24 Nisan 2014

Bir veda daha...


Çocukluğum hep mutlu anılarla doludur benim...
Şanslıydım....
Her iki aileninde ortalıklarda dolaşan en küçük bireyiydim....
Altın top misali...
Sevgi dolu büyüdüm ben o yüzden...

Halam yok benim aslında, babamlar iki erkek kardeşler...
Babamın teyzelerine bize hala dedirtmişler, iyi ki de dedirtmişler...
Benim altın kızlar misali 3 tane halam var, birbirinden muhteşem...
Ama birisi var ki, çocukluğumun mihenk taşlarından...
Adımı bile onlar koymuşlar :)

Kalabalık bir sülaleye sahip olduğumuz için annem bizim için, ilk kim görürse o adını koysun demiş... Kimse kırılsın, darılsın istememiş kıyamam :)
Beni de ilk Şükran halam ve eniştem görmüş hastanede.... Mutlaka hatırlarsınız, Şebnem dergilerini... Benim doğduğum zamanlarda Şebnem dergilerinin yeni çıktığı dönemlermiş, ordan esinlenmişler halam ve eniştem...
Şebnem olsun bu kızın adı demişler....

Böylelikle hayatıma dahil olmuşlar....

5-6 yaşlarımdan sonra daha net onlarla anılarım... Evlerinin ayrılmaz bir parçası gibiydim... Özellikle ramazan ayları, evlerine kamp kurardım... Halamın dizi dibinde büyüdüm ben...
İlk kulağımı o deldirmişti mesela :)
Ne dersem kıyamam yapardı... Kıyamazdı bana hiç...

Sevgi arsızıydım, paylaşamazdım onları çok iyi hatırlıyorum...
Ablalarımı, abimi, eniştemi, halamı kimselere kaptırmak istemezdim...
Benden başkasını sevmesinler isterdim, çocukluk işte...

Çocukluk anılarımın en kıymetlilerinden onlar benim...

Bugün kıymetlim, sevgi bakışlım melek oldu... Vedalaşmaya gidemedim :(
Mesafeler işte böyle anlarda daha zor...
Son görevimi uzaktan dualarımla yapabildim ancak...
Olsun, o benim onu ne kadar sevdiğimi bilir... Kırılmaz bana...

Sıcacık gülümsemeni, sevgi dolu bakışlarını ve yumuşacık sesini aldım, sakladım sımsıkı...
Rahat uyu yerinde...
Babam karşılamıştır şimdi seni... Kucaklamıştır sımsıkı...
Mekanın cennet olsun güzel yüreklim ♥
Güle güle....





















21 Nisan 2014

bir kurabiyeyle tırtılın öyküsü


Geçenlerde kurabiye yapalım dedik oğlumla....
Bir çok kez yapmışızdır birlikte bunu, ama bu sefer farklı olarak hamuru yoğurmasına da izin verdim...
İstedim ki kurabiye yaparken kafası dağılsın, hemde usul usul ağzından laf alabiliyim...
Kolay kolay anlatmaz yaşadıklarını Oytun, ya çok coşması lazım yada ortak vakit geçirirken çözülmesi lazım...


Başladı hamuru yoğurmaya kurabiyemizi...
Yumuşak yumuşak nasılda güzelmiş hamur yoğurmak diye diye...
Bi hoş oluyo ellerim, hoşuma gitti bu bile dedi minmak ellim :)))


Hamuru bi taraftan şekillendirirken bir yandan da anlatmaya başladı...
Anne biliyormusun öğretmenimin hayvanlara hiç saygısı yok...
Kaldım bir an, toparlayamadım cümlelerimi... Böyle keskin bir yargı beklemiyordum galiba...
Nedenini sorgulayabildim sadece...
Tırtılımın ölmesine sebep oldu çünkü dedi büyük bir öfkeyle...
Öğretmenin bunu bilerek ve isteyerek yapmadı oğlum, bu şekilde düşünmemelisin dedim...
Ama o tırtılımı sevmemişti ki dedi...
Okula tırtılını götürmemen gerekiyordu bence, okul dışında görseydi eminim tırtılını o da çok severdi dedim...
Ama Oytun'a bu kadarı yeterli gelmedi tabiki...


Okul kurallarını hatırlattım tekrar, arkadaşlarının küçük bir tırtıldan bile korkabileceklerini, belki de alerjilerinin olup hastalanabileceklerini, öğretmeninin sınıftaki tüm arkadaşlarını düşünerek hareket ettiğini....

