20 Haziran 2011

not yazmaya geldim :)

Tarih: 22.06.2011
Saat : 14:00
Yer  : Dişçi :)

Bitanem; sallanan ön dişlerin düşmeden arkadan yeni dişin geldiği için minik bir hamle ile dişini çektirdik bugün...
İlk süt dişine elveda dedin...

Çok cesurdun biliyor musun ? 
Diş perisini bekliyorsun şimdi sabırsızlıkla.
Hatta gece rüyana girdiğinde hangi hediyeyi isteyeceğin konusunda kararsızsın...
Ama ileride öğreneceksin ki senin diş perin benim ;)
Dolayısı ile sen düşünmeye devam et  bebeğim... Ben arasından seçerim :))

29 Nisan 2011

ah kerim aaahhhhh....

Uzun zamandan beri böğürerek ağlamamışım ağlak bir bünyeye sahip olmama rağmen...
Fatmagül'le Kerim sağolsunlar beni benden aldılar dün akşam...
O kısacık sahnede ne kadar da çok şey geçti yüreğimden, beynimden...
Offffffffffffff, offffffffffffffffff....

Hadi sabah sabah efkarlanalım yine....
Siz nerelere gideceksiniz bakalım bu türküyle....

26 Nisan 2011

bu yazı tamamen bir özettir :))

Plansız, programsız günler geçiriyorum. Hani saldım çayıra mevlam kayıra derler ya. Aynen öyle...
İşin garip tarafı bu kadar düzensizlik içinde hala arap saçına dönmedim :))) Dilimi ısırıyım hemen ;)

Oğluşum su çiçeği oldu geçtiğimiz hafta... İlk bulaşıcı hastalığımızı törenlerle karşıladık anlayacağınız... Birde bağışıklık sistemimiz zayıfladığından dolayı son 3 gündür de ateşle uğraşıyoruz. İnşallah her ikisini de mehter marşı ile uğurlayacağız. El sallamalarını bekliyorum sabırla...

Buna rağmen 23 Nisan Şenliğimizi keyifle geçirdik minnoşumla... Ateş düşürücülerle ayakta dursa da kuzum benim arkadaşlarıyla birlikte harika bir gösteri yaptı. Çok şanslıyım ben diye diye izledim gösterisini :)

Hastalık, iş, okul, ev derken yastığa nasıl başımı koyuyorum anlamıyorum bile... Bir gözüm açık, diğeri uyku modunda hooop sabah olmuş bile...

Bir süre daha böyle olacağız galiba.... İdare edin artık bizi ;)
Şimdilik hoşçakalın...

13 Nisan 2011

benim küçük bilim adamım...


Geçen hafta sınıfımız yapmış oldukları bir uzay afişi dolayısıyla Bilim ve Sanat Merkezi açılışına davetliydi.
Her ne kadar nereye gittiklerinin, ne olacağının farkında olmasa da minişler, öğretmenimizin hazırladığı kıyafetler sebebi ile kıpır kıpırdılar...
Robot, astonot, ufo, uranüs, venüs, ay, yıldız derken sevimli halleriyle tüm ziyaretçileri ve protokolü kendilerine hayran bıraktılar... 
Kendilerine 10 numara büyük gelen çok bilmişlikleri de bizi hayran bıraktı tabi :)


İlk başta ne giydiği beyaz önlüğü nede gittiği yeri önemsemeyen küçük adamım; çevrelerindeki ilgiyi fark edince bir anda janjanlı kıyafetler arasında kimlik karmaşası yaşayıp panik yaparak yanıma koşturdu.
Ben neyim anneeeeee!!!!
Bilim adamısın sen diyince giydiği beyaz önlüğün farkına vardı :)
Bir baktım ki kalabalığın arasına karışmış sürekli "ben bilim adamıyım" "ben bilim adamıyım" diye tekrarlayıp duruyor...
İlgi odağı olmayı seviyor işte :))
Yüzümde hiç eksilmeyen bir gülümseme ile o hallerini izledim doyasıya...


Burda da hazırladıkları afişi yetkililere hediye ederken

12 Nisan 2011

çoğu gitti, azı kaldı...


Anneannemiz Şubat ayından bu yana kardeşimin yanında uzaklarda...
Hal böyle olunca bizim hasretlik seviyemizde tavana vurmak üzere...
Artık dayanamıyorum bile demeye başladı bizim evin minik kuşu :))
Bilgisayar başında hasret gidermeceler yaşansada o anneannesine sırnaşmayı özledi galiba...

Bugün sabah isyan bayrakları açıldı yine bizim evde...
Hemde sabahın köründe...
Malum seneye ilkokula gideceğiz ya, kendi kendine giyinme çalışmaları yapmaya başladık 1 haftadır. Bugün çileden çıkmış olsa gerek ki ağzını doldura doldura anneannem ne zaman gelecek diye mızırdanmaya başladı...
Az kaldı desemde isyan büyüdü...
Anneannem olsa seni şikayet ederdim dedi...
Geldiğinde edersin dedim gülerek...
O beni senden daha çok seviyor biliyormusun dedi... Aklınca benim canımı acıtacak ve galibiyeti alacak eline :)
Tabi ki seni çok seviyor anneannen diyince bozuldu paşacım...
Amacına ulaşamadı ya :)
Offf yeter artık, ben sadece bu evde olmaktan sıkıldım dedi uzata uzata...
Hadi dedim sevgi böcüğü olmak istiyor anlaşılan yine, gel yardım edeyim sana dedim...
İstemez ben giyinirim demez mi bu sefer de...
Hadi gel burdan yak şimdi...
Somurta somurta gitti okula...
Öğretmenine ağlamaklı baktı, en büyük işkenceleri ben çekiyorum der gibi...

Ahhh dedim ahhh
Tok evin aç kedisi, sevgi arsızı...
Akşama nelerle karşılayacaksın bakalım beni...

8 Nisan 2011

yuvarla/yapıştır tamam mı....


Bugünlerde odamızın duvarları, dolaplarımız sticker ve dergilerden, gazetelerden kesilen resimlerle dolu. Ne ararsan var... Caillou, bakugan, transformers, dinazor....
Allahtan akıl edip kağıt bantlardan vermiştim de ne duvarları rezil ettik, nede dolapları...
O asıyor ben çaktırmadan azaltıyorum :) Korkum yer kalmayınca evin diğer bölümlerine sıçraması... O yüzden hergün itina ile fark ettirmeden eksiltmecelerdeyim ;)

Geçenlerde baktım minnacık bant kesmiş bakugan posteri asmaya çalışıyor, bir yandan da söyleniyor kendi kendine.... Yuvarlan diyorum işte sana diye kavga ediyor hahaaaa :))
Ne yapıyorsun dememle beraber başladı söylenmeye...
Bantın gözükmemesi gerekiyormuşmuş...
Gül öğretmeni öğretmişmiş...
O çok güzel yapıyormuşmuş...
Onunki neden olmuyormuşmuş...
Yuvarlanmıyormuşmuş....

Ah dedim tek derdin bu olsa keşke :) Bit kadar bant yuvarlanmaz tabi.... Biraz daha uzununu kestim verdim eline...
Şıp diye yuvarlayıverdi....
Öyle bir ohhhh çekti ki, büyük bir iş bitirmenin edasıyla :))
Bak bant gözükmeyince daha güzel anne diyede bilmişliğini tasladı...

