29 Mart 2012

safinaz ben seni çok sevdim :))

Efendim tanıştırıyım bizim evin yeni Safinaz'ı...
Kendileri henüz yeni teşrif ettiler bizim eve ama tek bir gecede marifetlerini döküverdiler ortaya...
Pek bi memnun kaldım kendilerinden...

Benim eski safinaz ansızın istifa edince ne zamandır istediğim kazanlı ütülerden alıyım dedim ama ani çıkan bu ihtiyaç meselesi bütçemi fena sarsacağından hadi dedim şimdilik idare edecek bir ütü alıyım sonra kazanlılara sıra gelir elbet dedim. Aaaa dedim bizim anne ayça yeni aldığı ütüsünden pek bi memnundu neydi ki o acep derken kendilerinin Philips Azur olduğunu öğrendim. Koştura koştura gittim almaya.
Geldi deneme işine. Ütüyü sevmeyen ancak bu kadar ıyyy denilen bir konuda dahi tozbezlerine kadar ütüleyen hastalıklı bir kişi olarak yaklaşık 2 haftadır ütülenmeyi bekleyen yığına hemencecik el attım.

Gelelim sevdiğim özelliklerine....

*Takır takır kurumuş çamaşırlarımı yüksek buhar gücü şıp dedi açtı....
*Tshirtlerde falan aaa ön yüzünü ütülemek yetiyor, arkası da ütüleniveriyor... Aferin dedim safinazıma :))
* Birde iyonik buhar gücünü deniyim dedim. Katladım çarşaflarımı yaptım 4 kat... Hadi ütüle şimdi en alttaki katı bile dedim. Eeee buda güzeeelll :))
*Çoğunlukla çift dikiş yaptığım pantolonlardaki eski izleri yok etmekte de başarılı...

Gerçi çok buhar çıkartıyor. Yaz aylarında bunaltır bu buhar püfff püffff...
Ama neyse dedim işte...
Tamam dedim gerek yok artık kazanlı ütüye :))

Ama internette araştırma yaparken aklım da şu güzellikte kaldı :))

Robot bu robot :))
Masasından bile buhar çıkartıyor :))
Neyse dedim siz bunu biraz daha geliştirin, kendi kendine ütü yapar hale getirin o zaman düşünürüz :))

İncelemek isteyene tık....

28 Mart 2012

herdaim göçebe bir kuş var bizim evde....


Bizim evin böcüğü doğduğundan bu yana evimiz ve anneannesinin evi arasında mekik dokur....
Her sabah kalkış saati en geç 07:00 olmak zorundadır, istisnasız hemde...
Ben koca kadın zaman zaman isyan ederken işe gitmesem bugün diye, benim böcüğüm etmez mi isyan...
Eder.....
Ama saman alevi gibidir hep...
Ya bi poçeeeye (pohaça) kanar, ya dumanı üstünde ekmeğe, yada bulunur işte bişey...
Oflasada puflasada enerjisini toplar zıplayarak çıkar apartmandan....
İstisnasız her sabah elinde ogüne ait oyuncakları gider, akşamları da gelir....
Güleriz, hazırladı bizimki bohçasını yine diye...
Bu sene işi daha zordu üstelik....
Sabah anneanne, öğlen okul, okuldan sonra anneanne ve sonra anneyle eve....
Evdeyken anneannesinin evini özler, anneannesindeyken evini özler minik böceğim...
Daha küçükken odasını kesip kesip anneannesine yerleştireceğini bile düşünürdü bebeğim...
Çözüm bulurdu kendince bu göçebeliğine....

Ben şimdi bunları niye anlattım...
Sabah uykulu gözlerini oğuştururken evde kalalım lütfen dedi boynu bükük...
Bu seferki naz değildi biliyorum.... Kullanmıyordu elindeki kozları....
Sadece içinden geçeni söylüyordu...
İçim burkuldu, boğazım düğümlendi....
Ama diyemedim işte kalalım be oğlum, şöyle keyifli keyifli oturalım evimizde...
Diyemedim işte hayat bu diye....
İçimden milyonlarca kelime bıdı bıdı ederken s-u-s-t-u-m...
Nasıl anlatılırdı ki zorunluluklar sinsilesi o anda....
Yaşadıklarımın ne menem şeyler olduğu nasıl söylenirdi ki...
Aldım kucağıma sevdim...
Pastacı amca sana ekler yapacaktı bugün dedim... Sanki hergün yokmuş gibi...
Kandı kuzucuğum yine....
Atlaya zıplaya çıktı yine evden....

