30 Nisan 2012

ankara, ankara güzel ankara...

Ankara'lı olmamıza rağmen çok uzun seneler uzaklarda yaşadık babamın görevinden dolayı...
İlkokul öğrencisiydim Ankara'dan ilk taşındığımızda...
Her sene gitmemizin en başlıca sebebi eş-dost-akraba özlemidir. Bu nedenle başlıca yerler dışında pek yabancıdır bana Ankara :)
Son senelerde ise memleketimi tanımaya çalışırken paşamında öğrenmesini sağlamaya çalışıyorum. Bu arada anneminde hatıralarını canlandırıyoruz tabiki :))

Bu gidişimizde yolumuzu Samanpazarı civarına çevirdik. Çocukluğumda hatırlarım halamla eniştemin dükkanına giderdik arada... İlk durağımız Ulus olur bana ünlü Akman bozacısında Boza içirirlerdi. O zamanlarda da boğazıma pek düşkündüm :)) Bu gidişimde yine uğramak istedim ama unuttum dönüş yorgunluğunda :))

 Suluhan...


İçinde kayboldum diyebilirim...
Bir sürü incik boncuk :) Hemde ucuz ucuz...


Çıkrıkçılar Yokuşu
Ne ararsan bulabileceğin bir yer...
Bir tezgahtan bir tezgaha koşup durdum :))


Her yer bakır dolu...
Eski bir bakır tencereyi işletmeye verdik ama bizim zamanımız olmadığı için sonra teyzoşum alacak sağolsun :)




Kendi haline bırakılmış bir ev :(


O anahtarlar benim olsun istedim ama malum antika kıvamında...
Çok pahalıydı, durun bakalım burda dedim :))

Pirinç Han


Avlusuna derme çatma bi cafe yapılmış. 
Gözlemesi enfes tavsiye ederim :))


İçindeki dükkanlar genelde derme çatma
Ama hepsinin içinde kayboluyorsunuz
Eski 45 likler, eski kitaplar, el emeği göz nurları...
Hepsi çok güzel :)





Her penceresinden ayrı bi güzellik görüyorsunuz...



Adam baktı herşeyin fotoğrafını çekiyorum elimde kıymetli bi taş var dedi...
Taşımla benimde fotoğrafımı çekermisin?
Tamam dedim merakla...
Eski bir keseden plastik bir boncuk çıkardı çok kıymetli bi taş bu dedi...
Gülümseyerek çektim resmini..
Buraya koymasam olmazdı :))


Bu meleklere bayıldım :))

O kadar çok fotoğraf çekmişim ki ancak bu kadar azaltabildim :)
Bayağı uzun bir post oldu bu sebeple kusura bakmayın artık ;)
Hepinize çok ama çooookkk güzel bir hafta diliyorum...

27 Nisan 2012

dinazorlar aşkına :))


Oğluşun 4 gün tatili olunca gezenti annesi de durmadı izin aldı ve Ankara'ya biz geldik dedik...
Pek bi eğlendik ve bol bol gezdik...
Bi alışveriş merkezinde de baktık dinazorlara yolculuk diye bir sergi var, koştura koştura gittik :))
Küçük bir görsel hazırlamışlar ama maketlerin hareketli olması benim böceğimin çok hoşuna gitti
Gitmek isteyenlere tavsiye edilir..

Hareketli maketlerden biri balık yerken :)



En büyük maketimizde buydu :))) wwaaaoooooorrrrr diye bağırıp durdu :)))


Size bir fikir olsun diye mini bir video ekledim.

Dinazor aşığı minnoşum çok güzel vakit geçirdi. Tabiki bende :))

Şimdilik hoşçakalın, sevgiyle kalın...

17 Nisan 2012

gezdik, gördük, eğlendik ve buyrun Çeşme maceraları / Bölüm 2

Alaçatı sokakları ile devam edelim bugün.


