Hüsnü Arkan'ı oğlum tanımıyor... Arkadaşları da...
Konserine gideceğiz dedim, burun kıvırdı...
Açtım hemen youtube, badi parmağına kuşu kondurdum.. Badi parmağı da ne yahu demedi tabi ama öyle anlamsızca baktı.. Aynı benim şu takip ettiği youtuberlara anlamsızca baktığım gibi...
Hah işte nesil farkı böyle ortaya çıkıyor dedim tabi, içimden...
Ama hâlâ iddia ediyorum, bizim nesil sizin nesli döver 😂😂😂
Hüsnü Arkan benim için eski Ezginin Günlüğü demek...
Yatıp kalkıp kırmızı küçük teybimde kasetlerini dinlemek demek...
Gençliğim, üniversite çağlarım demek...
Haziran'da ölmek zorun notaları demek...
Buruk hüzünler demek....
Ve kocaman bir gülümseme demek...
Tam da kitabını aldığım gün konserinin olacağını duyunca koşa koşa haftalar öncesinden kapmıştım biletleri... Eskiden kalma bağımlılığım depreşti bir an... Kendimi genç sanıyordum, Hüsnü Arkan' ı da...
Konser boyunca dizim hiç ağrımadı, belim de.... Her şarkısı istisnasız benimdi... Ellerim acıdı alkışlamaktan... O huzur dolu sesine içindeki çocuk eşlik etti... Coşturdu, hüzünlendirdi, duygusallaştırdı derken duygular şelale işte ♥
Mutlu olmak istiyorsanız eskileri anın, dinleyin, dokunun, hissedin... Çok iyi geliyor ruha emin olun...
Gelelim şimdi kitaba....
Yorumcu ve besteci kimliğiyle sevdiğim Hüsnü Arkan'ı yazar kimliğiyle hiç tanımamıştım bugüne kadar... Belki de hayal kırıklığına uğramaya korktuğumdan bilemiyorum....
Ne zamandır listemde de bekliyordu zaten... Aldım gitti anlayacağınız... Ki bazen içgüdülerinizi dinlerseniz güzel tesadüfler de olabiliyormuş... Kargonun geldiği gün konseri duymam gibi gibi...
Aynı yorumları gibi naif bir dili var kitabında da sevgili Arkan'ın...
Sessiz bir ege kasabasında sessiz bir otel Ilıca Oteli... Kocası tarafından terk edilmiş bir anne ve oğul Hatice ile Ayhan... Terk edenin annesi ve babasıyla aynı otelde garip bir dünya... Garip olduğu kadar sessiz... Günnur var bir de; Nedim Ustanın platonik aşkı, Ayhan'ın teyzesi... Sessiz kasabada sessiz insanlar....
3 kuşak terzilik hikayesi de bu ailenin yaşamına gayet güzel iliştirilmiş...
Ayhan azıcık uyuşuk, azıcık dilsiz sanki... Bazen duygularını mı kaybetti bu çocuk diye düşündüren hatta.... Tek derdi kaçıp gitmek o kasabadan, Dilaver olmasaydı hoş onu da belki beceremeyebilirdi ya... Mültecilik kolay değildi...
Karakteri az, çok dolambaçlı olmayan bir hikaye...
Kitapta en sevdiğim terzi dükkanının içindeki kütüphaneydi ve o kütüphanenin oluşma hikayesi... Usta ve çırak bağları enfesti... Bir ara o dükkan dile gelse dedim :)
Kitap ile ilgili sevmediğim şey ise bazen karakterin iğneden ipliğe tüm detayına inmek isterken hevesimin yarıda kalmasıydı... Yarım kaldım arada berede...
Sade, sessiz bir hikaye okumak isterseniz bu kitap tam size göre... Tek bir garanti verğirim bu kitapla ilgili; o da terzi dükkanını çok seveceğinizdir... 😉
Bu arada konser bahane, kitabımı da imzalattım... İlk okuduğum kitabını hem de....
Güzel bir anı olarak kayıtlarda yerini aldı işte ;)
Olmazsa olmaz altıçizililerimde yerini alıyorsa bu yazının da sonu gelmiş demektir, kendinize iyi bakın... Hep mutlu kalın ♥
* Nasıl geçindiklerinin pek bir önemi yoktu. Gülücük yiyor, gülücük içiyorlardı; hayal dünyasında para geçmiyordu.
* Çocukken kırkıma varırsam iyi diyordum. Kırkıma vardığımda, elliyi görürsem ne âlâ diyordum. Fakat bir yandan da 'ne yani' diyordum; 'on senem mi kaldı? '
* İnsanlar acılarını gülümseyerek hatırlamayı ne ara öğrenirler? Hamen mi? Çok sonradan mı, yaşlanınca mı? Artık bu soruların cevabını biliyroum sayılır. Her soruda, her hatırlayışta yeniden öğreniyoruz. Bu eğitim galiba hayatın sonuna kadar bitmiyor.
Önemsediğimi kimse söyleyemez ama benim de bir acım var.
* Kendini hâlâ sevebiliyordu. Bunu başarabilen biri her zaman güzel kalıyordu.
* Yaşadığım dünya çok fakirdi. Okuduğum dünyaysa çok zengindi. Zenginlikten parayı kastetmiyorum. İnsanların içleri çok zengindi. Aklımdan geçirdiğim ama bir türlü konuşamadığım şeyleri açıkça konuşabiliyorlardı. Benim yaşadığım dünyada insanlar bir şey yaparlarken niye yaptıklarını kendilerine pek sormuyorlardı. Okuduğum kitaplardaysa herkes soru soruyordu. Soru sordukça içleri ortaya dökülüyordu.
