30 Nisan 2021

Nisan ve Ben ♥

Tam kapanma mı yarım yamalak kapanma mı tam olarak emin değilim ama benim hayatımda hiçbir değişiklik olmadı. Evdeydim, yine evdeyim... Ama sanırım bu tam kapanma döneminden sonra açıldık, yeni normal saçmalıkları beni etkileyecek ve ben yeniden işe gitmek zorunda kalacağım. Şimdiden endişelenmenin anlamı yok, hayırlısı diyorum... Şu virüs belası azalsın da başka da bir isteğim yok...

Bugün kapanmanın 1. günü... Yarından itibaren bir günlüğe başlamayı düşünüyorum... Neler yaptım, yapacağım evin içinde bakalım... Bana katılan olursa çok sevinirim aslında. Biraz buraları hareketlendiririz hem 😉

Neyse ben artık Nisan ayında neler yapmışım, neler hissetmişim ona odaklanayım...

Seviyorum;

Bu ay benim için Oscar ayıydı. Keşke hep Nisan ayında yapsalar dedim tüm ay boyunca. Şubat ayında yetişemiyorum çünkü ben 😆😆

Filmleri izlemeyi, onlar hakkında yazmayı, diğer yorumları okumayı ve tahminde bulunmayı seviyorum. Bu seremoni yıllardır en sevdiklerimden. Bir de üzerine töreni izleyince duble şahane oluyor ki zevkten dört köşe oluyorum. Şimdiden 2021 filmleri ile ilgili dedikoduları okumaya başladım bile :)))


 

Yiyorum;

Roka salatası ♥
İçine domates, peynir parçaları, taze soğan, taze sarımsak....
Yeme de yanında yat türünden...
Bahar gelince bende bir yeşillik aşkı başlıyor sanırım :)))



İçiyorum;

Saplantılı bir içicilik halim varmış hahahaaaa :))
Karanfilli çay saplantım hala devam ediyor. İçine portakal kabuğu kurusu da eklemeye başladım. Doyamıyorum ben bu çayı içmeye yahu :)))
Ben eskiden bir sürü şey denerdim, sıcak / soğuk / ılık...
Ama denemek istemiyorum şimdi, karanfilli çay aşkımız devam etsin istiyorum 😉

Hissediyorum;

Kombiyi kapattım yaşasın mutluyum hahahaaa :))
Balkon kapımı açıyorum, eve mis gibi hava doluyor... O havayı içime çektikçe kendimi mutlu hissediyorum.... 
Kış kadınından bahar kadınına evrilmek inanılmaz güzel bir duygu ♥

Yapıyorum;

Leyleğin ömrü laklakla geçermiş hesabı ben bu aralar hiçbir şey yapmıyorum... Ancak bilgisayarın karşısına geçip salaklanıyorum işte.. Yaptığım bir halt da yok ama iş için sürekli pc başında durmak bende alışkanlık yaptı sanırım, akşamlara da bu işlevi sarkıtıyorum. 

Bu kadar beyaz ışığa maruz kalınca tabi ki akşamları uyuyamıyorum. Ve uyumak için şahane bir yöntem buldum. Radyo tiyatrosu dinliyorum. Bu ay yaptığım en güzel eylem bence 😇


Düşünüyorum;

Mıymıylığı bırakıp bu ay hareketlenmeyi planlıyorum kafamda. Bir sürü iş yapabilirim, belki evdeki son günlerim diye hatırlatmada bulunuyorum kendime sürekli...

Gidilecek yollar yoksa biz de yapılacak işler yaratırız :))))


Hayal Ediyorum;

Deniz kenarında bir hamak içine yatmış Ardenime kitap okuduğumu hayal ediyorum...
Sonra onunla yüzdüğümü...
Oytun'la birlikte ikisini izlerken mest olduğumu...
Bir sürü bir sürü fotoğraf çekip güzel anları kayıt ettiğimizi...
Çocuklarıma birbirinden leziz aburcubur yaptığımı...
Kardeşimle didişip didişip ona bir sürü şey kilitlediğimi :)))

Kardeşimin gelmesi kesinleşince ben de "var bi hayalimiz" moduna girdim işte ♥♥♥


Dinliyorum;

Melike Şahin / Martılar

İnstada bur şarkıyı tesadüfi dinleyince saplanıp kaldım :)) Aslında bu şarkıyı Edis söylüyor ama ben Melikonun söylediğine takıldım. Çok pozitif değil mi ♥ Orijinalini de aşağı ekliyorum, bakalım siz hangisini beğeneceksiniz ;)

Edis  / Martılar 

Okuyorum;

Geçen ay kitap elimden düşmezken bu ay sadece kısacık iki kitap okuyabildim;

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku ve Albaya Mektup Yok

Umut ediyorum Mayıs daha verimli geçer kitap yönünden... 


İzliyorum;

Dead To Me ve Lucifer bitti dizilerden... Napoli serisinin dizisini izliyorum şimdi; My Brilliant Friend...  Dizi manyağı oldum sanırım bu ay :))

9 tane de film izlemişim... Bak şimdi neden kitap okuyamadığımı daha iyi anladım :) Dizilerden ve filmlerden fırsat kalmamış :))

The United States vs. Billie Holiday
Yes Day
Over The Moon
Borat 2
Damat Takımı
Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?
Nuh Tepesi
My Octopus Teacher
One Night in Miami

Mutlu bir hafta sonu diliyorum herkese ♥

26 Nisan 2021

Ve final ♥ 2021 Tahminlerim ♥ ve tabi ki kazananlar güncellemesi

26.04 tarihi itibariyle güncellemedir.


