27 Nisan 2009

üzülen papatyamı olur demeyin, olur....




Cumartesi günü ertelenen 23 Nisan Bayramını kutladı oğlum. Abilerini, ablalarını izlemiş, kutlamalar bitince de inmişler stadyuma bir de o koşu gösterisi yapmış hahaaa:)) Ben yanında olamadım ama ayrıntıları aldım anneanneden büyük zevkle... Stadyumda yarım tur atmış koşarak sonrada tamam gidebiliriz demiş. Bayramın sonuna kadar koşmak için beklemiş demekki :)

Akşam eve dönüşte yolumuzun üzerindeki boş bir araziye uğradık. Çiçekleri görünce çok seviniyor ve hemen toplamak istiyor. Kopartmayalım oğlum, bak nasıl güzeller dedikçe yok yoookkk diyor hep. Papatya böceğimle eve gelmezse çok üzülürmüş :)) Hal böyle olunca aldık eve getirdik, hemen suya koyduk bizde...

Bu sıralarda yine belgesel sevgimiz depreşti. Timsahları izlerken Gökçisi geliverdi aklına... İyi ki teyzesinin yaşadığı yerde timsahların olduğunu kazara söyledik. Gökçi=timsah denklemini yerleştiriverdi aklına :))) Hemen gökçisi gelmeliymiş timsahlarını alıp, o gökçisiyle yatmak istiyormuş... Lütfenmiş hahaaa:)) Tamam gökçeye söyleriz gelir diyip krizi atlatırken küçük timsaha üzülüverdi bu sefer de oğlum. Neden adam eline almışmış onu. Timsah çok üzülmüş diye salya sümük ağlarken burnunu silme gafletinde bulundum. Bırak aksın dimi... Neymiş efendim neden silmişmişim... Sümük arkadaşlarından ayrılmak istemiyormuş... Seninde ne ilginç arkadaşların var dedikçe bende kahkaha, onda ağlama... Geceyi kazasız belasız tamamladık :)))

O uyuduktan sonra ben hala gülüyordum sevgili sümük arkadaşlara hahaaa:)))

23 Nisan 2009

23 nisan


Erkenden kalktık bu sabah...
Süpermen kıyafetini giymek istedi...
Özenle giyindi...
Hiç mızmızlanmadan hemde...
23 Nisan kutlamalarına gidecek bugün anneannesiyle...
Bırakırken bayramımız kutlu olsun dedik, öpüştük koklaştık...

Hepimizin 23 Nisan Bayramınız kutlu olsun...
PC: Yağan yağmura rağmen stadyuma gitmişler ama kutlamalar yağış nedeni ile Cumartesine ertelenmiş. Sevinci kursağında kalmış bitanemin...

22 Nisan 2009

sen ne kıymetli maymunmuşsun :))



Genel göz kontrolü için taaa iki hafta öncesinden randevu almıştık. Kayma varmı, görme bozukluğu varmı diye. İçimiz rahatlasın istedik.

İki gündür hazırlık yapıyoruz. Isınma turları...

Gözümüzü kocaman açıyoruz, minik fenerle bakıyoruz, duvara senin için şekil yapacaklar oyun oynayacağız diyoruz. Paşam memnun, tamam gidelim diyor...

Sabah kalkıyoruz, gidelim mi paşam diyoruz... Gidelim diyor büyük istekle... Yanına siyah maymunumuzu da alıyoruz destek olsun diye...

Peki bunların sonucunda ne oluyor....

Profa maymunumuzun gözlerini muayene ettiriyoruz hahaaa:))) Bizimkinin inatçılığı tutuyor ve adama bakmıyor bile.... Değil muayene göz teması bile yok...

Ben sıkılıyorum tabi bu durumdan... Ama anlayışlı profumuz sağolsun siz alıştırma turu yapmaya başlayın. Muayene için galiba 3-5 kez geleceksiniz diyor gülerek...

Tekrar randevu almak için dönüyoruz danışmaya adam 2 hafta dolu sonrası da belli değil henüz...

Yine beklemece anlayacağınız...

Ama gönlümüz rahat siyah maymunumuzun gözleri çok keskinmiş hahaaaa:))))

17 Nisan 2009

Atam

Sevgili meripoint ve uyuz cadıda gördüm bugün.
Haydi diyorlardı.... Atatürk'ün fotoğraflarıyla dolduralım sayfalarımızı...
Bu çağrıya bende katılmalıyım dedim.
Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yaşatacak olan sizlersiniz.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
Bende haydi diyorum... Herkese... Bu yazıyı okuyanlara...
Bizler Atatürk'ün çocuklarıyız...
Atamızın izinde olduğumuzu gösterelim hep birlikte...

13 Nisan 2009

maşallah, gözümüz yok

sakınılan göze çöp batarmış...