Ama yok fayda etmedi...
Hala tırtılını sevmediği için kızgındı Oytun....
Evet sevmemişti tırtılını öğretmeni, ama bilerek de zarar vermemişti...
Sırada arkadaşları ile yaptıkları yuvayı fark etmemiş, defteri sıranın üzerine çarpınca yanlışlıkla düşmüştü tırtıl yere ve tırtıl ezilmişti yerde...
Ama bunu Oytun nedense anlamak istemedi...

Konuyu kapatalım mı artık dedi, üzerine gitmedim bende daha fazla...


Elleriyle yaptığı kurabiyelerini yedi afiyetle sonrasında...

Ahhh paşam benim en büyük derdin bu olsun...

Sevginin ve saygının tüketilmediği iyi haftalar diliyorum size...
Hoşça ve dostça kalın :))


18 Nisan 2014

yine film zamanı


Bu hafta pek bi miskindim :) Miskin miskin otururken gelin filmler sizde bana eşlik edin dedim...
Bu filmlerin sonucunda 3 gündür uyanamıyorum ve Oytun okula bende işe geç kalıyorum o ayrı mesele ama hadi neyysseeee :))


Hint filmlerine çok sıcak değilimdir nedense...
Hem karanlık gelir görüntüler bana, hemde kıpır kıpır hareketlerini abartılı bulurum... Bide herbir şeye oynamalarını ve filmin yarısını bu görüntülerin doldurması sıkar beni...
Ancak bu filmle ilgili o kadar güzel şey okudum ki, kayıtsız kalamadım bu filme...

Gelelim filmimize; Ranço,Farhan ve Raju yani 3 avanağımızın üniversite yıllarını anlatıyor. Hindistanın en başarılı mühendislik okuluna girmiş olan bu kafadarlarımız pek bi sevimliler ;)
Hele Ranço karakteriyle Aamir Khan pek bi şahaneydi. Sıradışı karakteri ve düşünceleri ile filmi aldı götürdü. "Hayata at gözlükleri ile bakmamanın" sırlarını verdi bol bol...

Evet sahneler yine karanlık, Bollywood filmlerinin çoğunda bu var hala... Ama filmin neşesi bu karanlığı örtmüş. İlk 15 dakikada yılmazsanız 3 saati su gibi geçirirsiniz...

Çokça dans sahnesiyle doldurulmamış, buda sevindirici bir nokta....

Sonuç olarak bu filmi SEVDİM diyorum ve mutlaka, mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum... 
At gözlüklerimizi çıkartalım haydi ;)















Bu filmi izlememdeki ilk sebep Tolga Çevik-Ezgi Mola beraberliğinin "Arkadaşım Hoşgeldin" de olduğu gibi uyumlu olacağını düşünmemdi... Olağanüstü bir beklentiyle başladığım için belki de komedi anlamında çok güldüm diyebileceğim bir film değilmiş diyerek başlıyım ben bu filmi anlatmaya...

"Sihirli bir lamba olsa ve ondan çıkan cin 3 dilek dile dese ben hepsi için SEN derdim" lafıyla aşkını haykıran senaristimiz Sinan'ın film senaryosu yazarken halleri sakarlıkları olmasa çokda komik değil...

Film Kapadokya'da geçtiği için görsel olarak oldukça tatmin edici. Balona binip 80 günde devri alem yapma isteği bile oluştu bende. Ama çok pahalıya mal olur diye vazgeçtim :) Kapadokya turu atsam yeter ;)
Hele kaldıkları otel oyoyoyyyyy diyorum :)))

Ezgi Mola'nın kıyafetlerine de bayıldım filmde. Nasıl da ortama uymuş....

Erkan Can Atçı Arif rolüyle filme renk katmış... Sevdim umarsız adam hallerini :)

Beklentisiz olarak izleyebilirseniz, Kapadokya manzarasıyla keyifli vakit geçirebileceğiniz bir film. 
EHHHHH dediğim bu filmi yine de KEYİFLE İZLEDİM...


Bu filmi de sırf Cemal Hünal olduğu için izledim :))) Daha önce söylemişmiydim Cemal Hünal'ı ıssız adamdan bu yana sevdiğimi... Karizmatik adamım benim :)) Hem eğlenirim, hemde Cemal Hünal'la gözüm gönlüm açılır diye başladığım filmde Gürgen Öz Yiğit karakteriyle beni benden aldı :))) Ne saçma sapan bir adamdır bu Yiğit yaaaa :)))) Tam metropol çapkını :))


Peşpeşe izlediğim seri romantiklerle pek eğlendim ben... Cıvıl cıvıl renkli sahneler, evlerin şahaneliği, rengarenk mobilyalar da filmi sevmemdeki diğer etkenler...
Erkekleri yola getirmeye çalışan birbirinden farklı 3 kızımız havanızı değiştirecek...