Cumbalı ve taş evler süslemiş sokakların kenarlarını. Henüz sezon açılmadığından dolayı terk edilmiş  bir kasaba halindeydi ama ben bu haline bayıldım Alaçatı'nın. Bir çoğu eski yapısına sadık kalınarak tadilat yapılmış ve butik otel haline dönüştürülmüş. 


Sarmaşıklar sarmış bir çok evi...


Pencere pervazları hep rengarenk...


Kimi sezona hazır, kimi henüz tadilatta
Ama hepsi yemyeşil bahçelerin...


Arnavut kaldırımları daha da güzelleştirmiş sokakları


Kapıların önünde seyre dalıyor insan...


Kimini çiçekler, kafesler süslemiş...
Kimini dev karıncalar...



Paytonların yerini burda ikili-dörtlü bisikletler almış :))


Sokakları gezmeye doyamadık oğluşla. Sabahın 6 sında tekrar attık kendimizi sokaklara. 
Yürüdük yine sokakların tadını çıkarta çıkarta...
Birde kendimize oyun bulduk...
Acaba bu evde kimler yaşamıştır oyunu...
Bir o anlattı ev ahalisini bir ben anlattım :))
Soralımmı anne dedi acaba doğru bilmişmiyiz diye meraklı meraklı...
Uyuyorlardır dedim gülümseyerek, ama biz kesin bilmişizdir içinde yaşayanları :))

 Şimdilik hoşçakalın :)

16 Nisan 2012

gezdik, gördük, eğlendik ve buyrun Çeşme maceraları...

Bir otobüs dolusu kadın bir geziye çıkarsa ne olur...
Bol alışveriş, bol kahkaha, bol yemek, bol eğlence, bol foto, bol delilik, bol çiçek böcek merakı, bol deneyim paylaşımı vs... Bu liste uzar gider :)
Yağan bol yağmura rağmen güzel bir hafta sonu geçirdik. Gezi güzergahımız Yeni Foça, Eski Foça, Urla, Alaçatı,  Çeşme, Ilıca, Karaburun, Mordoğan, İzmir Forum oldu... Dolu dolu 2 gün anlıyacağınız...
Bikaç gün bol fotolu postlar paylaşılacak anlayacağınız üzere...

Alaçatı sokaklarını yarına bırakalım zira fotoları hazırlayamadım :) Sevdiğim bir galerinin ürünlerinden başlayalım... Sizin de seveceğinizden çok eminim çünkü :))



Birbirinden güzel seramik objeler.... Çoğunu kendileri yapıyorlar...

 Kedilere bayıldım :)


 Baykuş severler bunlara bayılacak benim gibi...


Yola çıkarken en büyük ümidimiz Alaçatı pazarını yetişebilmekti. En büyük alana kurulan ilk 10 pazar içinde olduğu söyleniyor. Akşam üstü yetişmemize rağmen yoğun yağmur ve dolu yağışından dolayı sadece sebze kısmı kalmış. Alt yapıda oluşan sorun sebebi ile birçok sokak mini göletler halindeydi ne yazık ki :((


Leğen içindeki Egenin meşhur şevketibostanı... 

 Bunun ismini şimdi tam olarak hatırlayamadım galiba rezeneydi :) Ama emin değilim...

 Mor çiçek gibi olanlar karabaş otu



Pazarda iki adımda bir envayi çeşitte çiçek vardı. Buda dağ laleleri...
İşin en ilginç tarafı pazar inanılmaz ucuzdu... Bazı çiçeklerin demeti 50 kuruştu :)) Düşünün artık... Belki de sezon henüz açılmadığından dolayıdır bilemiyorum. Dolayısı ile girdiğimiz her cafe, restaurant çiçeklerle doluydu.
Bu kadar otun yenilebildiğini inanın bilmiyordum... Baktım ki herkes torba torba pazar alışverişi yapmış hahhaaaa :)) Geziden sebzeyle dönen sadece bizim hatunlar değildir enimim:))

Şimdilik gezi notlarına ara verelim ve işimize dönelim... Yarın Alaçatı sokakları ile gelicem söz;)

13 Nisan 2012

güzel bir hafta sonu herkese...



