30 Ekim 2018

Dokunmadan / Nermin Yıldırım


Evet şimdi 2018 senesi okumalarıma (tabi şimdiye dek olanlar arasında) damgasını vuran kitapla karşınızdayım :) Bir çok arkadaşımda defalarca gördüm yazarı, hatta beğenilerini de not etmiştim bir kenara ama ne yalan söyleyeyim bu kadarını hiç tahmin etmemiştim...


 Geç kaldım dediğim, ama iyi ki daha fazla geç kalmadım dediğim bir yazar oldu Nermin Yıldırım...

Kelimeleri kullanış şekli, yazım dili, nüktelerinin güzelliği beni tam on ikiden vurdu diyebilirim... Diğer kitapları da böyle midir bilemiyorum ama okudukça bunu da anlamış olacağım... Sanırım 2019 hedefleri arasında yazarın tüm kitaplarını hatmetmek olacak gibi :) Hissiyatım şimdilik böyle...

Bu kitaptaki kahramanımızın ismi Adalet... Henüz 29 yaşında.... Öleceksin diyorlar Adalet'e... Şaka gibi ama Adalet ölümün soğukluğunu ensesinde hissetmeye başladığı anda ilk günahına odaklanıyor... İlk günahını nerede, ne zaman işlemişti... Bilerek, isteyerek... Belki bu günahı bulsa, özür dilese iyileşekti Adalet... Ruhunu iyileştirecekti... Zaten kısa bir süre sonra iyileştin diyorlar... İyileştin Adalet...

Adalet bunun adı, azıcık takıntılı bir tip... Yine de vazgeçmiyor ilk günahının peşine düşmeyi... Elinden bile isteye kaptığı oyuncak ayı yüzünden acı çektiğini düşündüğü Mahsun'un izini sürüyor... Bir yol hikayesi anlayacağınız... En yakın arkadaşı Hülya ile çıktığı güzel bir yol hikayesi hem de...

İnce ince düşündürürken hatta kendinizi de sorgularken bir anda gülümsüyorsunuz kitabı okurken... Düşünsenize tam çocukluk yaralarına odaklanmışsınız, hissin doruklarındasınız ve bir adamın evleneceği kadının göz rengini "gaita sarısı" olarak nitelendirdiğini okuyorsunuz... Alıyor mu bir gülmek :))

Mesela bir de Sadi Seber var... Hafif bir üçkağıtçı gibi sanki ama kulaklıktan radyo tiyatrosu dinliyor... Sen şimdi bu karakteri nasıl sevmezsin ♥

Kitapta en sevdiğim ayrıntılardan bir tanesi de Adalet'in gazete ve dergilerden dikkatini çektiği haberleri kesip yapıştırdığı defter... Neler yok ki içinde... Kartopu yüzünden ölen adamlar, dondurucuda bekletilen bedenler, fordçular, cinayetler... Ara ara çıkıyorlar... Bize tarihi anımsatıyorlar Adalet ile birlikte..

Birde Sadi Seber'le birlikte bir oyunları vardı ki benim eski ev pencerelerine bakıp içlerinde yaşanan hayatları hayal etmem gibi... İnsan hayal ediyorlardı onlarda... Ne iç yumuşatıcıydı anlatamam...

Şebo çok anlattın demeyin bu anlattıklarım hiçbir şey daha... Öyle spoiler falan da vermedim merak etmeyin...

Kitapta öyle bir ters köşe olacaksınız ki, üstelik bir defa da değil... Bende mesela 2 net, 1 i de ucundan döndü...

Bana daha fazla anlattırmayın en iyisi, okumadıysanız bu seneyi bu kitapla taçlandırın benim gibi...
Kesinlikle ve şiddetle tavsiyemdir efenim...


Haydi şimdi altıçizililerime 😉


* Hayatta bazı şeylerin varlığı, uzun boylu düşünmemek kaydıyla kabul edilir.

* Suç saklansa da, suçluluk kalır. Yastığın üzerinde uykusuzluk lekesi, kalpte kimliği meçhul ağrı, kursakta bekleyen taş gibi kalır.

* Çözülen bir yumaktan ziyade, giyilmekten yıpranmış eski bir hırkayı sökmeye benziyor hatırlamak. Her an olmadık bir noktada düğümlenebilir ip. Kopabilir oradan. Ve bir kere koparsa, bağlansa da aynı olmaz artık.

* Benim derdim, üst katta kimin ikamet ettiği değil, alt katta işlerin neden böyle gittiğiydi. Bir yaratıcı değil, anlam arıyordum. Parçayı değiştirecek bütünden ziyade, bütüne mana katacak bir parça.

* Uzun uzun bakıp da susanların aklından geçenlerden korkmalı.

* Günahkâr Âdem'in hayırsız evlatları böyledir. Nankör ve vefasız. Gidemedikleri şehirlerin ismini gittiklerinden, kendilerini sevmeyen insanların cismini sevenlerinden, gerçekleşmemiş hayallerin hevesini gerçekleşmişlerden berrak hatırlarlar. Kavuşamamak nasıl aşka teşvik ederse, vuslat da günü geldiğinde unutmaya azmettirir.

* İnsan sadece sigara, tiner yahut hap tiryakisi olmuyor ki. Mutsuzluk da bir iptila, yalnızlıktan geberecek gibi hissetmek ya da suçluluk da. Hayat bu, insanın başına her şey gelebilir. Hangimizin ruhunun neye yapışıp çürüyeceğini kim bilebilir?

* Psikoloji ve matematik bilimleri birbirine hiç benzemiyor. Kalple ilgili çıkarma işlemlerinde gidip komşudan bir onluk alamazsınız. Onun yerine tutar kendinizi sıfıra tamamlarsınız.

* Yaşamak, düşmekle kalkmak arasında geçirdiğiniz korkulu, ümitli, telaşlı zamanın adı. Düşüp düşüp kalkma sanatı.

* Haklının sesine tahammül etmek, haksızın zırvasını dinlemekten zordu.

* Gerçi hayat bana öğretmişti; kul kurar, felek gülerdi. Her ilmeğini planlayarak ördüğünüzü sandığınız atkı, gün gelir boynunuza dolanıverirdi. Ölüm diye bir şey vardı çünkü. O varken yarın ne demekti, planlar neye yarardı!

* Size kalbini açmak isteyen birine, saat ve gün bildiremezdiniz. Ne zaman dolarsa o zaman taşardı.