Dün gece bulduğum her yerdeki tüm canlı yayınları izleyerek bu dönemi nihayete erdirmiş bulunmaktayım efenim :)

En iyi kadın oyuncu dalındaki yanılmam haricinde hepsi tuttu. O dalda çok kararsız olduğumu söylemiştim ama McDormand'dan daha çok Mulligan ihtimelindeydim. Ama sevgili McDormandcığım heykelciklerini 3 leyerek nadir olan bir şeyi gerçekleştirdi. Yanılmaktan hiç mutsuz olmadım.
Törende Viola Davis'in kıyafetini görünce heykel falan almasın bu kıyafetle demiştim ama McDormand 'ın kıyafetini ve özellikle saçını başını görünce bu aktivitenin bu kadınlar için doğallaştığını idrak ettim :))

Tören hissiyatına geçecek olursam, sabaha kadar uykusuz kaldığıma bin pişman oldum desem yeri var. Glenn Close'un poposunu sallayarak dans etmesi hariç oldukça sıkıcı ve vasat bir törendi. Tamam pandemi şartlarında kısıtlı bir program yapacaklarını düşünüyordum ama bu kadar özensiz olabileceğini hayal etmemiştim.

TRT2 yorumları da uyuz uyuzdu :( İyi ki Şule'den Yekta Kopan'ın youtube üzerinden canlı yayın yapacağını duydum da izledim. Çok keyifli bir yayındı ve törenden katbekat keyifliydi. Sadece onun yorumlarını izlesem yeterliymiş.

Bir Oscar sezonu daha bitti işte. İnşallah seneye normalleşebiliriz de daha keyifli bir dönem geçiririz ümidindeyim.

Herkese iyi haftalar diliyorum




24.04.2021 tarihli yazı



 6 ana dalda tüm filmleri izleyemedim maalesef. En iyi yönetmen adaylarından "Another Round" filmi maalesef internetten kaldırıldığı için mümkün olmadı :/  1 eksik izlemeyle tahminlerime başlıyorum...

EN İYİ FİLM;

Daha önceki senelere göre performans konusunda çok olağanüstü film yoktu adaylıklarda. Bunda pandeminin etkisi vardı sanırım ya da ben buna bağlamak istiyorum.

Aralarında en su gibi giden, hafif bir belgesel tadı olan, heyecansız ancak sürükleyici ve farklı bir yaşam tarzını benimseyen bir filmden yana kullanmak istiyorum hakkımı ve bu konuda ikilemde değilim ✌

NOMADLAND diyorum...


EN İYİ YÖNETMEN;

Adaylar ilk açıklandığında gönlüm iki kadın yönetmenden yanaydı ve bunu gerçekten çok istemiştim. Dualarımın kabul olmasına çok az zaman kaldı wuhuhuuuu ♥ 

Mank ile David Fincher iyi iş çıkartsa da ben en iyi film tercihimi destekleyecek bir tahminde bulunmak istiyorum.

CHLOE ZHAO diyorum.


EN İYİ KADIN OYUNCU;

Çarşı pazarın feci karıştığı bir kategoriyle başbaşayım. 5 kadın da oldukça iyiydi çünkü. Aralarında en zayıf halka Andra Day idi ki o bile güzeldi. Feci ikilemdeyim, hatta dörtlemdeyim :))) Bu sene oylama mekanizmalarının farklı çalışacağını düşünüyorum aslında. Carey Mulligan önde gibi gözükse de ben tahminimi bu sene her oyunculuğunda bana şapka çıkartan bir kadından yana kullanmak istiyorum

VIOLA DAVIS diyorum.


EN İYİ ERKEK OYUNCU;

Bu sene evet filmler beklenenin altındaydı ama istisnasız her filmde muhteşem oyunculuklar vardı. Bu inkar edilemez bir gerçek.
Riz Ahmed beni çok etkilemiş olmasına rağmen kendisini es geçtiğim için özür diliyorum. Chadwick Boseman da oldukça iyiydi malumunuz. Ve aslında ibreler de onu gösteriyor. Oscar jürisi kısa zaman önce vefat eden oyuncuyu onurlandıracak hissindeyim ama bir Hopkins gerçeği var ki gerçekten bu performansıyla ödül almazsa hayal kırıklığına uğrayacağım. Bu kategoride risk alıyorum kesinlikle.

ANTHONY HOPKİNS diyorum.


EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU;

İbreler daha çok Maria Bakalova 'yı gösteriyor ama filmini hiç sevmedim ve kendisine de şans tanımam imkansız dolayısıyla. Burada Minari filminin sevilmesinde en büyüt etken olan sevimli anneanneden yana kullanmak istiyorum şansımı. Kore filmleri henüz gönlümü çok fethetmeyi başaramasa da bu kadın gönlümü fethetti ♥

YOUN YUH-JUNG diyorum.


EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU;

Bu kategoride de ikilemdeyim. Sacha Baron Cohen girdiği karakterle iyi iş çıkartsa da Kaluuya daha spesifik bir oyunculukla öne çıktı bende. Ama olur da Cohen alırsa heykelciği inanın hiç üzülmem.

