28 Şubat 2022

2022 Oscar adaylarını izliyoruz ♥ Volume 4 (Drive My Car)



DRIVE MY CAR (2021)

(En iyi film, yönetmen, uyarlama senaryo ve uluslararası film dallarında toplam 4 adaylık)

Aktör ve tiyatro yönetmeni Kafuku (Hidetoshi Nishijima) ve dizi senaryoları yazan eşi Oto (Reika Kirishima) çok küçük yaşta kızlarını kaybetmiş bir çifttir. Hayatları sakin bir şekilde ilerlerken Kafuku eşi tarafından aldatıldığını öğrenir ve bunu fark etmemiş gibi davranmayı tercih eder. Fakat eşini de aniden kaybedince hayatı da bir şekilde değişir Kafuku'nun. 
Bu olayların ardından Hiroşima'ya Vanya Dayı oyununu yönetmek için giden Kafuku kendisine tahsis edilen şoför Misaki (Toko Miura) ile bir nevi acı paydaşlığı yapmaya başlayacaklardır.

Evet filmin konusu bu, anlatmayı becerebildiysem tabi :) 

Şimdi hissiyat meselesine geleceğim ki bir çok kişi ile sanırım aynı fikirde olamayacağım...

İlk başta bir türlü Japon/Kore tarzı yapımlara ısınamadığımı ve izlemekte zorlandığımı söylemeliyim. Genelde tepkileri, mimikleri abartılı geliyor bana ama bu filmde de tam aksine tepkisizler ordusuna denk geldim.

Kafuku'nun pişmanlıkları ve hayal kırıklıkları ile ilgili kendiyle yüzleşmesi aslında konu olarak ilgimi çekebilirdi. Beni burada oyunculuktaki tepkisizlik bezdirdi diyebilirim. Hele Misaki'yi oynayan Toko Miura'da bırak mimiği, en ufak bir yüz hareketi göremedim. Bu kadar tepkisiz nasıl olunur anlamış değilim. Filmdeki rolü tamamen duygulara bağlı bir karakter oyunculuğu iken bu kadar tepkisiz, sessiz sedasız olunur mu bilemedim. Sen sus gözlerin konuşsun diyeceğim ama doğru düzgün konuşmadı da 🙈

Tiyatro oyununun seçmelerini yaptıkları anlarda eh fena değil, ısınıyorum galiba derken okumalara başladılar ki bu kısım beni yeniden başa sardı. Konuşma tarzlarına ısınamıyorum ben galiba. Sanki dövüyormuş gibi geliyor bana tınıları. Adam belki sevgiden bahsediyor ama yok bendeki algı farklı... Ama inanıyorum benim bu önyargımı kıracak bir film çıkacak karşıma...

Bu filmin ayılıp bayılanı çok olmuş ve Oscar adaylıklarında izleyebildiğim kadarıyla favoriler arasında geçiyor. Ama vallahi bunu kalbim kaldırmaz benim... Bu sene film konusunda zaten kesat bir yıl geçiriyoruz, bir de benim ısınamadığım bir filmi seçip duygularımla oynamasınlar lütfen 🙏

Şimdiye kadar yazdıklarımdan hangi kategoriye attığımı anladınız siz gerçi ama yine de yazayım buraya da... Sevgili Drive My Car cığım ben seni SEEEVVEEEEMMEDİİİMMMM. Vallahi bak ısınacak bir yer bulmaya çalıştım ama maalesef bana elle tutulur bir neden veremedin şekerim.



25 Şubat 2022

2022 Oscar adaylarını izliyoruz ♥ Volume 3 (Don't Look Up)



DON'T LOOK UP (2021)

(En iyi film, özgün senaryo, kurgu ve özgün müzik dallarında toplam 4 adaylık)

Kadrosu efsane olan bir filmle ilgili konuşacağız bugün. Tabiri caizse ünlüler geçidi...
Jennifer Lawrence, Leonardo DiCaprio, Meryl Streep, Mark Rylance, Cate Blanchette ilk sayabileceklerimden sanırım. Bu kadrodan böyle bir film beklenir miydi diye başlamak istiyorum söze😈 İçimdeki şeytanı çıkarttılar vallahi :)))

Bir doktora öğrencisi olan Kate (Jennifer Lawrence) bir kuyruklu yıldız keşfediyor ve bunu hocası Randall (Leonardo DiCaprio) ile paylaşıyor. Üzerinde biraz hesap kitap yaptıktan sonra kuyruklu yıldızımızın hiç de sıradan olmadığı ortaya çıkıyor; 6 ay gibi kısa bir sürede dünyaya çarpacağı ve tüm dünyayı yok edeceği öğreniliyor ve filmimiz de işte bu temel üzerinden ilerliyor. Hemen Beyaz Saray uyarılıyor ve başkan Orleon (Meryl Streep) 'ın gayriciddi tavırlarıyla iş çığırından çıkıyor. Zengin girişimciler devreye giriyor, seçime odaklanılıyor derken bizim kuyrukluyıldızın saati tiktak tiktak arka planda işliyor. Ve hemen sosyal medya devre giriyor ve filmimiz finale doğru ilerliyor.

Günümüz siyasetine oldukça fazla atıfta bulunan film Trump komedisi yapmaya çalışsa da ülkemizde yaşananlardan farklı bir şey sergilemiyor bence. Eminim ki izleyenlerin çoğu kendi ülkelerinin durumuyla ilgili birçok detay yakalamışlardır. Koltuğu haricinde hiçbir şey düşünmeyen bir başkan, iş bilmez bir oğul, bu durumdan nemalanmaya çalışan yatırımcılar, derdini anlatmaya çalışan bilim adamları, başkanın ağzına bakan şakşakçılar, sosyal medya üzerinden derdini anlatmaya çalışan endişeli halk....

Filmde sevdiğim iki detay vardı... Birincisi finalde kahramanlarımızın ve ailelerinin toplandığı sofra detayıydı. Gayet içtenlikle kurulmuş, sevgi sözcüklerinin uçuştuğu, birlikteliklerinin keyfine varmaya çalıştıkları son akşam yemeği... İçimi ısıttı...

İkinci detay da bronteroc denilen kuş 😂😂😂 Filmi izlemeyenler için çok da detay vermeyeceğim ama izleyenler ne dediğimi çok iyi anlayacaklar. Deli gibi güldüm o sahnede :)))

Bunun dışında çok da esprisi olmayan bir filmdi benim için.  Oscar geçidi gibi bu kadar iyi oyuncuyu toparla ve böyle bir film yap, anlayabildiğim bir şey değil ne yazık ki... En iyi film dalında aday gösterilse bile (ki bu adaylığın tamamen oyuncuların  isimlerinden kaynaklandığını düşünüyorum) yerinde bir adaylık olmadığını düşünüyorum.

Sonuç olarak benim için EEEEEEEHHHHH İŞŞŞTTTEEEEE kategorisinde olan bu filmi siyasete ve sosyal medyaya yaptıkları atıflardan dolayı sonuna kadar sıkılmadan izledim diyebilirim. O sebeple izleme kararını tamamen size bırakıyorum der konuyu kapatırım...