* İnsan en çok kaçmayınca yakalanmıyor. Ve bazen kaçmak yakalanmaktan çok daha küçük düşürücü.

* Sırlar da aşklara benzer biraz. Paylaştığın kişi, ona senin verdiğin kıymeti vermeyebilir. Sen büyüttüğün bir çiçek gibi incitmekten çekinerek ihtimamla sunarsın, karşındaki ağzının kenarıyla teşekkür edip kenara koyar mesela. O zaman anlarsın ki, emanete biçtiğin değer, senin doğurup büyüttüğün, kendi ellerinle yüklediğin hislerin toplamıymış meğer. Taptığın tanrının aslında var olmadığını öğrenmek kadar acıklı bir şey bu. Yüzleşmek istemediğin için de başkasıyla paylaşmaya korkarsın.

* Birine susmasını söylediğinizde sesine, gitmesini söylediğinizde kendisine hasret kalabiliyordunuz.

* Çocukları hafife almayın matmazel. Onlar ki rüyalardan bile yaratıcıdır.

* Ne var ki hasretle beklenen insanlara daha çabuk kavuşulamadığı gibi, aceleyle koşulan yerlere de daha hızlı varılamıyor bazen. Sabırsızlandığında, insanın ayağı en çok kendi telaşına takılıyor.

* Konuşmanın alışmak, alışmanın da sevmek gibi yan etkileri oluyor.

* Sevgi, aşk, özlenmek, bunlar talep edilmez. Sen talep ettiğin için değil, birileri vermek istediği için alırsın alacağın varsa. Kalbin arz-talep dengesi piyasalarınkine benzemiyor.

* Kime Kurban denir, söyleyeyim mi sana?
   ...
   Kurban gibi davranmayı seçene. Yapma bunu Adalet. yapma kendine.

* Bir ayna aslında ne ister? Bakana kendini göstermek mi, bizzat görünmek mi yoksa?

* Görecek kadar kâmil, duyacak kadar dikkatliydim de, cevaplayacak kadar adil değildim.

* Düşmek büyüklerin işi.

* Romanların müsaade ettiğine hayat izin vermez mi?

* İnsan kendini sevmeyi bilmeyince, başkalarınca sevilebileceğine de ihtimal vermiyor işte.

* Genellikle görünmeye çalıştığımızdan daha mutsuz oluyor, çabucak bozulan birer küçük makine gibi ha bire hata veriyor, azıcık toparlandıktan sonra da savruluşlarımızın adına insanlık hali diyorduk.

* Bazı şeylerin yerini hatırlamak, varlıklarına inanmayı kolaylaştırıyor. Mesela kalbin, mesela acının, mesela sevincin, mesela kendi kendimin.

* Hayatta her şeyin zamanını belirlemeye çalışanlar, zaman tarafından cezalandırılmaktan kurtulamıyor.


29 Ekim 2018

Bu hafta #43



Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun hepimizin..
En güzel bayramımız, en anlamlısı....

Bu sene çalışmak zorunda kaldım, o sebeple sabah kutlamalarına gidemedim...
Akşama fener alayını bekliyorum ben de...

...............................................♥..............................................

Bu hafta pek sevimsiz bir hafta geçirdim...
Murphy benimle olmak istedi sanırım tüm hafta...
Artık def ettiğimi düşünüyorum, inşallah maşallah yani 😊

Bazen yanıldığını gördüğüm birinin yanıldığını söyleyememek çok üzüyor beni... Böyle anlarda kendim yanılmayı daha çok istiyorum... Ama olmuyor işte... Bu aralar böyle bir hissiyattayım... Sevdiklerimle sınanıyorum, belki ağır bir cümle ama buna yakın bir şeyler işte...
Geçecek, geçecek diye tekrarlıyorum sürekli içimden...
İzinin kalacağını bile bile hem de... Geçecek desem de kırıldığımı biliyorum çünkü...

Ruh halim iyi olmadığı için çok elim kolum da kalkmadı....
Hâlâ Ayfer Tunç / Yeşil Peri Gecesi'ni okuyorum... Kitap çok güzel başladı ama ben devam edemedim... Kitap okuma ruh haline giremedim...
Film  de yok bu hafta...

Dün örgü başladım sadece... Ufak bir boyunluk öreyim dedim, başarabilirsem tabi... İyi geldi... Rahatlattı...

Oytun'un bu haftaki deneme sınavı çok iyi değildi, ortalamaydı.... Ama ilk defa çabaladığını görmek beni iyi hissettiriyor... Sonuç ne olursa olsun "çabalamadım/n ki" sonucundan nefret ediyorum çünkü... Yapmış olduğum hatalarımın takıntısı belki de... Çocukluğuma inmek lazım bu konuyla ilgili...  Hatta ve hatta sebeplerini ben çok iyi biliyorum da, buralarda anlatıp madara etmeyeyim şimdi kendimi :)))

Benden şimdilik bu kadar... Görüşürüz...
Mutlu haftalar diliyorum ♥




* Bu hafta canın ne istiyorsa onu yap Şebo... Seni azat ettim listelerinden bu hafta...






24 Ekim 2018

Çabuk Büyüme Çocuk / Ergun Hiçyılmaz


Bu aralar elimde yazılacak kitaplar fazlalaştı, üzerimdeki etkilerini yitirmeden bir şekilde yazıya dökülmesi lâzım... Bu hafta elimden geldiğince kitaplara odaklanmaya çalışacağım... Bakalım becerebilecek miyim ;)

Otobiyografi tarzında kitaplara son dönemlerde ilgim artmaya başladı. Bir de üstelik Zeki Müren'in hayatıyla ilgili bir kitap olduğu için tadından yenmez düşüncesindeydim bu kitap için...

Ancak ne yazık ki bu konuyla ilgili hayal kırıklığına uğradım. İçerik olarak daha dolu dolu bir kitap beklentisindeydim... Belki de bu benim meraklarımla ilgili bir beklentiydi... Bilemiyorum...

Kitapla ilgili kısaca bilgi verecek olursam; yazar kitabı 6 bölümden oluşturmuş. İlk bölümde hayatının bölümlerini anlatırken diğer bölümlerde; belgeler, Zeki Müren'in kendi yazıları, şiirleri, filmografi ve 45likleri, fotoğrafları verilmiş..

