22 Haziran 2017

Handan'ın filmleri ♥


Günaydın diye söze başlayayım ama ben bu yazıyı yayınladığımda saat kaç olur bilemem...
Sabah serinliğinde güzel bir günaydın dediğimi varsayın olur mu ♥

Bu aralar çok uğrayamadım buralara, sizleri de okuyamadım... Bayram öncesi iş yoğunluğu sadece... Rutine döneriz 3-5 güne...  Fazla aksiyona gerek yok, kalbim dayanmıyor....

Hazır fırsat bulmuşken son izlediğim filmleri yazayım dedim sıcağı sıcağına... Hepsi birbirinden güzel ve özeldi çünkü. Benim güzel arkadaşım Handan tavsiye eder de hiç kötü olabilir mi zaten...

Handanım bu arada hemen bir teşekkür edeyim sana, galiba hayatımda izleyebileceğim en güzel filmlerden birisini izlettin bana ki ne geç kalmışım ben bu filmi seyretmek için... Keşke dedim daha önce izleseymişim, şimdiye kadar 5-10 kez izlemiş olurdum... Hangi filmi dediğimi anladın değil mi? Tooowwwaaaannndaaaaa  :))))) Allahım duygular şelale bende; nerede ağladım, nerede kahkaha attım karıştırdım gitti film boyunca... Büyüksün mirim :))))

Handancığımın filmlerini en sevdiğimden başlayarak anlatmaya başlayayım ben en iyisi ;)




KIZARMIŞ YEŞİL DOMATESLER (1991)

İlk önce kısaca filmin konusundan bahsedeyim size;

Evelyn (Kathy Bates) evliliğin rutininde iyice sıkışmış, kendinden hoşnut olmayan, evliliği ile ilgili çözümler bulmak için çeşitli toplantılara katılıp çözümlemeye çalışan orta yaş üstü bir kadındır. Bir gün huzur evi ziyareti sırasında tesadüfen tanıştığı Ninny (Jessica Tandy) ile yapmış olduğu sohbetlerde Ninny ona geçmişten güzel anılar anlatmaya başlar. Ruth ( Mary Louise Parker) ve Idgie ( Mary Stuart Masterson) nin büyüleyici hikayesini... Evelyn,  Ruth ve Idgie'nin hikayesinden o kadar çok etkilenir ki huzurevi ziyaretleri sıklaşmaya başlar... Aralarında güzel bir dostluk oluşur...

Özete bakınca film çok sıradanmış gibi geliyor değil mi? Ama değil işte...
İçinde çok sıcak dostluklar var, 1920 li senelere aykırı gelebilecek derecede feminizm var, ırkçılık var, kahkaha var, gözyaşı var, umut var... Ne ararsan var yani....

Idgie zaten tek başına şahsına münhasır bir karakter... Onun o erkeksi, güçlü karakterinin içindeki şefkati hissetmek içini yumuşatıyor insanın....

Ruth, allahım sen nasıl kibar bir kızsın.... Bakışlarının sadeliği ve masumluğu beni derinden etkiledi her sahnesinde...

Ninny'nin 80 li vücut yaşında iken nasıl da 20 li yaşlarının ruhunu taşıyor hayretle izledim... Deli doluluğu yaşanmışlıklarla birleşince nasıl da bilgeleştirmiş onu... Muazzam bir karakter ♥ Hoş ben onun Ninny olduğundan da çok emin değilim gerçi ama şimdi hissiyatımı yazıp spoiler vermeyeyim :)))

Evelyn katıldığı toplantılarda gülmekten öldürdü beni mesela... Kıyamam aydınlanacak aydınlanmasına da bir kal geliyordu kuzuma :))) Ama bir towaaandaaa sı vardı ki Idgie'den etkilenmesinin eseri olarak, kaç gündür dilime pelesenk oldu hatırlamıyorum... Uzun süre de geçmez artık....

" Yaşlı olmak için çok gencim, genç olmak için çok yaşlı "
Nasıl güzel bir cümledir mesela..... Geçtiği sahneyi kaç defa izledim bak sayamadım :))))

Film çift zamanlı ilerlemeyi çok güzel geçişlerle kotarmış, her karakterini ince ince işlemiş ve öyle farklı özellikler koymuş ki her birine ekranın arkasına geçip sarılmak istiyorsunuz emin olabilirsiniz.