DANIEL KALUUYA diyorum.


Hadi bakalım sizin tahminlerinizi de alalım, sizce kim kazanacak.
Pazartesi sabahı 6 da 6 yaparak ve yazıyı çok da güncellememe gerek kalmadan sadece evet ben de kazandım demek ümidiyle herkese iyi akşamlar diliyorum

21 Nisan 2021

2021 Oscar Savaşları / Volume 13 ♥ THE UNITED STATES VS BILLIE HOLİDAY♥


THE UNITED STATES VS BILLIE HOLİDAY (2021)

(En iyi kadın oyunca dalında tek adaylık)

Hepimizin hayatında acılar, tatlılar, nefretler, sevinçler, mucizeler gibi gibi bir sürü şey var. Biyografik bir filmi izledikten sonra kalıp bir söz olan "hayatımı yazsam roman olur" olgusu beynimin içine yerleşiveriyor hemen😉 Yeterince dram çıkartabilirim bence :))) Üstelik ultra ultra saflıklarım da bonusu olur konunun. Oscar listelerine yerleşmem için iyi bir yönetmenin ya da iyi bir oyuncunun bunu sahiplenmesi yeterli bence :))) Nasıl olsa özgün konular konusunda iyice sıkıştılar ve klişelere sığınmaktan kaçınmıyorlar. Neyse konuyu fazla sulandırmadan filme geçeyim en iyisi. Bu konuda yapabileceğim geyiklerin sınırı yok çünkü bende :))))

Klişe dedik ve bingo olarak gelen konu yine ten rengi üzerinden yapılan ayrımcılığın konu alındığı gerçek bir hikaye; ünlü caz şarkıcısı Billie Holiday (Andra Day)

İkonik "Strange Fruit" şarkısı ile siyahileri ayaklandırma potansiyeli olan Billie Holiday'in peşine FBI düşüyor ve uyuşturucu müptelalığını kullanarak onu zor evrelerden geçmesine sebep oluyorlar. Kısaca filmin özeti bu şekilde. Konunun en büyük güzelliği ise Billie'nin ruh hallerini anlatırken şahane şarkılarını kullanmaları ve bu konuya sıkı sıkı bağlanmaları. Bunun haricinde ise  ayrımcılık eleştirileri, FBI kötülemeleri, oradan buradan röportaj kayıtları ve erkekler, aşk, alkol, uyuşturucu, çocukluk travması derken gelişigüzel sıçramalar...

Andra Day, şarkıları seslendirmedeki başarısını evet oyunculukta da sergilemiş. Çok olağanüstü diyemesem de şaşırtıcı bir performans. Sanırım bundan sonra daha sık sinema ekranlarında görme olasılığımız yüksek.

Bu kadar şey saydım döktüm ama beklentilerimle alakalı. Adaylık söz konusu olduğunda çıta yükseliyor haliyle. Özellikle caz seviyorsanız mesela çok doğru tercihlerden biri. Müzikler sarmalıyor film boyunca ve zamanlamaları konusunda çok başarılı. 

Sonuç olarak bu film bende SEVDİİİMMMMM AMA AZ SEEVDDİİMM kategorisinde yer aldı. İzlerken sıkılmayacağınız bir film.

Bu filmi izledikten sonra kendimce belirlediğim 6 ana aday filmlerinde sadece bir eksiğim var. Onun da telif hakları sebebiyle izleme olasılığım düşük. Tahminlerim için birkaç gün daha bekleyeceğim yine de. Bu arada bu sene tören TRT2 de yayınlanacakmış sanırım. Nasıl bir aktarımla karşılaşırız hiç bilmiyorum ama en azından töreni tam olarak izleyebileceğimizi düşünüyorum. Haydi hayırlısı 😀


15 Nisan 2021

2021 Oscar Savaşları / Volume 12 ♥ BORAT SUBSEQUENT MOVIEFILM ♥


BORAT SUBSEQUENT MOVIEFILM (2020)

(En iyi yardımcı kadın oyuncu ve uyarlama senaryo dallarında toplam 2 adaylık)

Şimdi ben bu filmle ilgili ne anlatsam size 😒

2006 yılında çekilen ilk filmin hem devamı niteliğinde hem de değil gibi... İlk etapta acaba ilkini izlesem mi diye düşünmüştüm ama iyi ki izlememişim diyorum şimdi 😀

Borat (Sacha Baron Kohen)Kazak bir muhabir. İlk filminde Amerika'ya en iyi ülke kisvesiyle gidip haber hazırlayacakmış ki Kazakistan'ın prestijini yerle bir etmiş. Tabi ki cezalandırılmış. Şimdi ise Amerika'ya ülkesinin prestijini yeniden kazanması için bir hediye vermeye gidiyor gibi özetleyebilirim sanırım. 
Peki hediye ne?
Bir maymun... 
Maymun hediye edilebildi mi? 
Tabi ki hayır. Çünkü kızı Tutar (Maria Bakalova) maymunu yedi.
Peki şimdi ne hediye edilecek?
Tabi ki kızı Tutar 😱

Film tamamen bir mesaj filmi aslında... Olaylara ve sisteme farklı yönlerden yaklaşarak bir mesaj hatta sisteme bir bindirme yapıyor. Kohen'i severim ama bu mesajları maalesef bünyem kaldırmadı... 