Gözüm gönlüm açılsın, ruhum renklensin, azıcık da gülüyüm derseniz Türk yapımları arasında iyi bir seçim olacaktır bu filmler....

Sonuç olarak ben bu filmleri SEVDİM efem :))) Gürgen Öz favorim olarak çıkmıştır bu film serisinden ;))

Rengarenk bir hafta sonu dilerim hepinize.....



15 Nisan 2014

niye yazdığımı bilmeden yazdığım bir yazı olsun buda



Bak saat öğlen olmuş...
Yine ben bi arpa boyu yol kat edememişim...
Halbuki akşam yatarken bir sürü iş vardı aklımda...
Hiçbirisi henüz yoluna konulmamış...
Arabamın kar lastiklerini bile çıkarttırmadım yuhhh bana...

Sabah aynaya baktığımda, ağzım burnum bi taraflara kaymışken gözümün altında çıkan et beni daha çok battı gözüme...
Doktora gideceğim diye kaç kere söyledim halbuki... Kime söyledim, kendime...
Kendime söylediğim şeyler hakkında ne kadar başarısızım gör işte...
Yaş 40 oldu bir mamografi bile çektirmeyi beceremedim....
Başkasının bir işi olsa kırk defa koşturup halletmiştim, kendime gelince tırttttt....

Maymun iştahlıyım galiba birazda...
Dünyanın havlusu var, almışım bişeyler yaparım diye....
Boya malzemelerine ne demeli...
Kuruyacaklar yakında...
Boyanacak tabaklar ordan oraya sürüklenmekten kırılacak....
Bir servet harcıyorum ben onlara, galiba yani...
Amannnnn hallederim nasılsa...

Tatlı krizindeyim yine...
Dukan ekmeklerini kekemi çevirsem acaba bu akşam...
Olur mu, belki olur...
Miskinliğim geçerse yaparım...

Portakallı kereviz yedim az önce...
Amanın ne lezzetliydi o kereviz...
Dukanda portakal yok biliyorum, olsun ucundan accık bozmazki...
Bozmaz dimi? Bozmaz, bozmaz....

Dün hani şu şeffaf ayakkabı kutuları varya...
Bir sürü aldım onlardan...
Yerleştirdim bappalarımı içine...
Benim topuklu ayakkabım neden yok... Giyemiyorum diye vermişim hepsini...
Belki giyerdim şimdi, neden verdim ki ?
İnce topuklu ayakkabı giymek istiyorum ben...
Durabilirmiyim ki üstünde yeniden...
Eskiden topuksuz ayakkabı giyemezdim ben halbuki...
Eski bi sevgilim vardı, çok uzun boylu...
Boyu boyuma olsun diye eşşek kadar topukluyla gezerdim ki ben...
Ne akıl işte...

Çocukken köpek beslemek isterdim hep, ama olmadı...
Şimdi oğlum istiyor ama yine olmuyor...
Ben anneme neden ama derken oğlumun ağzına lafı tıkıyorum...
Ne dengesizlik...
Ama günde 12 saat çalışırken nasıl bakalım ki minnoşa...
Belki bahçeli bir evim olsa...
Offf yine hayal...
Bahçeli ev çok uzak bize...

Spora gitmem lazım...
Dur kalk gidiyor bu sebepten kilolar...
Spor sevmemki ben...
Sırf beden derslerine girmiyim diye rapor çok almışımdır ben...
Yada hasta numarası yapmışlığım...
Şimdi niye spora gidemedim diye üzülüyorum ki...
Offff buda geçer...

Ben bunları yazana kadar bi işler halledermiydim...
Hallederdim evet...
Halletme isteğim geçsin diye mi yazdım acaba...
Ne biliyim yahu...

Bugün bıdıbıdı edesim gelen bi günümdeymişim...
Neyse geçer....







12 Nisan 2014

hayat bir köprüyse....



Her yeni olay, hep yeni düşüncelere gebedir ya...
Bizde de öyle oldu...
Erken ergenusum hayat çok zor söylemlerine nihayet pozitiflik kattı ve ilk defa erkek olduğuna şükretti :))))
Senelerdir "kadınlık zor zanaat" dedim dedim, erken ergenusuma da bunu dedirttim ya kendimi tebrik ediyorum :))
Şaka vallahi, hiç öyle bir niyetim yoktu ama en organiğinden durumun farkına vardı...
Tabi ki kendi bakış açısıyla :))))

Lafı uzatmayalım, sizi dialoğumuzla başbaşa bırakalım...  Burada bahsi geçen -A- Anne (yani ben), -EE- erken ergenusum olmakta :)))))) Tabiki ilk önce girizgahı halledelim ;)

Olay bir bebek ziyaretinde olmuştur... Arkadaşımın annesi doğuma gelemediğinden dolayı hastanede nöbetleşe kalma görevini halayla birlikte biz üstlendik. Sabah yeni bir nefesin gelmesiyle haliyle heyecanlandık, mutlu olduk... Akşamüstü de erken ergenusum geldi hastahaneye, bebeği görmeye....
Tam da altını değiştiriyordum bu sırada....