Zeki Müren'in hayatının anlatıldığı bölüm çok karmaşıktı... Çocukluğunu anlatırken birdenbire radyo günleri girmiş içine, sonra birden ölümü, tekrar başa dönmesi gibi zaman karmaşası yaratılmış. Yazar belki zaman sıralaması yapmadan bazı konuları aktarmak istemiş olabilir ama geçişlerdeki uyumsuzluk benim için kafa karıştırıcı oldu maalesef...

Bir de Zeki Müren'in hayatına giren insanların ayrıntılı biyografilerinin olduğu bir bölüm vardı, bu bölüm gerekli miydi, kişinin adı geçen zaman dilimindeki sayfa altına kısa bir hatırlatma notu düşülemez miydi diye çok düşündüm okurken...

Tüm bu olumsuz düşüncelerime rağmen yazarın dili sadeydi, okumakta sıkıntı çekmedim. Belli güzel araştırmalar yapıp aktarmaya çalışmış ama bendeki hayal kırıklıklarını kırmaya yetmedi maalesef...

Ara ara Zeki Müren'in hayatı beni şaşırtmayı çok iyi becerdi yalnız...
Zamanında, ki hâlâ aynı bence, popularizm bazı kitleleri de rant sağlamak adına harekete geçiriyor... Bir dergi, "Zeki Müren'in ideal kadını kim?" diye bir yarışma düzenlemiş mesela... Baya baya başgöz etmeye çalışmışlar bir nevi :)

Sahne kazaları tabi ki sık sık olmuş ama en ilgimi çeken şarkı söylerken atılan bir konfetinin boğazına kaçması sırasında yaşadığı sıkıntı... Oldukça profesyonelce kotarmış bu durumu ♥

Kitabın sonunu okuyup kapağı kapattığımda, keşke Zeki Müren o Bodrum günlerinde kendi hayatını kendi kaleme alsaymış diye geçirdim içimden... Şu ana kadar onun hayatı ile ilgili tüm merak ettiklerimi ilk elden öğrenmek çok daha keyifli olurdu eminim...

Bu kitapla ilgili hissiyatım bu şekilde benim, dolayısıyla okuyup okumama kararını tamamen size bırakıyorum...

Altı çizililerime geçmeden önce hemen birşey daha eklemek istiyorum kitapla ilgili... Sanat güneşi en güzel lakabıdır takdir edersiniz Zeki Müren'in... Bu sebeple kitap kapağı tasarımına bayıldım ben... Bu kitabın dikkatimi çekmesindeki en büyük sebeplerden biridir. Kapak tasarımını kim yapmış diye özellikle baktım ama bulamadım, kim yaptıysa ellerine sağlık diyorum ♥



Altıçizililerim;


* Bir gece, özlemi içinde yaktığım bir günün gecesine sahnede içli bir şarkı söylüyordum. Ön masalardan birinde annesi ve babası ile birlikte onu görmeyeyim mi? Hemen okuduğum eseri yarıda kestim. Bestesini de güftesini de onun yeşil gözlerinin ilham ettiği "Seni Sevda Çiçeğim" adlı eseri yalnız onun için irticalen okumaya başladım. Seansım bittiği zaman, masalarına alev renkli bir tek gül goncası ile kartımı yolladım. Söyleyeceklerimi bir an için dinlemelerini, annesi ile babasından rica ettim. İçimdeki hasreti, önüne geçilemez sonsuz aşkı ebedileştirmek istediğimi bir solukta söyleyiverdim. Bu dileğimi iyi karşıladılar. Bütün ömrüme hakim olan o varlığın babası bana şöyle diyordu:
   Oğlum senin gibi iyi yetişmiş bir evlada herkes sahip olmak ister. Yalnız, benim bir tek kızımdan başka kimsem yok. Dedelerimin kurduğu ticarethaneyi teslim edebileceğim sağlam bir ele kızımı vermek isterim. Halbuki bizim yollarımız ayrı.

* Aşktan korkan insanlar aşkını saklayanlardır. Ben ise aşktan korkmuyorum. Aşkımı itiraf etmekten çekinmiyorum. Birçoğunuz bana çok kızdınız ve yazdığınız mektuplarda beni aşktan, histen mahrum bir insan olarak itham ettiniz. Halbuki ben, en ağır ithamlarınızı büyük bir aşk içinde okudum. Sizler beni acı sözlerinizle iğneleyip, derin bir sükun ve huzura kavuştuktan sonra acaba benim çektiğim ıstırabı duydunuz mu?

* Doktorun biri gazetenin birine Zeki Müren organ nakli yaptırsın, demiş. Vallahi çok güldüm. O zaman pantolon giyen kadınlar da organ nakli yaptırsınlar kendilerine. Değil mi ama canım?

* Dikkat ediyorsanız sahneye ilk çıktığım günden beri sahne hayatımda şahsi gücümle birçok yeni harekete önder oldum. İlk giydiğim beyaz smokinimi herhalde hatırlıyorsunuz. O zamanlar dedikodu ve tenkitlere vesile olan giyinişimi diğer seneler içinde daha da ileri götürmekten çekinmedim. Şimdi bütün gazinolarda Avrupai dekorlar içinde sanatkarı arzu ettiğiniz, hayal ettiğiniz şekilde seyretmek ve dinlemekten zevk duyuyorsunuz. Her mevzuda, her alanda ilerlemek hepimizin arzusu değil midir?

* Yarışma (1953 Ses Dergisi) kadın sanatçılar arasında olmasına rağmen Zeki Müren de en fazla oy alan sanatçılar arasındadır.
   Bu sonucun iki yorumu olabilir: Birincisi, belirttiğimiz gibi adı geçen sanatçıların musikide bir yere sahip olmalarıdır. İkincisi ise seçime katılan okurların kadın-erkek ayrımı yapmadan Zeki Müren 'i "tek" kapsamda görmesidir. Üstelik kraliçe seçiminde en çok oyu kadınlardan almıştır Zeki Müren.

* Aslında hayat o kadar kısa ki, kargalar kaplumbağalar 300 sene yaşayıp insanlarla alay ediyorlar.

* Zeki sahneye çıktığında ortalık karışıyor, binlerce kadın sevgi ve hayranlığını inanılmaz biçimde ortaya koyuyordu.
   Her şarkı sonunda irili ufaklı, büzgülü ve dantelli, küçük ve büyük, kırmızı veya beyaz, siyah veya pembe sayısız külot ve sütyen birer çiçek gibi havalarda uçuşuyordu.


