31 Temmuz 2012

Beni Unutma

Romantik filmler tam bana göre, aşk vazgeçilmezim diyorsanız bu filmi izleyin ve komaya girin...

Saat gece 2,5 gibi başladığım bu filmi sabahın seyrinde böğüre böğüre tamamladım diyebilirim... Ev ahalisi böğürmemi duymasın dedim balkona çıktım sokak ahalisine duyurdum... Birileri duymalıydı ama dermişim :))

İki ayrılık sonrası yolları biraraya gelen Sinan ve Olcay'ın hikayesi.... Filmin yarısına kadar tempolu, laylaylom bir aşk hikayesi var... Sonrası yine bir beyinsel hafıza yitimi.. Ben bu hafıza yitimli filmlere taktım galiba :(

İlk karşılaşmayı anlatan cümle tam cımbızla çekilesi..

*****Seni gördüğüm o ilk an, ağlamaklıydın şimdiki gibi. Sarılmak istedim sana. Böyle ilk kez hiçbirşey düşünmeden.
Hiç gecesini düşünmeden. Sadece sarılmak... Çıplak hayal etmeden*****

Aşkın en masum hali değil midir bu ?

Mert Fırat'ı zaten severdim, bu filmle daha çok sevdim. Doğallığını seviyorum en çok galiba... Açelya Devrim Yılhan'ın ilk oyunculuk deneyimi olmasına rağmen rolüne yakışmıştı.

Filmin en kopartan sahnesi ise son sahnesi... Çocuğuna seslenişi bitirdi beni... Ahhhh ahhhh :((

Aşkseverler, bu film kesinlikle izlenilir ve çok sevilir...

30 Temmuz 2012

Salma / Bir tatar yemeği

Tatar kökenli bir aileden geliyorum ben. Çocukken daha çok içiçe yaşadığım Tatar gelenek ve göreneklerimiz seneler geçtikçe biraz törpülense de yinede elimizden geldiğince devam ettirmeye çalışıyoruz. En azından yemek kültürünü :))
"Salma" tatar yemeklerinden sadece biri. Genelde et ve hamur ağırlıklı olan yemeklerimizi sağolsun annem çok güzel yapar. Parmaklarımızı yeriz hep birlikte :)


Aslında bir çeşit makarnada diyebiliriz :) 
Hamuru un,su,yumurta ve tuzdan oluşuyor. Bildiğiniz mantı hamuru aslında. Kare kare kesilip ortasından bastırarak fiyonk şekli veriliyor. Suda haşlanıp, suluca alınıyor ve sarımsaklı yoğurt ve kızdırılmış naneli yağ ile servis yapılıyor. 
Bu arada arta kalan suyuna da tarhana çorbası pişirildimi yeme de yanında yat çorbası oluyor  :))

Hazır tatarlardan konu açmışken hemen bir tatarca sofra duası ile kapatalım yazımızı...

SIPRA DUASI

Kuday (Allahım)
Aştır, taştır, (yemek pişirt, taşsın)
camanlardan adaştır, cakşılarga caraştır, (Kötülerden uzak tut, iyilere yakıştır)

caşta öltürme kartta öltür, (Genç öldürme, yaşlı öldür)
carlı öltürme barlı öltür. (Yolsul öldürme, varlıklı öldür)

Konakbay; (Evsahibi)
bereket bersin aşına, (bereket versin yemeğine)
devlet konsun başına, (başına şans konsun)
bödenaday corgalap (bıldırcın gibi rahvan koşarak)
sagınganın kelsin kasına, (özlediğin gelsin yanına)

buzday bolsun ındırın, (buz gibi katı çok olsun harmanın)
bulutka cetsin şerenin, (buluta yetişsin tahıl yığının)
cılışıp cılan ötküsüz, (yakınlaşan yılan geçmesin)
nomay bolsun azıgın. (bol verimli olsun yiyeceğin)

Tomurganın may bolsun, (topladığın yağ olsun)
Balan biken bay bolsun, (çocuğun karın zengin olsun)
Otavın üyken bolsun, (hanen büyük olsun)
balan bolsa ul bolsun, (çocuğun olsa oğlan olsun)
cavga şabar er bolsun. (düşmana atlı saldıran er olsun)
(Fatiha)

İyi haftalar olsun hepimize...
Görüşmek üzere..