22 Şubat 2022

17 demeseydik iyiydi :))



Akşamdan bu yana hesap kitap içerisindeyim biliyor musun?
2 seneden beri dilinde bir 17 gezip duruyor, ben de Oytun yine çift gidiyorsun oğlum diye sana bıdırdanıyorum :)) Dün akşam bir hesap yapıp emin olmak istedim ve evet gözlerim yerinden fırladı 😏

Parmak hesabı 17 çıktı, yanlış saydım dedim....
Kağıt kalem hesabı 17 çıktı, yok yaaaa dedim....
Blogda yaş etiketi vardı ona bakayım dedim, 16 yıl 11 ay 29 gün yazıyordu ki gözlerim karardı 😇
Evet dolu dolu 17 imişsin oğlum...

Kendimde "yaşlara takılmayalım" olgusundayken senin 18 inden gün almaya başlayacak olman beni bayağı bir hırpaladı :)) 30 yaş sendromumda bile bu kadar yıkılmamıştım inan bana... Anne dert ettiğin şeye bak diyeceksin biliyorum ama senin kanatlanıp uçmana az kaldığı anlamına geliyor bu yaşların bende. Ahhh Oytun ahhhhh 💗 Bir gün baba olduğunda anlayacaksın bu dediklerimi...

Daha dün gibi biliyor musun seni ilk kucağıma aldığım gün... Yumuk yumuk ellerini emerken verdiler kucağıma seni. Suratın kocaman bir burundan ibaretti, allahım dedim nasıl büyük burnu var suratını kaplıyor resmen. Durup durup bunu söylemişim narkozun etkisiyle; burnu çok büyük, burnu büyük değil mi, burnu niye böyle oldu diye... Vücudu şiş, inecek dediler ama o an inanmadım... İlerleyen birkaç günde fındığa dönüşünce burnun, nasıl içim rahatladı anlatamam :))) Niye takıldıysam bu kadar sanki... Annen işte, tanıyorsun beni 😉

Sonra da tutamadık zamanı işte... Ayyy yürüdü, ay konuştu, okula başlayacak, ergen mi oluyor, bıyık mı o suratındaki derken geldik bugünlere işte... Bir delikanlı var hayatımda artık 💗

Delikanlımla bu sene neler yaşadık, hatırlayalım hadi 😉

1,5 sene gibi bir ev hayatından sonra okula başladın yeniden. Uyum sağlama sürecin biraz zor oldu ki hepimiz aynı şeyi yaşadık. Okul zor geldi, normalde neler yapıyordunuz hepsini unutmuştun. E tabi bu süreçte pc ve telefon bağımlılığında had safhadaydı ki yeni yeni normale dönmeye çalışıyorsun. Tam döndüğünü söyleyemem ama ilerleme var.... Okulu ilk kırma eyleminde bunlardan ötürü gerçekleşti zaten :)))

Hazır internet kullanımından söz açılmışken bu sene deli gibi anime izledin. Narutosundan tut bir sürü ismini bilmediğim dizi ve film... Çığırından çıktın da diyebilirim. İnstagram da keşfedin dibine düşüp sanırım tüm saçma sapan videolarla da beynini çöpe döndürdün. Şimdi onlardan yer açmaya çalışıyorsun dersler için 😂 Başarı oranın tartışılır :)))

Kara kalem bir şeyler çizmeye başladın son zamanlarda. Henüz bakarak çizmeye çalışıyorsun ancak bu konuda oldukça yetenekli olduğunu düşünüyorum. İlkokulda da buna merak salmıştın ama ilkokul öğretmenin resim dediğin renkli olur dediğinden beri bırakmıştın resimle ilgilenmeyi. Ne yaptıysam yeniden yönlendirememiştim seni.  Tekrar başlamana ne kadar sevindiğimi anlatamam. 

Bu konudan konuşmayı hem çok seviyorsun hem de hiç sevmiyorsun ama bu sene de sevgililer gününe yalnız girdin 😂😂😂 Bir aday çıkartmayı başardın ama icraata geçemedi ne yazık ki... Hala debeleniyorsun ama. Zeynep'in her arkadaşına tanıştırsana beni demeyi bir süre daha sürdüreceksin sanırım :))))

Bu sene en iyi okul arkadaşın sanırım Meltemdi. Bir ara küsüştünüz ama yine tatlıya bağladınız galiba. Ali Furkan, Atilla ve Yusuf'u da unutmayalım. Zeynep hayatının demirbaş yakın arkadaşı zaten, hep böyle kalın dilerim 💗

Müzik zevkin oldukça değişkendi bu sene. Yabancı müzik haricindeki tüm müziklere kapalıydın senenin yarısından çoğunda. Bu sene yılbaşı için eğlenmeye gittiğimiz yerde Türkçe müzik çalıyorlar diye taktın kulaklıkları kendi müziklerini dinledin ve bizi baya bir eğlendirdin. Sonra ne olduysa birden Türkçe Pop ilgi alanına girmeye başladı ve keşfetmeye çalıştın. Hala da keşfetmeye çalışıyorsun ama son zamanlarda favorin klasik müzik. Bunun da nereden çıktığına anlam veremedim. Arabaya bindiğin anda klasik müzik moduna geçiyorsun ki şaşırtıyorsun beni. Gelecek günlerde bu konu nereye evrilir bilmiyorum.

En sevdiğin yemek kremalı mantarlı tavuklu makarna. Seço'nun elinden seviyorsun ama en çok. Her bize geldiğinde mırlanıyorsun ona :))) Diğer sevdiğin yemek noodle ve chopstick kullanmasını seviyorsun onu yerken de. Bu arada chopstickle çerez ve cips yediğin de oluyor ki bu haline çok gülüyorum 😀

Bu yaz rüya gibi bir tatil geçirdik seninle. Ayvalık'taki günlerimizde çok keyifliydin sen de... Doyasıya bisiklete bindin, doyasıya yüzdün, doyasıya yedin gibi gibi.... Arkadaşlarınla bir gün dışarı çıktığınızda yanınızdaki kız arkadaşlarınızın  hesabını ödemeye kalkıp gözlerin yuvasından çıkarak eve geldin hayat çok pahalı diye hahahaaaa :)) O anı ne teyzen ne de ben hiç unutamayız sanırım. 20 liraya gazoz mu olur ya diye sayıkladın durdun :)))  O tatille ilgili, yaşadığın en kötü olay bisikletinin çalınmasıydı ki günlerce suratın asık gezdin. Şimdi gelecek yaz için para biriktiriyorsun ana bankta :))) Yani bende heheheeee :)))

En sevdiğin renk artık koyu renkler değil. Renkleri kıyafetlerinde seviyorsun. Rahat ama şık kıyafetleri seviyorsun artık. Eşofman aşkın kayboldu diyebilirim. Dikkat çekmeyi seviyorsun. Küpeden sonra hayatına aksesuar olarak kolyeyi de ekledin. Figür olarak da anime odaklısın kolyede.

