31 Aralık 2010

mutlu yıllaaaaarrrrrrr :)

Saat 17:15 hala işteyim :(
Şimdi biraz gezdim sizi ama hepinize iyi yıllar diyemedim, zamansızlıktan...
Çok şey vardı anlatacak aslında...
Yine zamansızlık bahanem :))
Hepinize iyi yıllar diliyorum..
Herşey gönlünüzce olsun....

2010 yılı son anlatılacakları 2011 in ilk postunda artık :)
Görüşürüz...

28 Aralık 2010

........


Her insanın hayatında dönüm noktaları olur ya hani...
Senin gidişin hayatımın en büyük dönüm noktalarından biri işte...
Bunu en iyi sen bilirsin aslında...
Kimbilir kaç dönüm noktası yaşadın hayatın boyunca...
Yaşamını o kadar dolu dolu geçirdin ki...
Belkide o yüzden anlayamadım gidişini...
Neden diye sordum hep, neden bu erken gidiş dedim...
Halbuki dedim...
Dedim, dedim, dedim....
Aradan kocaman 4 sene geçti, ben hala isyanımı dindiremedim....

Oytun seni sadece resimlerinden tanıyor...
Daha minicikti sen gittiğinde ama kendi minikliğine inat kocamandı sana sevgisi....
Hala öyle biliyormusun...
Bazen gece yatmadan önce pencereyi açıp yıldızlara bakıyor...
Sana dua edip Ahmet dedeme dilek diledim diyor....
Benim gibi sürekli bizi gördüğüne inanıyor...
Bazen kızıp seni Ahmet dedeme şikayet edeceğim bile diyor...
Seninle ne yaptığını anlattırıyor geceleri...
Masal gibi dinliyor...
Hayranlıkla...

Herşeye rağmen hayat devam ediyormu ediyor...
Ama sensiz bir yanım eksik işte...
Bir renk eksik gökkuşağımda...
Seni özledim...
Sesini özledim...
Menemenini özledim...
Yok yere inatlaşmanı özledim...
Seni çok özledim....

24 Aralık 2010

3 biraderler :))


Bu 3 biraderler :) 
Çok yakında yerlerine yerleşecekler...

Maharetli keçeci hanımlar sağolsunlar beni öyle özendirdiler ki...
Bende ucundan tutuverdim işte...

Bakalım beğenecekmisiniz :)

22 Aralık 2010

Bugün....

Bazen ufak gerginlikler yaşamak lazımmış, sürprizlerle karşılaşmak için...


Parfüm olsada kokusu, sarı çiçekler içini açarmış....


Hele minicik kutunun içindeki şirinlik ruhunu okşarmış...

ve ben yelkenleri suya indirirmişim :)

17 Aralık 2010

vahşi yaşamda son durumlarımız :))


Bebekliğinden beri Oytun'un hayatında hayvanların hep çok önemli bir yeri oldu...
Kedi, köpek, kuşlarla başlayan ilgimiz balık ve böceklere kaydı.
Sonra aslan-kaplan dedik...
Ardından timsahlardan dinazor ve ejderhalara...
Şimdi çember iyice genişledi...
Vahşi doğadaki tüm canlılar diyoruz artık :)
Saatlerce belgesel izliyoruz, peluşundan plastiğine, büyüğünden küçüğüne tüm hayvan figürlerini eve dolduruyoruz.
Yediriyoruz, içiriyoruz, aileler kuruyoruz onlarla...
Hatta canlılarını nasıl eve alabiliriz diye ince ince planlar kuruyoruz :)

Geçen hafta anneannemiz paşama 30 cdlik vahşi yaşam belgeseli almış kupon biriktirip :)
Gece gündüz onlarla yatıyoruz, onlarla kalkıyoruz...
Yakında evde vahşi yaşam turları düzenleyebiliriz yani :))

Bu kadar vıdıvıdı dan sonra gelelim dün akşamki ev halimize...
Akşam iş dönüşü eve gelinir, yemek yenilir, yıkanılır, sohbet edilir ve geçilir DVD nin başına...
Fırsat bu fırsattır diyip ütü masasıda tv nin karşısına kurulur...
Ben sakin sakin ütü yaparken böcüğümde ağzı bir karış açık belgesel izler :))
Ama saniyelik bir süre ile kafamı kaldırdığımda birde ne görüyüm...
Maymun türünden bir yırtıcı eline almış bir kertenkele çıtır çıtır yiyor hemde yakın çekimde !!!!!!!!!
Ürkmemi ve tiksinmemi bir kenara koyarak odaklanmış olan böcüğümün dikkatini farklı bir yere çekmeye çalıştım hemen can havliyle....
Ama bizimki gayet sakin, kafa çevrilecek bana doğru da göz ayrılamıyor bir türlü ekrandan :))
Bende geçiverdim ekranın önüne...
Benim çok bilmiş ukala böcüğüm ne dese beğenirsiniz ????

"Korkma annecim korkma (yan yan gülüyor bu arada) Bunlar vahşi hayvanlar... Bizim gibi pişirip yemiyorlar o yüzden onlara vahşi hayvan diyorlar"
demezmi !!!!
Evet öyle ama diye başlayan cümlemi tamamlamama izin vermeden de
"Merak etme buralarda yaşayamazlar onlar" diyede kapatıverdi ağzımı...

