30 Aralık 2014

pşşşttttttt !!!! bu yazı hepimize :)


B
u se
ne iste
dim ki hep
inizin yeniyılı
nı bloglarınıza tek
 tek gelip kutluyum. Ama
yoğunluktan yapamadım. O za
man ben de yeni yıl ağacımı sizinle süs
leyeyim bari dedim :) Gezgin örtmenim Sezer'cim bol 
bol gez yeni yılda da. Gözümüz gönlümüz açılsın gittiğin yerlerle.
Hep mutlu ol arkadaşım ♥ Plakların kraliçesi Damla'm 2015 sana da bol kah
kaha getirsin. O gülen yüzün hiç asılmasın. Yeni plaklar dinlet bize, ruhumuz dinlen
sin
Hatır
şinas ar
kadaşım Handan
bu sene de neşen hep
yerinde olsun. İki yakışıklım
la musmutlu bir yıl geçir. Hayallerin
gerçeğe dönüşsün ♥ Sevgili Kadriye, sana da koca
man sevgilerimi gönderiyorum. Huzur ve mutluluk yanın
da olsun bu sene hep :) İlknur'um bu sene sana bol uyku ve sabır dili
yorum. En çok buna ihtiyacın var galiba :) Güzelliklerimi de kocaman öpü
yorum ♥ Şirin bahçe perim; sevinçlerin çok olsun bu sene de. Güzelliklerle gelsin
2015 sana da. Nilhaaaaannn mucizelerinle sağlıklı, mutlu bir yıl olsun sana da güzelliğim. Hep
sevil
hep sev ♥
Naifliğini sevdiğim
Ersin'cim. Bu sene sana da 
tüm istediklerini versin güzel karde
şim :) Zevkli arkadaşım Meltem, fevkaladenin
fevkinde bir yıl olsun sana da :) Sen bizim gözümüzü
gönlümüzü zenginleştiriyorsun, 2015 te seni zenginleştirsin arka
daşım. Hamaratlığına hayran kaldığım Nilgün; sağlık, mutluluk, huzur
seninle olsun arkadaşım bu sene ♥ Burcuuuuk, kedilerinle bu sene de çok mutlu ol 
emi :) Emir'in güzel annesi, 2015 sana en büyük ikinci hediyeni veriyor biliyorum ama 
bende sana büyük sevinçler diliyorum arkadaşım ♥ Zıpır deep :) Bu sene de yaşam enerjin hiç bitmesin olur mu :) Bizi yine deliliklerinle güldür ;) Mevlüde; hasretsiz bir yıl diliyorum sana da ar
kadaşım. Cici cici kumaş
lar al, yine donat sevdikle
rini doya doya ♥ Lila seni
n de yeni yılın kutlu olsun
arkadaşım. En güzel anlar
seninle olsun :) Mavilerin 
en güzeli bu sene seninle 
olsun Kadriye. Hep sevgiy
le kal. Ve güzel yürekli, gü
zel anne Derya, Borayla neş
en bol olsun bu sene de ark
adaşım. Ve ismini buraya 


yazamadığım tüm blogger arkadaşlarım. İyi ki varsınız ve iyi ki hayatımızın bir köşesinden de olsa bi yerlerde kesişmişiz sizlerle.

2015 'te hepimizin

mutluluk yakamıza yapışsın,
huzur ayağımıza dolaşsın,
sevinç ellerimize bulaşsın,
neşemiz başımızı döndürsün...
Emiii canlarım benim 
♥ ♥ ♥

MUTLU YILLAR







8 Aralık 2014

IG Seçmeceleriyle İyi Haftalar ♥


Uzun süredir yazamamıştım.. Aylık rutinimle devam ediyim bugün...
Kasım ayına da gecikmeli olarak güle güle diyim :))


Baykuş aşkınaaaaa ♥ ♥ ♥
Ben bu aşka ne zaman düştüm hiç hatırlamıyorum 
Kullanırken içim açılıyor 

Yakında baykuşlu kadın diye adım çıkacak 
Seviyorum uleynnnnnn :)))


Gençleşme alameti değil herhalde :)))
43e 15 kala 

Yakın gözlüğüm kırklı yılların hediyesi 
Çocukluluğumda nineler takar sadece derdim 
Pehhhhh :)))


Tanıştırıyım, kendisi öğle yemeğimdir...
Makarnanın adı olmuş nudo..
 Beğenecekmiyim hiç fikrim yok
Benden ses çıkmazsa ambulans çağırıverin 
Not:Çorbanın içine makarna atmışsın olmuş nudo :))


Bu kapı taksime gider :))))
Stor perde illa pencereyemi takılır 
Taktım kapıya, oldu mu oldu 
Alternatif çözümleri seviyorum :)


Bir prenses gelmiş 40 uçurmaya teyzesine ♡♡♡♡




Çekirgenin bugünkü işi bu boruya çiçek açtırmayı öğretmekti...