Saçlarını kestirdin biraz ve inanılmaz güzel kıvırcık oldu. Uzun süreden sonra ense ve yanlardaki kısa kesimi uzatmaya çalışıyorsun ve bu sebeple topuzdan vazgeçtin. Ahenkle dans ediyor saçların bir anlamda :))) Tamam kızma hemen, bu halinle de çok yakışıklısın 💗

Benim bir numaralı yardımcımsın, henüz söylemeden yapmıyorsun ama evdeki bazı işlerle birlikte alışveriş kısmını da sana kilitledim :))) 

Bu sene teyzen takip isteğini kabul etti ki bu senin için önemli bir ayrıntı 😉

Bu sene inanılmaz şekilde yürüyorsun. Okula ben bırakıyorum sen yürüyerek dönüyorsun, dersaneden yine ona keza... Günde sanırım 15-20bin adım atıyorsun. Hareketsiz kaldığımız günlerden sonra sana iyi geliyor sanırım...

Hâlâ gülünce yüzünde güller açıyor...
Hâlâ öpmeyi, öpülmeyi çok seviyorsun...
Hâlâ günlük hayatına dair ser verip sır vermiyorsun...
Hâlâ işine geldiğinde yumuş yumuş gelip sırnaşıyorsun...
Hâlâ işine gelmediğinde ben bir taraflarımı yırtsam duymuyorsun...
Hâlâ tek kavgamız senin ders çalışman ve internet başında geçirdiğin zaman....
Hâlâ çok meraklısın...
Hâlâ çok para kazanacağın bir iş yapmak istiyorsun...
Hâlâ bahçeli ve müstakil bir ev hayalin....
Hâlâ duygusal bir balıksın...
Hâlâ maymun iştahlısın....

Uzattıkça uzatıyorum farkındaysan ve sen, seninle uzun uzun konuşulmasından da hoşlanmıyorsun biliyorum. Gıcıklığına yapıyorum deeerrmişim 😂😂😂

Şu anda sana ne desem bir kulağından girip bir kulağından çıkıyor farkındayım. Her şeyi senin bildiğin, benim ise hiçbir şeyden anlamadığımı düşündüğün bir dönemdesin. Ama yine de sana anlatmaktan vazgeçmeyeceğim bildiklerimi, öğrendiklerimi...

Sevmekten vazgeçme hiç oğlum... Ama kendini de sev çokça...
Bencillikten uzak dur ama arada kendi isteklerine de kulak ver...
Oku oğlum, bolca oku... Hayat her zaman tıkırında gitmiyor malum, okumak bakış açını her zaman zenginleştirir, sana kıvraklık kazandırır. Yeni ufuklar açar...
Kuru kuru bakma etrafına aynı zaman da görmeyi de bil... 
Güzel arkadaşların olsun hep hayatında. Seni motive eden insanlar barındır. Bu yaşlarda edindiğin dostluklar her zaman en kalıcı dostluklardır. Onlarla büyür, birlikte kabuk değiştirirsiniz çünkü... İlerde birlikte büyüdüğün, şekil aldığın bu arkadaşların en zor zamanlarında hep yarana merhem olurlar emin ol... Hem onlarla gülmek de çok keyifli olur inan...
Doğrudan yana, haklıdan yana ol hep... Gönlün de vicdanında rahat olur hep...
Ve şunu unutma hiçbir zaman; istediğinde başaramayacağın hiçbir şey yok. Sen yeter ki odaklanmasını bil ve sonuca ulaşabilmek için çok çalış...

Bir şeyi daha hiç unutma, ben senin her zaman yanındayım ve seni çok seviyorum...
Sen büyüyorsun evet ama hâlâ benim gözümde 17 sene önce kucağıma verdikleri kocaman burunlu, meraklı gözlerle bana bakan, yumuk ellerini ağzından çekmeyen minik bebeğimsin 💗

Bu yaşın da hep güzelliklerle geçsin yakışıklı oğlum...



Annen 💗








18 Şubat 2022

2022 Oscar adaylarını izliyoruz ♥ Volume 2 (Coda)



CODA (2021)

(En iyi film, yardımcı erkek oyuncu ve uyarlama senaryo dallarında toplam 3 adaylık)


İsim neden "CODA" diye merak ettiğimde "Child of Deaf Adults" tanımının kısaltması olduğunu, yani işitme engelli ebeveynlerin işitme engeli olmayan çocuklarını ifade ettiğini öğrendim. Hatta google araması yaparken çok da güzel bir yazıya denk geldim. İşitme engelli bir annenin hissiyatı aktarılmış, okumak isterseniz buraya linkini bırakıyorum.

Evet anlayacağınız gibi işitme engelli bir aile var filmimizde. Anne Jackie (Marlee Matlin), baba Frank (Troy Kotsur) ve abi Leo (Danial Durant) işitme engellidir ve aralarında sadece ailenin en küçük bireyi Ruby (Emilia Jones) duymaktadır. 
Balıkçılıkla geçinen ailenin dış dünyayla bağlarını tamamen Ruby sağlamaktadır. Küçük yaşına rağmen onlarla sabahın erken saatlerinde onlarla balığa çıkıyor, tuttukları balıkların satışında onlara yardımcı oluyor, daha sonra okula gidiyor ve yeniden okul dönüşünde ailenin günlük işlerinde yardımcı olmaya çalışıyor. Ama Ruby'nin müzikle bir bağı oluşup üniversiteyi farklı bir şehirde okumak istemesiyle dengeler değişiyor.

Filmimizin konusunu kısaca anlattıysam gelelim hissiyat kısmına 💗 Biliyorsunuz bu önemli bir mevzuu 😉 

Marlee Matlin'i yeniden izlemek beni mutlu etti. Zamanında kendisiyle "Başka Tanrının Çocukları" filminde tanışmıştım ve kendisine hayran kalmıştım. O rolüyle Oscar da aldı zaten. Fakat bir dizi estetik yaptırmış sanırım ki bu hiç hoşuma gitmedi :/ O cağnım mimikleri kaybolmuş :( Bu arada o filmi izlemediyseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ederim ki ben bu Oscar sezonundan sonra yeniden izleyeceğim en doğal halini....

Ailenin gerçekten de diğer üyeleri işitme engelli oyunculardan oluşuyormuş. Aralarındaki o mükemmel uyum olayın doğallığından kaynaklanıyormuş ki bunu google amcaya danıştım, kendisi de onayladı beni.

Troy Kotsur oyunculuğu ile ilk tanışmam sanırım çünkü kendisini başka bir filmde hiç hatırlamıyorum. Haklı bir adaylık olduğunu düşünüyorum ki onun her sahnesinde filme kattığı komedi unsurlarıyla beni benden aldı. Şimdilik yardımcı erkek oyuncu dalındaki favorim kendisi. Filmleri izlemeye devam ediyorum, bu hissiyatım değişir mi bilemiyorum henüz.

