27 Temmuz 2017

Bu kitap çocuklara #3





Benim Annem Bir Goril / Frida Nilsson

Bu sene okuduğun kitaplar arasında en eğlencelisi hangisiydi deseniz kesinlikle bu kitabı söylerim :)
Çocuk kitaplarını bu sebeple çok seviyorum işte...

İnternetten kitap alışverişi yaparken Oytun fark etti bu kitabı ilk önce, yavrum Tarzanla özdeşleştirdi ama ben bir sürü geyik yaparak onu zorladım. Ben goril miyim, şimdi sen bana ne demek istedin, gorille bir bağlantım mı var diye milyon soru sordum ahahaaa :) Ve bunu yaparken çok da eğlendim :)))

Neyse kitabımız geldi, bizimki bir çırpıda okudu. Kıkır kıkır gülerek hem de... Beni sardı mı bir merak :))) Okurken de taciz ettim; bana benzeyen yerini buldun da ona mı gülüyorsun yoksa diye :)) Bizimki yok mok diyor ama habire de gülüyor. Çatlak kiremitim benim. Kitabı bitirdikten sonra bir güzel de anlattı bana, ki bunu normal şartlarda hiç yapmaz. Benim için okumak farz oldu tabiki...

Kitap Jonna'nın hikayesini anlatıyor.
Mimozalar yetiştirme yurdunda diğer 50 arkadaşı ile birlikte bir gün evlat edineceği günü bekliyor. Hayatlarından  bir yandan memnun olsalar da müdür Gerd'in titizliği sebebi ile hayatlarından bezdikleri zamanlar da az değil. Ve hepsi mis gibi kokan, saçlarını topuz yapmış gerçek bir anne özlemiyle bir gün bu yurttan gitme hayali kuruyorlar...

Jonna hayaline kavuşuyor ama büyük bir problem var aslında. Onu evlat edinen anne hiç de hayalindeki gibi değil; goril olmakla birlikte oldukça dağınık, pis ve bir hurdalıkta yaşıyor. üstelik bazen oldukça da üçkağıtçı :))) Jonna'nın gorile alışması hiçte kolay olmuyor tabi ve birlikte bir sürü sorunun altından kalkmaları lazım....

İşte böyle bir hikaye...
Mesaj kaygısı olmayan ama sevgiye dair bir sürü mesaj barındıran bir hikaye...

Bu annenin hiç mi güzel yanı yok sevgisi dışında.... Tabi ki var... İnanılmaz bir kütüphanesi var mesela, kitaplara aşık bir goril... Bir gün sahaf açma hayali var mesela...
Sevmemek imkansız bu gorili anlayacağınız ♥

10 yaş üzeri için oldukça uygun bir kitap... Erkek, kız hiç fark etmez...
Aslında çocuklardan daha çok bizlerin okuması gereken bir kitap. Garanti ediyorum çok eğleneceksiniz :))
Tabi hemen bir şeyi de not ediyim buraya şayet hep doğru ve düzgün davranışlara ait bir kitap okusun çocuğum diyorsanız bu kitaptan uzak durunuz efenim zira bu kitapta kahvaltı sırasında fırlatılmış bir omletin çizmenin içinden çıkabilmesi mümkün....

Ya da temizlikle ilgili şöyle bir düşünceye rast gelebilirsiniz. Aslında hak vermedim değil Jonna'ya :))

"Arada sırada bütün bu yıkanmaların, fırçalamaların biraz gereksiz olduğu düşüncesi de aklıma gelmiyor değildi hani. Tespitlerime göre, yıllarca küvette dikilip keselenebilirsin ama nihayet yıkandıktan kısa bir süre sonra yine kirlenirsin. "

Bilmem anlatabildim mi?

Fakat şundan çok eminim bu kitabı siz de çocuğunuzda çok sevecek emin olun.....

Öpüldünüz ve sevildiniz efenim ♥


Kendimize küçük bir not;
Benim sultanım güzel annem de kitabın adını benimle özdeşleştirmiş olsa gerek ki Oytun okurken küçük bir not kağıdına "Annenle derdin ne oğlum senin?" gibi bir not koymuş kitabın arasına ahahaaaa :)) Bu not kitabın ayracı oldu bende :))) Seviyorum anne seni, hem de çooookkk ♥