Bu arada çekimler Covid 19 dönemine denk gelince ilk defa virüslü bir film izlemiş oldum. Bu da kişisel notum olsun.

Maria Bakalova oyunculuk konusunda iyi iş çıkartmış olabilir ama film bende o kadar eksilerde ki onun oyunculuğuna bile odaklanamadım.

Sonuç olarak ben bu filmi HİİİİÇÇÇ Mİİİİ HİİİİÇÇÇÇ SEVMEDDDİİİMMM... Mutlaka seveni vardır ama bana göre değil der bu konuyu kapatırım.

Bu arada iki filmim kaldı listemi bitirmek için. Ancak "The United States vs Billie Holiday" ve "Another Round" filmlerini bulamıyorum internette. İzleyen varsa ve bana bir linkçik atarsa vallahi çok memnun kalırım ♥ Listeyi tamamlayalım ki tahminlerimizi hızlı hızlı yapalım değil mi ama ;)

14 Nisan 2021

2021 Oscar Savaşları / Volume 11 ♥ ONE NIGHT IN MIAMI ♥


ONE NIGHT IN MIAMI / MİAMİ'DE BİR GECE (2020)

(En iyi yardımcı erkek oyuncu, uyarlama senaryo ve özgün şarkı dallarında toplam 3 adaylık)

Filmimiz 1964 yılının bir gecesine odaklanıyor.  Müslüman olduktan sonra ismini Muhammed Ali olarak değiştiren ünlü boksör Cassius Clay (Eli Goree) 'ın ilk dünya şampiyonluğunu kazandığı gecede o yılların önemli 4 siyah ikonunun kutlama yapmak amacı ile bir otel odasında buluşmasını anlatıyor.  İslami Ulus hareketinin en önemli savaşçılarından Malcolm X ( Kingsley Ben-Adir), Amerikon futbol liginin önemli futbolcularından Aldis Hodge (Jim Brown), soul müziğin önemli seslerinden Sam Cookie (Leslie Odom Jr.) ve Muhammed Ali...

Olaylar ve kişiler gerçek olmasına rağmen kurgusal bir otel buluşması ve kurgusal bir fikir tartışması... Kutlama niyetiyle Malcolm X'in otel odasında buluşan bu dört adam siyahlar ve beyazlar arasında yaşananlarla birlikte İslam ve Amerika'daki durumunu da yaptıkları tartışmayla göz önüne seriyorlar.

Filmimiz bir tiyatro uyarlaması aslında. Kemp Powers'ın aynı adlı tiyatro eserini ekrana taşımışlar. Bu sene Oscar adaylarında ilk defa bu kadar çok tiyatro uyarlaması film izliyoruz sanırım. Ma Rainey's Black Bottom, The Father ve bu film... Bence hepsine ayrı ayrı baktığımızda, oyunculukları öne çıkarttıkları için keyifli bir seyir sundular bize. Oyuncuların performanslarını izlemeye doyamadık ya da en azından ben öyle düşünüyorum.

Bu film biraz daha tiyatral etkiyi az hissettiren bir film olmuş diğerlerine göre. Çünkü yönetmen bu 4 adamın kim olduklarını anlatmak için kişisel bir tanıtım yapmış filmin ilk yarım saatinde. Dolayısıyla hiç tanımıyor olsanız bile karakterler hakkında bir fikir sahibi oluyorsunuz bu kurguyla. Bu filmin hoşuma giden bir detayıydı.

Oyunculuklar evet şahaneydi ki filmin çoğu zamanının bu 4 adamın bir otel odasında geçirdikleri konuşmalara odaklanmasında birinin bile kötü performans sergilemesi filmin çöpe gitmesine sebep olabilirdi diye düşünüyorum. Sıkılmaya çok müsait bir zaman dilimi çünkü. Dolayısıyla bu film çoğunluk bir beğeni kazandıysa oyuncuların performansı sebebi ile kazanmıştır diyebilirim.

Hazır oyunculuk performanslarından bahsetmişken benim için 2 kişi daha öndeydi bu konuda; Kingsley Ben-Adir ve Leslie Odom Jr. Hatta Kingsley'in bende daha ağır bastığını bile söyleyebilirim. Ama gelin görünki Leslie Odom Jr. 'ı adayların arasında gördük. Bence Kingsley de en az onun kadar hak ediyordu o listede yer almayı. Malcolm-X'in inişli çıkışlı ruh halini o kadar güzel yansıtıp ortaya dökmüş ki film boyunca her mimiğinde, her bakışında gözüm kaldı diyebilirim.

Konu çok ilgimi çeken bir konu değildi, bu tarz hikayeleri o kadar çok izledik ki bıktım sanırım. Bu sene her zamankinden fazla rastladık sanırım bu tarz detaylara. Bu konuda Trump sağolsun diyorum, fitilleri feci yaktı. 

Sonuç olarak ben bu filmi EHHHHH SEVEYİİİİMMMM BARİİİİİ kategorisine atıyorum efenim. Konu sıradan olsa da oyunculukların şahane olması sebebiyle bu film bende kendini izletti ve hiç ilgimi çekmeyen konulara pür dikkat kesildim. İzleyip izlememe konusunda tavsiyede bulunmak konusunda kararsızım ama Oscar adaylarını izlemek niyetindeyseniz bu filmi oyunculuk alanında oldukça başarılı bulacağınızdan eminim.

