Garip takıntıları olan bir kadın olduğumu bir çoğunuz biliyorsunuz artık.
Alışveriş sırasındaki takıntılarım ise beni şaşırtan bir mevzudur.
Ama bu konunun annemden gensel bir geçiş olduğu konusunda çeşitli varsayımlarım var. Sadece tek fark o yaşlandıkça törpüledi, ben ise abartıyorum :))
Mesela takım yapma takıntım annemden geçmedir. Ne aldıysam 12 adete tamamlamam lazım. Sanki evde her seferinde ordu ağırlıyormuşum gibi :)) Hani şu bardak/çanak paketlerini 6'lıdan 4'e hatta bazen abartıp 3'lüye çevirmediler mi. Gıcık oluyorum. Ben herşeyi 12'ye tamamlama kaygısı ile 2 paketle olayı tamamlarken 3-4 paket almak zorunda hissediyorum ya kendimi, alamıyorum arkadaş.... Alamayıp sonradan hastalar oluyorum... 2 psikolojimi etkilemiyor da o 3-4 adet almak psikolojimi acayip olumsuz etkiliyor :)) Bunun da kolayını bulmuştum aslında. İlk önce 2 paket alıp bir sonraki alışverişte diğer kısmını alıyordum ki birçoğunun devamını bulamamaya başlayınca bu çözümde çöpe gitti :(
Bir t-shirt bulurum mesela, ucuzdur da üstelik. Alırım 3-5 renginden ohh ne güzel diye diye... Bedava sanki... Ya mübarek al 1 tane kullan azıcık, eğer rahat ettiysen 1 tane daha alırsın başka renginden. Yok köküne kıran girecek ya... Sonra ilk yıkamada eciş bücüş olur, hepsine toplu cenaze töreni düzenlersin...
Bazen kendime alışveriş yasağı koyarım. Kredi kartlarım şişmiştir, bir nevi önlem misali...
O zamanda çeşitli tuzaklara takılırım :)
İlk tuzak internetten mesela...
Gönlümü eğliycem arkadaş, beğendiğim şeyleri alışveriş sepetine atabilirim, inceleyebilirim... Dimi ama ... Alıyormuş gibi yapıp, hesap kitap meselesine bürünüp sonra hoppp sepeti ekranda bırakıp bir tıkla kapatabilirim. Yada ben öyle sanabilirim....
Blog okumaya girerim gözüme gözüme sokar benim...
Facebook a girerim kenarda reklamlarda boy gösterecekleri tutar.
O biblo göz kırpar, vazo içine envayi çeşitde çiçek koyar, tabak göbek atar...
2 gün frenleyebilirsem kendimi 1 hafta rahatım... Sonra yine tavuk amuda kalkmaya başlayabilir ekranın bir köşesinde :)))
İkinci tuzak annem kişisidir ki, can evimden vurur beni :) Gün ortasında telefon "aççç açççç çabuk açççç" diye garip bir şekilde çalmaya başlar ve açmamla diyalog aynen şöyledir.
- Şebnem sen uzun zamandan beridir zıkkımın kökünü istiyordun yaaaa
* Evet anne ???
- Zebanilerin ordaki mağazada buldum, hemdeeeee
* Anne yaaaa !!!!
- Kızım hemde öde öde bitmez taksit yapıyorlarmış...
* Anne batığım bu sıralarda :((
- Bak sen bilirsin ama, çok istiyordun sen bunu. Çok sıkıştığın aylarda ben sana destek çıkarım..
* Tamam çıkarsın da, bu ay hiçbişey almıyım diyordum...
- Bak bulamazsın sonra, gel bak istersen, ama yine de sen bilirsin...
Burda olay kopmuştur, ben o zebani sokağındaki mağazada ruhumu teslim etmişimdir zaten :)))
Hadi diyelim tüm bu tuzakları atlattım...
Günün en offffladığım saatinde şaşıp yanılıp 2 dk hava almak için kendimi sokağa attığım an karşıma çıkan vitrinde (-kedinin ciğerci tezgahının karşısında yalandığı gibi) yalanır bir vaziyette bulabilirim kendimi... İşte ordaki her saniye saatli bombanın hangi telini kessem diye düşündüğüm en tehlikeli saniyelerdir. Mavi mi, kırmızı mı? Boncuk boncuk terlerim mağazaya girmemeye çalışırken.. Girdiğimde bilirim ki uzun bir fatura bana yol boyunca neden haaa neden diye hesap soracaktır...
Ya da doğru kabloyu kestiysem sakin bir şekilde ofise dönecek ama o yalandığım mereti günler boyunca rüyamda göreceğimdir.
Senden kıymetli mi kızım şımarmasına girdiğim anda ise o meret tedavülden kalkacaktır....
Al sana işte başka dert :(((
Ben bu yazıyı niye mi yazdım :))))
Hep o iblis tavukdan ötürü :)))