27 Haziran 2018

L'AVENIR - L.T.F.M. #3





L'AVENIR / GELECEK GÜNLER (2016)

Bu film uzun zamandır izlemek istediklerim arasındaydı. Bu maratonun böyle de bir güzelliği oldu bana. Uzun süredir izlemek istediklerimden yapım yılı uyanları da sıkıştırıverdim listeye...

Bugün size dingin bir film anlatacağım...

Nathalie (Isabelle Huppert) evli ve iki çocuklu bir felsefe öğretmenidir. Kitaplar dışında anlaşamadığı kocası, bakıma ve ilgiye muhtaç yaşlı annesi ve severek yaptığı işi arasında bir düzen oturtmuş, rutin bir yaşam sürmektedir.... Ta ki kocasının ondan ayrılmak istediğini öğrenene kadar... Kurduğu hayat alt üst olmuş olan bir kadının yeniden hayatını şekillendirmesini izliyoruz bir anlamda...

Her zamanki gibi güçlü bir kadın var karşımızda... Güçlü olmasına güçlü de terk edilişleri hiç de beklemediği anda karşısına çıkınca şaşalıyor çokça... Ve de sorguluyor kendince....

Filmde bir sahne var; sanırım en etkilendiğim sahne... Kocası evdeki eşyalarını toplamış ve gitmiş... Nathalie'nin o anda en önemsediği yokluk eksilen kitapları... Evin heryerinde gayet muntazam şekilde özenle yerleştirilmiş rafları tek tek kontrol ediyor, hangilerini almış diye... Ahh dedim Nathalie kitap sevginle vurdun beni ♥

Diğer yandan Nathalie'nin eski öğrencisi Fabien (Roman Kolinka) ile ilişkisi sevilesi... Eski haline benzetir gibi sanki.... Ve aynı zamanda gerçekleştiremediği hayallerini sanki Fabien gerçekleştirmiş gibi hayran... Güzel, seviyeli bir ilişki var aralarında... Hele Fabien'in arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı o dağ evi... Fevkaladenin fevkinde ♥

Öyle çok hareketli bir film değil, oldukça dingin, oldukça yalnız bir hikaye... Bir nevi huzurun hikayesi diyebilirim hatta... Filmin geçtiği mekanlar o kadar cezbedici ki...

İşin gerçek tarafını söylemek gerekirse film beni şaşırttı... Bu kadar dingin bir film bile beni şaşırtabildiyse hala hayal gücüm oldukça iyi çalışıyor dedim kendime... Ya da klişelere olan inancım...
Hah dedim kadın terkedildi, yüklerini de atıyor teker teker yeni bir aşk kesin dedim... Filmde jenerik akarken ben hala aynı beklentideydim :)) Buldun aşkı Şebo :)))

Filmde sevmediğim bir şey varsa o da anne karakteri... Eski bir model, depresif bir karakter olarak sinirimi bozdu :/

Sonuç olarak ben bu filmi SEEEVVVDDDİİİMMMM.... Ancak şunu mutlaka söylemek istiyorum, herkesin beğenisine uymayabilir bu film. Felsefe severlerin çokça seveceği bu film, sessiz anlatımı ile herkese hitap etmeyebilir. İzleyip izlememe kararını size bırakmakla birlikte, denk geldiğinizde yine de es geçmemenizi tavsiye edebilirim... Sakinleştirici bir etkisi var...






25 Haziran 2018

Bu hafta #25




Ruh halim aynı böyle bugün...
Anlatacaklarım çok, kelimelerim yetersiz...
Saracak yer arıyorum...

Akıl sağlığımızı korumak önemli.. Çiçekle böcekle mutlu olmaya, kendimizi kollamaya devam...
Yine direneceğiz belki, ne biliyim yine atarlanacağız ama kendi adıma söyleyeyim bir daha bu kadar umutlanamayacağım sanırım....

Önceliğimiz gelecek nesillerimiz, çocuklarımızdı... Bu saatten sonra ben öyle ya da böyle hayatımı bir şekilde idame ettiririm...  Onlara yapacağımız en büyük güzellik her koşulda başlarının çaresini bakabilmeyi öğretmek olacak sanırım. Bukalemun gibi değil, deve kuşu hiç değil, karıncalaşma yolunda evrim geçirmesini dileyeceğim..

Sonumuz hayır ola demekten başka bir yolum yok sanırım... En azından şu anda böyle hissediyorum...

Görüşürüz ♥



22 Haziran 2018

Bu sefer iki Türk filmiyle devam ediyoruz :) - L.T.F.M. #2


İyi ki Türk filmi eklemişim listeye... Bu hafta annem bendeydi, onunla izleyiverdik...
Benim yabancı filmlerimden genelde hoşlanmıyor çünkü, alt yazısını okuyacağım diye manzaraları kaçırıyorum diyor :)  Ama annem oldum olası öyledir. Aslında manzara bahane.... İster film olsun, ister dizi; o kutunun önünde eli boş oturmayı hiç sevmez. Ya örer, ya diker, hiç bir şey olmadı uyur :))) Alt yazılı filmlerde bunlardan hiçbirini yapamadığından sevmiyor işte :)

Dolayısıyla çok şukella oldu bu filmler bizim için...