Şimdi hızlanma zamanı, kendinize iyi bakın ♥



8 Nisan 2021

Napoli Romanları Serisi / Elena Ferrante



Bu seri uzun bir süredir aklımda. Aldım, alacağım, alıyorum derken okumaya başladım, başlayacağım, başlıyorum sürüncemesinde sağ olsunlar beni çok beklediler. Zamanı geldi ve nihayet aldım elime. Niyetim seri kitapların aralarına başka kitaplar da sokuşturarak aralıklı okumaktı. Serilerde bazen aynı olay döngüsünün içinde bunaldığımı hissediyorum çünkü ve aralıklı okuma biçimiyle bu histen kurtuluyorum bir nebze de olsa.... İlk kitap bitti gecenin bir yarısında ama öyle bir yerde bitti ki değil ara vermek sabahı bile bekleyemedim :)) Derken tüm kitaplar peş peşe geldi ve sanırım 1 aylık bir süre içerisinde okumayı tamamladım ♥ En uzun okuma süresi 4. kitapta oldu tabi ki... Kitabın devamı olmadığı için keyif süremi uzatmaya çalıştım :)

4 Kitaptan oluşan seri; Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, Yeni Soyadının Hikayesi, Terk Edenler ve Kalanlar ve Kayıp Kızın Hikayesi olarak sıralanıyor. Yazarın isminin Elena Ferrante olması tamamen hayali ve yazar bugüne kadar ortaya çıkmamış. Bir çok röportaj yapmış ancak ne bir resmi ne de kimliğini deşifre edecek bir bilgi mevcut. Tüm dünyada çok satılanlarda yer alıp da bu kadar gizlilik içerisinde olması gerçekten tuhafıma gitti. Ya bu kadının (kadın diyorum çünkü ortak görüş bu) yazdıkları kurgu değil tamamen tanıdığı insanlardan ve kendi hikayesinden yola çıkılarak yazılmış ya da bambaşka bir sebebi var. Diyorum ya aklım ermedi. Bir çok yazara atfedilmiş mesela kitaplar, bundan da mı rahatsız olmadın ya da ne bileyim başarının tadını ortalıkta salınarak çıkartmaya çalışmaz mı hiç insan... Kafamda deli sorular :))

Serimiz Lenu (Elena) ve Lina (Raffaella) isimli iki kızın çocukluklarından başlayarak genç kızlık, yetişkinlik ve orta yaş dönemlerindeki arkadaşlıklarını anlatıyor. 50 li yıllardan günümüze uzanan bir zaman dilimi... Tabi geniş yan karakterlerle; aileleri, komşuları, sevgilileri, kocaları, çocukları ve bazen tüm mahalle sakinleri.... Ve her kitabın başında bu geniş karakterlerin birbirleriyle olan bağlarını aile aile dökmüşler. Kitabın bu şekilde düzenlenmiş olmasını çok sevdim.

Filmlerde, dizilerde ve kitaplarda insan ilişkilerini okumayı/izlemeyi severim. Her ilişkide karakterlerin birbirlerine yansımalarını ve dönüşümlerini kendime göre uyarlarım, kendimi de bir yere mutlaka oturturum zihnimde. Onca karakter bolluğunda bu kitapta bunu yapamamam benim için farklı bir deneyimdi :) Tam evet diyerek Lenu'ya sarılıyorum, öyle bir şey yapıyor ki hadi canım diye uzaklaştırıyorum kendimden ve Lina'ya yaklaşıyorum... Sonra tam tersini yaşıyorum derken tüm kitabı tutarsız hislerle okudum diyebilirim. Ve arkadaşlık/dostluk kavramını çokça kafamda irdelememe sebep oldu bu seri bende.

Birbirleri arasında hem inanılmaz bir bağ var hem de birbirlerinin dibinde iken bile bir düşmanlık, çekememezlik... 

Lina güçlü bir karakter mesela. Mahallenin yıldızı bir nevi. Çok güzel, çok zeki, çok becerikli... Elini attığı hiçbir işte başarılı olmaması imkansız. Ama o kadar kalıp halinde ve o kadar bağımlı ki yaşadığı yerdeki gücüne, kopamıyor zincirlerinden. Okumamasına ve yaşadığı o fakir Napoli mahallesinden ayrılmamasına rağmen verdiği cesur kararlarla belli bir başarı grafiği çiziyor.

Lenu daha silik bir karakter ama çok hırslı. tutunduğu şeyi başarmak için çok çabalaması gerekiyor. Lina'dan daha başarılı olmak gibi bir kompleksi var. Bunun için sürekli didiniyor. O mahallede okuyana çok az rastlanmasına rağmen Lenu bunu başararak ve bir de yazarlık statüsü ekliyor hayatına ki bu etiketlerin bolca kaymağını yiyor mahallesinde.

Lina'nın güç takıntısı eziciyken inanılmaz özgür. Lenu ise hep kişilere özellikle erkeklere bağımlılığı konusunda deli ediyor beni. Her şeyi kendisi için değil bir başkasının gözüne girmek için başarıyor.

Birbirlerini hem iteliyorlar başarılı olmaları için (ki bu arkadaşlıklarının en sevdiğim yanıydı) hem de yerin dibine batırıyorlar işler istedikleri gibi gitmeyince... Garip bir ilişki, garip bir bağlılık/bağımlılık halleri...

