31 Mart 2018

bir kitap, bir konser ve Hüsnü Arkan ♥


Hüsnü Arkan'ı oğlum tanımıyor... Arkadaşları da...
Konserine gideceğiz dedim, burun kıvırdı...
Açtım hemen youtube, badi parmağına kuşu kondurdum.. Badi parmağı da ne yahu demedi tabi ama öyle anlamsızca baktı.. Aynı benim şu takip ettiği youtuberlara anlamsızca baktığım gibi...
Hah işte nesil farkı böyle ortaya çıkıyor dedim tabi, içimden...
Ama hâlâ iddia ediyorum, bizim nesil sizin nesli döver 😂😂😂

Hüsnü Arkan benim için eski Ezginin Günlüğü demek...
Yatıp kalkıp kırmızı küçük teybimde kasetlerini dinlemek demek...
Gençliğim, üniversite çağlarım demek...
Haziran'da ölmek zorun notaları demek...
Buruk hüzünler demek....
Ve kocaman bir gülümseme demek...

Tam da kitabını aldığım gün konserinin olacağını duyunca koşa koşa haftalar öncesinden kapmıştım biletleri... Eskiden kalma bağımlılığım depreşti bir an... Kendimi genç sanıyordum, Hüsnü Arkan' ı da...

Konser boyunca dizim hiç ağrımadı, belim de.... Her şarkısı istisnasız benimdi... Ellerim acıdı alkışlamaktan... O huzur dolu sesine içindeki çocuk eşlik etti... Coşturdu, hüzünlendirdi, duygusallaştırdı derken duygular şelale işte ♥

Mutlu olmak istiyorsanız eskileri anın, dinleyin, dokunun, hissedin... Çok iyi geliyor ruha emin olun...




Gelelim şimdi kitaba....



Yorumcu ve besteci kimliğiyle sevdiğim Hüsnü Arkan'ı yazar kimliğiyle hiç tanımamıştım bugüne kadar... Belki de hayal kırıklığına uğramaya korktuğumdan bilemiyorum....

Ne zamandır listemde de bekliyordu zaten... Aldım gitti anlayacağınız... Ki bazen içgüdülerinizi dinlerseniz güzel tesadüfler de olabiliyormuş... Kargonun geldiği gün konseri duymam gibi gibi...

Aynı yorumları gibi naif bir dili var kitabında da sevgili Arkan'ın...



Sessiz bir ege kasabasında sessiz bir otel Ilıca Oteli... Kocası tarafından terk edilmiş bir anne ve oğul Hatice ile Ayhan... Terk edenin annesi ve babasıyla aynı otelde garip bir dünya... Garip olduğu kadar sessiz... Günnur var bir de; Nedim Ustanın platonik aşkı, Ayhan'ın teyzesi...  Sessiz kasabada sessiz insanlar....

3 kuşak terzilik hikayesi de bu ailenin yaşamına gayet güzel iliştirilmiş...

Ayhan azıcık uyuşuk, azıcık dilsiz sanki... Bazen duygularını mı kaybetti bu çocuk diye düşündüren hatta.... Tek derdi kaçıp gitmek o kasabadan, Dilaver olmasaydı hoş onu da belki beceremeyebilirdi ya...  Mültecilik kolay değildi...

Karakteri az, çok dolambaçlı olmayan bir hikaye...

Kitapta en sevdiğim terzi dükkanının içindeki kütüphaneydi ve o kütüphanenin oluşma hikayesi... Usta ve çırak bağları enfesti... Bir ara o dükkan dile gelse dedim :)

Kitap ile ilgili sevmediğim şey ise bazen karakterin iğneden ipliğe tüm detayına inmek isterken hevesimin yarıda kalmasıydı...  Yarım kaldım arada berede...

Sade, sessiz bir hikaye okumak isterseniz bu kitap tam size göre... Tek bir garanti verğirim bu kitapla ilgili; o da terzi dükkanını çok seveceğinizdir... 😉

Bu arada konser bahane, kitabımı da imzalattım... İlk okuduğum kitabını hem de....
Güzel bir anı olarak kayıtlarda yerini aldı işte ;)

Olmazsa olmaz altıçizililerimde yerini alıyorsa bu yazının da sonu gelmiş demektir, kendinize iyi bakın... Hep mutlu kalın ♥



* Nasıl geçindiklerinin pek bir önemi yoktu. Gülücük yiyor, gülücük içiyorlardı; hayal dünyasında para geçmiyordu.

* Çocukken kırkıma varırsam iyi diyordum. Kırkıma vardığımda, elliyi görürsem ne âlâ diyordum. Fakat bir yandan da 'ne yani' diyordum; 'on senem mi kaldı? '

* İnsanlar acılarını gülümseyerek hatırlamayı ne ara öğrenirler? Hamen mi? Çok sonradan mı, yaşlanınca mı? Artık bu soruların cevabını biliyroum sayılır. Her soruda, her hatırlayışta yeniden öğreniyoruz. Bu eğitim galiba hayatın sonuna kadar bitmiyor.

  Önemsediğimi kimse söyleyemez ama benim de bir acım var.

* Kendini hâlâ sevebiliyordu. Bunu başarabilen biri her zaman güzel kalıyordu.

* Yaşadığım dünya çok fakirdi. Okuduğum dünyaysa çok zengindi. Zenginlikten parayı kastetmiyorum. İnsanların içleri çok zengindi. Aklımdan geçirdiğim ama bir türlü konuşamadığım şeyleri açıkça konuşabiliyorlardı. Benim yaşadığım dünyada insanlar bir şey yaparlarken niye yaptıklarını kendilerine pek sormuyorlardı. Okuduğum kitaplardaysa herkes soru soruyordu. Soru sordukça içleri ortaya dökülüyordu.

* "Çok kitap okudum," demişti geçen hafta. "Ama hayatta herhangi bir şeyi başarmak için mi okudum, yoksa başaramadığım için mi okudum, bilmiyorum......

* Samimiyeti ortaya çıkarmak kolay bir şey değildir. Samimiyet birçok vakit konuşmayla ortaya çıkmaz. Çünkü bilinmek, iyi bir şey değildir. Hele hissiyatların bilinmesi müşteri için bir hicap sebebidir.