Onda saman alevi gibi geçti gitti şimdi... Biliyorum...
Ama anne düşünmekte şimdi...
Hemde çooook düşünmekte...

19 Mart 2012

brokolim, canım benimmm...


Çok otcul değildir beğenilerim... Et ve türevlerine bayılırım daha çok ama bu çorbayı sevgili pembe kekik te görünce denemeliyim dedim :))
Maharetli arkadaşımın tarifi aynen şöyle....

Malzemeler:
1 orta boy brokoli
1 su bardağı süt
5 su bardağı su
2 çorba kaşığı margarin (ben 1 kaşık sıvı yap, çok az tereyağı kullandım)
2 çorba kaşığı un
Tuz

Brokoliyi 5 su bardağı suda haşladım. Haşlandıktan sonra blenderdan geçirdim. Bir tencerede yağla unu kavurdum ve püre haline gelmiş brokolileri suyuyla beraber ekledim. Süt ve tuzuda ilave edip biraz kaynattım...

Tadı enfes oldu.... Çok ilginç ama biraz mercimek çorbasını andırdı bana... Limonlayınca tadı daha da güzel oldu :)) Oğluşum ne yazıkki çok sevmedi... Limonun hatırına, birde çok faydalı diye diye yedirdim inatla :))

Gelelim brokoli neye faydalıymış kısmına...

*Bolca C, E ve A vitamini, ayrıca demir, bakır, potasyum ve kalsiyum barındırırmış kendileri.
*Kadınlarda oluşan demik eksikliğine bağlı kansızlığı azaltıyormuş ki bu kısmı benim için çok önemliydi.
*İyi huylu timör oluşumunu baskılamaktaymış
*Kadınlarda meme kanserini engellemekte etkinmiş.
*Güçlü bir antioksidanmış.
*Kanı sulandırıp, kalp üzerinde rahatlatıcı etkisi bulunmaktaymış.
*İdrar yolu hastalıkları ve prostata karşı koruyucuymuş.
*Kolesterolün zararlı etkilerini azaltıyormuş.
*Hamilelik sonrasında süt oluşumunda destekleyici etkisi varmış.
*Lifli yapısı sayesinde bağırsakları düzenler, sindirimi kolaylaştırırmış.

Ve bu faydaları gördükten sonra en az 1 defa mutfağımızı şenlendirecekmişşşş :)

Hepinize sağlıklı bir hafta diliyorum...

15 Mart 2012

bir yaz mağdurunun el emeğidir bu :))

İlginç bir nesilin temsilcilerindenim ben...
Güzel günlerdi aslında ama böyle metazorileride vardı...

Taaa ortaokul dönemlerimde yaz tatillerinde elim iğne, tığ, şiş tutmaya başladı benim...
Ortaokul dönemlerinde kanaviçe konusunda uzmanlaştım, lise dönemlerimde de dantel :))
O zamanlar olmazsa olmazdı... Mutlaka malzeme alınır elinize tutuşturuluverirdi... Çeyizine koyarız diye :)))
Millet sabahtan akşama kadar sokakta envayi çeşitte oyun oynarken biz saat 4-5 ten önce çıkamazdık sokağa...
Güneş geçsin derdi annem hep... Kuraldı o bozulmazdı...
Kös kös oturmayalım diye de elimizde bir iş olurdu...
Haaa zannetmeyin sadece el işi, kitap okunması da mecburi yaz tatili eylemlerindendi :))

İşte taaaa böyle zamanlardan çıkmıştır bu dantel;


Aslında bu perdenin 3/4 ü bana ait yine sonuçlandırma işi annemden :)) Orta kısmını yani kafes işi bölümünü örmüşüm perde olarak ancak o kadar sıkı örmüşüm ki küçücük olmuş... Küçük oldu diye ikincisi de ördürülmüş :) Ama öylece kalmış işe yaramamış.... Hatta ben bile unutmuşum bu göz nurumu...

Annoşum geçen gün çıkartmış kenarına motifler işlemiş... Genişletmiş, uzatmış :)


Çubuğa geçirmek için üstüne yine motiflerden halka yapmış.... Bizim danteli kullanılacak hale getirmiş... Çok da iyi yapmış dimi ?

