30 Mart 2017
Gözyaşı Konağı, Ada 1876 / Şebnem İşigüzel
Bir kitap bitince koştura koştura buraya gelip yazmak istiyorum... Sıcağı sıcağına yazarsam hissettiklerimi daha net aktarabildiğimden sanırım...
Bu kitaba başlayalı çok uzun zaman oldu aslında... Kitabın durumundan değil de benim gel-gitlerimle alakalı... İlk 20-25 sayfayı 3 defa okudum hatta... O kadar çok ara vermişim ki ne okuduğumu unutmuşum gibi bir haller... Anladınız siz beni :) Son kez okumaya başlamamla birlikte 3 gecede tamamladım :)
Osmanlının son dönemlerinde yaşayan bir aileyi anlatıyor kitap. Tekne kazıntısı olan son kızının gözüyle... Gayrimeşru olarak hamile kalarak Ada'ya sürgün gönderilmesiyle başlıyor....
Yüzyıllardır değişmeyen "el alem ne der?" baskısının bir kurbanı daha da diyebiliriz Emine için....
Sürgün döneminde geçmişini, üzerindeki baskıları, annesi ve ablalarıyla birlikte yalnızken nasıl da özgürleştiklerini... Erkeklerin yaşamdaki rollerini... Hayırlı kısmet anlayışlarını... Annesinin kölelikten gelip nasıl da alafranga yaşama sıkı sıkı tutunarak geçmişten intikam almaya çalıştığını....
Kısa kısa... Sade bir dille...
Kitapta beni en çok etkileyen anneliğiydi Emine'nin.... İstemeden, bilmeden hamile kalışının ağır sonuçlarıyla bebeğiyle bağ kuramaması... Kabuk değiştirir gibi yaralarından arınıp, hayal kurmaya başlamasıyla bebeğine karşı hisleri...
Diğer etkileyen kısmı da annesi ile kendisine sürgünde yarenlik eden Bedriye Kalfanın arasındaki ilişki.... Yer yer güldürüp, yer yer düşündürdü...
Aslında eski yeşilçam filmlerinden bir tat bulaşmış kitaba... Hem merak ediyorsunuz, hem hadi canım sende diyorsunuz, hem de kendinizi karakterlerin yerine koymaktan edemiyorsunuz...
Kitapta sevmediğim şey ise Mehmet'le yaşadığı aşkı tam anlatamamasıydı... Bir yerlerde eksildi, eksiltti hikayeyi... Duyduğu hazzı, kendini keşfini geçiremedi bana bir türlü... Hele utanırım anlatamam demesi yok mu, çok güldürdü beni :))) Emine dirayetli ve cesur bir kızdı, anlatabilirdi bence...
Kitabın baskısı ve kalitesi ile ilgili bir kaç kelam etmem lazım, çünkü çok hoşuma gitti... Kapağının dokusuyla, sayfalarının kalitesiyle ruhumla birlikte gözümü de doyurdu aslında kitap... Ayrı bir zevkti elimde tutması, dokunması....
Sonuç olarak Emine'siyle, Fatma'sıyla, Hicran'ıyla, Anne Sultan'ıyla ve de Bedriye Kalfa'sıyla kadınlara dair bir kitap... Geçmişte yaşanan ama maalesef günümüzde de değişmeyen yargıların anlatımı... Ne etmişsek biz kendimize etmişiz, hemcinsimize etmişiz maalesef...
Yer yer dönme dolap gibi tekrara girse de keyifle okudum kitabı... Kadına dair hikayeleri sevenlerin seveceğine eminim...
Keyifli okumalarımız olsun efenim ♥
* Hepimiz başkasının karanlığında kendimizi görürüz.
* Hiç kimse talihsizlere yaklaşmak istemez. İnsanlar talihsizliği bulaşıcı bir hastalık gibi görürler. Talihsizlerin hikayesini anlatmaya doyamaz ama dönüp elini sıkmaz, selamını almazlar. Sadece acırlar onlara.
