27 Nisan 2016

Madam Arthur Bey ve Hakkındaki Her Şey...



"Erkeklerle erkeklerin aşkı, kadınlarla erkeklerin aşkına hiç benzemez. Bir iktidar büyüsüdür onlarınki. Hele kadınadam, kadından çok erkekse dünyayı yönetebileceklerine inanırlar birlikte. Her şeyi değiştirebileceklerine ve her şeye hükmedebileceklerine. Onlar bunun için bir araya gelmişlerdi. Dünyayı yerinden oynatmak için. Birisi gerçekleşen hayaller kuruyordu; diğeri hayallerin bile fotoğrafını çekiyordu. Evreni, birbirini tanımamakla mükellef parçaları ustalıkla bir araya getiren kadim irade yönetir. O yüzden Madam Arthur Bey ve Keşşaf Hanuman, zamanı geldiğinde aynı pastanede, aynı arzularla, yan yana oturdular. Ve elleri birbirine değdiğinde, yeryüzünde bir bütünün birbirinden uzak ne kadar parçası varsa, onlar da birbirlerine değdiler."



Yine bir Mine Söğüt kitabı ile burdayım...
Okuduğum 3. kitabı...
Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey...

Neden 3. kitap olarak bu kitabı seçtin derseniz bana, tamamen Deli Kadın Hikayeleri derim...
O kitaptaki aynı adı taşıyan hikaye beni benden almıştı...
Acaba dedim o hikayenin romanı mı?
Ohhh dedim tadından yenmez :))
İlk başlarda değilmiş dedim, sonradan olabilir mi acaba dedim... Yok yok dedim... Ama burası benziyor dedim... Aldım tekrar elime Deli Kadın Hikayelerini...Yine okudum...
İşin özü ben bilemedim...
Hem ilişkili, hem ilişkisiz....

Mine Söğüt acıyı çok iyi anlatan bir kadın...
Kelimelerle bastıra bastıra, sanki yaranın üzerine tuz basar gibi...
Yaptığı tekrarlarla... Acıyı daha da çok acıtarak...
Bu kitapta farklı değildi diğerlerinden...
Ama diğer kitaplarına kıyasla, bu kitap benim için daha ortalardaydı...

Nasıl bir kitap diye merak edenlere ilk önce karanlık bir kitap olduğunu söyleyebilirim...
Tam aydınlanacak mı derken karanlık Kara Yalı'ya çekiyor sizi...
Kitapta hangi olay rüya, hangisi gerçek anlamakta zorluk çektim... Algılayamadım...
Tekrar tekrar geçmek zorunda kaldım sayfalardan... O kısmı biraz can sıkıcıydı işte...
168 sayfa ama sanki 500 sayfa okumuş gibi hissettim kendimi o sebeple...
Arada sanki kopukluklar vardı...

Madam Arthur Bey bir kadınadam... Kötü bir kadınadam hatta...
Keşşaf Hanuman ile aşıklar birbirlerine... Hayallerinin fotoğrafçısı Keşşaf, Madam Arthur Bey'in...
Olcayto Ran, eski fotoğrafların peşinde... Onlardan roman yazacak...
Nagehan, hayat kadını...
Antikacı Kedileş, korkmuş...
Şehnaz Hanuman; kendini arıyor bir taraftan...
Dilsiz Maria.... Ahhh o kadın...
Bir de Ruhat Ran,

İşte tüm bu karakterlerin yolu bir şekilde o Kara Yalı'dan geçmiş, Madam Arthur Bey ile yolları kesişmiş ve nasıl bir tesadüf zinciridir ki birbirleriyle de bir şekilde bağlantılı...

Bir de falcı kadın var tabi ki... Sırtında kara kanatları olan...

Biliyorum çok karışık anlattım ama kitap karışık gerçekten...
Eğer Mine Söğüt'ü ilk defa okuyacaksanız Ben Beş Sevim Apartmanından başlayın derim...
Okuduğum 3 kitap arasında en sevdiğim oydu çünkü...

Bu kadar karışık bir kitabın neresini sevdin derseniz...
Girdap gibi debelendim içinde ama sonunu sevdim... Hafif delilik halini sevdim... Yolu seyreden o iki antıka koltuktaki sohbeti sevdim... Belki de sonundaki sadeliğini sevdim...