* Eskiler birbirlerini göre göre unutup tüketirler ama yeni gelenleri arşive kaldırmak biraz zaman alır.

* Önce kaçmayı, kaderini yaratmayı öğrensin. Sonra dönmeyi nasıl olsa öğretirler.

* Hayat garip bir döngüydü. İnsan, nedense hep aynı yere çıkıyordu.

* Ben becerikli bir insan sayılmam ama zor bir duruma düşünce o zor durumu kabullenmekte hiç zorluk çekmem. Hayattaki en büyük becerim belki de budur.

* "Gülhisar küçülmüş, biliyor musun?" dedi.
   Bilmez olur muyum? Küçülmüştür. Çocukluğumda Kesik Caddesi yürü yürü bitmezdi. Sonra bir baktım; iki yüz elli metrelik, bilemedin üç yüz metrelik bir yol.  Eni de sekiz on adım kadar! Dünya zamanla küçülür. Bir zamanların büyük evleri, geniş cepheli camekânlar daralır, ufalır. Bu dükkân da ufaldı. Dikiş makineleri, kitaplıklar, ortada duran manken; hepsi ufaldı. Yaşlılığında Lütfü Ustam bile ufalmıştı.

* ... anladım ki harp bir memleketin başına gelebilecek en büyük felakettir. Sadece tarihi gidişatı değil, pek çok insanın ruhlarını da değiştirir. Vicdanlı olduğunu zannettiklerinizin zamirini görürsünüz.

* Bir insanın başka bir insana niye tokat attığını anlamıyordu. Nefret duyduğu için mi? Küçültmek istediği için mi? Yoksa sevgiden mi? Güzel olduğundan mı, burnunun dikine gittiğinden mi?

* Aşk hayatı denen şey çok basitti. İş hayatı gibiydi; üstteki alttakini ezebilir, yok sayabilirdi. İnsanların bu konuda hafızaları ve iradeleri zayıftı.



26 Mart 2018

Bu hafta #12



Selamlar efenim...

Günler günleri kovalarken Şebo kişisi bu hafta diyete alışma çabasındaymış. Öğlen yemeklerini halletmiş, akşam yemeklerini de halletmiş ama kahvaltı ve ara öğünlerde kalakalmış... Hem zaten 2 defa da tatlı kaçamağı olmuş, hele birisi iyice tadımlık olmaktan çıkıp doymalık olmuş ki evlere şenlik bir durummuş bu :/ Yürüyüşe de çıkmamış tembel Şebo... Tarçınlı su içe içe zayıflayacağını düşünüyor galiba pehhhhhh....

Yine de ümitli kadın şu Şebo... Bu hafta salatalarını hazırlamış bi gayret, karnabahar haşlamış, brokoli haşlamış, tam 1,5 kilodan tuzsuz kabak yemeği yapıp kavanozlamış. Muhtemelen içinde kabak ağacı çıkacak ama o hâlâ laylaylommm yemeklerimi yaptım sevincinde. Azıcık saf mı ne bu kadın...

Aneym bi de bunun blogcu bir arkadaşı var. Pek bir icatçı. Herşeyleri de pek biliyo. İsmi Handan mı ne... Bu da pek bir özenti ya hemen bi yapıverecek... Dünya saatimiymiş neymiş. Bir de gezmede o gün. kendi evinde olsa hadi neyse. Tutturuvermiş ışıkları kapatacam da kapatacam diye. Handan kapatıveriyor ışıkları benim ondan ne eksik yanım var diye. Aman demişler diğer hatunlar ilişmeyelim şu deliye, 1 saat nasıl olsa geçer hemen. Çocuklara hikaye okuyuvermişler, çocuklar da pek bi gaza gelmiş biz de okuruz demişler, onlar da okuyuvermişler. Dolmuş hemencecik 1 saat. Deli Şebo yaptırttı ya dediğini pek bi güzel oldu, pek bi güzel oldu diye çok keyiflenmiş akşam boyu...

Bir de bu haftalar öncesinden konser bileti almışmış. Hüsnü Arkan diye yaşlıca bir adama. Oğlu felan kim bu adam biz tanımıyoruz ki hiç deyip, burun bükmüşler de bu yine de ben çok severim, ben hep severim diye diye gitmiş konsere. Alkışlamaktan elleri acımış konserin sonunda... Bir de buraya kadar geldim kitabını imzalatmadan gitmem deyivermiş mi... Al sana cümbüş... Bunun gibi heveslisi de çokmuş allahtan da bu garipçik de imzalatıvermiş kitabını... Amaannnn bi görseniz sanki milyarlar çıktı piyangodan, pek bi mutlu oluvermiş. Hiç yaşının kadını değil vallahi bu Şebo, çok entel dantel hareketler var bu kadında... Azıcık ta zıpzıp... Hiç yakışmıyo hiçç...

Kendi gibi 40 yaşını aşmış kadının kitabını okuyup duruverdi bu hafta. Hayriye Hanım'ı Kim Çaldıymış... Sana ne kim çaldıysa kim çaldı. Çok meraklı çookkkk..... Geçen konuşurken duydum bu hafta film de izleyememiş galiba. Kaç haftadır da izleyemiyormuş zaten. Sanırsın devlet meselesi. Ne bızıklandı anlatamam konuşurken. İzleyeydin ben napıyım diyesim geldi. Tövbe tövbeeee....

Bir de oğluna dayamış bir program, çocuk isyanlarda... Bu kadar soru mu çözülür diye... Ana değil mübarek gestapo... Çocuğun çetelesini tuttu bu hafta... Dzzztttt yanlış diye nerdeyse çocuğu elektrikli sandalyelere koyacak...  Neymiş sorumluluklarını almazsaymış, böyle nazi subayı gibi dikilirmiş tepesine... Hele bak laflara sen... Kızııımmm senin başına kim dikilsin diyemedim tabi... 