* Geçmiş günler onlara uzaktan baktıkça, onları hatırladıkça güzelleşir. O anda yaşıyorken, hayat sıkıcıdır.
* Hürriyet ya parayla satın alınır ya da kuş uçmaz kervan geçmez yerdeki mecbur yalnızlıkta. Başka türlüsü mümkün olmaz kanımca.
* Biz fanilerin elinden çıkan şeylerin biz öldükten sonra da yaşayıp gitmesine içerlerdim zaten. İnsanlar ölüyor, onların ellerinden çıkma evler, sandalyeler, masalar, elbiseler yaşamaya devam ediyor. Haksızlık değil miydi bu?
* İtiraz edemediğiniz şeyi kabul etmiş sayılmazsınız.
* Bazen herkesin bildiğini bilmeyiz. Dünya alem bilir, bir tek biz bilmeyiz. Nadir sandıklarımız sıradan şeyler çıkıverir. İnsan bütün kalbiyle neye bağlanacağını bilmeli.
* Geçmiş, gelecek, ezcümle hayat, yaşadıklarımız, ömrümüz, bir defter olsa keşke. Temiz, yazılmamış sayfasını çevirip hiç yaşanmamış, olmamış gibi yolumuza devam edebilsek. Ya da yazılı sayfaları yırtıp, yakıp, yok edip yeni bir sayfa açmanın mutluluğuna, adına hayat denilen macerada da erebilsek.
* Ben bir tek geceden korkarım. Kaldı ki gece günden daha çok güzellik barındırır. Yıldızlar, gece açan çiçekler ve yine gece ortaya çıkan hayvanlar... Ama ben korkarım geceden. Belki gece biz kadınlara yasak olduğundan. Geceyi yaşamak için erkek ya da cin olmak gerektiğinden...
* Karganın ağzındaki peynir gibiymiş kadınlık arzularım. Kurnaz tilkinin erkekliğine tav olmuşum...
* Hayal kırıklığı insanı öldürür. Siz sonrasında yaşadığınızı sanırsınız. Oysa bir ölü nasıl yaşarsa öyle yaşamaktasınızdır, bunu bilmezsiniz.
* İnsan bir başkasının hikayesini dinleyerek kendisinden uzaklaşır. Ya da yakınlaşır. İnsandan insana değişir bu durum. Başkasını anlayarak ya kendinizi bilmiş olursunuz ya da kendinize karşı kör kalırsınız. Çünkü görmeniz gereken kusurlarınızdır. Kimse kusurlarını görmek istemez. Göremez de zaten. Bu kıçınızdaki çıbana bakmak istemek gibi bir şeydir. Ama orada sızlayan ve canınızı yakan, sizin içinizden çıkan bir şey vardır. İnsanın kendisi, kendisine bilinmezdir. İnsan en çok kendisini tanımaz. Ötekine bakmaktan kendisini görmez, anlamaz.
* Çaresize kimse bir damla çare vermez. Herkes iktidarı ve gücü sever. Herkes güce tapar. Güçlü olan kazanır. Oysa insan en güçsüz. Dalgalar sürükler, rüzgar savurur, sel batırır, deprem yerin dibine geçirir, yangın yakar, kül eder. Bir hastalık ya da kahır musallat olur da kendinizi teneşirde buluverirsiniz. İnsan en güçsüz ama onun elinden çıkan her şey en güçlü. Demir keser, balta parçalar, ip boğar, bıçak deler, zehir zehirler. barut yerle bir eder. İnsan nasıl kendi elinden çıkma şeyler karşısında en zayıf oldu ki böyle?
* Aşağılanmanın en derinine indiğinizde orada sizi bekleyen gizli saklı duygular, hisler bulursunuz. Bunlar belki kimilerine göre insanlıktan çıktığınızın alametidir. Bana göre öyle değil. Bana göre aşağılandığınız için haz duymak daha fazla insan olduğunuzu, bambaşka bir eşikten geçtiğinizi gösterir.