Fotoya takılmayın, geçtiğimiz yazdan kalma bir deney çalışmasından hahaaa :)) Bir zamanlarda deney takıntımız vardı zira ;)

6 Nisan 2011

kutladık :))


Zaten 1 ay gecikmeli kutlandı, üstüne yazma sorunsalım sebebi ile 20 gün sonra yazıya döküldü derken siz şimdi bu yazıyı 22 Şubatta okuyormuş gibi yapın tamam mı?

Tüm sınıf arkadaşları ve öğretmeniyle evimize yapmış oldukları kısa ziyarette yaptık doğumgünümüzü. 
İnanılmaz derecede heyecanlandı ve mutlu oldu paşam :))


Kendi kendilerine olunca daha özgür hissettiler kendilerini...
İstedikleri gibi oynadılar, bağrıştılar, koşturdular...
Sonuç onlar mutlu, ben daha da mutlu :))


Her yaşgününde vazgeçemediğimiz hayvan şekilli pastalarımıza bu sene köpekbalığı pastamızı da ekledik...
Akvaryum ziyaretimizin katkısı çok oldu tabiki :))


Minik atıştırmalıklarda hazırladık arkadaşlarımıza ve bunların hepsine benim minnoşumunda eli değdi.
Pek bir keyifle yediler hepsi :))

Benim minik böceğim, iyi ki varsın...
Nice mutlu yaşlara tekrar bebeğim...
Seninle hayat çok, çok ama çooookkkk güzel :))

4 Nisan 2011

geldim :)

Uzun süren yazamama durumumu nihayet aşabildim :)
Böyle ara verince de yazacak şeyler birikiyor, biriken şeylerin hangisinden başlıyım acaba diye bir süre daha bekleniyor gibi bir süreci de aştım ve burdayım....


Geçen haftalardan birinde okulumuzun kermesi vardı.
Bende bu minik kurabiyeleri hazırladım.
Yap, çubuklara yerleştir, süsle, yapıştır derken iki akşamımı yedi :)
Kurabiyelerimden aslında istediğim sonucu alamadım.
Üstünü süslediğim için çok fark edilmesede yüzeyi çok pürüzlü oldu nedense.
Bu konuda iyi bir tarifi olan varsa ve verirse çok sevinirim :))

Kermese gelince içimde inanılmaz bir pazarcı ruhuna sahip olduğumu keşfetmemi sağladı :))
Yaklaşık 10 saat boyunca şamata, gırgır yaparak kermesimizi başarıyla tamamladık.
Ancaaaakkk kermes yapılan mahal ve civarına 6 ay uğramama kararı almış bulunmaktayım ki buda karizmayı fena halde çizdirdiğimizin ispatıdır hahahaaaa :)))
Annnnnneeeeeeeeee kurabiyeleriiii bunlaaaarrrrrr !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Hahahahaaaaa :)) Bilmem anlatabildim mi :))



Bu yaz kardeşim gelirken bir tomar yapıştırma harf ve rakam getirmişti.
Bir kenarda bekliyorlardı kuzu kuzu :))
Başladık sade t-shirtlerimizi süslemeye...
Hatta farklı sloganlar peşindeyim :)
Varsa aklınıza gelen hemen kes- yapıştır yapıverelim :)

Şimdilik hoşçakalın :)

15 Mart 2011

delilik hallerimiz :)


Bizim şımarığa annem poz ver dediğim zaman suratına binbir şekil verir...
Düzgün fotoğrafını çekinceye kadar da içime baygınlıkların alası düşer :)
Dünde öyle oldu... Baktım olmayacak hadi tamam böyle çekelim dedim ve bu çıktı ortaya :))
Yerim seni şebek demiyim de ben ne diyim buna şimdi :))

Hem bu arada da bloglarımızın açılışını da kutlayalım dedik :)

11 Mart 2011

bak beni sakın utandırma tamam mı???


Sabah kalkılır, odaya koşulur ve bıcır bıcır ötmeye başlanılır...

Pulsar bak ben seni şimdi okula götüreceğim. Tamam mı?
Sen benim balıklar sınıfındaki arkadaşlarımı da hiç görmedin. Orda Berkay yok tamam mı?
Uslu dur. Sözümü de hep dinle tamam mı?
Dugu öğğetmenim konuşurken sakın havlama tamam mı?
Uslu uslu otur tamam mı?
Utandırma beni tamam mı?
Anlaştık o zaman...
Unutma dediklerimi TAMAM MIIII?

Anne Pulsarı yine gerçek zannedecekler biliyormusun. Biz onunla anlaştık...

Annen seni yer kuzuuummmmm....

10 Mart 2011

Bir mim daha :)) Ben mimlere doyamadım hahaaa :))

Çooookkkkkkkkkkk önceki zamanlarda sevgili bir mucizem var mimlemişti. Amma velakin ruh haliyetim dolayısı ile yazamamıştım. Kısmet şimdiyeymiş...
Gelelim mimimizeeeee :))

1.Gün içinde, eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
Piyangodan büyük ikramiyenin bana çıktığı hahahaaa :) Bu sıralarda şu para mevzuuna fena takıntılıyım galiba...

2.Gördüğün zaman, eğer almazsam uyuyamam dediğin şey?
Ayakkabı :)

3.Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
Hımmmmmmmm... O kadar çok şeyle diyet bozan bir kişiliğe sahibim ki şimdi hangisi öncelikli bilemedim ama muhtemelen çikolata öncelikli bu konuda...

4.Uğurun var mı, uğurun?
Özel bir uğurum yok aslında...

5.Kendine en yakıştırdığın renk?
Kahverengi... Gözlerimi çıkartıyor ortaya :))

6.En sevdiğin takın?
Oğlumun adının yazılı olduğu kolyem :)

7.Takıntın?
Takıntıdan daha çok olan birşey yok bende :)) Aklıma gelen ilkini söylemem gerekirse düzen takıntılı düzensizin biriyim mesela :))

8.Bavulun çoktan hazır, gitmek istediğin şehir, ülke?
Vallahi şu anda kesinlikle Florida :)) Zira annişim kardeşimin yanında orada olduğu için fena halde kıskançlıktan karnım ağrıyor!!!!!!!!!!!!

9.Ben bu şarkıyı duyunca şakırım?
Çok eskilerden ama hala her dinlediğimde kıpır kıpır olurum kendileriyle..... Loosing my religion/REM

10.Solunda ne var?
Ooooooo saymakla bitmez. Zira işyerindeyim... Ama sayıyım...
Ben burda eğleşirken yapılmayı beklenen bir tomar evrak, cep telefonum, hesap makinam, sütlü nescafem veeeeee ne alaka bilmiyorum ama oyuncak yılan hahahaaaa :)) Oğluşum yerleştirmiş itina ile dün galiba :))

Şimdi bu mim kimlere gitsinnnnn...
Üzerinden zaman geçtiği için ve kimin yazıp kimin yazmadığını hatırlayamadığım için ortaya gelsin bu mim.
Yazmak isteyen herkese burdan açık davetiye :))

9 Mart 2011

lapa lapa kar yağan bir diyardayım...


Okulları tatil ettirecek kadar kar yağdı dünden bu yana...
Hala devam ediyor hattaaaa...
Çocuklara tatil verdiler ya anaları....
Analar gitsin işe tabiki :))



Taktım oğluşumu koluma (o günlerde gelecek inşallah :) ) geldik işimize...
Şimdilik o memnun ben memnun...
İlerleyen dakikalarda ciyak ciyak bir ses duyarsanız bilin ki bizim taraflardan geliyor :)


Bu arada ben Cuma günü için hazırlık yaparken bu kar işi çok fena oldu....
Henüz beklemedeyim ancak doğumgünü kutlamamızı her an Pazartesine erteleyebiliriz...
Malum okuldan servisle gelecekler eve ve kar dolayısı ile sıkıntılı anlar yaşamaya yüreğim dayanmaz gibi geliyor...
Neyse biraz bekleyelim bakalım :)

8 Mart 2011

Mim'mi dediniz :)) Hemde yasaklı yasaklı :))

Efenimmmmmmmmm bu yasaklı günlerde mimlenmişim sevgili yerden uzak tarafından.
Hemen cevaplıyım dedim :)) Zira bir kere kalınca kalıyor, bir daha yazamıyorum...

