28 Şubat 2011

hafta sonu durum raporu veriyorum....

"Tamiratmı ammmaaaannnnn" sözünü bir kez daha doğruladık. Kapılardan 1 tanesi eksik gelince "oh beeee" cümlemiz süresini bilemedikleri başka bahara kaldı :((

Yüzme faaliyeti Pazar günü nerdeyse sekteye uğruyordu. Zira pazar sabahının körü olan 8:00 saati bizim paşaya da zor geldi :)) İkna kabiliyetim hala çok yüksek, kendimi tebrik ediyorum ama bu işe çözüm bulmak gerek bu hafta. Bunuda not ediveriyim bir kenara ;)

Hep özenmişimdir bebesini okula gönderdikten sonra devrilip yatan kadınlara hahahaaaaa :)) Sonradan sonradan vicdan azabı çeksemde sabahın köründe servisle yüzme kursuna gönderilen bebenin arkasından devrilmek pek hoştu itiraf ediyorum hahahaaaa :)) Ayıplamayın yahuuuuuu....

Cumartesi çalışmamak pek hoş bir duyguymuş :) Bunu sık sık tekrarlamak gerek hahahaaaa :))
Gecenin körüne kadar temizlik yapsamda pazar sabahına temiz bir evde uyanmak şahaneymiş. Cumartesi günü çalışanlara ara kaçamaklar şiddetle tavsiye edilir :)

2 tam güne yine ütüyü sığdıramadım. Evde ütülenecek bir kamyonet dolusu ütü hala beni bekliyor :((

Senelerdir elime kitap almamış biri olarak paşam ödev yaparken başında kitap okumak değişikmiş :))) Bu arada okumaya okumaya okumayı unutmuşum :(( Aynı paragrafı 3 kez okuduğum oldu... Utandım...

Bak unutuyordum. Hafta sonunun en önemli konusuydu aslında bu :)
Bir insan annesiyle nasıl rekabet ortamına sokulur dersi aldım hahahaaaa :)))
Kimden mi?
Tabiki bizim evdeki beterböcekten :))))
İki gün üst üste peynirli ekmek yaptım. Ama yok anneannesinin peynirli ekmeğinden değilmiş. Yahu ben onun kızıyım. Milyonlarca kez yedim. Bilmezmiyim hiç tadını tuzunu ?
Sosis,peynir,yumurta varsa domates al işte budur....
Yoookkkkk anneannesininki farklıymış....
Anneeeeeeeeeee ya oralardan yap gönder yada çabuk gel!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Üzerimde korkunç bir baskı var, haberin ola hahahaaaa :)))))

Hepiniz öpüldünüz. Bizden şimdilik bu kadar...
İyi haftalar en kahkahalısından ............

25 Şubat 2011

hadi bir deney yapalım :))

Örtmenlerimiz tam bir ömürlük bizim :))
Tam altın kızlar :))
Bende galiba aralarındaki Sofia hahahaaaa :))

Dün akşam Duygu örtmenimizin doğumgününü yaptılar ve sağolsunlar bizide çağırdılar.
Yemece-içmece-kutlamaca derken...
Buraya kadar herşey normal...

Ama diyorum ya birinden biri birşey çıkarmazsa olmaz :)

Benim minik kobay farem de sakin sakin yumurcak TV izliyor bu arada :))
Biri aldı kumandayı eline gizlice...
Diğeri ellerini uzattı bak biz düşünerek tv sesini nasıl açıp kapatıyoruz diye başladı hikaye...
Benim kobay farem zaten meyilli böyle şeylere :))
İlk önceleri acaba kumanda ellerindemi diye gözlemci bakışlarla bakınsa da...
Koyuverdi kendini % 100 beyin gücünün kollarına hahahaaa :))
Öyle böyle derken bizimki elleri önde açma kapama alıştırmaları yapmaya başladı bile inatla...
Yapamadıkça yükselen kahkahalar bile engelleyemedi hırsını :))

Son dakikada atılan gol ise en vurucu darbeydi....
Ses var görüntü durdu, arkasından görüntüde durdu, birde üzerine sağolsunlar istersen ekrandan çıkartabiliriz demesinler mi :))
Oooooo bizimki engin denizlere yol açmıştı bile hahahaaa :))

Amma velakin anlatmak lazım eve gitmeden önce dimi ama...
Yağlamaca, ballamaca derken şaka yaptık diyiverdik :))
Ama bizimki inanmazzzzz....
Biraz bozulur gibi oldu derken dedik tamam...