AŞK UYKUSU (2017)

Filmimiz bir kitap uyarlaması; Mehmet Coşkundeniz'in aynı isimli romanından uyarlanmış. Ayrıca gerçek bir aşk öyküsünden yola çıkılarak yazılmış kitap.

Filmimizin konusunu kısaca anlatacak olursam; Yonca (Gökçe Bahadır) ve Serkan (Alican Yücesoy) birbirlerine aşık evli çiftimiz. Güzel ve mutlu bir yaşamları var... Bir gün evliliklerinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu sezinler Yonca ve iz sürmeye başlar. İkinci bir kadın vardır; Seda (Hande Subaşı)... Yonca'nın savaşı başlamıştır artık...

Filmde ilk aşık oldukları ve evliliklerinin mutlu zamanlarını girizgah olarak hızlı bir şekilde vermesini sevdim. Kırılma noktalarından itibaren başlıyor anlatmaya ve Gökçe Bahadır aldatılan kadın saçmalamalarında oldukça başarılı bir iş çıkartmış... Özellikle inkâr etme kısmında...

Evreler bellidir genelde... Çok az kadın ilk etapta kabullenerek farklı bir yol çizer zaten... Dolayısıyla olağanı güzel yansıtmışlar. Filmi izlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten ;) Burada uzun uzun anlatıp filmden ipuçları vermeyeyim şimdi...

Güzel anlatılar var iç seslerinde...  Kitabın altı çizili cümlelerini muhtemelen iç ses olarak vermişler.

Aslında sıradan bir hikaye ama evliliğin son evresine odaklanarak anlatılmasından dolayı sıkılmadan izlenebiliyor.

Filmde bir görümce vardı, psikopat Vildan (Lale Başar)... Var böyle insanlar hepimizin hayatında az çok... Ağzından tükürükler saça saça hep kötü şeyler dileyen, düşünen olumsuz bir tip... Kadını öldürebilirdim 😂😂 Çevremdeki böyle tiplemeleri iyi ki elemişim dedim 🙇

Filmin sonunu sevmedim sadece... Neden sevmediğimi yine izleyenler anlayacaktır. Keşke arkadaş bağını kullansalardı dedim... Belki de gerçekliği böyleydi. Bilemiyorum...

Soınuç; SEEEEVVVVDİİİİİMMMMMMM ben bu filmi ♥ Türk filmi izlemekten hoşlananlar için kesinlikle güzel bir seçenek...




ÖTEKİ TARAF (2017)

Evet yine bir uyarlama, bu sefer kitap değil ama İspanyol yapımlı "The Hidden Face" filminin Türk versiyonu olarak çekilmiş...

Bu film ilk vizyona girdiğinde sinemada izlemek istemiş ama filmin türüne gerilim denmesinden dolayı tırsmış ve cesaretimi toplayıp gidememiştim.... İyi ki de gitmemişim 😊 Bu söylemimle hemen yanlış bir izlenim yaratmayayım. Film kötü değil, sadece sinemada izlenebilecek kadar iyi değil 😂😂

Filmin konusunu anlatacak olursam kısaca ; Çetin (Özcan Deniz) ve Ece (Aslı Enver) birbirini seven iki  aşık olarak çıkıyor karşımıza. Çetin işsiz kalıyor ve eski sevgilisi Sara (Meryem Uzerli) 'dan gelen iş teklifini değerlendirmek zorunda kalıyor. Ece bu durumdan rahatsız olsa da Çetin ile birlikte şehir değiştirip yeni hayatına adapte oluyor. Sara'nın yeniden çıkışı zaten huzursuz etmektedir Ece'yi, bir de işyerinde ikisini samimi bir şekilde görünce Çetin'in sevgisinden şüphe duyuyor. Çetin'e bir video kaydı bırakarak ortadan kayboluyor... Konu da Sara'nın Çetin'i avutma çabalarıyla devam ediyor :)))

Aslı Enver'i seviyorum ben... Bu filmde de iyiydi. Doğal haliyle eşdeş rollerde olsa da genelde, çok da gözüme batmıyor. Özcan Deniz'le kimyaları ters gözükse de bir uyum yakaladılar. Sanırım bu uyumu Özcan Deniz fırsata çevirmek istedi. Kendini yeni bir castla riske atmamış...

Filmin gerilim olması konusuna gelince ya bu film gerilim değildi ya da ben gerilim anlayış çıtamı oldukça yükseltmişim.... Evet bir merak oluştu bünyede ama tırnaklarımı yemedim, yastığa sarılmadım. Benim gerilimi derecelendirme şeklim böyle işte :))

Filmle ilgili sevmediğim Meryem Uzerli'nin her zamanki aksanıydı. Aksanı karaktere işleyebilmek için yine yurt dışında yetişen bir kadın haline getirmişler karakteri.  Tamam kadının aksanı böyle ama o da bu işten para kazanıyor, düzeltsin azıcık Türkçesini :)))

Bir de bak burada SPOILER verecğim. Filmi izlemeyenler okumasınlar DİKKAT !!!! 
Arkadaş tamam adamın sevgisini ölçmek istedin anladım, ama niye yaşlı kadının gazına gelip oraya kilitlersin kendini.... Ya ben burada ölürsem, beni bulamazlarsa, ya da başka aksilik çıkar mı diye niye düşünmezsin sen Ececim. Bu kadar mı gözün döndü :)) Kayıt cihazı falan yerleştir, gizli kamera koy. Ne biliyim bir sürü yöntem var... Tabi bunları yaparsan film filmlikten çıkar ama ben de bunları söylemezsem Şeboluktan çıkarım canımcım :))

Neyse spoilerimizi de muntazamca verdiysek sonuca bakalım biz...