Bir de ortak idolleri, aşkları Nino var tabi ki... O karaktersiz herifin nesine vuruldular da birbirlerini bu kadar yaraladılar hiç anlamadım...

Anlayacağınız iki karaktere de sen benimsin işte diye sarılamadım ama öyle vurucu yanları vardı ki onları sevmekten de kendimi alıkoyamadım.

Kitabın genel havasına gelecek olursak karakter bolluğu ve karışık ilişkiler sebebiyle asla boğulmamış, aksine kurgu şahane oturtulmuş. 1700-1800 sayfa boyunca karakterler arsında tutarsızlık hiç olmadı, bence bu büyük bir başarıdır. 

Karakter tahlillerinin çok iyi olduğu gibi mekan, bölge anlatımları da şahaneydi. Gözünüzde çok rahatlıkla canlandırabiliyorsunuz ortamı. Duygu aktarımları netti. Ferrante hakkını vermiş her detayın.

Kitapta beni en fazla rahatsız eden şey ise her kitabın başlangıcında her ülkenin bir sürü eleştirmeninden fazlaca beğeni yorumu yazmasıydı. Öyle bir iki sayfa olsa belki gözüne batmaz insanın ama 5-10 sayfa olunca irite ediyor insanı.

1 ay boyunca elimden düşüremediğim bu kitaplar bitince biraz boşluğa düştüm. Sanırım bu senenin okuduğum en iyi kitapları olacak. Hala okumadıysanız mutlaka okuyun derim ♥

Bu arada kitabın dizisi de çekilmiş, ilk fırsatta ona başlayacağım... Bakalım dizisi kitabı gibi sarmalayacak mı beni...

Hoşça ve dostça kalın ♥



Altıçizililerim;

Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım

* Hayatta pek çok şey yaptım ama hiçbirine inanmadım, kendimi eylemlerimden kopuk hissettim hep.

* Hayat böyleydi, işte o kadar; başkaları hayatı bize zindan etmeden, biz onlara zindan etmeliyiz zorunluluğuyla büyüyorduk.

* Adamlar sürekli öfkelenirlerdi ama sonunda sakinleşirlerdi, ancak görünürde sessiz olan, herkesle iyi geçinen kadınlar öfkelendiklerinde dur durak bilmeden kızgınlığı son raddesine vardırırlardı.

* Bedenimi içeriden saran karanlık güçlerin tuzağına düştüğümü hissederek derin kaygılara bürünüyordum. (ergenlik tanımı)

* On üç yaşında bile değildik, kurumlar, yasalar, adalet hakkında hiç bilgimiz yoktu. Çocukluğumuzdan beri çevremizde ne gördüysek, işittiysek onu yineliyorduk ve bunu da olasılıkla inanarak yapıyorduk.

* O kendine yetmeyi bilirken, ben ona gereksinim duyuyordum.

* Aşk yoksa sadece insanların hayatları değil, şehirlerinki de canlılığını yitirir, kurur.

* Sevda duygularını ortaya dökmek ne kadar zordu...

* Eğer aşk şehirden sürgün edilirse, şehirlerin hayırlı doğaları lanetli bir doğa kazanır.

* Düğün dediğin, kimsenin çirkin görünmeye hakkı olmadığı bir ortamdı.


Yeni Soyadının Hikayesi

* Bilindiği üzere biz kızlar aşık olduğumuz zaman sevgilimizin soyadının kendi adımızın yanında nasıl duracağına bakardık.

* Eğer bir şeyin içini haddinden fazla doldurursan, çatlar. Ya da kıvılcımlar çıkartır ve yanar.

* Sorunları çözmeyi bilenler barış için çalışırlar.

* Suç isyan edenin değil, yönetmeyi bilmeyenindir.

* Aslında kim olduğunu gerçekten bilmediğin bir insanı bir ömür seviyorsun.

* İnsanlar, ilgi alanları, duyguları ne kadar çabuk değişiyordu? İyi düzenlenmiş cümlelerin yerini başka iyi düzenlenmiş cümleler alıyordu, zaman sadece görünürde tutarlı olan kelimelerin akışından başka bir şey değil, kim daha çok biriktirirse o kazanıyor.

* İnsanların, kendileri için iyi olanı kötü olanı anlamaları zaman alıyor, onlara yardım etmek demek, hayatlarının belirli bir döneminde kendi başlarına yapamadıklarını onlar için yapmak demektir.


Terk Edenler ve Kalanlar

* Her seçimin bir tarihi vardır, varoluşumuzun pek çok anı bir köşede sıkışıp çıkış noktasını bekler ve sonunda bu çıkışı gerçekleştirirler.

* Aynı fırsatlara sahip olmamış çocuklardan aynı sonuçları beklemek bir tür sadizmdir.

* Her şeyi çoktan hazırlanmış bulduğunda, çaba göstermek için hiçbir nedenin olmuyor. Sadece olduğun kişi olmanın ve bunu hak etmemenin suçluluğunu hissediyorsun.

* Masallarda canın ne isterse yapabilirsin ama gerçekte elden ne gelirse o yapılabiliyor.

* Kadınların enerjilerini ev ve çocuk bakımıyla boğmayı doğal bulan bir toplum kendi kendinin düşmanıdır ve bunu fark etmez.


Kayıp Kızın Hikayesi

* Aşık bir insanın gözlerini açmak mümkün değildir.

