12 Mart 2023

Oscar Maratonu '23 Başlasın / En İyi Film ve Yönetmen Kategorileri


Filmleri biriktirince zor oldu yazmak... 
Bütün günü bilgisayar başında geçirmek istemediğimden film ve yönetmenleri bir arada yazayım bari dedim... Sonra da en son benim oscarlarımı yazıp bitireceğim inşallah bu sezonu... Hoş bu ana 6 kategori haricinde diğer kategorilerde de izlediğim filmler var ama onları da haftaya toplu şekilde yayınlarım. Malum benim tercihlerim senelerden beri hep ana 6 kategoride olur biliyorsunuz... Diğer kategorilerde de bir fikrim olmasına rağmen bu sene genel alışkanlığımı sürdüreceğim...

Şimdi geçelim film adaylarına.... Bu kategoride malumunuz 10 film var ancak ben Avatar'ı maalesef izleyemedim... Film kategorisinde seçilme ihtimali olmadığını düşünüyorum ve o sebeple  9 film üzerinde konuşacağım.


THE FABELMANS (2022)

Ünlü yönetmenlerin kendileriyle ilgili film çekme rüzgarına Spielberg de eklenmiş ve 7-18 yaş aralığı arasındaki dönemini filme aktarmış. Kendi çocukluk-ilk gençlik yıllarına odaklanırken de bir nevi hatıralarını kayıt altına almış diyebiliriz....

Sinemada izlediği bir filmin tren kazası sahnesi sanırım ilk dikkatini çeken detay Sammy (Gabriel LaBelle)'nin... Eğitimli bir anne ve babaya sahip Sammy... Bu ilgisini fark edince özellikle annesi Mitzi (Michelle Williams) o başlangıcı yapmasına destek veriyor ve hayallerinin peşinden gitmesine hep destek oluyor hayatında... Baba Burt (Paul Dano) ailede aslında annenin etkisi altında kalan silik bir karakter gibi gözükse de aileyi bir arada tutan anlayışlı bir adam...

Filmde Sammy hayallerine koşarken aslında Spielberg annesini sanki daha çok odağa alıyor... Onun hayalleri, pişmanlıkları ve bencilliklerini gözler önüne sererken onu suçlamadan hatta ona itina ile hazırlanmış sebepler yaratıyor... Bu gibi durumlarda genel alışkanlık ebeveynler üzerine atılan o suçluluk duygusuna hiç yaklaşmadan onları savunuyor adeta...  Anne-baba ayrılığında bile her iki ebeveyne de gerçek / hak verici sebepler yaratıyor diyebilirim...

Bu arada hemen unutmamak için kendime bir dip not yazmak istiyorum. Parmakları zarar görmesin diye süreğen olarak kağıt tabak-örtü ve bardaklarda yemek yemek fikri bence çok güzeldi... Örtüyü toparla ve masa toplansın :))))

Sonuç olarak ben bu filmi evet SEEEVVVVDDİİİMMMM ama çok büyük umutlarla başına oturduğum film bazı durağanlıkları ve tekrarları sebebi ile de hayal kırıklığına uğratmadı diyemem...


TOP GUN : MAVERICK (2022)

Gençliği ayağa kaldıran ve yaşam tarzını bile etkileyecek kadar popülarite sağlayan dönem filmi Top Gun 'ı kim derdi ki seneler sonra yeniden izleyeceğiz... 36 yıl sonra hem de...

Rayban-pilot montu modası o dönemde gelmişti... Arma satışları patlamış oramıza buramıza takmamıza vesile olmuştu... Kelly Mc Gills'in saçları hayallerimizi süslemişti... Bu kadar sevdiğim filmi seneler sonra izlemek ilk filme ihanet mi olacaktı düşünceleriyle uzak durmuş ve izlemeyi reddetmiştim... Oscar adaylığı alacağını tahmin bile etmiyordum ama gel gör ki çıktı karşıma ve izle beni Şebo dedi...