Birde bende oluşan fikri sevdim... Madam Arthur Bey Olcayto'dan resimlerine bakarak kendisine yeni bir hayat hikayesi yazmasını  istemişti... Dedim ki; alsam elime hiç tanımadığım eski bir resim... Hayat hikayesini yazsam... Gözlerinden, kıyafetinden tahminde bulunsam... Ailesini hayal etsem... Yerini, hislerini, sevgisini hayal etsem... Yazsam, yazsam...
Kimbilir belki birgün yazarım...
Ve yazarsam da iyi yada kötü burada paylaşırım bir şekilde...
Ama bu yazma isteği hissini sevdim...

Sonuç olarak his olarak ortalarda bir yerlerdeyim bu kitapla ilgili... Umduğumu bulamadım...
Okuyup okumamaya siz karar verin o sebeple...
Altı çizili cümlelerden belki size bir fikir oluşturabilirim derken kitabı yanımda getirmemişim :)
Yazıyı yarın günceller altı çizili cümleleri eklerim buraya :)

Sevgiyle, mutlulukla kalın ♥


* Neden anı sabitlemek ister insan? Neyi hapsetme arzusudur bu? Zamanı mı? O geniş, o sonsuz, o başlangıçsız, o tanrısal zamanı mı? Hiç anlayamadığı, anlayamadığı için de ölesiye korktuğu zamanı? Zapt etmek ister? İnsan? Neden? Bugününe, anına, yaşadığı hayata sahip çıkmayı beceremezken, geçmişin elini kolunu bağlayarak, olmuş bitmiş geçmiş gitmiş bir anı durdurmanın anlamı ne? Madem tarih tekerrürden oluşuyor, madem geçmişten hiç ama hiç ders alınmıyor... İnsanın amansız arsızlığı.

* Maria'ya güven nedir tarif et deseniz, edemez. Belki hiçlik duygusu güven dediği. Yeni bir şey olmayacak duygusu. Eskiden olanlar, zaten oldu, her şey bitti duygusu.

* Hayat tanrının hayalidir aslında. Ve tanrı da insanın ta kendisi.

* Kötü olmasa iyi hiçtir!

* Hayat yolunu hep beklenmedik, hesapsız buluşmalar, talihli karşılaşmalar sayesinde bulur. O yüzden hiçbir hayat sıradan değildir.

*Tanrısal sanılan her şey, aslında rastlantısaldır ve rastlantılar hiç yabana atılmamalıdır.

*İşte yeryüzünün en tehlikeli sorularından biri. İnsan kim olduğunu düşünmeye başladığı anda başkalaşır. Herkesten bambaşka olur. Kendi gibi olanlarla olmayanlar arasında savaşlar çıkartır. Ve ait olmadığı ya da ait olduğu kimliklerden silahlar yapar. Dağları uçurur, ormanları yakar. Dünya bir gün aniden dönmeyi durdurursa, müsebbibi bu soru olacaktır. Ya da bu soruya verilen cevap. Münasebetsiz bir cevap.

* Eğer bir erkek içindeki kadınla yüzleşmeyi göze alıyorsa ve cinsel organının işlevine hiç aldırış etmeden kendi hemcinslerinin altına yatıyorsa, içindeki kadını cebren diriltiyor demektir. Kadınlık dediğin de külliyen deliliktir.

*Kadınlar üzüldükleri, sevindikleri, meraklandıkları, vazgeçtikleri, yıldıkları, telaşlandıkları, korktukları, heyecanlandıkları, kırıldıkları, kızdıkları zamanlar hep yemek yaparlar. Baharat kavanozlarını açıp açıp kaparlar. Tencereleri tekrar tekrar yıkarlar. Bıçakla parmaklarını keser ve en azından bir bardak kırarlar. Kadınlar. Mutfakta dünyayı yeniden kurar, yeniden yıkarlar.

* Yarasını yalayarak iyileştiren kedi gibi, unutarak tüm yaralarını iyileştirdi.

* Şimdi yine rüya görüyor. Daha önce yüzlercesi gibi haberci bir rüya. Oysa gelecekten değil, geçmişten haberler almak isterdi. Olacakların değil olmuşların şifresini çözmek isterdi. Saklananları değil, kayıpları bulmak isterdi.

* Hileli bir kim kimdir oyunu gibi hayat.

*Geçmiş ve gelecek matruşkalar gibi birbirlerinin içinden çıkarlar. Birbirlerinin içine girerler. Geçmişin içinde gelecek, geleceğin içinde geçmiş; dün ve yarın iç içe geçmiş. Dünü bin bir şekilde yorumlayabilir insan. Yarını da bin bir şekilde hayal edebilir. Ama ya bugün; göbeği düne bağlı olan ve damarlarında yarının kanı akan bugün? Gözün kendi bedenini asla başkalarının gördüğü gibi göremeyişi, kulağın kendi sesini başkalarının duyduğu gibi duyamayışı nasıl eksik bırakırsa insanı, dünle yarın arasında gidip gelen sağduyu da o anı yakalayamaz ve bunun bedelini düne ve yarına ödetir.