Yer yer güleceğiniz, yer yer kendinizden birşeyler bulabileceğiniz, yer yer kahkaha atıp hemen akabinde gözyaşlarına boğulabileceğiniz çok etkileyici bir film... Aman haaaa ben şimdi böyle yazdım diye çok büyük beklentiyle ekran karşısına geçip hmm orası da olmamış, burası da olmamış, şunun enerjisi tutmamış demeyin. Vallahi çok haksızlık yaparsınız... Beklentisiz oturun ama seveceğinizden de emin olun gibi bir şey benim dediğim :)

İnanın her sahnesini ayrı ayrı anlatmak istiyorum size ama fazlaca spoiler vermiş olurum ve filmin zevkini kaçırırım....

Sonuç olarak ben bu filmi ÇÇÇÇOOOOOOOOOOOOOKKKKKK SEEEVVVVVVVVDDDDİMMMMMMM ♥  İzlemeyenleri Handan'la birleşip dövebiliriz :))) Şaka şaka, ama mutlaka izleyin dediğim bir filmdir kendisi ;)




THE GOOD LIE / İYİ BİR YALAN (2014)

Yine bir dostluk hikayesi....
Sudan'da 80'li yıllarda çıkan iç savaş neticesinde Amerika'ya yerleşen 3600 mülteci Sudanlının yaşam hikayelerinden yola çıkılarak hazırlanmış bir film. Gerçek hayat hikayelerinden yola çıkılarak filmin çekilmiş olması sahnelerde daha da etkilenmenizi sağlıyor...

Köylerinin gerillalar tarafından yağmalanmasından sonra bir grup çocuk tamamen kendi iç güdüleri ve o ana kadar öğrendikleri bilgileri kullanarak bir yaşam savaşı verirler. Güvenli bir bölgeye ulaşabilmek için açlık ve susuzlukla mücadele ederek binlerce mil yürümek zorunda kalırlar. Kakuma mülteci kampına ulaştıklarında ise 7 çocuktan sadece 4 çocuk kalmıştır; Mamere (Arnold Oceng), Jeremiah (Ger Duany), Paul (Emmanuel Jal) ve Abital (Kuoth Wiel).

Kakuma mülteci kampında uzun seneler geçirdikten sonra Amerika ile ortaklaşa hazırlanan bir göçmen programı ile 4 genç Amerika'ya giderler. Fakat Abital onlardan ayrılmak zorunda kalmıştır, o eyalette kalacak bir aile ayarlanamayınca farklı bir eyalete gönderilmek zorunda kalmıştır.  Artık yola Mamere, Jeremiah ve Paul birlikte devam edeceklerdir... Bir de tabiki kendilerini iş bulmak ve düzen sağlamalarına yardımcı olmakla görevlendirilen Carrie (Reese Witherspoon)....

Filmi bu şekilde özetleyebilirim, çarpıcı bir hikayesi var.

Amerika'ya geldikten sonra bizler için çok doğal olan şeylerin onlar için önemli bir öğrenme ve deneyimleme süreci haline gelmesi filmin bir yandan komik bir yandan da düşündürücü öğeleriydi... Yataklarını ilk geldiklerinde yere serip öyle yatmaları mesela, telefon çaldığında ilk tepkileri gibi gibi...

Carrie rolüyle Reese Witherspoon çok sevimliydi. Sanırım sevmeye başlıyorum bu kadının oyunculuğunu. Yaban ve Big little Lies film/dizilerinde de iyi iş çıkartmıştı...  Bu filmde de gayet başarılı bir performans sergilemişti...  Yardit lakabı bu filmde ayrı bir şirinlik katmıştı sanki :))) Büyük beyaz inekmiş anlamı da :)

Filmde en sevdiğim karakter sanırım Mamere'ydi... Onun o doğruluğu, dürüstlüğü, olaylara bakış açısı, idealleri ve hesaplaşmaları oldukça etkileyiciydi...