Kabul ediyorum biraz lüzumsuz işler müdürüyüm :))))))

Halbuki daha bir sürü yapılacak ütü var 


Sakladım görmiyim diye 
Pazar pazar ütümü yapılır :)


♡♡♡♡
Ayvalık



Taş Kahve ♥ ♥ ♥


M♥U♥T♥L♥U
HAFTA ♥ SONLARI

♥ ♥ ♥

5 Aralık 2014

Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı...



Sıcağı sıcağına yazmak istedim o kız okusun diye yazılan bu romanı....

Kitap alırken bazen ne istediğimi bilmeden alırım. İşte öyle bir andan hediye bana bu kitap.. İsmi ne alaka dedim muhtemelen... Meraklı kedi Şebo işte...

Hevesle bir aşk girdabına girmeyi beklerden bu ne yahuuu dedirtti bu kitap bana. Üçüncü bir şahsın uzun uzun sündürdüğü, bazen cümlenin sonunda başını unutturan sıkıcı, ruh karartan, karamsar anlatımlar.... Ahaaa dedim aldın mı başına belayı... Kitabı ismine göre alırsan böyle olur işte dedim...

Zorlaya zorlaya kitabın yarısına gelmiştim ki yazara bi haller oldu :) Sanki biri kitabın başında ıkınmış sıkılmış, sonra bir diğeri yok sen bu kitabı tamamlayamayacaksın ver ben bitiriyim diye devam etmiş... İşte öyle bir his...

Mektuplar başlayınca, karakterlerin sesini duydum ilk defa... Hayalini kurabildim... O kahverengi pardösü anlam kazandı mesela... İşte o mektupların birinde, belkide sonuncusunda ismin bir dikkat çekicilik değil de kitaba yakışan olduğunu anladım....

Bolca Cemal Süreya'nın dizeleri aralarda... Kahverengi pardösünün cebinde gezen kitaptan okunan...

Genç Müslüman adamla Yahudi bir kızın aşkını anlatıyor roman.. Bazen tokat gibi kızın yaşadıkları... Ama diyorum ya hep sonlarda alıyorsunuz bu kitapla ilgili hislerinizi avucunuza... Kitabın başlarındaki kasvete, birbirinin tekrarı hislere, cümlelere dayanabilirseniz okuyun bu kitabı derim kendimce...

Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.


Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek...
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.


Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

Eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?...
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

"Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

İki çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Seni o kadar yakından görünce,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.



Mutlu hafta sonlarınız olsun...

3 Aralık 2014

pardon :( bir garip haller içindeydim...


Ortalıktan yok olalı 4 aya yakın bir süre olmuş... (Çok uzun olmuş hakikaten...)

İlk zamanlar yan battı, çamura battı, içimden gelmedi hikayelerim olsa da tam geliyorum, geldim aşamasına geldiğimde çokça kendimle uğraştım ne yazık ki...

Henüz ortada fol yok hatta yumurta hiç yokken depresif hallerimi de paylaşmak istemedim açıkçası...
Konunun vehameti azaldığından ve de çokça içime sindirebildiğimden dolayı artık dönebilirim sahalara dedim...

Gezdim, tozdum, yedim, içtim, bolca verdiğim kiloları geri aldım kısmını geçelim; yusuf yusuf diye absurt sesler çıkardığım depresif dönemlerime gelecek olursak sayın okuyucu bu tamamen bir iç döküş yazısı olacaktır... Ruhumu karartma Şebo diyorsanız yazının diğer bölümlerini okumayın a dostlar :)

Malum 40 yaşı aştım... Beden bazı sinyaller vermeye başlasa da geçer geçer moduyla hep bi boşvermişlik mevcut ruh halimde... Yakın bi arkadaşım Tülücüğümün gazıyla başladık hastahane maceralarımıza... Tam Huriyeyle Nuriye halimiz...