Bizim böcük çoktan kendini aşmış anlayacağınız:))

Foto kaynak google görsel

16 Aralık 2010

kısa özet geçmek lazım :)

Bu minik diz üstü sehpası artık benim(di) :) Markafoni sağolsun diyelim... Kendileri eve ulaşamadan annoşumun evinde daha mutlu olacağını söyledi. Bizde mesut, mutlu, bahtiyar birliktelikler diledik kendilerine :)
İkinci konumuz işkembe çorbası pehhhh :))
Kendileriyle herhalde 20-25 yaşlarından sonra tanıştım. Daha önceleri ıyyyykkk modum vardı zira...
Dün akşam annoşuma gidince sofranın baş köşesindeydiler ve beni beklemekteydiler :)
Peki benim minik böceğim ????
Anneanne minik böcüğe seslenir - oğlummmmm etli çorba içecekmisin
Böcük koşa koşa gelir burnunu büyük çorba kaselerine konmuş işkembe çorbasının içine sokar ve sonuç:
YAŞASIINNNNN KAYGAN ET ÇORBASI HEMDE EN SEVDİĞİMDEEENNNN
Oturur kaşıklamaya başlar bol sarımsaklı, sirkeli kaygan et çorbasını...
!!!!!!!!! bakışlarıyla dona kalan banada bir uyarı gelir hemen anneeee kaşıkla hadi çorban soğumasın :)

Neymiş zevkler ve renkler tartışılmazmış hahahaaaa :))






13 Aralık 2010

karın tadını çıkardık bol bol....


Cumartesi lapa lapa kar yağışı vardı...
Sabahtan tadını çıkartamasak da böceğimle akşam bol bol oynadık :)
Hatta işi biraz abartıp buzdolabına depoladık kar toplarımızı hahaaa :))
Depoladığımız sebzelerimizin yanında kuzuz kuzu yatıyorlar şimdilik...
Buzlu buzlu kimin kafasını kırarız ileride böceğime kalmış artık :))


Pazar gününe de bir doğumgünü, biraz alışveriş bir de tiyatro sığdırdık...
Enerjilerimizi depoladık...
Ve haftaya zımba gibi başladık bu sefer :)

Hepinize zımba gibi bir hafta diliyoruz oğluşumla :))

11 Aralık 2010

Bugün...


38 sene önce yazmış...

Tamda bugün...
40 a 2 kala...

Yeniden çıkarttım dokunabileceğim bir yere...
Sevdim, okşadım...
Onun beni sevdiği, okşadığı gibi...

38 sevgi dolu yıl....
Nice 38 daha diye diye...
Gidenleri yüreğime kazıyarak...
Yanıbaşımdakilere daha da sarılarak...
Bugün benim günüm işte...
Kaybettiklerimle...
Kazandıklarımla...

Ve en önemlisi sahip olduklarımla....

6 Aralık 2010

"elimi sıcak sudan soğuk suya vurmam" demişim sanki :))


Ev halimiz çokca çingene çadırını anımsattığından dolayı bu hafta sonuna ait sadece ve sadece kakılmışlık planlarım vardı...
Ama ben ne yaptım...
Ev halinin konseptini bozmamak için yatakları bile toplamadan attım kendimi ve ev ahalisini dışarı...
Ufak bir kahvaltı kaçamağını aylık bakım programına dönüştürmem hiç zor olmadı :))
Kuaförcüğümle çay, kahve, sohbet üçgeninde iken aaaa saçlarıma kırmızı balyajlar yerleştirivermişiz...
Ardından da biraz mağaza raflarını irdeleme görevini yerine getirmişim farkında olmadan ;)

Veeeee pazar sona erivermiş işte...

Hafta içine aktarılan kakılmışlık görevim işbaşı için zorlamacada şu an itibariyle...
Bana iyi kakılmışlıklar, sizede iyi bir hafta diliyorum arkadaşlar :))

2 Aralık 2010

hayat....


Sen iyiysen herkes iyi demişler ya şu büyükler hakikaten de öyle...
Ararsın, ararlar...
Sorarsın, sorarlar...
Ama yine de art niyet aramazsın sen...
Sen-ben olmadığını düşünürsün hep....

Şaşıp yanılıp sen kabuğuna çekilince bir bakarsın ki onlar çoktan art niyet aramaya başlamışlardır bile...
Hatta iş çığırından çıkıp biz-siz karşılaştırmasına bile girilmiş olduğunu fark edersin.
Ve çocukluk düşlerinden uyanırsın...

Şimdi ne mi oldu????
Aslında hiçbirşey....
Sadece uzun zamandır canımı yakan yaranın kabuğu kalktı...

1 Aralık 2010

hafta sonu nerdemiydik :))


Geçtiğimiz hafta sonu bizim gibi bir grup deliyle toparlandık ver elini Uludağ dedik...
Fotoğrafa sakın aldanmayın kar falan hikayeydi :)
Bir otelin en kuytu yerinde bayramdan önce yağan kardan kalma kar kırıntılarıyla yetindik sadece :))
Kar gördük mü gördük, ufakda olsa kartopu yaptık mı yaptık :)
Daha ne isteriz hahaaa :)))



Bursa'ya kuş bakışı baktık...
Herkes o taşın üstünde sağdan soldan poz verirken ben yanaşamadım bile korkudan :)
Hem çok rüzgar vardı uçacam diye korktum (beni tanıyanlar uçamayacağımı bilselerde inanmış gibi gözüksünler) hemde yükseklik korkum depreşti :)))



Karsız bir Uludağ'ın terkedilmiş görüntüsü ile biz deliler işte :))
Hafta sonu siz ay nasıl sıcak hava derken biz orda resmen donduk...
10-15 derece fark etti aşağıdaki hava sıcaklığıyla....
Birde üstüne insanın içini donduran bir rüzgar tam dıddııddııııı moduna büründürdü bünyeleri :)
Yinede gezdik, üstüne mangalımızı yaptık, ısınmak içinde tarihi çınarda çayımızı içtik....
Şimdi karlısına gitmek için beklemedeyiz :))