* Kötü düşünceler engellenemez ama önemli olan onları dizginlemektir.

* Halklar, daima her şeyi altüst etmek olanağına sahiptirler.

* Gözyaşı olmayınca acı olduğunu kim sana garanti edebilir ki?

* İnsanoğulları arasındaki her yoğun ilişki metal kapanlarla doludur ve ilişkilerin sürmesi isteniyorsa bunların üzerinden atlayabilmek gerekir.




7 Nisan 2021

2021 Oscar Savaşları / Volume 10 ♥ HILLBILLY ELEGY ♥


HILLBILLY ELEGY (2020)

(En iyi yardımcı kadın oyuncu ve makyaj-saç tasarımı dallarında toplam 2 adaylık)

Bir Amerikan rüyası filmiyle karşınızdayım efenim. Filmimiz  J.D. Vance (Gabriel Basso / Owen Asztalos) adında bir gencin başarı hikayesine odaklanıyor ve bir kitap uyarlaması...

Ohiao dağlık bölgelerinde yaşayan Apalaş bir ailenin üç kuşak hikayesini izliyoruz filmde. En son kuşak olan Vance 'ın  bu fakir ve zor yaşantısı olan aileden sıyrılarak Yale Üniversitesinde başarılı bir öğrenci olmasının öyküsü de diyebiliriz. Tercihlerim geleceğimi belirlerdi diyor bir anlamda. 

Vance Hukuk fakültesine kapağı atmış atmasına da geride bıraktığı ailesiyle de bağlarını tam koparmamış. Ve nitekim gelen bir telefonla doğduğu kasabaya geri dönerken de geçmişle bir hesaplaşma içerisine giriyor ve biz de bu arada gösterilen geri dönüş anlarıyla bu ailenin başına neler geldiğini öğreniyoruz.

Fakir bir aile, hayat çizgileri belli; annesi Bev (Amy Adams) bir uyuşturucu bağımlısı... Evsiz kalmış durumda ve tedaviye ihtiyacı var. Anneanne Mamaw (Glenn Close) ise geçmişte yapmış olduğu hataları torununda tekrarlamayacak kadar kendini değişime uğratmış bir karakter. Zaten Vance'de anneannenin ona sahip çıkmasıyla kendine gelip başarılı ve doğru adımlar atıyor.

Anlayacağınız tam bir aile dramı... Ama çok üzgünüm ki duyguları ekran ötesine geçirmekte sıkıntısı var gibi filmin... 

Bev o kadar kendini tekrar eden bir karakter ki, filmin temposunu baltalamış resmen. Ve o çizgide Amy Adams ne yapsa boşuna debelenmiş...

Glenn Close 'un oyunculuğuna tabi ki hiçbir sözüm yok ancak o kadar da abartıldığı kadar değil. Bu sene çok daha iyi performanslar var aday listesinde. Fakat Mamaw karakteriyle torununa yaptığı ufak dokunuşlar şahaneydi...

Vanse'ın çocukluğunu canlandıran Owen Asztalos bence filmin en parlak oyunculuklarındandı... Küçücük boyuyla güzel bir duruşu ve mimikleri vardı. Gençliğini canlandıran oyuncu ise tam aksineydi, ısınamadım tipe :/

Kanımca  konu biraz detaylı olarak işlenseydi çok daha iyi bir film çıkabilirdi. Oyuncuların alanları biraz açılabilirdi ve kısır döngülerden kurtulabilirlerdi. Özellikle Amy Adams.. Ana karakter olan Vanse için daha başarılı bir oyuncu bulunabilirdi ve bu olay örgüsü Mamaw tarafından aktarılsaydı o zaman tadından yenmezdi diye düşünüyorum.

Sonuç olarak beklentisiz izlerseniz keyif alabileceğiniz, ancak benim gibi bir beklenti içerisinde oturursanız filmin başına EEEEEHHHHHHHH SEVEYİMMMM BİRAZZZZ kategorisine sokacağınız bir film olur kendisi :))

Keyifli günler efenim...



5 Nisan 2021

İnsta Seçmelerinde Mart

 


Güneş çıkınca balkona attım kendimi♥
Oytun da bana eşlik etmeye karar verince tadına doyulmaz bir an oldu
Yaşasın


Serinin son kitabı ♥
İlk 3 kitabı çok hızlı okudum
Ama son kitabı bilerek ve isteyerek kısa kısa okuyorum
Bittiğinde boşluğa düşeceğim çünkü...


Bunu da özlermiymiş insan...
Vallahi özlermiş ♥


Bugün hazır ergeni sınava götürmüşken sanki hiçbir şey yokmuş gibi arz-ı endam edeyim dedim 😇

Bu fotoğrafları çektikten sonra dedim ki ohhh şahane çekmişsin oğlum, özen gösterdiğin için teşekkür ederim. Niye ki dedi. Çok güzel çekmişsin, sallamamışsın işte dedim. Yoooo özen falan göstermedim, öylemesine çektim, belki sen güzelsindir dedi 😂😂😂 Sabahtan beri düşünüyorum şimdi bu çocuk iyi bir şey mi söyledi, kötü bir şey mi 🧐🤪

Bu arada pançom anne sultanımın el emeği göz nuru 🥰 Ben örsem 6 ayda sırtıma geçiremezdim, hatun kişisi 2 haftada halletti ♥️ Azıcık bana da bulaşsaymış iyiymiş 🙈



Bazen ergenin ders çalışması için kenarında köşesinde beklemem gerekiyor
Bu zamanlarda da sıkılmamanın ve ona bulaşmamanın tek yolu kitap okumak ♥


Kahvaltılarda inanılmaz pratik oluyor
Katmer gibi bir tadı var
Milföy hamurunu yağsız tavaya koyup evire çevire pişiriyorum
Sonuç muhteşem ♥


Gün içerisindeki çalışma mekanım ♥
İlk zamanlar mutfakta çalışıyordum 
Sonra neden oraya tıkışıyorum ki dedim
Ve sonuçtan memnunum ;)

Herkese kucak dolusu sevgiler gönderiyorum...

