29 Mayıs 2009

Kısa kısa...

Dün;

* Uzun süredir görüşmediğim bir dostumun telefonda da olsa yüreğime dokunması ne güzeldi :))

* İş çıkışı oğlumun anneeemmm diye boynuma atlaması bir ömre bedeldi.....

* Kısa bir ziyaret için çıkılan yolda oğluşun karga görmesinden yola çıkılarak dedesi ve dedesinin kargalarını masalsı kıvamda anlatmak (ki bu apayrı bir yazı konusudur) geçmişe yapılan bir yolculuktu...



* Dallarındaki meyveleri artık taşıyamaz hale gelmiş dut ağacını seyretmek, karadutu dalından koparıp mideye indirmenin keyfi bi başkaydı...

Karadutu "haydut" olarak anlayan ve "haydut yiyorum ben" diyen oğluşumu izlemek ise yapılan keyifin komik haliydi :)))

* Bir babanın telefonun diğer ucundaki kızını bir sınav öncesi hasta haline rağmen herşeyi unutup motive etmeye çalışmasını dinlemek inanılmaz duyguluydu... Hele o baba babamdan kalan bir dostsa...

* Dönüş yolunda minnoş arka koltukta uyuya kalmışken anneyle yapılan dedikodu; yemek üzerine yenilen bir tatlı kıvamındaydı...











27 Mayıs 2009

o keyifte, ben hasrette...


Bu hafta sonu yazlık dönemimiz başlıyor...
Her hafta 5 gün onsuz kalacağım...
Hafta sonlarında yanına gidebileceğim sadece...
Daha gitmeden hasret düştü içime bir kere....

26 Mayıs 2009

böyle değilimdir aslında....


Evhamlı bir insan değilimdir aslında...
Ama böceğimin en ufak bir çiziğinin bile ciddi bir yaraymış gibi iz bırakmasına takıntılıyım son zamanlarda...
Neden diye kendimi yiyip duruyordum....
Anneme rica ettim dün cildiyeciye gösterirmisin diye
Birde heryerinde ben çıkıp duruyor, normal mi sorarmısın dedim
Sevgili annecim hemen bugün götürdü sağolsun, hiç ertelemeden...
Sevgili uzmanımız benler için güneşten koruyun demiş
İzlerle ilgili olarak da çocuğumuzun anatomisi böyle demiş, anatomisini değiştiremeyiz diyip bana göre başından savmış...
Çok mu evham yapıyorum bilemedim ama başka bir uzmana tekrar götürmem gerektiğini düşünüyorum....

25 Mayıs 2009

evdeydik....


Evdeydik bu hafta sonu...
Yapmam gereken işler olunca oğluşu evde oyalamak gerekti. Çıkardık balkona yarış pistini bol bol yarış yaptılar docayla :)) Nedense hep benim minik böceğim kazandı... Kahkahalar atarak saatlerce yarıştı....
Ben ise kakılmış modunda evin içinde bir sağa bir sola salındım durdum... Hiç kullanmadığım ve muhtemelende kullanmayacağım yorganlarımı havalandırdım. Atsan atılmaz satsan satılmaz halis muhlis yün yorganlarım :))) Bu evime taşındıktan sonra kaldırdığım halılarımda nasibini aldı güneşten... Güzelcene naftalinlendi ve bir dahaki havalandırmaya kadar tekrar kaldırıldı... Eziyet vallahi başka bir şey değil ama yapacak şeyde bulamıyorum...
Akşam üstü çiğbörek saati yaptık annişle... Anniş hamur açma, ben etleme, doca kızartma, oğluş da bir parça hamurla oynama şeklindeydi görev dağılımımız :)) Balkon küfür küfür mis gibi... Sıcacık çiğböreklerimiz.. Birde çay patlattık ohhh değmeyin keyfimize... Günün en güzel kısmıydı... Yorgunluğumun üzerine iyi gitti...
Şimdi sıra kıyafetlerimizde... İnşallah bir keyfim yerine geldiğinde kullanılmayanlar, küçülenler verilecek. Tamir edilecekler var, el atılacak... Yıprananlar bir şekilde değerlendirelecek..... Ama ne zaman belli değil :)))

22 Mayıs 2009

çalışacağım diyorum beni meşgul etmeyin lütfen :)))

Photobucket
İş çoğaldıkça benim başka şeylerle uğraşasım var :)))
Bebeğimin 5 aylık haliyle uğraştım biraz...
Nasıl da yiyor emziğini :)))
Nasıl da çabuk geçmiş zaman...
O günlere dönsek tekrar, ben onu yesem, yesem ve yine yesem :)))

tamda şimdi....