Geçen sene yine işitme duyusunu kaybetmeye başlayan bir davulcuyu konu alan "Sound of Metal" filminde çok etkilendiğim bir sahne vardı. Bir anda bütün sesler kaybolmuştu ve izleyicinin empati kurması sağlanmıştı. Aynı yöntem bu filmde de kullanılmış ve Ruby'nin sahnede şarkı söylediği bir anda yine ortamın bir anda derin bir sessizliğe bürünmesi sağlanmış, bu hamleyle empati kurarak aile ile bağ kurmamızı sağlıyor ve filmin duygusal sahnelerinin arasında favorileşiyor diyebilirim. 

İzlemesi kolay, duygusal bağ kurulabilecek, komedi unsurları yerinde kullanılmış gayet hoş bir film var karşımızda. Ana konu gayet yerinde ancak yan konular konusunda hafif sıkıntıları oluşmuş hissiyatındayım. Bu sebeple en iyi film konusunda Oscar adaylığı hak edecek kadar değil ancak yarattığı duygu müthiş....

Bu sebeplerden ötürü kendisini ÇOOOOOKKKKKKKK SEEEVVVDDDDİİİMMM kategorisine attım izlediğim anda ve şöyle güzel vakit geçireyim dediğiniz anda da izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim efenim 💗





17 Şubat 2022

2022 Oscar adaylarını izliyoruz ♥ Volume 1 (The Tragedy of Macbeth)



THE TRAGEDY OF MACBETH (2021)

(En iyi erkek oyuncu, görüntü yönetimi ve prodüksiyon tasarımı dallarında toplam 3 adaylık)

Bir Joel Coen filmi olur kendileri, kardeşler diyemiyorum çünkü Ethan film yapmayı bırakmış artık. Erken  bir yaş olmuş :/ Neyse kendi keyfi bilir 😂

Sheakespeare'in Macbeth'i  kaç defa sinemaya uyarlandı tam olarak bilmiyorum ama birkaç kez beyaz perdeye yansıdı bu oyun. Çünkü konusu eskimez, her devirde geçerli olan iktidar hırsını ele alıyor. Gücü tek başına elde edebilmek için aslında birbirine benzeyen ancak oluş şekilleri farklı olan kumpaslar ve katliamlar. Günümüzün koltuk sevdası... 

Karı koca Macbeth'lere bu sefer Denzel Washington ve Frances McDormand hayat veriyor. Oyunculuklar sağlam olmasına sağlam ancak karşımızda teatral bir metin var. Gözlerinizi kapatıp izleseniz bile sahnede ne yaşandığına dair fikrinizin olabileceği bir metin. Biraz sıkıcı olduğunu itiraf etmeliyim. Ancak öyle bir siyah beyaz görsel var ki büyülendim. O devir normalde renklerin, kıvrımların bol olduğu bir devir aslında ama ekranda minimalist bir siyah beyaz görüntü var. Her şey dümdüz... Evet dümdüz ama sanki renklerini gölgelerden almış gibi bir görüntü. Benim için keyifli olan bu görsel klostrofobisi olanlar için izlemesi işkence olabilir aslında...

İzlemesi zor bir film anlayacağınız. Joel Coen bir nevi tiyatro oyununu hiç kıpırdamadan sahneye aktarmış, dediğim gibi sadece filmin setiyle bir yorumda bulunmuş oyuna. Denzel ve Frances'de bu metinle haliyle bir olağanüstülük sergileyememişler hissiyatındayım.  İzlerken kendime oyalanacak bu görüntüleri bulmasam, bu kadroyla filmin sonunu zor getirebilirdim. 

Denzel Washington'un bu sene şansı pek yok gibi ancak ilerleyen seyirlerdeki oyunculuklar ne durumda bakacağız artık. Ama bu konunun uzmanı olmamakla beraber görüntü yönetimi konusunda iddialı hissine kapıldım ki normal şartlar altında teknik dallarda çok yorum yapamam. Bekleyip göreceğiz hep birlikte...

Sonuç olarak benim için SEVSEEEEMMMM Mİ, SEEVMMESEEEMM Mİ kategorisinde olan bu film için herhangi bir tavsiye sebebim yok maalesef. İlgilisine muazzam gelebilecek film ilgisi olmayana işkence gelebilecek türden. İzleyip izlememe keyfiyeti tamamen size ait der bu konuyu kapatırım 😏



Yeni bir Oscar adayı filmle buluşmak üzere sağlıcakla kalın efenim....






Kendime ufak bir not: Kara kargalar evet hep bir haberci be Şebocum, boşuna küçükken babama suçlarımı söyleyecekler diye korkmuyormuşsun :))))



14 Şubat 2022

Fink / Murat Menteş


Çok duyduğum, hep okuyayım dediğim ancak hiç okuma fırsatını yakalayamadığım bir yazar Murat Menteş. İlk tanışma kitaplarım tesadüfi olmazsa mutlaka yorum olarak en iyi diye tavsiye edilen kitaplarından biri ile başlarım ancak bu sefer bir istisna yaptım, son kitabından başladım. İyi mi yaptım çok emin değilim 😀

Gerçek olamayacak kadar absürt bir yaşam hikayesi çıktı karşıma, absürt olmakla birlikte zamanlama sırası olmayan karman çorman bir anlatı....

" Bağışlayınız lütfen, tam anlatamıyorum. Daldan dala atlayıp dağıtıyorum. Onun da sebebi var, söyleyeceğim. Kendinize inanın, bana güvenin. Hikayem paramparça (böyle kitap vardı) olsa bile tutarsız değil göreceksiniz. Belki alkışlayacak belki söveceksiniz. Ferman sizde efendim, sultan sizsiniz." 

diyerek uyarmış aslında kitabın başlarında 😊 
O sebeple hayıflanmayayım hiç...

Farklı bir deneyimdi bu kitap benim için. Yaşam hikayelerini çok severim; hem kitaplarda, hem filmlerde... Sıra dışı karakterleri de severim ancak Göksenin Yıldırım şaşırtıcı bir karakter oldu benim için. Her ne kadar gerçek diye altını çizseler de ve  kitabın sonuna mini bir kuşe albüm yerleştirseler de hala şüphelerim var :))) Ben de böyle bir psikopatım işte :))

Kitabın anlatımı karışık olmasına rağmen bir süre sonra o anlatı tarzına alıştım. Fakat hiç ara vermeden okumalıydım ki kafamda kurduğum olay örgüsünü oturtmaya devam edebileyim gibi bir denklem kurdum ve başarılı oldum 😉

Hiç tanımadığım bir fotomodel/manken, hatta benimle birlikte sanırım kimse tanımıyor ki kendisi de bu şekilde anlatıyor zaten. Ama Asya - Pasifik ülkelerinde fırtına gibi esiyor. Bana çok ilginç geldi bu. Zira bizden birinin  yurtdışında herhangi bir alanda ufacık bir başarısı olsa medyamız bangır bangır bağırmaz mı bize... Tuz serpip et tokatlayan Nusret bile böyle tanınmadı mı ülkemizde 😆 Bahsedilen adam bir model üstelik, medya bağlantılı yani... Bu kısım çok oturmadı bende anlayacağınız.

