Ailesiyle birlikte refah seviyesi oldukça yüksek bir ülke olan Norveç'te yaşayan Andreas Doppler'in her şeyden sıkılıp ormana yerleşmesiyle başlıyor üçlememiz.... Deli mi dedim ilk anda ama gayet akıllı bir adam vardı karşımda...
Bir de Bongo'yu ekledi hayatına (ki kendisi en yakın arkadaşı geyik olur) ve bu yaşam daha da ilginç bir hal aldı... Kapitalizmle, sistemle ince ince dalgasını geçerek aldı beni sürükledi...
Yapı Kredi Yayınları 2. kitap olarak Bildiğimiz Dünyanın Sonu'nu bastığında koşa koşa aldım ve okumaya başladım ama bir yerlerde bir kopukluk vardı. Bıraktığım yerde değildi... Ve 3. kitabın çıkmasıyla birlikte anladım ki aslında Volvo Kamyonlar serinin 2. kitabıydı ve YKY'nın nasıl böyle bir hata yaptığına anlam veremedim.
Serinin 2. ve 3. kitapları beni ilki kadar etkilemese de Doppler üslubuyla benim gönlümü kaptı...
Eğer kitaplarıNI hala okumadıysanız serinin 2. kitabı Volvo Kamyonlar'ı okurken oğlunun babasına ilişkileri ile ilgili bir anlatımı var ki mutlaka sizin de ilginizi çekecektir. Beni benden aldı diyebilirim tespitleri. Bu dünyayı çocuklar güzelleştirecek dedirtiyor insana...
Lafı fazla uzatmayıp altı çizililerime geçeyim en iyisi ben...
Zira konuyu anlatmaya başlarsam korkarım ki toparlayamayacağım.
Fırsatını bulduğunuzda okumanızı öneririm...
Sevgiyle kalın ♥
* Hayat bana, doğruyu gizlersem başıma kötü şeyler geleceğini öğretti.
* Artık böyle. İnsanlar çevrelerine duvar örüp birbirlerinden korkar hale geldi.
* Kafa karıştıran sinyaller konusunda insanların üstüne yoktur, kimse onları alt edemez; istersen bin yıl aran dur, insanların yolladığı sinyallerden daha fazla kafa karıştırıcı bir şey bulamazsın.
* Sorunun kendinde olduğunu itiraf etmek kolay iş değil. Özellikle de etrafında suçu üstüne almaya hazır başka insanlar varsa.
* İyi günde, kötü günde, demiştik evlendiğimizde. Sorun, aynı günün, biri için iyi, diğeri içinse kötü olabilmesinde elbette.
* Çok şey bildiğimize inanıyoruz ama aslında neyin gezegen olduğundan, hatta ve hatta babamızın kim olduğundan bile haberimiz yok.
* Doğru ya da yanlış diye bir şey yok. Mesele kim olduğun ve ne zaman olduğun.
* Yalan, nadiren kullanılan muhteşem bir araç aslında. İnsanın söylediğiyle kast ettiği şey bambaşka. Fevkalade.
* Aileler olabilecek en karmaşık şeyler, insanoğlunun en gelişmiş örgütlenme modeli.
* İnsan hep olduğu yerdedir ve saniyeler tik tak geçer; insan başkası olacaksa çok büyük fedakarlıklar ve değişimler gereklidir.
* Sözcüklerin tınısının, iyileştirici bir etkisi olduğunu hatırlıyordu; anlamlarının değil, sadece tınılarının.
* İnternetteki bilgi miktarı devasaydı. Dünyayı çok geniş bir elektronik ağla birbirine bağlamanın hastalıklı bir fikir olduğunu düşündü.
* İnsan yalanın ayrıntılarını iyice bir gözden geçirdiğinde, yalan söylemek hiç zor değil. Bize yalanın aptalca ve tehlikeli olduğu, kesinlikle doğru bir şey olmadığı öğretiliyor. Ancak yalan bir dizi sorunu halledebilir.
* Düşüncelerimizle bedenimizin aynı yerde olmasını sağlamalıyız.
* Aristokrat anne babalar aristokrat çocuklarına bunu öğretir: Yenilenebilir kaynaklar satılabilir. Yani kütükler, balıklar, geyikler ve tahıl. Ama toprağın kendisi satılmaz. Ne yaparsan yap, toprağı asla satma diye belletirler. Sahip olmak soylu, satmak utanç verici bir şeydir.
* İyice ölçülüp biçilmiş bir yetiştirme tarzından daha etkilisi yoktur.
İlk kitabı biliyorum. Arkadaşım da önermişti ama devam kitaplarının çıktığından haberim yoktu. Listeme ekliyorum, yolumuz kesişince okuyacağım.
YanıtlaSilİlk kitabın tadı yok gibi diğerlerinde ama benim karma okumam da sebep olabilir tabii ki...
Sil