Ben göz diyorum o meme diyor derken aldık randevularımızı... Mamografi-smear-ultrason sıradan başladık... Bekleme süreci derken gittik sonuçları almaya... Demesinler mi biyopsiye yönlendirelim sizi emin olalım diye... İşte o an benim gamsız dediğim bünye büründü en arabesk haline...

Meretin sonucu da ha deyince çıkmıyor ki...
Bekle de bekle...
Bekledikçe kafamdaki senaryolarım artıyor...
Hep aynı yerde kilitleniyorum... Oytun ne olacak ???
İçim dışıma çıktı ağlamaktan...
Kimseye de belli etmemeye çalışıyorum sözde...
Bi abuk haller anlayacağınız...

Biyopsi sonucunu almaya gittiğimde tansiyonum kaçlarda geziniyordu inanın bilmiyorum... Yok bişey, yok bişey diye kaç defa tekrarladım hiç hatırlamıyorum...
Ve sonuç bir hayal kırıklığı :( Kitleden sıvı alırken çok zorlanmışlardı... Kitle çok derinde, iğne içine girdi ama çekim sırasında çok uğraştılar, bu arada dokuda kanama olmuş ve sıvıda çok fazla kan olması sebebiyle tam değerlendirilememiş...
Offfffffffffffff....

Tüm bu belirsizliğin içinde aynı işlemi tekrarlamak istemedi doktorum... Kitleyi de henüz almak istemedi.... Takip edelim dedi...

Elimdeki aynı sonuçları farklı birkaç yere gösterip, hepsinden takipte kalma yönünde görüş alınca sakinleştim... İvedi olsaydı, yada çok kötü olsaydı söylerlerdi diye düşündüm ve düşünmeye devam ediyorum...

Anlıyacağınız nur topu gibi bir kitlemle takipteyim :))

Ben bunları niye anlattım ? Şaka bir yana tabi ki ruhunuzu karartmak için değil...
Kendinizi aman ihmal etmeyin... Hiç bir şikayetiniz olmasa da (ki benim yoktu) kontrollerinizi yaptırın. Hani diyoruz ya koşuşturmaktan hiç bişeye fırsatım kalmıyor, bırakın yine kalmasın... Ama koşturmak için sağlıklı olmak zorundayız. En çok da çocuklarımız için...

Bulunduğunuz yerdeki KETEM (Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi) 'e gönül rahatlığıyla müracat edebilirsiniz. Burdaki kurumun işleyişi çok umut vericiydi. Çalışanlar çok ilgili...

Burada il il iletişim adresleri mevcut... Her türlü sorunuza yanıt veriyorlar...

Sağlıkla kalın...











8 Ağustos 2014

işkence çekiyorum, imdaaaattttttt.....


Hani ben diyet yapıyordum da kilo vermiştim ya...
İnandınız dimi :)))
Bende inanmıştım :/
Yaz geldi benim diyet suya düştü...
Yemeler, içmeler ohhh pek şahanee...
Tartıya çıkıp çıkıp ohhh kilo almamışım rahatlamaları....
Sonra tartıyı unuttum tabiki...
Geçenlerde bi sevgili tartımla hasbihal ediyim dedim.... Gözlerim yerinden pörtledi...
Evet evet... yanlış duymadınız bildiğin pörtledi...

Buna bi çözüm bulmak lazım dedim...
Ama diyet modunda hiç değilim, bari spor dedim...
Geçenlerde gittim bir spor merkezine...
Bak dedim şu anda benim derdim zayıflamak falan değil... Sıkılaşıyım azıcık...

Adamcağız saydı da saydı...
Ama kibar, kibar...
Daha yazılmadım ya...
Esnaf adam işte :))

O gün iki bisiklet, iki ağırlık...
Ohhh misssss.....

Yorulmadan..
Hatta hiç terlemeden :))
Kaçmıyım diye yatırdım 3 aylık parayı...
Keyfim yerinde...

Gittim mi sonra peki ....
Yoooooo :))
Bugün konser var...
Ayyy bugün misafirim gelecek eve erken gitmem lazım...
Bugün başım ağrıyor...
Kirpik diplerimi bile ağrıttım vallahi :))

Dün kendi kendimi gaza getirip ama Şebo böylede olmazki söylemini yapmaz olaydım.... Ama salağım ya yaptım işte...