Kitapta altıçizililerim haricinde iki detay vardı sevdiğim.;

İlki Goku'nun annesinin kırım kökenli olması sebebiyle tatarca "apakay" kelimesine rast gelmem, ki ben tatarım biliyorsunuz. İnsan yapısı gereği izlediği ya da okuduğu film ya da kitapta kendinden bir iz bulunca ayrı bir mutlu oluyor 💗

Diğeri de bir ruh halini anlatmak için Ahmet Kaya şarkılarının önemli bazı cümleleri alınarak yapılan Ahmet Kaya güzellemesi... Öyle böyle güzel değil yalnız, tam bir ustalık eseri.  Murat Menteş bu konuda şahane bir iş yapmış. Diğer kitaplarında da var mıdır böyle ayrıntılar bilmiyorum ama beni bu hareketiyle kendine bir tık daha yaklaştırdı diyebilirim.

Murat Menteş farklı bir dili olan bir yazar bu kitabından anladığım kadarıyla ve okuması eğlenceli bir yazar. Diğer kitaplarına da bir ara bakacağım mutlaka...

Altıçizililerim;

* Tanrı değil iseniz, kulluktan kaçmak müşkül. Hayat denen savsak ansiklopedi, al tarafı 70 - 80  fasikül. Sanırım en mühim mevzu tevekkül. Kaosun sahibi, hakimi olmak insanın harcı değil. Bunu az çok bilir her maceracı. Sürur ile hüsran peşpeşe gelir. İçiçedir daima tatlıyla acı...

* Bakın ne diyeceğim: Duygular geçersizdir. Çünkü hepsi geçici. Kalpler kolay yorulur ve çabucak bozulur. Kendi yalanlarına inanıyorlar diye güvenemeyiz ki romantiklere, "Varoluşsal yoğunluk" filan gibi şeylere pabuç bırakmayınız. Bu dünyada hepimiz ceset kadar yalnızız. Robota benzetiyor bizi bunca protez. Mutluluğu hiç kimse kendine mal edemez.

* Çocukluk asıl, insana ileri yaşlarda lazım.

* Nekestleştiriyor insanı gurbet? Kimsesizliğin bir yan etkisi bu. Psikolojik bulutun muğlak yağmuru.

* Bence gönül işleri erkekler için daima düşsel bir şey. Muallakta bırakan bir büyü eşliğinde yaşanıyor haz.

* Herkes görür göz önünde olanı. Asıl marifet gizli kalan şeyi görmektir.

* Yaşamayı bilmeyen kimseler her nedense, ölmek de bilmiyorlar.

* Bir kabahat, arıza, mesele olduğunda, insan bu menfilikte kendi payını arayıp görmelidir. Ve bir hata nadiren tek kişiye aittir.

* Gönül defteri asla kapatılmıyor borçsuz... Biz de efkarlanarak bahtiyar oluyoruz...

* Gerçekleri anlatmak, durumu açıklamak, hem meşakkatli hem tat getirmiyor hayata. 

9 Şubat 2022

2022 Oscar adaylarını izliyoruz ♥ Var mısınız?

Eskiden Sibel yapardı sağolsun, Altın Küre adayları zamanında hadi izleyelim diye başlardı, sonra hemen Oscar adaylarına geçerdi ki zaten bir çoğunu izlemiş olurduk. 
Blogunu kapattığından bu yana film challenge yapmaz olduk 😔

Bu sene haydi diye sizi biraz dürtükleyeyim istedim. İlk 6 kategorideki filmleri hemen çıkardım; En iyi film, yönetmen, kadın oyuncu, erkek oyuncu, yardımcı kadın oyuncu ve yardımcı erkek oyuncu dallarındakileri yani. Ben zaman kalırsa animasyonlara da dalarım belki... 

27 Mart'a kadar zamanımız var. Güzel güzel tahminlerde bulunuruz... 
Azıcık heyecan yaparız 😀 
Biraz renk katarız günlerimize 💗

Var mısınız? Katılan elime mum diksin 😇

Filmlerimiz şöyle;











8 Şubat 2022

Duyduk duymadık demeyin 2022 Oscar sezonu açılmıştır ♥

 


Yavaş yavaş ısınma turlarına başladığım sezon nihayet geldi.... 
Tam listeyi koyuyorum buraya...
Ben her zamanki gibi ilk 6 kategoriyi izleyeceğim, vaktim kalırsa diğer kategorilere de geçerim belki....
Var mısınız benimle izlemeye ♥
Yarın bir fırsatını yakalarsam filmlerin afişleriyle bir post yapar liste halimizi daha güncel hale getiririm inşallah maşallah ;)


FİLM
Belfast
CODA
Don’t Look Up
Drive My Car
Dune

King Richard
Licorice Pizza
Nightmare Alley
The Power of the Dog
West Side Story

YÖNETMEN
Paul Thomas Anderson | Licorice Pizza
Kenneth Branagh | Belfast
Jane Campion | The Power of the Dog
Ryûsuke Hamaguchi | Drive My Car
Steven Spielberg | West Side Story

ERKEK OYUNCU
Javier Bardem | Being the Ricardos
Benedict Cumberbatch | The Power of the Dog
Andrew Garfield | tick, tick… BOOM!
Will Smith | King Richard
Denzel Washington | The Tragedy of Macbeth

KADIN OYUNCU
Jessica Chastain | The Eyes of Tammy Faye
Olivia Colman | The Lost Daughter
Penélope Cruz | Parallel Mothers
Nicole Kidman | Being the Ricardos
Kristen Stewart | Spencer

YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Ciarán Hinds | Belfast
Troy Kotsur | CODA
Jesse Plemons | The Power of the Dog
J.K. Simmons | Being the Ricardos
Kodi Smit-McPhee | The Power of the Dog

YARDIMCI KADIN OYUNCU
Jessie Buckley | The Lost Daughter
Ariana DeBose | West Side Story
Judi Dench | Belfast
Kirsten Dunst | The Power of the Dog
Aunjanue Ellis | King Richard

ÖZGÜN SENARYO
Belfast | Kenneth Branagh
Don’t Look Up | Adam McKay, David Sirota
King Richard | Zach Baylin
Licorice Pizza | Paul Thomas Anderson
The Worst Person in the World | Joachim Trier

UYARLAMA SENARYO
CODA | Sian Heder
Drive My Car | Ryûsuke Hamaguchi, Takamasa Oe
Dune | Jon Spaihts, Denis Villeneuve, Eric Roth
The Lost Daughter | Maggie Gyllenhaal
The Power of the Dog | Jane Campion

KURGU
Don’t Look Up | Hank Corwin
Dune | Joe Walker
King Richard | Pamela Martin
The Power of the Dog | Peter Sciberras
tick tick…BOOM! | Myron Kerstein, Andrew Weisblum

GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ
Dune | Greig Fraser
Nightmare Alley | Dan Laustsen
The Power of the Dog | Ari Wegner
The Tragedy of Macbeth | Bruno Delbonnel
West Side Story | Janusz Kaminski

PRODÜKSİYON TASARIMI
Dune | Patrice Vermette, Richard Roberts, Zsuzanna Sipos
Nightmare Alley | Tamara Devereel, Shane Vieau
The Power of the Dog | Grant Major, Amber Richards
The Tragedy of Macbeth | Stefan Dechant, Nancy Haigh
West Side Story | Adam Stockhausen, Rena DeAngelo

KOSTÜM TASARIMI
Cruella | Jenny Beavan
Cyrano | Massimo Cantini Parrini, Jacqueline Durran
Dune | Jacqueline West
Nightmare Alley | Luis Siqueira
West Side Story | Paul Tazewell

ÖZGÜN MÜZİK
Don’t Look Up | Nicholas Britell
Dune | Hans Zimmer
Encanto | Germaine Franco
Parallel Mothers | Alberto Iglesias
The Power of the Dog | Jonny Greenwood

ÖZGÜN ŞARKI
“Be Alive” | King Richard
“Dos Oruguitas” | Encanto
“Down to Joy” | Belfast
“No Time to Die” | No Time to Die
“Somehow You Do” | Four Good Days

MAKYAJ & SAÇ TASARIMI
Coming 2 America
Cruella
Dune
The Eyes of Tammy Faye
House of Gucci

SES
Belfast
Dune
No Time to Die
The Power of the Dog
West Side Story

GÖRSEL EFEKT
Dune
Free Guy
No Time to Die
Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings
Spider-Man: No Way Home

ULUSLARARASI FİLM
Drive My Car (Japonya)
Flee (Danimarka)
The Hand of God (İtalya)
Lunana: A Yak in the Classroom (Butan)
The Worst Person in the World (Norveç)

BELGESEL
Ascension
Attica
Flee
Summer of Soul
Writing with Fire

ANİMASYON
Encanto
Flee
Luca
The Mitchells vs. the Machines
Raya and the Last Dragon

KISA FİLM
Ala Kachuu – Take and Run
The Dress
The Long Goodbye
On My Mind
Please Hold

KISA ANİMASYON
Affairs of the Art
Bestia
Boxballet
Robin Robin
The Windshield Wiper

KISA BELGESEL
Audible
Lead Me Home
The Queen of Basketball
Three Songs for Benazir
When We Were Bullies




7 Şubat 2022

Saklı Bahçeler Haritası / Nermin Yıldırım


Bazı yazarların dili ve anlatımı sizi öyle bir yakalar ki bırakamazsınız peşini... Nermin Yıldırım da benim için bu yazarlardan biri. 2021 içerisinde tüm kitaplarını okumaya yeltendim sonra kıyamadım ve bu süreyi uzatmaya karar verdim. Çünkü o kitaplar benim için ilk yardım kitapları olarak beklemeliydi, okuma rutinimden uzaklaştığımda imdadıma yetişmeliydi... Bu kitabın ardından 2 adet daha okunmamış kitabı kaldı elimde ki köşeden her daim bana göz kırpıyorlar 💗

Saklı Bahçeler Haritası biraz daha özel benim için, zira merak ettiğim birini (TIK) çıkardı karşıma; Rıdvan ♥ Unutma Beni Apartmanı'nda o kadar merak etmiştim ki ona ne olduğunu birden karşıma çıkınca nasıl sevindiğimi anlatamam...

Kitabımız iki ayrı zaman dilinde geçiyor. Günümüzde ki ana karakterimiz yayınevi işleten Rıdvan... Masasının üzerine gizli bir şekilde çok eski mektuplar geliyor ara ara. Rıdvan bu mektupların geliş şeklindeki gizemi çözmeye çalışırken bir yandan da mektupların büyüsüne kapılıyor...

Suad ve Behiye... Yıllar önce birbirlerinden ayrılmış ve birbirine kırgın iki kız kardeş. Biri İstanbul'da diğeri Berlin'de yaşadıklarını seneler sonra birbirlerine anlatarak hem içlerini döküyorlar hem de yaralarını sarmaya çalışıyorlar.

Nermin Yıldırım bu dönemsel farklılıkta inanılmaz iyi bir iş çıkartmış. Rıdvan'ın hikayesini anlatırken günümüz dilini kullanırken Suad ve Behiye'nin mektuplarında daha dönemsel bir dil kullanmış ancak o mektuplardaki kardeşlerin yaşamsal farklılıklarını da diline yansıtmış.

Mektuplarda o dönemin tarihsel dokusunu da anlıyoruz bir yandan. Özellikle cumhuriyetin ilk yıllarındaki siyasal yapının ve yapılan devrimlerin o dönemin köklü ailelerinde nasıl karşılandığını okurken oldukça duygulandım. Bazı anlar var ki içime kor düştü...

Sonuç olarak 3 ayrı hikaye okuyoruz bu kitapta... Rıdvan, Suad ve Behiye.... Onların kendilerini bulmalarını okumak inanılmaz keyifliydi. Okumadıysanız mutlaka okumanızı öneriyorum 💗


Altıçizililerim;

* Dünya ancak yanmış bir tren garının tepesindeki yelkovanı gözleyen, artık ilerlemediği için üzülen insanlar olduğunda güzel bir yerdi.

* Yeni zenginlerin eskilerden en büyük noksanı asalet ile görgüdür ve bu açıklar ancak asri zevklerle örtülür.

* Kimimizin cezası hatırlamak, kimimizinki unutmamak.

* Çocukluğun sadece hatıralarda muhafaza edilebileceğini bilmek ne acı...

* Sen kolay kolay terk edemeyecek kadar düşkünsündür hüznüne. Barışamayacak kadar da küskün. eskiden de böyleydin; onunla büyüyüp olgunlaşmaktansa, içinde kaybolup gitmek isterdin. Acı çekmenin insanı temizleyen bir yanı olduğuna inanırdın galiba; kendini kanatarak günahlarından arınmaya çabalayan sofular gibi yaralarında nefeslenirdin. Mutluluğa atılmış adımlarla alay ettin hep, onları küçümsedin. Oysa yaralarıyla değil, kabuklarıyla olgunlaşır insan dediğin.

* İnsanın gerçekte neleri reddedebileceği ancak o şanslar kendine sunulduğunda, yani hakikaten seçme şansı bulunduğunda belli olur.

* İnsan çok aşıkken, koca hayat kalbin sesiyle geçer, boyna ağırlık yapmaktan başka işe yaramayan kafa hiç lazım olmaz sanıyor. Sonra kalbin çırpınışı zayıflayınca ne yapacağını şaşırıyor.

* Zamanın acelesi yoktu, her şeyi sırasıyla gösterecekti.