2 Nisan 2021

Mart ve Ben ♥

Günler günleri kovalıyordu ve bir bakmışım ki koskoca dediğim 1 ay bitmiş bile :) Mart ayını da bitirdiğimize göre ben neler yapıyorum serisinin ikincisini de yazabilirim. Yalnız iki defa yapınca birden bu yazıya seri muamelesi yapmak tam bana göre :)))

Seviyorum;

Bu ay hemen hemen her gün erken kalktım. 8.30 da işin başına yalap şalap yüzümü yıkayarak geçmek yoruyordu beni. Saat 7 -7.30 gibi kalkıp evin içerisinde sessizlikte dolaşmak, elime yüzüme bakmak, arada kitap okumak, bloglarda gezinmek bana o kadar iyi geldi ki... Sevdim bu rutini... Henüz sabah sporu niyetine herhangi bir hareket eklemesem de hayatıma bana ait olan o 1-1,5 saati o kadar çok sevdim ki... Ruhuma şifa oldu

Yiyorum;

Kızarmış ekmekli kahvaltılar bu ay yalan oldu. Oytun'un ders programı değişti ve ortak saat olarak ayarladığımız kahvaltı saati finale kavuştu. Masa başı pratik kahvaltılara başladık ve ben ısıtılmış lavaşın içerisine haşlanmış yumurtayla dürüm yapıp yemeye başladım. Arada peynir zeytin eşlik etse de yanına, bazen o dürümü yiyip tamama erdiriyorum kahvaltımı... Karbonhidrat candır, gerisi heyecandır hahahaaaa :))

İçiyorum;

Karanfilli çaya hala devam. Üstelik bu aralar öğlen kahvemi bile aksatıp misler gibi çayımı yudumlamaya devam ediyorum...

Hissediyorum;

Bu aralar kendimi her an harekete geçebilecek gibi hazır hissediyorum. Bu aylar yorgun olurdum genelde, tatil tatil diye mızıldanırdım. Geçen senelerin aksine oldukça enerjiğim. Evde bir sürü iş hallediyorum kısa paslarla...



Yapıyorum;

El işine ara verdim bu aralar. Oytun'un odasını düzenledim yavaş yavaş. Mutfağı biraz hale yola koydum. Daha benim odam, banyo vs var. Düzenlemeyi bitirirsem yaz temizliği yapılacak inşallah maşallah. Bir sürü şeyi geri dönüşüme göndermeyi başardım üstelik yaşasın ♥

Düşünüyorum;

Hayat kısa be Şebo diyorum bu aralar... Endişelerimden arınmaya çalışıyorum ama Oytun'un o kayıp halini gördükçe hafif çıldır halleri geliyor. Yazılı sınavlarına bir gün kala yine sınavlar iptal olunca bizimkini artık hiç toplayamayacağıma kani olmaya çalışıyorum. Pozitif kalmakla çıldırmak arasında debeleniyorum anlayacağınız.


Hayal Ediyorum;

Kardeşcağızımın gelme ihtimali oluştu bu yaz. Onun burada olduğu dönemlerde yine evden çalışabilme ihtimalimi hayal ediyorum. Öyle olursa yazlığa internet bağlatır her daim onların yanında olabilirim ve Ardenimle bol bol hasret giderebilirim diyorum. Ardenime yapacağım yemekleri, okuyacağım kitapları, koşuşturmaca olmadan onunla evde dipdibe olma hallerimizin hayalindeyim...

Dinliyorum;

Zuhal Olcay - Hüsnü Arkan / Eyvallah


Okuyorum;

Napoli serisini yuttum bu ay. Normalde bu kadar hızlı okuma yapamam ama tuvalete bile kitapla giriyorum diyebilirim. Lenu ve Lila büyüledi beni... Serinin 4. kitabının bitmesine 100 sayfa kadar kaldı. Bitince boşluğa düşmekten korkuyorum :)

İzliyorum;

Dizilerden What / If ve Lupin bitti, Dead to Me ve Lucifer izlemeye başladım eş zamanlı. Ne zaman biter hiç bir fikrim yok.

Malum Oscar adayları açıklandı ve adayları izlemeye başladım. Bu ay toplamda 11 tane film izlemişim 😊 Bir kısmını yazdım taze taze bloga hatta... Yazmadıklarımı da bir ara yazacağım inşallah maşallah...

The Father
Sound Of Metal
Voces
Judas and the Black Messiah
Minari
Kağıttan Hayatlar
Promising Young Woman
Pieces of a Woman
Mank
Cep Herkülü Naim
News of the World

Mutlu bir hafta sonu diliyorum herkese ♥