27 Temmuz 2012

Büyük Mucize


Gerçek bir olaydan kurgulanmış ve romantik öğeler serpiştirilerek sevimlileştirilmiş. Çocuklarımızla birlikte izleyebileceğiniz hoş bir film. Hayvanlara karşı düşkünlüğü olması sebebi ile paşam severek izledi bu filmi.

Başrollleri Drew Barrymore ve John Krasinski paylaşmışlar. Alaska eyaletine bağlı Barrow kentinde buzulların arasında sıkışan ve ölmek üzere olan bir balina ailesini kurtarmaya çalışıyor kahramanlarımız. Eskimolar renk katmışlar filme.

Kafa yormadan çocuklarla izleyebileceğiniz eğlenceli bir film olmuş kendileri.

Bu arada hazır Drew Barrymore deyince aklıma ta çocukluğumdan kalan bir film geldi.  İsmini hatırlayamayınca sağolsun kankim google yardımcı olduda hatırladım. Çocuk zamanlarında çevirdiği bir film Firestarter. Doğaüstü pisişik güçlere sahip olan bir çocuğu canlandırmıştı. Ve hala saçları uçuşarak çıkardığı yangınlar net gözümün önünde şu an bile. Demek ki etkisinde çok kalmışım ve şimdilerde gerilim-korku tarzı filmleri izleyememe sebeplerimdendir belki de :)) Kimbilir...
Çocukluğumuzada indiğimize göre bu postu sonlandırmanın zamanı gelmiş :)

İyi hafta sonları hepinize...

26 Temmuz 2012

Paşamdan son durumlar..

Film dedik, gezmece dedik, hastalık dedik... Baktımki son dönemlerde paşamla ilgili çok şey yazmamışım. Üstten üstten şöyle bir geçmişim arada :)

Paşam anneannesiyle malum yazlıkta tatilde... Keyfi pek yerinde..


Bu yaz ilk bisikletine sahip oldu paşam.... Şu ana kadar hiç bisiklet istememişti, hatta istermisin sorularımıza istemem demişti inatla... Bundaki en büyük sebep küçükken bir başkasının bisikletine binmeye çalışırken düşmesiydi aslında. Bu sene aştı bu duyguyu şükür :)) Bizimkinin canı pek kıymetlidir. Toplu iğne kadar kanasın bir yeri kıpırdamadan yatar saatlerce... O kadar feci yani...  Tekrar düşmekten koktu anlayacağınız...
İlk aldığımız günlerde yan destek taktırmamıştık, belki yaşı gereği hemen becerir diye ama olmadı. 2 gün sonra takmamız gerektiğine hepimiz ikna olduk. Yan destekleri olmasına rağmen bizimki kolluksuz, dizliksiz binmem abi türküsünü söylüyor. Bu sıcaklarda pişmesine rağmen giyinip kuşanıyor :) Tedbirli paşam benim...

Yaz tatilinde de okumaya devam... Siz burda keyifli keyifli kitap okuma görüntüsüne kanmayın. Bu görüntüyü yakalamadan önce yaklaşık 1 saat savaş verdik birbirimizle. Hatta bağrındık bol bol... Hergün fazla değil yarım saat kitap okuması için anneannemiz 1 saat savaş veriyor :( Neyse aşacağız inşallah bugünleride... Ümit ediyorum yani...


Bu yaz hayatımızdaki diğer değişiklik çay :))
Ben bebekliğinden bu yana hiç çay içirmedim Oytun'a. Hatta hala içirmemekteyim... Ama paşam çay bahçesine vs gittiğinde kafesinden kurtulmuş kuşlar gibi çay diye kanat çırpıyor :)) Çay, çay, çay içicem ben :)) Bazen kırmıyorum onu ama çok gülüyorum bu haline...
2 sene önce Bodrumda Nuriş halama gittiğinde başlamıştı, sonra unutmuştu... Şimdi bu yaz Çoruma Hatice ablamın yanına gittiğinde tekrar hatırlamış :)) Yemeklerden sonra mutfağa gidip ablama ne zaman çay içeceksiniz, hadi çay demleyelim bile diyormuş yani :))
Bu yaz bir çay tiryakisi olma yolunda adımlarını hızlandırdı paşam.... Annesi şekerleri çaycıya geri verince pek bozulsa da inatlaşmaya devam ;)

24 Temmuz 2012

1 Adam 1 Kadın

Şimdi bu okuyacağınız postu tamamen iyileşmiş, tam geçmese de vahimliği ortadan kalkmış bir durum olma seviyesinin verdiği ruh haliyle yazıyorum bilginize !!! Baştan belirtiyim, sonra bu kadına ne olmuş falan demeyin....