Hayalinizdeki meslek nedir?
Organize işler desem hahahaaaa :)) Şaka bir yana parti, doğum günü, nişan, düğün vs bilumum toplantı organize eden bir işim olmasını isteyebilirdim. Yada mesela verin bana bir butik otel işletiyim tatil yapa yapa da diyebilirim hani :)))

Kışın sürmeyi en sevdiğiniz parfüm nedir?
Öyle parfüm markalarından hiç anlamam. Bana fresh kokular olsun yeter. Yaz kışda ayırt etmem :))

Çay mı kahve mi? Kaç şekerli? Sütlü/Sütsüz?
Çay rica ediyim en tazesinden şekersiz.

En en en önemli makyaj hileniz?
Gözlerim güzeldir. Hani "Allah bir göz vermiş gerisini koyuvermiş cinsinden"
Hile demiyim ama eşşek gözü gibi yapmayı severim makyaj yaptığım asgari zamanlarda :)

Tam şu an kucağınıza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkınız olduğunu söyleseydi, ne dilerdiniz?
Ah o cin bir düşse kucağıma ben 3 değil 33 dilek yaptırırım ona cebren ve hile ile ama şimdilik 3 ünü sayıyım
İlk başta sağlık tabi ( Şimdi dilek sayısı 3 olunca en kapsamlı olanları seçelim) Sağlıklı bir bünye için bana kilo da verdirtir bu cin :))
İkincisi cüzdanıma her elimi attığımda alacağım şeyin miktarı kadar olan para dolan sihirli bir cüzdan... Buda isteyebileceğim herşeyin maddi değerlerinin tamamını karşılar :))
Şimdi sağlık var, para da var elde. Üçüncüsü de sevdiklerimle birlikte ölümsüzlük desem hem kendimi çakarım bu dünyaya hemde sevdiklerimi :))
Çok uyanık gördüm kendimi :))

Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği veya tatlı. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca bir tanesini seçmek zorunda kalsaydınız, hangisi olurdu?
Tabi ki kahvaltı :))

Eğer Hello Kitty olsaydınız, kurdelanız ne renk olurdu?
Hmmmmm... Yeşil :)

Eğer ömrünüz boyunca yalnızca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydı, bu ne olurdu?
Bak bunu bilemedim şimdi... Ama büyük taşlı bir kolye olabilirdi galiba :)

Sahip olmak istediğiniz yetenek nedir?
Resim yapabilmek isterdim...

Bitince almaya devam edeceğiniz kozmetik ürünü?
Sağolsun kozmetik canavarı kardeşim bu konuda beni hiç düşündürmüyor bile :)

Eğer geleceği görme şansınız olsaydı, görmek ister miydiniz? Evetse, tam olarak neyi görmek isterdiniz?
Kesinlikle evet. Oğlumun gelecekteki yaşantısını görmek isterdim.

Gizli ünlü aşkınız kim? (Fotoğraf koyun!)
Öyle aşk maşk hikaye ama Geoge Clooney'i beğenirim mesela :)


















Neden blog tutmaya başladınız?
İlk blog tutmaya başlamakta amacım kardeşim yurt dışında yaşadığı için onunla anları paylaşmaktı. Sonra oğluşuma bir anı olarak bırakabileceğim bir alan haline geldi. Simdi ise buranın büyüsüne kaptırdım kendimi :)

Ve şimdi benden mimlenenler :)
Ballı lokmam , ikiz büyütmek , mutlu çocuklar , bal böcükleri ve birileri anlatsın...
Sıra sizde...

7 Mart 2011

elim gitmiyor ama böylede boş bırakılmaz ki...

Yasağız ya hala.... Elim yazmaya gitmiyor bir türlü....
Aslında DNS ayarlarımı değiştirerek her yere eskisi gibi girebiliyorum. Sorunum yok ama...
Ne biliyim tuhaf geliyor işte...

Bu hafta sonu önemli meselelerimiz vardı bizim.
7 yaşına girmiş bir çocuk için hatta devlet meselesi kadar önemli bir konu :))
Bu cuma günü doğum gününü kutlayacağımızı söyledik. Ahhhh söylemez olaydık :)) (Bu arada gecikmeli bir kutlama ama paşam farkında değil ;) )
O andan itibaren için için ağlıyor benim minik kuşum...
Doğum günüm diye seviniyorum ama benim dişim düşecek şimdi çok kanıyacaaaaakkkkk diye diye :))
Muhtemelen sınıfındaki bir arkadaşıyla bu konuda paylaşımları olmuş ve bizimki 7 yaş = diş problemi olarak bir denklem kurmuş...
Haliyle can tatlı... Yine hayal gücü sonuna kadar çalışmış :)
Ne kadar anlatsamda korkulacak bir şey olmadığını çözüm olmadı maalesef...
Bugün konuyla ilgili bir hikaye kitabı alıp konuyu çözümleyeceğiz yavaş yavaş inşallah  :))



Birde bu şirinlik muskası var yeni hayatımıza giren :))
Aslında aldık diyip annemin ahhlarını vahhhlarını izlemek lazımdı ama çok uzaklarda olduğu için şu an yüreğine indirmeyelim annoşumun :)
Docanın işyerine almışlar bu miniği... İsmi paşa...
Ara ara gidip seviyoruz, gezdiriyoruz hatta :))
Nasıl mutlu oluyor onunla birlikteyken anlatamam...

Birde mikrodalgada pilav pişirdim bu hafta sonu ilk kez :)) Biraz daha konuyu geliştirmem lazım ama ;)
Süre ve miktar kısmını da oturtuyum hemen paylaşacağım sizinlede...

Bizden şimdilik bu kadar....
Kocaman öpüldünüz hepiniz... Bu arada okuyanlar ses versede kimler girebiliyor görsem ben de ;)

2 Mart 2011

BLOGUMA DOKUNMA KAMPANYALARI DEVAM EDİYOR VE ÇÖZÜMLERDE...

Kimler okuyabilecek bu yazıyı bilmiyorum ama DNS ayarlarını değiştirerek çözüm buldum bendeeee...

Sevgili stil direktörü Eda bu yazısında ayrıntılı yazmış.
Birde sevgili xcelis bu yazısında farklı DNS lerle anlatmış.
Yardım alabilirsiniz arkadaşlar.

Bunları yaptık iyi güzel. Bloglarımızada giriyoruz buda tamam. Ama çözümmü????
Tabiki değil
Sevgili Afet yani namı diğer hobibox bir kampanya başlattı ve dava açmaya hazırlanıyor.
Kampanyaya ulaşmak için tıklayın lütfen.
Biryerlere kiracı gibi taşınmanın sonu yok çünkü.
Ya bir gün orayada gelirlerse ne olacak.
Yine sırtımıza bohçamızı alarak taşınacakmıyız.
Sesimizi duymak zorundalar.
O zaman ne duruyoruz....
BLOGUMA DOKUNMA !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! diyoruz hep birlikte.

günaydınnnnnnnnnnn...

