Bu sene çok erken başladım filmleri izlemeye...
Ve kendimce bir rekora imza atmış oldum. Animasyon ve teknik dallarda birkaç film hariç hepsini izledim.
Filmleri sıcağı sıcağına anlatmak vardı ama malumunuz uzunca bir dönem buraya elim varmadı ve dolayısıyla değil filmleri kendimi anlatacak takatim yoktu.
Bu sebeple bu sene biraz daha kısa anlatmaya karar verdim filmleri. Adaylık kategorilerine göre toparlayıp kısa kısa hissiyatımı aktarmaya çalışacağım naçizane. Sonra da tabi ki tahminler gelecek ardından.
Bu arada sevgili Vulnicure de Oscar filmlerini izleme etkinliği başlattı. Ona da uğramayı ihmal etmeyin bence...
ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT (2022)
Savaş filmleri tarz olarak bana çok hitap etmiyor. İşte böyle ödül sezonunda denk geldiğinde izlerim sadece. Ruhum daralır atmosferinden. Yapacak bir şey yok...
Filmimiz 1. Dünya Savaşı döneminde geçiyor. Kendini savaşa katılmak zorunda hisseden lise öğrencisi Paul (Felix Kammarer)'un gözünden izliyoruz o yılları... Öyle bir gaza gelerek katılmıştır ki savaşa çamurun içine ilk battığı anda yanlış bir yolda olduğunu anlıyor aslında. Bize de savaşın tüm kirli yüzünü gösteriyor.
Savaş atmosferi oldukça iyi yansıtılmış filmde. Özellikle Paul ve arkadaşlarının savaşta bir kampta kızakta bekledikleri dönem ruhsal yapılarını ve savaşa bakış açılarını da oldukça iyi yansıtmış. Bu kategorinin en dikkat çekici filmlerinden, kulisler lehine çalışıyor filmimizin. Sonucu hep birlikte göreceğiz.
Sonuç olarak Pazar sineması kıvamında bir baba filmi olarak tanımlayabiliriz filmimizi. Meraklısına oldukça iyi bir seçenek. Benim gibi zorunlu izleyiciler içinde SEVEEEEBİİİLİİİRDDDDİMMMMM kategorisinde bence....
EO (2022)
Oldukça farklı bir film EO. Bu kategoriden girmiş ama bence belgesel kategorisine daha yakın olduğunu düşünüyorum bu filmin.
Polonya'da bir sirkte çalışan ve bakıcısı ile de duygusal bir bağı olan akıllı bir eşeği almış odağına. Sirk kapatılınca oradan oraya bir yolculuğa çıkan eşeğimizin gözünden dünyayı ve insanları izliyoruz. Günümüzün bir çok sosyal sorununa da göz atmış oluyoruz dolayısıyla.
Bu filmi sinemada izlemeyi çok isterdim ve sinemada izleseydim çok daha fazla etkilenirdim bu filmden. Eşeğin o güzel gözlerinden büyük ekran büyüleyici olabilirdi.
Bu filmin bonusu benim için sürpriz bir şekilde karşıma çıkan canım kadın İsabelle Huppert di. Kadını görünce mutlu oluyorum.
Sonuç olarak bu film bende EEEEEHHHH İŞTEEEENİNNN BİR TIKK ÜSTÜÜÜÜÜ kategorisine atıldı.
THE QUİET GİRL (2022)
Bu kategorinin benim için en sıcak filmi diyebilirim bu film için.
Dar gelirli ve çok çocuklu bir ailenin kızı olan Cait (Catherine Clinch) yaz tatilini geçirmesi için annesinin bir akrabasının yanına gönderiliyor. Sessiz, sakin ama akıllı bir kız Cait... Yaz tatili boyunca daha önce çocuklarını kaybetmiş olan bu orta yaştaki çiftimiz ile kurduğu bağ anlatılmış.
Evin annesi Eibhlin (Carrie Crowley)' e bayıldım. Kıza ve aksi kocasına davranışları o kadar dengeli ve yumuşacıktı ki... Filme beni bağlayan başlıca etkenlerdendi. Sonrası seviyeli bir duygusallık. Huysuz Sean'i de yumuşattılar en şahanesinden.
İrlanda kırsalının güzelliği bu filmin en güzel bonusuydu. Filmin duygu yoğunluğuna katkısı büyük...
Sonuç olarak ben bu filmi OLDUKÇAAA SEEEEEEEVVVVDİİİİMMMMM, bu tarzı seviyorsanız mutlaka izlemenizi öneririm.
