29 Aralık 2016

sizler olmasaydınız bu ağacın da anlamı olmazdı




B
u sen
e de blog
yeni yıl ağacı
mı yapmamın zam
anı geldi dostlar. Haydi
başlayalım. Her daim burada
gönlümüzü şenlendiren Handanım,
bu sene istediğin kiloya erişip, tüm listele
rini gerçekleştirerek beni kıskandıracağın, yakışı
klılarınla mutlu, sağlıklı bir yıl geçirmen dileğiyle canım.
Bu sene en sarılmalı, kavuşmalı blog ilan ettiğim Ayşem, yeme
k kitabın en çok satanlara girsin inşallah. Paracıkları koyacak yer bula
ma emi. Bizden kaçıp çok uzaklara giden Sevdam, bu sene Almancan su gibi 
olsun, en güzelinden bir dikiş makinesi kapının önüne konsun, hasretliğin az olsu
n. Merihcim pamuk şeker kıvamında olsun senen, hep tatlı, hep güzel. Güller açsın gülü
şlerin. Gazeteci arkadaşım, bu sene ayağına takılan taş pamuk olsun :) Maviannem huzur, mu
tluluk yakanı hiç bırakmasın bu sene de. Mervecim, oğluşun sağlıkla gelsin, anneliğin keyfini doy
a doy
a çıkar b
u sene. Sevgi
yeni deneyimlerin bol
olsun bu senede. Aslıhanc
ım, yaşam listelerin bol olsun se
nin de bu sene. Gamzecim İtalyanca k
apında köpek olsun senin :) Gönlünün güzel
liği tüm hayatına yansısın. Kadriyem, gönlün hep 
şen olsun bu sene de, vaktin bol, deneyimlerin şahane,
çocuklarınla bereket bolluk olsun hanende. Blogların en ma
visi güzel Kadriyem, bilirim gönlün zengin, sağlık - huzur en müh
imi ama bu sene sadece kendin için dilediğin bir dilek olsun ve gerçek ol
sun en coşkulu mavisinden.  Eserim bu sene çok yorulma sen, ben senin yerine g
eziyim :) Sen ayaklarını uzat sağlıkla dinlen :) Tallinn - İstanbul yeni açılan tünelle zat
en 5 dk ya inecek arkadaşım :) Çok özledim demeden komşu kapın olsun inşallah :) Her daim
yazılarıyla sıcacık yazdan kalma bir gün yaşatan Burcucum, Ata ile huzurlu, sağlıklı bir yıl diliyorum
sana d
a. İlk mah
sulun bol olsu
n bahçenizde. Paz
ar listelerinin prensesi
Şulecim, Mısırda uzak akrab
an çıksın bu sene, bitip tükenmez m
al varlığı da sana kalsın inşallah :) Hiç çal
ışmak zorunda kalma böylece. Mevlüdem, en güze
l delim benim. Bu sene çok yoruldun, o yüzden sana tatlı
cadı burnu diliyorum bu sene. Bir kıpırdat, tüm istediklerin ols
un :) Bücürüğün duyarlı annesi Müjdem, sana da kediciklerine de sağlık
diliyorum bu sene. En çok kediciklerine üzüldün çünkü biliyorum. O peri senary
onun da filmi çıksın diyorum ;) Güzel kuşum Nesrinim, yakışıklı kocanla bir dünya turu 
diliyorum bu sene sana :) Gez, bizi de gezdir emi :)Beyaz geminin güzel kaptanı Şenay, bu sen
e sana da huzur ve güzellikler getirsin. Güzel arkadaşım Saadetcim, yakışıklı 3 adamınla şanslı bir yıl
diliyorum sanada,
emekleriniz hiç ka
rşılıksız kalmasın.
Yurdagülcüm bu s
ene mesleğinde zi
rve diliyorum sana
da. Bize yeni yeni
şeyler öğretmeye d
evam et. Bir de be
yaz atlı prensini ka
rşına çıkarsın tabi k
i :) Minik cadının g
üzel annesi Kerimecim, bu yıl sana en çok huzur diliyorum, karşına hep senin gibi güzel insanlar çıkartsın inşallah :) Güzeller güzeli, komik kadın Deryacım, seni unuturmuyum hiç :) Bizi sensiz bırakmaman için ilk önce bolca zaman diliyorum sana :) Bol zamanın olsun ki bize güzel yazılar yaz hep. Güzelliğine güzellik katılsın bu sene, kahkahaların eşsiz olsun inşallah :)
Sevgili anne kaleminden sana sihirli bir değnekle deniz kenarında muhteşem güzellikte bir yaptım :) İçinde hep 30 unda kalacaksın emin ol :)))  Esracım, sen zaten müthiş kararlarla giriyorsun yeni yıla.
Elifle hazır çay-kahve içip samimileşme  kıvamına girmişken cillop gibi uykular, bol bol bedava Adana uçak biletleri, bol keyifli okumalar diliyorum sana :) Korenin bir numaralı fenomeni,
tatile ihtiyacın var diye duydum, o zaman sana sevdiceğinle uzun bir tatil diliyorum en
şahanesinden :) Nilhanım, bilirim ki sen hep küçük mucizelerinle olmak istersin. Sana çok esnek bir
iş diliyorum bu sene. İstediğinde gidebileceğin ama maaşının hiç kesilmeyeceği :) Bombaları oraya buraya atıp görünmez olan Damlacım, seni en sona bıraktım bu sene :) En hamiş yılın bu yıl senin :) Fasulyeni kucağına sağlıkla al bu sene kucağına,  sevgiyle büyüt iki evladını da :)
Gece uykun bol olsun inşallah, bu sene en çok buna ihtiyacın olacak galiba :)))


Biliyorum, yazamadığım çok arkadaşım var...
Gönül ister ki hepinizi uzun uzun yazıyım, güzel güzel dilekler dileyeyim...
Lütfen kırılmayın bana...
Hepiniz çok özelsiniz ayrı ayrı....
2017 hepimize sağlık, huzur, mutluluk getirsin..
Barışla kucaklaştığımız, kardeşçe el ele tutuştuğumuz bir yıl olsun....

ve

HAYALLERİMİZ HAYATIMIZ OLSUN...

