Bu seri uzun bir süredir aklımda. Aldım, alacağım, alıyorum derken okumaya başladım, başlayacağım, başlıyorum sürüncemesinde sağ olsunlar beni çok beklediler. Zamanı geldi ve nihayet aldım elime. Niyetim seri kitapların aralarına başka kitaplar da sokuşturarak aralıklı okumaktı. Serilerde bazen aynı olay döngüsünün içinde bunaldığımı hissediyorum çünkü ve aralıklı okuma biçimiyle bu histen kurtuluyorum bir nebze de olsa.... İlk kitap bitti gecenin bir yarısında ama öyle bir yerde bitti ki değil ara vermek sabahı bile bekleyemedim :)) Derken tüm kitaplar peş peşe geldi ve sanırım 1 aylık bir süre içerisinde okumayı tamamladım ♥ En uzun okuma süresi 4. kitapta oldu tabi ki... Kitabın devamı olmadığı için keyif süremi uzatmaya çalıştım :)
4 Kitaptan oluşan seri; Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, Yeni Soyadının Hikayesi, Terk Edenler ve Kalanlar ve Kayıp Kızın Hikayesi olarak sıralanıyor. Yazarın isminin Elena Ferrante olması tamamen hayali ve yazar bugüne kadar ortaya çıkmamış. Bir çok röportaj yapmış ancak ne bir resmi ne de kimliğini deşifre edecek bir bilgi mevcut. Tüm dünyada çok satılanlarda yer alıp da bu kadar gizlilik içerisinde olması gerçekten tuhafıma gitti. Ya bu kadının (kadın diyorum çünkü ortak görüş bu) yazdıkları kurgu değil tamamen tanıdığı insanlardan ve kendi hikayesinden yola çıkılarak yazılmış ya da bambaşka bir sebebi var. Diyorum ya aklım ermedi. Bir çok yazara atfedilmiş mesela kitaplar, bundan da mı rahatsız olmadın ya da ne bileyim başarının tadını ortalıkta salınarak çıkartmaya çalışmaz mı hiç insan... Kafamda deli sorular :))
Serimiz Lenu (Elena) ve Lina (Raffaella) isimli iki kızın çocukluklarından başlayarak genç kızlık, yetişkinlik ve orta yaş dönemlerindeki arkadaşlıklarını anlatıyor. 50 li yıllardan günümüze uzanan bir zaman dilimi... Tabi geniş yan karakterlerle; aileleri, komşuları, sevgilileri, kocaları, çocukları ve bazen tüm mahalle sakinleri.... Ve her kitabın başında bu geniş karakterlerin birbirleriyle olan bağlarını aile aile dökmüşler. Kitabın bu şekilde düzenlenmiş olmasını çok sevdim.
Filmlerde, dizilerde ve kitaplarda insan ilişkilerini okumayı/izlemeyi severim. Her ilişkide karakterlerin birbirlerine yansımalarını ve dönüşümlerini kendime göre uyarlarım, kendimi de bir yere mutlaka oturturum zihnimde. Onca karakter bolluğunda bu kitapta bunu yapamamam benim için farklı bir deneyimdi :) Tam evet diyerek Lenu'ya sarılıyorum, öyle bir şey yapıyor ki hadi canım diye uzaklaştırıyorum kendimden ve Lina'ya yaklaşıyorum... Sonra tam tersini yaşıyorum derken tüm kitabı tutarsız hislerle okudum diyebilirim. Ve arkadaşlık/dostluk kavramını çokça kafamda irdelememe sebep oldu bu seri bende.
Birbirleri arasında hem inanılmaz bir bağ var hem de birbirlerinin dibinde iken bile bir düşmanlık, çekememezlik...
Lina güçlü bir karakter mesela. Mahallenin yıldızı bir nevi. Çok güzel, çok zeki, çok becerikli... Elini attığı hiçbir işte başarılı olmaması imkansız. Ama o kadar kalıp halinde ve o kadar bağımlı ki yaşadığı yerdeki gücüne, kopamıyor zincirlerinden. Okumamasına ve yaşadığı o fakir Napoli mahallesinden ayrılmamasına rağmen verdiği cesur kararlarla belli bir başarı grafiği çiziyor.
Lenu daha silik bir karakter ama çok hırslı. tutunduğu şeyi başarmak için çok çabalaması gerekiyor. Lina'dan daha başarılı olmak gibi bir kompleksi var. Bunun için sürekli didiniyor. O mahallede okuyana çok az rastlanmasına rağmen Lenu bunu başararak ve bir de yazarlık statüsü ekliyor hayatına ki bu etiketlerin bolca kaymağını yiyor mahallesinde.
Lina'nın güç takıntısı eziciyken inanılmaz özgür. Lenu ise hep kişilere özellikle erkeklere bağımlılığı konusunda deli ediyor beni. Her şeyi kendisi için değil bir başkasının gözüne girmek için başarıyor.
Birbirlerini hem iteliyorlar başarılı olmaları için (ki bu arkadaşlıklarının en sevdiğim yanıydı) hem de yerin dibine batırıyorlar işler istedikleri gibi gitmeyince... Garip bir ilişki, garip bir bağlılık/bağımlılık halleri...
Bir de ortak idolleri, aşkları Nino var tabi ki... O karaktersiz herifin nesine vuruldular da birbirlerini bu kadar yaraladılar hiç anlamadım...
Anlayacağınız iki karaktere de sen benimsin işte diye sarılamadım ama öyle vurucu yanları vardı ki onları sevmekten de kendimi alıkoyamadım.