Benim böceğim atlamasını, hoplamasını çok sever. Yapma düşeceksin ikazlarımız hep havada kalır. O bildiğini okur inatla. Yine öyle olmuş ve koşarken ayağı takılarak düşmüş. Yüzünü de duvara sürttürmüş düşerken. Aslında çok önemli bir yara değil ama yinede anneannemizle gidip pansuman yaptırmışlar. İlk gördüğümde oldukça paniklediğimi itiraf edeyim. Aman bir yerine birşey olmasın diye dikkat ettikçe muzurlukta bir numara sağ olsun. İz kalmasın diye sürekli merhem sürüp pansuman yapıyoruz. Ama bizimki hala uslanmadı. Aynı tas aynı hamam. Bodoslama koşmaya devam...

Keyfimizi kaçırmayalım dedik anneannemizi de alıp pikniğe gittik pazar günü. Güneşin keyfini çıkartalım hemde paşam enerjisini boşaltsın dedik.

Doca her zaman ki gibi mangalımızı hazırlarken biz yürüyüşe çıktık. Çiçek topladık, ağaçlara yapışan dev boyutlu salyangozları izledik. Derenin kenarında küçük kurbağaları ürküttük. Biz banka oturup kemiklerimizi güneşe karşı dağıtırken paşam bol bol kurbağa, yengeç, balık yakalamaya çalıştı sopasıyla :))) Bizde onun haline bol bol güldük. Baktı sopayla olmuyor kolları sıvayıp elle kurbağa yakalamaya çalışınca bizimki müdahale zamanımın geldiğini anladım :))) Güçlenmek lazım dedik ve docanın yanına döndük hemen.

Oğluşun yemek yemek için yeni bahanesi güçlenmek. Güçlü olucam diyip diyip yemek yiyor. Ve ben bu durumdan pek bir hoşnutum. Oyunlarla ağzına bir şeyler tıkmak için uğraşmıyorum artık :)

Yemeklerimizin üzerine bir de çay keyfi yaptık ki hiç bir şeye değişilmezdi. Baba-oğul parkta oynarken biz mis gibi havayı ciğerlerimize çektik çay içerken sultanımla...

Akşam eve döndüğümüzde hepimiz çarpılmıştık. Oğluş anne gözlerim yumuluyor derken koltuğun üzerinde uykuya dalıverdi :) Annesi de hemen peşinden tabii :))




Sabah kalktığımızda ikimizde çok dinamiktik ve ben hala öyleyim...

Savulun işler ben geldim hahhhaaaa:))))

11 Nisan 2009

olmaz dedi oldurdum :))


Masamın üzerini biraz şenlendirmem lazımdı...
Mini fanusuma kaktüs dikmek istedim, çiçekçi olmaz dedi...
İnat bu ya yerleştirdim güzelce...
Eski bir kapaklı dosyayıda güzelce kapladım...
İçine masa üstünde dağılan evrakları koydum, toparlandım...
Birde oğluşun resmini kondurdum masama...
Oldu işte hahaaa:))

8 Nisan 2009

ah teyzemiz aaaahhhh :)))

Dört köşe ekranın arkasından nasıl öğretirsiniz bunları bilmem hahaaa:)))

Özet....


1 haftadır çok yoğundum. Kısacık saatlere bir sürü iş sığdırmanın sıkıntısı vardı.

Bir sürü yenilik ve yeniliklerin getirdiği keyif var yoğunluğun artısı olarak...

Büromuzu taşıdık. Daha ferah bir ortama kavuştum nihayet. Haliyle yeni büro yeni mobilyalar dedik. İkinci bir şirketi daha katmaya çalışıyoruz içimize. Çalışmalar sürüyor tabii. Bu kriz ortamında alternatifler yaratma zorunluluğu doğdu ve bizde ayağımıza gelen kısmeti tepmemeye karar verdik :)

Ama çok yoruldum...

Oğluşla bu hafta dar vakitlerde paslaştık... En favori oyunumuz doktorculuktu... Ben hasta o doktor... "İyişeceksiniz merak etmeyin" dedi bana :)))) Doktor bey diyip sorular sorduğumda ise ciddiye alınmanın zevkini gözlerinde görmek bir ömre bedeldi... İlaç vermeyecek misiniz doktor bey dediğimde ise "dok gerek iyaca, iyişeceksiniz, dinyenin biyaz geçey" demesindeki senlerin size dönüşmesini izlemek ve şaşırmaktı bana düşen bu oyunda...

Bu hafta elektirk süpürgesini her çalıştırdığımda benimle hep pazarlık yaptı... "Odamı süprükleme anni" diye. Odasını toplamak istemedi, o dağınıklık arasında benim odam toplu diye inat etti :))

Bu hafta son artık, işler bitecek inşallah... Ve ben yine burda olacağım...