25 Temmuz 2017

4 film 1 şebo hali


Yazacak, anlatacak çok şey birikti aslında ama tık yok bende...
9 senedir bloga yazıyorum ve 9 sene sonra anladımki ben yazları yazamıyorum ahahahaaa :))
Geç oldu ama aydım  :)))
Başka bahaneye falan gerek yok vallahi...
Her sene ay zaman ay iş ay tatil demişim ama bir sene bile farklı bir durum oluşmamış....
Bundan sonra kasmıyorum hiç haberiniz ola...
Siz azıcık filmlerle idare edin ben yaz sonu toplu anlatacağım yazdıklarımı :)))
Taslaklarda bekleyen 2 cümle yazıp beklettiğim yazıları tık tık yayınlarım bir bir :)
Öpüldünüz, koklandınız efem...
Yine gelirim söz ;)



THE HOLLARS (2016)

Bu film internette gezinirken afişine vurulup izlediğim bir filmdi... Orta yaş üzeri kadın ve erkek, alttakiler de çocukları galiba dedim. Gülüyorlar; sanırım sıcak aile komedisi diye afişi okuduğumu da söyleyebilirim hatta :))) Yanıldım mı çok da yanılmadım aslında... Hafif bir dram eklenmiş olmasını hastahane yatağından tahmin etmeliydim, atlamışım 😉

Tipik bir aile filmi diyebileceğim film de favorim Sally (Margo Martindale), tipik bir anne olarak çıkıyor karşımıza. İki zıt karakterli oğul, takıntılı ve duygusal bir koca var hayatında.  Hayatındaki erkekleri çok iyi tanıyan, bol kahkahalı bir kadın. Anaçlıkta tam onikiden vurmuş olanlardan işte :) Anladınız siz beni...

Baba Don (Richard Jenkins), çocuklar Ron (Sharlto Copley) ve John (John Krasinski) birbirinden bağımsız erkekler statüsünde her biri başı çekiyor... Ron boşanmış bir çatlak, John hayallerinin peşinde koşacağım diye ailesinden uzaklaşmış ama başarısızlık takıntısıyla mücadele eden bir cool tipleme baba ise duygusallıkla hayalperestliğin birleştiği garip bir adam... Karakterleri hiç abartmadım, inanın aynen böyle...

Sally hastalanınca aile yeniden bir araya geliyor, eski defterler açılıyor, hesaplaşmalar yapılıyor, ortaya da komik sahneler çıkıyor tabiki...

Filmin konusu anladığınız üzere sıradan, her zaman karşılaşabileceğimiz bir konu. İşleyiş tarzıyla da çok farklılık yaratmamış ne yazık ki. Dolayısıyla bu konuyla ilgili çok daha başarılı filmler mevcut izleme seçeneklerimiz arasında. Margo Martindale hariç çıkış yapan bir karakter de yaratamamışlar oyunculuk konusunda. Tüm bu sebeplerden belki de zirveye tırmandırmadı beğeni konusunda beni. İzlenmeyecek kadar da kötü değil tabi ki. Diyorum ya ortalarda bir yerlerde. İyi bir ütü filmi olabilir hatta kendisi...

Sonuç olarak bu film bende EEEEHHHH İŞŞŞŞTEEEEE kategorisinde yerini aldı. Bir şeylerle uğraşırken rahatlıkla izleyebileceğiniz bir film, değerlendirmeyi size bırakıyorum 😉





BEKAR YAŞAM KILAVUZU (2016)

4 bekar kadının hayatlarından kesitler sunuyor filmimiz; Alice (Dakota Johnson), Robin (Rebel Wilson), Meg (Leslie Mann) ve Lucy (Alison Brie)....

En maksimumlarda yaşayan müzmin bekarımız Robin, çılgın karakteriyle komedi unsurlarını güzel oluşturmuş ama benim favorim Meg oldu. Daha gerçekçi bir karakterle beni daha çok cezbetti.... Lucy ve Alice ise arayış içerisinde iki karakter olarak çıkıyor karşımıza ama tamamen farklı yönlerde arayışları; Alice kendini arıyor, Lucy ise diğer yarısını....

Karakterlerin zıtlığı güzel bir uyum yaratmış aslında... Filmi eğlenceli yapmış...

Alice'nin film içerisinde zamanla kendine yarattığı dünyayı ve evi çok sevdim filmde... Hele kitap okuduğu bir pencere var ki, filmi izlerseniz ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız....

Robin'in çılgınlıkları uçlarda olsa da kilosuyla başetmesi de güzeldi... Çılgınlıkları için bir şey diyemeyeceğim ama kilolarıyla barışık kadın profili gayet hoştu.

Alttan alttan güzel mesajlarla hafif bir feminizm duygusunu da güzel harmanlamış hatta film... Kendine yetebilen kadın güzelliğinin arada dozajını kaçırsa da çok antipatik gelmediğini söyleyebilirim.