Bu adam yaşlanmıyor.... Maverick (Tom Cruise) zamana karşı durmayı bir şekilde başarmış... Dimdik duruyor hala :))) Kelly Mc Gills Tom Cruise kadar kendiyle oynamadığından zamana yenik düşmüş haliyle.. Gözlerim onu arasa da yine ilk filmindeki kısa kaçamak aşkı Penny (Jennifer Connelly) yerini doldurmaya çalışmış... Top Gun filmi aşksız düşünülemez çünkü... 

Sonrası bildiğimiz asi, söz dinlemez Maverick... Ama biraz durulmuş, kendinden sonraki nesiller için endişelenecek kadar hem de.... Gerisini anlatmaya gerek yok... 

Evet hayal kırıklığı yaratmadı bende film... Anılarımı tazeledi, gençlik yıllarıma bir yolculuk yapmamı sağladı... Güzel bir histi... Dolayısıyla TABİİİ Kİİİİİ SEEEVVDDDİMMMM kategorime bıraktım gitti filmi 💙


ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT (2022)

Bu filmi uluslararası film adaylıklarında anlatmıştım... O sebeple tekrara gerek yok.
Şayet okumak isterseniz buradaki yazıma alayım sizi.


ELVIS (2022)

Tüm yıldızların yaşamları bu kadar dram dolu olmak zorunda mı demeden edemiyorum... Kimisi şöhrete ulaşıncaya kadar çok büyük sıkıntı çekmiş, kimi şöhret gömleğinin yakıcılığında erimiş, kimi şımarmış, kimi savrulmuş derken bir sürü hikaye...

Elvis de böyle bir hikaye ile çıkıyor karşımıza... Austin Butler Elvis'i canlandırmak konusunda oldukça başarılı... İlk dönemdeki çıkış şarkılarını kendisinin söylediğini düşünürsek inanılmaz keyifli bir seyir sunuyor bize...  

Albay Tom Parker (Tom Hanks)'ın onu keşfetmesiyle birlikte şöhret basamaklarını inaılmaz hızlı bir şekilde çıksa da hayatının şansı dediğimiz adam dönüp dolanıp hayatını karartan bir şeytan misali Elvis'in iliğini kemiğini sömürdüğünü izliyoruz... Bu arada Tom Hanks'i tanımakta oldukça güçlük çektim filmde... Dikkatle baktım birkaç kez, ondan sonra tanıdım.... O kadar değişmiş yani...

Filmde kronoloji yok... Albay'ın anlatımı ile izlediğimiz film bir oradan bir buradan giderek biraz kafamızı karıştırıyor aslında... Dönemin atmosferini çok iyi yansıtmışlar filme.... Çılgınca tutkulu bir gencin o dönem gençliğini nasıl da çıldırttığını izliyoruz ama sonrasında hapların, yatıştırıcıların, yeme bozukluğunun içerisinde çöküşünü izliyoruz maalesef...

Sonuç olarak filmi SEEEVVVDDİİİİMMMMM ve mutlaka izlenmesi gereken bir oto biyografi olduğunu düşünüyorum....


WOMEN TALKİNG (2022)

İlk önce filmin kadrosundan bahsetmek istiyorum... Ünlüler geçidi resmen... Rooney Maara, Frances McDormand, Jessie Buckley, Claire Foy gibi isimleri buluşturmuş... Tiyatral bir yapısı olan filmde hangi karaktere odaklanacağımı şaşırdım açıkçası... Fakat bunca kadın arasından herhangi bir aday çıkmaması da ilginç :/

Film bir dönem filmi gibi gözükse da çok yakın bir tarihte geçiyor aslında... Kadınların sindirildiği, uyuşturularak tecavüz edildiği ve bunu şeytana bağlayarak yine kadınların suçlu bulunduğu bir koloni hayal edin... Hayal etmeyin aslında bu koloni gerçekten var... Çok kötü çok...