Kuzu kuzu gittim merkeze... Hani o kibar adam vardı ya, olmuş mu bana bir gestapo.....
Bisiklet 15 dk...
Tamam canım ne var bunda yaparız allaaa allaaaa...
Bitti 15 dk benim kalp ritmim hızlanmış...
Hadi yürümeye dedi...
Kuzu gibi gittim yürüme bandına...
10 dk diyorum içimden...
Hız da az.... Ohhhh parkta yürüyorum....
Bitmek üzere kalmış 2 dk...
Gözlerinden ateş çıkartarak geliyor bizim gestapo...
Hızı arttırıyor, banda birde meyil veriyor... Hadi 20 dk diyor...
Offffffff diyorum...
Kıçımdan nefes almaya başlamışım zaten... Ne 20 si diyorum içimden...
O gidiyor hemen hızı düşürüyorum :)))
Geliyor hızı yükseltiyor... Baktı olmayacak başımda bekliyor mendebur :(
Bide hadi işimiz çok seninle... Yağ topu olmuşsun diye bızırdanıyor...
Daha bir sürü şey...
İnsanlar neden cinnet geçiriyor da katil oluyorlar işte o an anlıyorum...
Ama nafile....

Neyse 20 dk bitti...
Bende bittim tabiki...
Gestapo başımda... Oooooo hiç terlememişsin...
Anasını satıyım ben oldum sucuk o bana terlememişsin diyor...
Başımdan bi kova su döksem ancak bu kadar terlerdim...
Ama kör ya bu bizim hoca, anlamıyor...

Bağırıyor bi kıza..
Hadi aşağı kata diyor...
Kıza sayıyor bilmem ne 20 kez 3etap, bilmem ne 200 kez, bilmem ne 15 kez 3 etap... Bide ekliyor kıyamam, bugün ilk yormayalım...
Abi allah razı olsun senden diyesim var ama etaplara özellikle de 200'e takmışım ben inerken...

Kız başlıyor hemen... Dur yahu soluklanıyım diyorum, terim soğumasınmışmış...
Bağırasım geldi hani terlememiştim :/
Offf ona çık, buna in...
8 alet gezdirdi beni... Yok kol, yok bacak... Üstü bugün fazla çalıştırmayacakmışmış...
Bildin öldüm ben ne diyon sen kızımmmmmmm....
Ama itiraf ediyorum son turlarda 7-8-10-11-14-15 diye saydım ahahahaaaaa :))
Bide doğru sayaymışım cenazem çıkardı ordan vallahi :))


Tam 1,5 saat arkadaş....
Benim gibi bir kadına reva mı bu yahuuuu....
Tamam dediklerinde kanat takıp uçasım geldi vallahi...
Kafamda deli planlar....

Nefes almaya çalışıyorum bir yandan da...
Bildiğin nefes, ama alamıyorum arkadaş...
Olmuşum tırt...
Geliyor gestapo yine başıma...
Sayıyor...

-Haftada 5 gün en az burdasın ( Hadi beeee )
-Günde 3,5 lt su içeceksin (Su içme özürlüsüyüm ben, nereme sığdırıyırm 3,5 lt yi)
-Tatlı yok, şeker yok (Olduuuu )
-Yeşillik, bol yeşillik (Bu tamamdır)
-En az 2 öğün protein (Ehhh buda tamam)
-Günde 5 öğün yenecek (Sen iste ben 9 öğün yerim, yemek benim işim)
-Çok az tuz, çok az yağ
-Kaytarmak yok, kaçamak yok (Oldu, gözlerim doldu)

Ağzımı açıp sıkılaşşşşş dememe kalmadan kükrüyor... Bu yağlar gidecek....

Eve zor yürüyorum... Ayaklarım sürükleniyor...
Sabah durum daha vahim...
Bugün etimden et kopuyor...
Gitmek gibi bir düşüncem yok tabiki :) Yada ben öyle zannediyorum...

Bu postu yazmadan az önce telefon geldi...
Ben gestapo... Kas gevşeticini iç, saat 7' ye yazdım seni... Burda ol....
Yuhhhhhhh :/

Bu akşam bol fıstıklı bi helva kavuruverin benim için... Sonuç belli...
Ben ruhumu teslim edeceğim....
Offffffff offffffffffff :/





7 Ağustos 2014

Kitap kurdu olmayı ne çok isterdim....