Haftada iki gün dizi izlediği yetmezmiş gibi bir de Pazartesi başıma icat çıkardı bu kadın... 8. gün mü ne halt o diziyi de izlemeye başlamış... E bari birini bırak diyecek oldum, aman onun da hakkı değilmiymiş ayaklarını uzatıp dizi izlemek.  Hem 3 güncükmüş, ne olacakmış diye bir ağladı bir ağladı. O zaman bir daha yok işler yetişmiyor, yok kitap okuyamadım diye bana ağlama dedim. Benim de sabrımın bir sınırı var di mi ama... Anam bu bana bir küs ondan sonra... Domuz gibi bir bakmalar falan. Şeytan dedi al terliği vur suratının ortasına....

Bak bi de buzdolabının üstüne liste asıvermiş akşam. Neymiş programlı yaşayacakmış. Kızım sen kime anlatıyon bunları diyecem domuzluğuna domuzluk katacak, ben de sustum artık... Antin kuntin işler değil de ne bunlar...

Hadi kendinize iyi bakın artık, ben bu uyuz Şebo'yla uğraşmaya devam edeyim biraz daha... Sabır dileyin bana...




* Salı günü Ahmet Ümit'in imza günü var, kaçırma.

* Çarşamba yeni çekim günü verdiler sintigrafi için, 06:30 unutma.

* Market alışverişine gidilecek, ev kurudu...

* Kot pantolon baksan kendine. Tabi bulabilirsen...

* Banka işleri var.

* Terzi işi var.

* Eczaneden ilaçlarını al.




23 Mart 2018

Harika bir mim; Seni Sen Yapan Sevdiğin Şeyler ♥


Ezgi 'yi tanımayan kalmadı aramızda sanırım. Blog yazmaya yeni bulaşan ama tam bulaşan güzel bir kardeşimiz ♥ Gülüşüyle, samimiyetiyle, çektiği enfes fotoğraflarıyla iç ısıtan bir blogu var. Mutluluk dağıtıyor diyebilirim ben onun için... Bende öyle bir hissiyatı var kendisinin :)

İşte bu güzel kız bir mim başlattı şurada ve sağolsun beni de mimledi. Azıcık geciktim her zamanki gibi ama benim düsturum bu son günlerde "geç olsun, güç olmasın" ;) Ezgi'nin yanıtlarını da okumayı unutmayın sakın, yüzünüze kocaman bir gülücüğün yerleşeceğine garanti veririm...



Gelelim şimdi verdiği mutlulukla beni hafifletenlere ;

♥ Çiçeklerimi seviyorum, onların her mevsim açmalarına ve ilk güzelleştikleri anda onlara isim takmaya bayılıyorum. Müzeyyenim, Pakizem, dikenlim, saçaklım da beni sevse gerek ki güzelliklerini esirgemiyorlar benden...

♥ Sabahları kahvaltı kokusuna uyanmayı seviyorum... Tamam bu her zaman olmuyor olabilir ama yine de özellikle pazar sabahları koku almadan uyanmamayı tercih edebiliyorum :))


♥ Yalnız araba kullanırken telefonla konuşmayı seviyorum. Merak etmeyin ya kulaklık kullanıyorum ya da hoparlör ;) Gıybetin dibine varıp, yolun nasıl geçtiğini anlamıyorum çoğunlukla...

♥ İyot kokusunu seviyorum, denizin ruhumu ferahlatmasını seviyorum ve tabi ki sakin sakin yüzmeyi de... Denizli her aktivite benim için huzur ve mutluluk sebebi...

♥ Kitap kokusunu seviyorum. Elimde tutmayı, sayfaları çevirmeyi...



♥ Buzdolabının önünde vakit geçirmeyi seviyorum. Ne yesem, ne yesem hmmmmm 😃😃

♥ Sokak satıcılarını seviyorum, evet sağlıklı olmayabilir ama onlardan bişeyler almayı da seviyorum...

♥ Çakır keyf kahkahaları seviyorum... Masa başı sohbetlerini seviyorum... Sohbetin koyulaşıp koyulaşıp geçmişinden geleceğine geçişini seviyorum...

♥ Oğlumla film izlemeyi seviyorum. Ayaklarımı ona değdirip onun bana çaktırmadan çekilmesini seviyorum. Filmi bahane ederek aburcubura gömülmeyi bir de ;)

♥ Gezmeyi seviyorum, yeni yerler keşfetmeyi, yeni tatlar almayı...

♥ Fotoğraf çekmeyi seviyorum...

♥ Benim fotoğrafımı çekerlerken göbeğimi çekme diye bağırmayı da seviyorum :)))

♥ Alışveriş yapmayı seviyorum, amaçsızca vitrinlere bakıp yalanmayı da... Bir şey almayacağım derken ama buna çok ihtiyacın var Şebo diye kendimi ikna etmeyi de...



♥ Kremalı bisküviyi ikiye ayırıp ilk önce ortadaki kremasını sıyırmayı seviyorum...

♥ Oğlumun saçlarını taramayı seviyorum..

♥ Kuaföre gitmeyi seviyorum...

♥ Omuzlarıma masaj yapılmasını seviyorum...

♥ Güzel sofralar kurmayı seviyorum. O sofrada sevdiğim insanlarla olmayı... Yemek bitse de sofranın başından kalkmamayı...

♥ Hayal kurmayı seviyorum. Hayallerimde herşeyi yapabilme gücümü seviyorum :))))

♥ Bir işe başlarken hemen bitirebileceğime inanmayı seviyorum. Ama aklımda çok çabuk bitiriyorum ne yapayım :))) Sonuç çıkmasa da başlamak güzel ;)

♥ Blog yazmayı seviyorum, blog okumayı seviyorum, blog dostluklarını arkadaşlıklarını seviyorum.

♥ Elbise giymeyi seviyorum, kıyafetimin içinde rahat olmayı seviyorum...

♥ Yeni badana kokusunu seviyorum...

♥ Amaçsızca ayaklarımı uzatıp biryerlerde oturup, dünyayla ilişiğimi kesmeyi seviyorum...



Bu kadar sevmek yeter di mi :)))

Kimleri mimlediğime gelirsek

Handan
Saadet 
Gülşah
Özlem mimlendiniz efenim...

