evlenme teklif edecekmiş... Milletin aklına karpuz kabuğunu soktunuz, aferin size... Yakında görürüz böyle bir sahne ana haber bültenlerinde :))


Savcılar imza toplayıp bu diziyi kaldırtmalılar :))) Anam nasıl bir savcı bu.. Her işte parmağı var, tam yüz karası... Meryem de tam bir saf :))) Çekirge kaçıncı seferdir sıçrıyor ama yakalanmıyor. Atasözümüze ihanet ediyorlar, olmuyor böyle ama :))

Bu arada Açelya Topaloğlu'nu şirin kız rollerinde görmeye alışmışım, bu dizideki entrikacı halini çok oturtamadım...


Bu diziden çok ümitliydim bak...
İçerde dizisine alternatif olarak düşünmüştüm. Onun kadar iyi değil ama şimdilik takip ediyorum...
Pazartesi gününe başka bir alternatif yaratamazsam, kendisi ütü dizisi olarak bu sene kayıtlara geçecek....
Malum pazar çamaşır, pazartesi ütü :)))
Songül Öden ve Dolunay Soysert'i seviyorum, bu da geçerli bir sebep tabiki diziyi izlememde :))


Oldukça iyi kadrosu var gördüğünüz üzere... Enerjik olması tercih sebebi...
Big Little Lies dizisini anlatmıştım geçenlerde size, tam uyarlama demeyelim ama dizinin senaryo grubu oldukça esinlenmiş bu diziden :))) Yorulmaya ne hacet zaten :))

Başlangıç ve ilerleme örgüsü tıpkısının aynısı... Karakterlerimiz değişmiş, daha Türk yapısına uygun ilgi çekecek karakterler yaratılmış... İhanet, kıskançlık gibi öğeler yerleştirilerek damak tadımıza uygun hale getirilmiş de diyebiliriz :)))

Bu kadar laf ettim ama bu diziyi izlerim ben :)) Ya ütüyü salıya alacağım, kayıtdışını afaroz edeceğim ya da iş yerinde internetten boş zamanlarımda izleyeceğim... Formüle edeceğiz artık :)))

Bu arada Bade İşçil'e ne olmuş öyle gördünüz mü? Kadın tam iskeletor olmuş :/ Bir dirhem et bin ayıp örter lafını duymamış galiba benim gibi ahahahaaaa :))))


İbrahim Çelikkol yine karizmatik soğuk bakışlarıyla ekranlara döndü, bir de bol adaleli vücuduyla :)))
Oldukça psikopat, bol entrikalı... İzler miyim bilemiyorum ama ağdalı bir süreç çıkartmazlarsa ortaya belki bir şans verebilirim. Bakacağız :))) Pazartesi alternatiflerimden olur kendileri :)

Bu arada Birce Akalay nasıl güzel bir kadındır öyle ♥


Hastasıyım dedeeeeeeee :)))))
Evet bu diziyi kaçırmıyorum... Esmaratora bayılıyorum bu bir... Aslı Enver hem kulağımı şenlendiriyor hem gönlümü bu ikiii... Teyze Senem beni kopartıyor bu da üççççç....

Özcan Deniz için yok botoks dedik, yok saçlarını boyuyor dedik, yok saçları kalıp ne yapıyor dedik, adam zamanın kırosuydu da dedik ama itiraf etmem gerekirse son zamanlarda her dizisini, her filmini zevkle izliyorum :) Arap atı gibi sonradan açılanlardan :))

Gerçek yaşam hikayesinden uyarlama olan bu diziyi kimin hayatı diye çok merak ettim. Bir ara Bursa-otobüs denkleminden giderek Kamil Koç ailesinden biri mi acaba bile dedim. Ama değilmiş. Bir rivayete göre, zengin tekstilci bir iş adamı ile Beyaz Kelebekler solisti Ülkü Üst Sarpkan'ın hayatı olduğu söyleniyor ama henüz resmi bir açıklama yok :)



Ahhh Fikriiii ahhhh... Kımıl zararlısı gibi bir baba... Ama tam evlere şenlik....
Baba Fikri sebebiyetiyle arada sırada göz gezdirdiğim dizilerden olur kendisi...
Hazal Kaya mahalle kızı rollerine artık oturdu bence... Yalnız geçenlerde bir dergiye poz vermiş, nasıl bir shoplama yapıldıysa gitmiş bizim Hazal gelmiş afeti devran Hazal :)) Ayarlarımızla oynamayın rici edeceğim :))

Bu kadar yazabildiğime göre dizi konusunda bu sene hakikaten çok kültür şıptırmışım kendime :))) Gün kısıtlaması koyunca birçoğu elenip 2 yada en fazla 3 tanesi kalır bunların... Bakalım piyango hangi dizilere vuracak :)

Öpüldünüz, sevildiniz, çokça da kucaklandınız efenim ♥




25 Ekim 2017

Bitirgen / Figen Şakacı



Figen Şakacı'nın Pala Hayriye kitabını okumak istiyordum aslında ama kitabın bir üçleme olduğunu öğrendikten sonra ilk kitabı Bitirgen'i aldım hemen... İncecik, hepi topu 99 sayfa nasıl olsa hemen bitiririm dedim... Kafamda planladığım şeyleri hayata geçirmek konusunda zayıfım ben işte...

Bu kitaba tam 3 defa başladım, belli bir yerine gelince hop bir şeyler çıktı elime alamadım ve ben ne okuduğumu unuttum. Koptum kitaptan. Şükür ki üçüncü denemede sonuçlandı :)


Çok basit dilli bir kitap aslında Bitirgen... Çabucak okunuyor, yormuyor... Hatta bir kaç bölüm hariç çıtır çerez olduğunu bile söyleyebilirim.

