30 Eylül 2019

Şebonun Gevezelikleri #13


Günaydınlar ♥

Sabah ilk işim yapılacaklar listemi çiziktirmekti. Bu hafta daha iyiyim, sadece iki maddeyi yapamamışım ya da yapmamışım. İlhamım gelmemiş demek ki :))


Peki ne yapmışım bu eksik iki madde yerine...

Sinemaya gittim ♥ En son ne zaman gittiğimi hatırlamıyorum ama çok çok uzuuunnn zaman önceydi. Özlemişim sinemada film izlemeyi...

Minik Eylül'ümüzün doğum gününü kutladık. En minnaklarımız bile kocaman oldular artık... Şimdilerde birileri doğursa da bebek sevsem modundayım :))

Bir gece de evin ergenini Zeynep'le Özlem'in yanına katıp hatta onları bırakmayı bahane edip tek başıma bir gece geçirmenin zevkini yaşadım. Bir tarafımda kahvem, bir tarafımda kitabım ohh misler gibi bir gece geçirdim. Zaman zaman yalnız kalmak nasıl da iyi geliyor ruha...


Bir gecemi ütü yedi. Allahım ne kadar çok biriktirmişim diye diye :/ Ütünün sonunu gördüm ama kolcağızım da beni gördü... Bütün gece kol ağrısından uyuyamadım... E hal böyle olunca bu hafta ütü derdine girmemek için hafta sonu çamaşır bile yıkamadım. Nasıl çözüm ama hahahahaaa :))) Tam zihni sinirlik 😈

Annemin evini taşımıştık. Ama son yerleştirmelerimizi yapmamız gerekiyordu... Boyanacaklar, asılacaklar gibi gibi... İlk önce rafını boyadım, sonra orta sehpasına geçtim aaa orada zigonu da sırıtıyor derken seri üretime geçmişim. Allahtan boya bitti de tüm evi boyamadım... Boya yaptığımda hep böyle oluyorum... Başlamam bir dert, durdurmam ayrı bir dert :))) Tablolarını astık, ufak tefek değişiklikler yaptık derken bir sürü iş hallettik...


Evrim geçiren üzüm reçelimi de hallettim. Mikrodalgada ısıtıp kavanozlardan yeniden tencereye boşalttım. Isınınca yumuşadı allahtan. Sonra biraz sulandırarak tekrar kaynattım. Şimdi istenilen kıvama geldi ♥ Düzeltemeseydim çok üzülecektim...

Bu hafta iki film izledim... Elektrik Savaşları ve Children Act... Bir ara uzun uzun anlatacağım...
Uçucu Kül kitabını bitirdim, şimdi Aşkımız Eski Bir Roman kitabına başladım...  Özlemişim Başkomiser Nevzat'ı...

Oldukça verimli ve koşuşturmacalı bir haftaydı benim için.... Bu haftamı daha sakin modda geçirmek dileğim ama günler ne getirecek bakalım...

Mutlu haftalar canlar ♥



* Değiştirilecek kıyafetler var, onları hallet...

* Ayırdığın kıyafetleri ele.. Bazılarını dolapta satışa çıkart...

* Hafta sonu yine anne mesaisi var gibi gözüküyor. Koridordaki telefonluk ve raflar boyanacak. Bir de mutfak masasını boyarsan şukella olur... Boya almayı unutma...

* Hafta sonu Oytun doğa yürüyüşüne gidecek. Çocuklara birşeyler hazırla...(Yırttım bu görevden, okul yemek verecekmiş yaşasın ♥)

* Eletronik geri dönüşüme kargo verilecek. Onu hazırla...

* Ay sonu evraklarını tamamla...

* Balkon dolabını düzenlemen lazım, orası çok feci birbirine girdi...

* Çiçeklik Şebo çiçeklik...

* Elindeki kitabı da sıcağı sıcağına bitir... Sonra sallanıp gidiyor...

27 Eylül 2019

Bu ara sömürdüğüm diziler :)


Öğle tatili aralarında çok yerimden kıpırdayamıyorum. İş yoğunluğum o saatlere kayabiliyor. Ancak son zamanlarda fark ettim ki şöyle bir yarım saat gibi bir boşluğum oluyor. Ben bu arayı neden dizi izleyerek değerlendirmiyorum ki dedim ve hemen başladım. Ve bazen deli merakıma yenilerek tuvalette bile dizi izlediğim oldu hahahaaa :)) Saplantılı bir kadınım ben sanırım :P

Bu aralarda ne izlemişim peki kısa kısa özet geçeyim...


KILLING EVE (1. ve 2. Sezon) (2018)

Ara ara okumuştum bazı bloglarda güzel bir dizi olduğunu ama ben bu kadar olduğunu tahmin etmemiştim açıkçası... 2018 de ilk sezonu yayınlanmış ve ben 2. sezon bitiminde şükür ki topluca izleyiverdim... Öğle tatillerimden taşan bir dizi oldu... Yatarken, kalkarken, yemek pişirirken, iki derede bir arada gibi izlemediğim konum kalmadı sanırım... 2 sezonu 2 günde tamamladım sanırım :)))

Azıcık konusundan bahsedeyim hala izlemeyenler varsa...