22 Ekim 2018

Bu hafta #42


Merhabalar efenim...
Nasılsınız bu hafta ?
Ekimi devirmeye günler kala inşallah enerjileriniz yerindedir :)
Bizde her şey yolunda şimdilik ♥

Bu haftaki ödül gecemiz ile ilgili farklı planlarımız vardı ama çocuklar tercihlerini monopoly yönünde kullandılar... Gece onların gecesi, aman mutlu olsunlar modundayız ya atış serbest dedik zaten :) Bu sefer 3 çocuk olduklarından bize de dokunmadılar hem... Tam ballı kayısıydı anlayacağınız....
Odalarından öyle kahkahalar ve bağrışmalar geldi ki bizde mi oynasaydık acaba demedik de değil tabi :) Kiralar, paralar, otel konaklamaları derken para çok tatlı geldi hepsine 😂
Bir ara bunlar gerçekten zengin olsalar ne yaparlar acaba düşünürken pek eğlendim :)))


Bu hafta okulda şarkı yarışması vardı... 8. sınıfları etkinliğe katmayacağız deseler de bizimkiler baş köşedeydiler... Nasıl bir mikrofon ve sahne sevdası varsa artık 😂😂 Allahım bir görseniz havaları, tavırları... Oytun'un hep söylerim müziğe karşı hiç yeteneği yoktur ama adam ısrarla söyleyeceğim diye tutturuyor....  Ve bu sene anladım ki evet yeteneğin de etkisi var bazı şeylerde ama istek yetenekten daha öne çıkıyor bazı gelişimlerde... Onu sahnede izlerken azmini, heyecanını takdir ettim... Evet mükemmel değildi ama iyiydi sonuçta... Ve o sahneye çıkıp şarkı söylemek aslında çok da kolay bir şey değil...
Özgüvenini seviyorum çocuğum senin ♥


Bu hafta yoğurt mayalama rutinime başladım.... Sanırım yani :)) Sütçüm artık her Cumartesi akşamı getirecek yine geçen seneki gibi. Bu sene bir de cam şişeye geçmiş ki daha çok içime sindi... Plastik petleri de tek kullanımlık yapıyordu ama cam şişe hem onun açısından hem benim açımdan çok daha güvenli.. Çevre kirliliği yönünden de güzel bir gelişme üstelik.. Seviyorum sütçümü ♥

Mario Levi / Yanlış tercihler Mahallesi kitabını bitirdim bu hafta... Sevilmelik bir kitaptı... Bazı karakterlere aşık oldum hatta ♥ Birikti kitaplar farkındayım, bir boş vakit bulunca yorumlarını da yazacağım... Şimdi sırada Ayfer Tunç / Yeşil Peri Gecesi var... İnstada kısa bir oylama ile bu haftanın kitabı olmayı hak ettiler kendileri :)

Filmlerden de uzun süredir izlemek istediğim Florence Foster Jenkins'i izledim ve Meryl Streep'e bir kere daha hayran kaldım ♥ Filmi tam izledim, yatacağım artık hadi kanallarda ne var bir dolaşayım dedim, bir kanalda da aynı anda bu film yayınlanıyormuş. Tatlı bir tesadüf oldu anlayacağınız :)


Bunun dışında bizde başka havadis yok....
Listemi yapar ve kaçarım ♥


* Çocukların ingilizce kelime çalışma videosunu dinleyebilmeleri için ayarla...

* Elma çok birikti evde, bir elmalı kurabiye yapsan...

* Enginarlı pilav istiyor Oytun...

* Kartlar ödenecek bu hafta, gelmeyen faturalar var, kayboldu mu ki bir kontrol et...

* Hatta şu faturalara bir otomatik ödeme talimatı versen de peşlerinde koşturmasan...

* Yine 2 film izlesen, bak buraya yazınca izliyorsun :)

* Birikmiş kitap ve film yazılarını bloga yazsan artık... En azından kitapları bitir...

* Oytun'un deneme sınavı var bu hafta, okulda yanlışları kontrol etmedilerse onlara bir bak sınavdan önce...

18 Ekim 2018

Bir mim; Hayal Perdesini Aralayalım


Sevgili Bir Yıldızın Hikayesi mimlemiş beni; haydi hayalini anlat demiş...
Benim uzun süredir hayalim belli aslında...
Hep aynı şeyi yazıyorum sanırım bu konuyla ilgili...
Hatta geçen yıllarda 10 yol sonra nerdesin sen demişlerdi de anlatmıştım...
Hayalimin o halini çok seviyorum ♥
O yüzden aynen buraya da koyuyorum o yazıyı...

Ve size kocaman sevgilerimi gönderiyorum ♥



Hatırladınız mı burasını ?
Hatırlamadıysanız biraz daha ipucu vereyim :)))


Bu sokaklardan birisinde olacağım....
İçeriden tıngır mıngır bir müzik yayılacak...
Kahkahaların yükseldiği yere doğru devam edin....


Böyle bir kapı göreceksiniz :)))
Baykuşlu olan kapı benimdir merak etmeyin.....
Sabah kahvaltısı hazırlıyor olacağım o sırada...
Çok büyük bir masa....
Asma yapraklarının altında....
Ufak bir pansiyon işletmeye başladım...
Minicik de bir cafesi var...

Oytun'un köpekleri, kedileri sabah uykusunda hala...
Sütçü Mehmet Efendi mis gibi süt getirdi şimdi...
Annem taşmasın diye başında bekliyor :)

Bakır semaverimi ağacın altına kurdum...
Her daim taze çayım var....

Dibek kahvesi getirttim size bir de...
Kahvaltıdan sonra içeriz birlikte....
Ayazma'ya gitmeden önce....


Çalsın sazlar, oynasın kızlar :)
Mısırcı Emine geçecek şimdi.....
Ada'da GDO suz mısır yetiştiriyoruz artık :)))
Gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz...
Çok yemeyin ama...
Oytun balığa çıktı :)
Akşama balık kokutacağız sokağı...

Sohbete daldım unuttum bak...
Bir çay daha içer misin ;)



Sevgili Esen, Beyaz Yakalı, ve Ececim mimledim sizi... Hadi bize en büyük hayalinizi anlatın ☻

16 Ekim 2018

Bir mim; Kokteyl


Sevgili Berfce fi tarihinde beni mimlemişti... Geciktim, o sebeple kendisinden özür dilerim...
Daha da yazılmayı bekleyen 2 mim var üstelik... Azimliyim, bir gün oları da yapacağım 😊

Neyse biz şimdi kokteyl sorularımızı yanıtlayalım, bakalım nasılmış 👍


1- Okuduğun en güzel kitap hangisi?