Kitabın genel havasına gelecek olursak karakter bolluğu ve karışık ilişkiler sebebiyle asla boğulmamış, aksine kurgu şahane oturtulmuş. 1700-1800 sayfa boyunca karakterler arsında tutarsızlık hiç olmadı, bence bu büyük bir başarıdır.
Karakter tahlillerinin çok iyi olduğu gibi mekan, bölge anlatımları da şahaneydi. Gözünüzde çok rahatlıkla canlandırabiliyorsunuz ortamı. Duygu aktarımları netti. Ferrante hakkını vermiş her detayın.
Kitapta beni en fazla rahatsız eden şey ise her kitabın başlangıcında her ülkenin bir sürü eleştirmeninden fazlaca beğeni yorumu yazmasıydı. Öyle bir iki sayfa olsa belki gözüne batmaz insanın ama 5-10 sayfa olunca irite ediyor insanı.
1 ay boyunca elimden düşüremediğim bu kitaplar bitince biraz boşluğa düştüm. Sanırım bu senenin okuduğum en iyi kitapları olacak. Hala okumadıysanız mutlaka okuyun derim ♥
Bu arada kitabın dizisi de çekilmiş, ilk fırsatta ona başlayacağım... Bakalım dizisi kitabı gibi sarmalayacak mı beni...
Hoşça ve dostça kalın ♥
Altıçizililerim;
Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım
* Hayatta pek çok şey yaptım ama hiçbirine inanmadım, kendimi eylemlerimden kopuk hissettim hep.
* Hayat böyleydi, işte o kadar; başkaları hayatı bize zindan etmeden, biz onlara zindan etmeliyiz zorunluluğuyla büyüyorduk.
* Adamlar sürekli öfkelenirlerdi ama sonunda sakinleşirlerdi, ancak görünürde sessiz olan, herkesle iyi geçinen kadınlar öfkelendiklerinde dur durak bilmeden kızgınlığı son raddesine vardırırlardı.
* Bedenimi içeriden saran karanlık güçlerin tuzağına düştüğümü hissederek derin kaygılara bürünüyordum. (ergenlik tanımı)
* On üç yaşında bile değildik, kurumlar, yasalar, adalet hakkında hiç bilgimiz yoktu. Çocukluğumuzdan beri çevremizde ne gördüysek, işittiysek onu yineliyorduk ve bunu da olasılıkla inanarak yapıyorduk.
* O kendine yetmeyi bilirken, ben ona gereksinim duyuyordum.
* Aşk yoksa sadece insanların hayatları değil, şehirlerinki de canlılığını yitirir, kurur.
* Sevda duygularını ortaya dökmek ne kadar zordu...
* Eğer aşk şehirden sürgün edilirse, şehirlerin hayırlı doğaları lanetli bir doğa kazanır.
* Düğün dediğin, kimsenin çirkin görünmeye hakkı olmadığı bir ortamdı.
Yeni Soyadının Hikayesi
* Bilindiği üzere biz kızlar aşık olduğumuz zaman sevgilimizin soyadının kendi adımızın yanında nasıl duracağına bakardık.
* Eğer bir şeyin içini haddinden fazla doldurursan, çatlar. Ya da kıvılcımlar çıkartır ve yanar.
* Sorunları çözmeyi bilenler barış için çalışırlar.
* Suç isyan edenin değil, yönetmeyi bilmeyenindir.
* Aslında kim olduğunu gerçekten bilmediğin bir insanı bir ömür seviyorsun.
* İnsanlar, ilgi alanları, duyguları ne kadar çabuk değişiyordu? İyi düzenlenmiş cümlelerin yerini başka iyi düzenlenmiş cümleler alıyordu, zaman sadece görünürde tutarlı olan kelimelerin akışından başka bir şey değil, kim daha çok biriktirirse o kazanıyor.
* İnsanların, kendileri için iyi olanı kötü olanı anlamaları zaman alıyor, onlara yardım etmek demek, hayatlarının belirli bir döneminde kendi başlarına yapamadıklarını onlar için yapmak demektir.
Terk Edenler ve Kalanlar
* Her seçimin bir tarihi vardır, varoluşumuzun pek çok anı bir köşede sıkışıp çıkış noktasını bekler ve sonunda bu çıkışı gerçekleştirirler.
* Aynı fırsatlara sahip olmamış çocuklardan aynı sonuçları beklemek bir tür sadizmdir.
* Her şeyi çoktan hazırlanmış bulduğunda, çaba göstermek için hiçbir nedenin olmuyor. Sadece olduğun kişi olmanın ve bunu hak etmemenin suçluluğunu hissediyorsun.
* Masallarda canın ne isterse yapabilirsin ama gerçekte elden ne gelirse o yapılabiliyor.
* Kadınların enerjilerini ev ve çocuk bakımıyla boğmayı doğal bulan bir toplum kendi kendinin düşmanıdır ve bunu fark etmez.
Kayıp Kızın Hikayesi
* Aşık bir insanın gözlerini açmak mümkün değildir.
* Kötü düşünceler engellenemez ama önemli olan onları dizginlemektir.
* Halklar, daima her şeyi altüst etmek olanağına sahiptirler.
* Gözyaşı olmayınca acı olduğunu kim sana garanti edebilir ki?
* İnsanoğulları arasındaki her yoğun ilişki metal kapanlarla doludur ve ilişkilerin sürmesi isteniyorsa bunların üzerinden atlayabilmek gerekir.