Eve gittik bizimki geçmiş televizyonun karşısına elini açıp kapatıyor :))
Annem dedim şaka yaptık dediler yaaaa...
Yoookkk dedi bilmiş bilmiş ben yapamıyorum diye söylemediler bana...
Aşkım dedim yok kumandayla yapıyorlardı...
Ben deniyim yinede demeye başladı bu sefer...
Gece söyleniyordu uykusunda ben çok beceriksizim üffff diye :))

Sabah akşam çalışalım anne diye diye kalktı hahaaaa :))
Bu hafta sonu tamirat-tadilat nedeni ile evdeyiz.
Ustalar çalışırken bizde Tv karşısında antremanda olacağız hahaaaa:))

Biz gülüşüp oynarken
Sizlerede bol kahkahalı bir hafta sonu diliyorum  ;)

22 Şubat 2011

bugün senin günün....


Tam 6 yıl önce bugün :)
Kucağıma yarı baygın haldeyken seni verdiklerinde tam ne olduğunu anlayamasamda...
Zamanla anladım seninle hayatımın daha güzelleştiğini...

Bilemedim;
İlk "anniii" dediğinde bir kelimenin bu kadar yürek çarpıntısına sebep olacağını....

Seninle öğrendim;
Her sarılışında canıma daha çok can katıldığını...

Ben anneliği öğrenirken sen yaşamayı öğrendin...
Doyasıya hemde.....
Kimi zaman ben büyüdüm dedin...
İşine gelmediği zamanlarda da hala çocuğum ben dedin bilmiş bilmiş...
Çok bilmişliğin zirve yaptı bu yaşında :))

"Aşk" çıkmamak üzere kelime dağarcığına iyice yerleşti bu sene...
İlk aşkını yaşadın ciddi ciddi...
Bize komik gelse de senin ruhuna işledi farkındayım bebeğim :)
Aşk bazen çapkınlıkla bile karıştı son dönemlerde...
Hemen hemen fiziksel beğeni çerçeven bile belirlendi gibi sanki...
Uzun boylu, uzun bacaklı, uzun saçlı kumral yada esmer beğeni kriterlerin ;)

Kur yapmanın kelime anlamını bilmeden kur yaptın inceden inceden...
Gözlerin içindeki pırıltıları bile keşfettin minicik boyunla :))

Okulla birlikte bir ilki daha yaşattın bu yaş döneminde bana..
Senin gösterini izlerken öyle bir coşmuşum ki...
Gören ünü tüm dünyaya taşmış bir star izliyorum zannetmiştir kesin :))
Ufacık bir dans gösterisi bana nasıl duygu seli yaşattı anlatamam sana...
Buda anneliğin bir cilvesi işte bebeğim....

Hayvanlara karşı ilgin hiç azalmadan devam etti bu yaşında da...
Şimdi bakuganları, transformers ları da ilave ettin aralarına...
Odanda oynarken seni gizli gizli izliyorum bazen ve hayal gücüne hayran kalıyorum...
Saatlerce onlarla bir dünya kuruyorsun kendine...
Bol aksiyonlu, bol kahramanlı...
Ama hep kurtarıcısın sen....
Kimi zaman bir tuzaktan, kimi zaman kötülerden kurtarıyorsun...
Benim minik kahramanımsın işte :)

Resime hiç kabiliyetin yok biliyormusun :)
Ama inatla resim yapıyorsun...
Hep canavarlar, yaratıklar çizerken evler, çöp adamlar, en önemlisi güneş ve çiçekler girdi resimlerine bu sene...
Siyah renge bağımlılığın çok renkliliğe büründü birden...
Hamurla oynamak yine vazgeçilmezin oldu bu senede...
O kadar güzel minik hayvan heykelleri yapıyorsun ki...
En ufak ayrıntısına bile giriyorsun bu mini heykellerde :)
Kendinden geçiyorsun onlarla oynarken....

Hep böyle toz pembe değildi tabi bu yaşın...
İlk diş ağrını çektin...
İlk defa dişçi koltuğuna oturdun...
Asiliklerin oldu...
Aldığın saatlik cezalar günlük cezalara döndü...
Bol bol küstün...
Bol bol ağladın...
Erken yatmak zulüm oldu...
Tabi erken kalkmak da...
Ödev yapmıycam dedin...
İsyan etmeyi öğrendin...

Bunlar da geldi geçti işte....

Şimdi sen o çok istediğin 7 yaşından gün almaya başladın bile...

Nice mutlu yaşlara bebeğim....

Bana anneliği bu kadar güzel ve tadına doyulmaz şekilde yaşattığın için teşekkür ederim bitanem...
Seni çooooooooookkkkkkkkkkkk seviyorummmm....