Çok hızlı kitap okuyabilen biri değilim...
Hani alırlar kitabı eline, duraksamadan bir çırpıda sonuna gelene kadar bitiriverirler ya.... İşte böyle arkadaşlara hayranım...
Boşluğum yok mu var....
Ama genelde hafta içleri -ki bu yaklaşık 6 aydır devam ediyor- bir embesil edasıyla bir yere gömülüp kalıyorum.... Televizyon açık... İzliyormuyum "HAYIR"... Boşluğa bakıyor buluyorum kendimi çoğunlukla....
Zihnimden düşünceler o kadar seri geçiyor ki ne düşündüğümü bile hatırlamıyorum gece sonunda....

Bazen bu korkunç düzeni bozmak için farklı şeylere yönelsemde 3. gecenin sonunda aynı pozisyona yatay geçiş yapıveriyorum işte.... Neyse ki ev dışında böyle değilim de hayatımı dengeleyebiliyorum azıcık ucundan olsa da...

Galiba ben açık havada enerji bulanlardanım... Evcimen olamadım gitti...

Ben bunları niye anlattım ki şimdi :)) Bir iç dökülmesiydi galiba....

Neyse gelelim konumuza.... Kitap demiştik değil mi?



Yazarın okuduğum ilk kitabı "Böğürtlen Kışı". Blogların bir çoğunda görmüştüm ama ilk başlarda ilgimi çekmemişti nedense...

Acı çekesim vardı belki de kitabı alırken, zira kapak cümlesi yüzünden aldım bu kitabı.... "Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz?" Oldukça acitasyon ruhlu bir halimdeymişim, kabul ediyorum....

Kitap çift zamanlı ilerliyor. 1933 lü yıllarda yaşayan Vera ile günümüz zamanlarındaki Claire 'in hikayesi...
Genelde çift zamanlı yazılan romanlardaki bir zaman dilimi beni yakalayamaz ve o sayfaları atlar edasıyla okurum diğer hikayeyi merakımdan... Bunda öyle olmadı... İki zaman dilimi de yakaladı beni...

Hepimizin en çok korktuğu, hatta düşüncelerinde bile dile getirmediği evlat kaybını farklı iki açıdan bakarak anlatmış yazar... Çokda güzel anlatmış... Sade bir anlatımla... Ve belki de çok hassas bir konu olduğundan acitasyon yapmadan....

Okuması kolay, sürükleyici bir kitap... Sevdiklerim arasında yer aldı kendisi...

Ve kitaptaki en sevdiğim cümleyle bitiriyim ben bu postu...

"Bee yengem her zaman der ki, çoğu insanın sandığının aksine gerçek arkadaş, sen zor bir dönemden geçerken yanına koşan değildir" diyerek kafasını iki yana salladı. "Bunu herkes yapar. Yengeme göre gerçek arkadaş, kendisi mutlu değilken senin mutlu olmana sevinen, hatta mutluluğunu kutlayan kişidir." 





5 Ağustos 2014

IG Seçmeceleri....


Ağustosa hoşgeldin sefalar getirdin demek lazım ama içimden hiç gelmiyor :(
Bari çabuk geçmesinde yazın tadını biraz daha çıkartalım...
Seviyorum yazı ve tatili ne yapıyım :))
Çok görmeyin bu masum köylüye ;)

Ve işte instagram Temmuz seçmeceleri...


Siz kumsalda güneşlenirken benim çalışacağımımı zannettiniz :))))) 
Ofiste de film izleyebilirim dimi :)
Evet evet izleyebilirim :)

Eskişehir'e gelip de sorpa ve çiybörek yenmeden geçilirmi hiç...
Tok evin aç kedisi adlı çalışmamız :)


Hayatımda ilk defa böyle bir çam kozalağı çeşidi görüyorum. .. 
Enfes ♡♡♡ 
Anamın doğduğu yerler buralar....

Ahahaaaaaaaaahaaa :)))) 
Bazen hak ediyorlar :)
Yaşasın kötülük...
Kahkahanız bol olsun bugün...

İnsanlık için küçük, şebo için büyük devrim ... 