* Şu hayatta zamanla erkeklere benzeyen kadınlar kadar felaket şey yoktur. Bir erkek gibi düşünür ve düşkün bir kadın karşısında gerçek bir erkek gibi hareket ederler. Bunlar öyleydi işte. Erkeklerin en büyük kötülüğü kadınları kendilerine benzetmeleridir. Oysa kadın kendi cinsi içinde, kadın gibi kadın olarak hür ve serbest olmalı.
* Hayatta kapanmayacak yara yoktur. Siz sadece o yaşadığınızın gelip geçici olduğunu düşünün yeter. Siz "Ne yapalım, böyle oldu," deyin yeter. "Zaman, dünya, kader, alem, hayat, şimdilik bana bunu verdi, böyle verdi," deyip geçin gidin yeter. Güçlü olmak yerine yumuşak bir dal parçası gibi eğilin, bükülün. Sonra size bunları yapan zorba gücün elinden kurtulur kurtulmaz eski halinize dönün. "Kaderinize boyun eğin" manasında değil bu söylediklerim. Zorlukları aştıktan sonra yıkılmayın diye söylüyorum. "Hayat bu," deyin. İşte o zaman tadına varırsınız güzelliklerin. Yoksa mutsuzluktan sonra gelen mutluluğu tanımazsınız, bilemezsiniz, kendinizi mutsuzluğa hapsederek yaşar gidersiniz. Evet söylemek kolay. Yaşamak en zoru.
* Gurur kimi zaman hayatı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
* Erkeğin iyisi köpek eniği gibi eğlendirir kadınları. Fazla soytarısı, pek neşelisi çekilmez ama. Erkek dediğin ciddi olmalı. Gerektiği yerde dişlerini göstermeden gülmeli. Ama surat da asmamalı. Kibirlisi hiç çekilmez. Çok konuşanı iyi değildir. Vıdı vıdı söyleneni ömür tüketir.
* Ah herkesin içinden geçirip kimseye demedikleri... Bunlar başlı başına apayrı bir yaşantıdır zaten. Sustuklarımız gerçek hayatımız, hakikatimizdir.
* Hayaller rüzgar gibidir, sizi sürükler, götürür. Hayallerinizin peşinde deli divane olmayın. Haddinizi hududunuz bilin. Ne azını, ne fazlasını isteyin. Sizi tehdit edenlere de pabuç bırakmayın. Çünkü tehdidin, şantajın sonu yoktur. Siz izin vermezseniz kimse sizi rezil edemez. Ama rezil olmak gibi bir korkunuz olduğu sezilirse... O vakit postunuz yere serilir, üzerinde çengiler çalar söyler, tepinir.
* Hevesler kursakta kala kala heves ve hayallerimiz yerini kızgınlıklara bırakır, kaşlarımız çatılır, yüreklerimiz soğur. Bir insanın hevesinin kursağında kalmasından kötüsü yoktur. Çünkü o insan fırsatını bulduğunda herkesin felaketi olur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Aynen böyle hemen yazmak daha iyi oluyor :). Sonradan illaki unuttukların oluyor. Sevgiler <3.
YanıtlaSilSevgiler canımcım :)
Sil♥
gerçekten çok güzel yazı olmuş emeğinize sağlık banada beklerim:)
YanıtlaSil:))
SilBen de araya zaman girince unutuyorum hislerimi, düşüncelerimi. Dün benim bitirdiğim de kadın hikayesiydi. Yine istenmeyen bir bebek vardı. Ama benim okuduğum fenaydı.
YanıtlaSil"Sustuklarımız gerçek hayatımızdır." Ne kadar doğru.
Senin yorumlar gerçekten çok yerinde Şebo. Eline sağlık.
Öperim.
Gördüm son okuduklarını. İlki beni neden bilmiyorum çok cezbetmedi, çok kanlı dediğinden belkide...
SilÖpüyorum seni canımcım ♥
Kitap Ağacı Adana olarak bu ay ortak okuma için Gözyaşı Konağı'nı seçmiştik. Senden kitabın yorumunu okumak güzel bir tesadüf oldu. Konusu ilgi çekiciymiş.
