13 Ocak 2024

Küçük Yuvarlak Taşlar / Melisa Kesmez


Üç yuvarlak taşın hikayesi desem ben bu kitaba...
Üç yuvarlak taş yuvarlandı yuvalarından desem belki de...
Nergis, Mehmet ve Elif taşa bürünmüşler desem mesela...
İsminin yakıştığı nadide kitaplardan biri de diyebilirim aslında...

Gülsüm gelse aklıma, sonra Evren... Sonra Lale, Şevket abi, Yasemin...
O taşlar çoğalsa...
Oldu mu sana "Küçük Yuvarlak Taşlar"...

Dedim ben size bu isim bu hikayeye çok yakıştı diye...
Hepsi bir sebeple yuvarlanmış, bu hayatta ait olabilecekleri bir yer ararken...

Bir gecede okunup bitirilen ama beynimde okumaya devam ettiğim, bitiremediğim kitaplardan "Küçük Yuvarlak Taşlar".
Parçalanmış bir aile öyküsü...
3 kişinin gözünden okuyoruz bu hikayeyi...
Nergis en uzun anlatanı... Evlat olmayı, eş olmayı, anne olmayı, anne olamamayı, sevgisizliği, sevgiyi, pişmanlığı, özlemi, hasreti anlatmış uzun uzun... Dertleşmiş... Temize çekmeye çalışmış hayatını...
Sonra Elif'in hikayesi; başka bir yerden almış hikayeyi, bambaşka yere farklı bir ruhla götürmüş...
Mehmet en masumu muydu bilinmez ama ortaya kendi gördüklerini, geçmişini, şimdisini bırakıvermiş... Kısacık bir hikayeyle...

Parçalanmış bir ailenin fertlerinin şimdisi, geçmişlerindeki anılarla ortaya serilivermiş işte...

Ben yine kitabın yan karakterlerine aşık oldum ama... Gülsüm'e... Her insanın hayatında yara bandı kılıfına bürünmüş bir insan olmalı ya... Gülsüm=yara bandı işte... Sevgisiyle insanları iyileştiren, olması gerektiği zamanda, onlar için hep doğru yerde olan kişi... Kendine merhemi olmayan ama sevdiklerine avuç avuç merhem dağıtan nadide insan... Çok sevdim ben Gülsüm'ü... Tüm kitap boyunca sarıldım hiç durmadan ona... Hele bir yer vardı ki, bir vedalaşma sahnesi... İşte orada içim eridi... Aynısını ben de yapmıştım bir zamanlar... Ahhhh cağnım Gülsüm...

Bir de Evren tabii ki... Küçücük bir anda kalbime yarası işleyen Evren...

Senenin ilk kitabı böyle keyifliydi işte...

Blogcuğuma yeniden dönmek için bir bahane oldu işte...
Nice zamandır yazmak istiyordum, olduramıyordum...
Geldim inşallah artık... 
Hepinizi çok özledim




Altıçizililerim;

* Yorulmuştu ama yorulmanın durmak için bir gerekçe oluşturmadığı insanlardandı.

* Zaman, dedim içimden, demek öfkeyi yenmiş. Yumuşacık örtülerini örtmüş tatsız hatıraların üzerine.

* Çocuklar sağlam bir arıyordu büyümek için. Dünyanın tekinsiz halleri karşısında yanlarında durunca kendilerini emin ellerde hissettikleri birini. Onları bırakmayacak, onlara "Merak etme, ben buradayım" diyecek biri. Gönülsüz ebeveynlik bir çocuğun başına gelebilecek en fena şeydi.

* Annelikte kaçmak yoktu.

* Üzerine bir daha sevmeyince insan, kalbinin bir yeri tutunup kalıyordu o eski sevgilerin içinde. Artık acıtmıyor ama yine de izi muhakkak duruyordu.

* Büyük bir sevgiydi onlarınki. Büyük bir sevginin başına gelebilecek en büyük felaket gelmişti, yarım kalmıştı. Yaşanmamış, bozulmamış, en yoğun haliyle bir gün öylece geride bırakılmış, hiç eskimemiş, sadece hayal edilmiş bir aşk...

* Gönül boşken de güzel. Oh, mis, eşyasız ev gibi. Koştur dur. Ferah, sakin.

* Erken uyarısı ikinci bir ayrılık krizinden korumuştu beni. Bu bina yıkılır, demişti, yerleşmeyelim içine, gel, bahçesinde azıcık oturalım, dağılalım. Öyle bir veda.

* Birini sevince, o sevgiyi anons edine tamam sanıyoruz. Heves lazım, tamam, köpek gibi aşık olmak da lazım, illa ki başın dönecek, aklını yitirecek gibi olacaksın, onsuzluğu hayal edemediğin biçare bir hal gelecek üstüne ama bunlar uçucu, kaçıcı şeyler. Sonra çok iş var. Emek vermen lazım. Bazı şeyleri feda etmen lazım. Teslim olman lazım. Yer açman lazım. Taş üstüne taş koyman lazım. Sonra o ilişkiye gözün gibi bakman lazım, çürümesin, çökmesin, eskimesin. Ona hayatını vermen lazım. Bunlar yoksa heves balon gibi bir şey, sönüp gidiyor.