Sene kısıtlaması yaparsam şu ana kadar bu sene okuduğum kitaplardan en güzeli Nermin Yıldırım / Dokunmadan kitabıydı... Bu yazarla ben daha önce neden tanışmadım diye de hayıflanıp duruyorum o sebeple...


2- Gelmiş geçmiş en duygu yüklü şarkı hangisidir?



Malum tevellüt fazla, gelmiş geçmiş deyince bu şarkı geldi aklıma ♥
Çok da severim hâlâ... Ahhh Firuze ahhh...

3- Etkisinden çıkamadığın defalarca izlediğin bir film var mı? Varsa hangisi?

O kadar çok var ki... İlk aklıma gelenlerden bir üçlü yapayım ben en iyisi size ;)


Ghost ♥

DirthyDancing ♥

Bu filmi izledikten sonra uzun süre Patrick aradım ben mesela hahahaaa :)))

Stepmom ♥

Ne zaman ağlamak istesem bu filmi de izlerim bak ;)

4- Bir renk olsan hangi renk olurdun ?

Kesinlikle yeşil ♥

5- Karşı cinste aradığın en önemli 3 özellik nedir ?

Karşı cinsde demeyeyim de bunu insan olarak yanıtlayayım ben.... Cinsiyet ayrımım kalmadı sonuçta 😉
Samimiyet, pozitiflik (ki hayatımızda yeterince negatiflik barındırıyoruz), güzel bir gülümsemeden yana kullanıyorum hakkımı... Daha ne bekler ki insan bu hayatta...

6- En beğendiğin yabancı dizi hangisi?

Bu aralar hiçbir şey izleyemiyorum... En son offf çok güzel dediğim "Big Little Leas" den sonra sokamadım hayatıma başka yabancı dizi...

7- Karşı cinste gördüğünde hemen soğuyabileceğin davranış nedir?

Karşı cinse bağlamadan tüm insanoğlu için söyleyebilirim ben bunu; içinde vicdan ve sevgi barındırmayan bana bulaşmasın hiç...

8- Gelmiş geçmiş en iyi Türk dizisi hangisi ?

Aralarından seçmek o kadar zor ki... Sanırım ben bu hakkımı Süper Baba dan yana kullanacağım ♥

9- Bir yerden yüklü bir miktar para kazansan o parayı ne yaparsın ?

Allah derim ne yapacağım hahahahaaaaa :)) Hele bu kriz ortamında...
Hayal bu ya, neden bir dünya turu olmasın ♥

10- Aşk her şeyi affeder mi ?

Heheeee :) Neden bu soruda Şebnem Ferah'ın şarkısı geldi aklıma :)) ( heheeeee 😊 Handan uyarmasa farkında değilim hiç, bu şarkıyı Özlem Tekin söylüyordu ya, ben neden Ferah dedim acaba)
Aşkın affedecekleri de vardır elbet, ama affetmeyecekleri de...

11- Aşk mı, gurur mu?

Aşk ♥ Hiç kasmaya gerek yok bence...

12- Evde yangın çıktı ve hemen çıkman gerekiyor. Kendinle birlikte neyi çıkarırsın?

Çok zor soru.... Şimdiki kadar düşünme payım olursa şayet Oytun'un hatıra kutusunu ve albümlerimi... Ama bu kadar düşünme payımın olabileceğini sanmıyorum...

13- Şimdiye kadar yaptığın en büyük çılgınlık nedir?

Kaz yumurtasını sınıfın içinde tam da derste üstelik arkadaşımın maksimum kıvırcık saçlarının üzerinde kırmak sanırım... Sonrasını bilahare anlatayım, bak yine çok güldüm hahahaaa :)))

14- En garip alışkanlığın nedir?

Benim gibi takıntılı kadına sorulacak şey mi bu şimdi :)))
En basitini söyleyeyim en iyisi... Sabah çalan alarmımı 3-5 defa ertelemeden yataktan kalkmıyorum... Uyanmış olsam bile bu böyle... Nedenini sorma hiç, bilmiyorum çünkü...


Şimdi kimleri mimlediğime gelince son 5 yoruma mimi paslarım ben :)
Yapmış olmanız mümkün, pas geçin anacım öyleyse şayet ;)

Derya
Sibelynka
Ezgi
Kadriye 
Maim Kadriye 

Öpüldünüz ♥


15 Ekim 2018

Bu hafta #41


Selam ♥

Ben daha hafta sonu kaçamakları yapıp emeklilerin deniz-kum-güneş üçlemesinden çalma hayalleri kurarken kış geldi 😂 İnatla pikemi kaldırıp battaniye çıkarmamışken bu bana yapılır mı diye isyan etsem de gece büzüşmelerime son vermek adına dün battaniyemi çıkarttım ve hayallerimin üzerine de bir bardak su içtim...



Hafta içi günlerimiz iş-ev-okul üçlemesinden ibaret, gecelerimiz de ödev peşinde geçiyor... Sıkıcı bir rutinlik aslında... Ve benim bu sıkıcılık ve sakinlik  arasında tek yaptığım şey günlük rutin yemek-bulaşık ikilisi... Boşluklarda da kitap okuyorum. Bu kadar az etkinlikle benim gayet rahat olmam gerekirken ben aşırı derecede kendimi yorgun hissediyorum... Sabahları sürünüyorum yataktan kalkarken... Göz altı torbalarım pörtledi.... Habire ağrı kesici alıp vücudumun bilumum yerlerinde olan ağrılarımı gidermeye çalışıyorum...


Bu cuma ödül gecemizde tabu oyunu vardı...
Bu çocuklarla herşey çok komik olabiliyor... Biri gayet güzel anlatırken karşısındaki anlamayınca bağrınıp kartları havada uçuşturur, diğeri anlatamayınca sadece komik mimiklerden ibaret oluverir.. Şaka gibi bizim ergenler...
Tüm gece boyunca tehditler ve kahkahalar havada uçuştu hahaha :)) Bir ara Oytun üzerime atlayacaktı, zor kurtuldum elinden... Şimdi şöyle bir cümle düşünün; Bizim evin oradan motor geçiyor ya... Hani motor var ya... Oğlum bizim evde motor nerede deyince de başlıyor hoplamaya 😅😅 Adam meğer çevre yolu anlatmaya çalışıyormuş hahahaaa :)) Çatlak kiremit işte :)) Böyle bir anlatamama ve anlamama hali olunca açık ara yenildik tabi ki :)


Bu hafta nihayet "Farklı" kitabını bitirdim... Şimdi inşallah Mario Levi'den "Yanlış Tercihler Mahallesi" ni okumayı planlıyorum... Herkes çok methediyordu bu kitabı, inşallah ben de beğenirim...