YanıtlaSilSenin yorumunu da sabırsızlıkla bekliyorum o zaman :)
SilHıı güzel ktapmıs blog sayesinde okumadan bilgileniyorm ki haha 😁💙
YanıtlaSilhahaaaa :)
SilBu da iyiymiş :))
Cok guzel alintilar, bayildim.
YanıtlaSilAcaba diyorum ben gelsemde senin kitapliga bir dalsam mi. Alacakaranlik serisinin artik ezberledik. Cok kitapsizim bu aralar:)))
Dal güzelim, yeterki sen gel de dal benim kitaplığa :)))
SilSana kitap stoğu yapalım gelince ;)
Evet yaa sıcağı sıcağına yazmayınca kitabın hissettirdiklerini aktarmak zor olabiliyor. Ben böyle Osmanlı'nın sonu Cumhuriyet'in başında geçen romanları seviyorum.
YanıtlaSilCumhuriyetin başlarındaki hikayelerin tatları farklı oluyor... Sanki daha naif. Ama tabi ki daha acı :(
SilYine dokunaklı bir kadın öyküsü,bitmeyecek kadın öykülerimizden,bizden;
YanıtlaSilÇok güzel aktarmış-yorum yapmışsın yine eline-yüreğine sağlık.Listeme aldım.
Ne kadar okumuş gibi olduysam da sayende, okumalıyım...
"Bir insanın hevesinin kursağında kalmasından kötüsü yoktur.Çünkü o insan fırsatını bulduğunda herkesin felaketi olur."Çok etkilendim ne kadar doğru...bir yerinde cümle...
Buna benzer çok aydınlatıcı özet cümleler var çok beğeneceğimi düşünüyorum.
Sağol arkadaşım...
Bitmeyecek Merih... Yıllar sonra da bugünlerde yaşadıklarımızı anlatacaklar... Keşke olmasa :/
SilKitabın konusunu çok anlatmamaya çalıştım ama bazen kaptırabiliyorum kendimi :) Duygular konusunda coşabiliyorum.
Öpüyorum canımcım seni :)
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilİşte bu cümlelere takıldım:
YanıtlaSil* Erkeğin iyisi köpek eniği gibi eğlendirir kadınları. Fazla soytarısı, pek neşelisi çekilmez ama. Erkek dediğin ciddi olmalı. Gerektiği yerde dişlerini göstermeden gülmeli. Ama surat da asmamalı. Kibirlisi hiç çekilmez. Çok konuşanı iyi değildir. Vıdı vıdı söyleneni ömür tüketir.
Hevesler kursakta kala kala heves ve hayallerimiz yerini kızgınlıklara bırakır, kaşlarımız çatılır, yüreklerimiz soğur. Bir insanın hevesinin kursağında kalmasından kötüsü yoktur. Çünkü o insan fırsatını bulduğunda herkesin felaketi olur.
Altı çizili cümleleri bu yüzden seviyorum Safişim, dönüp dönüp bakıyorum arada... Her seferinde farklı algılayabiliyorum...
SilKitabın dili nasıldı?Daha önce de bu kitabı duymuştum ama emin olamadım almak için...
YanıtlaSilKitap oldukça sade Gamze. Kısa cümleler, kısa bölümler... Günümüz dilinde, çok bunaltmadı o sebeple cümleleri....
SilYardımcı olabilmişimdir umarım :)
" İtiraz edemediğiniz şeyi kabul etmiş sayılmazsınız." Bu sözü çok sevdim. konusu ve senin yorumunla merak ettim. keyifli okumalar diliyorum Şebnem.
YanıtlaSilO sözde ayrı bir kaldım ben, hiç bu açıdan bakmadığı fark ettim...
SilFikir verebildiysem ne mutlu bana Öce annem ♥
iyi bir yazar buuuu bir kitabını okumuştuum bir dee varlık yayınlarının genel yayın yönetmeni idiii :)
YanıtlaSilBenim ilk buluşmam Deep, ama son olmayacağı kesin ;)
Sil