Eve Polastri (Sandra Oh) masa başı işi olan bir MI5 çalışanıdır ve hayalini ajanlık süslemektedir. Çok geçmeden de ayağına kısmet gelir. Tüm çalışma hayatını bırakıp Villanelle (Jodie Comer) isimli bir suikastçının peşine düşer.... Bir kaçma kovalamaca hikayesi ancak bu bilindik konuyu güzel kılan karakterlerin birbirine duyduğu duygusal bağ...  Fazla spoiler vermeden ancak bu kadar kestirme anlatabilirdim :)

Şimdi konuyu bir kenara bırakıp bu diziye saplanmamdaki sebepleri anlatayım size...

İlk sebebim tabiki Eve Polastri... Kendi kendine konuşan, aslında saf ama alt yapısında takık bir zekilik bulunduran, kendi halinde ve aslında oldukça komik tarafları olan bir kadın... Her bölümde kendisini ayrı bir sevdim ve onunla ayrı bir eğlendim.... İlişkileri, beklentileri, korkuları, duygusallığı, hırsıyla ağzım açık izlediğim bir karakterdi...

Villanelle'de ayrı bir alem... İnanılmaz zeki bir psikopat... Ama o da eğlenceli bir karakter... Nerede ne yapacağı belli olmayan, ergen psikolojisinden kurtulamamış bir kadın da diyebilirim kendimce...

Ve bu iki kadın her bölümde bir şekilde harmanlanıp, birbirlerini takip ediyorlar... Hoş kimin kimi takip ettiği belli olmuyor gerçi... İşte o gerilim de bana yetiyor saplantı yapmamda ;)

Bu arada dizi aynı zamanda bir kitap uyarlaması...

Üzerinde çok bıdı bıdı yapmayacağım, izleyin ve beni anlayın diyorum ☺

Sonuç olarak ben kendisini ÇOOOOOKKKKKKK SEEEVDDDİİİMMMM ve 3. sezonunu sabırsızlıkla bekliyorum diyorum ♥




BIG LITTLE LIES (2. Sezon) (2019)

Veeee diğer sevdiceğim..... İlk sezonunu izleyip herkesin izleyin diye yakasına yapıştığım bu diziyi burada da anlatmışım hatta... Okumak isteyenler tıkkk ;)

2. sezonda diziye kaldığımız yerden devam ediyoruz... Kopukluk yok...

Perry'nin annesi Mary Louise karakteriyle caağnım Meryl Streep gelmiş. Ben bu kadını yaşlı rollerinde görmeye hiç alışamadım. Her zamanki gibi oyunculuğu fevkaladenin fevkindeydi ama. Diziye farklı bir soluk getirmiş.

Geçen bölümden farklı olarak Madeline (Reese Witherspoon), Celeste (Nicole Kidman), Jane (Shailene Woodley) 'in dışında Renata (Laura Dern) ve Bonnie (Zoe Kravitz) 'nin yaşam hikayelerine de girdik bu sezon. Çemberi genişletmişler anlayacağınız.

Dizi de her zamanki gibi kıpır kıpırlığıyla Madeline karakteri favorimdi, değişmedi yani... Ama Bonnie beni tüm sezon boyunca depresif haliyle deli etti :/ Tamam haklı yönleri vardı ama ben o duygu halini kabullenemedim sanırım.

Üçüncü sezon gelmeyecek deniliyor, bence de gelmesin ve benim hafızamda sevdiklerim arasında kalsın lütfen.

Sonuç olarak ben bu sezonu da ÇOOOOKKKK SEEEEVDDDDİMMMM efenim... İzleyin tavsiyesindeyim ;)





ROOM 104 (1. ve 2. Sezon ) (2018)

İki tane peşpeşe diziyi severek izledikten sonra yeni bir dizi arayışına başladım tabi ki. O arada bu diziyle karşılaştım. Bölümlerin 20-25 aralığında olması çok cezbediciydi. Bakalım nasılmış diye izlemeye başladım... İzlemez olaydım hahahahaaaa

Dizi çok saçmasapan... Tüm bölümler bir otelin 104 numaralı odasında geçiyor. Her bölümde farklı karakterler, farklı olaylar, farklı zamanlar... Birbirinden çok bağımsız bölümler yani...  Şebo niye izledin derseniz, tamamen meraktan... Kediyi merak öldürürmüş :)))

Bölüme başlıyorsun, merakına yeniliyorsun acaba ne olacak diye... Dizi çok absürdce bitiyor hadi ordan diyorsun... Sonra diğer bölümde acaba daha ne kadar saçmalamış olabilirler diyorsun ve kısır döngüye giriyorsun... İlk sezonun 5. bölümünde feci eğlendim yalnız. Bir ara da bak güzel bölümleri de var diye ilerledim... Tamamen kısır bir döngü anlayacağınız...