G Ü N A Y D I N ♥ ♥ ♥ 
Mutlu pazarlar... sevdiklerimizle, sevenlerimizle, hayatın cilveleriyle ve enerjinin en pozitifiyle hazırlanalım yeni haftaya ;) 
Heyyyy Sebastian kahve getir :)


İngilizce çalışma halleri :)))) 
Bu resmi çekmeme çok kızdı... 
Neymiş başarılı bir resim değilmiş :)))

Yinemi güzeliz arkadaş :)))))) 
Kendini beğenmeyen taş olurmuş....
2hamile, 2emzikli, 3 de taş :)))))

Çok kıskanç bu at...
Başka atlarla ilgilendiğimizde huysuzlanıyor :)


Yeşilyurt köyü... 
Kaz dağlarının eteklerinde.... 
Misss gibi havası... 
Eşsiz manzarası... 
Bizi sokaklarında konuk ediyor.... 


Bu çocuğu şekilden şekile sokmak çok kolay... 
Oynamadıysanız sizde oynayın... 
Neyimi? 
Şoför kafam kapıya sıkıştı :))))) oyunu... 
Teyzemizin eski icatlarından...
Daha çok var bizde böyle depresif uyduruk oyunlar ;)

Musmutlu Ağustoslar efemmm...
Aman yavaş ilerlemeyi unutma ;)



24 Temmuz 2014

Sıcacık bir film / Dedemin İnsanları


Bazı şeyleri zamanında yapamazsam beklerim de beklerim...
Elim gitmez bir türlü...
Ha bugün ha yarın derim olmaz bir türlü...
Mesela "incir reçeli" filmini hala izlemedim ben...
O kadar çok var ki böyle ismini sayabileceğim film...
Hani izlemeyeni dövüyorlar ya ben falaka kısmına kalıyorum galiba :))


İşte o listenin başlarında yer alan bu filmi nihayet cümbür cemaat izledik ev ahalisiyle...
Bazı yerleri tekrar tekrar geçerek hemde...

Film mübadele yıllarında göç yaşayan bir dedenin 70 li yıllardaki yansımasıyla Ege kıyılarında geçiyor...
Neden bilmem ama o mübadele yıllarındaki göç hikayeleri hep yüreğimi burkmuştur... İzlerini, geçmişlerini bırakarak mecburen yola dökülmek zorunda kalmaları... O eski topraklarına özlemleri...
İşte bu filmde de Mehmet Bey (Çetin Tekindor) fevkalade bir şekilde o hissi boğazınıza düğüm olarak vermiş....

Torun Ozan'ın kahramanı dede Mehmet Bey... Kahraman olmayı da haketmiyor değil hani...
Bol bol güngörmemiş küfürleri saydırsalarda ailece sıcacık bir aile...
Aralarındaki ilişki, saygı, sevgi ahhh dedirtiyor eski zamanlara....
70 kuşağının kendine has kokusu filmin ruhuna da işlemiş...

Hele bir sahne var...
Yaşlı bir teyzemiz ahiretlik bohçasını almaya gelmiş manifaturacı Mehmet Bey'e...
Koptuğum andır.....
Eski gelenek ve göreneklerimiz nede güzelmiş...
Her bir ayrıntısı tek tek düşünülmüş....
O incelik...
Şimdilerde o inceliklerden ne kadar uzaklaştığımız tokat gibi suratımızda :(

Bolca ağladığım, hönkürdüğüm ama çokca da özlem duyduğum bir film oldu bu benim için...
Aile kavramı perçinlenmiş en güzel haliyle...
O yıllara ait olma hissi, isteği...
Çok çokkk çokkk SEVDİM ben bu filmi...

İşte böyle...
Hazır bayramda yaklaşıyorken ailenizle birlikte sıcacık, mutlu, huzurlu bir bayram diliyorum hepinize...
Uzun yıllardan sonra ilk defa ben bu bayramı bayram gibi yaşayacağım galiba...
Hepinizi sevgiyle kucakladım...
ŞEKER TADINDA BAYRAMLAR ♥ ♥ ♥






21 Temmuz 2014

hafta sonu şıptırması :)


Başlık bulamadım :)
Türkçe katliamı yapmış olabilirim kabul ediyorum...
Bugün içimden böyle geldi napıyım :)) İdare ediverin bu özürlüyü...