Masamdaki evraklar arasında tamda kendimi kaybetmişken minnoşumun cıvıl cıvıl sesini duydum... Koşarak boynuma dolandı, öpücüklere boğdu....

Tamda bunalmışken nasılda iyi geldin bebeğim bana... Nasılda şenlendi ofisim...

Hep yap bunu olmaz mı? Kahkahalarla gel, kahkahalarla git....

Bu arada yakışıklılığına da diyecek laf yok... Nasılda yakışmış cicilerin... Sende farkındasın biliyorum bunun... Sırtına alırken çantanı üstünü düzeltmenden belli :)))



Sen gidince tam işe dalacaktım ki dur dedim bir kendime... Bol köpüklüsünden bir kahve olmalı şimdi dedim... İnternette dolanırken de hangi çiçeksin öğren dediler bana... İşleri yetiştiremeyip daha panik yapıyım diye hadi bakalım öğrenelim dedim hahahaaaa:)))

Anket sonucuna göre çuha çiçeğiymişim... Sabırlı, dayanıklı...
İyi bir dost, iyi bir arakadaş amma velakin kötü bir ev arkadaşıymışım hahaaaa:))) Doca buna katılacak mı acaba çok merak ettim... Akşam acilinden soracağım...

Sonuç evet olursa akşama kıyamet kopacak demedi demeyin.... Saçlarımın süpürge oluşunun hesabı sorulacak hahaaaaaa:)))))

unutkanlığın böylesi :)))

Hani akşam annem bizdeydi ya... Yemek yedik, keyif yaptık, oğluşun gönlünü yaptık.... Hadi oğluş babayla oynarken bizde 1 saat bir düğünde görünüp gelelim dedik... Annem gitmeliydi mutlaka ama işte benimde basiretim bağlanıp gitme gafletinde bulundum...

Güzelce hazırlandık, kostak kostak gittik salona... Cıstık cıstık bir müzik... Herkes eller havada modunda... Oturacak yer bakıyoruz... Arkadan kadının teki bağırıyor... Duuurrr, duuurrr diye... Hiç üzerime alınmıyorum, yola devam... Kadın inatçı, hızlanıyor ve kolumdan yakalıyor... Eli sırtımda... Kopartıyım mı diyor... İçimden manyakmı bu kadın neyi kopartıyorsun çattık derken çok anlamsız bakmış olsam ki etiket, etiket diyor. Gülerek yeni aldın galiba diyor...

Bendeniz çatlak giydiğim bluzun etiketini kopartmadan giymişim, nal gibi sarkıyor sırtımda... Hiç bozuntuya vermeden gülümseme yerleştiriyorum suratıma ama ahhhh ahhh diyorumm hala içimden.... Birde salınıyorsun ortalıkta...

Bir unutmadığım bu kalmıştı, bunu da unuttuk başım göğe erer artık...

21 Mayıs 2009

olmalı dedi oldu :)))

Geldiğimizden beri ben gitmem o gelsin, ama lütfen, büyük dede de gitti ama inlemeleri ile evden çıkılıyor; lütfen sende gel, ama lütfen, hemen gel ama edalarıyla eve dönülüyor.

Derdimiz anneannemiz neden bizde kalmıyor.... Neden anneanneye giden hep o oluyor... Küsmeceler, zıtlaşmalar, binbir dereden su getirmeler....

Bugün nihayet anneanne bizde :))) Şimdi gidiyorlar el ele... Bizimkinin mutluluğuna diyecek yoktur herhalde... Sabah ta evden çıkmak zorunda kalmayacak... Ohhh missss anlayacağınız...

Şimdi anneannesini nasıl ağırlayacağını bilemez benim kuşum...

Ben de bu durumdan faydalanacağım tabi hahaaaaa:))) Ana kuzusu moduna geçtim bileeee :)))

20 Mayıs 2009

dört gün ne kadar da çabuk geçti....

Yolculuk başlamadan önce ohhhh koskoca dört gün diyordum... Dönüşte dört güncük oluverdi hemen :))) Yetmedi, tadı damağımda kaldı....