CLOSE (2022)
Leo (Eden Dambrine) ve Remi (Gustav De Waele) iki çok yakın arkadaş. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen tiplerden. Her iki aile de Leo ve Remi'nin arkadaşlıklarını o kadar kanıksamışlar ki onların arkadaşlıklarının akışına herhangi bir müdahaleleri yok.
Çocuklarımız ta ki yeni okullarına başlayıp akranlarının ikisinin arasındaki yakınlığı cinsel kimlikleri üzerinden sorgulamaya başlayınca ipler kopmaya başlıyor. Ve çocukların arasındaki gerilim, kopma, akran zorbalığı ve tabii ki kimlik arayışı konularını gayet usturupluca işliyor.
Filmde aile ilişkilerinin dengeli tavrını çok sevdim. Remi'nin hassasiyeti ve kırılganlığı yüreğime işledi. Leo'nun kendine kaçacak ve sığınacak yol arayışı aklımı çokça sorguladı derken benim için oldukça duygusal bir seyirdi.
Anlatımımdan da anlayacağınız üzere ben bu filmi SEEEEVVVDİİİMMMM, bu tarz filmleri sevenler için doğru bir seçenek olduğunu da belirtmek isterim.
ARGENTİNA, 1985 (2022)
Bu kategorinin son filmi Argentina,1985...
Adından da anlaşıldığı üzere filmimiz Arjantin'de geçiyor ve 1976 darbesinin sonrasına odaklanıyor. Darbenin ardından darbenin suçluları olarak görülen askeri otoritenin sivil mahkemeler tarafından yargılanma sürecini anlatıyor. Gerçek hikayeden yola çıkarak derdini anlatmaya çalışan filmimiz elini biraz korkak tutsa da o dönemde yaşanılanları paydaş bir geçmişe sahip olmamız sebebiyle anlamakta güçlük çekmiyoruz.
Savcı Julio Cesar Strassera (Ricardo Darin) önderliğindeki acemi diyebileceğimiz bir grubun delil toplama, tanıkları konuşmaya ikna etme ve yargılanma sürecini kısık bir sesle anlatmaya çalışan filmimizin en büyük handikabı uzunluğu; 2 saat 20 dk. gibi bir sürede ara ara dağılıyor. Oyuncu kadrosu değil belki ama Ricardo Darin ve Peter Lanzani bu uzun süreyi performanslarıyla biraz toparlıyorlar. Allahtan hukuk ve mahkeme temalı filmleri severim de filmin finaline keyifle varabildim.
Bu tarz sevmeyenler için doğru bir seçenek olmasa da sonuç olarak ben bu filmi SEEEEVVVDDDİİİİMMM kategorisine atıyorum.
Kim kazanır konusunda biraz karmaşık olmakla birlikte sanırım ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT bu kategoride ipi göğüsleyecek gibi görünüyor. Ama benim gönlüm THE QUİET GİRL de anlatımlarımdan da anlayacağınız üzere. Bu kategoride çok da sürpriz olmayacak hissiyatındayım..
Farklı bir kategoride tekrar görüşmek dileği ile...
Dizilerden filme fırsat kalmıyor. tanıtımlar için teşekkürler sanırım ben The Quıet Girl ü izlemek isterdim.
YanıtlaSilBende de tam aksi... Filmlerden dizilere zaman kalmadı bu aralar :)
Silbu listeden sadece the quiet girl i izledim ve bayıldıım :) oskar filmlerini pek izleyemedim ama bu haftasonu dört tanesini birden izledim, toplamda 11 filme çıktım, şimdi bıçaklar çekildi 2 izlicem bugünlerde :) causeway, the quiet girl, banshees, aftersun, bu dördü gözdem şimdilik :) yazcam bu hafta :) kadın yazarlar ve polisiye mart ayı konusu, ikili tema yani :) seç beğen oku izleee :)
YanıtlaSilOfff Aftersun... Ne güzeldi yahu... Film bitti etkisi bitmedi bende..
SilThe quiet girl de belki klişeydi ama insanı çok iyi hissettiren bir filmdi...