-EE- Aaaaa anne ilk defa göbek bağı görüyorum... Kuzularınki upuzundu, bunun ki kısa... Aaaaa plastikde takmışlar... Benimki nasıl düzeldi anne...
-A-  Biraz zaman geçince bu göbek bağı düşüyor annecim, yara kabuğu gibi aynı....
-EE- Aaaaa düşüyor mu ?
-A- Seninkini hala saklıyorum ben, biliyormusun? Anneannende benimkini saklamış hatta ikimizinki yanyana evde :))
-EE- Eve gidince hemen göster bana....
-A-  Peki :)
-EE- Ayakları buruş buruş... Aynı ihtiyar gibi....
-A-  Yeni doğdu annecim, ondan... Yarın oda düzelecek...
-EE- Ben doğduğumda da bu kadar çirkinmiydim...
-A-  Annecim bütün bebekler güzeldir, sende çok güzeldin :)))

Bu böyle uzar gider.....

Sonra efenim hastahaneden çıktığımızda;

-EE- Anne biliyormusun ben çok şanslıyım....
-A-   Neden böyle dedin şimdi ?
-EE- Erkek olduğum için, niye olacak...
-A-   Erkek olmanın şanslı olmakla ilgisi ne peki ?
-EE- Niye olacak anne, ben bi sünnet oldum. İğne vurdular, hiç acımadı. İğnenin etkisi geçince de azıcık acıdı, bitti gitti... Ama annelerin öyle mi baksana.... Karnında nasıl kesik var kimbilir, kıpırdayamıyor bile... Bebeğini bile emziremedi, sen tuttun onu karnına değdirmeden... Çok zormuş anne... Hani kırmızı başlıklı kızda kurtun karnını kesip nineyi çıkartıyorlardı ya, o kötüydü ona üzülmemiştim... Ama annelere de öyle oluyor baksana...
-A-   Annecim ama anneler bebekleri oluğu için o kadar seviniyorlar ki, hiç acı çekmiyorlar. Evet biraz ağrıları oluyor ama oda hemen geçecek...
-EE- Yok yok anne, ben çok şanslıyım... İyi ki kız olmamışım.... Sende böyleydin dimi...
-A-   Evet annecim bende seni böyle doğurdum, sende minnacıktın böyle...
-EE- Ben olsam doğurmazdım...
-A-   Ama iyi ki doğurmuşum seni, şimdi ne güzel birbirimize arkadaş oluyoruz... (ama bu arada şeytan bu ya dürttü işte... çiçek böcüklükten kıssadan hisseye geçmek lazım der anne)
         Beni üzmezsin artık herhalde, bak seni ne şartlarda doğurmuşum !!!!!
-EE- Offf anneeee !!!!!!! Bu konuya hiç girmeyelim lütfen...
-A-   :)))))))))))))))))))))))))))))

Erken ergenus bu, yermi hiç benim numaralarımı ahahaaaaaa :) Şeytan ne kadar dürterse dürtsün bunlar şeytana pabucunu ters giydirir vallahi :))

Şeytanın dürtmediği hafta sonlarınız olsun efem...
Görüşürüz ;)



4 Nisan 2014

Martda ben ne yapmış olabilirim ki ;)



Gelsin instagram seçmeceleri der fotolarla başbaşa bırakırım sizi :)))



Seçim sonuçlarına en yakışır cümle oldu kendileri....

Akşam eğlencesi :)))


Tombalak eller müthiş kurabiye yapıyor, anneside onu keyifle izliyor :))))


Tırtıl anneside oldum ya pes oğlum :))) Nurtopu gibi bir tırtılımız var beslenmeye başlanan :))))


Bu iki minnağın doğumuna şahitlik ettik dün biz...
 Annesi yaklaştırmadı yanlarına, bizde uzaktan sevdik ♥♥♥


Biz eksik kalmayalım dedik... Güncülerin selfie si bu kadar oluyoooo ;)


Yavaş yavaş çal meyhaneci... demek isterdim ama meyhaneci yok ;)


Bir sürü ipim oldu benim :))) Akşam eve gidip başlamak için sabırsızlanıyorum desem ;)


Kitap saati... okuyup birbirimize anlatacakmışız... benimkinden ne anlayacaksa :))


Erken ergenlikten erken adamlığa yolculuğumuz başladı :)))

Musmutlu bir hafta sonu sizinle olsun efemmmm.....