Günaydın yasaklı blogcu arkadaşlarım.
Şu an itibarı ile ktunnel.com aracısını kullanarak girdim bloğuma. Sizleride bu kanalla okudum ancak yorum vs bırakamadım. Sistem izin vermedi...
Bir ses veriyim dedim...

1 Mart 2011

bloguna dokunulanlar ses çıkarma zamanı gelmedimi ????

Sebep Dıgıtürk, sebep korsan yayıncılar...
Peki bizdemi suç...

Bunu anlatmak gerekmiyormu...
Lütfen aşağıdaki linke tıklayarak bir mesaj atalım veeeeeeee

ÖNEMSENMEYECEK KADAR AZ OLMADIĞIMIZI gösterelim....

http://www.digiturk.com.tr/iletisim.aspx

Kimler el kaldırdı.....

BLOGUMA DOKUNMAAAAAAAAAAAAAAAAAA


Hala girebiliyorum ama giremeyeceğimin farkındayım :(
Bloğumu ilk açtığım zamanlarda yine aynı sebeple başıma gelmişti çünkü.
Bu sebepten dolayı her ihtimale karşı http://www.oytunlahayat.wordpress.com/ adresine yedekledim kendimi.

Ümitliyim. Yine döneceğiz blogspot.com uzantılı adresimize....

28 Şubat 2011

hafta sonu durum raporu veriyorum....

"Tamiratmı ammmaaaannnnn" sözünü bir kez daha doğruladık. Kapılardan 1 tanesi eksik gelince "oh beeee" cümlemiz süresini bilemedikleri başka bahara kaldı :((

Yüzme faaliyeti Pazar günü nerdeyse sekteye uğruyordu. Zira pazar sabahının körü olan 8:00 saati bizim paşaya da zor geldi :)) İkna kabiliyetim hala çok yüksek, kendimi tebrik ediyorum ama bu işe çözüm bulmak gerek bu hafta. Bunuda not ediveriyim bir kenara ;)

Hep özenmişimdir bebesini okula gönderdikten sonra devrilip yatan kadınlara hahahaaaaa :)) Sonradan sonradan vicdan azabı çeksemde sabahın köründe servisle yüzme kursuna gönderilen bebenin arkasından devrilmek pek hoştu itiraf ediyorum hahahaaaa :)) Ayıplamayın yahuuuuuu....

Cumartesi çalışmamak pek hoş bir duyguymuş :) Bunu sık sık tekrarlamak gerek hahahaaaa :))
Gecenin körüne kadar temizlik yapsamda pazar sabahına temiz bir evde uyanmak şahaneymiş. Cumartesi günü çalışanlara ara kaçamaklar şiddetle tavsiye edilir :)

2 tam güne yine ütüyü sığdıramadım. Evde ütülenecek bir kamyonet dolusu ütü hala beni bekliyor :((

Senelerdir elime kitap almamış biri olarak paşam ödev yaparken başında kitap okumak değişikmiş :))) Bu arada okumaya okumaya okumayı unutmuşum :(( Aynı paragrafı 3 kez okuduğum oldu... Utandım...

Bak unutuyordum. Hafta sonunun en önemli konusuydu aslında bu :)
Bir insan annesiyle nasıl rekabet ortamına sokulur dersi aldım hahahaaaa :)))
Kimden mi?
Tabiki bizim evdeki beterböcekten :))))
İki gün üst üste peynirli ekmek yaptım. Ama yok anneannesinin peynirli ekmeğinden değilmiş. Yahu ben onun kızıyım. Milyonlarca kez yedim. Bilmezmiyim hiç tadını tuzunu ?
Sosis,peynir,yumurta varsa domates al işte budur....
Yoookkkkk anneannesininki farklıymış....
Anneeeeeeeeeee ya oralardan yap gönder yada çabuk gel!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Üzerimde korkunç bir baskı var, haberin ola hahahaaaa :)))))

Hepiniz öpüldünüz. Bizden şimdilik bu kadar...
İyi haftalar en kahkahalısından ............

25 Şubat 2011

hadi bir deney yapalım :))

Örtmenlerimiz tam bir ömürlük bizim :))
Tam altın kızlar :))
Bende galiba aralarındaki Sofia hahahaaaa :))

Dün akşam Duygu örtmenimizin doğumgününü yaptılar ve sağolsunlar bizide çağırdılar.
Yemece-içmece-kutlamaca derken...
Buraya kadar herşey normal...

Ama diyorum ya birinden biri birşey çıkarmazsa olmaz :)

Benim minik kobay farem de sakin sakin yumurcak TV izliyor bu arada :))
Biri aldı kumandayı eline gizlice...
Diğeri ellerini uzattı bak biz düşünerek tv sesini nasıl açıp kapatıyoruz diye başladı hikaye...
Benim kobay farem zaten meyilli böyle şeylere :))
İlk önceleri acaba kumanda ellerindemi diye gözlemci bakışlarla bakınsa da...
Koyuverdi kendini % 100 beyin gücünün kollarına hahahaaa :))
Öyle böyle derken bizimki elleri önde açma kapama alıştırmaları yapmaya başladı bile inatla...
Yapamadıkça yükselen kahkahalar bile engelleyemedi hırsını :))

Son dakikada atılan gol ise en vurucu darbeydi....
Ses var görüntü durdu, arkasından görüntüde durdu, birde üzerine sağolsunlar istersen ekrandan çıkartabiliriz demesinler mi :))
Oooooo bizimki engin denizlere yol açmıştı bile hahahaaa :))

Amma velakin anlatmak lazım eve gitmeden önce dimi ama...
Yağlamaca, ballamaca derken şaka yaptık diyiverdik :))
Ama bizimki inanmazzzzz....
Biraz bozulur gibi oldu derken dedik tamam...

Eve gittik bizimki geçmiş televizyonun karşısına elini açıp kapatıyor :))
Annem dedim şaka yaptık dediler yaaaa...
Yoookkk dedi bilmiş bilmiş ben yapamıyorum diye söylemediler bana...
Aşkım dedim yok kumandayla yapıyorlardı...
Ben deniyim yinede demeye başladı bu sefer...
Gece söyleniyordu uykusunda ben çok beceriksizim üffff diye :))

Sabah akşam çalışalım anne diye diye kalktı hahaaaa :))
Bu hafta sonu tamirat-tadilat nedeni ile evdeyiz.
Ustalar çalışırken bizde Tv karşısında antremanda olacağız hahaaaa:))

Biz gülüşüp oynarken
Sizlerede bol kahkahalı bir hafta sonu diliyorum  ;)

22 Şubat 2011

bugün senin günün....


Tam 6 yıl önce bugün :)
Kucağıma yarı baygın haldeyken seni verdiklerinde tam ne olduğunu anlayamasamda...
Zamanla anladım seninle hayatımın daha güzelleştiğini...

Bilemedim;
İlk "anniii" dediğinde bir kelimenin bu kadar yürek çarpıntısına sebep olacağını....

Seninle öğrendim;
Her sarılışında canıma daha çok can katıldığını...