Bazı oyunculuklar çok iyi... Bazıları berbat...
Bazılarını tanıyorum.... Bazıları hiç bilinmedik insanlar...
Bazen korkutuyor... Bazen güldürüyor... Bazen de yuhhh dedirtiyor...
Girdap gibi...

Bu arada 12 şer bölümlük 2 sezon içerisinde ilk sezonun 5. ve 12. bölümleri favorim... Tam benlikti ♥
3. sezon da çekilmeye başlamış ama sanırım henüz yayınlanmadı. İzler misin Şebo derseniz ucundan yakalarsam gerisi gelir. Görmezsem arayıp da sormam kendilerini...

Sonuç olarak ben bu diziyi SEEEEVVVMMEEEDDDDİİİMMMM ama merakla da İZZZLLLEEEDİİİMMM... Dolayısıyla karar sizin ;)

Özlemişim film/dizi yazmayı ben :)))  En kısa zamanda görüşürüz ♥


23 Eylül 2019

Şebonun Gevezelikleri #12


Selamlar, mutlu haftalar ♥

Bu Pazartesi işe sendromsuz başlamak harika :) Aslında bedenen yorgunum ama kendimi ruhen iyi hissediyorum... Bomba gibi bir hafta beni bekliyor olacak galiba, yaşasın :)

Geçen hafta kitap okuma rutinini az da olsa oturttuk. Hafta sonu azıcık saptık gerçi ama bu hafta iyice oturturuz ümidindeyim...
Şu anda elimde Monika Moren'in Uçucu Kül  kitabı var. Son bir aydır elimde sanırım ve ben 3. kez sar baştan yaptım. Kitabın kötü olmasından değil bu yeniden başlama meselesi.. O kadar aralıklı okudum ki kitabın başını unuttum her seferinde. Bu sefer iyi gidiyor. Kısmetse bu hafta biter...

Oytun okuluna kısmen alıştı. Hala nakil tercihleri devam ediyor... Ancak okullarda hala boş kontenjan olmasına rağmen hiçbir sonuç yok. Bu ayın sonuna kadar yapalım, sonra vazgeçelim kararı aldık ana-oğul... İstediği hazırlıklı okula geçemezse dışarıdan yabancı dil takviyesine başlayacağız sanırım. Bu sene İngilizce konusunda çok istekli, hazır istekliyken fırsatı kaçırmamam lazım ;)


Bu hafta içi fazla iş yapmadım... Hatta yapmalısın diye listeye eklediğim ütü işini bile halletmedim.  Çoookkk tembelim çoookkk :))) Henüz tektekçiliğe başlamadım diye kendimi avutuyorum hahahaa :))

Hafta sonu pazarıma çıktım, sebzemi meyvemi aldım, mutfağı az-çok kış düzenine oturtmaya başladım. Ve kafam bu konuda rahatladı en azından...

İncir reçeli yapmak için incir aldım hatta... Kendi kendime ohhh taş gibi incirler aldım diye sevinirken incirlerimin hepsi kurtlu çıktı :/ Reçelimin şerbetini de kaynatmıştım üstelik. Boşa gitmesin şerbet hadi üzüm reçeline döndüreyim dedim... Fındık falan katıp şahane birşey çıkartacaktım ortaya ki bu sefer de fazla kaynatmışım :((( Kavanozlara koydum sevine sevine... Sonra bir baksam ki benim reçel katılaştı... Şimdi bu hafta onu sıcak suda eritip başka bir şekile sokmam lazım. Ama henüz ilhamım gelmedi... Bakalım nasıl halledeceğim...



İncir reçelinden devrişme üzüm reçelinde sınıf kaldıktan sonra hafta sonu aşure yaparak tarihe geçtim :))) Bizde aşureleri annem yapar genelde ama Özlem'le biz de fena yapmadık... Çok güzel oldu ♥  Dün canlarla toparlaşıp afiyetle yedik... Bundan sonra böyle azıcık azıcık arada yaparım diye düşündüm. İlla kazan kazan olması gerekmiyor sonuçta ;)

Cumartesi akşamı film keyfi yaptık kuzularımla... İzlemeyeceğim demiştim geçen sene ilk çıktığında ama basiretim bağlandı sanırım hahahaaa :)) Gerim gerim gerilip, arada kaç kaç diye bağırarak, hatta kızları bol bol gergin halimle güldürüp filmi tamamladık :)) Bir ara hissiyatımı anlatırım "Us" ile ilgili ;)



Benden şimdilik bu kadar... Geçen hafta tamamlayamadığım yapılacaklar listeme yenilerini ekleyip kaçarım ben ♥

Mutlu haftalar...


* Şebo ütü :)) 3. haftayı deviriyorsun farkında mısın?

* Ayakkabılar, tamirci... Yerini hatırlamıyorsan hatırlatayım, bagajda...

* Kutuyu boyamadın gerçi ama bu hafta yapamazsın. Sonraya bırak onu. Hazır çiçekliğin kaselerini ayarlamışken onların çiçeklerini dikip bitir. Azıcık da süsleyebilirsin belki ;)

* Hafta sonu annende olacaksın, yapılacak işler var. Matkabı al Tülüden unutma. Ufak tefek boyama işleri var, onların da malzemelerini hazırla.