Özcan Deniz azıcık jön havasından çıkar mı dedim bu filmde ama adamın içine işlemiş jönlük. Kasıntı halleri baki artık anladığım kadarıyla. Seviyorum ben bu kasıntıyı hahahaaaa :) En azından kaşlarının ortasını aldırdı :) Yeni türler denemeye çalışıyor, çabalıyor... Tamam kabul ediyorum uyarlama ama olsun adam en azından filmin sonuna eklemiş uyarlama olduğunu ;)

Sanırım bu kadar gevezelik yeter bu film hakkında...

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDDİİİMMMMM AMA AZ SEVDİMMMMMM kategorisine ekledim gitti efenim :)

Mutlu hafta sonları diliyorum herkese ♥



21 Haziran 2018

Ay Işığı Sokağı / Stefan Zweig


Geriye gitmeye devam... Bu kitap ta Şubat ayı okumalarıma ait....
Hızıma hayran kalıyorsunuz değil mi?



Bu kitabı alırken hikayelerden oluştuğunun farkında değildim. İlk elime aldığımda bu sebeple hayal kırıklığı oldu benim için. Evet Zweig kitaplarının büyük bir çoğunluğu novella tarzında olsa da duygu fırtınasını çok iyi yaşatan bu adamı içine girerek okurum diye düşünüyordum. Kısa kısa 5 hikayeyi görünce neden bozulduğumu anlamışsınızdır herhalde.

Dediğim gibi kitap 5 kısa hikayeden oluşuyor; Ay Işığı Sokağı, Leporella, Nişan, Leman Gölü Kıyısında Olay, Avare...  Oldukça karamsarlar, hatta hangisi diğerinden daha fazladır karar veremedim ben şahsen....

Evet hikayelerin tamamında Zweig'in bildiğimiz duygu yüklü cümlelerini, usturuplu tanımlamalarını görüyoruz, yine hikayelerin içine giriyoruz derken şıp diye bitiveriyor. Çok keskin hem de...

İçlerinde en sevdiğim hikaye Leporella oldu benim. Nedense patronuna bağlı o hizmetçiye üzüldüm hem de çok ürktüm... Ve bana günümüzde başka başka ilişkileri anımsattı bu saplantılı bağlılık. Nereden nereye demeyin, anımsattı işte...

Dramı sevdiğimi biliyorsunuz ama (belki de kitabı okuduğum zamana bağlı olarak bilmiyorum) kitaptaki karamsarlığı çok da içime sindiremedim. Eksik kalan bir his oluştu ben de her hikayede...

Sonuç olarak Stefan Zweig'in diğer okuduğum kitabına göre çok da hayran hayran okumadığım bir kitap olsa da, hikaye severlerin severek kucaklayacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Siz bana aldırmayın yani okuyup okumama kararınızda ;)

Ve olmazsa olmazım altıçizililerimi de kondurdum mu gecikmeli bir yazımı da nihayete erdirmiş olmanın mutluluğunda size hoşçakalın derim ♥



* Bu medeniyetten uzak sokaklar, dürtülerin hâlâ dizginlenmeden vahşice dışa vurulduğu, bedensel hazların kuralsız yaşandığı bir dünyanın son fantastik kalıntılarıdır, ihtirasların karanlık balta ormanlarıdır ve tümüyle dürtüleriyle davranan hayvanlarla doludur; açığa vurduklarıyla tahrik eder, gizledikleriyle kışkırtırlar. Düş kurdururlar insana.

* Bu tuhaf sokaklar yalnızca geceleri yaşarlar, gündüzleri boz rengi soğuk maskeler takınırlar ve bu maskelerinin altından onları yalnızca bilenler tanır.

* Rastlantının matkap uçları elmastandır ve içinde bolca tehlikeli tuzak barındıran kader, hiç umulmadık bir yerden kendine bir kapı bulmayı bilir ve kaya gibi sert mizaçları bile temelinden sarsarak darmadağın eder.

* Gölgesinin sadakatle sürünerek ve sessizce adımlarının arkasından geldiğini hissederdi insan, bazen bilincine varmadan bir dilek gibi önünden acele ettiğini de bilirdi, ama gölgenin parodi yaparcasına aldığı biçimleri gözlemlemeye ve bu çarpıtılmış şekillerin içinden kendi varlığını seçmeye çalışması çok nadirdi.