Polisiye ve kadın yazarlar demek konu... Hemen not ettim. İlerleyen günlerde bu konulara odaklanayım :)
Benim favorim de Quiet Girl ama muhtemel ki All Quiet On The Western Front kazanacak. Ben o filmi yıllar önceki çekiminde izlemiş ve çok etkilenmiştim, bu onun kadar etkili gelmedi bana. Bir de o yıllarda dünya bu kadar savaşın içinde değildi, şimdilerde her yer savaş alanı olunca ekstra bir savaş filmi iyice bunaltmaktan öteye geçemiyor.
YanıtlaSilSavaş filmlerine mesafeli olmamızın belki de sebebi budur haklısın Nurşen ablacım... Keşke Quiet girl kazansa. Çok mutlu olurum :))
SilThe Quit girl şu an izliyorum, yemeği yakmazsam iyidir:)))
YanıtlaSilAlemsin Özlem :))
SilThe Quiet Girl şu an izliyorum yemeği yakmazsam iyidir:)) bir önceki yorumum adsız gitmiş olabilir
YanıtlaSilEvet öyle olmuş :))
SilSelamlar, EO ve Close'u bulamadım. Argentina, 1985 çıkış noktası olarak sevdiğim bir yapım oldu. İşledikleri olay o kadar büyük ki filmin süresini o kadarla sınırlamaları bile mucize bence :) Esprileri de hoşuma gitti. Görüntü yönetimini sıradan buldum. Anlatılanlara önem verelim fazla harekete gerek yok demişler gibi çekmişler filmi...
YanıtlaSilAll Quite filminin son sahneleri çekti beni. Diğer kısımlarını sıradan bir yapımı izlermiş gibi izledim. Savaş alanı filmleri benim de çok ilgili çekmiyormuş buna karar verdim...
The Quite Girl Oscar yarışının sevdiğim filmlerinden oldu. Uluslararası daldaki filmler içinde oyumu "buzağıya gerçek süt verilmeli" diyen bu filme veriyorum. :)
EO ve Close filmlerini çok önce izlemiştim. Biliyorsun giriyor ve bir süre sonra kaldırıyorlar. Gelir ama yine...
SilEvet Argentina'da aynen fazla harekete gerek yok demişler... Onu ben eli korkak tutmak olarak yorumladım :))
Nurşen ablanın bu savaş konusundaki yorumuna bayıldım. Önümüz arkamız savaş, belki de bu yüzden ilgimizi çekmiyor. Bunaldık artık.. Fark ettiysen her sene mutlaka bir savaş filmini de aday olarak çıkartıyorlar. Çıkınca izlemek zorunda kalıyorum :))
Buzağıya gerçek süt verilmeli bence de :) Ve bu filme de heykelcik verilmeli ;)
Ben başlamıştım ama deprem olunca bırakıverdim. Arada kısa diziler izledim. Paylaştıklarından ilk ikisi hariç izledim. En çok Argentine 1985'i sevdim
YanıtlaSilArgentina'yı izlerken bize ne kadar çok benzediklerini düşündüm hep... Ahhh kaybolan yıllar...
SilFilmleri izleyeyim de yazıya öyle geleyim demiştim, sonunda hallettim :)) İyi ki yazmışsın, görünce çok sevindim valla. Çok da güldüm :) Ben Uluslararası Film kategorisini çok seviyorum, iki senedir de genelini izlemeye çalışıyorum. Milyonluk isimlerle dolu Oscar filmleri arasında öyle güzel gidiyorlar ki. Sanırım tüm filmlerde görüşlerimiz aynı bu sene.
YanıtlaSilWestern Front için baba filmi tanımlaması tam yerinde olmuş. Ben de filmi beğendim ama öyle çok sarmadı yani, olmasa da olurdu sanki. EO'yu izlerken ben de keşke sinemada izleseydim dedim, ne kadar farklı ve hoş bir filmdi o öyle. Quiet Girl muhteşemdi, bu hafta vizyona giriyormuş bir de sinemada izlerim diyorum onu. Benim de gönlüm ödül için ondan yana ama işte Western Front onca adaylıkla hayatta kaptırmaz :( Argentina 1985 de çok başarılı bir politik dramaydı sahiden.
Daha önce ben bu daldaki filmleri izlemiyordum... ne büyük kayıpmış :/ İyi ki başladım artık dedirtiyor bana...
SilSavaş filmlerine hepimiz mesafeliyiz, ondan sarmıyor bence...
Argentina biraz daha aktif olsaydı bence Western Front'u geçerdi diye düşünüyorum ben... Biraz daha arka planı hareketlendirseler ve yansal karakterleri dikkat çekici yapsalardı olurdu bu iş ;)