2 Kasım 2022

Unutma Dersleri / Nermin Yıldırım




Nermin Yıldırım kitaplarını okumadan önce asla yorumlarına bakmıyorum. Spoiler yememek için kenardan kenardan gitmeyi yeğliyorum ki okurken en sevdiğim şey şaşakalmak :)) Bu kitap haddinden fazla şaşmama sebep oldu benim...

Unutma dersleri ismini gördüğümde hep unutan bir insanın, hatta Alzheimer  hastası bir insanla yaşayan bir yakınının hikayesini okuyacağımı düşlemiştim. İsim bende öyle bir duygu uyandırmıştı ama tabii ki yanılmışım... Bildiğin unutmaya çabalayan bir kadının hikayesini okudum. Hayal kırıklığı mı tabi ki değil...

Kitabımızın kahramanı Feribe öyle bir karakter ki, bazen eşek sudan gelinceye kadar dövmek istiyor insan. Bazen de alıp kucağına sarıp sarmalamak... Ne zaman kızacağım ne zaman seveceğim şaşırdığım anlar o kadar çok oldu ki...

Hani sosyal medyada dönen alametifarikası varmış gibi söylenen ve hatta kopyalanan cümleler vardır. Beni eleştireceksen ilk önce benim giydiğim ayakkabıları giy bakalım, benim geçtiğim yollardan bir geç diye başlayan... Hah işte Feribe bu cümleyi söyleyebilmeyi tam olarak hak eden bir kadın... Ne sığ dediğin anda derindeki yarıklarıyla çat çat sağlı sollu geçiriyor ki ahhh cağnım kadın diye sarılası geliyor insanın. Birde kendiyle öyle güzel dalga geçiyor ki... Anlıyorsun başa çıkma yönteminin ancak bu olduğunu...

Kitap da absürt yerler de yok değil tabi... Nermin Yıldırım fantezi yapmış sağ olsun :))) Arkadaş nedir o  rüya merkeziydi, unutma çipiydi, acil yardım desteğiydi falan... Sanırım dramı damardan değil de azıcık soslayarak eğlenceli hale getirmek istemiş... Olmuş da aslında ama yazarı azıcık çekiştirmeden kitap yorumu mu yazılır kısmına dair bu cümlelerim :))

Sonuç olarak yine çok severek okuduğum bir kitaptı... Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum... Yazarla tanışmayan pişman olur, o kadar netim bu konuda 💗

Şimdiden keyifli okumalar diliyorum size :)



Olmazsa Olmaz Altıçizililerim;

* Güzel ama yanlış bir ihtimal, tadını yitirmiş doğrudan evladır çoğu zaman. Bir yanlışı, sırf güzel olduğu için sevebilir insan. Bir şeyi güzel bulmaksa, galiba onun kalpte yarattığı kıpırtıyla ilgili.

* Aşk, kazanmayı planladığınız değil, kaybetmeyi göze aldığınız şeylerin toplamıdır.

* Bilmezden gelmek, kadim bir ayakta kalma yöntemidir.

* Aşkın yanında gurura yer olmadığını söyleyenler halt etmiş. İnsan en çok âşıksa gururna sahip çıkmak, onun nezdinde hiç değilse saygıdeğer biri olarak kalmak istiyor.

* Hayatta manalar hep aynıydı, geri kalan sadece üslup meselesiydi.

* Cehennemde bile yalnız olmadığınızı bilmek güzeldir. Hiçbir şey yapamazsanız ateşi paylaşırsınız.

* Aceleye gelmiş tanışıklıklar, ekseriyetle aslında hiç tanışılmadığının fark edilmesiyle noktalanır. 

* Mevzubahis aşk olunca, kadınların müthiş intikamcı yaratıklar olduğuna dair türlü çeşit tevatür mevcuttu. Sanırım, kırık kalplerimizi başka kalpler kırarak, hatta onları parçalayıp çiğ çiğ yiyerek onaran cadılar filan sanılıyordu. Külliyen yalan, hurafe, vesvese!

* Bazı iplerin kolay koptuğunu, bazılarınınsa asla kopmadığını bilecek kadar kalmıştım hayatta. İnsanın kendine kaçacak pay bırakması, ille de bağlanacaksa bir yere, çürük ipler seçmesi gerektiğini bilecek kadar yaşamıştım.

* Acayiplikler içinde sadece kendilerininkileri görmemek, insanoğlunun en acayip meziyetlerindendi.

* Yas, gözyaşından olduğu kadar buruk tebessümden, kaybedilen geçmişten olduğu kadar kazanılamayacak gelecekten de besleniyor. 

* Bazılarımız ölemeyecek kadar korkak, hayatta kalacak kadar cesur olur.

* Ve aşk, geriye saçaklarına sığınabileceğimiz huzurlu hisler bırakmadıktan sonra, yaz yağmurundan bile geçici bir şeydi. Çıkılacak uzun bir yolculukta ona zinhar güvenilemezdi.