19 Haziran 2018

MADAME - L.T.F.M. #1


Malumunuz bir maratona başladık, limonata tadında filmler izleyeceğiz... Listeleri de oluşturduk en güzelinden... Keyifli keyifli izleyip yorumlayacağız, birbirimizin filmlerine sulanacağız, katılmayanlara nispet yapacağız 😃😃 Hatta kısaca ben bu maratona L.T.F.M diyeceğim bundan sonra  ;)

Hala ben katılmadım ama diyorsanız, şansınızı kaybetmiş değilsiniz...  Son şansınız, demedi demeyin :)



MADAME (2017)

Film hissiyatına geçmeden önce kısaca filmin konusundan bahsedeyim;
Bob (Harvey Keitel) ve Anne (Toni Collette) isimli çiftimiz kendilerince romantik zamanlar geçirmek için Fransa'da oldukça gösterişli bir malikaneye taşınmışlardır. Sosyete arkadaşlarına da durumlarını ilan etmek mi desem gösteriş yapmak mı desem tam bilemedim ama sonuçta bir yemek vermeye karar verirler. 12 kişiden oluşan bir davetli listesi çıkartılır, herşey kusursuzdur. Son anda Bob oğlunu da yemeğe davet edince tatataaammmm sayı 13 e ulaşmıştır. Üvey anne Anne için bu büyük bir sorundur ve acilen çözümlenmesi gereklidir. Yemeğin başlamasına dakikalar kala evin emektar hizmetçisi Maria (Rossy de Palma) ev sahibesinin sosyetik arkadaşı rolüyle 14. davetli olarak yemeğe katılmak üzere  hazırlanılmaya başlanır. Bu durum farklı hikayelere sebep olacaktır tabi ki... Evin oğlunun herkese küçük şakaları vardır bu konuyla ilgili...

Yer yer komedi unsurlarına yer veren filmimiz aslında içinde hafif bir dram da barındırıyor. Evin hizmetçisi Maria 'nın hikayesine odaklanmışken kimi zaman zengin güzel kadın Anne'nin de ruhsal travmalarını gayet güzel işlemiş.. Zenginsin, güzelsin, eğitimlisin, yaşça büyük kocan tarafından tapıldığın dönemler olmuş hatta... Ama deli gibi korkuyorsun yeni bir genç kız yerini alacak diye... Bir taraftan da çirkin bir hizmetçi kadın var. Sen allayıp pullamışsın... Kadına bir kimlik yaratmış ve aslında hiç de ait olmadığı bir ortama atmışsın ama senin yaratmaya çalıştığın o çirkin kadın yeni bir aşka yelken açabiliyor... Al sana yeni bir travma :)

Diğer taraftan Maria bu yeni durum karşısında bir yandan kendini tanırken bir yandan da mutluluğu tanımaktadır... Aşk onu değiştiriyordur... Ve bu dönüşümü çok keyifli yansıtmış Rossy De Palma... Kadın bir alem :) Ve sanıyorum izlediğim ilk filmi. Daha önce seyretseydım bir yerlerde kesin hatırlardım o burunu. Filmin başlarında gözümü ayıramadığımdan, sahnelerin başka öğelerine çok odaklanamasam da şükür ki sonradan alıştım :) Hatta nereden geldiyse aklıma "Sıfır Noktasındaki Kadın" kitabının kapağı geldi aklıma. Kapaktaki kadında da böyle bir karakteristik bir burun vardı... O kadın bu kadın tabi ki değil ama ben inanılmaz benzettim...

Konuyu dağıttım yine :)

Film bir başyapıt değil, hatta oldukça sıradan, başı sonu belli bir film... Filme Rossy de Palma 'nın kattığı ayrı bir havayla şekil verilse de beni etkileyen sahnelerden birine Toni Collette açık ara imzasını attı. Bir havuz sahnesi var, izlerseniz mutlaka dikkat edin. Orada Anne'nin sevgilisini çırılçıplak izlediği bir sahne... Oldukça sessiz... Sessiz olduğu kadar da kadının gururuyla harmanlanmış çaresizliğini net şekilde haykıran bir duruş... Etkileyiciydi...

Diğer taraftan yemekteki birbirinden çeşit konukların o sofrada harmanlanmasını sevmedim...
Evin babasının maddi bir sıkıntısı vardı, çok üstün körü geçildi... Detaylandırılıp, daha anlaşılabilir kılınabilirdi...
Maria'ya aşık olan aristokrat beyefendi David (Michael Smiley) bu aşktan nasıl etkilendi mesela, Anne ile görüşmesinin sonucunda ne hissetti... Öğrenemedim çatladım anacım :)

Sonuç olarak her ne kadar benim için EHHHHHHHHHHH İŞTE kategorisinde yer alsa da; günümüze uyarlanmış bu Kül Kedisi masalı keyifli bir seyir olabilir...  Maria ile eğleneceğinizden eminim ;)

Görüşürüz ♥






18 Haziran 2018

Bu hafta #24


Bayram tatili de bittiyse hepimiz toplaştık sanırım...
Ramazandı, bayramdı derken buraları azıcık boştu çünkü...

Bugün sabah işe her zamanki gibi sürünerek geldim. Sizi bilmem ama dişimin kovuğunu doldurmadı bu 3 gün benim... Bu sene çok da fazla tatil yapamayacağımı düşünürsek buna da şükretmem lâzım ama bünye nankör anacım :))) Yetmedi diyor :)))



Peki ne yaptım bu 3 günde... Danalar gibi yattım demek isterdim ama yalan :)))
Ufak tefek ziyaretlerin dışında azıcık kakılmışlık oynadım. Dün de şükür denizime kavuştum, hasret giderdim. Güneş arada ceeeee deyip kaçsa da deniz enfesti...



