20 Mart 2014

bir film, bir kitap...



DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN KADINLAR / ECE TEMELKURAN

Bu kitaba başlamamdaki tek sebep kitabın kapağındaki cümle "Çünkü bir erkek, bir kadının nefesi kadar.."
Bu cümleye vurularak başladım...

Kitabın arka kapağı ise aynen şöyle...

"Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız."

Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam...
O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu'da geçiyor. Saraylar devrilip meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın yada bir ülke nasıl sevilir sahiden?

Bu kitapla yolculuğum işte böyle başladı... Yolculuk diyorum zira yaklaşık 3 aydır süründü elimde :(
İlk sayfalarda kitabın içine girmekte zorlandım... Almira kim, Maryam neden böyle, Madam Lilla neden bu kadar gizemli... O bumuydu, bu omuydu derken bazı bölümleri algılayamadığım için tekrar tekrar paragrafı başa sarma.... Hatta bölümü başa sarma....

Bir otelin terasında uçuşan geceliklerle içilen içkinin tesiri nedir ki bu kadınlar bu yolculuğa böyle fütursuzca çıkabildiler... Çoğu zaman kitabı bırakma isteğiyle yanıp tutuştum. Ama bırakamadım....
Altını çizeceğiniz o kadar vurucu cümle var ki kitapta... En azından onları okumalıyım dedim hep...
Mesela;

"nasıl kırıyorlar sonra bu kız çocuklarını? nasıl kendilerine benzetiyorlar? cinayet gibi. belki biz de böyleydik. sakatlanmadan büyüyebilseydik... keşke öyle bir bilgisayar programı olsa. ruhumuz sakatlanmadan büyümüş olsak nasıl insanlar olacağımızı gösterse. ona bakıp nasıl olmamız gerektiğini görsek."

"Anlayacaksınız ki hayat sizin nefesinizde. Başka hiçbir yerde, hiçbirşeyde değil. Hayatı siz kuracaksınız. Nefesinizi üfleyeceksiniz. Hayat.... Nefesinizin yettiği kadar."

"Kesinkes yalan, insanın kendi kendini sevmesi meselesi, kim uydurduysa. İnsan ancak sevilince öğreniyor kendini sevmeyi.”

İşte kitabı bırakamamamda en büyük sebep bu cümleler... 

İteleye kakalaya bitirdim anlayacağınız....

Kitabın sonlarına doğru daha bir sürükleyici... İçsel yolculukların çözüme kavuştuğu, kitabın başından beri debelendiğim sorulara bir cevap niteliğinde... 4 kadının artık çözümlenmesi.... Bir direnişin sonlanması...

Kitabın 4. kadını yazar, kitabın anlatıcısı sadece kitabı anlatmak için orada var gibi... Madam Lilla bir girdap... Girdikçe derinleşen bir karakter... Feleğin çemberinden geçmiş de geçmiş hani... Güçlü, kudretli... Ama en büyük yürek sancısı onda... Amira dans eden aktivist bir kadın... Kıvrım kıvrım... Dansı gibi... Maryam tokatlar yiye yiye yüreği kabuk bağlamış bir kadın... Vücudu bile kabuk bağlamış....

Bu içsel yolculuk canlansın diye develer, tüfekler, helikopterler hatta mafyavari adamlar girip çıkıyor kitaba... Bazen çok abartılı.... Hatta şu Madam  Lilla'nın kalbini fena halde kıran bir adam varya... Onunla ilgili bir sahne var sonlarda hadi beeeee oluyorsun... Fazla fantastik... 

Bu kitabı sevip sevmediğime gelecek olursam inanın bilmiyorum :) Sevmedim diyemem ama çok çok bayıldım diyemem... Ehhh işte diyebiliyorum ancak... 

Kitapla ilgili fazlaca gevezelik yaptım filmde başka bir posta kalsın artık...
Öpüldünüz ;)

Bu arada kitabı okuyanların görüşlerini merak ediyorum... Benim gibi iteleyerek mi yoksa bir soluktamı okudunuz, bir ses verin emi ;)


8 yorum:

  1. ne güzel özetlemişsin
    çok yakın bir arkadaşım okuyordu bu kitabı, ne zaman gitsem masasının üzerinde, en sonunda kızım bitmedimi bu daha dedim, ayy bitiremiyorum ki bir türlü dedi :) bana pek hitap etmiyor sırf kitabın adı için aldım dedi :) sonlara doğru çok sürükleyiciymiş, senin özeti okudum ben kitabı okumuş kadar oldum :)

    teşekkürler paylaşım için...

    YanıtlaSil
  2. darkolivee;

    Arkadaşında benim gibi desene :) Evet kitabın sonu daha sürükleyiciydi ama ne fayda, süründüde süründü işte :))
    Sırf bu sebepten tavsiye bile edemedim kitabı. Özet sana iyi geldiyse ne mutlu bana ;)
    Ben teşekkür ederim güzel yorumun için...

    YanıtlaSil
  3. Canım ne kadar güzel yazmışsın, her ne kadar ilk başlarda dediğin gibi kitabın içine girmekte zorlansan da anlatımın bana da merak ettirdi kitabı...Aslında okumayı düşünmemiştim ama şimdi fikrim değişti, dediğin gibi o etkili cümleler için bile okunur değil mi? :)
    Bu kitapla ilgili sevip sevmediğini bilemesen de sen "kitap okumayı" çok seviyorsun o belli canım, zaten belliydi yazılarından da...

    Kocaman sevgiler
    Derya

    YanıtlaSil
  4. Derya;

    Canımmm :)) Ne güzel bi yorum bu ;)
    Kitap okumayı da seviyorum, sizleride :))

    YanıtlaSil
  5. ne güzel özetlemişsin. ben bu kitabı çok sevmiştim hala da çok severim.

    YanıtlaSil
  6. :))) ben de zor bela bitirdim biliyorsun işte 1 ay olmadı ama 3 haftamı dolu dolu harcadı :) ara ara gzel satırlar var evet ama kayıp gitmıyor kıtap... mesela hakan gunday oyle mı 3-4 gunde bitecek kıtaplardan... ve bence asıl basarı bu.. fasa fıso bir konu degıl ama kaymak gibi okuyabılme kalıtesı :)) optum cok

    YanıtlaSil
  7. nihal;

    hoşgeldin :) ben bu kitapla çok boğuştum ama :/

    Bu arada bi türlü seni takibe alamadım. Yeni eklediğin butonla bile... Takip ediyormuşum gibi gözüküyor ama düşmüyor bana :(

    YanıtlaSil
  8. a. gizem;

    Hakan Gündayı not aldım, alıcam kitaplarını... Şimdi kahperengiyi okuyorum ;)

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)