Hikayemizde bahsi geçen kadın = ben, adam = docam olmaktadır.
Salı sabahı kadın ve adam işe gecikme ihtimali ile yataktan apar topar kalkar. Biri giyinme, biri duş alma telaşesindedir ki adam kadına içli içli kalbim ağrıyor der. Kadın bu ağlanmacaya kulak asmaz... Adam tekrar giyinmekte olan kadına kalbim ağrıyor der. Kadın şöyle bir adama bakar, adam kapı gibi ayaktadır bişey olmuşa benzememektedir. " YEL GİRMİŞTİR, DUŞ AL GEÇER " cümlesini (buda neyse, muhtemelen kas ağrısı, kulunç vs demek istedi herhalde) hiç zorlanmadan ağzından çıkartmıştır bile. Servise yetişmesi gereken adam duş sonrası sallanmakta ama sabırsız kadın hala söylenmektedir. Geç kalıyorsun hala sallanıyorsun, ben gidiyorum, arabayı park edecek yer bulamıyorum sonra... Sana iyi işleeeerrr der çeker kapıyı ve çıkar ardına bakmadan.

Kadın işine varmıştır şen şakrak bir duygu hali ile. Gazete turlarını yapmış, bloguna yazmış, arkadaşlarını dolaşmış,  facebook kontrollerini yapmış iş temposuna başlayacaktır ki telefonu çalmıştır. Telefonda adamın iş arkadaşı ve kendisinin de yakın arkadaşı Şenay vardır. Canımlı cicimli telefon görüşmesinde karşı tarafda bir sorun vardır ve kadın çözememektedir. En nihayet bakla ağızdan çıkartılır, kadının acil hastaneye gitmesi gerekmekte olduğu söylenmektedir. Adamın kalp krizi geçirdiği düşünülmektedir.

Kadın son sürat hastaneye giderken hala konunun abartıldığı düşüncesindedir. Hastane koridorlarında aranırken adamın anjiyo olmak üzere ameliyathaneye alındığını öğrenir ama hala olayın vahimliğini idrak konusunda problemleri vardır. Derken ameliyathane kapısı açılır, adam yüzüne nur inmiş bir yüz ifadesi ile sedyede yoğun bakım ünitesine götürülmektedir. Kadın doktorun peşine düşmüştür bu arada...

Tesadüfi olarak konusunda uzman, ismi bilinen bir doktora denk gelinmiştir. Kadın bu sebeple biraz daha rahattır artık. Adamın durumu derken kadın, doktor hadi gel birlikte bakalım operasyona demiş ve kocaman ekrana adamın kalp görüntüleri verilmiştir. 3 tane kapalı damar, takılan 3 stent, açılan damarların görüntüsü ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır kadına ama kadın hala inatçı bir şekilde ufak bir spazm düşüncesini savunmaktadır doktora. Konusunda uzman iki doktorda kadının bu konuyla ilgili bir suçunun olduğunu düşünmüş "ne yaptın adama hadi itiraf et" söylemleriyle yüzüne beyaz bir ışık dayamışlardır bile... kadın zorlanmış ama itiraf etmiştir, sabah kalbim ağrıdı diyen adama "yel girmiştir" dediğini itiraf etmekte ama suçu kabul etmemektedir. Kötülere bişey olmaaaazzzzzz nidasını verirken kadın, doktorlar kadını şok etkisi diye teselliye girişmişlerdir bile....

Kadın şoku atlatmış ve ağır bir vicdan hesabı ile günlerce beklemiştir adamın başında. Şükür ki iyidir adam. Hala kadın kendini savunmaktadır, hiç suçlanmamasına rağmen. Kalp krizi öyle mi olur insan tutar kalbini bayılır ıggghhh diye. ne biçim kalp krizi geçiriyorsun sen diye hala adamı suçlamaktadır şuursuzca....
Belli ki kadın çok film izlemiştir ve kalp krizini filmlerdeki gibi bir ıgghhh sesi ile bayılma olarak bilmektedir. Halbuki adam kalbini bile tutmamıştır değil ıggghhhh sesi çıkarıp bayılmak... Kuru kuru kalbim ağrıyor denip kalp krizimi geçirilir...