80 'lerde  geçen bir hikaye... Bitirgen çocukluk anılarını daha doğrusu büyüme hikayesini günlüğüne anlatıyor... Sevdiklerini, sevmediklerini, ilk aşkını, kardeş kavgalarını, ölmesini istediklerini... Kısaca her şeyi...

Anlattıkları ile anılar canlanıyor hatta... Güdümlü anne terliğini anımsıyorsunuz bir anda ve içiniz ısınıveriyor :)

Babacı bir kız çocuğu olarak bitirgenin  babasına olan büyük sevgisini okumak keyifliydi mesela...

" Babama bitirgen ne demek diye sordum; meğer küçük ve şeker gibi tatlı kayısıymış. Ben de küçük ve şeker olduğum için onun Bitirgeniymişim." diye anlatıyor babasının kendisine seslenişini...

"Sinir oluyorum, ne zaman sana yazmaya başlasam, babam bağırıyor içerden lambayı kapat, boşa elektrik harcama diye. Zaten o demezse, abim zırlar başımda, kapat şunu ya, yarın erken kalkacağım, gözüme giriyor diye. İyi de ben böyle nasıl yazar olacağım, bak yine bağırıyorlar! Bugünlerde hiç benimle ilgilenmiyorsun Allahım, darılıyorum bak söyleyeyim"  Size de aşina geldi bu sözler değil mi... O gece söndürülmesi gereken lambalar yüzünden kaç çocuğun ilham perisi kaçtı kimbilir :)))

İşte tüm bu sebepler kitabın sevdiğim özellikleriydi...

Bitirgen ergenimizin cinsellikle ilgili olan tavrı ve annenin çokça argo tarzı sevmediklerimdendi... 19 Mayıs törenlerine olan bakış açısı da bana göre lüzumsuz ve olmaması gereken şeyler arasındaydı... Tamam bir şeylerin üzerine parmak basacaksın da bunu keşke o törenlerin üzerinden yapmasaydın dedim içimden okurken.

12 Eylül dönemine ufak bir selam çakışı sevdiklerimdendi yine... Kibarca, tam da bir çocuğun gözünden ancak böyle güzel aktarılabilirdi;
" Bu Evren denilen adam benim Müjde ablama gitmemi de yasaklayacak değil herhalde." 

Ama kitabın en güzel kısmı son bölümüydü..."Tıpkı Kabuk" ve "Ceviz Oynamaya Geldim Yoktun" bölümlerinde annesine ve babasına seslenişi çok duygusal, bağlayıcı, kitabın diğer anlatım dilinden çok farklı ve vurucuydu... Belki de bir sonraki kitabına hazırlanış metinleriydi bilemiyorum. 2. kitabına başlayınca bunu göreceğim...

Bu arada üçlemenin diğer kitapları; Pala Hayriye ve Hayriye Hanım'ı Kim Çaldı...  Okunacaklar listemde misafir olmaya devam ediyorlar kendileri :)

Bu kitapla ilgili hissiyatım bundan ibarettir efenim.  Okuyup okumama kararı tamamen sizin keyfinize bırakılmıştır anlayacağınız üzere. Serinin diğer kitaplarını bitirince belki hissiyatım değişebilir :)

Keyifli okumalarınız olsun ♥


Diğer altı çizililer;

* Günlük tutmak insanın her gününün hesabını kendi kendine vermesi demekmiş. 

* Çünkü eğer sevdiklerimizi yakından tanıyamazsak, sevgimizi tam olarak gösteremeyiz.

* Mağrur duruşundaki kibrin hoşuma gidiyordu, yalan yok. Ama kendini teslim etmeme inadına içerliyordum. Kafana vura vura içindeki o akça pakçalığa ulaşmaya çalışmak hoyratlıktan değil, merakımızdandı sana.




23 Ekim 2017

haftalık manifesto...


Bu hafta listemdeki maddelerin hepsini gerçekleştirdim, biri hariç;

Oytun efendiyle haftalık çalışma programını hazırlayamadık... Sebep bana göre yok ama ona göre çok... İlk hafta uzlaşamadık. Her akşama 2 saat TV, 1 saat ödev koyunca veto yedi... Benim tekliflerimi de o kabul etmedi...

2. hafta ise tutturdu ben rehberlik öğretmenimle program yapacağım diye.. Peki deyip beklemeye aldım kendimi... Sonuç tabi yok :) Bizimki uyanıklık peşinde anladığım kadarıyla.

Cumartesi rehberlik öğretmeni aradı, kibar bir dille Şebnem hanım her gün geç mi gidiyorsunuz eve, çok mu çalışıyorsunuz dedi. Büyük bir şaşkınlıkla yoooo, bu da nereden çıktı demişim :) Oytun'la program yapmakta zorlanıyoruz, yatış saatim 9:30 eve de geç gidiyoruz vaktim kalmıyor diyormuş benim paşam... Çok güldüm :)))

Evet eve okuldan hemen çıkışta gitmiyoruz, Oytun saat 5:30 gibi benim yanıma geliyor ve 1 saat benim yanımda kalıyor bu doğru dedim... Yazılı ödevlerinin bir kısmı bu saat diliminde yapılıyor evet... 7 gibi evde oluyoruz bu kısım geç olabilir belki ama konuyla ilgili yapacak bir şey yok... 1 saat nefes saati bırakıyorum ona bu da yemek, dinlenme faslı ama maalesef zamanı doğru değerlendiremiyor Oytun dedim.. Bıdı bıdı anlattım bir sürü şey...  Kıyamam kadıncağız da sabırla dinledi :)

Haftalık çalışma programını vakitsizlikten reddeden bir oğlum var anlayacağınız, spontane takılmak istiyor :))) Spontane takılınca da ödevler çantada halay çekiyor, bir türlü halayın sonu gelmiyor...