Mutlu hafta sonlarınız olsun ♥



21 Mart 2018

Bu hafta #11


Çok geciktirdim farkındayım bu yazıyı...
Bu aralar sürekli ya ofis dışındayım ya da ofiste yoğunum :/
Şu anda da evraklar kenarda dizili bekliyor ama bloga yazmadığımdan dolayı kendimi kötü hissediyorum. En azından aklımdan silinsin istedim.

Geçtiğimiz hafta dolu dolu bol koşturmacalıydı bizim için...

Sintigrafi çekimim maalesef yapılamadı :/ İlaçları bitmiş, yurtdışından gelmesini bekliyorlarmışmış, yeni bir randevu için arayacaklarını söylediler ama bir haber yok şimdilik... Böyle beklemede kalınca daha da sarıyorum ama hadi neyse... Azıcık daha sabır...

Dahiliye sonuçlarım temiz çıktı. Gizli şekerim falan yokmuş şükür. Tansiyon dengesizliğinin sebebi hâlâ bulunamadı ama şimdi kardiyolojiden çıkacak sonucu bekliyor sevimli doktorum.  Ona göre tekrar bakacak duruma. Tansiyon ilaçlarına devam etmekle beraber diyeti dayadı burnuma hahahahaaaa :)



Diyeti ne kadar eğlenceli hale getirmeye çalışsam da şu adamın dramından yaşıyor ruhum :/
Oytun evdeki tuzsuz yemekler ve haşlamalardan zehirlenebileceğini iddia ediyor 😂 Bir de yürümeye başlamam gerekiyor ama henüz böyle bir radikal değişime hazır değilim :)))) İlk önce diyete alışayım di mi ama 😉

Cumartesi günü okulun hem kahvaltısı hem de veli toplantısı vardı. Katıldığıma çok memnun oldum 😃😃 Diğer anaların halini görünce kendi halime şükrettim diyebilirim hahahaaa :) Hatta Oytun'a da söyledim, senin anan bir melek oğlum diye 😂😂😂 Çocuğa çok bıdı bıdı ediyorum diye kendime kızıyordum ama benden beterleri varmış :))) Atış serbest bundan sonra :)))

Pazar günü de 18 Mart sebebiyle küçük bir anma töreni vardı yine okulda. Bizimki bir oratoryada görevliydi. Sosyallikte kendini aşıyor bu aralar. İnsan içine çıkamam ben diyen çocuk, ön saflarda yer tutmaya çalışıyor artık. Ben de keyifle izliyorum onun bu değişimini ♥

Gülhisarlı Terziler kitabını bitirdim.
Bu hafta da Figen Şakacı'nın Hayriye Hanım'ı Kim Çaldı kitabına başladım. KIsa bir kitap gerçi ama bu hızımla önümüzdeki haftaya da sarkar sanırım.
Film yine izleyemedim :/ Kaybedenler Kulübü Yolda filmine gitmek istiyorum ama önce ilk filmi izlemem lazım. İzlemek isteyip de izleyemediklerimdendir kendisi senelerden beri...

Bu haftalık benden bu kadar. Hafta ortasında bu yazıyı yazınca haliyle liste falan yapmayacağım.
Bu hafta doğaçlamanın dibine vuracağım inşallah :)))

Öpüldünüz, sevildiniz efenim ♥


15 Mart 2018

Bu kitaplar çocuklara #4


Çocuk kitapları serisini ne zamandan beri yazmadığımı hatırladım. Son dönemde birlikte okuduklarımızı son sürat yazayım bari dedim. Aslında bu bölüme ikimizin de okuduğu kitapları yazıyorum. Sadece Oytun'un okuduğu kitapları da koymaya başlasam fena olmayacak. Sevdi/sevmedi notunu koyabilirim sadece. Düşüncelerini sen yaz desem öldürsen yazmaz biliyorum ama yazsa ne güzel olur aslında... Bunu da bir ara değerlendirelim ergenimle, önyargılı olmayayım değil mi? Bir sorayım en azından.

Biz şimdilik ortak okuduğumuz kitaplara geçelim en iyisi...


UÇAN SINIF / ERİCH KASTNER

Bu kitap bana sevgili Esranın hediyesiydi. Sahaftan almış benim için ve "çok seveceğine eminim bu kitabı" notuyla göndermişti.  Burada senelerdir birbirimizi okuya-yaza birbirimiz hakkında ne çok şey öğrendik aslında, en çok da sevdiklerimizi ♥ Dolayısıyla beni tam da on ikiden vuran bir kitap oldu bu kitap...

Eğlendirirken düşündüren, her farklı çocuk karakteriyle bambaşka bir bakış açısı yakalamanızı sağlayan, ara ara öğütler veren, koşulsuz sevmeyi, dayanışmayı kısacası hayatta var olan bir çok duyguyu barındıran bir kitap. Okurken niye ben bu kitabı daha önce okumadım dedirten hatta....

Sanki biraz bizim "Hababam Sınıfı" mızı andıran ama duyguları daha yoğun yaşatan bir kitap...

Jonathan Trutz, Uli, Matthias, Martin, Fridoli, Kreuzkamm, Sigara İçmez, Justus karakterleriyle kâh kartopu savaşı yaptığınız, kâh duvardan atlayıp okuldan kaçtığınız, kâh en iyi ödevi yapan kişiye tüm ödevleri yüklediğiniz, kâh güzel bir tiyatro oyununa hazırlandığınız hikayelere uçtuğunuz bir kitap...

Bence çocuklar için biçilmiş bir kaftan, biz yetişkinlere de hala çocuklar kadar masum olabilmeyi öğreten bir kitap...

O sebeple mutlak okuyun, çocuğunuza okutun dediğim bir kitap kendisi...  Oytun'la ikimizin naçizane tavsiyemizdir anlayacağınız ♥

Bu arada benim gibi yılbaşı üzeri okursanız daha da şahane anlamlı olacaktır diyorum :)


* Yetişkin bir insan nasıl olur da günün birinde, çocukların bazen ne kadar üzüntülü ve mutsuz olabileceklerini hiç hatırlamayacak kadar kendi gençliğini unutabilir? (Yeri gelmişken, sizden bütün kalbimle rica ederim: Kendi çocukluğunuzu asla unutmayın! Bana söz veriyor musunuz? Söz mü?)