Bu hafta limonata tadında film maratonu filmlerimden "Madame" filmini izledim. Yarın ayrıntılarıyla blogta yerini alacak inşallah. Uzun zamandan beri elime alamadığım kitabımı yarıladım; "Bayılmışım, Kendime Geldiğimde 40 Yaşındaydım". Fena gitmiyor şimdilik...




Arden ve Oytun Paşalarla haşır neşirdik çokça bu hafta.... İşlerine gelince yamacımda olsalar da, işlerine gelmeyince popolarını kıvıra kıvıra gitmelerini izlemek de eğlenceliydi....

Birbirine o kadar zıt iki çocuk ki... Aynı kardeşimle ben :))
Biri susmayı seviyor, diğeri şakımayı... Biri yapış yapış, diğeri mesafeli... Biri şirinlikle işi götürmeye çalışıyor, diğeri tatlı diliyle...  Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük olmaları aynı ama :)))
Aynı anaları dememi bekliyorsanız daha çok beklersiniz 😂😂

Bizden haberler bu kadar şimdilik...  Bu hafta için her zamanki gibi rutinin dışına çıkmama gibi bir niyetim var ama hayat demişler bunun adına... Yaşayacağız ve göreceğiz ;)

Hepinize mutlu bir hafta diliyorum ♥
Umutları yeşertelim, çokça pozitiflenelim... Malum gelecek hafta sonu hepimiz için çok önemli ♥

Görüşürüz 👋👋





* Fotoğraf makinesi :)

* 2 haftalık ütüyü tüketmezsen sana sonraki hafta katlanarak gelecek. İyi düşün bence...

* Kitabını hazır hızlanmışken bitir...

* Oytun'la kavga edeceksin ama verilen testlerin bitmesi için bir çalışma programı şart. Yoksa son düzlükte saç baş yolarsın...

* Çanta biter mi bu hafta, biter, biter... Astarlanması kalsın sadece, hadi bir gayret...




12 Haziran 2018

Limonata Tadında Film Maratonu


Obareyyyy :)

Filmlerle ilgili yeni bir çelınc çıksa da bende hareketlensem azıcık diyordum ki Sibelynka bir maraton paylaşmış. Engineering Vibes ve The Sağlam's düzenlemişler sağ olsunlar... Katılacağım dedim tabi ki...
Kaçıramazdım :)
Gerçi yaz ayları benim için film izlemek için pek uygun olmuyor ama olsun, izlediğim kadar dedim. Hem uyuşukluktan da kurtulmuş olurum ;)

Efenim maratonun kuralları çok basit...

2016-2017-2018 yapımlı 30 tane filmden oluşan bir liste hazırlamak ve bu listeyi paylaşmak.
İzledikçe yorumlayacağız, hareketleneceğiz :)
Maraton 9 Haziranda başladı 9 Eylülde de son bulacak...
Haydi herkes listesini oluştursun ;)
Şimdiden iyi seyirler herkese ♥


Benim listeme gelecek olursak;

1- Wonder / Mucize (2017)
2- On Body And Soul / Beden ve Ruh (2017)
3- Loveless / Sevgisiz (2017)
4- The Wizard of Lies / Yalanlar Büyücüsü (2017)
5- Center of my World / Dünyamın Merkezi (2016)
6- The Commune / Komün (2016)
7- L'avenir / Gelecek Günler (2016)
8- Aquarius (2016)
9- Like Crazy / Deli Dolu (2016)
10- Certain Women /Mutlak Kadınlar (2016)
11- Ağustos Böcekleri ve Karıncalar (2017)
12- Kasap havası (2016)
13- Happy End / Mutlu Son (2017)
14- Blockers (2018)
15- Love, Simon (2018)
16- I Am Not an Easy Man / Ben Senin Bildiğin erkeklerden Değilim (2018)
17- Roman J. Israel, Esq (2017)
18- Summer 1993 / 93 Yazı (2017)
19- The Bookshop / Sahaf (2017)
20- A Fantastic Woman / Muhteşem Kadın (2017)


21- The Midwife / İki Kadın (2017)
22- Öteki Taraf (2017)
23- Mr & Mrs Adelman (2017)
24- Madame (2017)
25- Aşk Uykusu (2017)
26- 120 Battements Par Minute / Kalp Atışı Dakikada 120 (2017)
27- Loving Vincent (2017)
28  The Square / Kare (2017)
29- Lucky  (2017)
30- Maudie (2016)




11 Haziran 2018

Bu hafta #23


Okullar kapandı, Oytun rahata erdi... Bu hafta da yanımda... Tatilini başladı saymıyoruz o sebeple...
Ama tabi bir gevşedik ikimizde...
Bugün ben işe geç kaldım mesela :)