Alladık,pulladık evimizin minik sarı böcüğü kardişe vermeye karar verdik bu perdeleri... İyi günlerde kullansın canımın içi :))
Ben ergenken daha marifetliymişim yalnız..... Bundan çıkan sonuç budur hahahaaa :))

13 Mart 2012

ademle havvayı birde bizden dinleyin....


Dün akşam arabada....

Oytun: Anne tele-fax ne?
Anne: Telefon ve fax aynı telefon numarasında demek. Faxın ne olduğunu biliyormusun? (çocukumu bilgilendiriyim dedim)
O: ??????
A: Fotokopi makinası gibi düşünebiliriz.
(Lafım yarıda kesilir)
O: Haaa biliyorum ben onu doğuruyor o...
A: ????? Nasıl yani ??????
O: Bak ben sana anlatıyım şimdi. Çok ama çoookkk eski zamanlarda Allah Baba birisini yarattı. Sonra o doğurmaya başladı. Doğurduğuda doğurdu... Bunlar hep doğurdu... Çoğaldılar... Nasıl çoğaldılar biliyormusun?
A: Yoooo :)) (bu işin sonucu nereye varacak bilemedim, sen ne doğuracaksın bakalım)
O: Bak şimdi benim sıfır arabam var. Sen bana 1 araba alıyorsun (parmakla 1 yapılır) sonra 1 araba daha alıyorsun (parmakla 2 yapılır) Kaç oldu şimdi?
A: İkiiiii :)
O: Evet 2. Peki çoğaldımı azaldımı (matematik derslerinde bizden fena kopya çekmiş)
A: Çoğaldıııı :)
O: Hah işte çoğaldı bunun gibi bişey doğurmak. Doğuruyosun çoğalıyosun. Anneannem seni doğurdu çoğaldın. Sen beni doğurdun çoğaldım. Fotokopi makinası da doğuruyor işteeee... Çoğaltıyor... Çok eski zamanlardan beri bu böyle.... Evlenince de çoğalıyorsun biliyormusun?
A: O nasıl oluyor ?
O: Evleniyorsun yeni bir ev alıyorsun bak çoğaldı... İşte böyle.... Anladınmı?
A: Anladım oğlum :))
O: İşte fotokopi makinası hep doğuruyor ben çok gördüm.... Şimdi sen anlat... (kaldığımız yeride unutmamış)
A: İşte o doğuran fotokopi makinasının telefonlusu. Kağıdı kime göndermek istiyorsan onun telefon numarasını çeviriyorsun kağıdı kopyalayıp o kişinin makinasından çıkmasını sağlıyorsun. O makina işte fax cihazı...
O: Haaaa anladım o doğurmuyor karşıya doğurtuyor...
A: :))) Hı hııı aynen öyle :))
O: Çok bilgiliymişim dimi anne ben. Bak senide bilgilendirdim ben...
A: Çok bilgiliymişsin annecim. Beni bilgilendirdiğin için teşekkür ederim :)))

Hahhhaaaaaa :)) Bir fax meselesinden nerelere geldik...
Ben bir fotokopi makinası gibiymişim de haberim yokmuş :))
Senin ilginç çalışan beynini yerim ben :)))))

12 Mart 2012

yağmur, kar, deniz... daha ne olsun :)

Pek bi güzeldi hafta sonumuz... Hoş evde oturulmadan geçirilen her an benim için hep güzel :)) Minik böceğimde anasına çekmiş ;)


Cumartesi akşamı paşam sinemada Max keyfi yaptı ben mağazalarda eleklenme keyfi :))


Pazar sabahı atladık arabaya doğru yazlığa....
Bahane hazır, evde fazlalıklar var götürmemiz lazım :) Eve attık eşyaları doğruuu sahil kenarına....
Hava buzzzz, yağmur ona keza...
Ama bize engel değil :))


Her zamanki gibi taş toplamaca, denize atmaca, güzellerini eve getirme :))
O kadar taşı evde koyacak yer bulamasak da olsunnn :)) Birgün lazım olur ;)
Ahmak ıslatan yağmurda da sahilde gezmek pek bi keyifli ayrıca...