Kucakladım hepinizi....

27 Aralık 2016

Tırtlayan 2016, seni göndermek için çok sabırsızım :))


Efenim malum her yeni sene geldiğinde moda adıyla challenge,  bendeki adıyla hedef konur ve bir tarafımızı zorlayarak bunlar gerçekleştirilmeye çalışılır...
2016 da ben de yapmışım, ahanda burada ....
Hiç kendinizi oraya gitmek için zorlamayın ben madde madde gidip nasıl başarısız olduğumu dünya aleme ilan edeceğim, sizde bana tüüüü rezil diyeceksiniz....

Ama olsun :)))
Ben şimdi size geçerli mazeretler bulurum :)))
Bu konuda ustalık belgem bulunuyor ahahaaaaaa :)))


* 35 kitap okurum demişim; elimdeki kitabı da bitireceğimi ümit ederek 25 kitap okumuşum... 10 eksik nedir ki canım :))) Hep o Azra Kohen yüzünden zaten... Onunla oyalanmasaydım sene başında, ben kesin okurdum...

* Mine Söğüt'ün tüm kitapları okunacak demişim; bu seneye yayılması planlanan 6 kitaptan sadece biri :))) Satış dışı olan kitaplarını bulabilseydim diğerlerine de gayret gösterirdim emin ol ahahahaaaa :)))

* En iyi film dalında Oscar kazanmış 88 filmi izle demişim; bak bu çok komik işte... Sadece 4... Yazıyla da yazıyım isterseniz, zengin dursun... DÖRT... Bu konuya mazeret bulmaya vicdanım el vermedi ahahaaaaa :))) Rezillik diz boyu....

* Diyet falan diye saçmalamışım; bu psikolojiyle değil diyet yapıp kilo vermek, sen benim kilo almadığıma yat kalk şükret ahahahaaaa :)))

* Video ve fotoğraflarını arşivle, düzenle demişim; şükür bunun yarısını hallettim :))) 8 seneden 3 senem kaldı :))))

* Evde bekleyen yarım yamalak işlerinin en azından bir kısmını tamamla demişim; evet 2 işi bitirdim, ama 22 yeni işe başlayarak yarım bıraktım demeyeceğim tabi ama boşlukları fazlasıyla tamamladığımdan eminim :)))

* Oytun'un odasını hallet demişim; yine bu sene de mali engellere takıldım... Yok sa ciddi ciddi niyetlenmiştim :/ Biraz para biriktirmeyi başardım ama :))

* 1 tiyatro oyunu mutlaka demişim; İstanbul/İzmir/Ankara yapsam da denk getiremedim :((( Hep o hain zamandan dolayı....

* Kapadokya demişim; yerine Abant koyabilirim dedim :)))

* Şehrindeki müzeler demişim; DEMİŞİM İŞTEEE :)

* Not demişim, oyun gecesi demişim, fotoğrafçılık demişim; ama bak fotoğraf makinam senenin yarısında yetkili servisteydi...

En azından bir maddeyi çizebilseydim iyiymiş..
Ve final koca bir tırt :))))

Ya da bana 2016 da en iyi tırtlayan kadın jüri özel ödülünü de verebilirsiniz 😅😅😅


Bu arada sanmayın ki vazgeçtim, 2017 hedeflerinde ısıtıp ısıtıp önünüze koyabilirim aynı maddeleri ahahaaaaaaaa :))))

21 Aralık 2016

Sevdim diye mi yaptınız bana bunu....


Jojo Moyes "Senden Önce Ben" yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve çok sevmiştim...
Ben bu kadının kitaplarını okurum demiştim...
Kendimi yormadan duygudan duyguya koşarım da demiştim hatta...
Bir de Şebnem Burcuoğlu vardı, bir yaz boyu bizi kıkır kıkır güldüren... Sülale boyu okudukça sahilde birbirimize neye güldün şimdi diye sorduğumuz... Onunla da kafa dağıtırım demiştim....
Sonuç mu?
Sonucu kitap, kitap bildiriyorum efenim...


İki seri kitabın girizgahı niteliğinde bir kitaptı Paris'te Balayı...

İki çift... 1900 lerde ve 2000 lerde yaşanan aşk...
Bir bölüm Liv ve David...
Diğer bölüm Sophie ve Edouard....
Adından belli olduğu üzere Paris'te geçiyor...

Liv ve David'in bölümlerini okurken daha seri olsamda 1900 lerde geçen Sophie ve Edouard'ın aşkı beni pek sarmadı...

Kitap çok kısa zaten, hepi topu 138 sayfa... Kocaman puntolu yazıları normale döndürürsek emin olun 80-90 sayfaya iner...