Ben anneliği öğrenirken sen yaşamayı öğrendin...
Doyasıya hemde.....
Kimi zaman ben büyüdüm dedin...
İşine gelmediği zamanlarda da hala çocuğum ben dedin bilmiş bilmiş...
Çok bilmişliğin zirve yaptı bu yaşında :))

"Aşk" çıkmamak üzere kelime dağarcığına iyice yerleşti bu sene...
İlk aşkını yaşadın ciddi ciddi...
Bize komik gelse de senin ruhuna işledi farkındayım bebeğim :)
Aşk bazen çapkınlıkla bile karıştı son dönemlerde...
Hemen hemen fiziksel beğeni çerçeven bile belirlendi gibi sanki...
Uzun boylu, uzun bacaklı, uzun saçlı kumral yada esmer beğeni kriterlerin ;)

Kur yapmanın kelime anlamını bilmeden kur yaptın inceden inceden...
Gözlerin içindeki pırıltıları bile keşfettin minicik boyunla :))

Okulla birlikte bir ilki daha yaşattın bu yaş döneminde bana..
Senin gösterini izlerken öyle bir coşmuşum ki...
Gören ünü tüm dünyaya taşmış bir star izliyorum zannetmiştir kesin :))
Ufacık bir dans gösterisi bana nasıl duygu seli yaşattı anlatamam sana...
Buda anneliğin bir cilvesi işte bebeğim....

Hayvanlara karşı ilgin hiç azalmadan devam etti bu yaşında da...
Şimdi bakuganları, transformers ları da ilave ettin aralarına...
Odanda oynarken seni gizli gizli izliyorum bazen ve hayal gücüne hayran kalıyorum...
Saatlerce onlarla bir dünya kuruyorsun kendine...
Bol aksiyonlu, bol kahramanlı...
Ama hep kurtarıcısın sen....
Kimi zaman bir tuzaktan, kimi zaman kötülerden kurtarıyorsun...
Benim minik kahramanımsın işte :)

Resime hiç kabiliyetin yok biliyormusun :)
Ama inatla resim yapıyorsun...
Hep canavarlar, yaratıklar çizerken evler, çöp adamlar, en önemlisi güneş ve çiçekler girdi resimlerine bu sene...
Siyah renge bağımlılığın çok renkliliğe büründü birden...
Hamurla oynamak yine vazgeçilmezin oldu bu senede...
O kadar güzel minik hayvan heykelleri yapıyorsun ki...
En ufak ayrıntısına bile giriyorsun bu mini heykellerde :)
Kendinden geçiyorsun onlarla oynarken....

Hep böyle toz pembe değildi tabi bu yaşın...
İlk diş ağrını çektin...
İlk defa dişçi koltuğuna oturdun...
Asiliklerin oldu...
Aldığın saatlik cezalar günlük cezalara döndü...
Bol bol küstün...
Bol bol ağladın...
Erken yatmak zulüm oldu...
Tabi erken kalkmak da...
Ödev yapmıycam dedin...
İsyan etmeyi öğrendin...

Bunlar da geldi geçti işte....

Şimdi sen o çok istediğin 7 yaşından gün almaya başladın bile...

Nice mutlu yaşlara bebeğim....

Bana anneliği bu kadar güzel ve tadına doyulmaz şekilde yaşattığın için teşekkür ederim bitanem...
Seni çooooooooookkkkkkkkkkkk seviyorummmm....

Annen...

21 Şubat 2011

ben 1000 yaşına gelince yüzme öğretmeni olacağım :)


Biz bu hafta sonu yüzme kursuna başladık :) Kararımızı çoktan vermiştik ama şubat tatilinin bitmesini bekledik başlamak için.
Aslında itiraf ediyorum bu işe ben heveslendim en çok. Kurstan kursa koşan çocukları gördükçe sinir olmama rağmen hevesimin önüne geçemedim :)))
İçsesde boş durmadı aslında bu arada. Benim maymun iştahlı 1-2 kez gider, sıkıya gelemez dedi durmadan :)
Amma velakin 2 gün birer saatlik yüzme aktivitesinden gelen sonuçlar oldukça komedi :))

# Orda da bulduk oynaşacak bir pembe bikinili :)) Kendinden muhtemelen 1-2 yaş büyük ama odağa kilitlendik bile. Kız nereye biz oraya hahaaahhaaaa :)) Parantez içi bir not: Yağmurdan vazgeçmiş değiliz. Yanlış anlaşılmasın :)

# Bone takmakla ilgili sorunumuz vardı ilk saatlerde pembe bikinili sağolsun olayı 2 dk da çözüverdi. O takarda biz takmazmıyız ;)

# Hocasına kesin tavrını koymuş bana atla deme diye hahaaa :)) Bunu Fatih hocadan duyduğumda yerlere yattım gülmekten :)) Bizimki suyu çok sever ama suya yüksekten atlamak onun için bir ölüm. Atlayınca yukarı çıkamama gibi bir endişesi var. Hatta bu yaz sonlarına kadar kafasını sokmadan denize girenlerdendi. Büyük gruplarda havuza atlayanları görünce pazarlık etmiş sıkı sıkı :))

# Balık gibi süzüldüğüne inanıyor :)) Onlar gibi yüzgeçlerim yok ama sırtımı yüzgeç yapıyorum diyor :)) Muhtemelen bir hareketi anlatırken bu örneği kullandılar ve bizimki hemen konuyu hayalgücüyle birleştirdi.

# Her yüzme seansından sonra yaş atladığına inandı ben hala 6 yaşındasın dedikçe bozuluyor hahaaa :)) Büyümene yardımcı olacak derken bunu kastetmemiştim halbuki :)) Ve 1000 yaşına gelince de yüzme öğretmeni olacakmış hahahahaaaa :))

Buda bu işin son noktası işte :))

16 Şubat 2011

çingene ruhlu bez pasta :))

Eğer malzemeleriniz eksikse vede yumurta-kapı ilişkisini kurduysanız yapılacak tek şey vardır; eldekilerle yetinmek hahahaaaa :))
Bu pasta da böyle yapılacakmış :))


Neden çingene ruhlu dediğimi anladınız mı şimdi :)))
Evde kalın kurdelem kalmamış. Bir şekilde süslememde lazım başladım kesip kesip bağlamaya :))
Birde küçük hanımın çantasını ekleyince tam göçebe ruhuna büründü çingeneler misali...


Hediyelerimizi de şeker kıvamına getirip uğur böceğimizi kondurduk kalbimizin üzerine :))
Burda hazırladığımız isimliğide yerleştirdik üzerine...
Dila hanımı ziyarete gittik :))


15 Şubat 2011

gelelim bol fotolu mini gezimize :)

Demiştik ya İstanbuldaydık diye...
Hazır gelmişken de dolanalım biraz dedik.
İstanbul'u çok bilmemem ve zamanımızın kısıtlı olması sebebi ile girdik İstanbul Forum'a, çıktık İstanbul Forum'dan :))
Öyle çok yer beklemeyin yani :))



İlk durak tabiki Turkuazoo :))
Bizim balık profesöründen çok ben merak ediyordum galiba hahaaaa :)))
Daha büyük bir yer bekliyordum ama yine de tatmin ediciydi...



Akvaryum ortamları ve özellikle dekorları oldukça hoştu.



Korsan gösterisi adı altında dalgıçlar, kıyafetleri ve dalma konusunda çocuklara bilgiler verdiler.
Bu arada biz arkalardan izlemeye çalışırken benim oğlum dur dur dur diyerek bacak aralarından geçip öne oturuverdi :)) İşine geldiğinde o kadar uyanık olabiliyor ki ben bile hayret ediyorum...



Tünel güzel hazırlanmıştı. Ama özellikle hafta sonları buraya erken gitmek gerektiğini düşünüyorum yoksa ilerleyen saatlerde tünelde tam bir yığılma oluyor...



