4 Şubat 2015

filmler... filmler... filmler...



Hani çocukluğumuzda okuduğumuz hikayenin ana fikrini sorarlardı ya, ben her seferinde hönk diye kalırdım... Çünkü o hikayenin ana fikrini bulmak yerine ya tavşanın dişine takılırdım, ya kırmızı ayakkabıya yada kızın hayalimdeki elbisesine... Sonrası malum... Ana fikir de bana "al sana hönk" der detaylara takılma kızım diye dalga geçerdi :)

Film izlerken de genelde böyleyim... Yerine geçecek bir karakter oldu mu, biraz da dram... Offffff Şebo'yu tutana aşk olsun :))) Ergenliğimde hep bi Filiz Akın'dım mesela... Seç kendine neşeli bi karakter, keyfine bak dimi... Yokkkk hep terkedilen olucam, verem olucam, çocuğumu kaybedicem, daha bi hüngür hüngür ağlama modu... Ezzzziiiikkkkkkk !!!!!!
Allahtan eskiden filmlerin sonu hep mutlu son olurdu da ağlamam mutluluk ağlamasına dönüşürdü...

Neyse efem konumuz bu değil... Hikayelerden girdik, Filiz Akın'dan çıktık... Gelelim izlediğim filmlere :)

Ruh halim nasıl dengesizse geçen ay birbirinden farklı filmler izlemişim ben...




İÇİMDEKİ SES (2014)

Bu sıralarda yerli komedi daha çok tutuyor galiba. Peşpeşe girdiler vizyona...
Engin Günaydın'ın "Vavien" filmini sevmiştim. Bu sebepten olsa gerek bu filmini de izlemek istedim.

Filmimiz romantik komedi tarzında başlayıp, bizim evin halleri tarzına nasıl dönüştü anlamasam da ortalamanın üzerine çıkmış hoşça vakit geçirilebilecek bir film olmuş.

Kendine güveni olmayan, nereye çekersen o karaktere bürünebilirim tutarsızlığındaki senarist Selim (Engin Günaydın) ile güzel, sıcakkanlı ve de zengin Ayşıl'ın (Leyla Lydia Tuğutlu) aşk hikayesi... O güzel, çıtıpıtı kız Selim'e nasıl aşık olur yahuuu :) Buna ne Selim inanıyor nede arkadaşları zaten :)

Filmimiz bu dozda ilerlerken birden annemiz (Fisun Demirel) giriyor devreye... Ondan sonra film romantik komediden çıkıp bir kız, oğlan anasına nasıl yaranır belgeseline dönüşse de arada iyi sahneler çıkmış. Ama film sonlara doğru akıcılığını yitiriyor ne yazık ki. Final ise tam toparlanamamış, hadi bitiriyim ben burda artık havasında...

Komedinin ne yazık ki vazgeçilmezi olan küfür filmde çok kullanılmamış tek bir sahne hariç. Orda da tüm filme yetecek kadar kullanılsa da çok batmıyor... Kulaklarınızı tıkıyıverin artık :))

Filmde anne ve arkadaşları grubunun bir termal gezi olayı var ki konuyla ne alaka dedirtsede inanın o tarz gezi kültüründe aynen böyle şeyler yaşanıyor :)) Deneyimle sabittir ahahaaaa :))

Birde anlam veremediğim bir sahne vardı ki anlayan bana da anlatsın. Şimdi asıl kızımız Ayşıl havuza cuppp diye atlıyor ve havuzun dibinden uzun uzuuunnnn kurbağalama yüzüş tarzının inceliklerini öğretiyor... O sahnenin uzunluğunun sebebini keşfedebilmiş değilim. Üstelik o kadar zayıf bir kızın yüzerken etleri bir o yandan bir bu yana dellenebiliyorsa benim deli etlerim yüzerken ne hal alır ?? Bak takılacak bişey daha bulmuşum :)))

Sonuç olarak ben bu filme SEVİLESİ KIVAMDA der gerisini size bırakırım :)




YARGIÇ (2014)

Bu sene Oscar törenlerine kadar tüm aday filmleri izleyeceğim inşallah. Böyle bir hedef edindim kendime. Ne işime yarayacaksa :)) Olsun hedef hedeftir.

Aday filmleri bıraktık bir kenara En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında aday olan bir filmle başladık izleme seremonimize... Robert Duvall / Yargıç Palmer rolüyle aday listesine girmiş.