* Yalnızca; Kendinizi kandırmayın ve başkalarının da sizi kandırmasına izzn vermeyin. Bir şeyler ters gittiğinde, korkmayın. Belanın üstüne gitmeyi öğrenin. Şanssızlığa uğradığınızda, pes etmeyin. Kuyruğu dik tutun! Nasır bağlayın!
  Boksörlerin dediği gibi, yumruk yerken, sağlam durmalısınız. Yumruk yemeyi ve sindirmeyi öğrenmelisiniz. Yoksa hayatın size attığı daha ilk tokatta nakavt olursunuz. Çünkü hayatın eli ağırdır, beyler! İnsan böyle bir tokat yediğinde, buna hazırlıklı değilse, küçük bir karasineğin öksürmesi bile yeter, burnunun üstüne iki seksen uzanıverir.

* Doktor Bökh pencereye yaklaştı ve camdan dışarı baktı. Yüzünü çocuklara çevirmeden, "Niçin bana sormadınız?" dedi. "Bana bu kadar az mı güveniyorsunuz?" Döndü. "O zaman cezayı ben hak ediyorum! Çünkü yaptığınız hatada suç benim."

* Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.

* Yaşamak güzel olmasa diye düşündü Jonathan Trotz, gülünç olurdu!

* İşlenen her suçta, suç sadece o suçu işleyende değildir, suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur.

* Merdivenin tepesinden atladığını rüyasında görse inanmayacak o kadar çok korkak vardır ki. Elbette atlayacak kadar ümitsizliğe kapılmadıysa.

* Gençliğinizi unutmayın! İnsan sizin gibi henüz çocukken, bu sözler gereksiz gelebilir. Ama gereksiz değil. Bize inanın!





MUCİZE / R.J. PALACIO

Bu sıralarda filmi gündemde olan kitabımız...
Filmden önce kitabını okumak istediğimden filmi hala bekletiyorum.  Ben okumayı bitirsem de Oytun henüz bitiremedi maalesef.  Ödevler, sınavlar, bir de okul içinde toplu okudukları kitaplar derken fırsatı kalmıyor... İnşallah o da bitirecek ve birlikte filmini izleyeceğiz :)

Bu kitabın bendeki şanssızlığı Uçan Sınıf'tan sonra okumaya başlamam sanırım. Diğer kitap beni o kadar etkilemişti ki bu kitap daha yavan kaldı peşpeşe okuduğum için... Keşke ara verip araya başka tarzda kitap soksaymışım dedim ama iş işten geçti işte...

Gelelim biz kitaba;

" Sihirli bir lamba bulsaydım ve tek bir dilek hakkım olsaydı, hiç kimsenin fark etmeyeceği sıradan bir yüzüm olmasını dilerdim. Sokakta yürürken insanların beni görüp hemen başka tarafa bakıyormuş gibi yapmamalarını dilerdim. Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Sıradan olmamamın tek nedeni, kimsenin beni öyle görmemesi." 

Kitabımızın kahramanı August yaşama yenik başladığını düşünen 10 yaşında bir çocuk. Yüzünde büyük bir anormallikle doğan August bir sürü ameliyat geçirmiş, hatta uzun süre yaşaması bile öngörülmemiş bu ameliyatlar sonucunda. Ailesinin özellikle annesinin gösterdiği bakım ve ilgiyle bir mucizeyi gerçekleştirmiş aslında.

O yaşına kadar evde eğitim gören August'un gerçek bir okula başlamak zorunda kalmasıyla oluşan hikayesini anlatıyor kitap. İlk önce August'un gözünden aktarılıyor... Daha sonra ablası Via, arkadaşları Summer, Jack, Miranda, Justin gözünden de aktarılarak duyguların çeşitlendirilmesi sağlanıyor. Bu şekilde anlatım, kitabın en güzel özelliklerinden bence. Çocuklara başımıza geldiğini düşündüğümüz şeyin aslında farklı bir bakış açısı ile bakıldığında farklılaşabildiğini gösteriyor. Empati yapabilmenin güzelliğini anlatıyor.

Kitap konusu itibariyle hüzünlü bir kitap, karamsar bir yapısı yok ama. Hatta ara ara güldürüp eğlendiriyorda... Okuması kolay, yalın bir dili var. Çocuklar çok rahat okuyabileceklerdir bu kitabı...
Kendilerini karaktere kaptırırlarsa da su gibi akacaktır eminim...

Çocuğunuzla birlikte çok rahat okuyabileceğiniz bu kitabı hâlâ okumadıysanız okuyun efenim... Evet ben çok ayıldım bayıldım diyemiyorum bu kitaba ama mazeretim sıralama hatamdan kaynaklanıyor. Sizin seveceğinizi düşünüyorum...

* Küçük çocukların hislerinizi incitmek için bir şey söylememeleri güzeldir, gerçi bazen söyledikleri şeyler incitici olabilir. Yine de ne dediklerinin tam olarak bilincinde değillerdir. Ama büyük çocuklar ne söylediğini bilir.

* Bu öğreti, yaptığımız şeylerle anımsanmamız gerektiği anlamına geliyor. Çünkü en önemli şey eylemlerimizdir. Onlar görünüşümüzden ya da söylediklerimizden çok daha önemlidir. Eylemlerimiz, ölümlülüğümüzü aşar. İnsanların ölen kahramanların ardından yaptıkları anıtlara benzer. Mısırlıların, Firavunlarını onurlandırmak için inşa ettikleri piramitler gibi. Ama bizim anıtlarımız taş yerine, insanların bize dair anılarından oluşur. İşte bu yüzden eylemlerimiz, anıtlarımız gibidir. Taş yerine, anılardan inşa edilir.

* Her şey rastlantısal değildi, eğer olsaydı evren bizi tamamen terk etmiş olurdu ve evren bizi terk etmiyor. En kırılgan oluşumlarını bizim göremediğimiz yollardan gözetiyor. Seni gözü kapalı seven ailen gibi. Ve sadece insan olduğu için kendini suçlu hisseden ablan gibi. Senin uğruna arkadaşları tarafından terk edilen, boğuk sesli, küçük bir çocuk gibi. Hatta fotoğrafını cüzdanında taşıyan pembe saçlı bir kız gibi. Evren belki bir piyangodur ama eninde sonunda karşılığını verir. Evren tüm kuşlarını gözetir.