En sevdiğimiz balık :))
Camın arkasından ağzına ve dişlerine dokunmasını bir görseydiniz...
Düşler alemine daldı o anlarda :))



Dalgıçların balık besleme saatlerinde tünelde olursanız güzel bir show izleyebiliyorsunuz :))


Sonuç olarak çocukların özellikle hayvanlara ilgisi olanların hoşça vakit geçirebilecekleri bir yer.


2. durağımız buz müzesi oldu.
Ama hiç kusura bakmasınlar burayı çok hoş anlatamayacağım. İlk önce ücretini hak etmiyor olması. Yetişkin için 20 TL veriyorsunuz ama içeride 15 dk zorlanarak kalıyorsunuz. Hadi biraz daha kalıyım diye diye :))
Buz duvarları olan odacıklar ve içerisinde buzdan yapılmış kutup hayvanları ve viking öğelerinin heykelleri var sadece.
Fotoğraf çekimine de izin vermiyorlar :)) Eeeee onada 20 TL bayılırsınız belki umuduyla :)))
Ama çıkış jestleri güzeldi. Buzdan yapılmış bardaklarda meyve suyu ikram ettiler :))
Ehhhh dediğimiz bir yer oldu anlayacağınız... Görmemek çok büyük bir kayıp değil yani...
Tabiki bizce...

Bunun dışında yemece içmece :)) Birde klasik Ikea turu var işte :)
Aslında çokda klasik olamadık zira yorgunluktan sepetin içinde uyuyan bir böcekle ne kadar normal gözükülebilirdiki :)))
Herkes aaaa uyumuş, beeee uyumuş derken ben gayet rahat turlamaya devam ediyordum :))
Altına yatak yaptık, üstünü örttük daha ne yapalım dimi ama hahahaaaaa :)))

Bu gezi notlarıda burada biter arkadaşlar :))
Öpüldünüz hepiniz...

14 Şubat 2011

anneannemizi uğurladık :(

foto kaynak google görsel

Bu hafta sonu İstanbul'daydık.
Cumartesi sabahı anneannemizi ağıtlar eşliğinde uğurladık...
Çok uzun süredir böceğimi hazırlamıştık bu yolculuğa ama bizimkinin son ana kadar anneannesi ile birlikte gidiş umutları vardı...
Bavulun içine girip gizlice gidebileceğini bile hayal etti :)
Hele anneannesi pasaport kontrolünden geçipde gözden kaybolunca ayy ayyy ayyyy ne ağıtlar ne ağıtlar :))
Baaakkk umursamadı bile beni, zaten beni hiç sevmiyormuş, neden gökçenin yanına gidiyor ki gibi uzayan isyanlar....
Şimdi ben böyle anlatıyorum ya minik kuşumun ayrılık hikayesini sanmayın ben de bir durum yok...
Benim jeton köşeli olduğu için evde başladı benimki de :))
Şubat tatili boyunca bende kaldığı için birçok eşyası ortalardaydı...
Terlikleriyle bile konuştum kaldırırken; hah dedim 3 ay bekleyin şimdi...
Ne suçu varsa artık :)
Hele bu sabah işe geldikten sonra elim telefona gitti aramak için aaaaaaaaaaaaaa dedim gitti ya o :(
Biz burda annoşumun yokluğuna alışmaya çalışırken kardeşimin evinde bayram havası :)
Oda ayların hasretini giderecek haliyle...

Hemen minnoşumun bir incisinide not ediyim bu yolculuk hikayesindeki :)
Anneannesi hızlı trenle gel tamam mı :))
Şimdi buda nerden çıktı derseniz; biz uçağın gidişini görebiliyoruz ancak indiğini göremiyoruz her seferinde. Haliyle benim miniğim uçak yolculuğunun çok uzun sürdüğünü düşünmekte. Uçağa binen aylarca gelmeyince kendince tren çözümünü buldu işte. Hemde hızlı tren :))

İstanbuldaki gezi maceralarımızda yarına artık. Yoksa bu post uzar gider :)



Sabah gelen çiçeklerimle veda ediyim size :))
Herkesin sevgililer günü kutluyor ve sevgi dolu bir hafta diliyorum...

7 Şubat 2011

yazdan kalma bir hava vardı bizim buralarda...

Dün sabah kalktığımızda baktık bir güneş...
Evdeki 3 kuşak gezme delisi hooooppp hazırlanıverdik :)
Doca herzamanki gibi yok beni açmaz modlarında... Bizim kuşak değil ya gen çekmemiş işte hahaaaaa :))

Çıkıverdik yola....



Deniz, kum, güneş üçlüsünü yakaladık hemen....
Bizimki bu fotoğraf öncesinde mayom nerde diye ağlamaklıydı :)
Mayom yoksa çıkartıyım çoraplarımı bari ayaklarımı sokuyum derdinde hatta....
Ufak bir ikna turu düzenledik anneanneyle ben :))
Birkaç sene sonra kar yağarken denize giren yüreği deli kanlılardan olacak muhtemelen hahaaa :))


Kumsalda piknik bile yaptık :)
En basitinden alınan kızarmış bir tavuk, sıcacık ekmek eşliğinde...
Ne ayıp diye diye hiç lades tutuşmadığımızı bile fark ettim..
Tutuştuk meyve suyuna bir lades...
Bikaç aklımda turundan sonra baktım kaybetmişim (tabiki numaracıktan) :)))
Ladeeessss diye kumlarda debelendi durdu hahaaaaa :)))
Haaaa birde kız tavlasını öğrendi bizimki ;)
Bundan sonra tavla dolanır artık sürekli evde :))

Enerjilendik döndük işte :)
Herkese günlük güneşlik iyi bir hafta diliyorum :)

5 Şubat 2011

keçeye devam :))

Bayıldım ilk gör- düğümde (bir de nerde gör- düğümü hatırla- sam)...
Dün akşam başladım hemen yapmaya :))



Çok zevkli olacak bu ataçları kullanmak eminim :))




Hazır elim değmişken bi tane daha çıkıverdi kardam adamımdan...
Buda biyerlere asmalık :))















! Sevgili kaynağım söz bulacağım seni ve link vereceğim :))

Buldum a dostlar :)) Hem yapılış detayları, hem ayrıntılı fotolar için buraya ...

2 Şubat 2011

bugün şaka gibi bir gün :(

Sabah Defne'nin acı haberini duydum :(
Hatta ilk önce hadi canım dedim...
Hemen google amcaya müracat ettim...
Aaaaaa doğru :(

Bugün varsın yarın yoksun...
Döndüm 10-15 yıl öncesine hemen....
Çat kapı programı vardı hani...
Kardeşimle kahkahalarla izlediğimizi hatırladım...
Çok büyük bir zevkle....
Sonra çocuğunu düşündüm :(
İçim ezildi...
Felaket senaryoları yazmakta üstüme yoktur zaten...
Üstüne Manolya aradı...
Birde onunla yazdık felaket senaryoları :((
İçim iyice burkuldu...

Oğluşumu bir arkadaşının doğum gününe bırakmak için aldım annemden...
İçime soktum...
Sarıldım, sarıldımmmm....
Sıralayıverdim sevgi sözcüklerini....
İşte o zaman istemsizce döktüm gözyaşlarımı....