Minik böceğimi kitap okurken görenler de ne azimli çocuk dediler hahaaaa :))
Peeeehhhh dedim bol bol...
Bilseler biz gösteriş yapıyoruz ele güne karşı....
Aylardır çocuğum kitap okumuyor istekli istekli diye boşuna debelenmişim....
Meğerse ortamı ayarlamamışım ben minik böceğime...
Bundan sonra bir çizgi roman, yağmur, deniz kenarı ve bolca soğuk....
Formül buymuş meğersem :))
Anneanneyle, anneyede misss gibi bergamutlu çay ve dedikodu düştü tabi bu anlarda...
Kaynattık da kaynattık :))

Bu sabah ise ayyyy yine mi kar....
Kara inat aldığım nergisimi (nergis dimi bu) getirdim ofise, koydum camın kenarına...
Bahar gelecek bekle dedim :))


hepinize bol enerjili bir hafta diliyorum...
Hadi ben çalışmaya... İşleri hafifletelim biraz :))

5 Mart 2012

sen çok yaşa emi :))


Hafta sonu gezmeden gezmeye koştuk biz. Onlar sonraya....
Şimdi hafta sonu bombası :))

Paşacımla arabada giderken bilmeceler havada uçuşur, ben hiçbirini bilemem o zevkten dört köşedir :)

Anne: Bi tane de ben soruyum mu?
Oytun: Soooorrrr...
A: 4 fil bir arabaya nasıl sığar?
O: Hmmmmm... Ondan kolay ne var.... Hemen bir tane küçültme aleti yaparım ben.... Onlara ışık tutarım o makineyle.... Sonra onlar küçülürler... Sonra da arabaya binerler.... Yaaaaa.....
A: Hmmmmmm !!!!!!!!!!!!!
O: Hem bana teşekkür ederiz Oytun derler. Çok ağırdık biz hafifledik derler. Böyle olmak çok güzel derler... Bildim dimi anne ?
A: Bildin, bildin... Şahane bildin hemde hahaaaaa :)))

Şu hayal gücü sen nelere kadirsin :)) Bak icatda yaptırıveriyorsun hemen... Millet senelerce uğraşır, çoğu yapamaz... Biz şıptadanak yapıverdik işte :))

Sizin bıcırıklara sorun bakalım, ne yanıt verecekler :)) Merak ettim vallahi... Bakalım ne cevherler çıkacak ;)

Hepinize bol mucitli, icatlı bir hafta diliyorum...

1 Mart 2012

kızdım gitti :))


Dün;
Yorulmuşum, kendimden geçmişim ofis hallerimde...
Demişimki anneme gideyim, oğluşumu alıyım, sonra eve gideyim, sonra onu uyutuyum, sonra biraz takılıyım, sonra erkenden uyuyum....
Ben demişim dimi :))

İlk kısım tamam; yani anneye gidilir...
Ödev yapmaktalar (annemin saçları diken diken)...
Belli bizimki ödev yapmak istemiyor...

Anneanne: Oğlum yazdıkların gözükmüyor (zira yazıyor ama kalem havayla defter arasında geziniyor)
Oytun: Ben görüyorum amaaa
AA: Oğlum kalemini düzgün tut...
O: Böyle güzel....
AA: Kızmıycam dedim bak artık sen 8 yaşındasın, kocaman oldun artık...
O: !!!!!!!!! (bakışlar mahsun)
AA: Yok yok kızmıycam ben sana sen büyüdün artık...
O: !!!!!!!!! (bakışlar ağlamaklı)
AA: Sen büyüdün artık oğlum. Ben sadece olması gerekeni söylüycem. Gerisini sen bilirsin. Kızmıycam artık ben sana....
O: Kıııııızzzzz, lütfen kıııızzzzz (sicim sicim gözyaşları eşlik ediyor)
AA: Yok oğlum kızmıycam sana, neden ağlıyorsunki... Ağlama oğlum (gayet merhametli bir ses tonu)
O: Kıııızzz bana lütfeeennn kıııızzz.....

Bu arada ben nemi yapıyorum... Kapıdan onların bu haline sessiz kahkahalar atıyorum hahahaaaaa :))
Gülmem geçince kızmamanın kötü birşey olmadığını anlatmaya çalışıyorum :)

Erken yatacaktım dimi ben... Yok aklıma bir sürü soru işareti takılmıştı, yatamazdım.....