*Yalnızlık insanı olgunlaştırır. Eğer etrafınızdaki herkes bencilse ve etrafınızdaki herkes sizin için kendi hayatını feda ettiğini söyleye söyleye, her şeyi sizin için değil kendi için yaptığını inkar ederse ve siz de dinlediği, okuduğu müthiş masallarla vicdanı mühürlenmiş bir çocuksanız, kimseye kızamazsınız. Herkesi anlarsınız. Anlamak affetmektir. Siz anlayıp affedersiniz, onlar anlamadıkları için hep kinlenir. Affınız bile kinlendirir birilerini. Düşmanı çok bir derviş olursunuz. Dervişliğiniz diken olur düşmanı kanatır durur. Kanı gördükçe üzülürsünüz. Siz üzüldükçe dikeniniz sivrileşir. Yapayalnız kalırsınız. Anlayışlı ve üzgün ve yalnız, yapayalnız. Simsiyah bir yalnızlıkta boğulur gider hüznünüz.





30 yorum:

  1. senin kitabı anlatım şeklini seviyorum ben ya...
    Mine Söğüt'ü bilmiyordum ben. Karşıma çıkarsa alırım, affetmem :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahhh teşekkür ederim :)
      Mutlu ettin bu düşüncenle beni ♥
      Okuduğum kitapları içinde en iyisi Beş Sevim Apartmanı...
      O kitaptan başlayabilirsin belki ;)
      Öpüyorum...

      Sil
  2. Biraz alakasiz olacak ama aklima geldi. Oglunuz icin harrypotter kitaplarini aldiniz mi? Konusmustuk hani hatirlarsaniz:))) Sonradan aklima geldi jules verne'in kitaplarini da okumadiysa mutlaka okusun. Bilim dunya uzerine cok guzel kitaplari var aya seyahat denizler altinda yirmibin fersah ya da 80gunde devrialem gibi ve cocuklarin hayal gucu icin cok onemliler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet konuşmuştuk hatırlıyorum :)
      Harry Potter kitaplarını seri şekilde başucumuza dizdik :)
      İlk kitabını okumaya başladı, ama biraz söylendi tabi ki :))) Neymiş filmini izlemiş ahahaaa :)) Anlattım kitapla filmin bazen farklı olabildiğini, hangisinin iyi olduğuna kendisinin karar vermesini vs...
      Şimdilik okuyor bakalım :)

      80 günde devrialem ve denizler altında yirmibin fersah okumuştuk ilkokulda ödev olarak.

      Bu yaz sonuna kadar ancak Harry Potter'ları okur sanırım :))) Bakalım şimdilik iyi gidiyor, söylenmesi azaldı en azından :)

      Sevgiler ♥

      Sil
  3. filmleri önce mi izledi hadi be. o zaman büyüsünün kaçması çok doğal hak verdim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. maalesef izlemişler babasıyla...
      Allahtan sadece ilk ikisini izlemiş... 2. den sonra daha seri gideriz muhtemelen :)

      Sil
  4. Harry Potter' ları görüp görüp erteliyorum almayı. Biraz kalın geliyor açıkçası bizimkiler için. Ama ben onun filmlerinin hepsine bayılmıştım :) Kitaplarını da heralde ilk ben okurum.
    Mine Söğüt' ün sanki bizde bir kitabı var. Akşam bakacağım merak ettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bence de kalın... Üstüste koyup büyük bir iş başaracakmış hissi vermeye çalıştım benimkine. Sanki oldu gibi ama bilemiyorum tabiki ;)

      Ben de merak ettim şimdi, sen de hangi kitabı varmış :)

      Sil
  5. Mine SÖĞÜT,köşe yazılarını okumaya çalışırım,dayatılan yaşamlara karşı sıra dışı yaşamayı seçmiş başarmış bir kadın.Banada ''DEli Kadın Hikayeleri''ni çağrıştırdı onu okudum çünkü bunuda okumak isterim.Teşekkürler güzel anlatım olmuş.Emeğinize sağlık.vakit ayırmışsınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deli Kadın Hikayelerini sevdiyseniz bu kitabı da sevme ihtimaliniz yüksek.
      Şimdiye kadar Mine Söğüt'ün 3 kitabını okudum dili üçünde de aynıydı...

      Evet sıra dışı bir kadın... Ara ara bende röportajlarını okuyorum... Sıra dışı ve güçlü...