İşe dönüyorum....
Beynimde 40 düşünce ama burnumdan soluyorum...
Bu gibi durumlarda isyankarlığım tutar zira...
Adamın teki eli arkasında, karısını peşine almış caddeyi verev bir şekilde aheste aheste geçiyor...
Beni gördü ama hızlanmadı...
Kordonda gezmeye devam ediyor hırbooooo...
Birde eliyle işaret ederek acelen ne diyor dik bakışlarıma...
İşte dellendiğim an burası.....
En işlek caddede penceresini açan çıldırmış bir kadın...
Onun konuşmasına bile fırsat vermeden saymaya başladım....
Biiirrr dedim bağırarak
İlk önce karşıdan karşıya geçmesini öğreneceksin...
İkiiiiiii
Karını lüzumsuz bir varlık gibi arkana değil yanına alacaksınki benimle konuşmayı öğrenebilesin....
Üçççççç
Kendimizi insan gibi hissetmek istiyorsak insan gibi davranmasını öğreneceğiz....
Ve buda sonuncusu....
Açma gözlerini hiç öyle gerçekler bu kadar acı işte dedim ve arabamı sürmeye devam ettim garip bakışlar arasında...
Ahanda demişlerdir kesin biri daha deliler ordusuna katıldı memleketimin...
Kesin küfretmiştir arkamdan bir de...
Peki;
Rahatladımmı HAYIIIRRRR...
Hala hırsım var tüm haksızlıklardan, hayvaniliklerden, yitirilmişliklerden ötürü...

1 Şubat 2011

buda ikincisi :)


Keçe çalışmamın ikincisi :)
Yeni doğan bebeğimize gidecek...
Beğenecek misiniz bakalım :))

31 Ocak 2011

bilmediğim ne adetler varmış :))


Bebek kınasını duyan varmıydı aranızda bilmiyorum ama ben ilk defa duydum :))
Dün minnoş Gülce Naz'ın bebek kınası vardı.
Kınası yakıldı güzel kızımızın...
Nasıl güzel bir seremoniydi anlatamam.
Bir kez daha ayyyy bir kızım olsa diyede düşünmedim değil hani :))
Artık teyze olduğumda yaparım bende ne yapıyım :)))

İlk defa duyunca internetten de neymiş ne değilmiş diye bakındım bende...
Yeni doğum yapmış kız annelerine belki faydalı olur diye düşündüm :))

Çeşitli yörelerde 6 ay kınası da deniyormuş bu kınaya.
Kız çocuklarına 6. ayını doldurduklarında yapılıyormuş, ismi de burdan geliyormuş.
Bir kına annesi seçilirmiş ve kına annesi bebeğin kına tepsisini, sepetini, bebeğin kına kıyafetini alırmış. Kına sahipleri de kına annesini giydirirlermiş. Sonra kına günü hediyeler verilip, herkese kınalar dağıtılırmış.

O gün kına bir sininin ortasına konup etrafına da kuruyemiş, lokum ve kuru incir konurmuş.
Dua okuyan kadın bebeği kucağına alır, diğer davetliler de okuyucunun etrafında halka olup oturulurmuş. Okuduğu sırada bebeğin sağ eli kınalanır, avcunu yumar ve kırmızı bir mendile bağlanırmış. Ardından sol ayağını kınalar ve beyaz bir mendile bağlanırmış. Kınalama, bazı bölgelerde “kına yakma” tamamlanınca davetliler, kap içinde bırakılan kınaya madeni paraları dikey olarak koyulurmuş. Bu parayı koymak işlemine “işlemek” veya “kınasını işlemek” denilirmiş. Kına işlendikten sonra davetlilere yiyecek-içecek ikram edilip eğlenilirmiş.

Yine bir inanışa göre kınalanan el üç gün bağlı kalır, ondan sonra çözülüp açılır. Açıldığı an çocuğun eli babasının cebine sokulur, cepten para alması sağlanırmış. İnanışa göre iyilik meleğinin şahitliğin (gözetiminde) kınalı elle, helal para (baba parası) almak, hem çocuk hem de babaya uğur ve bolluk getirirmiş.
Sol ayağın kınalanması ise, o ayağın yanlış işler yapmasını engellediğine inanılırmış.

Çok miş-muşlu oldu ama idare edin artık :))

29 Ocak 2011

karnemizi aldık....


Her çocuğun kendine dair bir şansı vardır...
Şanslarıyla doğarlar yada eskilerin deyimiyle bereketiyle gelirler...
Oytun'um da o şanslı çocuklardan sadece bir tanesi...
Etrafı güzel yürekli insanlarla dolu...
Ve böyle olunca da hal, en ufak bir olay bile bizim şenlenmemize sebep oluyor :)

Dün oğluşum karnesini aldı gözü pırıltılı Duygu öğretmeninden...
Henüz farkına varamasa da bu olgunun, bendeniz cennet kuşu onun yerine de heyecanlanıyor işte :))

Bu arada ufaklığıma bir not unutmayalım diye...
Öğretmeninden önce sayın valimizin okulu ziyareti sırasında, onun elinden de karne aldın ama çok seri dağıtım sabebiyle ne yazık ki fotoğrafın yok cicim.
Yine de bize bir anı oldu bu karne törenin :))

Doya doya bir tatil geçirsin tüm çocuklarımız ;)

27 Ocak 2011

senin gözlerinden.... senin yüreğinden....


Minnoşumun yine bir vukuatı var... Vukuat dediğime bakmayın sevimli olduğu kadar düşündüren bir yaratıcılığı diyim... Ama bu mini konuyu anlatmadan önce konunun başlangıcını anlatmam lazım.

Okulumuzda minnoşumun iki tane öğretmeni var. Biri geçen yıldan beri devam ettiğimiz, gül kokulu Gül öğretmenimiz :) Yaklaşık 1,5 ay öncesine kadar da yine onunla beraberdik. Fakat vekil olarak müdür yardımcılığına atandığı için yine geçen seneden bu yana tanıdığımız ve sevdiğimiz Duygu öğretmenimizle devam ediyoruz şimdi okulumuzda... ( offf amma anlattım haaaaa, uzun uzuuuunnnnn, ben bile bayıldım)

Her ne kadar ilk zamanlar biraz karmaşa yaşasa da minnoşum şu an itibariyle asayiş berkemal aslında....
Şimdi gelelim konumuza;

Bu birbirinden muzur öğretmenlerimiz dün başlamışlar benim minnoşumla uğraşmaya...
Kimi daha çok seviyorsun hadi söyle sorularına :)
Ama bizimki politikacıdır. İki öğretmenini de kendince idare edecek ya ikinizi de aynı seviyorum gibi politik, usulca başından savuşturan yanıtlar vermiş.
Duygu öğretmenimiz de yakalamış ya bizimkinin politikacılığını; birazcık da olsa birimizi fazla seviyor olabilirsin belki diye sıkıştırmaya devam etmiş :))
Bizimki de bu sıkıştırmaya gelemeyerek seni diyivermiş hahaaaa :))
Ama muzur öğretmenimiz bununla yetinir mi, neden diye patlatıvermiş 2. soruyu :)
Bizimkinin yanıtı ne olsa gerek;

Çünküüüüüüü gözlerinin içinde pırıltı var senin, hem dudakların pembe, hemde saçların uzzuuunnnn diyivermiş :)))

Öğretmenlerimiz dün akşam bunu bana anlattıklarından beri düşüncelerdeyim :)
Dudaklarının pembeliğini anladım, saçlarının uzunluğunu da anladım...
Ya gözlerinin içindeki pırıltıyı sen nerden biliyorsun minnoş oğlum :))
Bu cümle sana 2 beden büyük gelmedi mi şimdi????
Ha söyle minnoşum...
Annenin sakinleşmeye ihtiyacı var acilen :))
Offfff offffffffffffffffff :)) Ben 5 sene sonraki halimi düşünemiyorum....

