2 Aralık 2021

Rüyalar Anlatılmaz / Nermin Yıldırım


Rüyalar anlatılmaz mıydı gerçekten?

Bu kitabı elime ilk aldığımda kendime bunu sordum sanırım... Rüyalar tabi ki anlatılırdı ama gündüz niyetine anlatılırdı bizde... Gece rüya anlatılmazdı mesela... 
Neden? 
Hâlâ bunun yanıtı yok bende...
Ama ben gece rüya anlatırım :) Aklıma ne zaman gelirse o zaman anlatırım daha doğrusu...
Sabah ilk kalktığımda tüm ayrıntıları gözümde film gibi canlıyken anlatmadıysam bölük bölük, çoğu parçası birbirinden kopmuş, yorumlanacak hali kalmamış halini anlatırım ben... O haliyle anlamı kaldıysa tabi ki...

Kitabımızın kahramanı Eyüp'e de  annesi yıllarca rüyalar anlatılmaz demiş, öyle öğretmiş... Uykusuz gecelerinin, sıkıntılarının, kabuslarının çözümü için yardım aldığı psikoloğu ise yaz rüyalarını demiş, yaz ki çözümleyebilelim... 

Eyüp kaybolduğunda eşi Pilar'ın elinde de bu rüyaları yazdığı defteri ve hiç tanımadığı bilmediği bir ülkenin kenti; Eyüp'ün İstanbul'u...  Ve bir de Eyüp'ün İstanbul'daki ailesinin yardım etmesini umarak kapılarını çaldığı Bahriyeli ailesi...

Aslında kitabın kahramanı tek başına Eyüp değil.... Bir arayış kitabı olmakla birlikte aslında Bahriyeli ailesinin çözülme hikayesi diyebiliriz... Her bir aile ferdinin ince ince nakış gibi işlendiği bir hikaye... Abla Müesser'den kardeş Veysel'e, evin gelini Perihan'dan oğlu Bülent'e...

Pilar'la birlikte Eyüp'ü ararken hikayede geçen her karaktere bir kalp bırakmamı sağladı Nermin Yıldırım. Ama ufacık bir anda sahneye giren Vehbi'ye gönlümü kaptırdım tek hareketiyle... Bir delikanlıya kullanılmış bir kurşunkalem hediye edip "istersen yazarsın" dediği anın hemen arkasından da "istersen sonra silersin" diyerek silgi hediye etmedi mi... Bu naif hareketiyle kendisine kral tacını taktım gönlümde. Seviyorum böyle nevi şahsına münhasır karakterleri 💗

Nermin Yıldırım dilini seviyorum, karakterleri yaratış şeklini, ajitasyon yapmadan hayatın acılarını karakterlerine yedirişini... Dokunmadan ile başlayan tanışmam Misafir ve Unutma Beni Apartmanı ile devam etti. Ve her romanında daha çok kendine bağladı beni. Ama keşke dedim ilk kitabından başlayarak okusaydım da eski romanlarından yeni romanlarına taşıdığı mini karakterlere sırayla öpücük bıraksaydım. 

Sözün özü ben gönlümü kaptırdım bu romanına da ve hâlâ okumadıysanız siz de okuyup gönlünüzü bırakmanız naçizane tavsiyemdir efenim.


Altıçizililerim;

* Gece ve gündüz birbirine mesafeli durmalıydı, karıştılar mı bir kere, artık sadece gece vardı.

* Aşka başka bir gezegene taşıyordu insanı, iki kişiden ibaret küçük bir gezegene. Hava diye birbirlerinin nefesini soludukları yepyeni bir evrene.

* İnsan söyledikleri kadar değil, söylemedikleri kadardı.

* Geride kalanlar, sadece kendilerinden vazgeçildiğini düşünmektense, gidenin koca bir hayata tümden boş verdiğine inanmayı yeğlerdi.