Bu hafta sonu gezmedim, dolayısıyla bu postu rahat rahat okuyup yorumlara ama biliyor musun ben şu ruh halinde huzurun dibine vuruyordum gibi misillemeli cümleler kurabilirsiniz...
Atış serbest vallahi....
Vurun Şebo'ya :))

Yazlığa bir girişim birde çıkışım vardı sadece durum bundan ibaretti vallahi :)))

Neyse konumuz bu değil....

Konu kısaca "anam ağladı" deyimidir...

Evde 3 kadın Cumartesi sabahı yaylım yaylım yayılırken evin anası tüm kuralları bozup temizliğe kalkışırsa, diğer 2 kadın da vayyy efendim sen bize vicdan yaptırıyorsun ile başlayan bir gazlamaya kendi kendilerini kurban ederlerse ne olur...

Sabahın en nadide zamanlarından gecenin körüne kadar tüm hırsını temizlikten çıkartan 3 kadın olur evde...
Artık perişan bir halde sinirlerini atınca da 2 koca kadın annelerine ithafta bulunarak, kaçan gazlarının ne derecede yıpranmışlığa sebep olduğunu izah etmek için "Bugün anamızı ağlattın yani teşekkürler" derler...

Bu durumu kaldıramayan evdeki Oytun böceği koştura koştura gelir ve ne dese beğenirsiniz....

"Anneanne, anneanne seni kim ağlattı ???????? "

Bizde ne sinir kaldı ne de keder tabiki :))))
Deyimlere hala düz mantık kuran bir oğluş varsa evde durum budur :))))


En güzel haftalar sizin olsun efem.... Ben bişiycikler istemiyorum :)))

17 Temmuz 2014

Bozcaada aşkına ♥ devam edelim...


Yorulmadınız değil mi?
Bozcaada yormaz öyle...
Sükuneti sarar böyle tenha günlerde....


"Akvaryum Koyu" denizaltı güzellikleriyle vede sakinliğiyle göz kamaştırıcı...
El değmemiş "henüz"... Ve de değmemesini ümit ediyorum...
Denizgözlüğünüzü takın ve bir balığın peşine takılın...
Bakalım nerelere götürecek o küçük balık sizi...


Paşam keşifte her zamanki gibi...


Buranın denizi ayazmaya göre biraz daha sıcak...
Tabi bu rüzgarın yönüne göre değişebiliyor...


Sahil şeridinden dolaştık adayı...
Her köşesi ayrı bir güzel...
Hatta kekik bile topladık...
Mis gibi kokusunu çeke çeke.....


Artık sokakları gezme zamanı....
Aynı binalara her seferinde tekrar tekrar hayran kalınır mı ?


Her kapıda farklı hayaller kurabilir mi insan...

Bir gün....
Evet bir gün....
Hani şu baykuşlu numara gibi....
Kapımın kenarında Şebonun evi de yazarmı ki....
Hatta belki de bir not "Kahvem var en sohbetlisinden" diye....
Kimbilir....
İlk siz davetlisiniz ama kahveye unutmayın ;)


Arnavut kaldırımlarında seke seke...
Sardunyaların, hanımellerinin kokusunu çeke çeke...
Yürüyelim olur mu?

Hepsi el emeği, göz nuru tezgahtakilerin...
Hepsi ince ince işlenmiş...

Renkli gözlü kargası meşhur adanın birde...
Şarabı, tabiki üzümü...
Çiçek Pastahanesinin bademli sakızlı kurabiyeleri...




Her sokak ayrı hikaye....


Akşamları hareket beklemeyin buralarda...
cıscıstakdatak yok....


Ama sıcacık sohbetler var....
Keyifli kahkahalar....
Ilık bir rüzgar....
Rengarenk insanlar var...

Ahhhhh Bozcaada ahhhh...
Şen aşkın ayrı bir halisin....


16 Temmuz 2014

Bozcaada aşkına ♥


Geçtiğimiz günlerde Bozcaada'daydım... Ama ancak sizi götürebiliyorum...
Hazır mısınız ?
Yanınıza öyle fazla birşey almanıza gerek yok...
Aman fotoğraf makinenizi unutmayın...
Gerisi boş...


Geyikli'den feribotla yarım saatte ulaşıyoruz Bozcada'ya....