"Ardında Bıraktığın Kadın" kitabının ön kitabı niteliğini taşıdığı için mi bilinmez çok havada kalan bir kitap. Girişini yapmış ve bırakmış...
Bekle demiş resmen...
Ticari kaygılar bizleri ne hale getiriyor demeden edemedim maalesef...
Bu kitaptaki tüm yazımlar, diğer kitabın başına monte edilebilir ve hepi topu 80-90 sayfa fazla basım yapılabilirdi...
Sonuç olarak çok sevemedim maalesef ben bu kitabı...




Başarısız birinci kitaptan sonra bu devam kitabını elime alsam mı almasam mı kararsızdım. Ama meraklı kedi olan tarafım ağır bastı :)

Kitabın ilk girişini bir türlü oturtamadım bunda da... Ne oldu, nasıl oldu derken kitabın 3 te 1 i ni okudum herhalde... O arada çokça da süründü üstelik elimde....
Konuları oturtabildikten sonra çok daha çabuk ilerledi...

İki kadının da hayatlarında artık ne David vardır, ne de ressam Eduard...
Sophie savaş yıllarında hem ailesini korumaya çalışmakta hem de ablası ile birlikte yoklukla mücadele etmektedir. Eduard savaşa gitmiş nasıl olduğunu bilememektedirler. İşlettikleri otelde Alman subaylarına yemek verirken komutanla da farklı bir ilişki doğuyor aralarında.... Komutanınki belki aşk ama Sophie'nin hala kocasıyla ilgili ümitleri var, savaşı var.... Bir de tablo tabiki... iki kadının ortak noktası bu aslında...

Eduard'ın Sophie'yi çizdiği, ve bir yüzyıl sonra balayılarında Liv'e çok benzediği için David'in hediye aldığı tablo....

Diğer tarafta Liv kocasını kaybetmiştir ve onun yokluğuna alışamamaktadır.  Kocasının kendisine hediye ettiği tablo ile bağı da bu sebeple fazla.... Ama o tabloyu aramaktadırlar... Kim arıyor demeyin o kısım bende karışık ahahaaaa :)))
Çantasını çaldırdığı gün yollarının kesiştiği Paul ile farklı bir yakınlaşma başlamıştır ve Paul tesadüf o ki çalınan eserleri bulmaya çalışan ve asıl sahiplerine iletilmesinde yardımcı olan bir kurum da çalışmaktadır...
Sonrası davalar silsilesi...

Dönemler arası geçişler benim için sancılıydı bu kitapta.... En heyecanlı yerinde bırakıp diğer yüzyıla gitmek çok hoşuma gitmedi... Şimdi diyorum ki keşke atlayarak sadece o dönemi okusaydım daha sürükleyici olur muydu? Emin olamadım...

"Senden Önce Ben" tadında değildi benim için maalesef, ama okunmayacak kadar kötü de değildi... Ortalarda diyelim... Ama ilk kitap için hala gereksiz düşüncemi koruyorum efenim :)))



Yaşadığımız kötü günlerde kafa dağıtmam lazım dediğimde Şebnem Burcuoğlu geldi aklıma... Dedim tamam Kocan Kadar Konuş'un 2 sini alıyım, nasıl olsa sülalece güle güle okumuştuk ilk kitabını...

Aaaa bide ne göreyim, yeni kitap çıkartmış.... Hah dedim ben bunu okuyayım, gündemden uzaklaşıyım, azıcık güleyim, biraz neşe gelsin...

Demez olaydım :(

Yazar evet aynı yazar, anlatım aynı anlatım, ama kasıldım demiş... Sizi güldürmem lazım, parende atsam mı acaba bile demiş....
O öyle dedikçe planlar tutmamış :(

Şükran işten atıldığı bir gün kankisi Meryem akıl veriyor... Sen çok güzel yazıyorsun, bir senaryo çıkartırsın sen, şan- şöhret - para sana gelmezse ben de ne olayım :))) Gaza gelen Şükran'da yazdığı yazıları film şirketlerine göndermeye başlıyor... Sonunda evet senaryo yazmaya başlıyor ama başına gelmeyen de kalmıyor....

Aslında bir nevi  kendine atıfta bulunuyor. Dedim keşke yapmasaydın, kendi ismini kitapta bak o da kitabının filmini çekti, evlendi, yok ününe ün kattı, yok orada karşılaştım gibi bir sürü şeye bence hiç gerek yoktu... Bir nevi kendi reklamını yapmış aslında, kendi kitabında üstelik :)))

Gülmek için aldım, gülebildim mi peki... Tabi ki hayır....
Kendine yaptığı göndermelerde o kadar soğudum ki kitaptan zar zor bitirdim diyebilirim....
Bende ki durumu budur maalesef....




Sonra dedim ki yok gülemedim, ben bildiğim seriye devam ediyim,

Aldım kitabı elime...

Efsun'la Sinan evlenecekler inşallah...

Bu sefer de ilk kitabın filmini izlediğim içine gözümün önünde Ezgi Mola ve Murat Yıldırım.... Bende var bir tuhaflık :)))
Gözümün önünden karakterler gitsin diye uğraştım bir süre....
Baktım olmuyor salıverdim gitti :)))

Birinci kitap bu kitaba göre daha kahkahalı ve daha eğlenceliydi... Üresin ve Türesin'le yeni tanışmıştık mesela...
Bu kitapta babaanne geliyor yeni karakter olarak ama daha çok mikser olarak... Komik bir yanı yok...