Annen...

21 Şubat 2011

ben 1000 yaşına gelince yüzme öğretmeni olacağım :)


Biz bu hafta sonu yüzme kursuna başladık :) Kararımızı çoktan vermiştik ama şubat tatilinin bitmesini bekledik başlamak için.
Aslında itiraf ediyorum bu işe ben heveslendim en çok. Kurstan kursa koşan çocukları gördükçe sinir olmama rağmen hevesimin önüne geçemedim :)))
İçsesde boş durmadı aslında bu arada. Benim maymun iştahlı 1-2 kez gider, sıkıya gelemez dedi durmadan :)
Amma velakin 2 gün birer saatlik yüzme aktivitesinden gelen sonuçlar oldukça komedi :))

# Orda da bulduk oynaşacak bir pembe bikinili :)) Kendinden muhtemelen 1-2 yaş büyük ama odağa kilitlendik bile. Kız nereye biz oraya hahaaahhaaaa :)) Parantez içi bir not: Yağmurdan vazgeçmiş değiliz. Yanlış anlaşılmasın :)

# Bone takmakla ilgili sorunumuz vardı ilk saatlerde pembe bikinili sağolsun olayı 2 dk da çözüverdi. O takarda biz takmazmıyız ;)

# Hocasına kesin tavrını koymuş bana atla deme diye hahaaa :)) Bunu Fatih hocadan duyduğumda yerlere yattım gülmekten :)) Bizimki suyu çok sever ama suya yüksekten atlamak onun için bir ölüm. Atlayınca yukarı çıkamama gibi bir endişesi var. Hatta bu yaz sonlarına kadar kafasını sokmadan denize girenlerdendi. Büyük gruplarda havuza atlayanları görünce pazarlık etmiş sıkı sıkı :))

# Balık gibi süzüldüğüne inanıyor :)) Onlar gibi yüzgeçlerim yok ama sırtımı yüzgeç yapıyorum diyor :)) Muhtemelen bir hareketi anlatırken bu örneği kullandılar ve bizimki hemen konuyu hayalgücüyle birleştirdi.

# Her yüzme seansından sonra yaş atladığına inandı ben hala 6 yaşındasın dedikçe bozuluyor hahaaa :)) Büyümene yardımcı olacak derken bunu kastetmemiştim halbuki :)) Ve 1000 yaşına gelince de yüzme öğretmeni olacakmış hahahahaaaa :))

Buda bu işin son noktası işte :))

16 Şubat 2011

çingene ruhlu bez pasta :))

Eğer malzemeleriniz eksikse vede yumurta-kapı ilişkisini kurduysanız yapılacak tek şey vardır; eldekilerle yetinmek hahahaaaa :))
Bu pasta da böyle yapılacakmış :))


Neden çingene ruhlu dediğimi anladınız mı şimdi :)))
Evde kalın kurdelem kalmamış. Bir şekilde süslememde lazım başladım kesip kesip bağlamaya :))
Birde küçük hanımın çantasını ekleyince tam göçebe ruhuna büründü çingeneler misali...


Hediyelerimizi de şeker kıvamına getirip uğur böceğimizi kondurduk kalbimizin üzerine :))
Burda hazırladığımız isimliğide yerleştirdik üzerine...
Dila hanımı ziyarete gittik :))


15 Şubat 2011

gelelim bol fotolu mini gezimize :)

Demiştik ya İstanbuldaydık diye...
Hazır gelmişken de dolanalım biraz dedik.
İstanbul'u çok bilmemem ve zamanımızın kısıtlı olması sebebi ile girdik İstanbul Forum'a, çıktık İstanbul Forum'dan :))
Öyle çok yer beklemeyin yani :))



İlk durak tabiki Turkuazoo :))
Bizim balık profesöründen çok ben merak ediyordum galiba hahaaaa :)))
Daha büyük bir yer bekliyordum ama yine de tatmin ediciydi...



Akvaryum ortamları ve özellikle dekorları oldukça hoştu.



Korsan gösterisi adı altında dalgıçlar, kıyafetleri ve dalma konusunda çocuklara bilgiler verdiler.
Bu arada biz arkalardan izlemeye çalışırken benim oğlum dur dur dur diyerek bacak aralarından geçip öne oturuverdi :)) İşine geldiğinde o kadar uyanık olabiliyor ki ben bile hayret ediyorum...



Tünel güzel hazırlanmıştı. Ama özellikle hafta sonları buraya erken gitmek gerektiğini düşünüyorum yoksa ilerleyen saatlerde tünelde tam bir yığılma oluyor...