Tamam halledeceğim ben bu hafta dedi, ümitle bekliyorum :) Her akşam gerginlik yaşamayız belki, belki yani :))))

Bu hafta sonu dinlendik bol bol, yeni haftaya bomba gibi hazırız inşallah, maşallah :)



Yapılacaklar listesini de ekleyeyim tam olsun...

1- Banyo dolapları düzenlenecek.
2- Salon dolaplarının vitrin kısmı halledilse yeter bu hafta.
3- Göz doktorundan randevu alınacak.
4- Zeynep bebek büyüdü sen hala gidemedin görmeye. Bu hafta mutlaka git artık.
5- 29 Ekim etkinliklerine bak, neler yapılıyor... 2 konser dışında hiçbirşey yok maalesef. Her sene yapılan Cumhuriyet yürüyüşünün yapılıp yapılamayacağı bile belli değil hala. Vahhh halimize :(  Okul töreninden sonra gözüm kulağım açık bekleyeceğim artık. Bayraklarımı hazırladım ♥
6- Kitap okuma hedeflerinin çok gerisindesin, kültür sanat mevsimine uygun kitap seçip hızlan biraz. Hızlanamasam da henüz en azından okuyacağım kitapları belirledim 👏
7- Gemi turu fotoğraflarını düzenlemeye başla, bloga yazı yazacaksın daha.

Bu hafta bu kadar yeter...
Herkese iyi haftalar efenim ♥

20 Ekim 2017

Kültür Sanat Mevsimi - 2017 / #3


Bu etkinlikle yeni şeyler öğreniyorum...
Daha önce dikkatimi çekmeyen, görsem dahi şöyle bir bakıp güzelmiş deyip geçtiğim bir çok şeyi çözebiliyorum..
Mesela illüstrasyon :)

Kelime anlamı;
1- Resimlerle süsleme.
2- Bir gazetenin, derginin, kitabın içinde yer alan bir metinle ilgili, onu açıklayan, somutlaştıran, süsleyen resim, desen.

Şebo hiç görmedin mi demeyin bana, tabi ki gördüm... Benim için kitabın resimleriydi onlar. İllüstrasyon değildi yani :)))

Dünden beri boş vakitlerimde geziniyorum... Dipsiz bucaksız bir denizmiş de bu illüstrasyon benim haberim yokmuş :))

Danimarkalı bir illüstratör  (çok havalı oldu böyle söyleyince 😏 ) HuskMitNavn' ın çizimlerine denk geldim mesela... Tek bir kağıt parçasından çizerek, yırtarak, buruşturarak şahane şeyler çıkartmış... Basit gibi gözüken ama zeka gerektiren işler ♥
Ben sevdiklerimden birkaç çalışmayı koydum ama daha fazla çizimini görmek isterseniz buradan  bakabilirsiniz ;)



Önüne bakmamanın cezası :)


Pastırma sıcakları geliyormuş, son kez denize girebilirmiyiz ki bizde :)) 
Aklım hala denizde benim :)


Bu yaratıcılık değil de nedir ?


Babalar uyurken çocuklar böyle kuzu olabiliyorlar :) Analar uyurken de canavar :)


Ahhh ahhhh :(

Yine gezinirken gezinirken Jayme McGowan çıktı karşıma... Çizimlerini 3 boyutlu olarak tasarlıyor ve inanılmaz başarılı... Sanki bir masal dünyasına götürüyor çalışmalarında....


Şarkılar söyleye söyleye...


Yağmurun tadına vara vara...


Keşfede keşfede....


Uça uça ♥

Hayallerinizle, renklerinizle capcanlı bir hafta sonu diliyorum size...
Hoşça ve dostça kalın ♥




19 Ekim 2017

Kültür Sanat Mevsimi - 2017 / #2



Sabah 8, akşam 8 masa başında çalışıyorum...
Gelen giden müşterilerimin haricinde çok aksiyonum olmaz... Ama sağolsun bazen müşterilerim beni rallide yarışan bir arabaya çeviriyorlar. Haklarını yiyemem şimdi :))
Neyse konuyu dağıtmayayım şimdi :)

Bütün gün masa başında bilgisayarımla haylice mesai yaptığımdan dolayı bazen rahatlamaya ihtiyaç duyuyorum. Aslında dışarı çıkıp bacak kaslarımı çalıştırsam çok daha fazla rahatlayabilirim amma velakin böyle bir lüksümüz her zaman mevcut değil.. Çözümü yine bilgisayar başında arıyorum...




Madem bir internet sitesi, blog, kanal vs tanıtacağım bu etkinlikte ben de size hoşca vakit geçirmeniz için bir adres vereyim dedim....  Uygulamamızın adı weavesilk efenim...

Amacı yok, öğreticiliği yok... Sadece kafa dağıtıyorsunuz...

Farenizi ekranda basılı tutarak bu resimleri çiziyorsunuz... Renkleri seçiyorsunuz, simetri yaratmak isteyip istemediğinize karar veriyorsunuz, dönme turunu seçiyorsunuz vs vs... Sonrası size kalmış :))

Ben habire çiçek yapmaya çalışıyorum, farklı şeyler çıkıyor... Sırf size göstereyim diye bugün birkaç resim kaydettim :)

Canınız sıkıldığında belki bir alternatif yaratır :)))
Gereksiz olduğu kadar eğlenceli bir site işte 👍




Renkli kalın efenim ♥

18 Ekim 2017

türk filmlerine devam :)


Kafam dolu, dikkatim dağınıkken çıtır çerez filmlere yöneliyorum...
Bu yaz annemi de alıştırdık, balkonu açık hava sinemasına dönüştürüyoruz...
Çekirdekler çıt çıt...
Bir frukooooo diye bağıran satıcımız eksik ama Oytun'a bu kültürü aşılayabilirim :))
Frukocumuzda o olur gelecek senelerde :))