Bir daha ne zaman doğar bu fırsat bilinmez ama bu tatil iyi geldi... Doping aldım... Bir yerlere yetişmek zorunda olmadan yaşamak güzeldi :))) Böceğim de bunun farkında olsa ki boyundan büyük laflar etmeye başladı :)))

"Tatilde aklı yerine geliyormuş, hep tatil olmalıymış" hahaaaaa:)))) Babasına geçirdiğimiz 4 günü anlatırken bunu da araya bir yerlere sıkıştırıverdi.... Bizim çalışmamız biriciğimde nasıl bir psikoloji yaratıyorsa artık düşünün...

İşte 4 günümüzün hikayesi....




İlk durak Eskişehir Kayalar köyüydü. Kuzen Mali dağcılık klübüyle birlikte kampa çıkmışlar, bizsiz olmaz dedik hahaaa:))) Kayalara tırmanışlarını izledik, biraz gevezelik yaptık ve yola devam dedik :)))




Bir salyangoz bu kadar mı kıymetli olur... Bahçede tesadüf eseri bulunan dev boyutlu şahsiyeti saatlerce izlediler, sevdiler :))) Allahtan karnı acıktı salyangozumuzun da bir ağaç dalına yemek için bırakıldı; oda rahat etti, bizde :))))


Köyümüzün her yeri bu mevsimde lalelerle dolu olur her sene... Bu sene yine güzelliklerine doyamadık...



Oğluşla kartal bayırında çocukluğumdaki gibi piknik yaptık başbaşa... Çocukluğumuzda buraya nasıl geldiğimizi, neler yaptığımızı, çeşmenin yalağına kaç defa düştüğümüzü anlattım. Masal gibi geldi ona:)))

Bol bol aslanağzı topladık... Bol bol sallandı... Ağaçlara tırmandı... Biricik özlemine doydu... Tüm gün dışarıda özgür olmanın tadını çıkarttı...

Eeeee böyle keyifli olunca herşey dönüşte sancılı oldu tabiki... Yine ağladık... Yine bana kızdı yanlış yola gidiyorum diye... "köve dönmem hazım" dedi dedi ağladı... Sürekli dönemeçleri gösterdi dönelim diye... Yaklaşık 200 km sonra artık dönmeyeceğimize ikna oldu :))))

Yolda leylek sürüsünü uçurduk tepemizden... Ohhh dedik bu sene yine bizde leylekler gibi dedik :))) Anneannesi leylek-karga masalını anlattı minişime.... Bende manzaranın keyfini çıkartarak yola devam dedim....

Mezitlerden inerken hep bir kamyonun arkasına takılmak isterim... 2. viteste :))) Bu sefer çaba göstermeden takıldım üstelik... Ağır ağır inerken virajları camımızı açıp misss gibi yeşilliklerin kokusunu çektik içimize... Ordaki doğaya ailecek tutkunuzdur...

Dönüşe bir de alışveriş keyfi ekledik hahaaaa:))) Yine ıvır zıvır toparladım...

Mutluyum, mutlu........

15 Mayıs 2009

Ohhhhhhh diyorum :))




Yokum, yokum, yokum :)))

4 günlük bir tatil nasıl güzel gelecek bir bilseniz. Hele paşam nasıl mutlu olacak....

Köyüme gidiyoruz. Tüm iletişimlerimizi kapatacağız ve kendimizi toprağa, kuşa, böceğe vereceğiz... Mis gibi havayı koklayacağız...

Darısı herkesin başına :))

14 Mayıs 2009

bir fikrim var....

Benim oğlumun bugünlerde hep bir fikri var... Anne bir fikrim var diye atlıyor herşeye... Dün akşam ben ütü yaparken odasından "anne bana fikir verir misin" diye bağırdı... Nerden alıştı bu fikir kelimesine bilmiyorum ama büyüyor galiba benim minnoşum :))))

Yeni bir uğraş olarak kum boyama aldık miniğime. Yapar mı yapmaz mı, döker mi saçarmı derken büyük bir ustalıkla yaptı hemde... Kime yapıyorsun dediğimde ise hepimize yapıyorum dedi. Hak geçmesin hahaaa:)))


Bu arada nihayet ben-10 saatine kavuştu. Bu saatin olağanüstülüğüne o kadar inanmış ki uzaylıya dönüşmek için bayağı bir bekledi :)) Tam mızlanmaya başlamıştı ki -benten- oytuna ne yaptın, oğluşum nerde diye sorunca görünmez olduğunu sandı ve yeni bir oyun çıktı bize de... O kayboldu biz minik kahramanımıza onu sorduk, sorduk ve hep sorduk :)))