En sevdiğimiz balık :))
Camın arkasından ağzına ve dişlerine dokunmasını bir görseydiniz...
Düşler alemine daldı o anlarda :))



Dalgıçların balık besleme saatlerinde tünelde olursanız güzel bir show izleyebiliyorsunuz :))


Sonuç olarak çocukların özellikle hayvanlara ilgisi olanların hoşça vakit geçirebilecekleri bir yer.


2. durağımız buz müzesi oldu.
Ama hiç kusura bakmasınlar burayı çok hoş anlatamayacağım. İlk önce ücretini hak etmiyor olması. Yetişkin için 20 TL veriyorsunuz ama içeride 15 dk zorlanarak kalıyorsunuz. Hadi biraz daha kalıyım diye diye :))
Buz duvarları olan odacıklar ve içerisinde buzdan yapılmış kutup hayvanları ve viking öğelerinin heykelleri var sadece.
Fotoğraf çekimine de izin vermiyorlar :)) Eeeee onada 20 TL bayılırsınız belki umuduyla :)))
Ama çıkış jestleri güzeldi. Buzdan yapılmış bardaklarda meyve suyu ikram ettiler :))
Ehhhh dediğimiz bir yer oldu anlayacağınız... Görmemek çok büyük bir kayıp değil yani...
Tabiki bizce...

Bunun dışında yemece içmece :)) Birde klasik Ikea turu var işte :)
Aslında çokda klasik olamadık zira yorgunluktan sepetin içinde uyuyan bir böcekle ne kadar normal gözükülebilirdiki :)))
Herkes aaaa uyumuş, beeee uyumuş derken ben gayet rahat turlamaya devam ediyordum :))
Altına yatak yaptık, üstünü örttük daha ne yapalım dimi ama hahahaaaaa :)))

Bu gezi notlarıda burada biter arkadaşlar :))
Öpüldünüz hepiniz...

14 Şubat 2011

anneannemizi uğurladık :(

foto kaynak google görsel

Bu hafta sonu İstanbul'daydık.
Cumartesi sabahı anneannemizi ağıtlar eşliğinde uğurladık...
Çok uzun süredir böceğimi hazırlamıştık bu yolculuğa ama bizimkinin son ana kadar anneannesi ile birlikte gidiş umutları vardı...
Bavulun içine girip gizlice gidebileceğini bile hayal etti :)
Hele anneannesi pasaport kontrolünden geçipde gözden kaybolunca ayy ayyy ayyyy ne ağıtlar ne ağıtlar :))
Baaakkk umursamadı bile beni, zaten beni hiç sevmiyormuş, neden gökçenin yanına gidiyor ki gibi uzayan isyanlar....
Şimdi ben böyle anlatıyorum ya minik kuşumun ayrılık hikayesini sanmayın ben de bir durum yok...
Benim jeton köşeli olduğu için evde başladı benimki de :))
Şubat tatili boyunca bende kaldığı için birçok eşyası ortalardaydı...
Terlikleriyle bile konuştum kaldırırken; hah dedim 3 ay bekleyin şimdi...
Ne suçu varsa artık :)
Hele bu sabah işe geldikten sonra elim telefona gitti aramak için aaaaaaaaaaaaaa dedim gitti ya o :(
Biz burda annoşumun yokluğuna alışmaya çalışırken kardeşimin evinde bayram havası :)
Oda ayların hasretini giderecek haliyle...

Hemen minnoşumun bir incisinide not ediyim bu yolculuk hikayesindeki :)
Anneannesi hızlı trenle gel tamam mı :))
Şimdi buda nerden çıktı derseniz; biz uçağın gidişini görebiliyoruz ancak indiğini göremiyoruz her seferinde. Haliyle benim miniğim uçak yolculuğunun çok uzun sürdüğünü düşünmekte. Uçağa binen aylarca gelmeyince kendince tren çözümünü buldu işte. Hemde hızlı tren :))

İstanbuldaki gezi maceralarımızda yarına artık. Yoksa bu post uzar gider :)



Sabah gelen çiçeklerimle veda ediyim size :))
Herkesin sevgililer günü kutluyor ve sevgi dolu bir hafta diliyorum...

7 Şubat 2011

yazdan kalma bir hava vardı bizim buralarda...

Dün sabah kalktığımızda baktık bir güneş...
Evdeki 3 kuşak gezme delisi hooooppp hazırlanıverdik :)
Doca herzamanki gibi yok beni açmaz modlarında... Bizim kuşak değil ya gen çekmemiş işte hahaaaaa :))

Çıkıverdik yola....