Gerçi durumu kurtarmak için Üresin'e  Kertil Çam Kolonyası içirerek  efsaneler geri dönüyor da dedirtmedi değil :))

Yine de okunmayacak bir kitap değil.... Kafa dağıtmak için tercih edilebilir....




Zevk alarak okuduğum iki yazarın da beni okuduğum ilk kitapları kadar etkilememesi herhalde benim anlık psikolojimle alakalı değildir diye düşünüyorum... Yada gerçekten feci dağıtmıştım, kitaplar bile kurtaramadı beni :))
Henüz konuya açıklık getirebilmiş değilim...

Bu kitapları okuyalı çok oldu gerçi ama, buraya da yazıyım istedim....
Kısa kısa fikir olsun, balık hafızama da not olsun :)))




20 Aralık 2016

bu ayın şarkısı...





Siz şarkıyı dinlerken ben de hissiyatımı yazıyım...
Bak hissiyat kelimesi geçince sanki edebi bir yazı olacakmış gibi oldu ama ummaaaa :)

Şimdiki ergenler, ay inanılmaz bir şarkı çıkmış dediklerinde bakıyorum ki benim çocukluğumun şarkıları... Yeniden düzenleyip zamanın hitini yeniden hit yapıyorlar... Bakmayın böyle dediğime, bazılarının yeni hallerini ben de çok seviyorum. Ama bazıları pek ruhsuz oluyor, sevemiyorum...

Bir kaç haftadan beri sabah işe gelirken radyoda denk geliyordum, duygusu mest ediyordu... Bu hafta ise iyice müptelası oldum çıktım... Bu şarkıyı oldum olası sevmişimdir zaten...

Cover mı diyorlar hah işte o bittiyse Esmeray'dan da dinle istersen :))




Eskinin tadı da çok güzel... Severim buğulu sesini Esmeray'ın...
Ama kabul et Can Gox arkadaşımız da güzel söylemiş... Unutamayacağımız güzel insanlarla süslenince klip, selam olsun demeden yapamadım...

Görüşürüz ♥



15 Aralık 2016

Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun / Hatice Meryem



Kitap alışverişlerimde ya tavsiye ile gidiyorum ya da kitap sitelerinde gezinirken ismi, kapağı dikkatimi çeken kitapları alışveriş listeme ekliyiveriyorum.
Aslında alışverişlerimi kitapçıdan yapmaya bayılırım eskiden beri... Dokunarak, bir kaç satır okuyarak, evirip çevirerek seçmeye bayılıyorum kitapları... Ama bir de bu durumun ekonomik boyutu var ki, beni bu durumdan alıkoyuyor...
Mesela bu kitap; internetten 8,40 gibi bir rakama almama rağmen, buradaki kitapçılarda 13-15 aralığında... Çok sık kitap aldığım düşünülürse, hemen her alışverişte bir kitabımı ücretsiz alıyor gibi oluyorum...  Her ne kadar durum böyle olsa da vicdan yapıyorum güzel kitapçılarıma destek olamadığım için :/ Ivır/zıvır alışverişlerim için de onlara yöneliyorum bu sefer...



Bu kitap benim (sanırım) isminden dolayı listeme eklediklerimden... Kapağı da çok hoşuma gitmişti ama.. Onu iyi hatırlıyorum. Uzun uzun incelemiştim çünkü...

Bu resmin orjinal halini bulsam çerçeveletip duvarıma asabilirim aslında... O kadar sevdim bu kapağı...
Adamın bakışlarındaki ve bedenindeki duygusuzluğa inat, kadının sevgi dolu sarılışı.... Yüzü ve bakışları mahçup... Ve arkadaki karga... Neden karga acaba? Gibi gibi işte.... Ben daha çok seyredip hayal kurarım bu kitap kapağıyla...

Çeşitli meslekteki, huydaki, görüntüdeki adamların karısı olmak nasıldır acaba ? Kitap bu seyirde ilerliyor... Kısa kısa hikayeler...
Kimi sayfada tornacının karısı, kimi sayfada yaşlı bir adamın karısı, belki de bir tüccarın karısı... Anlatmış karısı olma hallerini tüm açıklığıyla Hatice Meryem..

Hikaye kitaplarını okumayı çok sevmiyorum ben aslında, ama bu hikayeler de bir bütünlük var... Hep eş olma, kadın olma halleri... Bazısı kelebek gibi özgür bir ruhda, bazısı yedi kat zindana zincirli...

Çoğu o kadar gerçek ki...

Bak ben bunu tanıyorum diyeceğin o kadar çok kadın, o kadar çok erkek var ki...

Bazen usul usul gülümsediğim, bazen kahkaha attığım, bazen tüüü suratına dediğim...

En çok sevdiklerim ince ruhlu adamın karısıyla, marangozun karısı oldu benim... Demiryolcunun karısı çok anlamlıydı mesela...

Kitapta ne sevmedim değil de ne olmasaydı dediğim şeyler ise;
Mesela "Cavit'miş kocamın adı... Cemal'miş kocamın adı..." cümleleri battı... O adamların isme ihtiyacı yoktu aslında... Hadi bir ismi var, ismiyle geçen bir anlatım bana yeterdi mesela...

Fazlaca -mış, -müş kullanımı belli bir süre sonra yoruyor... Yani beni yordu, konuyu genellemiyim... Faraza etkisinden bazen kurtulmak bana da kitaba da daha iyi gelecekti düşüncesindeyim...