Diyorum ya içinizi ısıtacak, gerçekliğinin çarpıcılığıyla bazen içinizi acıtacak, gülümseten ama bir o kadar da ağlatan bir film....

Sonuç olarak ben bu filmi de ÇOOOOKKKK SEEEEVDDİİİMMMM :) İzleyiniz efenim ;)



TRASH (2014)

Raphael (Rickson Tevez) ve Gardo (Eduardo Luis)  Rio'nun arka sokaklarında çöp toplayıcılığı yapmaktadır. Bir gün yine çöp toplarken Raphael bir cüzdan bulur ve onu Gardo ile saklar. İçinde paranın haricinde siyasi bir kariyeri olan Santos'un gizli bilgilerinin bulunduğu bazı şifreler bulunmaktadır. Çok kısa bir süre sonra çocukların peşine de düşerler zaten. Bu sırada Raphael ve Gardo kendilerini saklamayacaklarını anlayınca  Rato (Gabriel Weinstein)'dan yardım isterler. Muhteşem üçlü işte :))

3 arkadaş dürüstlük ve doğruluğun hikayesini yazarken bir yandan da ülkenin kaderini değiştirmektedirler aslında...

Bir an bile gerilimi ve temposu düşmeyen filmde yemin ediyorum tırnaklarımı yedim. Bir ara koltuğun tepesine tünemiş oğlum kaçsana diye bağırmaktaydım ki kendime geldim ahahaaaa :)))

Filmde en sevdiğim karakter Rato'ydu ♥ Onun o itilmişlik, dışlanmışlıkla birlikte diğer çocuklarla duygusal bağ kurması, kıvraklığı, sevimli üçkağıtçılığı şahaneydi.

Planlarına hiçbir zaman uyamamaları ve hep bir spontone B planı ile gitmelerini izlemek hem keyifli hem de heyecanlıydı.

Bir sahnede döküntü bir bilgisayar oyunu üzerine kurdukları hayaller çok sevilesi ve iç ısıtıcıydı....

Olivia karakteriyle Rooney Mara,  Peder Juilliard karakteriyle Martin Sheen filmin bonuslardandı.

Doğruluk her zaman kazanır mı bilinmez ama bu çocuklar gerçeğin peşinde çok büyük bir yol aldılar, küçücük boylarına inat güzel işler başardılar.

Oldukça heyecanlı ilerleyen bu filmi ben SEEEEVVVVVVDDDİİİİMMMMM ve izlemenizi tavsiye ediyorum efenim.

Yazının başını günaydınla, sonunu da iyi akşamlarla bitirerek bir rekora daha imzamı atmaktan mutluyum :))))
Hatta işi biraz daha abartıyım, başka bir yazı hazırlayamayacağımı düşünerek bayramınızı da kutluyum efenim...

Mutlu bayramlar ♥ Küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden en kocamanından öperim.
Bayramdan sonra görüşürüz ;)

14 Haziran 2017

Bugünlerde...



Bizimkileri hafta sonu yazlığa götürüp bıraktım...
Pazartesi sabah boynumu büküp döndüm tabiki.. Ama aklım onlarda :)
15 dakikada bir taciz ediyorum ne yapıyorsunuz, beni özlediniz mi diye...


Oğluşla her yaz aynı şeyi yaşarız aslında, ben hafta sonu anneliğine terfi ederim.
Ama bu sene feci koydu :(
Evdeki sessizlik iki günde feci sinirlerimi bozuyor...
Anladım ki hırgür içinde bu sene bana iyice bir yoldaş olmuş oğluş...
Sana yat demeyi özledim dedim bugün sabah telefonda.
Bana telefon açta söyle yat diye çok özlediysen dedi...
Ruhsuz oğlum benim...


Arden Paşayla tam alışmıştık, kaynaşmıştık...
Nasıl bir iletişim zincirim varsa çocukla bir haftada zor kaynaşmıştık...
Şimdi kafamda deli sorular, acaba hafta sonu gittiğimde yine aramıza elektrikli tel mi döşeyeceğiz diye....


İki gündür ne iş yaptım evde, ne kitap okudum, ne film izledim....
Boş boş oturup telefonumla oynadım...
Kafamı kaldırmadan hemde....
Ergenusumun boşluğunu doldurmaya çalışıyorum galiba...