Deniz, kum, güneş üçlüsünü yakaladık hemen....
Bizimki bu fotoğraf öncesinde mayom nerde diye ağlamaklıydı :)
Mayom yoksa çıkartıyım çoraplarımı bari ayaklarımı sokuyum derdinde hatta....
Ufak bir ikna turu düzenledik anneanneyle ben :))
Birkaç sene sonra kar yağarken denize giren yüreği deli kanlılardan olacak muhtemelen hahaaa :))


Kumsalda piknik bile yaptık :)
En basitinden alınan kızarmış bir tavuk, sıcacık ekmek eşliğinde...
Ne ayıp diye diye hiç lades tutuşmadığımızı bile fark ettim..
Tutuştuk meyve suyuna bir lades...
Bikaç aklımda turundan sonra baktım kaybetmişim (tabiki numaracıktan) :)))
Ladeeessss diye kumlarda debelendi durdu hahaaaaa :)))
Haaaa birde kız tavlasını öğrendi bizimki ;)
Bundan sonra tavla dolanır artık sürekli evde :))

Enerjilendik döndük işte :)
Herkese günlük güneşlik iyi bir hafta diliyorum :)

5 Şubat 2011

keçeye devam :))

Bayıldım ilk gör- düğümde (bir de nerde gör- düğümü hatırla- sam)...
Dün akşam başladım hemen yapmaya :))



Çok zevkli olacak bu ataçları kullanmak eminim :))




Hazır elim değmişken bi tane daha çıkıverdi kardam adamımdan...
Buda biyerlere asmalık :))















! Sevgili kaynağım söz bulacağım seni ve link vereceğim :))

Buldum a dostlar :)) Hem yapılış detayları, hem ayrıntılı fotolar için buraya ...

2 Şubat 2011

bugün şaka gibi bir gün :(

Sabah Defne'nin acı haberini duydum :(
Hatta ilk önce hadi canım dedim...
Hemen google amcaya müracat ettim...
Aaaaaa doğru :(

Bugün varsın yarın yoksun...
Döndüm 10-15 yıl öncesine hemen....
Çat kapı programı vardı hani...
Kardeşimle kahkahalarla izlediğimizi hatırladım...
Çok büyük bir zevkle....
Sonra çocuğunu düşündüm :(
İçim ezildi...
Felaket senaryoları yazmakta üstüme yoktur zaten...
Üstüne Manolya aradı...
Birde onunla yazdık felaket senaryoları :((
İçim iyice burkuldu...

Oğluşumu bir arkadaşının doğum gününe bırakmak için aldım annemden...
İçime soktum...
Sarıldım, sarıldımmmm....
Sıralayıverdim sevgi sözcüklerini....
İşte o zaman istemsizce döktüm gözyaşlarımı....

İşe dönüyorum....
Beynimde 40 düşünce ama burnumdan soluyorum...
Bu gibi durumlarda isyankarlığım tutar zira...
Adamın teki eli arkasında, karısını peşine almış caddeyi verev bir şekilde aheste aheste geçiyor...
Beni gördü ama hızlanmadı...
Kordonda gezmeye devam ediyor hırbooooo...
Birde eliyle işaret ederek acelen ne diyor dik bakışlarıma...
İşte dellendiğim an burası.....
En işlek caddede penceresini açan çıldırmış bir kadın...
Onun konuşmasına bile fırsat vermeden saymaya başladım....
Biiirrr dedim bağırarak
İlk önce karşıdan karşıya geçmesini öğreneceksin...
İkiiiiiii
Karını lüzumsuz bir varlık gibi arkana değil yanına alacaksınki benimle konuşmayı öğrenebilesin....
Üçççççç
Kendimizi insan gibi hissetmek istiyorsak insan gibi davranmasını öğreneceğiz....
Ve buda sonuncusu....
Açma gözlerini hiç öyle gerçekler bu kadar acı işte dedim ve arabamı sürmeye devam ettim garip bakışlar arasında...
Ahanda demişlerdir kesin biri daha deliler ordusuna katıldı memleketimin...
Kesin küfretmiştir arkamdan bir de...
Peki;
Rahatladımmı HAYIIIRRRR...
Hala hırsım var tüm haksızlıklardan, hayvaniliklerden, yitirilmişliklerden ötürü...

1 Şubat 2011

buda ikincisi :)


Keçe çalışmamın ikincisi :)
Yeni doğan bebeğimize gidecek...
Beğenecek misiniz bakalım :))