Neyse işte bu filmler bizim açık hava sinemamızda izlediğimiz filmlerdi...
Bir göz atın, belki sizi çeken bir film olur ;)



GÖRÜMCE (2016)

Kadın nasıl zayıfladı diye diye izlediğim bir Gupse Özay filmidir ve ilk filmi olan Deliha'ya göre çok çok daha başarılı bir filmdir. Tanımlamam bu efenim :)))

Türk toplumunda sahiplenici erkek analarından (bu bende olabilirim tabi, bu potansiyele sahibim) sonra ikinci versiyonu görümcelerdir. İtirazı olan var mı?
Yok...
Peki...
Bunu güzel değerlendirmiş Gupse hanımcığım... Hafif erkek anasıyla görümceyi harmanlamış yalnız. Sonuçta Ahmet (Buğra Gülsoy) ' in anası yoktu... İkisinin de hevesini almış görümce Yeliz karakteri ile...
Deniz (Eda Ece) de güzel hakkından geldi yalnız krizlerin :))

Filmde en sevdiğim ayrıntılardan biri prenses masalından genç kızlarımızı uyandırmakla ilgili reklam çalışmasıydı ki bence çok da güzeldi...

Filmde dekorasyon öğelerini de incelemek tam biz kadınlara göre bir mevzuydu ki Deniz'in evini pek sevdim :))) O ipli yatakta uyuyamayacağımı bilsem de keeşkkkeeeee benim de olsa dedim vallahi :) Filmde allahtan ipi kopmadı yatağın :))

Bir de hani şu ip üzerinde yapılan yoga var ya, başka tabiri var mı bilmiyorum. Bilen söyleyiversin. Kız şimdi düşecek, şimdi bir şey olacak diye yüreğim ağzımdaydı. Ben yaşlanmışım anacım ahahahaaa :) Annem gibi izledim o sahneleri :))

Filmde Gupse Özay azıcık daha arka plana çekseymiş kendini keşke dedim, belli bir süre sonra diğer oyuncuları da yeterince görmek istiyor insan. Bu da hoşuma gitmeyen detaylardan...

Filmde tartışmasız en sevdiğim karakter İtalyan erkeğimiz Danilo Zanna oldu yalnız, az sahnesine rağmen beni çok eğlendirdi. Kartal kalkar dal sakar tekerlemesini söyleyememesi benim de söyleyemememle eşdeğerdi sanki :))

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDDDİİİMMMM efenim, hoşça vakit geçirmenizi sağlayacak çıtır çerez bir filmdir kendisi ;)




VEZİR PARMAĞI (2017)

Kadrosu ile dikkat çeken, üzerine bir sürü şey yazılıp çizilen bu film için hazır ben de izlemişken bir kaç kelam edeyim dedim :)

Hakikaten her telden bir kadro çıkıyor karşımıza... Ece Uslu, Yasemin Yalçın, Gülben Ergen, Meral Çetinkaya, Defne Yalnız, Ali Sürmeli, Mahsun Kırmızıgül, Selim Bayraktar aklıma gelenler.... Aaaa bu da varmış, hadi buda mı oynamış diye izledim filmi... Güçlü oyuncular çoğu....

Osmanlının son dönemlerinde eşleri savaşa gidip yalnız kalan kadınlar sadrazama mektup yazıp kendilerine koca istiyorlar. Dönemin sadrazamı da konuyla ilgili bir memurunu görevlendiriyor ve bu işbilir memur da çeşitli memleketlerden 5 hamalı sizi önemli bir göreve götürüyorum diyerek köye götürüyor.... Bir erkeğe herhalde 4-5 eş düşecek şekilde kuralar çekiliyor vs vs...

Filmimizin konusu bu minvalde ilerliyor işte...

Genelde Kırmızıgül filmlerinin bir mesaj kaygısı vardır; bu filmde de dini kendi çıkarları için kullanan kadı efendiden hafif göndermeler mevcut tabi ki...

Kadınları erkek düşkünü olarak göstermesi ve bol bol bel atından esprilere boğması filmin en sevmediğim kısımları oldu... Halbuki özellikle Mucize filmiyle yakınlaşmaya başlamıştım Kırmızıgül filmlerine....

Nuri Alço ve tecavüzcü Çoşkun filmin bonuslarındandı... Çıktıkları sahneyi pek sevdim :)) Bu kadar kadın bir araya erkek erkek diye çıkarsa olacağı bu tabiki...

Bu filmde de müzikler keyifliydi, kostümler renkli ve güzeldi...

Hiç mi gülmedim bu filmde tabi ki güldüğüm, gülümsediğim yerler oldu... Ama konu itibariyle beni çok açmadı maalesef...

Sonuç olarak bu film benim için PEK OLMAMIIIŞŞŞ  kategorisinde yer alıp, izleyip izlememe kararını size bırakıyorum efenim :)



EL DEĞMEMİŞ AŞK (2016)

İki kadın arasında kalan  Zafer (Emre Karayel) , çocukluk aşkı Zafer'le ailesi tarafından evlendirilmenin mutluluğunda olan Feryal (Ceren Moray) ve aslında Feryal'in arkadaşı olan ama Zafer ile gizli bir aşk yaşayan Duygu (Begüm Kütük Yaşaroğlu) arasındaki ilişki üçgenini anlatan bir film izliyoruz bu sefer....