Kitabın sonlarında "ben babamın karısı olsaydım eğer..." diye bir bölüm var... Kastettiği şey farklı ama, o başlama cümlesini sevmedim... Yaraladı beni, hikayeyi de eğreti okudum zaten... Anlatılmak istenen keşke farklı bir başlangıçla verilseydi dedim...

Hatice Meryem ne anlatmak istiyorsa çok da güzel anlatıyor yazım diliyle aslında ama çokça da uzun cümle kullanmış bu kitabında... Dili böyle midir hep bilemiyorum, diğer kitaplarını okumadığım için... Birbiri ardına dizilmiş anlamlar, uzun uzun kelimeler bazen yorabiliyor beni... Hatice Meryem'de sanırım bunu çok kullanıyor...

Her  ne olursa olsun tavsiye edebileceğim kitaplar arasına girdi "Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun"...  Kısalı uzunlu hikayeleri sevip özümseyeceğinizi düşünüyorum.

Denk gelirseniz mutlaka okuyun :)


Ve olmazsa olmazım; altı çizili cümlelerim....

* Evliliğinden, kocasını gencecik yaşta yitirip yapayalnız, bir başına kaldığından, kadın kısmının hem yüreğinin hem de yatağının boş kalmasının şeytanı dürteceğinden uzun uzun bahseder, sonunda:
" A kızım, sinek kadar kocan olsun, başında bulunsun; sinek kadar olsun ama olsun," der, nihayet çeker giderdi.

* Yemek pişirirken kadın da ocak başında yemekle beraber pişmelidir.

* Zehrini her defasında çatallı dilinden korkmadan emdiğim bu yılan gencini evde beslediğimi bizi tanıyan, yolda gören herkes bilir, acır ve şöyle söylerlerdi arkamızdan: "Doğaya aykırı bu birliktelik!"

* Ben ince ruhlu bir adamın karısı olsaydım eğer... muhtemelen ben de hali, tavrı, duruşu, oturuşu pek narin, pek ince bir kadın olurdum. Karşılıklı inceliklerle geçen ömrümüzün bir vaktinde onulmaz bir hastalığa tutulurdum ve ömrüm bedbaht bir kadınınkine benzerdi ansızın.

* O, tuvalete yalnızca ellerimi sabunlamak için girdiğimi düşünür, asla ve kat'a büyük abdest yapmayacağım, bu aşağılık faaliyetle katiyen iştigal etmeyeceğim fikrine büyük bir sadakatle bağlı kalırdı. Tabii kabahatin çoğu bende olurdu; karşılaştığımız ve kalbimin kalbine çengelli iğneyle tutturulduğu o ilk günden ta bugüne kadar bir kere bile yanından kalkıp tuvalete gitmeyen, durmadan bağırsaklarını sıkan, gitmek zorunda kalsa bile insan dışkısı değil de ne bileyim bir arının bal yapması gibi tertemiz, mis kokulu bir şey çıkardığıma artık her ikimizde de yer etmiş olan ortak inancı pekiştirmek için camları her daim açık tutarak havalandıran, tüm parfümlerle tuvaleti evin en nezih köşesi haline getiren ben olduğumdan, tabii olarak kabahat bende olurdu.

* Meğer ki hayat, "mavigözlüdev" işçi kocam, ben ve çocuklarım, bir de bütün dünyanın karabahtlı ezilmişleri için sırt sırta oynanan hayatta ve ayakta kalabilme oyunuymuş bir tür; bunu bilir bunu söylerdim, bir işçinin karısı olsaydım eğer.

* İlk evliliğinin yalnızca bir yazgı olduğuna inandırırdım onu; yoksa yaşadıklarına yalnızca kendi aklının sebep olduğunu yüzüne vurarak ezim ezim ezilmesine dayanamazdım.

* Ben bir demiryolcunun karısı olsaydım eğer, rahmetli Atatürk'ün vagon penceresinden el salladığı o güzel, o iyi, o umutveren pozun aynısını çoluk çocuk, tek tek çektirmeyi, çerçeveletip oturma odasının duvarına asmayı isterdim en çok.

* Bir tüccarın karısı olsaydım eğer, hem taşınabilir hem taşınamaz bir sürü dünya malım olsun isterdim. Elbet bir gün beni benden kırk yaş küçük bir kızla aldatacağı gün geldiğinde, şu yeryüzünde sevgisizliğin yerini doldurabilecek tek şey olan param olsun diye.

* Emekli olduğu gün kocamın bedenine atılan sıkıntı tohumu adeta gövdesinde yeşermiş, dal budak salmış yetişkin bir ağaç olurdu zamanla.

*... geçmişteki heybetli günleri üzerine artık kendi aralarında laflayan memelerime, ....

* Neyse, benim şopar, ay gibi iki kızı bi koşu suyoluna gidip işer gibi rahatçacık doğurmamdan öyle bir gönenmiş ki, adeta beni mükafatlandırmak istercesine doğru nüfus müdürlüğüne koşmuş; bizim adette öyle hemen nüfusa koşulmazmış, birkaç ay beklenirmiş, öyle ya bebek yaşar mı ölür mü, boşuna resmi işlerle uğraşmayalım diye;  ama benim şopar beni öyle ormanların aslan anası gibi ağırbaşlı doğum yaparken görünce sevinçten ne yapacağını şaşırıp kendisini nüfus müdürlüğüne atmış işte. Kime söylesem inanmaz; heceleyerek okuduğum isim hanelerinde Zerrinbir Yılmaz, Zerriniki Yılmaz yazan nüfus cüzdanına bakarken kaçırmışım birkaç damlayı küloduma.