Bakalım bugün akşam ne bahane bulacağım çakılıp kaldığım o koltuktan kalkmamak için.....

Öpüldünüz şimdilik ;)

9 Haziran 2017

Adam ve Kız / Deniz Erbulak


Nihayet kitap okumaya yeniden başlayabildim...
Az az gerçi, dar alanda kısa paslaşmalar gibi...
Her gün 20-30 sayfa kadar, o kadar az yani...
Ama olsun hiç olmamasından çok çok iyi bence...
Zaman sorunumu atlattıktan sonrasına hazırlık gibi :)

Şimdi size anlatacağım kitap yaklaşık bir aydır elimde.... Benimle her daim gidip geliyor her yere....
İşe, gezmeye, yatağa... Hep elimde ama hiç sayfasını açmadan... Okurum umuduyla hep...

Hafta başında şeytanın bacağını kırdım ve sayfalarını çevirmeye başladım...
Diyorum ya az az...
Sonra dün akşam artık o kadar çekmişti ve meraklandırmıştı ki kitap beni, dayanamadım...
Kapanan gözlerimi inatla açık tutmaya çalışarak, gidip iki de bir yüzümü yıkayıp uykumu açarak, hatta en sonunda gecenin bir yarısı kahvemi yudumlayarak nihayet bitirdim kitabı :)
Mutluyum ♥



Okuduğum ilk Deniz Erbulak kitabı....
Aslında tesadüfi biraz da :) Ayşe Erbulak kitabı alacaktım, yanlışlıkla bu kitabı almışım... Bu kitabın ismi çekmiş beni... Siparişim geldiğinde fark ettim hata yaptığımı... Ama şimdi diyorum ki iyi ki hata yapmışım 💞

Kitap bir adam ve bir kızın hikayesini anlatıyor... Birbirine çok zıt iki insanın "birdenbire" gelişen hikayesini anlatıyor... "Birdenbire".... Orhan Veli'nin "Birdenbire" şiiri gibi...
Yazar araya şiirden cümleleri ustaca serpiştirmiş zaten... Daha da sıcacık yapmış hikayesini böylelikle...

Karakterlerin ismini öğrenemediğimiz herhengi bir adam ve herhangi bir kız... Farklı uç noktalarda nefes alan iki insan...
Adam internet ve oyun bağımlısı... Hayatını, geçmişini silmiş, unutmuş, boşvermiş... Hayatı kahve ve oyun... Kuralları yıktım diyor kendince....
Kız ise özgürlüğünün peşinde bir yalnız... Ailesinden kaçmış kendince... Alışılagelmişe uymak istemiyor, kendi doğrularıyla kendi hayatını yaşamak istiyor... Dramatik ailenin umursamayan, aldırmayan cılız ve hatta galiba biraz da çirkin kızı...

İşte bu iki insan aynı apartmanın altlı üstlü iki dairesini paylaşıyorlar.. Birbirlerini hiç tanımadan, umursamadan hatta tanımak bile istemeden... Ama yolları kesişiyor işte... Ama ne kesişme...

Aslında iki karakter de o kadar çok bizden ki... Bağımlılıklarıyla, korkularıyla, kaçışlarıyla ve aradıklarıyla... Ve Deniz Erbulak adam ve kızın hikayesini o kadar yalın bir dille anlatmış ki... Hiç uzatmadan, detaya boğmadan... Adamın evindeki yeşil kanepenin ucuna ilişmişim de onları izliyormuşum gibi hissettim kitap boyunca kendimi... İç sesleri büyülenmiş gibi dinledim sanki o yeşil kanepede....

Bu kadar ayrı nefes alıyorken, bu kadar farklı alışkanlıklarından ve beklentilerinden feragat edebilecekler miydi birbirleri için.... Merakla gidiyorsunuz işte peşlerinden... Ne derdiniz var diye diye bazen de...