* İnsanın gücünü kendinden güçsüzlerle sınamaya kalkması yahut kırıp dökerek kendince terbiye vermeye soyunması ne mertliğe ne hakkaniyete sığıyordu. Bir başkasında yaralar açmaya cüret etmek günahların en fenasıydı.

* Ya o şanslıydı ya da hayat adaletsiz...

* Evlat olmaktan memnun kalmamış olanlar, babalıktan medet umarlardı.

* Suspus edilmişler, suspus etmeyi severlerdi.

* Onun için pek çok şey yapabilirim, hatta belki ölebilirim bile. Ne var ki biri için ölmek, onun için yaşamaktan daha kolaydır zaten. Kimse kabul etmese de bu böyledir. İşte bu nedenle uğruna yaşamaya mecbur kalacağım bir bebek istemiyorum hayatımda.

* Bu mutluluk takıntısına ifrit oluyorum ben. Herhalde insanları yakınlaştıranın, mutluluklardan çok mutsuzluklar olduğunu düşündüğümden... Sevinci paylaşmak kolay ama kederi öyle mi?

* Paylaşmanın güzelliğinden dem vuranlar, onu bir mecburiyet değil, erdem olarak yaşayanlardı. Bollukta paylaşmak iyiydi, güzeldi ama yoklukta paylaşmak zorunda kalmak hiç de insanları yakınlaştıran, bağlarını güçlendiren bir şey değildi.

* Yemeği verenle lafı söyleyen, hayattaki sırasını kolay kolay kaybetmezdi.

* Öfkeli kadınların, hava kaçıran balonlar gibi tizleşiveren seslerine inat, çok tumturaklı laflar ettiklerine defalarca tanık olmuşumdur.

* Tecrübe, aptalların utanç duvarıymış...

* Acaba bazen hiç sevilmemek, borçlu kalacak kadar çok sevilmekten evla olabilir miydi?

* İnsanlardan az şey beklemek hayal kırıklığı riskini azaltıyordu.

* Büyükler herkesi budayıp kendilerine benzetmek isterdi ama çocuklar kahramanları oldukları gibi sevecek cesaretteydi.

* Oysa ben, birlikte badireler atlatmayı, sinir bozacak kadar mutlu ve yapış yapış bir romantizme defalarca tercih ederim.

* Aile gibi olmanın aile olmaktan daha keyifli bir şey olduğunu düşünüyorum hâlâ.
.....
.....
   Bir yeri iyi ya da kötü yapan içeride sürdürülen hayattan ziyade, orada sıkışıp sıkışmama hadisesidir bana kalırsa. İnsanın kendini içine hapsedilmiş hissettiği, dışarı çıkmakta güçlük çektiği her yer kötüdür.

* Ölen çoktan alıp başını bambaşka bir âleme gitmişti, mesele kalanların onsuz yaşayacağı hayattı. Ölü evinde pek çokları gözleri kan çanağına dönene dek ağlar, paralanırdı; ne var ki pek az gözyaşı ölünün bizzat kendisi için akıtılırdı.

* İnsan kendi izlerini silmeye çalışırken, başkalarının hayatında derin kesikler, büyük lekeler bırakabiliyordu demek bazen.

* Keder her zaman mutluluktan daha çok saygı görüyor, başkalarının acısı, kendi şansıyla avunmak isteyenlere için için iyi geliyordu.

* Yaşarken herkes birbirinin önündekine saldırır, gırtlağına basardı da ölüye karşı herkes pek bir cömertti.

* Küçükken insanın kalbi geniş, sevgisi cömert oluyordu. Ama büyüdükçe artık kimse kimseyi sevmekle uğraşmak istemiyordu.

* İnsan rüyasında çocukluğunu görüyorsa, büyürken bir şeyleri yanlış yapmış demektir bence. 

* Mutluluk öyle bir şeydi ki herkese yakışıyor, gülümserken pek az kişi kötü olabiliyordu.