* Hayretle anlardım; yaşlılık, insanın etinin yerini öğrenmesiymiş.

12 Aralık 2016

hepi de börtdey, iyi ki de börtdey :))))





Bir Şebo kolay doğmuyor, kıymetini bilmek lazım :))))
Kuzucuğumla ilk doğumgünüm değil ama ete kemiğe bürünmüş ilk resmi kutlamamız :)))
Dile geleydi eminim Şebocum, canım teyzem, bu hayatta en çok seni seviyorum, sen benim bitanemsin gibi binbir laf edecekti ama çocuğum anasına zorla ancak "iyi ki doğdun teyzem" yazdırabilmiş. Tabi anasıda fesatlanmasınmış... Ben gülücüklerinden anlıyorum onun dediğini, acayip bir telepati var aramızda ahahahaaa :))) Hayaller binbeşyüz de gerçekleri göreceğiz ilerleyen yıllarda...

Oğluşum malum ergen :)) Dün en güzelinden bir çiçek almış gelmiş, ha bir de baykuş bir kavanoz :))
En sevdiğim annem dedi bana sıpa sanki başka anası varmış gibi :)))
Kendi paramla aldım diye böbürlene böbürlene :)))
Çiçeğin parasını bilemiyoruz ama kavanozun parasını biliyoruz şükür...
Fişini içine koymuş ahahahaa :)))
Oğlum ben ananım tamam ama mazallah kız arkadaşına hediye alıp da içine fişini koyarsan o aldığın hediye başında paralanır oğlum dedim. Anlamadı muhtemelen, bakışları pek saftı çünkü....
Tabi ki bu kadar da demedim. Canım oğlum, beni çok mutlu ettin, ay ne sevindim bilemedim gibi bir sürü cümle...
Babasına döndü "bak karını çok mutlu ettim ben, sen bana ne hediye alacaksın" dedi edepsiz...
Bir kahkaha tufanının ardından hazır önüme bir top konmuşken kocaya bir gol atıyım dedim.
Böyle fırsat kaçmaz :)))
Oğlumcum baban karısına hediye almamış bugün, senin dediğin şeye bak dedim küstürdüm ahahahaaaa :)) Olsuunnn, pişman değilim :)))

Bizim kızlarla her sene birbirimize sözde doğumgünü sürprizi yaparız. Neden sözde diyorum, bekler dururuz ha ordan çıkacaklar, ha burdan çıkacaklar diye... Sadece saatini ve gününü bilmediğimiz beklenen bir kutlama ahahaaaa :))) Körler, sağırlar birbirini ağırlar misali...
Bu hafta Cumartesi tek tek hemen hemen hepsi büroya uğradı, hah dedim biraz sonra toplanıp gelecekler... Beni kandırmaya çalışıyorlar... Allahım ha bekle de bekle :))) Yoklar ahahahaaaa :)))
Hah dedim bunlar kendilerince kandırdılar beni, Pazartesi gelecekler büroya...
Pazar günü beklemiyordum, allahtan pijama ile yakalamadılar beni :)))
Anam gelecek diye evimi toparlayıp, oturduğumda baskın yedim...
Hahhh dedim bu sene beni şaşırttınız işte, benim doğumgünü kutlamalarım hep büroda oluyor sanırdım 😅😅

Gecenin körüne kadar sağolsun bir sürü eş dost geldi, gitti :)
Kaç mum üfledim, kaç dilek diledim, dilek diledim mi hatırlamıyorum :)))
Ama evde pasta stoğum feci halde...
Hepsini yersem kilo verme eylemine başlayamadan üstüne almaya devam edeceğim...
Neyse buluruz bir çaresini ;)



Sonuç olarak;
İyi ki doğdum, iyi ki beni tanıdınız dimi :))))
Eheheheeee :))
Çok suluyum farkındayım, dünkü şımarıklığım hala geçmedi :))

Şimdi aklımı başıma toplayarak, sanki mum üflüyormuşum gibi dileklerimi yeniden diliyorum efem...

Sağlık, mutluluk, barış, huzur...
Milli piyangonun büyük çekilişi...
Oğluma başarı, anasına akıl fikir...
Hasretler bitsin, kavuşmalar çok olsun...

Şimdi yüksek sesle söylüyoruz hep birlikte :))

Hepi de börtdey Şebo,,,
İyi ki de börtdey  Şebo...
Hepi de, iyi ki de börtdey Şebo :)))))

Tey tey tey......

9 Aralık 2016

Bu bir whatsapp kaydıdır :)

Bitanemmmm: Anne yağğğğ                      
Bitanemmmm: 😤😤😤😤😤                      
Bitanemmmm: Özlem hoca haksızlık yapıto                      
Bitanemmmm: Yapıyo                      
Bitanemmmm: Biz survivor yaptık                      
Anne: Evet                      
Bitanemmmm: Kızlar erkekler yaptı                      
Bitanemmmm: Biz yendik 13 e 10                      
Bitanemmmm: Pasta vardı kazanana iki tanede puan kırdı haksız yere  
Bitanemmmm: Ses Kaydı                                            
Bitanemmmm: 😢😢😢😢😢😭😭😭😭😪😥😪😥😪😫😖😫😖😫😠😡😠😡😠😤😤😤😤                      
Anne: Sonuç olarak pasta mı yiyemediniz                      
Bitanemmmm: Yiycez                      
Anne: Sorun ne o zaman                      
Bitanemmmm: Anne ben geliyom


Yazmaya üşenip ses kaydıyla gönderim yaptığında da diyor ki paşam; pastayı onlara da veriyor üff yaaaaa.... Bize de veriyor ama onlara da veriyor, onlara vermemesi lazımdı, haksızlık bu....

