Evet adaylarımızı ve filmlerimizi hızlı hızlı anlatmaya devam ediyorum.
LIVING (2022)
Oscar serisinde en son izlediğim film olur kendisi... Deyim yerindeyse tadı damağımda kalan bir seyirle final yapmak benim için şahaneydi...
50'li yılların Londra'sına gidiyoruz bu sefer... Bayındırlıkta çalışan memurumuz Mr. Williams (Bill Nighy) kendi deyimiyle beyefendi bir yaşam sürüyor... Oldukça dakik, çevresindeki iş arkadaşlarına oldukça mesafeli, tek sosyal eğlencesi haftanın bir günü sinemaya gitmek olan donuk bir adam... Hatta iş arkadaşının kendisine Bay Zombi lakabını takmasına sebep olacak kadar donuk bir adam... En yumuşak karnı ailesi olduğu hissine kapılsam da eşinin ölümünden sonra oğluyla mesafeli bir adam haline geldiğini düşünüyorum... Ve bir gün kanser olduğunu ve çok az zamanının kaldığını öğrenmesiyle hayata verdiği tepkiler de değişiyor Mr. Williams'ın...
Beni en etkileyen sahne iş arkadaşı Bayan Harris ile ölmek üzere olduğunu paylaştığı sahneydi.... Anlatım kelimesi kelimesine olmayacak belki ama ölüme çağrılmayı parktaki bir çocuğu annesinin çağırmasına benzetti... Kenarda hiçbir şey yapmadan bekleyen bir çocuk değil de arkadaşları ile gülüp eğlenirken çağırılmayı yeğlediğini söylediği anda da büyük bir aydınlanma yaşadı sanırım... Bu ifade beni o kadar etkiledi ki, kelimelerle anlatmam oldukça zor... İnanılmaz güzel bir bakış açısı... Filmin özü gibi naif bir yaklaşım...
Yaşam ve ölüm çizgisinde olsanız bile yaşamak bir sanattır diyerek bu filmi ÇÇÇOOOKKKKK SEEEEVVDDDİİMMMM kategorisine bırakıyorum yavaşça.
BILL NIGHY bu güzel filme o kadar yakışmış ki... Oyunculuğuyla filme ayrı bir değer katmış. Mr. Williams'ın o donuk karakterinden hastalık sürecini öğrenmesi ile birlikte yaşadığı hayatı sorgulamasını ve değişimini öyle bir yansıtıyor ki oturduğunuz koltuğa adeta mıhlıyor sizi... Büyülenmemek elde değil 💜
ELVIS (2022)
8 kategoride adaylığı olan filmimiz var şimdi sırada...
Ama malumunuz hissiyat meselesini film kategorisine saklıyorum ve direkt adayımıza geçiyorum.
Tüm zamanların en ünlü rock and roll yıldızı Elvis olarak karşımıza çıkan AUSTIN BUTLER Elvis olmak için çok da makyaja ihtiyaç duymamış sanki... Diğer biyografi filmlerinden farklı olarak birebirliği benzer bir oyuncuyla yakalayıp, bir de hal ve tavırlarındaki maksimum dili yakalayınca şahane bir iş çıkmış. Bir idolü canlandırmak zor ve riskli bence... Bazı yorumlamalar sevdiğiniz insandan uzaklaşmanıza sebep olabiliyor. Risk almışlar ve bence başarmışlar.
Austin Butler sanki bu film için biçilmez kaftan olmuş anlayacağınız... Kendini çok zorlamadan, mış gibi yapmadan da bu zor işin altından kalkmış. Performansına hayran kaldım kesinlikle...
THE BANSHEES OF INISHERIN (2022)
Bir anda, hem de şu anda afişin güzelliğine odaklandım... Bak filmi sevmemiz için bir sebep daha... Akademi duy sesimi hahahaaa :)))
Yakışıklımın sanırım Oscar'da ilk adaylığı... Şimdi biraz bakındım ama başka adaylığına rastlayamadım. Şaşırdım doğrusu... Çok başarılı performanslarını izledik oysa önceki yıllarda...
Bu filmdeki ana karakterimiz Padraic'e hayat veren COLIN FARRELL bu filmi sevmemizdeki başlıca etkenlerden birisi... 4 kare as karakterin birbiriyle uyumu da bu öne çıkışı sağlıyor bir nevi... Karakterin saflığını ve safça arkadaşlığının peşine düşmesini hiç yadırgamıyorsunuz ve Colm'un parmaklarının hesabını ona sormak hiç aklınıza gelmiyor... Karakterin safiyane duygularının peşine düşüp hooop filmin sonunu getiriveriyorsunuz hatta.... Rolünü tutarlı bir tavırla sürdürmesi en sevdiğim hallerinden diyebilirim...