Duygu sarışın fettan güzel evliliği kabul etmiş etmesine de Zafer'e de dokuz doğurtturuyor film boyunca. Feryal ise evliliğini kotarma gayretindeki erkeksi masum kız. Zafer için ise yazık ona hakikaten demekten başka şey gelmiyor aklıma :)))

Ceren Moray ve Emre Karayel'in oyunculukları gayet güzel ve filmi omuzluyorlar. Tabi ki sevgili Karayelimiz bir erkek/bir kadındaki hödüklüğünden çok şey kaybetmemiş. Farklı bir versiyonu yok ama yine de filme yakışmış...

İlk gece yaşama hevesiyle yanıp tutuşan Feryal'in halleri komik olmasına rağmen belli bir yerden sonra hafif sıkıyor.... Duygusal atmosfere filmi bağlayınca o sıkkınlığı üzerimden atıyorum ama...

Filmi sevgili Levent Kırca'nın oğlu Umut Kırca yönetmiş bu arada... İlk filmi olduğunu düşünürsek iyi kotarıldığını söyleyebiliriz...

Begüm Kütük'ün fettan güzel kötü kadın rollerini çok iyi becerdiğini düşünüyorum. Yine tarzından çok çıkmamış... Farklı bir rolde nasıl olur acaba diye de düşünmüyor değilim...

Sonuç olarak bu filmden iyi ütü filmi olur hanımlar. Çıtır çerez niyetine eğlenerek ütüden anlamayabilirsiniz. Ben de EHHHHHH İŞŞŞTTEEEENİN BİR TIK ÜSTÜ kategorisinde yer aldı bu fim. Demedi demeyin :))




BİR BABA HİNDU (2016)

Sermiyan Midyat'ı ayrı bir severim ben... Özellikle penguenli t-shirtünden sonra ayrıca bir sempatim var. O sebeple sinemada izleyemesem de evde mutlaka izlerim yaptığı işleri. Hükümet Kadın mesela, en başarılı filmi olduğunu düşünüyorum.

Bu filmi de sırf Sermiyan Midyat çektiği için izledim ve çok da büyük beklentim yoktu. Nedense afişinden, fragmanından böyle bir hisse kapıldım. Bir de ben absürt komedi tarzından çok anlamıyorum, tamamen benim anlayışsızlığım yani :)))

Bir mafya babasının oğlu olan Fadıl Karliyone (Sermiyan Midyat) hintli yoga hocası Gundhi (Nicole Faria)  'ye aşık olur. Bir yoga dersinde Gundhi kaçırılır ve bizim Fadıl Hindistan yollarına düşer... Gundhi'de aslında Hindistan'da güçlü bir mafya anasının kızıdır... Filmimizin konusu böyle...

Evet renkli sahneler, bol cümbüş, hint filmleri gibi danslar müzikler farklı bir şey denenmiş. Ama diyorum ya çok bana göre değil...

Bir inek sahnesi vardı yalnız ona çok güldüm. İneği kurban ederlerken bir anda doğumgününe çeviriyorlar :))) Oradaki halleri çok eğlenceliydi...

Şafak Sezer'i hiç bir projede haz etmiyorum. Bu filmde olması ayrı bir sevimsizlik konusuydu. Oyunculuğu çok yapış yapış bir adam. Tabi ki bana göre...

Sonuç olarak sırf Sermiyan Midyat etkeninden dolayı EHHHHHHHH İŞTEEEEE kategorisine alındı bu fim efenim. Yine izleyip izlememe kararı size kalmış...




16 Ekim 2017

hafta sonları gelse mi gelmese mi kararsızım vallahi :)


Ben hafta sonları daha çok yoruluyorum... Gezmeceler olduğu zaman hadi neyse de evde olmak bir ömür törpüsü anacım...

Cumartesi yine işi kırdım, aman ne zevkliydi :))) Kafada planlar gıcır gıcır.... Alışveriş işleri tamamlanacak, biraz gezilecek, akşam eve gelindiğinde ortalık toparlanıp pazara hiç iş bırakılmayacak... Pazar da o koltuktan bu koltuğa devrilip kâh film izlenecek, kâh kitap okunacak... Misss misssss.... Kafada bu planları yapmak kolay da gerçeğe dönüştürmek maharet istiyor :))

Kızım o maharet sende ne gezer, otur sınıfta kaldın dedi pazar akşamı kafamdaki tilkiler. Pehhhh....

Cumartesi alışveriş ve gezmece işini layıkıyla yerine getirdim bak.... Ama akşam eve gelince değil ortalığı toparlayacak parmağımı kıpırdatacak halim yoktu... Ufak bir plan değişikliği ile pazar öğlene kadar işleri halletmeye karar verdim... Koskoca öğleden sonra keyif yapmak için neyime yetmiyordu ki zaten...