Okul gezisine gitti yine... Sene sonu sağ olsun okullar etkinlikten etkinliğe koşuyor. Ben çok severdim okul gezilerini, o sebeple elimden geldiğince onu da gönderiyorum. Efes-Meyem Ana-Şirince gezip geldiler. Çok mutluydu..
Ergen ergen çay demledi giderken. Yanına termosla aldı. Hah dedim armut dibine düşer. Benim alışkanlıklarımı kendine uyarlıyor... Kopyacı ergen hahahaa ♥

Hafta sonu yine doğaya vurduk kendimizi... Bugün artık 10.000 adım atarım dedim ama nerdeeeee :/ Yarısını biler yapamadım 4599 adımda kalmışım. Bunda bulduğumuz erik ağacının katkısı büyük tabi.  Üşüşüverdik ağacın dallarına; ha topla de topla. Tabi ben sadece bizimkilere torba tutmuş olabilirim ama torba tutmak da önemli iş :))) En organiğinden erik suyu içeceğiz tüm yaz. Ne kadar topladığımızı hayal edin artık 😂😂 Geçen hafta ıhlamur, bu hafta erik derken feci beleşciyiz bu aralar ♥



Sıcaklar iyice bastırdı ve ben hala denize parmağımı sokmadım. Tüm hevesimi bayrama saklıyorum. Çok geciktim bu sene çookkkk....

Neyse efenim bayram üzeri işler sıkışık yine... Şimdilik ben kaçar...
Mutlu haftalar diliyorum herkese...





* Geçen haftadan kalan işleri hallet;  Arden'e oyun kartı, fotoğraf makinesi servise, video kaseti meselesi

* Telefon hattıyla ilgili sorunu hallet mutlaka

* Oytun'un telefon kartını hallet





8 Haziran 2018

Ben bunu yazmam !!! / Mim


Sevgili Derya bir mim başlatmış. Konu o kadar hoşuma gitti ki ben de yapayım bunu demiştim kendi kendime. Ama tabi her zamanki gibi anı anına değil sonraya öteledim bu konuyu. Geçenlerde Derya keşke benim mimi de yazsaydın deyince ötelediğim yazma eylemini ortaya çıkartıverdim :))

Neleri Severek Yazarım ?

Bu konunun cevabı basit :)) Tabi ki her şeyi ...

Blogumu oğluma ithafen açmış olsam da zamanla accuk ondan accuk bundan diye diye baya bir çorbaya dönüştürdüm. Böylelikle konsept konusunda beceriksiz olduğumu da görmüş oluyorsunuz. Çorba konusunda oldukça maharetliyim ama :))




Yaşadıklarımdan, gezdiklerimden, izlediklerimden, okuduklarımdan, hayallerimden, dinlediklerimden, deneyimlerimden gibi gibi her şeyden tutup koyuyorum blogumun içine...
Güzel bir karma çıkarttım galiba, hâla yazmaktan keyif alabildiğime göre 😉


Neleri Yazmam ?

Şimdi yazarken fark ettim ki deneyimlemediğim hiçbir şeyi yazamıyorum ben. İlla burnumu sokmam, ucundan bucağından bulaşmam lâzımmış konuya 😊

Giyim, kuşam, makyaj konularına hiç girmem mesela. İlişkimiz; çıplak kalmamak için giyinmek, accuk elime gözüme bakabilmek için de ruj ve far sürmekten ibaret.

Bu blogta asla yer almayacak konu; kin, nefret, ötekileştirme gibi kötü konular. Yapılan haksızlıklara serzenişte bulunsam da öfke odaklı yazılar yazmayacağımı düşünüyorum.

Bak şimdi aklıma geldi. "Bitenler" yazısı da hiç yazmadım ben. Bu yazmak istemediğimden değil vallahi çok hevesim var. Bir biriktirip fotolarını çekebilsem oooo ne saçmalayacağım ben o konuda da, unutuyorum işte. Verilmiş sadakanız var bence 😂



Eveeettttt  bir mimin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Kimleri mimliyorum konusuna gelince ben gençlerden gideceğim bu sefer ♥

Renkli Şemsiyem 
Arif Öztürk
Mutlu Anlar Kolleksiyoncusu  mimlendiniz efenim ♥

Herkese mutlu, musmutlu bir hafta sonu diliyorum.
Okullu çocuklarımıza da iyi tatiller ♥

6 Haziran 2018

Kırlangıç Çığlığı / Ahmet Ümit


Nisan başında okumuştum Kırlangıç Çığlığı'nı...
Bu aralar her şeyi günü gününe yazamama gibi bir huyum var maalesef...
Tipik Şebo halleri işte... Bu hallerime alıştım, sizi de alıştırdım sanırım...




Komiser Nevzat ile ilk "Beyoğlu'nun En Güzel Abisi" kitabıyla tanışmış ve çok sevmiştim. Hatta o yıllarda Ahmet Ümit'in diğer polisiye kitaplarını da okumak isteğindeydim ama fırsat olmadı...

İkinci deneyimim Elveda Güzel Vatanım ile oldu.. Dönemsel bir kitap olması ve benim tarihle aramın çok iyi olmamasından ötürü biraz süründürerek okumuştum... Kitap güzel ama çok bana göre değildi kısaca...