* Evet, bir kere kırıldılar mı kadınların kalplerini onarmak kolay değildi belki ama aslında onlar kalplerinin eski haline kavuşmasını kırandan bile çok isterlerdi. Eskisi gibi olabilmek için hakikaten çabalarlardı yani.

* Şu hayatta kimi göründüğünden çok daha sert deriliydi, kimisi de yara almamak için incecik derisini böyle kırçıllı paltoların ardına gizlerdi.

* Zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir.

* Bazıları başkalarının acısına uzaktan bakıp kederlenmekle iyi insan olunabileceğini sanıyor. Hatta sadece kendi iyiliğinin altını çizebilmek için üzüntüsünü ele güne duyurmaya çalışıyor. Oysa şunu iyice öğrendim ki, vicdandan en çok söz edenler, sadece başkalarının kurbanlarına üzülen katiller.

* Şükretme duygusu. Duyguların en ikiyüzlü, en sefil olanı. Haline şükretmelerin en rezilcesi, başkalarının haliyle mukayese edilerek yapılanı. O zaman insan Yaradan'a, verdiği mutluluklar için değil, olsa olsa başkalarına verip kendinden esirgediği acılar için teşekkür ediyor. Sana şükürler olsun ki beni değil, onu seçmişsin diyor!

* Sevdiklerini kaybedip hayatta yapayalnız kalanlar farkında olmasalar da hep geçmişe ya da uzak bir gerçeğe ait izlerin peşinde koşar, karşılaştıkları her küçük işaretin ardına takılırlardı. Sorusunu bilmedikleri cevapların peşinde geçirirlerdi ömürlerini. Ararları, ararlardı, ararlardı... Çözülmemiş her sır ruhlarında deprem etkisi yaratır, her minik sarsıntı kalplerini yerinden oynatırdı. Hangi müziği dinlediklerinin bile önemi yoktu, onlar için daima acil durum alarmı çalardı.

* Yarasını saklamak isteyen herkes gibi içini göstermeyecek kalın kıyafetler giymeye bakardı. Zırhlanırdı.

* Görmemesi gereken şeyler görmüş, gördükleriyle kirlenmiş gözler, temizlenmek için ağlamaktan iyisini yapamazdı.

* Doğruculuk uğruna kimsenin umudu katledilmezdi.

* Eskiden dostluğun beraber ağlayabilmekle ilgili bir şey olduğunu sanırdı. Sonra sonra esas beraber gülebilmekle ilgili olduğunu anlamıştı. Şu hayatta seni güldürmek için çabalayacak, sevincini sevinci sayıp, birlikte gülmekten mutlu olacak birini bulmak kolay mıydı?

* Her sancının başka bir yarayı hatırlattığı bir dünyada insana ne filmler ne kitaplar ne de diğer insanlar iyi gelebilirdi.

* Bütün o sıkıcı  evli kadınlar, vaktiyle neşeli yahut öfkeli, akıllı yahut kurnaz genç kızlar değiller miydi? Her biri kendine has başka bir kişiydi. Ama sonra evlenince, bulaşıcı bir maraza yakalanmış gibi öbür evli kadınlara benzemişlerdi. Sıkıcı, yorgun ve umutsuz...

* Mutluluğun mutsuzluk olmadan hiçbir işe yaramayacağını öğrenmek zaman alıyor. Ama tabii zamanın bizden aldıklarını düşününce, mutluluğu öğrenmeye değer mi, insan pek bilemiyor.

* Yer bir kere ayaklar altından kayınca, insan bunu unutmayı beceremiyor. Beden unutsa bile, ruh ipteki çamaşır gibi sallanmaya devam ediyor. İnsan bir kere tökezleyince bir daha yere sağlam basamıyor, kimselere güvenemiyor. Bir kere yenilen, öyle çok korkuyor ki yeni mağlubiyetlerden, o satten sonra hep yenik kalıyor. 

* Sen hep gidecek bir yerin olmayışından, daha doğrusu gidecek cesareti bulamamaktan yakındın; ama bil ki asıl dönecek bir yerinin olmaması fecidir, çaresizliklerin en beteridir.

* Bizim riyakâr kalabalığımızın sesi, ancak senin gibi uzaktakilere hoş geliyor.

* Kendimizi biricik sandığımız şu hayatta eninde sonunda birbirimize, bilhassa benzemekten en çok çekindiklerimize, babamıza ve annemize benzeyeceğimizi bilmek ne acı.

* Yaşamak, dalganın önüne kumdan bir kale kurmaya benziyor. Yıkılacağını bile bile yapılan bir kale. Beyhude.

* Ortalıkta haddinden fazla soru olunca bazen insanın içinden tekini bile sormak gelmez.

* Yeterince cesur olanlar için, hatırlamak acıları mayalamaktan başka işlere de yarayabilirdi.

3 Şubat 2022

İnstagramdan Ocak Seçmeceleri


Ay dökümüyle insta seçmecelerinin arasındaki tek fark birinin bol fotolu olması aslında sanırım. 
Peş peşe biraz mantıksız buluyorum kabul 😎 
Mantıksız bulmam vazgeçme sebebim olamaz ama hahahaaa :))



Şunu pişirdim, bunu pişirdim dedikçe kardeşime hep takılırım;  Amerika'ya seni yolladığımızda yumurta kırmayı yeni öğrenmiştin diye... Yemeden inanmamı bekleyemezdi :)))
Bu yaz mutfakta level atladığını ablasına ispat ettiği gibi dipfrize de bu güzelliklerden bırakmış...
İçli köfte aşkım bir başka benim 💗


İşe gelmek zorunda kalmayınca kar güzel bence de işte ben işe gelmek zorunda kaldım. 
Sorun orda 😂😂😂😂

Kalbim evde kaldı
Kar bu sene zulüm etme bana


Erken yaşta evlenip erkencecik doğursaydım bu yaşta olacaktı çocuklarım 😀
Ama ben akıllılık yaptım, hazır doğrulup büyütülmüşünü aldım 
Kızçelerimin en akıllısıdır kendisi 😍
Zehir zehir 💗
Bir de çok bilmiş olmasa hahahaaaa :))


İlginç bir okuma serüveniydi Fink...
Okuduklarımı unutmayayım diye birbiri ardına ekledim sayfaları 💪


Oytun'u deneme sınavlarına bence kendime zaman ayırmak için götürüyorum hahahaa :))
Kesintisiz 2 saat bence şahane oluyor ✌



Herkes puro zannetse de tamamen kendi halinde bir helva halbuki 😀



"Hayat başımıza gelen bir şey değildi, biz onun peşinden gidiyorduk."
İyi ki okudum dediğim kitaplardan Burası Radyo Şarampol



Çokça dengesiz ruhluyum aslında da belli etmiyorum 😉


Bu sıralardaki yeni adetim...
Sabah ola ki erken gelmeyi başarabilirsem, ofise geçmeden caddelerde yürüyorum...
Nefes aldığımı hissediyorum