Şeytanın bacağını kırarak bu hafta film izledim... Çok uzun zaman olmuştu, özlemişim film keyfi yapmayı...  Melissa McCarthy çok eğlenceliydi yine... Filmin ismi "Life of the Party" bu arada, söylemeden geçmeyeyim...


Bu arada bu sene "Can You Ever Forgive Me" isimli bir filmi daha vizyona girecek.. Türkiye'de vizyon tarihi belli değil henüz ama çok iyi bir film olduğu gezinen söylentiler arasında. Merakla beklediğim filmlerden... Denk gelirse kaçırmayın diyorlar, ben onların yalancısıyım ;)

Haftalık saçmalamalarımı bitirdiysem, listemi yapar işlere kaçarım ;)
Mutlu haftalar herkese ♥



* Marangoz işini mutlaka halletmem lazım bu hafta, yoksa annem beni vuracak...

* Cuma ödülünde bu hafta kitap kılıfı yapalım dedim, onlara bir de film seçmem lazım ama... (Monopoly daha çok cazip geldi desem 😊)

* Keşke bu hafta uzun zamandır izlemek için beklettiklerimden 2 film izlesem... (Tekte iyidir Şebo :) )

* Bu hafta artık süt alıp yoğurt mayalamaya başla...

* Şu mini evlerinin raflarını takıp tamamlasan da artık nihayete erse şu iş... Gözünde büyütme...






10 Ekim 2018

Bu ayın şarkısı #7


Çok uzun zaman oldu "ayın şarkısı" paylaşmayalı...
Bir haftadır bu şarkıya takığım... Ama sadece müziğine değil klibine de...
Doyamıyorum izlemeye, dinlemeye...
Ve bu haldeysem bu şarkı ayın şarkısı payesini hak etmiştir değil mi?

Ve karşınızda Güler Özince / Öyle olsa


Bu arada klip dedim ama aslında görüntüler kısa bir filme aitmiş; 1956 yılında Albert Lamorisse'nin çektiği Le Ballon Rouge isimli kısa filmi... Ama nasıl şahane,  ben izlemeye doyamıyorum ♥


Yeryüzüne bıraktığım ağırlık 
çok büyük,
Bi' kurtulsam bi' dünya hafifler...
Gökyüzüne savurduğum hayaller
yerle yeksan,
Bi' unutsam azalır kasırgalar...
Her gün ağlar,her gece ağlar,
Ağlar hayallerim..
Durmaz susar,hayata küser
Döner dolaşır,yine yeşeririm...

Ama ben inanmam asla
Mutsuz yarınlara..
'Öyle olsa sen gelmezdin'



9 Ekim 2018

Bu hafta #40




Günaydın ♥
Bu haftaya ergenimle küs başladım, ne mutlu değil mi?
Kavga sebebi sorumluluk... Sonuç sessiz ama gururlu bir ergen ve delirmiş bir anne....
Öyle cool takılıyor ki, her şeyi ben hallederim edalarında, hatta ve hatta sabah okula yürüyerek gitmeye yeltenecek kadar hem de... Ama tabi ergenimizin hesaplayamadığı tek konu zaman ayarlaması... Zile 20 dk kala evden çıkarsan yetişemezsin ve galiba ben geç kalıyorum diye mızıldanırsın ve ananın pamuk arabasına mecbur kalırsın hahahaaa :) Ananın da çenesi durmaz tabi, böyle de bir ayrıntı var....
Tatile çıkıp çok bilmiş ve bir  o kadar da cool ergenimi yalnız bırakasım var evde... Acaba ne yapar diye feci meraktayım 😂 Akşama bir kıtır atsam mı acaba kendilerine :))))


Doğumgünü bahane, sohbet muhabbet şahane diyelim dedik hafta sonu kızlarla... Nasıl ihtiyacımız varmış başım başım kalmaya...Hayat problemlerini bir kenara bırakıp kakara kikiri yapmaya da ihtiyacı oluyor insanın arada... Eve geldiğimde beş karış suratla karşılaşmasaydım tabi ki daha iyi olacaktı ama sınav ergenusunun canı sıkılmış... Yedi cihana annem beni bırakıp içmeye gitti diye ufak bir duyuru yapmış hahahahaaaaa :))) Sanırsın dağın başında aşsız, susuz bıraktım.... Oda geleymiş ne olurmuşmuş sanki... Adam evden kaçsın da nasıl olursa olsun, pehhhh !!!!


Bu hafta hayatımda ilk defa melki yaptım ve yedim... Bu benim için nasıl büyük bir olay anlatamam... Normalde kültür mantarından bile korkarım zehirleneceğim diye... Ama ben ne yaptım Özlem'in gazına geldim ve pazardan melki aldım ve onu pişirip yedim... Tabi ki maaile... Bütün akşam da zehirlenecek miyim acaba diye bekledim 😂😂 Sık sık kendinizi nasıl hissediyorsunuz diye de yokladım ev halkını :)))

Şaka bir yana kızartması pek güzel oluyormuş... Kısaca tarif; melkileri güzelce yıkayıp haşlıyorsun, sonra da mısır ununa bulayıp kızartıyorsun... Salatayla mükemmel bir öğün oldu gerçi ama ben sanırım ancak senede bir kez yaparım bunu... Ruhum bu gerginliğe dayanmaz 😋


Okulda problemler hala devam... Bir grup sorumlu çok bilmiş anne olarak dedik ki diğer velillerle toparlanalım, yaşanan sorunları konuşup ortak bir paydada buluşalım... Ve sonuç sorumlu-sorunlu veliler olarak sadece 8 aileymişiz koskoca sınıfta 😂😂😂 Ne güzellll, ne güzellll dedik tabi ki bu duruma :))) Söz uçar, yazı kalır dedik ve taleplerimizi bir dilekçe ile okula ilettik yine de... Umutluyuz hâlâ :)))


Sürekli düşük modda gezindiğim için bu hafta hiçbir şey halledemedim tabi ki... Nefes almak mecburiyetinde olmasam onu bile almayabilirdim... O kadar vahimdi durumum... Hafta sonu azıcık canlanır gibi oldum ki hafta başına yine aynı ruh haline geçtim. Sanırım havalardan... Ya da benim uyuşukluğumdan... Ya da iş aşkımdan 😂😂

