Bu sene zincirlerimi kırıyorum mudur nedir 😍
Bu blogta "OKUDUM SENİ" serisinde Orhan Pamuk'un bir kitabının yer alması gerçekten benim için büyük bir olay. Gerçekten bak 😎
Okuma manifestomda fosforlu bir ✅
Level atladım yahu :)))))
Bugüne kadar sadece bir deneme yapmıştım bu konuda ve büyük debelenmeler sonucu pes edip bir kenara koymuştum. Bir daha da denememiştim... Bu seneye kısmetmiş diyeceğim ama bana kalsa denemezdim bile... Sağ olsun blogger ve blogger kitap dostları 💙
Evet bu kitap Blogger Kitap Kulübü / BKK 'nün Mart ayı kitabıydı ve kitap seçimi Okuyan Koala bloguna aitti... Kitabı gördüğümde ben Mart ayında kendimi muaf tutayım diye düşünürken baktım ki kitabı galeyana gelip almışım... Orhan'dan korkan Pamuk olsun diyerek de kitabı okumaya başladım sanırım :)))
Veba geceleri Osmanlı'nın çöküş dönemlerinde Abdulhamit döneminde geçiyor... Minger halkının yaşadığı, Mingerce'nin konuşulduğu, Akdeniz'de bir ada hayal edilmiş ve adına da Minger Adası denilmiş... Hatta yazar bu adayı öyle bir hayal etmiş ki kitabın ilk sayfasına da adanın bir haritasını konduruvermiş... Tüm resmi binalar, tekkeler, camiler, kiliseler hatta romanda geçen tüm önemli kişilerin evleri tek tek kondurulmuş harita üzerine... Gerçekmiş gibi... Sanki kızım sana söylüyorum gelinim sen anla der gibi bir ada hayal etmiş ama o dönem tarihini o adaya giydirmiş gibi...
Konusu ise kitabın adından da anlaşılabileceği üzere bir veba salgını... Minger adasında başlayan salgın için Abdulhamit, salgınlar konusunda uzmanlaşmış sağlık başmüfettişi olan Bonkowski Paşa'yı görevlendiriyor. Fakat Paşa tam adayı tanıyıp salgınla ilgili çalışmalara başlıyorken aniden öldürülüyor. Bu sefer de hem Paşa'nın ölümünü araştırmak hem de salgınla ilgili çalışması için Doktor Nuri'yi ve eşi (aynı zamanda Abdulhamit'in yeğeni) olan Pakize Sultan'ı adaya yönlendiriyor. Yanlarında Pakize Sultan'ın koruması Kolağası Kamil'le...
Salgının ilk aşaması reddetmeler, konduramamalar yerini korkuya bırakıyor... Ve ardından bilim insanlarının ve dönemin siyasileri arasında çekişmeler, inatlaşmalar... Halkın bir çok yasağa uymaması... Yolsuzlukların, hırsızlıkların artması... Adadan kaçak kaçanlar... Kaçmayanlar ama hiçbir şey olmamış gibi davrananlar... Vebalı ölülerin saklanması... Hatta bazı dönemlerde önemli kişilerin bu hastalığa yakalanmalarının saklanması... Para cezaları... Sokağa çıkma yasakları...
Size bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bana çok tanıdık geldi... Hele ki ilk okulların kapatılması mevzuu... Hah dedim Orhan Pamuk tarih tekerrürden ibaret cümlesini doğrulamak istemiş anlaşılan...
Bir taraftan salgınla uğraşadursunlar bir yandan da bağımsızlığını ilan ediyor Menger Adası Kolağası Kamil'le... Adanın ilk Cumhurbaşkanı oluyor Kamil.. Kısa süre içinde vebadan ölünce Pakize Sultan kraliçe bile olur... Bir padişah yeğeni (tamam altta yatan bir çok sebep var) Osmanlı Devletine karşı... Sanki abartmış dediğim kısımlar işte...
Kitapta çok güzel aşklar da var... Doktor Nuri ile Pakize Sultan - Vali Sami Paşa ile gizli aşkı Marika - Kolağası Kamil ile Zeynep...
Salgının arasına sıkıştırılmış, kitaba muhtemelen renk katacağı düşünülmüş... Farklılıkların getirdiği bir uyumla oluşmuş aşklar... Ama gelgelelim yazarımız öylesine geçiştirmiş ki bu aşkları, üzerine destan yazılabilecek bir sürü kaynak varken elinde sadece ara ara bir kırıntı gibi serpivermiş...
Anlayacağınız konu muhteşem, sizi oradan oraya zevk ile sürükleyecek bir hayal gücü ama duygu yoksunu anlatımla bir türlü kendini kaptıramama hali... Naçizane fikrim budur bu kitapla ilgili...
Bir de hemen bir şey daha belirtmeden edemeyeceğim... Eğer bu kitabı pandemi gibi bir olayı yaşamadan okumuş olsaydım muhtemelen bu kadar içselleştiremezdim diye düşünüyorum... Okuduğum birçok karantina kuralı çok ütopik gelirdi eminim. Beni bu kitaba bağlayan en büyük sebep salgındı diyebilirim... Hatta gereksiz bazı bilgi aktarımlarına katlanma sebebim de olabilir...
Bu kitap evet Orhan Pamuk ile bir nevi tanışma kitabımızdı ama biraz daha kaynaşmaya ihtiyacımız var kendisiyle ilgili önyargılarımı kırmak için.. İlerleyen günlerde en sevilen kitaplarından birini okumaya girişirim belki ;)
En yakın zamanda görüşmek üzere....
