19 Aralık 2015

içimizde bir yer


Bugün hafta sonu ve ben çalışıyorum...
Yani şu ana kadar çalıştım...
Biraz önce de sizleri gezdim elimden geldiğince...
Ohhh çok keyifliydi...
İşten kaytarmacanın bir numaralı sorumlusu blogseverliğim :)))
Bir gün işten kovulursam ahanda bu sebeptendir...

Fırsat bu fırsatken sevdiğim bir kitabı anlatıyım yine dedim...
Ahmet Altan / İçimizde Bir Yer




* Bir kadın "Ben üşüyorum" dediğinde bunun cevabının "üstüne bir şey al" , "istersen taksiye binelim" , "eve geldik zaten" türünden bir söz olmadığını "üşüyorum" dediğinde kadının "bana sarılsana" demek istediğini ve ona sarılmak gerektiğini öğrenmek epey zamanımı aldı.


* " O gitmez" dediğin kaç kişi gitti, asla kopamayacağını sandığın kaç kişiden koptun, hafızanda birer soluk hayalet şimdi onlar ve sen onların hafızasında soluk bir hayaletsin, gelecek, hayatından kimleri soluk hayaletlere çevirecek.


* Aç birinin iyi bir yemeğin tadını almasının neredeyse imkansız olduğunu, yemeğin gerçek lezzetini fark edebilmek için biraz doymuşluk gerektiğini çok sonraları öğrenecektim.



Bu adamın kadın dilini anlamasını seviyorum... Sanki bir başka onun dilinden, kaleminden kadını dinlemek... Kitaplarında da en çok sevdiğim öğeler kadına aittir hep...

İlişkilere bakışı farklıdır kitaplarında...

Bu kitap çok eskiden okuduğum bir kitaptı... Sayfaları kopmuş bi şekilde annemin evinde bulduğumda birden tekrar okuma hissi uyandı...  Ve bir solukta da bitirdim hikayeleri.. O zamanlar altını çizdiğim cümleler yerini başka cümlelere, paragraflara bıraktılar... Değiştiğimi ispatlarcasına...

Ama bir hikaye var ki o zamanda çok sevmişim  "Sevdiğiniz Kaybolduğunda" şimdi de çok sevdim... Hatta en sevdiğim oldu bu kitapta çift dikişlisinden....

Hikaye içinde hikaye...

O içindeki hikayeyi yazmalıyım dedim buraya;

* Çocukluğumun en unutulmaz kitaplarından biri olan Gog'un yazarı Papini'nin "Ödenmeyen Gün" hikayesine rastladım geçenlerde.

Çok genç ve güzel bir kadına bir gün bir adam geliyordu, "Kızım hasta, ölecek" diyordu, "Siz hayatınızdan bir yıl verin benim kızıma, şimdi o kadar gençsiniz ki, bu bir yılı fark etmezsiniz bile, daha sonra bu bir yılı ben size gün gün ödeyeceğim, bana verdiğiniz üç yüz altmış beş günü aynen geri alacaksınız."

Genç kadın razı oluyordu.

Yirmi üç yaşından yirmi beş yaşına atlıyor ve gerçekten de arada kaybolan yılı fark etmiyordu.

Sonra yıllar geçmeye başlıyordu, ilk çizgiler beliriyordu, ilk beyazlar saçların arasında, daha yorgun kalkılan sabahlar, bağışladığı yılın günlerini adamdan geri almaya koyuluyordu.

O günleri geri aldığında yeniden yirmi üç yaşına geri dönüyor, o yıllarda olduğu gibi herkesi kendine hayran bırakıyordu.

Önceleri üç yüz altmış beş günü hiç bitmeyecekmiş gibi kullanıyordu.

Sonra, günlerin azaldığını fark ediyordu.

Bir şatoya saklanıyor, orada yaşlanmayı yaşıyor, arada bir de adamdan bir gün alıp yirmi üç yaşında bir genç kız olarak ortaya çıkıyordu.