* İnsanla insanı bağlayan yegane şey sevmekten başkası değildi; ne olursa olsun, bir insanı eskimeyen, durduğu yerde kıymetlenen, olanı biteni unutturan bir sevgiyle sevebilmek varabileceğin en ğst mertebesiydi bu işlerin. 

* Hayatın bozmayı unuttuğu ya da ne yapsa bozamadığı insanlar vardı hala. Dünya arkalarında yıkılırken onlar kurbağalar gibi nilüfer yapraklarından seke seke sakince uzaklaşıyorlardı enkazdan, toz duman bulaşmıyordu onlara.

* Ağaç çiçeklenince suyunu kes ki meyveye dönsün.

* Normal şeylerin sıkıcı bulunduğu bir devre denk geldik sanırım. Müthiş bir oburluk çağı. Yeni insanın nefsi doymuyor. Sıradanı tükettik. Mutluluk dediğimiz şey sadece anlık. Lunapark treni gibi hızla çıkıp hızla inilen bir yer mutluluk.

* Gidenden açılan boşlukları ekseriyetle tekinsiz düşünceler dolduruyor, nasıl bir boşluksa artık mübarek dipsiz kuyu, düşün düşün, şu kadarcık olsun dolmuyordu.

* Annenin ölümü, alışması en zor şeylerden biri olmalı. Bizi taşıyan kabın devrilmesi gibi bir şey bu.





15 yorum:

  1. Ooo! Kimler gelmiş efendim, hoş gelmişler, sefalar getirmişler. <3

    YanıtlaSil
  2. galiba bir iki yıl önce okumuştum ben de bu kitabı... ve sonra yazarı çok sevip birkaç kitabını daha okudum. şimdi sizin yazınızı okuyunca heves ettim. bir daha okuyayım. hatta ertelemeyeyim, akşam eve gidince hemen alayım elime. güzel hatırlatma için teşekkürler
    selamlar, sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba, ben de hemen ardından diğer kitaplarına başladım :)

      Uzun süredir burada yoktum, şimdi bloglara bakayım dedim, yorumlarım anonim çıkıyor, sizinki de anonim gelince acaba dedim bende de mi aynısı oluyor :/

      Sil
  3. Hoşgeldin güzel bir kitapla gelmişsin, bu kitaptan aklımda kalan bir söz de ben ekleyeyim;
    Gidene "kal" demiyorum.. Yada gideceksem "kal" diyene kulak asmıyorum....
    Sevgiler,
    Anonim konusunu çözdün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatırladım o bölümü :)
      Gerçekten güzel bir kitaptı, şimdi diğer kitaplarını okuyorum yazarın :)

      Evet anonim konusu çözüldü şükür. 3. tarafa çerezleri diye bir şey varmış ona izin vermem gerekiyormuş :/

      Sil
  4. Kasım 2022'de ilk kez bir Melisa Kesmez kitabı okumaya karar vermiş, onun da hap gibi olmasını tercih etmiştim, hani sevmem belki diye... Bu kitabıydı:) Öyle olmadı tabii, bayıldım ve hakkındaki yazımın içinde şu cümleleri de kullandım:)

    "İlk paragrafı daha bitirmeden hüüüpppp diye çekip, andan koparıp, taşımasın mı beni öykülerin içine...

    Bayım bayım bayılmayayım mı ben cümlelerine...

    Bir solukta bitiriyorum, gün ışığına henüz ermeden."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitaba bu şiirsi anlatım ne kadar da yakışmış ♥
      Ben de elimden bırakamadan bir çırpıda bitirdim kitabı... Tekrar okurum diye de not aldım :)

      Sil
  5. Hoş döndün. :) Yazarın Nohut Oda isimli kitabını okumuştum. Bu kitaptaki Kızkardeşim Handan hikayesi beni çok etkilemişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle hoş buldum :)

      Nohut Odayı da dün bitirdim daha ve evet Handan beni de inanılmaz etkiledi.
      Ne güzel içine geçiriyor duyguları yazar

      Sil
  6. melisa kesmez, sine ergün, nermin yıldırım, yaprak öz, sevinç çokum, gözdelerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sine ergün ve sevinç çokum hiç okumadım deep. Bana birer kitap önerir misin onlardan

      Sil
    2. sine bazen hayat
      sevinç onlardan kalan

      :)

      Sil
    3. teşekkür ederim deep, ilk fırsatta alacağım bu kitapları

      Sil
  7. Ben 6.kitabı bitirdim bu ay. Durduramıyorum kendimi ☺️

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)