Mutlaka okuyun diyebileceğim kitaplardan oldu Adam ve Kız... Tadı hala ruhumda dolanıyor, öyle güzel bir his ♥
Sanki bizim mahallenin adam ve kızı gibi... Kim bilir belki sizin mahallede de vardır :)

Bu kitabı anlatıp da Orhan Veli'nin Birdenbire şiirini yazmadan olmaz tabi ki... Sanki bu şiirin kitabı gibi zaten... Ne biliyim... Belki de yazarın çıkış noktasıdır... Bilemiyorum tabiki tamamen varsayım benimkisi ;)



Her şey birdenbire oldu. 

Birdenbire vurdu gün ışığı yere; 
Gökyüzü birdenbire oldu; 
Mavi birdenbire. 
Her şey birdenbire oldu; 
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; 
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. 
Yemiş birdenbire oldu. 

Birdenbire, 
Birdenbire; 
Her şey birdenbire oldu. 
Kız birdenbire, oğlan birdenbire; 
Yollar, kırlar, kediler, insanlar... 
Aşk birdenbire oldu, 
Sevinç birdenbire.

ORHAN VELİ KANIK


Olmazsa olmazım altı çizili cümlelerimi de bırakayım buraya ve sonra da kaçıyım...
Malum bugün karne günü, Oytun'un tatil başlangıcı...
Mutlu hafta sonlarımız olsun hepimizin, çocuklarımıza da iyi tatiller...
Hepinizi kucaklıyorum kocaman ♥


* Hayat, kız için; bir mıknatısın, üzerine hücum etmiş onlarca topluiğneyi taşıması gibi, bütün olması beklenenleri taşımaktaydı. O kadar kaçınılmaz şeylerdi ki bunlar, onları tatlı ve tatsız; iyi ve kötü, olumlu ve olumsuz diye ayırmak anlamsızdı.

* Doğruların ve kuralların değişkenliğini fark edeli çok olmuştu. Her durum kendi şartlarını da yanında getirir, her durumda yapılması gerekenler değişirdi.

* İnsanlar anlamadıkları şeyler için kalıplar yaratıyor, sonra da başka anlamayanları bunlara inandırıyorlardı. Bir tek anlayanlar biliyordu nasıl olabileceğini ve neden zannedildiği gibi olmadığını.

Her şey birdenbire oldu.” Kız yalnızdı. Adam da öyle. Kız, adamı gördüğünde ne hissettiğini bilemedi. Adamsa kızı gördüğünden bile emin değildi. Belki üst katta yaşayan bir hayaldi. Belki de kentteki yüz binlerce kaybolmuş insandan biri.

* Adama öyle geldi ki, sanki masalsı bir uykuya daldı, bin yıllar geçti hatta milyon. Dünya yandı, yıkıldı, değişti, başkalaştı, tekrar ve tekrar yaratıldı, her seferinde en baştan... Ve kendisi de uyudu, uyudu... Sonra bir açtı gözünü ki, aynı yere basıyor ama başka yere bakıyor. Her şey gitmiş, başka şeyler gelmiş. Bir kendisi kalmış eskisi gibi. Yenilediği o eski haliyle. Değiştiğini ilan edip gözlerini yumduğu o haliyle. Başkaları onun değişimini görsün diye gözlerini kapamış ve asıl kendisi değişimi görmeyi kaçırmıştı.

* Ruhsuzdu sesi adama göre.  Çünkü nazikti. Bu kadar nazikse eğer, ruhsuz demekti. Ruhsuzluk seviyesinde nazik. Üzüldü adam. Kendisi henüz üzülmeyecek kadar nazik olamıyordu.

* Fakat bir ütüsü olmamasından memnundu. Bu ona, fakirliğini değil, arkada bırakmayı becerebildiğini düşündürüyordu.

* Keyfi şeyler nadiren oluyordu ve bazen fazladan bir bardak çay, fazladan daha uzun bir kahvaltı, fazladan bir insan daha, masada hoşa gidecek şeylerdi kız için.

* Hayat, kıyaslamalarla çözülemeyecek şekilde kadere bağlıydı kızın gözünde.

* Yeniliklerin mevcut düzeni bozmayışından hem şaşkınlık hem sevinç duyulmalıydı.

Döndü,adama baktı. Adam da ona.
   Neden? 
   Sen mi? 
   Başını salladı kız.
   Alıştım, değişik geldin, dedi adam. Sessizsin. Başkaları gibi değil. Geliş gidişine falan alıştım çok.