Onun yirmi üç yaşındaki halini görenler ona aşık olup peşine düşüyorlardı ama onu bir daha bulamıyorlardı; çünkü o, ertesi gün yaşlı bir kadına dönüşüyordu.

Aynı kadın, hem yaşlı, hem gençti çünkü.

Yirmi üç yaşındaki kadını aradığınızda onu bulabileceğiniz tek yer, o yaşlı kadındı ve o yaşlı kadın artık yirmi üç yaşında değildi.

Ve o yirmi üç yaşında kadını bulabileceğin başka bir yer de yoktu.

Papini, zamanın yok ettiği bir kadını ve güzelliği anlatıyordu.

Onun sihirli anlatımıyla genç kadın yaşlı kadının içine girip kayboluyordu...

Ahmet Altan' ın romanlarına alışmış olmamdan belki de bu hikayelerden oluşan "deneme" türündeki kitabı biraz garipsedim.. Ama yine de güzeldi...
Anlatımı sade, akıcı...
Bazı hikayeleri sanki devam edecekmiş  hissi uyandırdı bende... Yarım kaldı sanki... Sonunu ben tamamladım... Sonra merak ettim acaba eskiden de tamamlamışmıydım, ya da nasıl tamamlamıştım...
Hatırlayamadım :)

Hikayenin konuları yine her zamanki gibi aşk, kıskançlık, ihanet ve de hayat...
Kendinle hesaplaşma, geçmişteki izleri arama....

Zevkli bir kitap... Hikaye severler seveceklerdir.

Mutlu Pazarlar...


Kısacık bir not:
Bu arada takipçi sayısında garip bir oynama var. Bir giriyorum düşüyor 30-40 kişi. Bir giriyorum yükseliyor 10-15 kişi... Anlamlandıramadım bu işi. Yine blogger sorun mu yapıyor. Fark edeniniz varsa beni de haberdar edin... Merak ettim :)








17 yorum:

  1. Ya Şebnem,ben bu adama çok gıcığım,endek döndek geliyor bana,bu kitabını okumuştum ama İsyan Günlerinde Aşk harika bir kitaptı.Fakat adama gıcıkım siye okumuyorum başka,ya acaba haksızlık mı yapıyorum ki.Gereksiz bir önyarfım mı var adama karşı,bir başka görüş ne iyi gelir bana bilsen,ne dersin ha??

    YanıtlaSil
  2. Takipçiler konusu bana da garip geliyor sanırım bloggerla ilgili bir sorun bu . Ahmet Altan ı seviyorum ben de . Kadınları anlayan nadir erkeklerden bence. Bizi biz bile anlamazken :))))

    YanıtlaSil
  3. Ahmet Altan'ın Kristal Denizaltı'sını çok sevmiştim. O da denemelerden oluşuyordu. Tekrar tekrar okurum arada :)

    Evet sayı değişiyor.

    YanıtlaSil
  4. Ödenmeyen Gün'ü çok beğendim, yalnız arada iki yıl var 25 yaş yaşlı bir yaş değil yazar niye 25 yaş yapmış...ya da belki ben yanlış anladım yıllar geçiyor demiş ya belki çok uzun yıllar mı geçti...velhasıl ilginç, güzel bir konu:) çok teşekkürler :)

    Bu arada ben tek benim başıma geldi sandım çünkü 7 kişi birden yok olmuş:))ben de herhalde son yazımı sevmediler diyordum:))))

    YanıtlaSil
  5. Sevda;

    Bak o konuda haklısın... Fazlaca oynak :))
    Siyasi ruh halini görmezden geliyorum ben artık, bir zamanlar efci kızıp küsmüştüm...
    Tavşan dağ misali tabi ki...
    Ama sonradan bu duygumu bastırdım, sen adamın yazarlık yönüyle ilgilen ve diğer tarafları salla gitsin dedim...
    Seviyorum yazma halini bu adamın ;)
    Benim de favori kitabım Kılıç Yarası Gibi'dir..
    İsyan Günlerinde Aşk hep notumdadır ama bir türlü kısmet olmadı.. Okuytum onu da ben hakikaten...

