Ve bu kitabında da Şeref Motel odağında diğer aile bağlarını hikayeleştirmiş. Neresi gerçek neresi kurgu tam olarak anlamasam da kutsal aile yapısının taşlarını oynatarak bir nevi kirli çamaşırları dökmüş aslında. Şeref Motel'in 8 odasını kitabın bölümleri haline getirerek her odada bir çekmeceyi açmış ve içindekileri saçmış da diyebilirim. Kurgu olarak oldukça ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim.
Namazında niyazında bir baba, akşam sofralarında rakı içmekten hoşlanan bir anne, küfürbaz bir abi ve hikayenin anlatıcısı küçük Cem... Çıktıkları bir tatilden sonra annesinin huysuzlukları neticesinde artık yıkılan aile mirası Şeref Motel'in yıkıntıları arasında geçmişteki hatıraları canlanıyor ve bize variyetli bir ailenin direği Şeref Dayı öldükten sonra nasıl da hayatlarının enkaza döndüğünü anlatıyor Cem...
Şeref Dayı şahsına münhasır güçlü bir adam... Ve aileyi de toparlayan bir direk... Aile üyelerinin hepsinde sevgi saygı dengesini oldukça iyi kurmuş. Vefatının ardından kazanların kaynaması ve herkesin Şeref Motelde hak iddia etmesi de kaçınılmaz sonu getirmiş aslında...
Ailenin kadınları ayrı bir hikaye.... Her biri başlı başına bir roman karakteri gibi... Beni en etkileyeni Fikriye Yengeydi sanırım... Ne büyük bir kabulleniş ne büyük bir aşk dedim hikayesini okurken... Özellikle eşiyle kitap okuyuş şekilleri beni büyüledi... Aynı kitabı aynı zamanda farklı şekilde okumaları ve birbirine anlatmaları, birbirlerine dokunuş şekilleriydi belki de....
70'li yıllardan 90'lı yıllara uzanan bu aile hikayesi aynı zamanda o dönemdeki Türkiye'yi de hatırlatıyor bize... Nostalji kokuyor buram buram... Elimde olmadan kendi çocukluğuma, gençliğime ışınlandım kitabı okurken... Ne güzel yıllardı o yıllar 💗
Sıcak ama aynı zamanda can acıtıcı bir aile hikayesi diyebilirim bu roman için... Bu tarzdan hoşlanıyorsanız ve biraz da geçmişe yolculuk yapmak istiyorsanız mutlaka okumanızı öneririm...
Altıçizililerim;
* Kimi ebeveynler çocuklarının itaatsizliklerine, kural tanımayan, otoriteyi ciddiye almayan, asi hallerine nedense "Zeki ama haylaz" der, gelecek için umutlarını kaybetmezlerdi.
* Arkadaş sevgisi o kadar önemsenmezdi. Sanki teyzemin kızı olursa aramızdaki aşktan daha kutsal bağlılığı onaylıyor, uzaktan hısım, bir anlamda dış kapının mandalı olunca o kadar değerli görmüyorlardı.
* Dayı sanki bizim topraklardaki kadınların aile içinde gizli dayanağı gibi. Bir kutsallığı var.
* Bence mutluluk böyle bir şey. Azaldıkça hafifliyor insan. Şuna bak, yalınayak, başı kabak halimizle bile mutluyuz.
* Hayat nasıl olur da sevmediği, beğenmediği bir insana katlanacak kadar değersiz olabilirdi?
* Bir yerde en üzücü görüntünün insanın annesini ağlarken seyretmesi olduğunu okumuştum. Bu ne kadar da doğruydu.
Kısacık bir not düşmem gerekirse, bu kitabı ben geçen sene okumuştum aslında ama bir türlü yazmayı becerememiştim. Bugün elime tekrar geçince yazmak istedim. Kısa kısa notlarıma bakınca da ortaya bu yazı çıktı...
Ay hemen gidip atıcam inşallaj ocak söndüren bir fiyatı yoksa :D
YanıtlaSilİdefix'de 14.90 a buldum ama tabi sadece onu almadım. Gittim 250 liralık alışveriş yaptım. Pişman değilim. :D
YanıtlaSilKitap ilgimi çekti sağol...
YanıtlaSilpekiiii :)
YanıtlaSilYazarı ve kitaplarını daha önce duymadım ama sen sevdiysen bir şans veririm :-)
YanıtlaSil