Şükür hikaye güzel bitmiş. Adam şimdilerde evde dinlenmekteymiş. Kadın ise bir daha ilk kalbim diyeni hastaneye götüreceğine dair hala söylenmekteymiş.

17 Temmuz 2012

Dilber'in 8 Günü

Cemal Şan'ın kalp-akıl-ruh üçlemesinin ruh'u olan bu filmi seyrettikten sonra en kısa zamanda diğerlerini de izlemeye karar verdim.
Hikaye olarak zayıf, bilindik gibi olsa da oyunculuk muhteşem. Durağan bir film olmasına rağmen oyunculukların büyüsüne kapıldım...

Fırat Tanış Mehmet rolüyle içime işledi. Hele bide "Ay dilbere" türküsünü söyledi ki içli içli...

Nesrin Cavadzade'yi sadece son dönemlerdeki dizilerden anımsarım. Ama bu filmle gerçekten konuşturmuş oda oyunculuğunu.. Dilber'in hakkını vermiş..

Dilber köydeki yavuklusu Ali'nin evleneceğini öğrenir. Kimseye söz geçiremez, dinletemez aşkını. Yavuklusuna bile... Madem öyle bende beni ilk isteyene varacağım der. Kasabadan topallayarak Mehmet gelir ve alır Dilber'i. Filmde burda başlar benim için...

Mehmet'in iyiliği, ruhunun güzelliği Dilber'ide değiştirir...

Hele bir yerde Mehmet "Neden hep bir adım arkamdan yürüyorsun, sen benden utanıyorsun yoksa" dediğinde onun yerine koyuyorsun kendini... Yüreğini yüreğinde hissediyorsun..

Fazla kelama gerek yok. Seveceksiniz biliyorum Mehmet ve Dilberi...

16 Temmuz 2012

Zenne

**Doğulu muhafazakâr bir ailenin çocuğu olan Ahmet, cinsel kimliğini saklamadan zennelik yapan Can ve Alman fotoğrafçı Daniel’in İstanbul'da kesişen dostluk hikayesini konu alan film, 
birbirinden çok farklı olmalarına rağmen hayatları kesişen 3 kişinin dramasını beyazperdeye taşıyor. 
Ülkemizin hala kanayan yaralarından biri olan cinsel kimliğini açıklama, özgürce yaşama ve yaşayamama temalarına odaklanan film, 'erkek olmak' ile bir tutulan askerlik tabusuna parmak basıyor. 
3 sene önce bir cinayete kurban giden Ahmet Yıldız'ın yakın arkadaşları olan M.Caner Alper ve Mehmet Binay tarafından Yıldız'ın gerçek hayat hikâyesinden uyarlanan yapımın başrollerini Kerem Can (Can), Erkan Avcı (Ahmet) ve Giovanni Arvaneh’nin (Daniel) paylaşıyor.**







Bu filmi izlemeye başlarken önyargılıydım. Arkadaşım filmi yükledim sana ama vakit kaybetme hiç beğenmedim ben dedi zira.  Bu hafta sonu için fazla seçeneğim olmadığı için izlemeye başladım. Ve bir inatla filmin ortalarına kadar geldim. Oldukça durağan ilerleyen film ortalardan sonra coştu diyebilirim. Doğu kökenli olan Ahmet'in yaşamsal kesitleri filme yansımaya başlayınca daha keyifli bir hal aldı. 
Sonuçta film ortalarından sonra beni sardı. 
Yine filmde takılacak bir "anne" karakteri vardı. Ahmet'in annesi Kezban rolüyle Rüçhan Çalışkur hayatındaki erkeklerin üzerindeki baskın, otoriter karakteri ile çok iyiydi. 
Gizli saklı yaşanan bir eşcinselliğin aleniyete dönüşmesi oldukça iyi işlenmiş. 
Filmin başından itibaren o Alman fotoğrafçı Daniel neden geldi anlamasam da bu film orta ölçekli izlenebilirler kıvamında yerini aldı.
Bu arada zennelik yapan Can'ın inanılmaz abartılı kıyafetleri oldukça hoşuma gitti. Benim diyen o kıyafetleri giyemez ben diyim size ;)