* Herkes hayatında en az bir kez ayakta alkışlanmalı.







12 Mart 2018

Bu hafta #10


Tünaydın efenim, mutlu ve sağlıklı bir hafta diliyorum herkese ilk önce...

Bu hafta hiçbir gezmeden kusur kalmadım efenim. Hafta içinde bir arkadaşım Bursa'ya gidecekti dr kontrolüne hoooppp peşine takıldım... Pazar yine bir arkadaşım İzmir'e sınava gidiyordu ben yine peşinde 😍😍 Tamamen doğaçlama takıldım anlayacağınız... İyi de geldi psikolojime...

Bugün sabaha karşı sintigrafi çekimim vardı. Aldım radyasyonumu taze taze geldim. Sonuç yok yine ama... İlave görüntü için haftaya pazartesi sabaha bu sefer yeniden randevu verdiler...  Hayırlısı demekten başka çare yok. Şimdi aldım dizi dizi sütümü, yoğurdumu, suyumu masamın üstüne. Mümkün olduğunca çabuk atmaya çalışıyorum üzerimdeki radyasyonu...

Sabah Oytun'a iki gün bana yanaşmamasını tembih ettim. Hatta mümkünse ayrı ayrı odalarda takılalım dedim. En çok ayrı yemek yiyeceğimize bozuldu 😂😂 Sanki ondan gizli saklı farklı şeyler yiyeceğim :)) Alem çocuk...

Hafta sonu İzmir'e gittim demiştim ya, oğlumla birlikte eski üniversitemde olmak farklı bir duyguydu... Uleyn dedim daha dün yırtık kotlarla, garip hallerle buralarda sekiyordum. Ne ara çocuğum boyuma ulaştı da ah keşke burada okusan oğlum hayallerini empoze etmeye başladım şaştım kaldım vallahi.  Kantinde nasıl ders çalışılır konulu kısa bir eğitim de verdim oğluşa hatta ahahahaaa :)
Ikea'ya gittik ardından da ve rekor kırdım alışveriş yapmayarak :)))) Beni tebrik edebilirsiniz vallahi ♥

Bu hafta Hüsnü Arkan'ın Gülhisarlı Terziler kitabına başladım. Henüz bitmedi gerçi ama biter yakında...

Ev işlerini yine serdim feci halde.... Günü kurtarıp gerisini tıkıştırıyorum oraya buraya... Gardrop boşaldı :) Çamaşır sepetleri ütüleri almamaya başladı. Bu hafta Ufak tefek cinayetler hakkını ütüden alıp çantama verdim çünkü... Sabahları yatak üstü tektekciliğe başladım hahahaaaa :))) Kaynanam yok allahtan :)))) Diline dolanmıştım sakız gibi yoksa  :P

Ay bu arada müjde hepimize. Gümüşçü aradı nihayet kolyeniz hazır diye :))) Tabi ki koşa koşa gitmedim. 2-3 ay o naz yaptı, şimdi de ben yapacağım naz :)) Beklemek nasıl birşey oluyormuş o da anlasın azıcık...


Bir de listemi yapayım şimdi...


* Araba koltuk örtülerini yıka bir zahmet ve kaymasına bir çözüm bul

* Fotoğraf düzenleme işine başla boş vakitlerinde. 2013-2014 fotolarını düzenle mesela bu hafta.

* İşyerinde hızlan biraz, iş planında bir hafta öne geçmek zorundasın. Gelecek haftadan itibaren dr işlerin yoğunlaşacak gibi gözüküyor.

* Çarşamba gizli kan şekeri ölçümün var.

* Kitabını bitir bu hafta.

* Hafta sonu mevlit var, unutma..








9 Mart 2018

Şubat'tan insta seçmeceleri ♥


Şubat ayında anı biriktirmek konusunda çok başarısızmışım maalesef...
Elim gitmemiş demek ki...
Sağlık olsun deyip, eldekilerle yetiniyoruz o zaman ;)




Upuzun bir ufak tefek cinayetler bitti, ben kıpkısacık bir yol aldım ... 
Bu arada benim ütüler de başka bahara kaldı 😂😂😂😂

Şebonun işleri
Niyet ettim çanta yapmaya
Salı sallanmaz inşallah
Bir dizi boyu yol bende bu kadar 
Ömrünü bir ay biçtim
Kolay gelsin diye koşanım da olmadı 
Hayırlısı 




Henüz tek çocukken ve çokça da şımarıkken #tbt si olsun bu. 

Kardeş annemin karnında
Sene Aralık 1978
Doğum günüm
Teyzelerim, dayılarım ve anneannem
Babam yine tepede şımarık çocuklar gibi
Zalimsin zaman 
Çocukluğumu özledim
Bir zaman makinesi istiyorum
Evren duy sesimi



Artık bizim evde salata  Oytun’dan sorulacak ✌️ 
O zaman dansssss  💃💃💃💃💃

Kendimi takdir ettim
Salatayı satmak şahane bir fikirdi
Oğlum büyüdü
Artık Oytun mutfakta etiketi açabilirim
Oytun mutfakta ♥




Takmış takıştırmış yine Pakize ❤️❤️❤️

Çiçek açmaya başladığından beri ismi bu
Succulentgillerdendir kendisi
Bebek olarak çoğaltmıştım kendisini
İki senedir garip garip uzayıp duruyordu
Bu sene güzelleşmeye karar verdi
Evimi şenlendirdi
Şebonun çiçekleri




Etkinlikten etkinliğe koşturuyorlardı, biri dur desindi bu kadınlara 😂😂😂 

Konser biletini de aylar öncesinden kapmış bulunmaktayız
Bu aralar ne düşünürsek ayağımıza geliyor
Tam da bu ay kitabını almıştım
Benim küçük şehrim coştu bu aralar
Etkinlikten etkinliğe koşturuyor bizi