Film seneler önce yaşadığı kasabadan ayrılarak yaşamına yeniden başlayan ünlü ve başarılı bir avukat olan Hank ( Robert Downey Jr.) 'ın annesinin ölümüyle yeniden doğup büyüdüğü kasabaya dönüşüyle başlıyor. Baba Yargıç Palmer (Robert Duvall) 'la baba/oğuldan çok iki yabancı gibiler. Annesine olan son görevini tamamladıktan sonra hemen kasabadan ayrılacakken babasının cinayetle suçlandığı haberi gelir ve babasını savunmak için kasabada bir süre daha kalmak zorunda kalır.

Bir aile dramı da diyebiliriz aslında filme. Aile ilişkilerinin bolca irdelendiği filmden etkilenmemek imkansız. Geçmişle yapılan hesaplaşmalarda boğazım düğüm düğüm oldu. En çok küçük kardeş Dale Palmer (Jeremy Strong) ' a bayıldım ben. Çok ara bir karakter olmasına rağmen filmi zenginleştirmiş. Kendinize dönüp bakmanızı sağlayan bu film duyguların öne çıkartıldığı çok güzel bir film olmuş.

Baba yargıç Palmer rolüyle Rober Duvall ödül alır mı bilemem ama gerçekten şahane bir oyunculuk sergilemiş. Filmde çok kısa bir sahne var özellikle; Baba Yargıç Palmer'ın dede kimliğine geçişi... O kadar güzel verilmiş ki o geçiş... Hayran kalmamak elde değil...

Sonuç olarak ben bu filmi ÇOK SEVDİM.... Fırsatını bulursanız da izleyin derim...









ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK (2008)

Bu filmi sevdiğim bikaç blogger arkadaşımın tavsiyesi üzerine izledim ve iyi ki de izlemişim diyorum.

Filmimiz Nazi Almanya'sı döneminde geçiyor. Bu konuyla ilgili hepimiz birçok film izlemişizdir. Farklı bir bakış açısıyla çekilmiş en güzel örneklerinden birisi de "Hayat Güzeldir" filmidir bence. Ama bu film bambaşka olmuş arkadaşlar ve açıkça söyliyim daha can acıtıcı...

Babası Alman üst düzey bir subay olan Bruno (Asa Butterfield) ailesiyle birlikte bir çalışma kampının yakınında yaşamaya başlarlar. 8 yaşındaki bir çocuğun o çalışma kampını bir çiftlik olarak algılaması nasıl da kaçınılmazdır aslında. Çalışma kampında _ne yazık ki_ yaşayan Shmuel (Jack Scanlon) ile Bruno'nun arkadaşlığı nasıl da güzeldir ve de masum...

Bu filmi ne yazık ki Oytun'la beraber izledim. Nedense özellikle Damla'nın anlatımlarından ders çıkartamadıysam artık böyle bir gaflette bulundum bilmeden. Film boyunca gelen sorularına yumuşak yanıtlar vermeye çalışsam da yok olmadı. Hele final onu da en az benim gibi sarstı. Hala dönem dönem aklına yatmayanları kurcalayıp duruyor maalesef :(

Sonuç olarak diyorum ki ben bu filmi ÇOK ÇOK ÇOKKKK SEVDİM ve sarsılmayı göze alarak mutlaka izleyin diyorum.

Aradan biraz zaman geçsin kitabını da okumak istiyorum ben bu filmin. Belki Oytun biraz daha büyüdüğünde birlikte okuruz...

Şimdilik hoça ve de dotça kalın....




4 yorum:

  1. Yargıç'ı hala izleyemedim. Aklımda.
    Çizgili Pijamalı Çocuk ise nooo!!! Asla seyredemem. Kitabını okuduk Orhun'la. İzleyemem:(

    YanıtlaSil
  2. Sezer;

    Çizgili Pijamalı Çocuk izledikten sonra 2 gün kendime gelemedim. Ama dramlar kraliçesiyim ya inat ettim kitabını da okuacağım.
    Öptüm seni

    YanıtlaSil
  3. Ha ha ha, ben de hiç anafikirleri çıkartamazdım. Ama şanslıydım babacığım edebiyat öğretmeniydi. Şimdi çoculara yardım etmeye çalışırken keşke burada olsaydı diyorum sık sık:-)

    YanıtlaSil
  4. Ne şanslıymışsın be Handan :)) Göbeğim çatlıyordu vallahi :)

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)