Bu hafta sonu yine inanılmaz keyifliydi... Sıcak gülüşler, güzel ortamlar, herşey vardı işte...
Bu çiçeğin adı ne bilmiyorum... Gezinirken tesadüf eseri rastladım... Altınoluk'ta bir evin bahçesini süslüyordu... Kadife dokusuna rengine bayıldım...
Küçükkuyu herzamanki gibi Eylül'ün bereketini, sakinliğini birarada yaşıyordu... Balıkları sanki elimizle tutuverecek gibiydik...
Burasıda Düşler Vadisi... Gerçekten olağanüstü bir yer... Yolu bu taraflara düşenlere kesinlikle tavsiye ederim... Güre-Altınoluk arasında Çamlıbel köyüne kurulmuş bir tesis.... Doğayla iç içe... Sabah gelip kahvaltı yapıp, havuzunuza girip, doğa yürüyüşü yapabileceğiniz bu yöredeki ender tesislerden birisi.... Geç keşfettik ama aşık olduk diyebilirim...
Yine aynı köyün başka bir yamacına kurulmuş adı üzerinde Saklı Bahçe.... Diyorum ya yolu buralara düşen sakın atlamasın.... Ama kahve içmek için, ama yemek yemek için biçilmiş kaftan... Doğayla içiçe...
Bunlarda Ören ganimetleri... En sağdaki büyük kediler annemin, küçük kediler de benim oldu :))) Dahası var aslında... Bir ara fotoğraflarını çekicem inşallah... Şu deniz kabuklarından yapılan objelere bayılıyorum bu arada... Hele ortadakiler çok sevimli....
Gezilenler, görülenler şimdilik bu kadar :)))
Bu arada Cumartesi akşamı çok güzel bir sürprizle telefonumuz çaldı. Sevgili Hatice ablam eşiyle Akçaya gelmişler... Bizim için tam sürprizdi... Onu gördüğüme çok sevindim.... Kısa kısa Ankaradaki karşılaşmalarımızda görüşmüştük ama ilk defa bu kadar uzun sohbet edebildik.... Çocukluğum onların dizi dibinde geçti benim... Belma ablam, Hatice ablam ve Bülent abim.... Birde biricik halam :) Paylaşamazdım kimseyle onları... Yine o gülen yüzüyle ablamı karşımda görmek çok iyi geldi bana....
Oğluşumda ablamın endamlı kızı İpek hanımla tanıştı... Nasıl sevdi anlatamam... Şimdilerde İpekle yatıp İpekle kalkıyoruz :))) Bu arada İpeğimiz ablamın 16 yaşındaki kedisi.... Evde kedi beslenebileceğini iyice idrak eden oğlumla başım fena dertte anlayacağınız...
Bizden şimdilik bu kadar...
İyi haftalar diliyorum....
Ne güzel yerler böyle. Sonbaharın kendini yavaş yavaş hissettirdiği bu günlerde insanı ferahlatıyor.
YanıtlaSilÇiçeğin adı da horoz ibiği gibi bir şeydir. Vallahi sallamıyorum:))Yanlış biliyor da olabilirim. İddia yok:))
sinemcim vallahi süpersin... horoz ibiğiymiş :)) google teyit etti seni...
YanıtlaSilHep böyle neşe ve huzrula aktar bize yazılarını canım, gitmiş kadar oldum
YanıtlaSilsağolasın direktörcüm... Birgün yolun buralara düşerse bak gezecek çok yer var buralarda :)))
YanıtlaSilselam ilk defa geziyorum blogunu..evet çiçeğin adı horoz ibiği..düzcede yengemin bahçesinde çok fazla var..hatta bir zamanı var o vakit gelince bize kesip veriyor onları, epey bir süre vazoda duruyor..biraz tohumları dökülüyor ama görüntüsü muhteşem bir vzo dolusu horoz ibiği..
YanıtlaSil