      Sil
  6. Bir türlü sıra gelmedi Mine Söğüt'e:( Seveceğim sanki, karanlık romanları seviyorum ben.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karanlık romanları seviyorsan Mine Söğüt'ü seveceksin Sezercim...
      Ben çok karanlık seviyeyi sevmem ama bu kadının dili, betimlemeleri hoşuma gidiyor...

      Sil
  7. Yok ben okumamaya karar verdim . Yani sen çok sabırlısın öyle dönüp dönüp okuduğuna göre

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mine Söğüt olmasa yazar kesin bıdı bıdı eder çok söylenirdim :))
      Kitap yarım bırakamama gibi bir huyum var Kadriye benim...
      Hayatımda tek yarım bıraktığım kitap Orhan Pamuk...
      Onun da etkisi var sanırım...
      Tamam sen bunu okuma :))

      Sil
  8. Mine Söğüt'ü uzaktan inceleyip sevebileceğimi ama henüz zamanının gelmediğini düşünüyorum.
    Bana aydınlık, beni kanatlarında ışığa götüren kitaplar lazım bu ara
    ama bir kenara yazıp -bir gün- dememek de elde değil
    teşekkürler bilgilendirmen için..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zamanlama konusuna ben de çok inanıyorum...
      Ben karma gidiyorum bu aralar...
      Bir karanlık, bir aydınlık :)
      Öpüyorum seni...

      Sil
  9. Okumam muhtemelen bu kitabı ama sen nasıl anlattın böyle, değişik değişik isimleri de tek aklında tutarak üstelik! Şapka çıkardım şimdi sana Şebnem, bırravvoo :)
    Yalnız içimden içimden çok kitap okumaya teşvik etti bu yazı beni, şu yüksek lisans meretini bitireyim bir ay sonra, yaz tatilinde bol bol okuyayım.. Verdiğin bu motivasyon mu dersin, gaz mı dersin, her neyse işte, onun için bin teşekkür :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsimler aklıma kazındı resmen :)))
      Tekrar tekrar okuduğumdan yahu yoksa çok zeki bir kadın değilim ahahaa :)))

      Hele sen şu yüksek lisansını tamamla, bak nelere vakit bulacaksın :)
      Bende verdiğin enerji için sana teşekkür ediyorum güzellik ♥

      Sil
  10. Mine Söğüt çok değişik yzıyor :) ne güzel anlatmışsın foto da harika ambiyansa bakın hele :) fuarda gördüm kendilerini sırada kimse yoktu. göz göze geldik utandım merhaba demeye. kitabını almadımm çünkü bir de değişik bir tip korktum azıcık :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahaaa :))
      Hakikaten sen diyince iyice inceledim fotoyu becermişim ambians işini :)))

      Değişik bakışları var dimi :)) Diyeydin bir merhaba bak bana acaip hava atardın :))) Ay bide fuarda görmüş üstelik offff offff :)))

      Sil
  11. Ne kadar güzel anlatmışsınız, insan ister istemez merak ediyor doğrusu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hissettiklerimi aktarabildiysem size ne mutlu bana :)
      Teşekkürler..

      Sil
  12. Bu kadın,içimizdeki deliliği resmediyor ya,o yüzden seviyorsun bence.Bir olayın bir sürü boyutunu aynı anda ortaya saçıveriyor,ne gerçek,ne hayal,yoksa hepsi mi gerçek,hepsi mi hayal....İşte beyninin kullanıma kapalı alanlarına uyarılar yolluyor bu yazar,o yüzden seviyorsun.Ben de sevmiştim,sen oku deyince.Beş Sevim Apartmanı tam benlikti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahlilde son noktasın ya doktorcum :)))
      Neden seviyorumu bu kadar güzel anlatamazdım :))
      Şu ana kadar okuduklarımdan en iyisi de o zaten... Ben de nihayet Yedi Evin Sırlarını aldım...
      Elimdeki kitap bitsin ona geçeceğim bende...

      Sil
    2. Çok merak ediyorum düşüncelerini,oku bakalım da ,ne gissedeceksin ??

      Sil
    3. Blogta anlatırım kesin ;)
      Kitap ve film anlatmayı seviyorum biliyorsun :)))

      Sil
  13. Mine Söğüt'ü bilmiyordum ... Kafam karıştı gerçekten de ki gayet güzel bir anlatım yapmışsın ... Kitap elimde olsa kaybolurdum demek ki...
    Emeğine ve yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim didemika...
      Sevdiğim yazarların kitaplarını daha özenli anlatıyorum galiba :)
      Sevgiler...

      Sil
  14. Mine Söğüt hala okuyacağım yazarlardan :)

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)