* Oytun'la anlaşma yaptın internet kullanımı ile ilgili, eve internet bağlatmak için fiyat araştırması yap.

* Evrim geçiren üzüm reçelini tekrar hale yola sokmaya çalış, nasıl yapacaksan artık...

* Oytun'a kaynak kitap araştır...

* Elindeki kitabı bitir artık bu hafta...





20 Eylül 2019

Sen Benim hayatımsın / Ferzan Özpetek


Edith Piaf / La Vie En Rose

Şimdi ben size bu kitabı anlatırken isterseniz bu şarkıyı dinleyin. Kitabın ortalarında ismi geçince şarkının, kitabın bir çok sayfasını bu şarkı eşliğinde okudum çünkü ve kitabın satırlarına çok yakıştı ♥


Ferzan Özpetek filmlerini çok severim. Karakterlerinin renkliliği, anlatım biçimi beni mest eder. Ancak hiç kitabını okumamıştım. Hayatının bir bölümünü anlattığını duyunca bu kitapta okumalıyım demiştim.

Kitaba başladığımda ilk önce kendimi bir filminin senaryosunda hissettim. O kadar benzer karakterler ve anlatımlar vardı ki... Ben acaba yanlış mı okudum, bu bir kurgu mu yoksa gerçek hayat mı diye... Google amca iyice kafamı karıştırdı... Kurgu diyen vardı, gerçek diyen vardı... Vardı da vardı...
Eğer bu sorunun yanıtını aramaya gelen bir okuyucu olursa kendisine özürlerimi bildiriyorum efenim... Kendi kanaattimce yarı yarıya diyorum sadece...

Yazarın İtalya'daki hayatı ve mesleğe giriş bölümlerine ağırlık verilmiş olsa da bence o oturduğu müstesna apartmanın sakinlerinden oluşuyor hikaye... O kadar net hissettirmiş ki hayatımıza giren her insanın dokunuşlarından izler taşıdığımızı... Her bir karaktere sarılasım geldi.

Daha önce burada söyledim mi bilmiyorum ama Özpetek filmlerinin en çok yemek masası sahnelerini severim. İmza gibidir... Ve orada duygunun binbir türlüsü yaşatılır... Kurgu mu emin olamasam da sanırım o yemek masası sahneleri kendi hayatından ve o oturduğu müstesna apartmanın terasında kurulan komşu sofralarından geliyor. Yemeklerini alıp her toparlanmaları filmlerinde olduğu gibi kitabında da en sevdiğim sayfaları ♥

Ve tabi ki büyük aşk.... Eşine ithaf etmiş zaten kitabı... Böylesi olur mu denilen türden... Final gerçek miydi bak bundan da emin değilim ama bu kitaba yaraşır dokunaklı cümleler yüreğime otura otura tamamladım diyebilirim...

Kitapta beni sendeleten hissiyatım ise bazen olaylar ve karakterler arasında geçiş yaparken sanki oturmadı bir şeyler.. Tekrar tekrar geriye dönüp bakmak ve sorgulamak zorladı beni sadece... Bu benden de kaynaklanabilir tabi... Okuyan varsa aranızda bu konuda düşüncelerini paylaşırsa çok mutlu olurum...

Bu kitabı da güzel duygularla tamamlamış olmanın mutluluğundayım. Darısı diğerlerinin başına ;)


Şimdi sıra altıçizililerimde;


* En derin bağlar önemsiz şeyler yüzünden kopabilir.

* Sadece bir yere kök salmayı başardığında gerçekten uzaklara gidersin. Çünkü nereden geldiğini bilmek, nerede olursan ol, kim olduğunu aklında tutmana yardımcı olur.

* Mutlu geçmişinin hayaliyle karşılaştığında, yitirdiklerinin bilinci içini neredeyse dayanılmaz bir pişmanlıkla kaplar. İşte o zaman güvenli bir yere gizlenip yaralarını sarmak istersin çünkü ruhun, acının yabanileştirdiği evcil bir hayvan gibidir.

* Dış güzellik, basit bir kılıftan başka bir şey değildir; insanı dayanılmaz yapan enerjisi, bakışındaki büyü, gülümsemesindeki şakacılık, sıradan bir günü bir serüvene dönüştüren tılsımıdır.

* Benim için mutluluk budur, demiştin, yatakta, uykuya dalmak üzereyken: başıma asla kötü bir şey gelmeyeceğini bilerek, tanıdık bir sesin beni uzak ve gizemli dünyalara götürmesi...

* Zaman, kendine bakmayan insana pek merhamet etmez.

* Çocuklar, özümledikleri ve soludukları neyse o olurlar. İyi yüreklilik bir DNA meselesi değildir: çoğunlukla yetiştikleri ortam karakterlerini oluşturur.

* Büyük bir acının verdiği üzüntüyü paylaşmak ama yaşama devam etmek bizim de başımıza geldi. Dişimizi sıktık, gözyaşlarımızı içimize akıttık.