Kahkaha ve gözlerin buğulanması aynı anda olur mu? 
Olur hem de çok güzel olur ❤️❤️ 
Şahane bir oyun izledik yine, tam da kadınlara dair... 
Tiyatro candır can 😍😍😍 

Sumru Yavrucuk / Shirley
Bayıldım
İzmir marşını bile söyledik londra dolaylarından
Yaşasın tiyatro
Bu sene çok şanslıyız ♥



Benim minik baykuşum ♥
Dişlerimi sıkmaktan diş kalmadı be kuşum, 
artık yaz gelsin ben de seni doya doya ısırayım 😉

Çok özledim
Senin yüzünden kışları hiç sevmez oldum çocuk



Mutlu hafta sonları diliyorum herkese ♥





8 Mart 2018

Küçük Bir Mim ♥


Sevgili Şule geçenlerde mimlemişti.. Üzerinden biraz geçti gerçi ama olsun mimin zamanı mı olur ;)

Ama ilk önce günümüzü kutlamak istiyorum, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun ♥



Şimdi geçelim mim sorularına;

1- Dünyayı değiştirecek sizce 3 küçük adım nedir?

Biraz empati,
Çokça saygı,
Ve vicdan....

Yeni nesilden ümitliyim ben ♥

2- Dünyanın daha fazlasına ihtiyacı olduğu şey nedir?

Sevgi ve hoşgörü...
Gittikçe azaldığını hissediyorum çünkü...

3- Okuduğunuz son kitap?

En son Stefan Zweig'in  Ay Işığı Sokağı'nı okudum.
Of üzerinden çok zaman geçmiş, hızlanmam lazım :/

4- İzlediğiniz son film?




Molly's Game... En kısa zamanda anlatacağım blogta da;)

5- Sizin değişmenizi sağlayan hatanız?

Şimdi düşününce hatalarımdan çokça ders aldığımı sanmıyorum ben :))) Şu hatam beni şu yönde değiştirdi diyemedim çünkü...

Korkularım bende daha etkili oluyor sanırım... Korkmaya başladığım veya endişe katsayım yükselmeye başladığı zaman kendimle ilgili radikal kararlar alabiliyorum...

Vay be!!! Aydınlandım bu soruyla birden :))

6- Sözcüklerinizle eylemleriniz eşit midir?

Ahahahahaaaa tabi ki hayır :))) Çokça konuşur, düşünür ama eyleme az geçerim ben :)))
Ama bu sadece kendimle ilgili olan konularda.

Başkalarıyla ilgili olan konularda ahkam kesmeyi sevmem, kesmem de kolay kolay...

7- Gurur duyduğunuz bir başarınız?

Çok büyük olaylara imza atmışlığım yok benim... Öyle bir yapım da yok zaten...

En büyük başarım oğlum yani anneliğim ♥ Sevabıyla, günahıyla debeleniyoruz işte...

Rahmetlik babam da bu konuda benimle aynı şeyi düşünmüştü sanırım. Bir gün hiç konuyla alakası olmayan bir zaman diliminde bana "şu hayatta en iyi yaptığın şey bu çocuk" demişti. Hâlâ ara ara düşünüyorum iyi bişey mi söyledi kötü bişey mi söyledi diye hahahahahaaaa 😂😂😂

8- Hayattaki öncelikleriniz nelerdir?

Oğlum, ailem, dostlarım.... Aralara bir yerlere de kendimi yerleştiriyorum işte ;)

9- Kendinizin beğendiğiniz 5 özelliğiniz nelerdir?

Ara ara gamsızlığımı seviyorum, hatta bazen şaşırıyorum da... Neyin kafasını yaşıyorsun kızım sen diye kendimi dürttüğüm de oluyor :P

Deliliğimi seviyorum. Bir çok sıkıntılı durumdan bu yolla kurtuluyorum çünkü...


Kahkahalarımı seviyorum :) Eğlenceli bir kadınım sonuçta :)))

Olduğum gibiliğimi seviyorum. Kendim rahat ettiğim gibi yanımdaki insanları da rahat ettiriyorum... Özgürlük bu emin olun... Kasılmıyorsunuz hiç...

Çizgilerimi seviyorum... Bu 40 yaşından sonra edindiğim bir özelliğim... İnsanlarla mesafelerimi ayarlıyorum bu çizgilerle... Ben izin verdiğim kadar ;)

Kendimi amma çok beğeniyormuşum ben :))))

10- Geçen haftanın en güzel olayı nedir?

Yaşamak güzel şey :)))
İyi polyannacılık yaptım bak, hakkımı yemeyin şimdi ;)

Bu mimi kim yaptı, kim yapmadı bilmiyorum hiç. Bu aralar biliyorsunuz sizleri okumak konusunda çok başarılı değildim malum sebepler dolayısıyla...  Yaptınız mı bilmiyorum ama ben yine de mimledim efenim sizi ;)

Anne Kaleminden
Biz Kimiz Kadınız
Emre Bozkuş




5 Mart 2018

Bu hafta #9


Haftaya tansiyon yönünden iyi başladım şükür...
Her sabah minik bir doz ilaç alıyorum, düşürüyor şükür. İlk zamanlarda tüm gün sürmüyordu etkisi, 2-3 gündür iyi gidiyorum şükür 🙏

Üniversitedeyken bir arkadaşımın annesi vardı, Merzuka teyze. Hop hop çok heyecanlı bir kadındı :) Tansiyon aletimde sağolsun çok heyecanlı olduğu için Merzuka koydum ismini hahahaaaaa 😂😂 Heyecanlanıp ha bire hop hop yapıyor o da 😉 Merzukacığımla teşrik-i mesaideyiz anlayacağınız sabah akşam...

Oscar sezonunu tamamladık... Dolayısıyla çelıncımız da bitti. Ben hâlâ izlediğim filmleri yazamadım ama.. Şimdi baktım da toplamda 11 film izlemişim, ancak 7 tanesini kayıt altına almışım blogta. Çelınc bitti bitmesine de ben yine de yazacağım izlediklerimi ;) Hatta ve hatta hâlâ aralarında izlemek istediklerim var. Onları da izlemeye devam ederim peyderpey...