Biraz kafa dağıtmak için beklentisiz izlediğinizde filmin gideri var... Ben de durumu budur yani 😊😊

Sonuç olarak çıtır çerez kategorisinde EHHHHHHH İŞŞŞTEEEEEEE  sevilebilirler arasında yerini aldı bende bu film efenim.....



DÜŞLER TERZİSİ (2015)

Uzun süredir izlemek istediğim filmler arasındaydı bu film. Hatta tavsiyede de bulunmuştu bir blogger arkadaşım ama bak şimdi kim olduğunu hatırlayamadım. Beni okuyursa şu an özürlerimi ve öpücüklerimi gönderiyorum kendisine.

Tilly (Kate Winslet) seneler sonra çok küçük yaşlarda gönderildiği kasabaya geri döner. Huysuz, hasta ve hatta çatlak annesi Molly (Judy Davis)'nin yanına yerleşir.... Gerçekleri, neden gönderildiğini ve özellikle kendini bulmaya gelmiştir aslında... Bu arayış içerisinde kasabada ilginç gelişmeler de yaşanacaktır tabi ki.... Tilly geçmişiyle yüzleşip kasabadan da intikamını alacaktır bir şekilde... Filmin konusunu böyle özetleyebiliriz...

Gelelim bendeki hissiyatına....

İlk önce kasabayla başlayayım... Kasaba kasaba değildi de sanki terkedilmiş 3-5 evdi filmin ilk başlarında. O insanlar nerede yaşıyorlar ki dediğim bile oldu. Ama sonra ortayı buldular şükür...

Çatlak anne Molly' ye bayıldım film boyunca. Ki bayıldığım kadar da varmış, filmin sonunda şahaneydi... Bir yandan gülüp bir yandan da duygulandım kadına... Filmi izleyenler anlayacak ne demek istediğimi ;)

Diğer favorim polis Sergeant (Hugo Weaving) idi... Renkli kişilikleri çok seviyorum galiba ben. Ama adamın kumaşlara dokunuşu, kıyafetleri ezbere çözümlemesi o kadar cezbediciydi ki gözlerimi mimiklerinden alamadım bir türlü...

O dikilen kıyafetler, kasabanın renksizliğine inat pasparlak duruşları bir yandan absürt bir komedi unsuru gibi olsalar da verilmek istenen duyguyu gayet yerinde vermişler bence...

Filmin ilk çeyreğinden sonra bir sonraki adımı merak ede ede ve sonunda heytt be hak ettiler ama diye çokça keyiflenerek izledim ben bu filmi...

Sonuç olarak SEEEEEVVVVVDİİİİMMMMM ben bu filmi ve hala izlemediyseniz şayet izlemenizi tavsiye ederim.... İzlemesi keyifli, sürükleyici bir film....


ZORAKİ KOMŞU (2015)

Yine size gerçek yaşamdan alınmış bir film anlatacağım...

Yazar Alan Bennett (Alex Jennings) 'in Bayan Shepherd (Maggie Smith) ile 70 li yıllarda süregelen 15 yıllık sıradışı bir komşuluk hikayesi...

Bayan Shepherd sarı minibüsüyle Londra sokaklarında çeşitli evlerin önüne park ederek yaşıyor. Bir nevi toplayıcı da diyebiliriz hatta. Kimi sakinler bundan hoşnut gibi gözükse de kimi sakinler evlerinin önündeki bu ziyaretçiden rahatsızlar. Minibüse park yasağı gelince de Yazar Bennett'in evinin bahçesine bir şekilde park eder. Kısa sürecektir aslında, beklenen o dur yani... Ama 15 yıl sürer... Bu arada tabi iki zorunlu komşu arasında da doğal olarak bir dostluk oluşur.

Filmde ilk başlarda çözemediğim bazı şeyler vardı. Mesela yazar evde iki kişi olarak çıkıyor karşımıza... Birisi kitap yazan yazar, diğeri de hayatı yaşayan kişi... İkizler mi acaba diye düşündürse de ilk etapta allahtan çok saflığım tutmadı da çabuk çözdüm ahahahaaa :)

Kadının kimliği ile ilgili de garip gelen bazı tutarsızlıklar oluştu kafamda ilk başlarda ama şükür onu da çabuk dağıttım ve filmi keyifle izleyebildim.

Tabi tüm bu karmaşıklığım, gerçek yaşam hikayesi diye başladığım filmin gerçek olamayacak kadar garip bir hikaye barındırmasından da kaynaklandığını söylemeden edemeyeceğim. Bu tarz insanlarla karşılaşmadığımızdan gerçekliğine inanmak zor oluyor tabi...