Ve bu kadınlardan bazıları senelerce bunu şeytanın yaptığına inandırıldıkları uykudan uyanıyor ve hayatlarında ilk kez karar vermek zorunda kalıyorlar... Önlerinde üç seçenek var... Hiçbir şey yapmamak mı, kalıp savaşmak mı yoksa yanına çocuklarını da alıp gitmek mi? Peki gideceksek nereye gideceğiz belirsizliği... Bir kadın manifestosu diyebiliriz... Müthiş bir uyanış, müthiş bir direniş... Bazen bir öncüye bir kıvılcıma ihtiyaç duyarız ya... Bu film anlatım yönünden biçilmez bir kaftan olmuş anlayacağınız...

Oyunculuklar şahane.... Birbirleri arasındaki uyum tek mekanda geçen filmde bunalmamızı sağlıyor... Konu ağır, mekan tek ama uyanış içime umut tohumları serpiyor işte...

Sonuç olarak ben bu filmi ve anlattıklarını OLDDUKKKÇAAA SEEVVVDİİİMMMM....


EVERYTHING EVERYWHERE AL AT ONCE (2022)

Gelelim her kategoride mırıl mırıl söylendiğim bu filme...
İlk önce sonuna kadar izleyebildiğim için kendimi tebrik etmek istiyorum... Bu filmi seven çok sevdi, sevmeyen de sevmedi... Keskin fikir ayrılıkları oluşturduğu kesin...

Çin'den göç etmiş çamaşırhane işleten bir aile bir nevi geçim savaşı veriyor aslında.... Kendilerini denetleyen vergi memuruna gittiklerinde de bir anda paralel evrende buluyorlar kendilerini... Tüm aile üyeleri farklı zamanlarda farklı şekillerde birbirleriyle kimi zaman omuz omuza kimi zaman karşı karşıya geliyorlar.... Bir şekilde pişmanlıklarıyla hesaplaşıp, şöyle olsaydı nerede olurdum acaba sorularının yanıtlarını arıyorlar belki de... Benim anladığım bu...

Bu karmaşa, kılıktan kılığa girme halleri beni yoruyor ve anlamlandırmakta güçlük çekiyorum... Sadece filmin sonunu seyrettiğim için memnunum.... Birbirlerinden bu kadar hoşnutsuz olan aile üyelerinin yeniden bir aile oluşturmaları ve yeniden sevgi duvarları ile etraflarını çevirmeleri hoşuma gitti... 

Oyunculuklar tek başına değerlendirildiğinde belki güzeldi ama bütünde beni büyülemedi...
Sonuç olarak bu filmi SEEEVEEEMEEDDİİİMMMM BEEENNNN kategorisine atıyorum efenim...


TRIANGLE OF SADNESS (2022)

Filmimiz tam bir kara komedi... Bu tarzı çok sevmesem de yine de kendisini ilgiyle izletti..

Filmimiz aslında 3 bölümden oluşuyor... Filmin ilk bölümü mankenlik yapan Carl ve Yaya 'nın ilişkisinin başlangıcına odaklanıyor... Birbirlerinin şöhretini kullanmanın kendilerine fayda sağlayacağını düşündükleri mantıksal bir ilişkinin temellerini izliyoruz.
İkinci bölüm Yaya Ve Carl'ın influencer olarak katıldıkları lüks bir gemi seyahati olarak düşünebiliriz. Sınıfsal ayrım komedi unsurları içerisinde çok iyi resmedilmiş.
Üçüncü bölüm ise geminin fırtınadan etkilenmesi ve korsanların saldırısı sonucu batmasından sonra Carl ve Yaya ile birlikte bir kaç kişinin ıssız bir adada mahsur kalmalarını anlatıyor. Tabii ki burada para yok ve sınıfsal ayrım kalkıyor.. Adada en güçlü olan kişi teknede temizlik görevlisi olan Abigail; çünkü balık tutabiliyor ve ateş yakabiliyor... Abigail'in imparatorluğu da diyebiliriz aslında bu ada sahnelerine... Sınıf ayrımını alt üst eden yaklaşımla kurtulan kişilerdeki baskınlığını ve onların da buna boyun eğmeleri yine komedi unsurlarıyla anlatılmış...