Neyse ben yine geçen haftaki listemi ufak katkılarla yeniden tekrarlar kaçarım, kendinize iyi bakın ♥



* Kargo

* Ustalar

* Kitap bitsin

* Ay sonu hesapları ve hesaplaşmalar

* Marangoza renk ve model beğen

5 Ekim 2018

Eylül İnstaları gelsin ♥


Bu insta seçmecelerini yayınlama rutinini oturttum galiba....
Geciktiriyorum ama aksatmıyorum :)
Geçen zamana kuşbakışı bakmak gibi oluyor bana da... Bazen garip ama ay bunu da yapmıştım ben dimi diye şaşırdığım da olmuyor değil hani... Balık hafızalıyım ne yapıyım :))

Gitti gül gibi Eylül yalnız farkettiniz değil mi :/


Bakmayın yampiri yampiri bakışına, çok yakışıklıydı babam gençliğinde... 

Annem de hoş hatun 👌
Ben de aralarında şebeksel durumlardayım işte... 
Bazen insanın yeniden çocuk olası geliyor özlediklerine yeniden dokunabilip sarılabilmek için 😔😔

Bir eksikle Atalanlar
 Özledim...
Şebo çocukken
Huyum babamdan, tipim anamdan


Kitapları dizdi baktı kaldı, ama öyle böyle bakmak değil 😂😂😂 
Yakalayamadım tabi ki o anı.. 
Elimde telefonla gezmiyorum herhalde evde 😉 
O bakışı 👀 bu pozla taçlandırmasam olmazdı ama 😂😂😂

Poz hali
Test masamız ilan ettik bu masayı
Eski Teog yeni LGS anasıyım
ben
artık
O da sınav ergeni
Bu konuda biz çok saç baş yolarız bu sene
Demedi demeyin
Atarlı bir ana oğula hazır mısın instacım
Hazır olmasan ne yazar gerçi
Biz seni yeriz bu sene 


🏊‍♀️ Şebo 🏊‍♀️ 
Hafta içi seni işte de bol bol yüzdürecekler nasıl olsa 😂😂😂 

Soğuklar bastırmadan
Azıcık yüzmek lazım 
Ahhh emekliler ahhhh
Bu denizin sefasını siz sürüyorsunuz vallahi


Okullar açıldıysa biz de açılış pozumuzu veririz ergenlerimizle ✌️✌️✌️🎈📚♥️😘 

Ortaokullu ergenus bunlar
Test kitaplarının uçuştuğu bir sene olacak bizde
İnşallah yani
Başarılar güzel çocuklarım


Annemin nişan çantası ♥
Ayakkabısına da el koymuştum ama bu sefer bulamadım :/


Bu sefer ışıkları kapatmadan okusak da bizim okuma gecelerimiz bir harika ♥

 Güzel Zeynebim, yakışıklı Oytunum, yaydaşım gönüldaşım
Aziz Nesin / Çocuklara en güzel öyküler
Yaz bitti biz de kitabımızı bitirdik
Çocuklarla en güzel saatler bunlar


Temiz cam ♥️ temiz perde ✌️
Tüm evin perdelerini yıkayıp ütüleyip astıysam benden mutlusu yok demektir 😍😍 

Bahar temizliği
Her perde yıkadığımda ütüsü kara kara düşündürse de 
Hatta küfürleri saydırsam da kendime
Ütü faslı bittiğinde
Bendeki tepki "güzel oldu güzel"


Yağmur yağıyorsa ben de azıcık sakinleşebilirim di mi 😉

Kitap keyfi
Dokunmadan / Nermin Yıldırım
Az sonra eve geçip yeniden motor takacağım
Ama şimdilik anın keyfini çıkartayım

3 Ekim 2018

Yıkanan Kadınlar / Tie Ning


Bu kitapla yolum ne için kesişti çok iyi hatırlamıyorum, almışım bir zamanlar... Çok uzun bir süre okunacaklar arasında gezindi durdu...

Aralarında boyca en uzun olandı son dönemlerde... Çıkıntılık yapıyordu... Takıntılı bir anıma denk geldi işte ve okumaya başladım...

Ama keşke o takıntılı ruh halime denk getirmeseydim... Zorlandım açıkçası kitabı okurken....

Hikaye enfesti aslında... Ama çeviri berbattı... Yazar acaba burada ne demek istemiştir diye dakikalarca düşündüğüm oldu... Yok yok kesin böyle demek istemiş, bak hah burada doğruladı beni gibi çokça yorum yapmak karakterlerden dönem dönem kopmama neden oldu ne yazık ki :/

Kitap Çin Kültür Devrimi döneminde başlıyor... İki kız kardeş Çiao ve Fen;  annesi Yişun ve Vu 'nun sürüldükleri kasabada onları yalnız bırakıp bir işçi kampına gitmeleriyle yapayalnız kalıyorlar... Bir yanda yokluk, parasızlık... Bir yanda anne ve babasızlık... Başlarının çaresine bakıyorlar işte yaralana yaralana...

Kendi kendilerine kaldıkları dönemde çok da güzel dostluklarda yakalarlar... Yoyo ve Fei ile yoldaş olurlar... Aslında bu dört çocuğun büyüme hikayeleriyle birlikte Çin'in dününü ve bugününü de her yönüyle aktarıyor kitap...

Kitapta en sevdiklerim çocukluklarına ait zamanlardı... Yoyo'nun evinde pişirdikleri yemekler... Birlikte ettikleri sohbetler... Ve birbirlerinin hayallerine sonsuz inançları en etkileyen kısımlardı...

Anne Vu'ya deli oldum mesela bir ara.... Kamptan kaçmıştı bir hastalık bahane ederek... Bunu çocuklarının başında kalmak için devam ettirseydi, anne olmayı becerebilseydi keşke dedim çokça...

Ve Fen... Hani bir kaşık suda boğulacak cinsten tiplerden... Belki kendince sebepleri vardı, ama yoktu yahu... Çıldırttı beni tüm kitap boyunca... Ara ara tam kıyamam moduna girecek oldum, yine delirtmeyi becerdi...

Çiao ise ayrı bir alem... Hep bir sorgulama, hep bir kendini hırpalama halleri... Mutluluğu eliyle iter mi insan, Çiao iter... Herşeyin doğrusunu bulacak ya... Bakmayın böyle dediğime, kitabın sevilmelik kahramanıydı kendisi...