* Aşk adına her türlü çılgınlığı yapar, büyük jestlerde bulunursun. Hiç aşılmamış sınırları gerçekten aşarsın, bir ormanda bir tapınak, bir dağın tepesine şato inşa edebilirsin, yazgının seçtiği kurbanken bir kahramana dönüşebilirsin. Çünkü aşk, hiçbir mantığa sığmaz.

* Dünya, sevmek ve sevilmek şansına sahip olup, onu yakalamayı bilmeyenlerle ya da o şansı yakaladıktan sonra boşa harcayarak, ömürlerinin geri kalan bölümünü üzücü biçimde pişmanlık duyarak geçirenlerle doludur.

* Aşkta yerçekimi yasalarına meydan okuyarak akrobasi yapanların düşüşünü hafifletecek biçbir ağ yoktu.

* Yaşam hiçbir zaman istediğimiz gibi gitmez: Her zaman sürprizler sunar, biz değişikliklere ne kadar uymayı becerirsek, o kadar iyidir. Önemli olan kendi kendimize ihanet etmememizdir. Çünkü eğer aşka kulak vermezsek, yolumuzu kaybederiz.

* Kendisini önyargıların yönetmesine izin veren ve eleme yöntemiyle ilerleyen insanlara güvenmem. Siyah beyaz yaşamak, varlığımızı ısıtan harika renk tonlarından vazgeçmek gibidir bu.  Olanaklı aşk kırmızısı ve yitirilen aşk moru, asla bitmeyecek arkadaşlık yeşili, mutlak mutluluk sarısı... Her duygunun bir rengi vardır. Çok fazla heyecana kapılıp aklın karıştığı zaman, onları görmek için gözlerini kapatman yeterlidir.



18 Eylül 2019

Sakın Oraya Gitme / Yekta Kopan



Hemen kısa bir notla başlamak istiyorum bu yazıya. Bu sene okumuş olduğum kitapları ara ara yazıp taslaklara atmışım. Neden yazdığım gibi sıcağı sıcağına yayınlamadıysam artık hiç bilemiyorum. Taslaklarda beklesin istemedim bu yazıları. O sebeple ara ara yayınlayacağım. Bu kitapta taslaklarda bekleyenler arasındaydı... Bir ön bilgi olsun :)

Hikaye kitaplarını çokça sevmem. Bir eksiklik hissine kapılırım çoğunlukla.
Yekta Kopan'ın yeri ayrıdır bu konuda... İnsani olarak sevmemin katkısı da büyük tabiki ama onun öyküleri ayrı bir yerde benim için...

Kitap içinde 12 hikaye barındırıyor. Hepsinin kendine has güzelliği var tabi ki ama benim favorilerim "Cesur Geyikler""Bisiklet" ve  "Herkes Kadar Mutsuz" oldu içlerinde...

Hikayeler biraz karanlık, karamsar ama asla sıkıcı değil... Kelimeler her zamanki gibi çok güzel kullanılmış. Sevgili Yekta Kopan kelimelerle oynamasını seviyor ve şahane karakterler yaratıyor hikayelerinde...

Diyeceğim o ki bu kitabını da keyifle okudum ben... Hikaye seviyorsanız hele de Yekta Kopan'ı seviyorsanız zaten ya okumuşsunuzdur, yada okuyacaksınızdır.

Sevgiler ♥

Şimdi sıra altıçizililerimde ;)


* Babalık sonradan giyilen bir gömlek, çoğu erkeğin düğmelerini doğru ilikleyemediği. Ama annelik öyle mi ya ?

* Yaptığın her şeyin üstüne kutsal annelik etiketini yapıştırmakla ne geçti eline? Çok mu ezdi bu dünya kadınlığını? Ancak anneliğinle mi devirebildin erkeklik şatolarının sike benzeyen kulelerini ?

* Alamayacağım oyuncakların, yaşayamayacağım aşkların, gerçekleşmeyecek devrimlerin hayalini alma elimden. Ancak inanırsam yürüyebilirim onlara doğru. O yürüyüşün yollarını imkansızlık taşlarından döşeme. Bırak imkansız olsun, ben yine de inanayım sevdiklerimin ölmeyeceğine.

* Hayatta iki şeyi iyi bileceksin: zamanında konuşmayı ve zamanında susmayı.

* Ölümün açtığı yara kaç santim olur ki ?

* Öbür dünya denilen şey bilinmez bir yerde değildi. Bu dünyadan sıkıldığında adım attığın her yerde karşına çıkabilirdi cehennemin kapısı.

* Uzun konuşmalar, yalanlar, yağlamalar, yıkamalar zarar verir başlangıçlara. Biriyle dost olacaksan bir bakman yeter.

* Kimsenin kendisine hayat kumaşından bir lanet dikmeye hakkı yok.

16 Eylül 2019

Şebonun Gevezelikleri #11


Selamlar efenim ♥

Malum geçen hafta okullar açıldı. Ve biz hala okul düzenine alışamadık.
Bir insan her sabah okula geç kalır mı?
Biz bunu başardık hahahaaa :)
Ve dolayısıyla işe de geç kaldım...
Trafik yoğunluğundan ilk haftadan bezdim hatta.
Allah sonumu hayır etsin.