21 Ocak 2011

gelelim havadislere :))


Fotoğraf makinam nihayet geldi... Bu fotoğrafta onun şerefine yapılan deneme çekiminden :))

Kart horoz gibi ötüyorum artık :) Böceğimin diline nerden dolandıysa karaçalı türküsü, birlikte son ses söylüyoruz...
"al kızını koy çuvala salla salla vur duvara" hahahaaa :)) Sadece nakaratını ezberlemiş. Başka söz yok. Habire çuvala koyup, duvara vuruyoruz yani :))

Birde dezenfektan takıntısı başladı paşamın... Hani şu ellerimizi dezenfekte için kullandıklarımız var ya, onlardan... Ama biz parfüm olarak kullanıyoruz çaktırmayın :)))
Yanlış kullanıyorsanız bizim evdeki kokulu böcek size tarif ediversin ;
Sabah kalkılıyor ilk önce el ovuşturuluyor. Sonra avuç içine bir tutam daha koyuluyor ve iki parmak batırılmak suretiyle gıdığa, alına, kulak arkalarına, yanağa krem edası ile sürülüyor. Sonrada misss koktum bak diye anneye ve babaya koklatılıyor hahahaaa :))

Babamız konuya gıcık olmak suretiyle her sabah aynı dialoğu tekrarlıyor...

Baba** Oğlum o parfüm değil, gel benimkilerden kullanalım birlikte.
KokuluBöcek** Hayır seninkiler iğrenç kokuyor ıyyykkk!!!!!
B** Sana sevdiğinden yenisini alalım
KB** Hayır burda satılmıyor bundan, istemem
B**Oğlum bundan değil zaten sıkılan parfüm alalım diyorum
KB** Ben bunu seviyorum, istemiyorum işte offfffff... Hem bunu bana Gökçe getirdi en pahalısından hemdeeeeee .... Üstelik börtlenliiiii....
B** Offffffffffffffffffffffffffffff

Bende kenardan kıs kıs gülüyorum iki inatçı keçiye hahaaa :))

Bizden şimdilik bu kadar... Güzel kokulu bir hafta sonu diliyoruz size....

17 Ocak 2011

1...2...3.... Tıp....

Tüm geçmiş olsun dilekleri için herkese teşekkür ediyorum arkadaşlar... Sağolun :)

Hastalık durumlarında bir gerileme yok maalesef :(
Tam gün yatmada kurtarmadı anlıyacağınız...
Pazar sabahı kalktığımda çıkmayan bir sesede sahiptim üstelik...
Bir fısıltı şeklinde konuşabiliyorum hala....
Öksürürken ciğerlerimi değil ses tellerimi sökmüşüm hahaaaa :))

İşin komik taraflarıda yok hani...
Bugün işyerinde sesimin çıkmayan halini görenlerin bakışları mesela...
Acı acı bakan gözler...
Evhamlı bir insan olsam komaya bile girebilirdim bu bakışlarla ben...

Birde sesim çıkmıyor diye bana yüksek sesle konuşanlar var...
Duyuyorum, duyuyorum diye işaretler falan komple kopuk bir hal alıveriyorum birden :))

En son amcamın teki ise benimle işaret diliyle anlaştı ya helal olsun diyorum hahahaa:))
Kıyamam eksikliğimi yüzüme vurmak istemedi herhalde :))

Şimdilik benden bu kadar...
Sağlıklı bir hafta geçirmenizi diliyorum....

14 Ocak 2011

hastayım, yorgunum, bilumum ağrılardayım....

Kendimi 18 lik hissediyorum bu hastalıklar olmasa :))
Ama şimdi...
Bütün kemiklerim dökülüyor, sanki dayak yemişçesine...
Boğazımda kuru öksürük, sanacaksın ki ciğerlerim çıkacak öksürürken...
Yatmam lazım biliyorum ama iş, güç derken yatamıyorum işte...
Ama hafta sonuna niyetlerimi tamamen bozdum...
O yataktan beni kaldıranı vururum...
Demedi demeyin :))

Foto kaynak: Google görseller

10 Ocak 2011

fotoğrafsız post yayınlamaktan nefret ediyorum ama yapılacak bişey yok....

Fotoğraf makinam kırıldı :( 1 haftaya yakın bir süredir serviste... Bayağı bir para sıkışmış olsa gerek ki arasına henüz maliyet çıkartamadılar :)

Aslında çekilecek çok güzel fotolar vardı bu hafta sonu... Sevgi dolu kareler :)
Pazar gününü müstakbel gelinimizle birlikte geçirdik :))
Bizimkinin sevgi kelebeği halini görmeliydiniz...
Öpücükler, canımlar, fısıldaşmalar havada gezindi sürekli...
Arada su kaynatsalarda güzel bir gündü...

Akşam yatarken günün özlü sözüde geldi tabi...

"Anneeeeee biliyormusun bugün kanatlarım çıktı galiba benim.
Aynaya bakamadım ama sen görmüşsündür kesin...."

Ben yine gülümseme ve susma hakkımı kullanarak sadece sıkı sıkı sarıldım minik aşk böcüğüme :)
Biliyorum ne desem boş çünkü :))

6 Ocak 2011

before-after ikilisine hep özenmişimdir :)

Son zamanlarda ütü yaparken yanımdan pembişimi eksik etmiyorum...
Pembiş kim mi.....
Benim süpersonik güçlere sahip mini robotum hahaaaa :))
Tamam abarttım biraz :)
Giysilerimizin üzerinde sürtünmeden oluşan pütürcükler varya onları temizleyen makina diyim, bi nevi traş makinası :))



Pembişim işte bu makina...

Özellikle polarlarda, trikolarda, penyelerde gerçekten çok iyi sonuçlar alıyorum...
Mutlaka kullananlarınız vardır ama ben yinede paylaşmak istedim sizlerle...


Dün akşam paşamın uyku tulumuna uygularken çektim fotolarını...
Sonuç çok belirgin değil mi...
Kesinlikle tavsiye ederim diyorum ve konuyu bağlıyorum :))

4 Ocak 2011

3 biraderler yerini buldu :)


Benim ilk göz ağrılarım çoktan yerini buldu ama ben ancak koyabildim resimlerini...
Kare cam objeye biraz çakıltaşı çikolata, biraz tül, biraz kurdele...
Kardanadamlarımızı da yapıştırıverince en güzelinden...
Şahane oldu şahane :))

PS: Kuzguna yavrusu aslan gözükürmüş :)) Hoş görüverin artık ;)

3 Ocak 2011

noel babamızla :)

Hani demiştim ya anlatacaklarım vardı diye :)
2011 e nasipmiş, hemde 300. post olarak :)


Cuma günü okulda yılbaşı partimiz vardı...
Yılbaşında ne olunur, tabiki noel baba :)
Hazırladık çikolata dolu bir heybe...
Hohoohoooo diye çıktık yola :)



Dağıttık arkadaşlarımıza keselerimizi....
Yaptık gösterimizi, yedik pastamızı...
Ben ağzı kulaklarında bir ana tabiki :))



Akşamda anneannemizde çekirdek aile...
Mesut, mutlu, bahtiyar...
Gece yarısı birde noel baba uğrayınca bizim minnoşa :))
Onunda keyfi gıcırlanıverdi bizimle...

2011 e dedimki;
Sağlık, huzur, mutluluk en önemlisi
Şans ve para da uğrasın ama
Hatta yeni bir ev versen bize piyangodan :)
Çok büyük olmasın tamam ama kocaman bir verandası olsun hahahaaaa :))
Bak seni nasıl seveceğim 2011...

Hepinize iyi bir başlangıç, güzel bir hafta diliyorum arkadaşlar :)