Kırlangıç Çığlığı'nı ise tamamen tesadüfi aldım. Sever miyim, sevmez miyim endişesi ile kitaba başlarken Komiser Nevzat ile yeniden karşılaşınca nasıl mutlu olduğumu anlatamam :) Sevdiğim karakterlerle yeniden buluşmak hoşuma gidiyor çünkü... İster kitap, ister film olsun bu hissiyatım hiç değişmiyor...

Kitap çocuk parkında bir ceset bulunması ile başlıyor... Çözümlenemeyen bir seri katil davasının devamı gibi gözüküyor cinayet... İlk başlarda çok emin olamasalar da "Köstebek" davasına yeniden bulaşıyorlar Komiser Nevzat ve ekibi... Bir yandan cinayetle uğraşırken, bir yandan da güncel olaylara selam çakıyorlar... Sanırım bu durum tüm Komiser Nevzat kitapları için ortak bir durum... "Beyoğlu'nun En Güzel Abisi" nde de gezi direnişine selam çakmıştı.

Bu kitapta da arka planda cinayet kurgusuna gayet güzel bir şekilde kaynaştırılan Suriye mültecileri ve organ mafyası var... Hatta bazı yerlerde Suriye Mültecilerine siyasal bakıştan çıkıp insanı bakış açısı ile yaklaşması benim sevdiğim öğelerindendi...

Ve sevgili Evgania... Bu kadın her seferinde beni mest etmeyi başarıyor ♥
Meyhanesini hayal etmek bile hoş bir tattı benim için...

Çok çok uzun zamandan beri bu kadar hızlı bir kitap bitirdiğimi hatırlamıyorum. Nevzat'ı özlemişim.. Evgania'sıyla, Ali'siyle, Zeynep'iyle, Janti Cemal'iyle sarmalanmak çok keyifliydi...

Polisiye kitapları severim ama dram benim için daha ağır basar seçimlerimde... O yüzden iyi bir polisiyeci değilim ve katili bulamamam olağandır. Bu kitapta bulduğumdan çok emindim ama :) Kitabı beraber okuduğum bir arkadaşım vardı, o şıp diye buldu mesela... Benimki mi normal, onun ki mi normal bilemiyorum ama şaşırması da güzel be arkadaş :)))

Nihai olarak zevkle okunacak kitaplar arasında yer aldığını söyleyebilirim ♥




Seveceğimden emin olmadan kitabı imzalatmak da ayrı bir konu ama fırsatları değerlendirmek lazımdı... İmza günü olduğunu duyunca koşa koşa gidip bu kitabını almıştım.

Kitabını imzalatırken dumanı üstünde tostunun gelmesiyle konumuz kitap değil tost olmuş olabilir gerçi ama yapacak bir şey yok. Diyete henüz yeni başlamıştım, açtım ve gözüm dönmüştü ne yapabilirim 😂😂 Adamın gözünün içine bakarak o tostun kokusunu bana duyurmadan yemene izin verebilirim demesem iyiydi gerçi... Kıyamam o da açtı muhtemelen ve tostu benden bir kaçırışı vardı ki tam evlere şenliktik hahahaaa :))

Adam kitap imzalayacak, başındaki kadın tost diyor :)))) Açken ben benlikten çıkıyorum, bunu Ahmet Ümit'de anladı işte 😉


Bu kadar gevezelik yeter, altı çizililerimle başbaşa bırakıyorum sizi artık...
Görüşürüz ♥


* Bu dünya acımasız bir yer, insanlar için de köpekler için de, sesinizi çıkarmadınız mı alırlar ekmeğinizi elinizden.

* Dünyayla, hayatla, kendiyle derdi olan insanlar iyidir.

* Biz niye bulaştık bu Suriye davasına Başkomiserim? İnsani yardım tamam, ama sanki savaşın tarafıymış gibi davrandık. Niye? Ne işimiz vardı bizim Suriye'de?

* Kendisinden olmayanlara yaşam hakkı tanımayan idarelerde önce polis teşkilatı kirlenirdi.

* Büyük felaketlere uğrayan insanların büyük acıları kanıksadıklarını okumuştum.

* Kadınlar, ama sahiden seven kadınlar, erkeğin güçlü olmasıyla ilgilenmezler. Seni severler, çünkü yüreklerinde bir yere dokunmuşsundur. Bunu farkına varmadan yaptıysan daha çok severler. Çünkü samimi olduğunu anlarlar.

* İhanetlerin en kötüsü, bedenimizin bizi satmasıdır. Ama ne yaparsan yap, eninde sonunda yapar bu alçaklığı.

* Sevinç çığlıkları değil bunlar, acı dolu haykırışlar. Biliyorsun kırlangıçlar göçmen kuşlardır. Çok hızlı uçarlar. İşte o göç sırasında yüzlerce kırlangıç fırtınaya yakalanıp ölürmüş. Göçü başarıyla tamamlayan kırlangıçlar, geldikleri ülkenin sıcak gökyüzünde uçarken, yollarda kaybettikleri arkadaşlarını anımsar acıyla, öfkeyle böyle çığlıklar atarlarmış.

* Çaresizliğin gözü kör olsun, bizi birer zalime çevirdi.

* Kötü kötüdür Başkomiserim. Suçluları anlamaya çalışmak tamam da merhamet göstermeyin lütfen. Çünkü kurbanlara haksızlık oluyor...