Şimdilik bu kadar... Su gibi akan bir hafta olsun hepimize...
Bu sıcakta çalışmak çok zor :(

12 Temmuz 2012

Aşk Yemini-The Vow

Hafta sonu bombardımanından bir film daha Aşk Yemini. Bu filmin bendeki talihsizliği Anneler ve Kızları'ndan hemen sonra izlememdir. Yazdıklarımı buna göre değerlendirin :)

Eski yeşilçam filmlerimizi andırıyor hafiften sanki. Gerçek olaylardan yola çıkarak hazırlanmış. Hatta şöyle diyebilirim romantik filmlerden hoşlananlar için bulunmaz bir kaftan :)

Jönümüz Leo yani Channing Tatum çok iyiydi. Sevdim karısına aşık hallerini :) Birde baklavalarını :)) Bol bol sergilemiş...

Çok takıldığım bir sahne olmadı ama evlilik yeminleri oldukça hoştu :)

Birbirine aşık evli bir çift trafik kazası geçirirler. Paige 5 yıllık komanın ardından ağır bir hafıza yitimiyle uyanır. Leo aşklarını tekrar hatırlatmak zorundadır.

Hoşça vakit geçirilebilecek bir film olarak notumuzu düşelim buna da :)


11 Temmuz 2012

düşler vadisi

Son 4 senedir mutlaka en azından 1 kez kaçıyorum ben bu Düşler Vadisi'ne. Adı gibi bir işletme...
Kaz dağlarının eteklerinde bir vadiye doğal ortam mümkün olduğunca bozulmadan kurulmuş bir tesis.
İşletme sahipleri de şekermi şeker :)
Bu senede bu geleneği bozmadık ve Anne Ayça ile düştük yollara :)


Enfes bir kahvaltı ile başladık günümüze...
Herşeyi kendileri yapıyorlar. Taze taze...


Tüm ürünleri doğal...
Her masayla kendileri bizzat ilgileniyorlar.
Bu sene garsonlarını biraz çatlak seçmişler ama olsun biz onları da sevdik :))


Kahvaltı verilen yerin genel görünümü...
Bu sene biraz daha büyütüp masa sayısını fazlalaştırmışlar...


Bu sene ayrıca 2 tane ev eklemişler bünyelerine konaklama için...
Dolu olduğu için içini gezemesek de oldukça donanımlı döşediklerini söylediler.
Eminim yapmışlardır :) 


Kahvaltının ardından havuz keyfi yaptık...
Fazla büyük değil havuzu ama oldukça keyifli zeytin ağaçlarının arasında...
Püfür püfür esiyor. Hiç bunalmadık...


Biz keyifteyken çocuklar hiç çıkmadılar havuzdan :)
Akşama kadar bol bol eğlendiler..

Düşler Vadisine Edremit/Güre'yi geçtikten sonra Çamlıbel köyü sapağından Kaz Dağlarına doğru yöneliyorsunuz. Çamlıbel köyünün içinden levhaları takip ederseniz rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Köyden sonraki yolu hala toprak yol bilginize...
Hafta sonu akşamları fasıl yapmaya da başlamışlar :) Onu test etmedik henüz..

Bu seneki fiyatlar konusunda da bilginiz olsun gitmek isteyen olursa...
Kişi başı kahvaltı 17,50
Havuz kişi başı 25,00
Özellikle kahvaltıya gitmek istiyorsanız mutlaka rezervasyon yaptırın derim :) Yer konusunda sınırlı olduğu için sıkıntı yaşamazsınız. 
Düşler Vadisi için daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz.


Buda dönüş yolu manzarasından...

10 Temmuz 2012

çok sevdim..

Hafta sonu film bombardımanına tuttum kendimi :))
Uzun süredir yapamıyordum.. Çok iyi geldi.. 
Koşturmacayı bırakıp dönem dönem durmak gerekiyor galiba...

Bu hafta sonu izlediklerimin arasında en iyisiydi "Anneler ve Kızları"

Filme başlarken romantik komedi tadında galiba derken, inanılmaz bir dram çıktı...

3 kadın, 3 kesişen hikaye...

"Bazen düştüğün zaman tekrar ayağa kalkman çok zordur" tamda anı anlatır...
Korkmayı, hatta korkarak gitmeyi...