* "Çok kitap okudum," demişti geçen hafta. "Ama hayatta herhangi bir şeyi başarmak için mi okudum, yoksa başaramadığım için mi okudum, bilmiyorum......
* Samimiyeti ortaya çıkarmak kolay bir şey değildir. Samimiyet birçok vakit konuşmayla ortaya çıkmaz. Çünkü bilinmek, iyi bir şey değildir. Hele hissiyatların bilinmesi müşteri için bir hicap sebebidir.
* Eskiler birbirlerini göre göre unutup tüketirler ama yeni gelenleri arşive kaldırmak biraz zaman alır.
* Önce kaçmayı, kaderini yaratmayı öğrensin. Sonra dönmeyi nasıl olsa öğretirler.
* Hayat garip bir döngüydü. İnsan, nedense hep aynı yere çıkıyordu.
* Ben becerikli bir insan sayılmam ama zor bir duruma düşünce o zor durumu kabullenmekte hiç zorluk çekmem. Hayattaki en büyük becerim belki de budur.
* "Gülhisar küçülmüş, biliyor musun?" dedi.
Bilmez olur muyum? Küçülmüştür. Çocukluğumda Kesik Caddesi yürü yürü bitmezdi. Sonra bir baktım; iki yüz elli metrelik, bilemedin üç yüz metrelik bir yol. Eni de sekiz on adım kadar! Dünya zamanla küçülür. Bir zamanların büyük evleri, geniş cepheli camekânlar daralır, ufalır. Bu dükkân da ufaldı. Dikiş makineleri, kitaplıklar, ortada duran manken; hepsi ufaldı. Yaşlılığında Lütfü Ustam bile ufalmıştı.
* ... anladım ki harp bir memleketin başına gelebilecek en büyük felakettir. Sadece tarihi gidişatı değil, pek çok insanın ruhlarını da değiştirir. Vicdanlı olduğunu zannettiklerinizin zamirini görürsünüz.
* Bir insanın başka bir insana niye tokat attığını anlamıyordu. Nefret duyduğu için mi? Küçültmek istediği için mi? Yoksa sevgiden mi? Güzel olduğundan mı, burnunun dikine gittiğinden mi?
* Aşk hayatı denen şey çok basitti. İş hayatı gibiydi; üstteki alttakini ezebilir, yok sayabilirdi. İnsanların bu konuda hafızaları ve iradeleri zayıftı.
Kitabın kapağı çok şeker yaaaa, ismi de güzel, tanıtımı okuyunca içeriğinin de güzel olduğu hemen anlaşılıyor, valla Ezginin Günlüğü'nü çok duydum ama Hüsnü Arkan'ı bilmiyordum. Emeğine sağlık Şebo'cuğum çok harika bir tanıtım olmuş. :)
YanıtlaSilMüjdecim senin yorumuna sağlık önce ♥
SilHüsnü Arkan'ı bir dinlemeye başlasan çok seveceğinden eminim senin de ;)
Bu güzel tanıtımınız sayesinde kitabı ben de merak ettim. Paylaşımınız için teşekkürler. Sevgilerle
YanıtlaSilBizden de kocaman sevgiler arkadaşım :)
Silİnsan nasıl da gençleşiyor konserlerde :) Ne iyi yapmışsın :)
YanıtlaSilHeheeee biz konserlerden hiç çıkmayalım bence ;)
SilAa ezginin günlügünü nasil severdim 😊. Hala dinleriz biz sarkilarini.
YanıtlaSilDinlenmez mi hiç :) Hüsnü Arkan'ı da dinle bir ara ;)
SilNe keyifli olmuştur o konser. Epeydir konsere gidemedim. Nasıl da özledim aslında...
YanıtlaSilTadına doyulmadı Saadet ♥
SilMino'nun Siyah Gülü'nü de tavsiye edeyim o zaman...
YanıtlaSilNurşen Hanımcım hemen listeme ekliyorum :)
SilSevgiler
Konserle beraber anılar da canlanmış..Yeni neslin bilmediği o kadar çok güzel yaşanmışlıklar var ki eskiye dair :)
YanıtlaSilSürüsüne bereket hem de...
SilYeni nesil bize göre daha kurak sanki ;)
Diz reçeteleri kısmına kaydettim Hüsnü Baba'yı da ;) Yaw ben seni seviyorum işte...
YanıtlaSilHeheee :)))
SilBen de seni seviyorum fıstığım yaaa ♥
Ezginin Gunlugu deyince "universite caglarim" diyorum ben de Sebo, sevdigim cok fazla sarkilari var ama bende yeri en ayri olanlardan birini, Zerdaliler'i dinleyecegim simdi anilara, gecmise giderek :)
YanıtlaSilHey gidi eski günler heyyy diyoruz o zaman :)
SilÖpüyorum seni ♥
Bazen üst üste Hüsnü Arkan'dan "Hoşgeldin" dinliyorum. İyi ki gitmişsin konsere :)
YanıtlaSilÜst üste ne iyi geliyordur Gamze :)
SilKitapla konser ne güzel denk gelmiş ❤
YanıtlaSilKesinlikle ♥
SilGene ne güzel tanıtmış kendisi gibi-naif bir insanın naif kıtabını benim güzelliğim.
YanıtlaSilCanımsın ♥
SilDilimin döndüğünce işte güzelim :)
Gene ne güzel anlatmış naif bir insanın,naif kitabını benim naif güzel arkadaşım.
YanıtlaSil