Güzelse çeker ki insanın canı, başka niye çeksin? 
   Hayır, canı çektiği için güzel gelir ona. 
   İyi. Tamam. Peki, nasıl canı çeker madem? Güzel değilse nasıl çeker durup dururken? 
   Kendisine iyi geldiğini anlar. Hoşuna gider. Dokunmak ister. Yanında olsun ister. Değsin. Tutsun. Öpsün.
   Duysun, hissetsin. Anladın mı? Bunları isteyince de canı çeker işte. Artık güzel odur. Hep odur.


* Ve kız yine de, hayatındaki belirsizliklerden o kadar emniyet duyuyordu ki hala. Boşluktan ve hiçbir şey olmamasından. Hiçbir şart, hiçbir kural.

* "Kokusu mu ağır geldi? Soğan kavurmam bir daha istemiyorsan" dedi kız.
   Bir daha! Adam gergin bekledi. Kıza patlayıp patlamayacağını tarttı. Bakalım bu geleceğe dair kelimelerin nasıl bir etkisi oluyordu üzerinde? Sayıları arttıkça yaratacakları tehlike de artacak mıydı?

* Herkes kendi bildiğini arkada bırakmıştı hayatında. Ancak sahip olduklarını terk edebiliyordu insan.



6 Haziran 2017

30 şarkı meydan okuması #4 ve soooonnn ♥

Eveeettttt
Bir çelınçın daha sonuna geldik :)))
Yapımda, yayında emeği geçen herkese kucak kucak kalp gönderdim.
Yine çok eğlendik :)))
Darısı diğerlerinin başına....


22- Seni ileriye taşıyan bir şarkı....

Beni ileriye taşıyor mu çok emin değilim ama bu şarkı beni güzel bir yolculuğa hazırlıyor sanki...
Hoşgeldin diyerek sonuna kadar sevgiyle açılan kapılara....

Yeni güne, yeni bir umuda, yeni insanlara, sevgiye, dostluğa...
Tüm güzelliklere "hoşgeldin"




23- Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündüğün bir şarkı...

Şarkıyı dinlediğinizde neden bu şarkıyı paylaştığımı çok iyi anlayacaksınız...
Hatırlamayanlara bir hatırlatma olsun bu şarkı...
Üzerine çok söz söylemeye gerek yok...



24- Dağılmamış olmasını dilediğin bir gruptan bir şarkı...

İlhan Şeşen'i severim ama Grup Gündoğarken hallerini daha çok severim...
Her dinlediğimde de yazık ettiler ayrılarak derim...
Amca ve yeğenleri sevmiştik hepimiz... Herkes kendi yoluna gitmeseydi keşke...




25- Artık hayatta olmayan sanatçıdan bir şarkı....

Tüm kaybettiklerimize elbette çok üzüldük... Ama bu çocuğun ölümüne gerçekten çok üzülmüştüm...
Çok genç yaşta olmasından mı hayallerine yeni kavuştuğundan mı bilmem çok burkulmuştu içim... Hala da aklıma geldikçe üzülürüm...

Kerim Tekin'den bahsediyorum, sonra da aynı sebeplerden Barış Akarsu eklendi bu duyguma...
İkisini de ayırmayacağım bu sebeple birbirlerinden....







26-  Aşık olmak istemene yol açan bir şarkı....


"Sevince durma, durma koş ardından
Zaman yoktur git aşkı sen ondan...
Sevince tüm insanlar bir başka...
Durma dostum sen de yer ver aşka..."

demiş Erkin Koray :) Dinlememek olmaz di mi ama ;)




27- Kalbini kıran bir şarkı...

Öyle kalbimi kıran bir şarkı yok benim... Ama kalp kırıklığını anlatan güzel şarkılar var....
İlk aklıma geleni paylaşıyorum bu sebeple; "Can Kırıkları"





28- Sesini çok sevdiğin şarkıcıdan bir şarkı...

Bu kadının sesini çok seviyorum... Tavrını, işvesini, kanun çalışını da....
Daha bir sürü sevdiğim ses var ama bu aralar Birsen Tezer ♥




29- Çocukluğundan hatırladığın bir şarkı....