* Söylenmemiş sözcükler tıpkı tutulmamış yaslar gibi acıtırdı.


18 yorum:

  1. ben sık rüya görür, bir de bunları anlatırım eşime, dostuma. yıllar geçse de üstünden unutamadığım güzellikte rüyalarım vardır mesela, şükürler olsun :)
    kitabı merak ettim ama bu sıra az ve yavaş okuyorum. yine de listeme yazdım. altını çizdiklerinle ilgili ise her biri için çok fena konuşasım var aslında :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sıralarda ben de az ve yavaş okuyorum. O sebeple sevdiğim yazarlarla hızlanırım belki diye düşündüm :)
      Bir kahve eşliğinde ne güzel sohbet ederdik hakikaten ;)

      Sil
  2. Suspus edilmişler, suspus etmeyi severlerdi..
    Tıpkı ezilen insanların başkalarını ezmeye kalktıkları gibi...

    Bende severek okumuştum bu kitabı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatırlıyorum okuduğunu Özlemcim. Çok rahat okunuyor.

      Sil
  3. Anlattıklarınız ve alıntıları okuyunca hem kitabı hem de yazarı sevdim. En yakın zamanda okumak isterim. Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer hala tanışmadıysan yazarla, mutlaka tanışmalısın. Seveceğine eminim ♥

      Sil
  4. Kitabın hoş bir konusu var, rüyalar söz konusu olunca mistik bir hava sezinledim. Alıntılar çok güzel, üzerinde düşününce yazarın bilgece yazdığını düşündüm. İnsana dair şeylerin birçoğunu çözümlemiş gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karakterlerini çok özenle seçen bir yazar, seviyorum böyle kitapları :)

      Sil
  5. Bizde de aynen Şebnemcim ama gece anlatırsak da gündüz niyetine deriz mesela, ama neden illa gündüz o kısmı bende bilmiyorum :) Alıntılar müthiş kitapla ilgili beni seveceksin diyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gündüzün şerri akşamın hayrından iyidir derler ya ondan mı acaba... Amma çok lafımız, sözümüz, inançlarımız var :))
      Bu kadının hiç bir kitabı beni hayal kırıklığına uğratmadı, hangisinden başlamak istersen başla... Seveceksin ;)

      Sil
  6. Ben de Ev'i okudum geçenlerde, başka kitaplarını da okuyacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim sadece 1 kitabı kaldı Handan..
      Onu da özellikle kötü günler için bekletiyorum.

      Sil
  7. Ben de Yıldırım'ın kalemini beğendim oysa sanırım sadece 1 kitabını okudum diye hatırlıyorum, demek bir sıra var izlememiz gereken, aklımda olsun, elimde bir kitabı daha var ama neyse artık. Rüyalar anlatılmazdan başka bizim insanlarımızda bir dinlemek istememe hali var sanki ya da çocukları dinlememe mi desem, 'gece rüya anlatılmaz, yemek yerken konuşulmaz, su küçüğün söz malum, böyle nicesi daha susturulmak üzerine ve tabii ki manası pek sorgulanmayan, ona da neyse... yeni kitaplarda buluşmak dileğiyle, keyifli okumalar olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuklarla ilgili tespitin ne kadar doğru. Halbuki en çok onların dinlenmesi lazım...
      Sana da keyifli okumalar diliyorum ♥

      Sil
  8. Bu yazar çok seviliyor ama ben henüz okumadım. Sende gördükçe aklıma düşüyor. Kitaplarını sırasıyla okumak aklıma gelmemişti. Bunu da not düşüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sırasıyla okunabileceğini ben de hiç düşünmemiştim ama ara ara eski karakterleriyle selam çakmış. Bu inanılmaz hoşuma gitti...

      Sil
  9. çok severim onuuu, melisa kesmez, sine ergün, şermin yaşar, yaprak öz gibii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaprak Öz okumadım ben hiç, hemen not ediyorum şeker ♥

      Sil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)