Uzun süredir Cumartesi günleri çalışmıyordum. Bu hafta çalışmak zorunda kalınca psikolojim bozuldu. Bana bir gün tatil yetmiyor, bir kez daha bunu anladım. Zira Cumartesi çalışınca yemek-alışveriş-temizlik gibi bilumum işler bir güne kalıyor ve benim pertim çıkıyor.. Bu hafta olduğu gibi...
Ortalık toparlamaktan yemek yapmaya bile fırsat bulamadım dün. Bizim mutfağa şu aralar fare düşse başı yarılır zaten.


Yaklaşık olarak 6-7 aydır saçlarımı boyatmıyorum. Neden yaptığımı bilmiyorum ama beyazlarımla yaşamak istediğime karar vermiştim. Şimdilerde ise feci halde boyatma isteği var ve akıllı uslu renklere değil. Mesela mor yapmak istiyorum hahahaaa :))) Bir de kısacık kestirip ablak suratımla başbaşa kalmak. Savaşıyorum hala içimde ve kim galip gelecek hiçbir fikrim yok :/


30 Sayfa kitap okuma kararımıza bu hafta ikimizde uyamadık. Mazeretimiz çoktu ama geçerliliği yoktu. Bu haftaki kalkınma planlarımız arasına yeniden konumlandırdık bakalım ;)

Ama bak bu hafta tüm yaz ara verdiğim yoğurt mayalama işine yeniden başladım. Ve olurdu olmazdı derken taş gibi oldu taş ♥ Annemin evinde tutturamadığım yoğurt kendi evimde tutuyor ya bir de buna şaşırıyorum... Neyse nazar etmeyeyim şimdi kendi kendime...





Şimdi yapılacaklar listemi buraya da koyup kaçarım. Yoksa ben salaklanmaya devam edip hiçbir şey halledemeyeceğim 👍

* 30 sayfa kitap her gece. Bu hafta rutine bağlamalısın bunu.

* Çiçeklik için cam fanus ya da cam kase bakın ucuzundan. O çiçeklik orada sana batmaya devam edecek yoksa.

* Evde bir kutu buldun ya, onu boyasan da ojelerini yada ıvır zıvırını koysan nasıl şukella olur.

* Oytun'un yemek parası yatacak.

* Kredi kartlarını öde.

* Ayakkabıcıya tamire gidecek ayakkabılar var.

* Bu hafta biraz yemek yapıp kavanozlasan da azıcık rahatlasan hafta içleri.

* Ütüsüz hafta geçer mi hiç Şebo. Bugün hatta hemen onu hallet. Yoksa kalır gider...


10 Eylül 2019

İnsta Seçmeceleri Ağustos


Kaldığımız yerden devam ediyoruz madem rutinimize dönmek lazım.
O zaman gelsin Ağustos ayının seçmeceleri ♥


Ahhh o ayrılık vakti 😢



4. sünü gerçekleştirdiğimize göre artık geleneksel diyebiliriz fotoğraf çekimlerimize ♥

Takım takım giyindirdik yine
Bayılıyorum bu şapşik hallerine


Günaydın ♥ 😊😊


Biraz sessizlik 🙏


Bayılırım incir reçeline ♥


İstersen ikisi de ♥


Evet evet şu anda çok eğleniyorum 😂😂😂


Şerefe 😅😅😅


Seviyorum mutfak denemelerini :)

9 Eylül 2019

Şebonun Gevezelikleri #10



Bir kaybolup bir daha gözükemeyen Şebodan selamlar efenim :)
Klasik bahanelerimi anlatıp sizi sıkmayacağım bu sefer söz...

Malum okullar açıldı. Tüm çocuklarımız okullarına başladı. Bir liseli gerçek ergen anası olarak ne kadar keyifli olduğumu tahmin edebiliyorsunuzdur herhalde :) Tüm çocuklarımızın yolu açık olsun, keyifli ve başarılı bir eğitim-öğretim yılı geçirsinler inşallah 🙏

Bu aralar ben ne yaptım peki... Bak madde madde sayayım heheeee :))

1- Malum LGS sınavı vardı Oytun'un. Şükür atlattık. 2. tercihine yerleşti. Bugün de başladı artık okuluna. Hazırlık okumak istiyordu ancak şimdiki okulunda hazırlık yok. O sebeple ay sonuna kadar nakil tercihlerini deneyeceğiz. Kısmet diyoruz artık.

2- Arden kuşum ve kardeşim buradaydı tüm yaz boyunca. Onlarla keyifli vakitler geçirmeye çalıştım.

3- İşler malum piyasa şartları gereği çok keyifsiz. Angaryalarımızı arttırdık mevcut düzenimizi korumak için. Her şey güzel olacak dedik ya o sebeple biraz daha ümitliyim kendimce. Düzelecek piyasalar da inşallah zamanla. daha çok yolumuz var ama...