Bu arada dün ben de kendimi mutlu ettim heheee:) Ne zamandır peruk almayı düşünüyordum ama düşünme safhasından geçemiyordum. Kullanabilirmiyim acaba diye düşünürken dün sabah saçlarım bana sağolsunlar ufak çaplı bir cinnet geçirttiler. Bugüne kadar saçlarımı hep kıvamında kesen kuaförüm en son operasyonumuzda öyle bir şey yapmışki saçlar papaz misali her kalktığımda... Halbuki farklı bir model de denememiştik. Ne fön işe yarıyor ne köpük :( İşte ben bu cinnet haliyle ne olursa olsun alacağım peruk derken aaaa yeni topuz postişler gelmiş:)) Üstelik saç tonuma çok yakın bir renkte buldum. Hemen denedim tabi ve mutlu son :))) Saçlarım şekle girmediği zamanlarda çok basit bir uygulama ile derli toplu bir saç modeline kavuşuyorum artık. Ohhh beeee :)))

12 Mayıs 2009

karındaşıma...

zwani.com myspace graphic comments

Seni eve getirdikleri günü hatırladım bugün. Hasır beşiğine yatırdılar seni ilk önce. Bak kardeşin sana ne getirmiş dediler bana. Beşiğin altından beyaz, işlemeli şilebezi bir elbise çıktı. Bak seni ne kadar çok seviyor dediler. Kırmızı suratlı, sarı saçlı bir bebekle gelen şile bezi elbisem... Senden bana gelen ilk hediyem....
Seneler geçti; ikimizde büyüdük. Evimizden hiç gitmeyeceğini sandığım sarı civcivimiz kaplumbağa misali sırtına aldı tüm biriktirdiklerini ve kıtalar arası bir yolculuk hikayesi başladı. Kilitlendik o yola.... Yolun uzunluğu değildi aslında sorun, miniğimizin gidişiydi.... Öyle böyle derken bizi alıştırdın bu serüvene... Kilometrelerce mesafeden her derde, her sevince nasıl yetişilir öğrettin bize....
Ah benim canım kardeşim. Doğduğun gün hediyemin aslında elbise değilde SEN olduğunu ufacık boyum ve aklımla anlayamamışım...
Bugün benim kardeş günüm, oğlumun teyze günü, annemin minik kızının günü....
İyi ki doğdun sen bugün, iyi ki varsın ...
Nice mutlu yıllara bitanem....

11 Mayıs 2009

Anneler günüm...


Dolu dolu bir pazar günü geçirdik anneler günü vesilesi ile. Sabah erken kalktık, aldık simitlerimizi istikamet anneanne dedik. Annemin elini öptük, günün kutlu olsun dedik. Anneyken çocuk olmak nasıl da güzel :)) Hem anneni sarmalamak hemde çocuğunu... Nasıl da keyifliydi...
Süper bir kahvaltı sonrası ormana gidelim dedik. Ve başladık mutfak telaşına. Karnımıza çalıştık anlayacağınız. Mis gibi çiğböreklerimizi yaptık, çayımızı demledik, aldık piknik sepetimizi ver elini doğa dedik...
Bu sefer kent ormanlarına gittik. Her zaman gittiğimiz mesire yerinin arkasındaymış hemen ama biz yeni bulduk burayı... Yürüdük güle oynaya, timsah aradık :))) Kurbağalara, balıklara baktık.... Yılan yuvalarının üzerini kapattık, çıkmasınlar diye...
Bir ağaç evine tünedik, çiğböreklerimizi yedik, çayımızı içtik yeşilliklere baka baka. İçimiz açıldı. Biz annemle koyu sohbetlere dalarken oğluşla doca timsah aramaya devam ettiler timsah suyunda (ki kendisi dere olur) hahaaa:))))
Top oynadık, parkta sallandık, o eğlendi biz keyiflendik...
Yeni bir hafta için enerjimizi depoladık bol bol :))
Akşam yastığa başımı koyduğumda şükrettim. Annemle olduğum için... Anne olduğum için... Mutlu olduğum için...

9 Mayıs 2009

zıp zıp kurbiş...


Bugün akşam evde kurbağa yarışı var :))) Kendime de bir tane yapacağım biraz sonra ve zıp zıp zıplasın kurbişler hahaaaa:)))

Sevgili anne kaz 'da gördüm origamisan 'ı... Renkli kağıtlarım yoktu bende normal kağıtlardan yapıverdim hemencecik. Çok da kolay üstelik.

Oğluş bayılacak bu yarışa...