    YanıtlaSil
  6. Kadriye;

    Ben de ona vurdum.. Son zamanlar da kimsenin tavuğuna kışt demedim çünkü :)))

    Hakikaten biz bile kendimizi anlamazken adam bizim hakkımızda güzel şeyler yazıyor :)) Ben de seviyorum o yüzden :)

    YanıtlaSil
  7. Handan;

    Denemeleri yeni yeni tekrar okumaya başladım... İyi akıl ettin bak o kitabı... Hazır tekrar başlamışken sıkıştırıyım onuda bir ara..

    Oynak bir blogger var o zaman bu aralarda :)

    YanıtlaSil
  8. Bücürük ve Ben;

    Hoşgeldin :)

    Orada kanımca sadece 24 yaşını ortadan yok etmiş.. Yani 23'ten 25 e geçmiş :)
    Ben öyle anladım yani...

    İlk başta ben de öyle sandım ama...

    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  9. On numara Nesrin Topkapi'da olsa adam guzel yaziyor, hakkini vermek lazim.
    Bu kadinlari anlama konusundada, okurken aklimdan gecenler: adamin icine kesin kadin kacmis, belkide sevdigi kadini yemistir!!! Ondandir boyle guzel anlamasi, yada... Tamam sustum, sanirim ya cok yorgunum, yada karnim acikti, acliktan ne dedigimi bilmiyorum. Azicik doygunluk hissi ni yasayayim tekrar gelirim:)))

    YanıtlaSil
  10. Benim izleyici sayısında da düşüş var, şaşırmıştım ama gördüm ki genel bir durummuş.
    Blogları okumak zaman alıyor gerçekten:) Bir de 2-3 gün okumazsan yanıyorsun:)

    YanıtlaSil
  11. Ben de bu adami pek sevmem ama yigidi öldür hakkini ver demisler. Iyi yaziyor. Nokta.
    :)

    YanıtlaSil
  12. Çok kötüyüm, dediğim zamanda gelip bana sarılmasını bekliyorum. O hikayede enterasanmış. Yani bir kadını sevdiğinizde yaşlandığında onu ilk gördüğünüz günleri aklınıza getirin mi? Denmiş. Bilemedim.
    Sen ne düşündün?

    YanıtlaSil
  13. Mevlüde;

    Ahahahaaaa :)) Önceki yaşamında kadındır belki diye reankarnasyonel bi açıklama şıptırıverelim bide tam olsun :))
    Sen doyur karnını evet :))

    YanıtlaSil
  14. Sezer;

    Bazen yapıyorum ben öyle... Sonra ordan oraya derken bir bakıyorum kendimden geçmişim :)
    Genel görüş kullanılmayan hesapların kapatılması... Eğer öyleyse üzücü, ne kadar çok insan gitmiş buralardan.. Şu nostaljik pazartesi başlayınca eski yorumları da tekrar görüyoruz ya, bakıyorum gitmişler çoğu :(

    YanıtlaSil
  15. EQ;

    Bir öyle bir böyle olmadığını düşün bir de bu adamın... Tadından yenmezmiş o zaman ahahaaaa :))
    Öptüm..

    YanıtlaSil
  16. Bahçe perim;

    Bilmem.. O hikayenin tamamını okuduğumuzda belki öyle birşey de çıkabilir. Ancak burda hikayeyi çocukluk aşkına yetişememenin sıkıntısını anlatırken paylaşmış kitapta...
    Çocukken aradaki yılları nasıl kapatacağını hesaplarmış hep, tam evet ben oldum dediğinde kadın yıllara yeni düşmüş bu seferde...
    Yine kavuşamamış ...
    Bir nevi çocukluk aşkına saygı yazısı :)

    YanıtlaSil
  17. Ahmet Altan hiç okumadım. Ama sizin şu anlatımla tarzınızla bu kitabı hemen okumak istedim. Kadınları iyi anlayan birini bulunca peşini bırakıyoruz. Ee ne yapalım bizi anlayan o kadar az kişi var ki ne yapalım suç bizim mi?

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)