Yazmaya fırsatım olmadı bu hafta...
Kimselere de uğrayamadım bu sebepten...
Bu akşam itibarı ile kısa bir tatil bizi bekliyor. Çeşme dolaylarından inşallah güzel anılar ile bol fotolu bir dönüş yapıcam Pazartesi...
Hepinize bol güneşli bir hafta sonu diliyorum...

Sosis kızlarımız oğluşla geçen hafta sonu mutfak maceramızdan :))
O çok sevdi hem yerken hem yaparken... Spagettileri pişirmeden sosise batırdık ve haşladık. Biraz süsledik... Maksat eğlence olsun işte :)
Öptüm hepinizi....

6 Nisan 2012

kolay gelsin diyin kızlar :)


Sizlerdeki rengarenk ürünleri görünce dur dedim bende başlıyım şöyle cicili bicili bişey :))
Bir haftada ancak bu kadar ilerleyebildim. Akşamdan akşama dürtüyorum işte bikaç sıra...
Bitince çok güzel bir bebiş için kalkacak rafa :)) 
Umutluyum elbet gelecek müjdeli bi haber geliyor, geliyoooorrr diye hahaaaa :))
Henüz bebiş ortada yok anlayacağınız. O yüzden hem mavi var hem pembe var battaniyemizde...
Kafamdakini gerçeğe dönüştürebilirsem güzel olacak güzel :)
Güzel olacak dimi....

5 Nisan 2012

süper :))

Anne olunca çocuğunuz ne seviyorsa sizde onları benimsiyorsunuz ve hatta sizde çok seviyorsunuz.
Mesela deselerdi ki birgün sana yılanlar sevimli gelebilir diye ıyyhhhh derdim!!! Ama şimdi yılan figürlü bişey bulsam aaaaa ne şahane diyorum hemen... Yakında beslemeye kalkarsam şaşırmayın... Şaka, şaka :)) O kadar da değil...

Yada şimdi olduğu gibi bir dinazor görünce ekranda ağzınızın suyu akabiliyor :))



Bu ne mi ?

Sıcacık bir radyatör :))) 


Ve ben bu sıcacık sevimli kalorifer radyatörüne bayıldım :)) Ayılamadım :))

Kaynak

4 Nisan 2012

şu an itibariyle gün bana çok güzel :)))

Cumartesi gününden beri işimle ilgili sıkıntılı bir süreç geçiriyordum. Her ne kadar etrafa yaaa, öyle mi, hmmmm gibi çeşitli nidalarla gülücükler saçmaya devam etsem de yapmış olduğum hata beynimin içinde sürekli döndü durdu günlerdir...

Rüyalarımda kamyonlar bile kovaladı beni :(( Tam bir kabus....

Konu şöyle...
Ben sigortacılık yapıyorum. Hatta bulunduğum şehirde eskilerdenim (Yaş çıkartmaya çalışmayın tamam mı)... Bizim işimizde özellikle ticari grupta araçların nevi, cinsi, ilavesi, şekli şemali çok önemlidir. Ve ben bilmeyerek de olsa bir dorsenin (çekicilerin arkasına takılan römork) damperli olduğunu işlememişim. Aklım almamış dorse ve damper birlikteliğini...  Tabi yine ben senelerce aynı hatayı yapmışım...

Şimdi bunda ne var dimi... Hasar ayağında öyle değil işte... Birde aracımız pert.. Yani bu demek ki 8-10.000 arasında eksik ödeme sözkonusu... Burada hata nerde ? Acentede... Bu müşteriye nasıl anlatılır... İzahı bile yok, telafi edilmelidir.... Offfff durumdaydım yani...

Ama şükür... Halloldu :)) İyi niyet prensibine dayalı olarak tabii....
Böğrüme oturan öküz yeşilliklere doğru yol aldı :))
Ohhhh beeeeeeee :)