4- Kitap okuma konusunda çok başarılı değildim. Film desen evin balkonunu yazlık sinema modunda kullanmaya başlayınca biraz bişeyler izledim. Fırsat bulursam onları da zaman içerisinde anlatırım. Dizi izleyemiyordum hiç, öğlen aralarımda artık işyerinde fırsat buldukça izliyorum. Bölüm bölüm fena gitmiyor dizi izleme seanslarım :)

5- Çok gezdiğimi söyleyemem bu yaz ama yazlık her zamanki gibi hayatımızı kurtarmaya devam ediyor. 2 günlük hafta sonu kaçamakları bazen eziyet olsa da deniz-kum-güneş enerjisi her daim makbul ♥

Bak madde madde sayınca hiçbir halt yapmamışım gibi geldi ama sanki zaman benimle oyun oynadı, koskoca yazı düşe kalka bitirdim gitti işte :)


Bu hafta okul düzenine alışmaya çalışacağız sanırım. Klasik alışveriş turları... Bu sene ergenle karar verdik ilk önce evdekileri değerlendirmeye alacağız. Yoksa ikimizin de kırtasiye aşkı devreye giriyor ve hem evde kalabalık yaratıyoruz hem de cebimize zarar :/ Bakalım becerebilecek miyiz 🙆

Bu yaz tam bir göçebe hayatı yaşadığımdan dolayı özellikle mutfak düzenim tamamen kaçmış durumda. Bu hafta öncelikli işim mutfak düzenimi sağlamak.

Bir de ergenimle kitap okuma alışkanlığımızı yeniden kazanmamız lazım. Her gece yatmadan 30+ sayfa gibi bir düzen dedik. 30 sayfası kesin de bölüm bitene kadar artısı ne olur bilmiyorum. Haftaya sonuçları yazarım 😉

Şimdi yavaş yavaş sizleri okuma zamanı :)
Görüşürüz ♥


6 Eylül 2019

4 yaş bebesine ♥




Teyzesinin minik kuzusu 4 oldun sen artık...
Her yaşa geçişin önemli senin için, her yaşına özgü hayallerin var...
Mesela bu sene ilk sorduğun soru "artık arabanın önüne oturabilir miyim" oldu... Hayalindeki 4 yaş ne kadar büyükse artık :))) Bunun için daha çok doğumgünü kutlaman gerektiğini öğrendiğinde biraz hayal kırıklığına uğrasan da eminim yeni hayaller kurmaya başlamıştın 😏 Hoş biz erken erken kutladığımız için sen o an 4 olmamıştın bile o ayrı mesele :))

Evet bebeğim bu sene yine seninle nasıl koca bir yaz geçirdiğimi anlatacağım... Balık hafızalarımıza bu yazılar hem iyi geliyor hem de seninle anılarımı kayıt altına almış oluyorum...

Bu sene avunun (abinin) pabucunu dama attırdım nihayet ve teyzesine düşkün bir kuzu yapmayı becerebildim. Bu benim için bir mucizeydi :) Teyzeeee teyzeee diye peşimden koşturdun çoğunlukla...

Pancake benden her sabah istediğin yegane yiyeceğindi... Arada abartıp arabalı pancake gibi absürt isteklerini de gerçekleştirdik. Çıtır tavukla tanıştırdım seni, mmmmm çok güzelmiş diyerek afiyetle yedin... Hatta bir ara evin tek yemek pişiricisi benmişim gibi davrandın... Teyzem yapsın, teyzem pişirsin, teyze ne yemek var gibi gibi... Hele siz yapamazsınız teyzem yapar dedin ya Şebonun yağlarını erittin heheeee :))

Bu sene ilk defa seni havaalanında karşılayamadık. Ama evde sizi hazır ve nazır bekliyorduk. Gecenin bir yarısında çok uykun olmasına rağmen full enerji kucaklaştık, öpüştük hatta azıcık da kudurduk.

Bu sene avunun sınavı olduğu için ilk zamanlar sizinle çok sarmalanamadık, o sebeple  avu okula gitmesin artık diye mızıldandın...  Avunun mezuniyet töreninde avunu gördükçe Oytuuun, Oytuuunn diye seslendin sürekli. Gülümsememize sebep oldun şapşiriğim ♥

Çok temkinli bir çocuksun. Ve bu sene buna yine devam ettin. Denizde seni nasıl yüzdüreceğiz diye kara kara düşündük çokça o sebeple. Fakat anneciğinle çok güzel bir oyun oynadık sana, hep terliğimizi denize düşürdük. Terlik kurtarıcı kahramanımız yaptık seni :) Ve sen her terliği kurtaracağım diye can hıraş debelenirken kimse olmadan denizde yüzebileceğini fark ettin. O andan sonra da seni tutabilene aşkolsun... "Teyze tutma, tutma ben kendim yüzebiliyorum" diye diye gittin denizde. Tabi hala destek kullanıyorsun, köpüklü deniz mayon var üzerinde... Ama olsun biz buna da razıydık. Seneye onu da atacağız inşallah bitanem ;)