Kitapla ilgili bendeki hissiyat aynen böyle işte...
Kısacası hikaye güzel, çeviri berbat, gerisi sizin ne kadar toplayabildiğinizde... Ben toparlarım diyorsanız bu Çinli kardeşlerin hikayesini deli olmakla birlikte sevebilme ihtimaliniz var... Siz karar verin artık...



Altıçizililerim de burada kalsın her zamanki gibi ;


* İnsan bedeni çok garip, dişler gibi en sert şeyler ilk olarak kayboluyor ama dilimiz, dudaklarımız gibi yumuşak olanlar hayatımızın son anına kadar bizimle birlikte kalıyorlar...

* Bir insana itiraf etmek veya boku yemek arasında bir seçenek sunulursa, herkesin görmek istediği şey itiraf değil, boku yemek olabilir.

* Kıskanmak ve kıskandırmak zaman ve enerji gerektiren bir şeydi. Kıskançlık. Bu acı, hassas, keskin duygunun belki kendine özgü ilkel bir yanı vardı.

* Her annenin yavrusunu sevme kapasitesi yoktur, oysa dünyada her çocuk sevilmek için yanıp tutuşur. Her anne çevreye annelik ışığı saçamaz, oysa dünyada her çocuk o ışıkla yıkanmak için yanıp tutuşur.

* İnsanlar masum başlangıçlara dönebilmek için nasıl da uğraşıp kendilerini yoruyorlardı...

* İnsanlar aynada kendini seyretmeyi sever, ama kim gerçekten de baktığında gerçek kendini görür? Hepimiz aynaya bakınca gördüğümüz yansımada güzel bir yüz görmeyi bekleriz. Dolayısıyla, başkalarını izlemek, aslında aslında kişinin kendisini gizlemesidir.

* Sıradan bir insanın çektiği acı önemsenecek bir şey değildi, etkisi olmazdı ve halka ilginç gelmezdi, o nedenle bahsetmeye de değmezdi. Acı çekmek, sadece başka türlü insanlara olduğunda gerçeklik kazanır; ünlüler arasında neredeyse bir soytarı gibidir.

* Mantık bizi hata işlemekten korur, ama aynı zamanda mutluluk fırsatlarını da kaybetmemize sebep olur.

* Güneş doğduğunda gece yaşanan şeyler genellikle inanılmaz gelir insana.

* Kendisi öldüğünde başkalarının ne düşündüğünü bu kadar takan biri, aslında kendini öldüremez. Başkalarının suçluluk hissetmelerini sağlamaya heves ettikçe, kendimi öldürme isteğim azalmıştı.

* Fazla yumuşak artık yumuşak değildir, tıpkı fazla özgürlüğün de artık özgürlük olmaktan çıkacağı gibi.

* Dünyada en sağlam olan şeyin ne olduğunu soran bir kitap okumuştum bir zamanlar; cevabı, hiçbir şeyin kırık bir kalpten daha sağlam olmadığıydı.


Görüşürüz ♥

1 Ekim 2018

Bu hafta #39



Selaaaammmmm ♥

Haftaya enerjik başlayalım, enerjik gitsin... Zira bu hafta çok ihtiyacım var... Hoş kimin ihtiyacı yok ki 😉

Neler yapmışım bakalım geçen hafta... Listemi çok çiziktiremesem de aslında bir sürü iş hallettim, sanırım yani :)

Handanın kitap kargosu geldi, Bilgehan'ın geçen seneki test kitaplarını göndermişti sağolsun. Ben ağzım kulaklarımda karşılasam da Oytun bu durumu pek sırıtarak karşılamadı 😂😂😂 Ama yorumda da bulunmadı pis bakışları haricinde... Analar bugünler için var dedim, sen istemeden de önüne yığarım paşam sen hiç üzülme dedim... "Farkındayım" dedi... Kısa ve öz 😂😂😂

Ders çalışma, ödev yapma, test çözme sürecinde şimdilik iyi gidiyoruz... Cuma gecelerini ödül gecesi yaptık Oytun'la Zeynep'e... Haftalık programlarına uymaları şartıyla tabi ki...
Bu kapsamda Cuma gecesini film izleme gecesinden karaoke gecesine çeviriverdik... Çocukları bilmem ama biz iki ana çok eğlendik :)


Oytun ilk başlarda çekinik gen olarak takılsa da sonradan o da açıldı... Ergenimiz bazen cool takılmak konusunda pek ısrarcı olsa da biz hoplayıp zıpladıkça ufaktan ufaktan katıldı bize... Video yayınlamak konusunda yasak koymuştu gerçi ama instaya kısa birşey yerleştiriverdim 😂😂😂 Tısslamadı henüz :)) Kalabilir o sebeple 😏

Okullar açıldı ya evdeki düzenim de oturdu aslında benim...
Sabahları işe geç kalmıyorum artık mesela... Bu bile benim için sevindirici bir sebep...
Akşam yemekleri için kavanozlamaya devam... Pazar günü taze fasulye, mercimek çorbası, domates çorbası, nohut yemeği kavanozladım bu hafta... Yanına ufak ilavelerle akşam yemeği hazırlamak çok kolay oluyor...
Size mırıldanmamamdan da bellidir sanırım ütü işi de gayet rayında gidiyor bu aralar... Yıkıyorum, ütülüyorum ve kaldırıyorum... Ne zaman raydan çıkarım garantisi yok ama 😂
Yaz başlayınca yoğurt mayalamayı bırakmıştım, bir de ona başlasam şahane olacak ♥

Bu hafta Ergun Hiçyılmaz / Çabuk büyüme Çocuk kitabını bitirdim... Şimdi de Andreas Steinhöfel / Farklı kitabını okuyorum... Oytun test çözerken ben de onun yanında kitap okumaya başladım, dolayısı ile daha hızlı kitap okuyabiliyorum sanırım... Bu senenin bana böyle bir artısı olacak galiba...

Şimdilik bu kadar...
Mutlu haftalar ♥



* Geçen haftadan eşofman, kargo, ustalar....

* Çocuklar hafta sonu iyi gitti, Cuma gecesine bir atraksiyon peşine düşebilirsin...

* Hediye al, doğumgünü var...

* Alışkanlık haline getir, bu hafta bu kitap da bitsin...

* Ay sonu hesaplamalarını bitir, hesaplaşmaları yap. Bir de klasörleme işini halletsen şukellasın Şebocum....