4 Haziran 2018

Bu hafta #22


Sıcak havaların birdenbire bastırmasıyla bu hafta tam yaza girdik derken yeniden Salı günü yağmurlar dönüyormuş... Usul usul yağsın aman... Delice yağıp insanları sular altında bırakmasın :/

Okulların kapanmasına bir hafta kaldı :) Sevinsem mi üzülsem mi çok da karar verebilmiş değilim. Evet ders çalıştırma meseleleri bitti bitmesine de, okulların bitmesiyle de hafta sonu anneliğine terfi ediyorum ben... Koşuşturmaya alışmışım onunla, her sene boşlukta kalıp çok plansız programsız günler geçiriyorum. Her defasında onu yapayım, bunu yapayım planında olsam da hiçbir şey yapamadığıma karar verdim artık. Bu sene saldım çayıra mevlam kayıra...

Pazar günü bizim burada bir mesire yeri var, oraya gittik. Fotoğraf makinemi yanıma almıştım biraz fotoğraf çekerim diye. Küçük bebeyle fırsat bulamadım tabi ki :)))



Azıcık ördek peşinde koşturduk, kaplumbağaları izledik, yapraktan çorba yaptık, bebeyi uyutup okey oynadık derken gün bitti :))) Unutmuşum ben bu günleri... Ama çok güzel bir ıhlamur ağacı bulduk ve deli gibi ıhlamur topladık. Günün mis kokulu kârı ♥ Akşam eve gelip hepsini yıkadım ve şimdi kurumaya bıraktım. Tüm kışlık ıhlamurumuz çıktı sanırım ;)

Akşamları eve gitmek çok zevkli bugünlerde, kapıda beni "sabahtan beri seni özledim" diyen minik paşam karşılıyor. Hoş iki dakika sonra benden gözükebiliyorlar ama olsun :)

Bunun dışında da çok fazla bir şey yok bende...
İşe gidiyorum, geliyorum, minik paşamla oynaşıyorum hoooopppp yeniden sabah...
Keyifli hasret gidermeceler anlayacağınız...
Hepinize mutlu haftalar diliyorum ♥



Listem yine burada durdun, ne kadarını halletsem kâr kârdır ;)

* Arden'e oyun kartı hazırlamadın hâlâ....

* Video kasetini vermeyi unutma yine....

* Kardişin fotoğraf makinesini servise gönder....

* Yazlık dönemi başlıyor, çocuğa valiz hazırla...

* Bayram için akrabalarla toplu bayramlaşma için bir şey planla, kahvaltı olabilir bu sene de....

* Banka işlerini hallet...




2 Haziran 2018

mayıs seçmeceleri ♥


Bu güzel Cumartesi gününde çalışmanın keyfiyle yazıyorum bu yazıyı :)
Siz dışarılarda gezerken şu pc başında zaman geçirme mecburiyeti o kadar keyif verici ki, mutlaka bir gün denemenizi isterim 😂😂😂
Kesinlikle tavsiye ediyorum, inanın pişman olmayacaksınız 😈😈😈

Günün kötü tavsiyesini de yaptıysam Mayıs instalarına hızlı bir geçiş yapabilirim ✌ 😉




Azıcık şımarıyoruz biz sanki ☺️☺️☺️

Teyzesinin kuzusu
Çok muhabbetliyiz bu sene 
Teyzesini ziyarete gelmiş kuzu
Azıcık kudurduk, öpüştük, koklaştık
Çok özlemişim çok




Bu anı saatlerce seyredebilirdim ❤️❤️❤️ 

Sevgi pıtırcıklarım
20 Mayıs
Avusuna sarılan yumuk kolların güzelliği
Durduralım zamanı
Siz hep yanımızda olun



Bu sezonun finali yine sevgili Haldun Dormen’le ❤️❤️❤️
Veeee perde açılsın 👏👏👏👏 

Kibarlık Budalası
Açılış ve kapanışı Haldun Dormen'le yapmak güzel bir tesadüftü
Yaşasın tiyatro ♥




Sen hep kal yanıbaşımda ❤️❤️❤️ 

Analı kızlı kahve keyfi
Anneler günü
Hazır da gezmeden geldi
Yediklerin içtiklerin senin olsun, gezdiklerini anlat 
Tatlı tatlı anlatıyor şimdi




Lütfen resimdeki Oytun’u bulunuz 😂😂😂😂 

Sene 2005
İstanbul sokaklarında
Rahat bir anne olduğum doğrudur
Pişman değilim
Bir ara kedinin teki de ayak ucuna kıvrılmıştı
Kardişi ilk Amerika'ya uğurlamaya çalıştığımız gün
Hey gidi günler hey




Azıcık ütopik olsa da dileklerimizi dileyip bıraktık gülümüzün altına... 
Sabah bi koşu alıp akan suya saklayacağız 🙏🙏🙏
 
Hıdırellez 
İnanmak umudun mayası
Seviyorum ben bu geleneklerimizi
Bu sene iyice uçtu bizim ergen gerçi
En büyük dileğimiz sağlık, huzur, mutluluk
Herkesin duaları, dilekleri hayırlısıyla gerçekleşsin