Kitap kedi ve eski radyo 💗


Aldığım kararı sadece 15 günle sınırlı tutma kararını sonradan almış olabilirim 😂😂😂



Bizim evden çıkıp, Oytun'u dershaneye bırakıp anneme kahvaltıya gidişimiz...
Bence anılarda yer almalıydı 😉



Az gittim, uz gittim, bir arpa boyu yol katedemedim diye bir laf var ya aynı benim durum işte 🤦🏼‍♀️
2020 ye 22 kitapla girerken 2021 e 33 kitapla girmişim ve ben bu sene kitap almayıp elimdekileri bitireceğim demişim. 
Sonuç elde var yine 22 kitap 😂😂😂 
Eeee ben bu sene 23 kitabı neremden okudum 🙈 
Kesin doğurdu bu kitaplar 😫
Alacak kitap listem aldı başını gitti ama bu sefer kitap almayacağım diye bir söz veremiyorum. 
Geçen sene çok zorlandım ve son düzlükte yine 2 kitap aldım 😉
Bu sene daha hızlı okuyacağım ve elimde sürünen kitabı bırakmaya çalışacağım gibi bir vaatte bulunuyorum kendime 😊 
En akıllıcası bu galiba 😜


Kendinize iyi bakın 💖

1 Şubat 2022

Ocak ♥ Ben

Ne ara 2022 dedik, ne ara Ocak bitti şaşkınım....
Ben 24 saat bana yetmiyor dedikçe bir de bir günün artık 24 saat bile olmadığını geçenlerde okuyunca iyice şaşırdım 😱 Biz fanilerin fark edemediğini söylüyorlar ama ben fark etmiştim, çünkü bu yetişememe halinin bir açıklaması olmalı derken bak buldum işte 😂😂😂  Okumak isterseniz haber burada

Neyse gevezeliği bırakalım da ay dökümüne başlayalım bence 💙


Seviyorum;

Ocak demek yeni ajanda, yeni defter, yeni kalem demek mesela benim için. Benim öğrencilik yıllarımda bu kadar ıvır zıvır mevcut olmadığından sanırım pek bir özenirim şu cicili bicili kırtasiye ürünlerine. Ve yeni yılın ilk ayı onları almak ve kullanmak için bir bahanedir bana.

İlk zamanlarda nasıl düzgün yazarım, inci gibi adeta... Sonradan sonradan karalamacalar, doktor yazısıyla yarışan el yazım gelmeye başlar birden ki bazen ben bile yazdığımı okuyamam 😂😂

Seviyorum başlangıçları işte... 
Günümüzde artık başlangıçların umudunun rengi solmaya başlasa bile...



Yiyorum;

Ben ve yemek arasında inanılmaz güçlü bir bağ olmuştur her zaman.
Yemeye üşenmem dolayısıyla yapmaya da 😂
Fakat bu aralar yapmaya acayip üşeniyorum. Bu yemek yemediğim anlamına gelmiyor tabii ki... Keşke öyle olsaydı. Üç gram verirdim hiç olmazsa 🙈
Pişirme konusunda sınıfta kaldığım için, bu aralar oldukça abur cubur tüketir olduk ana oğul. Bu gidişata mutlaka dur demem lazım, zira aldık başımızı gidiyoruz ikimizde. 





İçiyorum;

Havaların iyice soğuduğu bu günlerde bitki çaylarına döndüm yeniden. Ihlamur ya da evde ne bulduysan kat çayı 😊 Ayvasından elmasına narına, tarçınından limonuna karanfiline gibi gibi...


Hissediyorum;

Bu senenin başında dedim ki kendime şıkır şıkır olacağım, her gün makyaj yapacağım, her gün takıp takıştıracağım 🙈 Kaç gün sürdü dersiniz, en fazla 15 gün hahahaaa :))
Üşenmesem aslında gayet kıpır kıpır içim anlayacağınız 😆



Yapıyorum;

Aylardır elimde süründürdüğüm bebe battaniyesi bitti şükür 💗 Elime alsam aslında 1 ay içinde biterdi ama ben bir şeyi süründürmeden bitirmem :))) Artun Paşa neredeyse sığmayacaktı hediyesini gönderdiğimde.

Bu modeli bebe battaniyesinde çok seviyorum ben ve ne zaman battaniye örmeye kalkışsam bu modele gidiyor elim ♥


Düşünüyorum;

Düşünmemeye çalışıyorum... Bu aralar aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumlarındayım...

Evdeki hesaplar çarşıya uymuyor, çarşıdaki durumlar keseye dar geliyor derken yok olmuyor bir türlü bu aralar. Gelecek günlerin endişesi de cabası... Düşünmemek en iyisi diyorum sanırım...


Hayal Ediyorum;

Gelecek sene Oytun üniversite sınavına girecek ama bu sene yavaş yavaş içime oturmaya başladı sancısı. Onun iyi bir üniversite kazanıp gittiğini hayal ediyorum bir yandan. Yurda yerleştirdiğim, hafta sonları geldiğinde onun sevdiği yemekleri pişirdiğim, yanına sevdiği keklerden böreklerden koyduğum gözümün önüne geliyor. Sonra içim yanıyor birden... Tekrar ferahlatıyorum sonra içimin yangınını; o mutlu olsun diyorum, istediği yere gitsin diyorum... Doğmamış bebeğe don biçmek gibi ama biliyorum ki su gibi geçiyor günler... O günler şıp diye gelecek biliyorum...

Hayırlısı olsun inşallah ♥


Dinliyorum;


Adamlar / Hepinize el salladım

Ben bu şarkıyı neden bu kadar geç keşfettim dediğim bir şarkı...
Sadece bu ay değil aslında, bir süredir dinliyorum.
Seversiniz bence siz de 💗



Hande Mehan / Beni Böyle Sevme

Ara ara dinlerdim Hande Mehan ama bu şarkısı sanki daha bir güzel olmuş 👌


Okuyorum;

Yeniden okumaya başladım şükür... Bu ay benim için şahane geçti diyebilirim, yıla iyi bir başlangıç da diyebilirim.
Okuduğum 3 kitapta ayrı ayrı keyifliydi. Bir ara anlatırım uzun uzun... 
Ne okuduğuma gelecek olursak;

Burası Radyo Şarampol / Şükran Yiğit
Fink / Murat Menteş
Tutuklandık / Can Dündar


İzliyorum;

Kulüp dizisini izliyorum şu an, kaptırsam peş peşe gidecek ama keyfine varmaya çalışıyorum... Yavaş yavaş, sindire sindire...

Bunun dışında izlediklerim;

Cem Yılmaz: Diamond Elite Platinum Plus
Şuursuz Aşk
Don't Look Up
Dolittle
Belfast

Arada da hala Armağan Çağlayan'ın youtube kanalını izlemeye devam ediyorum. Bazen oldukça ilgi çekici konukları oluyor. Geçenlerde Uğur Aslan'ı konuk etti. Hikayesini keyifle dinledim ve mütevaziliğine hayran kaldım. Şahsına münhasır bir karakter 💗