* Mutsuzluk, dünyaya yenecek bir şey olarak gelse, kuşkusuz aşure olurdu. O kadar çok bileşeni var ki... Benimkinin içinde, pek çok sevimsizliğin yanı sıra, mebzul miktarda suçluluk da mevcuttu.

* Yas, bumerang kıvamında bir şeydi. Öyle atıp kaçamıyordun. Sahibinin kurtulmak içim şehir dışına götürüp bıraktığı sadık köpekler gibi koşup geri geliyordu. 

* Nedense yetimhanelerle huzurevlerinin birbirine benzediğini düşünürüm hep. Birinde çocuklar, öbüründe yaşlılar. Yetişkinlerin hayatına henüz alınmamışlar ve işleri bitti diye ıskartaya çıkarılmışlar.

* Beklemek çünkü, bir olmazı oldurmayı umanların safdilliğidir. Gelecekler zaten kalbinizi yormadan gelir. Bekletmek, gelmeyeceklerin işidir. Bu yüzden en çok gelmeyecek olanlar beklenir.

* Herkes en çok kendininkini beğendiğinden bir tek akla nazar değmezmiş derler.

* Artık kimsenin gidenlerin arkasından bakacak zamanı yoktu.

* Aldatmak başkasıyla sevişmekten çok, yalanlardan medet ummaktı bence. Sadakatsizlik, bedenden ziyade beyinle işlenen bir kabahatti.

* Hayat öyle bir yerdi ki kendimizi güzel hissetmek için çirkinlere, iyi hissetmek için kötülere, erdemli hissetmek için ahlaksızlara ihtiyacımız vardı.

* Her şeyi bildiğini sananların hiçbir şey bilmediğine ayıldığı o meşum anı yaşıyor olmalıydı ki Ses de bir süre konuşmadı. Öylece susup, havada uçuşan sözcüklerin dibe çökmesini bekledik. Söylediklerimizi, dinlediklerimizi ve onlarla değişip başkalaşan kendimizi azıcık demledik.

* Başkalarına yakıştırdıklarımız, hep bizim kendi fenalıklarımızdı.

* Açlık nasıl onurunu yedirtiyorsa insana, Çaresizlik de mantığını dişletiyordu.

* Kalbin zamanı ile dünyanın zamanının denk düşmediği günlerden biriydi. Hoş, kalbin neyiyle dünyanın neyi denk düşüyor ki. Asıl imkânsız aşk, hayatla aramızdaki.

* Bencillik arıyorsan ben sana söyleyeyim bak. Asıl bencilce olan depresyondur. Bencilcedir, çünkü sahibini ve yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. Açlar, hastalar, savaşlar, depremler, tufanlar bile önemini kaybediverir.

* Ama hayat böyleydi, gezegenin yarıçapı kalbinkiyle eşitti. İnsan gözü, içine bakmaktan kamaşınca dışını göremiyordu. Yüzlerce kişi sele kapılıp giderken mesela, ıslak terliğe değen  çoraplarına canı sıkılıyordu. Fenaydı insan, çok fena...

* Canın nereden yanıyorsa, kıyametin orada kopuyor.

* Kıymet verdiğiniz birine büyük bir yalan söylediğinizde, hele ki yalanınız itirafınızdan evvel ortaya çıkarsa, bütün savaşlarda kaybediyorsunuz. Artık ne soru sormaya ne de cevap almaya hakkınız oluyor.

* Kan pompalamak filan hep bahane, kalp zaten sadece parçalanmak için vardı. 

* Ne yaparsanız yapın, ne yaşarsanız yaşayın, çocukluk hayalleriniz değişmediyse hâlâ masum sayılırsınız.

* Benim bildiğim şu, vazgeçmek bazen sahip olduğumuz şeylerin en iyisidir. "Elimden tut yoksa düşeceğim" demiş ya Attila İlhan. Galiba kimi durumlarda o, "Elimi bırak yoksa düşeceğim" diye okunabilir. Aşk kaç kişilik bilmem ama vazgeçmek tek kişiliktir.


8 yorum:

  1. Bu sıralar Nermin Yıldırım kalemi ile tanışacağım hadi bakalım. :)

    YanıtlaSil
  2. Çok heyecanlandırdı bu postun beni. Kitabı bulayım da okuyayım. Gerçi spoiler çok ama yine de okumaya gayret edeceğim :) Eyvallah Şebocum :*)

    YanıtlaSil
  3. Alıntılar güzelmiş, merak ettim. Benim için yeni bir yazarla tanışacağım. Emeğine sağlık. Sevgiler :))

    YanıtlaSil
  4. Cok seviyorum Nermin Yildirim kitaplarini. Bütün kitaplari yalandi yutuldu.

    YanıtlaSil
  5. nermin yıldırım, şermin yaşar, melisa kesmez, sevinç çokum, sine ergün, canlarım :)

    YanıtlaSil
  6. Sende okudukça benim de okuyasım geliyor bu yazarı. Üç kitabını aldım. Yeni yılla birlikte okumaya başlayacağım. Seveceğime dair güçlü hislerim var :-)

    YanıtlaSil
  7. Kitapları okumadıysam ben de detaylı yorum okumaktan kaçınıyorum 😊

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)