Peki pazar günü ne oldu.... Sabah erkenden kalkıp ev ahalisine kahvaltısını yaptırdıktan sonra başladım maratona... Yatakların çarşafları değiştirildi hemencecik, çamaşırlar öbeklenip yıkanmaya başlandı, sofrayı toparlarken koca süt şişesi mutfak halısına itina ile döküldü, havalar iyiyken halı yıkansın bari denildi.... Halı yıkandı güzelce, asıldı... Ayaklarım buz tuttu tabi :( Mutfağa ilave raf kestirmiştim bu hafta nihayet, hadi onlar da yerine takılsın denildi... Raflar boşaltıldı, ayarlandı, çakıldı... Ay bunların örtüleri ne kirlenmiş denildi.... Hepsi itina ile tabak çanak bozulmadan çekildi... Onlar da yıkandı... Oytun'un odasına geçildi bu arada... Bir güzel oğlum bu odanın hali ne diye çemkirildi... Azıcık trip atılarak stres atıldı... O odayı toplarken bir posta ev süpürüldü, toz almasam da olur denildi... Bu arada örtüler kurudu, hadi dolapları yerleştiriyim bari denildi....  3 bölüm yerleştirildi... Tam 4. ye geçerken evin çocuğu bağırdı -annneeeaaaaa ne zaman yemek yiyeceğiz- diye... Çocuğun buzdolabını gelip gidip kemirmesinin sebebi anlaşılmış çünkü saat 5 olmuş bu arada... Hadi bugün yemekler senden diye oğlan görevlendirildi, çocuk evden gönderildi... Bu arada 4. dolabın altından kalkılamayacağına karar verildi ve yeniden içine tıkıldı eşyalar... Oytun hazır yokken odası süpürüldü... Yaptığı ödevlere bir göz atıldı, Eksikler kafaya yazıldı... Bu arada lahmacun uygun görmüş paşam, sıcak sıcak mideye gömüldü... Oytun banyoya gönderildi, mutfak son toparlamacaları yapıldı... Bulaşık makinası çalıştırıldı... Mutfak süpürülüp silindi... Ödev kontrolüne gidildi, azıcık sesler yükseldi... O eksikleri tamamlarken balkondaki çamaşırlar toplandı... Katlandı, yine bir sürü ütü çıktı diye söylenildi... Hadi bir de kendimi temizleyeyim diye banyoya girildi... Banyodan çıktıktan sonra eksik kalan ödevler kontrol edildi, bu arada su kaynasın diye makinaya basıldı... Kahve yaparken, Oytun yatağa gönderildi.... Totomu sandalyeye koyduğumda saate bakmak aklıma geldi ; 21:45... Kahve içilirken bir kaç telefon görüşmesi yapıldı geçti yine bir saat... Kitap okusam bari denildi ama yok gözler kapanıyor... Keyif senin neyine diye söylene söylene yatağa gidildi... Offf düğmesine basıldı...



Nasıl bir gün ama, şahane bir pazar di mi :)) Neyse haftaya anamın yanına yazlığa gideceğim, o zamana dinlenirim artık... Hayat bana güzel zaten ahahahaaaa :)))

Yeterince gevezelik yaptım, bir de aşağıya bu hafta yapılacakları dökeyim de tam olsun...

1- Bu hafta şu gümüş takılara çözüm bul artık, her hafta listeye girmekle rekor kıracak bu gümüşler.
2- Kitabı geçen hafta bitiremedin, bari bu hafta bitir...
3- Mutfak dolaplarını bitiremezsin gerçi ama en azından üst bölümleri yap biraz biraz...  Üst dolaplarla kalmayıp tümünü temizledin, aferin Şebo ♥
4- Oytun'la uzlaşmaya çalış ve şu haftalık programı netleştir.
5- Annene film doldurtacaksın.
6- Kumaş alınacak, bir akşamüstüne sıkıştır.
7- Cumartesi doktor kontrolün var, randevunu sabitle...

Hadi ben köle isaura kaçar...
Mutlu haftalar efenim ♥






13 Ekim 2017

Kültür Sanat Mevsimi - 2017 / #1


Kültür Sanat Mevsimi etkinliğine katılıyorum dedim madem, bir şekilde başlayayım yazmaya.
Bu etkinlikte beni zorlamayacak olan bölümlerin zannederim film ile ilgili olan maddeler olacağına karar verdim... Dolayısıyla "önemsediğiniz festivallerde en iyi film ödülü almış bir film izle" maddesine el attım ilk önce...

Oscar bir festival değil gerçi ama filmlerle ilgili en önemsediğim törenlerden biri... Dolayısıyla ilgi alanımdan çıkmadan bu maddeyi halletmek istedim :)
İzlediğim filmleri de yazmayı sevince gayet güzel bir başlangıç oldu bence ♥


GANDHI / 1982

Bol oscarlı filmlerden... 1983 ödül töreninde en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi özgün senaryo, en iyi görüntü yönetimi, en iyi film kurgusu, en iyi kostüm tasarımı, en iyi yapım tasarımı kategorilerinde toplamda 8 heykelciği var.

Mohandas Karamçand Gandhi'nin hayatını, gençliğinden ölümüne kadar olan bir kesiti anlatan biyografik bir film... Aslında Gandhi ve Gandhi'nin hayatı hakkında seneler boyu bir çok film çekilmiş. En nitelikli ve nitelikli olduğu kadar gerçeğinden uzaklaşmayan abartısız bir film olarak geçmiş kayıtlara bu film. Ki aldığı ödüllerden de anlıyoruz bunu. Sadece Oscarla yetinmemiş çünkü, sayısız ödülü var.

Film Gandhi'nin öldürülmesi ve cenaze töreniyle başlıyor. Yaklaşık 300.000 kişinin katılımıyla çekilen bu cenaze töreni aynı zamanda en kalabalık çekilen film sahnesi olarak da bir rekora imza atmış o dönemde....

Eşitsizlik, sınıf ayrımı, adalet ve kendi ülkesinin bağımsızlığı için yaşamı boyunca mücadele eden kendi küçük ama gönlü büyük adamın ilk mücadelesi bir tren yolculuğunda başlıyor. 1. sınıf bilete sahip bir avukatken sadece rengi ve ırkı farklı olduğu için ya 3. sınıfta yolculuk etmek ya da trenden inmek gibi bir seçenekle karşılaşıyor ve ilk önce hukuksal, sonra da yaşam biçimi haline gelen bir savaşa dönüşüyor yaşamında bu olay....

Mahatma Gandhi'nin hayatını çok ayrıntısıyla bilmem, okumuş olduğum bazı kaynaklardan edindiğim kısa bilgiler mevcuttur sadece hafızamda. Dolayısı ile bu filmi izledikten sonra merak ettim hayatını. Yine kısa kısa özet bilgilerden okuduklarımdan yola çıkarak bir insanın gerçekten gönül güzelliğiyle haklının, mazlumun ve fakirin yanında olduğunu görmek ayrı bir keyiflendirdi beni... Hatta sadece onlarla birlikte hareket etmekle kalmayıp her şeyini onlarla paylaşarak onlar gibi bir hayat sürmesi takdire şayan... Bunu filmde de çok güzel bir şekilde işlemişler aslında...
Oldukça çekincesiz siyasi olayların içine dalsa da film aslında en çok insani yönleriyle gönlüme taht kurdu diyebilirim tüm bu nedenlerden ötürü...