Yanıma geldiğinde de "Biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar Oytun" dediğimde de küstü bana paşa...

Hayat hep haksızlıklarla doluymuş ahahahaaaaa :)))))

Ne sandın paşam diyecektim susma hakkımı kullandım ....

Mutlu hafta sonları herkese ♥


Paşama not:
1-  Yapıyooo, ediyoooo, geliyom ne de güzel konuşma diliyle yazıyorsun sen. Tamam Balıkesir'de doğdun da, hiç mi beni dinlemiyorsun koca Balıkesirlim. Kompozisyondan sınav olsanız hepiniz sınıfta kalırsınız yeminle :)
2- Şimdi o sinir olduğun kızlar var ya iki gün sonra mum olacaksın onlara, bunu unutma.
3- Bir daha bugün cuma lütfen telefonumu etüde götüreyim deme, gördüğün üzere telefonun yanında olunca köpeğimi uyutmuyorsun.
4- Seni her şeye rağmen çok seviyorum ♥


6 Aralık 2016

2017 ye doğru hayaller dilekler hedefler


Daha geçen gün 2016 hedefleri konusunda tırt olduğumu tüm kamuoyuna açıklamama rağmen Handancım beni mimlemiş :))) Yani bana demek istemiş ki bu sene tırtladın tamam ama 2017 ye full gaz bacım demiş ahahaaaa :))) Öperim ben onu ♥

Davete icabet gerek, o zaman haydi başlayalım :)

Soru 1. Kimse mükemmel değildir ama yine de eksikleri düzeltmek mümkün. huylu huyundan geçmez mi dersin? Yoksa şu huyumu değiştirsem hiç fena olmaz mı? Nedir o huyun? 2017 için kendinde değiştirmek istediklerin neler?

Ben ne edersem kendime ederim derler ya işte tam bu lafın adresi benim :)) Kendimle ilgili bir şey söz konusu olduğumda oldukça zayıf karakterli, iradesi rezilin tekiyim :))) Nasıl gömdüm ama kendimi ahahaaaaa :))) Ama öyleyim ne yapıyım...
Bu sene elimde sihirli bir değnek olsa kendimde bunu değiştirirdim :)))
Azıcık kendinle ilgilen Şebo, sağlığını düşün, azıcık iradeli ol kızım...
Spor yap, az endişelen, doktor kontrollerini aksatma, rejim yap, ayağını uzat, aynada kendini sev, omuzlarındaki yüklerden arın...
Bakalım sihirli değneğim işe yarayacak mı? Hep birlikte göreceğiz :)

Soru 2. Meşhur Alaaddin'in Sihirli Lambası oldu ya kucağına düştü. Ve tabiki 3 dilek hakkı verdi. Dikkatli düşün, klavyenden çıkan her cümleyi gerçeği dönüştürebilir. Ne dilerdin?

Oytun böyle sorularda ilk dilek hakkını "bana sonsuz dilek hakkı ver" olarak yanıtlamak istediğini söyler hep :))) Uyanık çocuk, kendini garantiliyor ahahaaa :)) Böylelikle açgözlü bir maymun olduğunu da tescilliyor :)) Fena fikir de değil hani :))

Neyse ciddileşelim ama Alaaddin'cim bu sonsuz dilek hakkını da bir düşün derim :))

İlk önce sağlık diliyorum... Bana, aileme, şifa arayan tüm hastalara... En büyük zenginliğimiz...
Sonra vicdan çokça... Vicdanı olan hiçbir insandan korkmam, bilirim ki vicdanlı bir yürek her zaman sevgi, merhamet, şefkat doludur ve etrafına ışık saçar...
Şu sıralarda insanlık olarak en büyük eksiğimiz :/ Herkese bolca VİCDAN ♥
Ve de mutlu olmayı kim istemez ki? Mutluluk diliyorum son dilek hakkımla :)

Soru 3. Şimdi gerçek hayata dönüyoruz, evin, çocukların, kendin, kedin... için yeni yılda neler yapmak var aklında? Şimdiden düşünelim ki, yeni yıl kapıda hazırlıksız yakalanmayalım :)

Bu sene Oytunumla Ardenimle  sarmaş dolaş sorunsuz bir yıl geçirelim inan yetecek bana :)
Gerisi nasıl olsa gelir... Bu seneyi sevgi yılı seçtim ben ♥

Soru 4. Piyangodan büyük ikramiye çıksa hepimiz dünyayı gezeriz değil mi? Sen neler yapmak isterdin? Bir de şöyle düşün, o istediklerin için çok para şart mı? Belki de değildir.