Altıçizililerim;
* Karantina, halka rağmen halkı eğitip, onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir.
* Tarihi hikayeler ne kadar "romantik" iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar "doğruysalar" -ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler.
* Eğer adada Rum Ortodokslarla Müslümanlar, devlet ile vatandaş, okumuş zengin ile fakir fukara göçmenler arasındaki öfke ve haset olmasaydı ve ortak bir milli ruh yaratılsaydı, karantina ta baştan tutardı.
* Aslında zengin, okumuş Rumların dışında adanın büyük çoğunluğu kaçmıyordu. Müslümanların çoğu, vebanın ne kadar bulaşıcı olduğunu kavrayan küçük azınlığı bile kalıyordu. Bugün, yüz on altı yıl sonra bunu parasızlık, imkansızlık, alakasızlık, kadercilik, korkusuzluk, din, kültür gibi nedenlerle açıklamak ne kadar doğrudur?
* İnsan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi.
* 1900'lerin ilk çeyreği, karşılaştırmalı olarak söylersek, insanoğlunun birbirine en çok kurşun sıkıp yaraladığı vahşi bir dönemdir. Kendi kendini dolduran makineli tüfek ile ona karşı koşmayı göze alan milliyetçi vatanseverliğin aynı dönemde keşfi ve hızla yaygınlaşmasıdır bunun nedeni.
* Bütün hayatını saraylarda geçirmiş Pakize Sultan'a göre aşkın en büyük kanıtı kadınla erkeğin duygularının olumlu ve anlayışlı olması kadar, derinliği ve hakikiliğiydi.
* Bir tarih kitabındaki kişileri sevmemiz ya da onlardan nefret etmemiz zordur. Ama romanları okurken bu duygulara kapılabilirsiniz.
* Bir milletin kaderinde bu kadar vahim bir dönüm noktasında kendimizden bahsetmek zuldur.
* Sıralarını beklerken aralarında hafiften itişmeye, üç dilde küfürleşmeye başlamışlardı bile. Kimine göre oradaki bazıları kışkırttığı için, kimine göre de ancak birbirleriyle herkesin önünde küfürleşerek dövüşürken toplumun sevgisini kazanabildikleri ve başka bir şey de bilmedikleri için.
Altını çizdiklerinizin altını bende çizdim :)
YanıtlaSilSevindim :)
Silpamuk okuyamıyom :)
YanıtlaSilHenüz okuyabiliyorum demek için erken ama denemeye devam :)
Silaynı anda yorum yapmışız :)
YanıtlaSilheheee :) Farkettim
SilBen daha bitiremedim bu kitabı...
YanıtlaSilAyın başında başlamasam ben de bitiremeyebilirdim...
SilSessiz Ev diyorum Şebocum, bence en güzel ve en rahat okunan kitabıdır...
YanıtlaSilHemen not ediyorum Nurşen ablacım :) (Nurşen abla sensin değil mi :)) )
SilPandeminin ilk zamanlarında okumuştum ve beni çok güldüren bir yazardır Pamuk, onun o ince dokundurmalarını mizahını çok severim ama nedense bazen çok "ciddi" okunur, aynen Oğuz Atay gibi, o da enfes bir mizaha sahiptir bana göre. Umberto Eco gibi.. Hem bilen hem de bilgiye kıs kıs gülen yazarlar..
YanıtlaSilPamuk'un okumadığım kitabı yok, tabii ki mükemmel bir yazar değil, çok fazla cümle düşüklüğü bazı mantık hataları var (belki dikkatini çekmiştir, pazarda çileklerle üzüm mü yani iki farklı mevsimin meyveleri bir aradaydı misal) ama bu ufak hataları yakalamak da hoşuma gidiyor benim, bilmem ki, seviyorum Pamuk ben :)
Henüz yazım tarzını o kadar çok kanıksayamadım :) Ama ince dokundurmaları var evet, bu kitapta fark edebildim...
SilKitapları hata bulmak için okumam, önemli olan hissiyattır benim için. Bu kitapda oldukça fazlaydı cümle düşüklükleri... Ben mi yanlış algılıyorum acaba diye üstünden birkaç defa geçtiklerim oldu. Çilek kesin geçti ama yanındaki evet farklı zaman meyvesiydi. Hatta o dönemde köylüler serayı keşfetmişler galiba diye güldüm hatta :)))
Bir gün ben de ttuklu kalırım Pamuk'da :)))
Ya yukarıdaki yorumum adsız girmiş, bu aralar oluyor niyeyse ama cin Şebo hemen çakmış kim olduğunu :))) Ben Orhan Pamuğun tüm kitaplarını okudum ve severim gerçekten. İlk yazdıklarını daha çok severim. Favorim Sessiz Ev ve Cevdet Bey ve Oğulları'dır. Yalıtılmış bir kişilik olduğunu düşünürüm ve Ceren'in yazdığı hataları da o nedenle yaptığını düşünürüm. Edebiyatımızın ilginç bir kalemidir açıkçası. Veba Geceleri pandemi dönemine denk geldiği ve biraz fazla uzun ve ayrıntılı olduğu için bunaltsa da iyi kitaptı diyeceğim her şeye rağmen. Elimde el yazmalarının olduğu son kitabı var henüz başlayamadım, bakalım, kısmet...
YanıtlaSilbenim de aşırı aşırı ön yargılı olduğum bir yazar kim bilir belki bende bir gün kırarım zincirlerimi :)
YanıtlaSilMasumiyet Müzesi'ne bir şans verebilirsin Şebnem. Onu sevebileceğini düşünüyorum.
YanıtlaSil