Filmde Gandhi'yi Beng Kingley oynamış. Aslında oynamış demek bu oyunculuk için az kalır. Gerek makyajla, gerekse mimikleri ile sanki Gandhi olmuş...

Diğer oyunculuklara baktığımızda çok da özel bir oyunculuk görmüyoruz aslında. Özellikle yan karakterler oldukça amatör. Rol hissiyatını o kadar hissettiriyorlar ki yapmacık olarak adlandırmak istiyorum ama gerek filmin konusunun ağırlığı ve güzelliği gerek Beng Kingley'in oyunculuğu bana taş olursun Şebo diye fısıldıyor.

Aslında kardeşçe yaşayan bir toplumun, baştaki insanların hırsları ve çıkarları uğruna  birbirlerine nasıl düşman olduklarını ve birbirlerini çocuk kadın demeden nasıl katlettiklerini de tüm duygusuyla vermiş. Tam da bugünlerimizde biz nereye gidiyoruz bu kavgalarla sorumuza çarpıcı yanıt gibi...

Filmde en etkilendiğim sahneler  Gandhi'nin halkını yatıştırmak ya da bir olaya karşı dikkat çekmek amacı ile tuttuğu oruçlardaki sabrı ve halkı ile iletişimiydi. Çok hasta ve hatta ölmek üzere iken bile gösterdiği tutarlılık oldukça güzeldi.

Film saat olarak oldukça uzun; 3 saat gibi... Dönem dönem sıkıldığım anlar olmadı değil ama bir şekilde kendine bağlamayı ve izlettirmeyi başardı. Filmi izlerken tarihsel donanımım daha iyi olsaydı filmden daha zevk alabilirdim diye düşünüyorum. Hoş filmi 2 ye yada 3 e bölerek izlemek de mümkün olabilirdi. Film bu aralara müsait çünkü.

Oytun'a çok hitap etmemesine rağmen bu filmi ara ara benimle izlemeye koyuldu, filmin ortalarından sonra onun da oldukça dikkatini çekmiş olsa ki pür dikkat izlemeye koyuldu ve filmin başını da izlemek istiyor şimdi. Sanırım ben de bir kere daha izlersem daha da oturtmuş olacağım bazı taşları.  Onun ilgisini de sanırım gerçek yaşamla bağlantılı olması ve halkı tarafından bu kadar sevilen ve dinlenen bir lider olması çekti. Bu konuyla ilgili bir sürü soru sordu çünkü. Bir çoğunu internete bakarak birlikte okumayı tercih ettik doğru bilgiyi edinmek için. Kulaktan dolma bilgilerimle yanlış bir şey söylemek istemedim...

Sonuç olarak ben bu filmi OLDUKÇAAAA SEVDİİİMMM, ve mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. İnsanlık tarihinin en önemli kahramanlarından biri olan Mahatma Gandhi hakkında hem çok şey öğreneceğinizden ve film boyunca bir çok ders çıkartacağınızdan eminim. Bir vakit ayırın derim....


Tanrım!
Güçlülerin yüzüne gerçeği söylemek için
ve zayıfların alkışını ve sevgisini kazanmak için
ve yalan söylememek için bana yardım et.
Eğer bana para verirsen mutluluğumu alma
ve eğer bana güçler verirsen muhakeme yeteneğimi çıkarma.
Eğer başarı verirsen alçak gönüllüğü çıkarma.
Eğer bana alçak gönüllüğü verirsen saygınlığımı çıkarma.
Görünenin diğer yüzünü tanımama yardım et.
Benim düşüncelerime katılmıyor diye bana karşı olanları hainlikle suçlayarak,
onların karşısında suçlu duruma düşmeme izin verme.
Kendimi sever gibi diğerlerini de sevmeyi
ve diğerlerini yargılıyormuş gibi kendimi de yargılamayı öğret bana.
Başarılı olduğum zaman sarhoşluğuma izin verme.
Ne de başarısız olursam olayım, umutsuzluğa düşmeme izin verme.
Daha ziyade, başarısızlığı başarının öncesindeki bir deneme olduğunu hatırlamamı sağla.
Hoşgörünün, güçlerin en büyüğü olduğunu
ve intikam arzusunun zayıflığın ilk görünüşü olduğunu öğret bana.
Eğer paradan yoksun bırakırsan, bana umudu bırak.
Ve eğer beni başarıdan yoksun bırakırsan,
başarısızlığı yenebilmek için irade gücünü bırak bana .
Eğer beni sağlık bağışından yoksun bırakırsan, inancın lütfunu bana bırak.
Eğer insanlara zarar verirsem, özür dileme gücünü ver bana .
Ve eğer insanlar bana zarar verirse, affetme ve merhamet gücünü ver bana.
Tanrım! Eğer ben seni unutursam sen beni unutma.”


MAHATMA GANDHİ


12 Ekim 2017

bu ayın şarkısı #5


Selvi boylum, al yazmalım....

Jehan Barbur sözleriyle yeniden hayat vermiş bu yılların sevdiğimiz ezgisine...
Ben çok sevdim, siz de sevdiniz mi merak ettim...