"Tanrı Bozcaada'yı insanlar uzun ömürlü olsunlar diye yaratmış." demiş Bodrum'lu tarihçi HEREDOT....
Fazlası var, eksiği yok....
İnanın...


Yine gezemedim ben bu kaleyi biliyor musunuz?
Siz fırsat bulursanız mutlaka gezin ama.... Ben bir dahaki sefere bıraktım yine :(


"Ayazma Plajı" sabahın ilk ışıkları ile ayağımızın altında...
Kumu altın sarısı.... Denizi masmavi....
İlk burada aşık oldum ben Bozcaada'ya...
Sonrası her seferinde perçinleme...


Hemen dibindeki kayalıklar sanki el değmemiş bakir kasabanın kalıntıları gibi...
Muhteşem bir his....


Kah plajın kenarındaki kum tepelerinden devriliyoruz...
Kah denizin sakinliğini ruhumuzda hissediyoruz...
Kah  yeniden yeniden Bozcaada sen aşkın farklı halisin diyoruz...


Çok şanslıydık bu sefer aslında....
Her geldiğimizde iğne atsan yere düşmezdi buralarda...
Ama şimdi sakinliğinin keyfini sürüyoruz...
Aklınızda bulunsun Haziran ve Eylül adanın en güzel dönemleri sakinlik arayanlara....
Havalar güzel giderde Ekim'e kalırsanız tadından yenmez hatta...

Şimdi hızlanma zamanı...
Hemen duşumuzu alıp batı burnunda günbatımının keyfini çıkartacağız....


Muhteşem değil mi ?
Ahhh birde o iyot kokusunun eşliğinde seyre dalsanız....
Rüzgar güllerinin ucunda antik çağlardaki adıyla Tenedos, şimdiki adıyla Polente feneri küçücük gözükse de adanın sembollerinden... Yürüyerek uca kadar ulaşma imkanınız var...
Adanın tüm enerjisi bu rüzgar gülleri tarafından sağlanıyor...


Gittiğimizde henüz saat sekizdi...
Tek deli bizmişiz derken, tam teçhizat gelenlerle doldu birden uçurum kenarı...
Şayet imkanınız varsa kapın sandalyenizi, masanızı... Tabiki birde şarabınızı...
Bu güzelliğin keyfini çıkartın sizde...
Birdahaki sefere ben burada masa donatırım en pötikarelisinden hemde ;)


"Çın çın bir gökyüzü gördüm ben
Gözlerini yere indirirken

Birlikte bırakmıştık orda
Ah orda
Yıldızları çılgın Bozcaada
Tenedos'ta

Ta nerelere geldi
Martılar peşimizden"
Arif DAMAR


Yarın devam kaldığımız yerden adaya....



1 Temmuz 2014

Güle Güle Haziran....


Temmuza hoşgeldin, sefalar getirdin derken instagram seçmecelerini de şıptırıveriyim dedim....
Takip etmek isterseniz burdan efem... 
sebboytun



Bu kum manyaklığının sonu nereye varacak inanın hiç bilmiyorum... 
Allahtan buradan dönerken gümrükten geçmek zorunda değilim :)))) 
Kalpli taşımı da buldum...
Olay tamam...


Bozcaada'ya aşık olduğumu söylemişmiydim daha önce....
Yorucu bir haftanın ardından ilaç gibi geldi

Çok uzun zaman olmuştu yolda kitap okumayalı.. 
Özlemişim... 

Buda duygumuzun veda gecesi selfiesi...
Seni özleyeceğiz....



Hafta sonunuz musmutlu olsun.... 
Kahkahanız yüzünüzden eksik olmasın... 
Bu karikatürün evlendiğim aya denk gelmesi kaderin bir oyunu mu bana yoksa :)))

Biz karnemizi aldık, hediyemizi de :))) 
Başlasın tatilllll !!!!
Eskiden biz diye cümleler kurasım var ama anlamaz ki yeni nesil ergenus :)

Su içme özürlüsü olarak bugün çiziktiriyorum.... 
Yoksa bu vücut susuzluktan geberecek... 
Bu uygulama tutarsa alkali suya geçiş yapıcam inşallah maşallah.... 
30 bardak çay içene kadar 8 bardak su iç Şebo :)))

Fincanın asaletine gel :)))) 

Bugünlük de bu kadar der, kaçarım ben arkadaş...
İş güç beni bekler....