Sonu sürprizli bir film...

İzlemekte zorlansam da günümüzde kim güçlüyse onun yanında yer alan omurgasız insan topluluklarını hatırlattığı için keyifle izledim... Kara komedi sevenler bu filmden benden daha çok zevk alacaklardır kesin...

Sonuç olarak ben bu filmi SEVMEEENİNNNN BİR TIK ALTIIIII kategorisine attım diyebilirim :)


TAR (2022)

Filmimizde tamamen kurgusal bir karakterin hayatını izliyoruz ekranda. Kurgusal olmasına rağmen çok gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz Lydia Tar (Cate Blanchett) 'ın... Bunda tabii ki sevgili Blanchett'in payı büyük...

Çok başarılı bir orkestra şefi Lydia... Öyle böyle değil ama Emmy, Grammy, Tony ödüllü... Bu başarının farkında o sebeple çok kibirli, bencil ve hatta iş arkadaşları dahil tüm sektörü baskılayacak kadar da zeki...

Bu kadar etiket ve güç zehirlenmesi yaşayan bir bireyin de özellikle kadınsa duvarlarının yıkımı çok da zor olmayacaktır ve işte biz Lydia'da en zirveye kısa bir süre odaklandıktan sonra yıkılışını izliyoruz tüm film boyunca...

Düşük tempolu, duygusal travmaları bol ancak Cate Blanchett'in yorumuyla zenginleşen bir film... Bu rolde başka biri oynasaydı ve Lydia'nın duygularını bize geçiremeseydi film izlenebilir kıvamda değil açıkçası...

Bu arada hemen bir dip not yazmak istiyorum. İlk defa queer bir filmde bu kadar baskın, güçlü hatta bireyleri asimile eden bir karakter görüyorum... Kendi kişisel izleyim deneyimimden bahsediyorum tabii ki... Bu anlamda da beni etkiledi film aslında. Farklı bir metot deneyimlendiği hissiyatındaydım...

Film bir çok kişi için sevilesi bir film değil farkındayım ama oyunculuğun kralını izlemek istiyorsanız mutlaka bu filmi izleyin derim.

Sonuç olarak ben bu filmi OLLLDDUKKKÇAAAA SEEEEVDDDİİİMMM....


THE BANSHEES OF INISHERIN (2022)

Filmimiz İrlanda İç Savaşı Sırasında geçiyor ancak savaş olduğunu sadece duyduğumuz seslerden ve ara ara geçen konuşmalarından anlıyoruz...

Büyüleyici bir ada Inisherin... Sakin bir kırsal... Bir karakteri var sanki adanın.... 
Ve bu adada yaşayan insanlara da sirayet etmiş sanki...

Padraic ve Colm iyi iki arkadaş... Ada halkı da onların arkadaşlıklarının rutinini benimsemiş durumda... 
Ta ki bir gün Colm artık onunla arkadaş olmak istemediğini söyleyene kadar bu rutin devam ediyor... 
Padraic bu söylemi anlamlandıramıyor ve arkadaşının şaka yaptığına inanıyor.. Ve iki keçi gibi inatlaşmaya başlıyorlar... Bu arada kız kardeş Siobhan öngörülü davranarak olayları sakinleştirmeye çalışıyor ama ne mümkün.. 
Filmin karakter dağılımı çok dengeli... Kimse bir adım önde ya da arkada değil... Olması gerektiği gibi... Dolayısı ile bu denge size de geçiyor ve bir masalın içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz...