Oğlumla hayalimiz büyük bahçeli müstakil bir ev :) İlk bunu yapardım herhalde... O mutlu ben mutlu :)
Benim ikinci hayalim ise butik bir otel ve cafe işletmek... Bol sohbet, bol muhabbet, sıcacık bir mekan :) Bir de bunu gerçekleştirirdim...
Ve evet bunlar için maalesef bana piyango çıkması lazım :))))

Soru 5. Para para para. Para harcamadan da gerçekleştirebileceğin hayallerin vardır elbet. Haydi onları da paylaş, bekliyoruz.

Eheheeee :))
O kadar para para para diyince bak adapte olamadım hemen :)))
Kendimden endişelendim bir an parasız hayal kuramıyor muyum ben diye :)))
Şükür kurmuşum, kurabiliyormuşum :))

Fotoğraf makinemle aşk yaşamak istiyorum, çok güzel fotoğraflar çekmek istiyorum... Hepsini dolu dolu hikayelerle bezemek istiyorum :)))

Sorular bitti, şimdi gelelim kimleri mimlediğime... Bir çok kişi yaptı sanırım ama ben bir önceki yazımda yorum yapan arkadaşlarımı mimleyeceğim bu sefer. Yapanlar var aralarında biliyorum ama yine de adlarını yazacağım buraya :)))

Ahahahaaa ilk yorum Handancığımınmış, ama mimleyeni mimleyemem herhalde :)))

Bücürük ve Ben
Günlük Başağrısı
Her Telden
Yazdan Kalan
Ada Deniz
Daha Mutlu Yaşam
Deli Kızın Bohçası
Biz Kimiz Kadınız
Yaşam İzi
Gazeteci N.G.
Hayata Dair Her Şey
Merihin Atmosferinde
Dikiş Sevda'sı
Carpe Diem

Mimlendiniz efem :)))




2 Aralık 2016

insta insta intagram :)))


Bugünler biraz yoğun geçiyor...
Ay sonu, ay başı derken kilitlendim azıcık...
Kasın ayının seçmecelerini yapıp kaçacağım hemen...
En yakın zamanda da sizleri okumaya geleceğim söz...
Öperim çokça...



Sıra geldi çerçeveletmeye 👏👏👏👏

Şebonun işleri...
Yakışıklı küçük prensime...
Kırkyedi santimmiş, şimdi yürüyor bile
Bir yarım iş daha bitti yaşasın...



Heheeeheeee 💞💞💞
Ay çok zevk alıyorum bu işlerden 👏👏

Baykuş aşkına ♥
Bez pasta
Şebonun işleri...
Bu bezden pastayı yapmasaydım içimde ukte kalacaktı...
Yaşasın hamileler...
Biz kıtırlara yeni nesil adetlerden bulaştırıyorlar
Ah ben hamileyken bu adetler olaydı
Suyunu çıkarırdım 😉



Baykuşlu rüyalar aşkına 💞💞💞 
Bu saatte uyumayacağım tabiki :)) 
Baykuşlu kitap keyfi benimki eheheee 😊😊

Şebonun baykuş aşkı...
Kardeşim baykuş yasağı koydu bana
Baykuş içinde yüzüyorsun da dedi
Ben de bu aşk bitmez dedim :))
Bir ara evdeki tüm baykuşlarımı sayıyım ben hakikaten 
Yüzü geçer kesin 😲😲




Bizde de beş çayı böyle 😊😊
Beş kısırı mı deseydim yoksa 😜😜

Ellerime sağlık
Şebo mutfakta
Bol nar ekşili
Cumartesi keyfi şahane
Analı kızlı keyifler
İşler bitmedi daha
Moladan sonra devam...



Günayyyddıınnn...
Bugünlük yine cumartesi çalışmayıp evde oturanlar klübündeyim... 
Çok koşuşturma yok bugün şükür, ufak tefek yapılacaklar var...
O işlerde halledilince özgürüm, bizim evin ergeni ders çalışırken ayağımı uzatıp kitap okuyacağım
 😘😘
Hatta güzellik uykusu bile çekebilirim yaşasın 👏👏👏

Şebo evde
Cumartesi güzelliği
Bugün dinlenme zamanı
Analı oğullu
O ödevler bugün bitecek dedim paşaya
Akşama doğru tepeme huniyi takarsam da şaşırmayın 
Malum bizim ev ergenli ev...



Sabahın ilk ışıklarıyla yola dökülüp aksamın 8 inde ancak giriyoruz ana oğul eve... 
Ve sofrayı toparlayıp ancak oturabildim iyi mi? 
Yarına yemek yapılacak aslında daha, 
Ütü de var iki sepet kadar, evi süpürsem bir de... 
Ama inan bende ne hal kaldı ne de derman... 
Tüm gün masa başında oturunca nasıl yoruluyorsun ki diyenin ağzına kürekle vurasım var bugün 
😡😡😡

Şebo halleri
Sabah fotoyu çekip günaydın diyecektim oysa
Kısmet akşamaymış 
Bakmayın yolun ıssızlığına
Küçücük şehirde trafiğe yakalanmamak için arka yollardan dolanıyorum
Adı büyük şehir kendisi kasaba aslında
İyi geceler dostlar




Bu böreği ilk gören aaaa pilavlı börekmi olur der burun kıvırır, sonra da parmaklarını yer... 
Tatar kökenli olunca KÖBETE bizde aranan, özlenendir., 
Hele de annemin elinden olunca 😘😘😘 
yummmyyyy 💕💕💕

Cumartesi ziyafeti
Köbete / Tatar böreği
İnce ince baklava yufkası gibi açılır her katı
Pilav  / Tavuk 
Yeme de yanında yat