Bu enerjini nerden buluyorsun bilmiyorum ama sürekli kıpır kıpırsın.  Hem de çenesi düşüksün hahahaaaa :))) Sürekli anlatıyorsun, sürekli hareket halindesin ve evet sürekli muzurluk peşindesin... Her şeye söyleyecek bir lafın var, azıcık çok bilmişsin... Ben senin yaşlarındayken abini çok güzel kandırırdım ama seni kandırmakta güçlük çekmek bir yana çoğunlukla kandıramadım. Ama teyze hayır bu böyle değil diye oturup sen açıkladın bana çoğunlukla. Pes etmiştim artık yazın sonlarına doğru :)))

Evde sürekli anneannen tabak çanak kırdı sen terliğini giy diye :)) Şaka tabi ki... Anneannen o kadar sakar bir kadın değil. Bak bu konuda seni kandırdık işte :))) Ohhh canıma değsin hahahaaaa :) Ama seneye bunu da çözersin.

Bir keresinde arabada giderken benzinimin biteceğini söyledim annene. Endişe küpüm bizden çok endişelendin. Teyze benzinlik bulalım yolda kalmayalım diye bıdır bıdır söylendin. Hele arabayı sana ittireceğimizi söyleyince daha da çok endişelendin. Şimdilerde her arabaya bindiğinde benzinimiz var mı arabada diye soruyorsun. Travma yarattım sende sanırım :))))

Bu sene en sevdiğin oyuncak Thomas trenlerdi. Hatta sana thomaslı yaş pasta yaptırınca deli gibi sevindin.

"Felaket" diye bir şarkıyı biz sevip dinlerken bizimle birlikte sende sevdin. Arabaya bindiğinde felaketi aç teyze, sesini çok aç diye diye bizi felaketten yıldırdın hahahahaaa :) İleride dinlemek istersen Zeynep Bastık söylüyordu unutma ;)

Yazın sonlarına doğru sana birşeyi yaptırmak için sakın yapma Arden demeye başladık. Bizimle inatlaşacaksın ya sende inadına yaptın. Faka bastın Arden hahahahaaaaa :)) Biz kazandık işte :)))

Nerede güzel bir kız görsen hemen arkadaş olmaya çalıştın. Biraz çapkın mı olacaksın ne? Ama azıcıkta maymun iştahlısın ben söyleyeyim sana. Neyse geçer bu zamanlarda oğluşum sen merak etme ;)

Senin yanında kaldığım her sabah bizi öpücüklerle uyandırdın, uyanmayınca da gözümüze parmak sokmaya kalktın haahahaaaa :) Ben seni ısırdım sen beni cimcikledin...

Gaddar anan hala sana şekerli ürünler yedirmiyor ama bu sene sana dondurma yedirmeyi başardım. Ama sadece sade dondurmayı seviyorsun. Teyze sütlü dondurma alalım mı diye gezdin peşimde :))) Doğumgünü pastandan da ısırttırdım kocaman bu sene sana ama "ıııhıhhh hiç güzel değilmiş" deyip poponu çevirdin hahahaaaa :))) Seneye anneni kızdırıp onun sütlüsünü de yediririz artık :)))

Kitapları bu sene de sevmeye devam ediyorsun. İnşallah ömrün boyunca da bu devam eder. Sürekli bana kitaplar okuttun. Arada senin kitaplarından yanımızda olmayınca kendi kitaplarımdan okudum. Ona bile hayır demedin. Uslu uslu dinledin. Ben tabi mest ♥

Avunla bu sene azıcık didiştiniz. Birbirinizi çok seviyorsunuz ama bir hakimiyet savaşınız başladı aranızda. O sözünü dinletmek istedi ama sen özgür ruh... Sen istediğin olsun istedin ama o ergen ruh... Böyle inişli çıkışlı bir yaz oldu sizin için... Ama biz seninle ballı kaymaktık aşkım bu sene heheheee :))))

Gideceğine yakın ben Orlando'yu hiç sevmiyorum, buraya taşınalım diye gezindin. Ama gitme vakti geldiğinde bizi öpücüklere boğa boğa, size bilet alacağız diye diye gittin kuşum :)

Eve gittiğinde ise muhtemelen nereye saracağını bilemediğinden ben Afrika'ya gitmek istiyordum diye ağlamışsın. Bizi hem güldürdün burada hem de hüzünlendirdin...

Bir yılımızı daha böyle tamamladık işte minik böceğim. Evimizin neşesi kaçtı sanki sen gidince. Kimsesiz kaldık... Bu özlem duygusunu sen de bizimle birlikte çok erken yaşta tadıyorsun ama yapacak bir şey yok. Gelecek yaza kadar uzaktan uzaktan hasret gidermeye devam edeceğiz. Sen sağlıklı ol, mutlu ol bize yeter ♥

İyi ki doğdun böceğim yeniden...
Çok güzel bir yaşın olsun, yeni hayaller kuralım seninle, yeni şeyler keşfedelim bu sene de...
Bol bol sarılacağımız, öpüşüp koklaşacağımız  bir yıl olsun...
Sevgiyle sarmalansın her yerin...
Hepidebörtdey Arden :)))

Seni seviyorum güzel oğlum ♥

Teyzen