Yan karakterimiz polisin oğlu sevgi dilencisi Dominic de katılınca bu üçlüye inanılmaz bir dörtlü çıkıyor ortaya... Parmaklar sayılıyor, itiraflar ve hayaller giriyor işin içine derken masalın katmanları açıldıkça açılıyor... 

Anlatımımdan da anlayacağınız üzere ben bu filmi ÇOOOOKKKKK SEEEVVDDDİİİMMMMM, ve mutlaka izleminizi öneriyorum...

Sonuca gelecek olursak ben bu sene akademi ne derse desin THE BANSHEES OF INISHERIN 'e veriyorum ödülümü... EEAAO yanlısı tutumunu bırakacağını ümit ediyorum...


Yönetmenler için uzun uzun konuşmayacağım, sadece filmden ayrı olarak değerlendirmeye çalıştım yönetmeni... Ve bu kadar zor bir filmi bana değil belki ama bu kadar büyük bir kitleye sevdirebilme yeteneğinden dolayı yönetmenden yana seçeneğimi EEAAO yönetmenleri DANIEL KWAN ve DANIEL SCHEINERT diyerek sonlandırıyorum yorumlarımı...


3 yorum:

  1. Penny'nin ilk filmde kısaca bahsedilen eski aşk olduğunu buradan öğrendim yahu, hem de arka arkaya izlemiştim iki filmi :D Kelly McGillis 2. film için çağrılmamış bile sanırım, bir yerlerde okumuştum. Elvis'in değişik montaj stili sanatçının kaotik hayatına da tam uymuştu sanki. Film de çok kaotikti zaten ama eğlenceliydi.

    Women Talking'de "2010 nüfus sayımı" duyurusu yapılınca şok oldum ben. Doğru mu anladım diye 1-2 kere geri sardım hatta. Tabii ki ne geçmişte ne günümüzde bunların yaşanması doğru değil ama 13 sene öncesinde böyle bir olayın yaşanması beni sarstı. "Kadın manifestosu" demişsin ne güzel söylemişsin. :) Oyunculuk kategorileri dışında Yönetmenlik'te de hakkı yenmiş bence filmin, üzüldüm.

    Böyle kısa sürede filmleri yazmayı da tamamladın ya, tebrik ederim. Hepsini tek tek yazmanın zorluğunu ben de çok iyi deneyimledim şu birkaç haftada ama sen benden de detaylı yazdın ve çook daha kısa bir sürede yaptın, sahiden helal :D Bakalım sonuçlar nasıl olacak :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz zamanında ilk filmi hatmettiğimizden dolayı hala unutmadım :))) 30 kere izlemişimdir sanırım ahahahaaa :)) TV de gösterilen ve denk gelmek suretiyle izlediğim filmleri bile bu kadar çok izlememişimdir...
      Kelly McGillis o kadar çok yaşlandı ve kilo aldı ki bu filmde oynaması imkansızdı... Kendisi de bunun farkında olduğunu söylemiş zaten..

      O nüfus sayımını duyduğumda çok şaşırdım ben de... Hatta geri sardım... Dönem filmi olsa bile olağan karşılayamayacağımız durum yakın tarihte olunca daha üzüyor insanı :(

      Aslında böyle çok zorlandım... Film film yazsam en azından bir kerede anlatır bitirirdim. Kategori kategori anlatınca senin şu şahane filmin EEAAO yu kaç kere yazdım yahu :)))

      Öpüyorum seni ♥

      Sil
  2. Şebnem'cim uzun bir aradan sonra en son yazından buraya kadar geldim. Okuduğun kitaplar ve izlediğin filmlerde ilgimi çekenleri not aldım. WOMEN TALKİNG (2022), TAR (2022) ve THE BANSHEES OF INISHERIN (2022) i izleyeceğim. Emeklerine sağlık. 'Yeniden baharlar gelecek', bloglar da daha bir canlanacak mı dersin :)) Sevgilerimi gönderiyor, şimdiden iyi haftalar diliyorum. 💖

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)