Film evsiz bir kadını anlatmasına rağmen acındırma duygusundan çok güzel arındırılmış ve hatta Bayan Shepherd'in çocuk ruhundan ve enerjisinden oldukça güzel faydalanılmış. Korkuları da merak uyandırıcı öğe olarak bir güzel katmanlandırılmış.

Aynı çizgide giden ama keyifli bir film... Aksiyon severler için çok iyi bir seçenek değil sanırım ama biyografik filmlerden hoşlananlar için güzel bir seçenek bence...

Film çekimleri gerçekten Bayan Shepherd'in yaşadığı gerçek mekanda yani yazar Bennett'in evinde çekilmiş. Bunu filmi izledikten sonra öğrendim. Hatta o son yaşadığı sarı minibüs hala yazarın evinin önünde duruyormuş.

Sonuç olarak bu filmi SEEEEEEEVVVVVDDDDDİİİİMMMM ben ve sizin de seveceğinizi düşünüyorum.

18 Temmuz 2017

haziran seçmeceleri ♥



Temmuzun ortasında çok güzel Haziran seçmecesi yaparım ben...
Karpuz seçer gibi hem de :)))
Hiç vakit, nakit demeden direkt konuya da atlarım üstelik :))
Anladınız siz beni ;)



Bir tatil masalının daha sonuna mı geliyoruz ne :((( 
Bitmeyen tatil olaydı iyiydi 😩😩😩

Tatil bitiyor....
Yarın paşa paşa iş başı...
En çok da bebelerimi bırakıp gitmek koyuyor
Buna da şükür gerçi
En azından her hafta sonu birlikteyiz...



Şimdi size kitap-kahve-deniz ohhh missss keyif demek isterdim 
ammmaaa velakin bizdeki durum taş atmaca, simitle debelenmece, bol oynaşmaca ✌✌✌ 
Harekette bereket varmış..

Analı oğullu kuzulu... 
Bu yaz miskinlik yapmak yok...




Mutlu bayraaammlaaarrrrr 😘😘😘😘

Sevdiceklerinizle musmutlu olun 💙💜💛💚💛💙💜💚


Bugün bayram..
Benim güzel çekirdek ailem...
Bu bayram mutlu bayram...





Gönlümün paşaları artistik bir çalışma yapar da ben buralara koymaz mıyım hiç ✌✌✌✌

Ak prens - kara prens
Parmağını yediğim kuzum
Aklını yediğim ergenim
Oytun'un artistik çalışmalarından
Bir buçuk anayım ben, hemide en mutlusundan :)





Bir ergen pazara kitap satmaya çıkarsa ne olur ???
Sessiz sakin oturur, sorana lütfen cevap verir, bekler bekler, boynunu büker arada... 
Bir kadın gelir , güneşte beyin hücrelerini öldürdüğünü söyler...
Koştura koştura şapkasını almaya gelir, ama kadın kitap almaz... 
Birileri pazarlık yapar üç kitaba dört kitap alır, 
Biri eksik verir, biri fazla verir derkeeen bir pazarın da sonu gelir :)))

Oytun halleri...
İlk ticaret...
Teklif bizden uygulama Oytun'dan 
Gitsin eski kitaplar..
Yenilere yer açılsın...




Deniz bizi özlemiş, biz denizi ❤❤❤

Analı oğullu kuzulu...
Deniz sezonu açılmıştır...
Su kuşu iki oğlum var benim...
Analarının da kara kuşu olduğu söylenemez...





😂😂😂😂😂

Az önce bunu Oytun'a gönderdim ✌✌✌ 
Ne demek istediğimi anlayacak mı çok merak ediyorum :)))))


Hain domdom anne...
Yaşasın kötülük...
Karnesi iyi olabilir...
Bu kıssadan hisse almayacağı anlamına gelmiyor..
Hala ses yok yalnız...
Ay çok eğlendim :))





Bu foto sonucu merak edenlere gelsin :)))) 
Büyük şapşirik küçük şapşiriği kaptı, uzunca bir süre beni havaalanında peşlerinden koşturdular hatta... 
Bir ara Oytunun peşinden avaz avaz bak gelmezsen çok feci olacak diye bağırmaktaydım.... 
Sonra boyutu bir yakalayayım döveceğim oğlum seni diye yırtınmaya taşıdım 😂😂😂😂

Bir dahaki sefere ben depar atacağım, oytun efendinin de ayaklarına da kurşun bağlayacağım 😝😝😝

İzmir havalimanı ahalisine verdiğimiz geçici rahatsızlıktan ötürü özürü borç biliriz efenim ❤

Ak prens - kara prens...
Aralarından su sızmıyor...
İki şapşiğin dayanılmaz çekiciliği bu olsa gerek..
Seviyorum sizi uleyn ♥