8 Mayıs 2009

mmmmm pek lezzetliydi...

Dün akşam annem enfes bir çorba yapmıştı. Afiyetle bir çırpıda içtim, sonradan fotoğraf çekmek aklıma geldi ama ne yazıkki çorbamız çoktaaan hakkın rahmetine kavuşmuştu:)))

Et sevenler için ve özellikle çocuklar için oldukça besleyici bir çorba.... Unutmamak için buraya da not ediyim dedim. Bir gün elbet bende denerim :))) Denemek isteyen varsa tarifine buyrun...

Bu arada bu çorba tatarlara özgü bir çorba...

İsmi de SORPA :))

Kuzu kaburgası kemikli şekilde ufak ufak kasaba parçalatılır. (İsteyen kuzu bel, kol ve but kısmından da yapabilirmiş, ustamız öyle bildirdi:)) Kemikli et tencerede kendi yağı ve suyuyla hafifçe kavrulur. Üzerine su eklenir ve kaynatılır. İnce kıyılmış taze soğan, taze nane yaprakları ve kıyılmış taze dereotu da eklenir. Etler pişince başka kapta hazırlanan un, yoğurt ve yumurta sarısı karışımıyla terbiye edilir. Çorbamız servise hazır... Et ve sulu bölüm birlikte servis yapılır ve afiyetle yenir :)))

6 Mayıs 2009

hahhaaaa:))) yine unuttum...

Ben çok unutkan oldum artık. Boşvermişliktenmi, yaştanmı, beyin hücrelerimdenmi bilmiyorum ama unutuyorum artık... Allahtan bu unutkanlık minik şeylerde yaşanıyorda büyük sorunlar getirmiyor beraberinde...

Kaç gündür hıdrellez diye sayıklıyorum. Akşam eve giderken yanan ateşleri gördük, oğluşuma anlatmaya çalıştım ama tabiki anlamadı :) Sadece yakılan ateşe odaklandı. Hava soğuk olmasa belki gidecektik bir dedeye :) dede bahane eğlenceye... Ama üşüdüm, üşendim hahaaaa:))) Bahanelere bak... Balkona çizmem lazım dedim... Çizecektim de...

Saat 22:00... Telefon... Annem... Bugün hıdrellez biliyorsun değil mi hatırlatması... Bilmezmiyim hiç ukalalığı bende :))) Anneye söz söylenirmi hiç... Bak işte ne oldu...

U-N-U-T-T-U-M.... Unuttum... Unuttum... 11-11 pirelerle maç tutuştum...

Allahtan anneme telefonda yine de her ihtimale karşı ve özellikle onun dileklerinin her sene istisnasız tutması sebebiyle bizim için de bir kaç sipariş vermiştim hahaaa:))) Annem sen olmadan ben ne yapardım... Bu sene de kurtardın beni dileksizlikten... Ümidim var dileklerimin olması için:)))

Bir hıdrellez daha geçti böyle işte. Ama seneye bütün dedeler gezilecek, en itinalısından dilekler dilenecek, hiç atlamasını beceremediğim ateşten keyif alınacak, oğluşa yine anlatılacak ve onada dilek diletilecek, balkondaki gülüm o zamana kadar büyür herhalde, birde ona dilek dilenecek...

Tabi unutmazsam yine hahaaa:))))

4 Mayıs 2009

mayıs geldi hoş geldi :)))

Dağ tepe gezesim vardı dün... Benim oğluşumunda evden çıkmayası vardı bana inat :))

Parka gidelim mi?
Hayır....
Bisiklet sürelim mi?
Hayır...
Ormana gidelim mi?
Hayır...
Ne yapalım peki oğlum...
Evde kalalım....
Evde ne yapalım peki...
Evde kalalım...
....
....

Bu böyle devam etti gitti bütün gün. Ne istediğini bilmez ruh halli oğlum bütün gün kendine de eziyet etti bana da... Ne birlikte boyama yapabildik, ne oyun oynayabildik, ne dışarı çıkabildik, nede başka birşey....
Bir ara avazım çıktığı kadar imdaaaattt diye bağırasım geldi....
Tef gibi gerildim bütün gün...

Bugün sabahın köründe inanılmaz bir enerjiyle kalkan canavarımın aksine ben güne dünden kalma gerginliğimin kalıntısı başağrımla başladım...

Tüm negatifliklere rağmen ben bu haftayı çok güzel geçireceğim :))) Pozitif düşünmeliyim, pozitif düşünmeliyim, pozitif düşünmeliyim....