Hahahaayytttt :))) Bak beni nerelere götürdü şimdi bu soru....
Bana eskiden akşam gölgesi derlerdi...
Evde TV açılmaya görsün, hemen önüne geçer şarkı söyler oynarmışım :)))
Millet kaçak izleyek Şebnem kaçak önü ilgi çekecek :))
Şimdi olsa döverler adamı :)))
Benimkiler vallahi sabırlılarmış :)))

İşte o zamanlardan bir şarkı gelsin....

Delisin!!!!



30- Sana seni anlatan bir şarkı...

Bu madde çok zor işte... Ne anlatır bilmem ki beni...
Beni değil ama bizi anlatan bir şarkı gelsin... Geçenlerde de paylaşmıştım hatta...
Biz böyleyiz dedik ya hani, işte o ;)
Tüm asi ruhlara gelsin bu şarkı o sebeple...


5 Haziran 2017

instagramdan seçmeceler volume kaç hatırlamıyorum :)))


Bu ay seçmece meçmece değil vallahi...
Bildiğin hepi topu bu kadar....
Koskoca ayda bu kadar mı anı biriktirilir Şebo dedim kendime ve esefle kınadım...
Gelecek ay telafi edeceğiz inşallah 😉

Mutlu haftalar diliyorum hepinize ♥




Arden Paşayı beklerken herkes dikkat çekici malzemesini seçti, tabi ki bende turuncu köpek kutu var, içine de krik krak koydum :))) 
Kendini uyanık zanneden Oytun ise cebine gizli araba koydu ahahaaa :)) 
Elinde kitap cebinde araba Arden cepte diyor :))) 
En masumumuz kıyamam annem, muza tav edeceğini düşünüyor 😁😁😁 
Çok hırçın bir çekişme yaşayacağız anlayacağınız.. 
Galip gelemezsem arabaya almayacağım onları, haberleri yok 😂😂😂

Arden kavuşmasına beş kala
Analı kızlı oğullu feci heyecanlıyız
Uleyn Arden maymun ettin bizi :)




Bugün çok eğlendiğimiz doğrudur ✌✌✌

Kendime kocaman bir beyin ekledim
Sanki saçı azmış gibi oğluş da saç...
Maymunlukta üstümüze yoktur ;)





Gelincik tarlası vardı eskiden evimizin arkasında, her bahar kıpkırmızı olurdu. 
Nazeninliğine inat nasıl da güçlü bir rengi vardır aslında... 
Sabah günaydın diyecektim fotoyu çekip kısmet tünaydınaymış :))) 
Renkli günlerimiz olsun 💕💕💕💕

Oytun halleri 
Yakışıklım benim 
Ne zaman kızgın olsam çiçekle çözüyor bu çocuk işi 
Oldun oğlum sen artık

Bu sabah etüt yolunda...




Biraz dikkat çekmek bu gece fena olmaz dedim hani 😃😃😃 
Umudumuz, hayalllerimiz hiç eksik olmasın ❤❤❤ 
Ve de dileklerimizi gerçekleştirebilecek gücümüz olsun her zaman 💪💪💪 
Mutlu geceler, mutlu hafta sonları efenim 😘😘


Hıdırellez 
Sabah umutla alacağım keselerimi
Huzur, sağlık, mutluluk...
En güzel dilekler 
Azıcık meta eklemiş de olabilirim
Hatta oldukça abartmış da olabilirim
Tüm dileklerimiz, tüm dualarımız gerçek olsun







Bu #tbt anne demesinin üzerine birde annenne diyen ama hala ağzından Şebonun şşşşşş 'si çıkmayan Arden paşayı esefle kınamamın şerefine gelsin... 
Oğlum bak sana diyorum azıcık akıllı ol, teyzen azıcık deli 
📣📣📣 demedi deme ☝☝ 
ısıra ısıra öperim seni bak 😂😂😂


Arden Mert
Teyzesinin kuzusu
Analı oğullu kuzulu
Foto Eylülden, bir yaş partimizden
Şapşirik bakışlı çocuklarım benim
Bu teyze ne yapıyor böyle diyor muhtemelen
Teyze delirdi çoccuğum