Biyolojik anne ayırdımı yapılabilir mi? 

14 yaşında yaşanan bir "an" bu denli sarsıcı sonuçları beraberinde nasıl taşır?

Anne olmak bir kadının karakterini alt üst edebilir... Duvarlarını yıkabilir.

Filmdeki Elizabeth'i sevdim... Lucy 'e bayıldım...

Sonuç olarak ben bu filmi çok sevdim. Çoğu sahnede sarsıldım...

Tekrar izleyebilirsin diye not düşüyüm kendime hatta ;)


9 Temmuz 2012

:))

Cuma paşamın yanına yazlığa gittiğimde beynimden vuruldum ilk önce...
Sonra güldüm hem de çok güldüm...
Gülmeme sebep işte;


Erken ergen halleri başlamış bizimkinde :))
Şimdi güldüren bu durum ileride çok saç-baş yolduracak bana bunu da biliyorum...
Temizliğini kendinmi yapacaksın dedik, annem arada yapabilir dedi :)

Huuuu paşam, annen mesajı aldı...
Ve evdeki tüm kapıları kaldırmaya karar verdi hahhaaaaaa :))
Buda sana bugünkü mesajım ;)

İyi haftalar...


4 Temmuz 2012

son günlerde...


Takıldım....
Sabah, akşam dinliyorum son zamanlarda....
Dinleniyorum sanki her dinlediğimde...
Sakinleşiyorum...

3 Temmuz 2012

Yeni Nesil Mim- Beni Bir Kelimeyle Anlat

Supercellma mimlemiş beni :) Bence şahane de bir mim olmuş...
Bu sefer blog sahibi değil, izleyecileri anlatacakmış yorumlarıyla blog sahibini :))

Özetle mimimiz şöyle ;)
* Bu yazının altına benimle ilgili düşüncelerinizi yazacaksınız. İsterseniz tek kelimeyle isterseniz uzun uzun :) İsteyen herkes yazabilir

* Arkadaşlarınızı mimleyeceksiniz ve duyuracaksınız.

Tamamen mimimiz bundan ibaret. Anlamayan supercellma ya bakabilir ki o uzun uzun anlatmış :)

Hadi bekliyorum yorumları...

Bu arada kimleri mimleyelim :) Tamamen o piti piti karamela sepeti yapıyorum ;)

ADADENİZ
BAYAN MERAKLI
Bİ YAŞIMA DAHA GİRDİM
DELİ ANNE
DUYGUSAL KOMEDİ SEVENLER
İKİZ ANNESİ
KEREMEL
PAMUK PRENS
SMİLENA
BALLI LOKMAM

Öptüm hepinizi :)

2 Temmuz 2012

Döndüm :)

Şahane 3 gün geçirdim...
Gecikmeli başlayan yolculuğumuz sebebi ile İzmir atlandı ve ver elini Kuşadası :)
Güzelleşmiş ama tenhalaşmış...
O eski kalabalık yoktu sanki...
Yada bana öyle geldi...
Omuz omuza yürüdüğüm sokaklar pek tenha geldi bana...


Düğün seremonimizi atlattık hemen...
Seviyorum ben düğünleri... Dostlarla buluşmak için bir bahane :) Aman da aman kimlerde buradaymış diye diye atılan kahkahalara bayılıyorum...

Düğün sonrası hemen Semoşumun yanına attım kendimi.... Tamamen bir sürprizdi bu aslında bana... 
Oda tatil için gelmiş tesadüfen...
Ayşegülümde katılınca üçlü saçayağı tamamlandı :)


Buzlu kadehler... Kahkahalar... Eski anılar....
18 li yaşlarımıza döndük...
Üçümüz bir araya gelmeyeli tam 16 sene olmuş...
Ne çok şey birikmiş konuşacak...



Açık hava sineması bile yaptık kendimize :))
Özlediğimiz herşeyi yad ederek...


Yeni gün başlamış,biz hala devam ediyorduk konuşmaya....
Çenem ağrımış gülmekten :))
Tazelendim, sıfırlandım sizinle yeniden...
İyi ki varsınız canlarım benim...


Semoşumun Paşası :))
Oytunum paşayla oynarken kendini unuttu ve tabiki benide...
Paşa sayıklıyor hala :)

Bizden havadisler bu kadar şimdilik...
İyi haftalar :)