AFTERSUN (2022)
Tek adaylığı olan bu film neden en iyi film listesinde yok anlayabilmiş değilim... Adaylar açıklanmadan önce ihtimali çokça dillenirken ne oldu da o listeye girmedi şakınım doğrusu...
Çok yalın, bizden bir hikaye... Üstelik 90 lı yılların Türkiye'sinde geçmesi de filmin bonusu... Belki de bizi bu filme bağlayan en büyük ortak payda...
30 yaşında bir baba Calum (Paul Mescal) ve 11 yaşındaki Sophie (Frankie Corio) Muğla'da tatildeler... Her zamanki gibi resepsiyon görevlisi yerinde yok :))) Hissiyat bizde o sene o oteldeyiz ve tam da arka masadaki baba-kızı seyrediyoruz. Müthiş uyumlular ve sürekli turist olmanın gerekliliği ile birbirlerini kayıt altına alıyorlar... O video kasetlerindeki anılar Sophie'nin geçmişle bağı olacak ileriki yıllarda...
İzlerken durağan geliyor biraz ama diyorum ya çok ortak paydamız var filmle... Her bir detayını kaçırmamak ve eski anılarıma yolculuk etmek için pür dikkat izliyorum filmi... Ve film bittikten sonra etkisi uzun süre kalıyor üstünüzde.
Sonuç olarak OLDUUKKÇAAA SEVVVDDDİİİMMM kategorisine attığım bu filmi anılarınızı tazelemek için bir yabancının gözünden izleyebilirsiniz diye düşünüyorum.
THE WHALE (2022)
Hemen adayımıza geçmek istiyorum müsaadenizle...
BRENDAN FRASER filmimizde obez bir birey olan Charlie'yi canlandırıyor... Olağanüstü makyaj teknikleri kullanılmış filmde, kilolarının sizi rahatsız etmesini sağlamışlar.
Çok sevdiği sevgilisini yitirdikten sonra yeme bozukluğu oluşmuş Charlie'nin yemekle bağını işin açıkçası biraz tiksinerek izlettirse de belli bir süre sonra Charlie'nin duygularına odaklanmanızı sağlıyor ve bu tamamıyla Brendan Fraser'in başarısı olduğu yadsınamaz bir gerçek... Onun o sessiz çığlığını içinizde duyuyorsunuz. Kızına ulaşmaya çalışırken yaşadığı çaresizliği ve tek başına ayakta bile duramayacak halde olması içinizi eritiyor...
Fraser yeniden sahalara döndüğünü bu filmle kanıtladı anlayacağınız.
Şimdi gelelim bu kategorideki tercihime... Hepsi ayrı ayrı başarılı oyunculuklar izledik bu kategoride. Birbirinden değerli performanslarla beni benden almayı başardılar... Akademi hangi yönde kullanacak tercihini tam olarak bilemesem de ben bu sene bir idolü makyajın altına sığınmadan canlandırmayı başaran AUSTIN BUTLER 'den yana kullanıyorum tercihimi... Yanılırsam da kim gelirse gelsin üzülmeyeceğim bir kategori olduğundan emin olabilirsiniz.
Gönlüm şu en üstteki filmden yana; adaylardan sadece iki filmi izlemiş olmama rağmen... En iyi film olma ihtimali yok bence ama başka ödüllerden mutlaka almalı diye düşünüyorum, istiyorum:)
YanıtlaSilAhhh ahhhhh!!!!
SilBu sene akademi hepimizi ters düz etti vallahi... Living'in almasını ben de çok isterdim ama düşün Banshees bile o kadar adaylıktan eli boş döndü :/
Ben de kapanışı Living ile yaptım, çok iyi bir seçim yapmışız :) Park benzetmesi beni de öyle etkiledi ki izlediğimden beri düşünüyorum o cümleyi. Banshees'in afişini sinemaların birinden çalasım var benim :)) Baktıkça insanın içi açılıyor.
YanıtlaSilAftersun'ın tek adaylığı beni de şaşırttı ama acaba bizim ülkede geçince biz daha mı çok reklamını, muhabbetini gördük de bu beklentiye girdik diye düşündüm sonradan. Bence daha çok adaylığı hak ediyor, orası ayrı. Özellikle Yönetmenlik kategorisinde.
Senin gibi ben de herkese tamamım bu kategoride. İyilerdi hepsi :)
Ne güzel bir filme kapanış yaptık değil mi? Kendi adıma çok memnunum bundan...
SilÇalabilirsen bana da çal yaaaa :))) Nedense çok sevdim ben afişi...
Bizden detaylar çoktu evet... Bizden bir film gibiydi. Haklısın o sebeple çok sevmiş olabiliriz...
Ve Fraser kaptı ödülü :))