Bu hafta teyzemler ve kuzenlerim gelmişlerdi, çok şenlikliydik o sebeple hafta sonuna kadar... Onlar gidince yine başım başım kaldık..

Bu hafta başka da tık yoktu bende anlayacağınız...

Aslında uzun bir liste yapasım var, malum işler birikti oldukça ama kendimi yormayacağım bu hafta da... Haftaya yapılacak tahlillerim iyi çıksın istiyorum, azıcık kandırayım onları cici hallerimle :)))


* Cuma günü Oytunun eski okulundan arkadaşlarıyla buluşulacak...

* Cumartesi - Pazar asla ve kat'a çay ve kahve içmeyeceksin. Pazar gece yarısı sintigrafi çekimin var çünkü...

* Geçmiş olsun ziyaretini de çıkartsan bu hafta hazır koşuşturmacan yokken aslında. Kaldı gitti ne zamandır.

* Pazar günü için deneme sınavına kaydettir Oytunu

* Ütü feci birikti, ölmüşsün Şebo sen de ağlayanın yok :((


Neyse efenim hepinize iyi akşamlar der kaçarım ben ♥






Şebo oscarlarını dağıtıyor :))

05.03.2018 Güncellemesi;

Törenin tamamını izleyemesem de sabah erken kalkarak önemli bir kısmını izleyebildim internetten. Ara ara yayın kesildi yine her zamanki gibi keyfim kaçmadı bu sefer... 

Akademi film konusunda büyük bir çoğunluğumuzu ters köşe yaptı ve The Shape of Water ihtimalini bizler hiç düşünmesek bile o baş tacı yaptı... Donup kalmışım açıklandığında. Filmi sevmiştim en azından, buna da şükür :))) 

Diğer adaylar konusunda bir sürpriz olmadı, ihtimaller dahilinde davrandılar. Ama yine de gıybetten kurtulamazlar, bir kaç hafta sürer tören gıybetleri. Sonra yeni heyecanlar, yeni ihtimaller ;)


Çok zor çizdim filmin üzerini :( Elim titredi resmen... 3 billboardcım sen kalbimizin osacarını aldın dedim hatta kendisine :))


Tebrikler sevgili su canavarım The Shape of Water...


...............................................................................................................................................................


02.03.2018 tarihli yazım;

Evet hâlâ başım dönüyor, mideme öküz oturmuş durumda ve sallanıyorum.  Bu durum zaten tüm filmleri izlememe engel oldu, bari tahminlerimi engellemesine izin vermeyeyim dedim ve soluğu burada aldım.

Filmlerin tamamını izleyemediğim gibi, izlediğim filmlerin de hepsini yazamadım, yetişmedi. Geç olsun, güç olmasın mantığıyla izlediklerimin hissiyatını bir ara yazacağım tabi ki... Ama  zamana ihtiyacım var birazcık daha.

Neyse konuyu uzatmadan kısa ve öz tahminlerimi yapıp kaçıyorum yine hemen.

Bu arada 5 Mart Pazartesi sabahı yazımı güncelleyerek bakalım kaçta kaç tutturmuşum bakacağız her zamanki gibi :)


EN İYİ FİLM;

Bu kategorideki tüm filmleri izlediğim için mutluyum.
Geçen senelerde olduğu gibi arada kaldığım bir film olmadı bu sene. Genel olarak filmlerin hepsi kendi içlerinde güzeldi ancak açık ara favorim tek bu sene

THREE BILLBOARDS OUTSIDE EBBİNG, MISSOURİ kazanacak diyorum ✌


EN İYİ YÖNETMEN;

Bu kategorideki filmlerin de tamamını izlemişim. Ne güzel ♥
Dunkirk ve The Shape of Water filmlerinin yönetmenleri arasında gidip geldim bu kategoride. Nolan savaş çekimlerini 3 ayrı yönden karma yaparak oldukça iyi iş çıkarmıştı. Geçmişini düşünürsek güçlü bir aday. Fakat benim gönlüm daha çok filme kurduğum bağ sebebi ile The Shape Of Water filminin yönetmenine kayıyor. Ve o sebeple ;

GUILLERMO DEL TORO kazanacak diyorum 😉


EN İYİ KADIN OYUNCU;

Bu kategorideki tüm filmleri de izlemişim :))) Ee ben hangilerini izlemedim ki :)) Neyse şimdi çıkar ortaya....

Bu kategoride de sabitim ve kesinlikle tek favorim var. O soğuk bakışlarıyla nasıl bir konuşma yapacak, aslında çok da merak ediyorum...

FRANCES MCDORMAND gönlüm seninle ♥


EN İYİ ERKEK OYUNCU;

Bu kategoride Roman J. İsrael filmini izlememişim, Sevgili Denzel'e özürlerimi bildiriyorum o sebeple....

Diğer 4 film üzerinden konuşacak olursam Gary Oldman benim için oldukça iyiydi. Fakat Daniel Day Lewis de o sakinliğiyle büyüleyiciydi.

GARY OLDMAN diyorum ben bu sene, beni şaşırttığından dolayı...


EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU;

Bu kategoride de Mudbound'u izlemediğim için Mary J. Blige devre dışı kaldı benim için...

Yine 4 aday üzerinden konuşacak olursam oynadığı karakterden iliklerime kadar nefret etmemi sağlayan o kadından başkasını düşünmem çok büyük haksızlık olurdu.

ALLISON JANNEY hiç sevilmedin ama amaç da sevilmemen di zaten 😉


EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU;

Bu kategoride de firem var maalesef; Florida Project...

Bu filmi seyretsem acaba fikrim değişir miydi bilmiyorum. Filmi izleyenler ikiye bölünmüş gibi sanki bu konuda. Willem Dafoe 'nun şansı olup olmadığı konusunda tartışmalar var halihazırda.
Filmi izlemediğimden bu konuda yorum yapmam çok güç...

Ben bu sene oyumu dengesizliğe vereceğim ♥

SAM ROCKWELL şahaneydin dostum 👍




Kendinize iyi bakın, keyifli bir hafta sonu diliyorum herkese ♥