10 Ekim 2017

Kültür Sanat Mevsimi - 2017





Gece ve Edebiyat blogunun sahibi sevgili Tuna Başar yazmıştı geçenlerde bir etkinlik ve de ben de kendisine demiştim ki hepsini yapamam ama bir kaç madde neden olmasın diye... Aradan zaman geçti ve ben tabi ki yine unuttum :)

Akabinde sevgili Handan Kültür Sanat Mevsimi yazı dizisine başladı... Ağzım sulana sulana okuyorum her maddesini. Bir ara  "neden yazdığını bilmiyorum ama çok hoş bir yazı dizisi yaptın" diye de yorum yaptım hatta. Kaynak: Tuna Başar dedi ve ben bir de ne göreyim yapayım dediğim ve unuttuğum etkinlik :))) Sağolsun gazı da verdi bana, yap hadi diye :)

Ne kadarını yaparım, kaçını yazıya dökerim bilmiyorum ama maddelerden birini gerçekleştirsem dahi benim için kârdır düşüncesi ile şimdilik maddeleri buraya koymakla başlayayım dedim...

Sonbahar etkinliği olan düşünceyi ben 2017 sonuna kadar uzattım tabi ki :) Yoksa o kesin yaparım dediğim 1 maddeyi bile yapamayabilirim :)))

Belki siz de yapmak istersiniz hem :))

Ben şimdi maddeler üzerinde biraz hayal kurayım :))
Sağlıcakla kalınız efenim ♥



Görevler:



o   İsminde sonbahar veya sonbaharı anımsatan bir kelime geçen, biri Türk biri yabancı olmak üzere, 2 yazardan birer kitap oku ve kitaplar üzerine yazılar yaz.

o   Nobel veya başka önemli bir ödülü kazanmış bir yazardan bir kitap oku.

o   Bir akımı temsil eden bir kitap oku ve hem akım hem de kitap üzerine düşüncelerini yazıya dök.

o   Okuduğun kitaplardan beğendiğin bir bölümü alıntıla.

o   Bir şiir yaz.

o   Bir öykü yaz.

o   Bir deneme, makale veya eleştiri yazısı yaz.

o   Bir mektup yaz.

o   Dünya tarihinde önemli bir yere sahip bir kişi hakkında portre yazısı yaz.

o   Bir roman kahramanı hakkında bilgi ver.

o   Klasikleşmiş filmlerden birini izle.



o   Edebiyat veya tiyatro uyarlaması bir film izle.

o   Bir film karakteri hakkında bilgi ver.

o   Sinema tarihiyle ilgili bir konuyu araştır.


o   Bir yönetmenin tüm filmlerini izle ve o yönetmenin sinema anlayışı üzerine bir yazı yaz.


o   Bir tiyatro metni oku.

o   Klasik müziğin önemli eserlerinden birini dinle.

o   Jazz, Blues, Reggae, Rock, R&B, Pop gibi müzik türlerinden birinin dünya çapında önemli bir albümünü dinle.

o   Bir müzik aleti hakkında bilgi ver.


o   Dünya ve Türk resminin önemli eserlerinden birini incele.

o   Bir akımı temsil eden bir resim veya heykeli incele.

o   Aynı temaya sahip iki farklı resim hakkında araştırma yap.

o   Bir sanatçının eserleri üzerine araştırma yap ve beğendiğin eserlerinden örnekleri paylaş.

o   Sanat tarihiyle ilgili bir konuyu araştır.

o   Bir felsefi düşünce hakkında araştırma yap.

o   Bir temel felsefe metni oku.

o   Mitoloji hakkında ilgini çeken bir konu üzerine araştırma yap.


o   Bir ülkenin veya bir şehrin önemli bir simgesi hakkında araştırma yap.

o   Dünya tarihinde ilgini çeken bir olay veya kişi hakkında kısaca bilgi ver.

o   Bir belgesel izle.

o   Teknolojinin hayatımıza kattığı önemli bir gelişme hakkında araştırma yap.


o   İlgini çeken bilimsel bir gelişme üzerine kısa bir yazı yaz.

o   Önemli bir mimari eser hakkında araştırma yap.

o   Bir fotoğraf çek ve fotoğrafın hikâyesini anlat.

o   Herhangi bir konu hakkında bir video çek.

o   UNESCO Kültür Mirası listelerindeki bir madde üzerine araştırma yap.

o   Bir sözlük veya ansiklopedinin sayfalarını karıştır ve dikkatini çeken bir madde hakkında kısaca bilgi ver.


o   Bilgisayar teknolojisiyle yaratılmış bir figür, animasyon, tasarım, afiş, logo gibi şeylerden dikkatini çeken biri üzerine kısaca düşüncelerini yaz.

o   İlginç bulduğun bir canlı türü hakkında bilgi ver.

o   Psikiyatri/Psikoloji kavramları ve hastalıkları üzerine ilgini çeken birini kısaca anlat.


o   Bir dergiyi detaylı bir şekilde incele.

o   Bir müzeyi gez.

o   Bir kütüphaneyi ziyaret et ve birkaç saatini orada geçirip neler yaptığını yazıya dök.

o   Bir sanat etkinliğine katıl.

o   Bir toplumun kültür yapısı, yaşam biçimi, inanç şekilleri, örf ve adetleri üzerine bir araştırma yap ve ilgini çeken bir konu hakkında kısa bir yazı yaz.

o   Uzun bir zamandır yapmak istediğin bir şeyi yap veya uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığın bir şey hakkında kısaca bir yazı yaz.

o   Kültür ve sanat konusunda bir öneride bulun.

o   Kültür Sanat Mevsimi etkinliği süresince karşına çıkan ve seni şaşırtan, dikkatini çeken, aklına takılan en az 5 farklı şeyi maddeler halinde yaz.

o   Kültür ve sanat üzerine yapmak istediğin ve yukarıdaki görevler arasında bulamadığın bir şey yap ve bunun üzerine bir yazı yaz.