25 Şubat 2015

bir pasta hikayesi


Bugün deli bir kitap yazacaktım ama kafamı toparlayıp yazamadım.... Taslaklarda kaldı...
Kafamı toparladığımda paylaşırım artık...
Yada daha depresif olduğumda...

Hadi dedim bari doğumgünü pastamızı yazıyım :)
Nerden nereye atladım ama :)) Harikalar yaratıyorum bu konuda...

Bu sene kendi aramızda çekirdek aile kutlayalım dedim doğumgünümüzü... Çok sıcak bakmadı bizimki... Ne istiyorsun peki dedim... Ne istediğini de bilemedi...
Sınıfta ? dedim... Yok onu hiç istemem dedi...
Tesadüf arkadaşlarımız geliyordu o hafta sonu, kutlama yapalım diye bi heveslendi... Hadi dedim hevesini kırmıyım pasta hazırlıyım da üflesin...

Öylemi yapıyım, böylemi yapıyım diye de bir sürü kafa patlattım üstelik...
Bizim pastamız paşanın hayvansal meraklarından dolayı her sene hayvan şeklindedir. Burda, burda, burda ve burda örnekleri var... Bu sene hayvansal durumlardan normal durumlara transfer olalım, ufak çaplı kendim başka bişey yapıyım dedim....

Tatattttaaaaaaaaaaaaa......


Bence çok güzel bir pasta oldu....
Bence tabi ki....

Peki sevgili erken ergenusum bu pasta için ne dedi....
Ertesi gün anneannesiyle yine mini bir pasta üflerken "dün akşam da annem bir doğumgünü pastası alsaydı iyiydi" dedi....

Memnuniyetsiz maymun, bu pasta değil de ne ?
Bende beğendi zannediyorum kendimce... Çok beklersin Şebo....
Ne uğraştın ki ahahahaaaaa :))

Neyse efenim, bu pasta erken ergenuslar için çok uygun değildir ama belki kendinize yaparsınız diye tarifi de şıptırtıyım :)))

Malzemeler:
2 paket krem şanti
1 bardak soğuk süt
1 yemek kaşığı pudra şekeri
3 su bardağı hindistan cevizi
1 paket çikolata (ince kıyılmış)
1 paket eti burçak yuvarlak bisküvi


1 bardak süt krem şantiyle mikserle iyice çırpılır. Hindistan cevizi, pudra şekeri ve çikolata eklenerek kaşıkla tekrar karıştırılır. Hazırlanan bu karşım 1-1,5 saat buzdolabında bekletilir. Daha sonra elimizle iri iri parçalar kopartarak yuvarlanır ve bisküvilerin üstüne koyulur... Dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz üstünü. Ben isim yazabiliyim diye şeker hamuru ile kapladım.
Yapacaklara şimdiden afiyet olsun diyorum :))))


Pşşşştttttt paşammmm !!!!!
Pasta yerine saymadın ama güppp güppppp mideye indirdin işte...
Bu da ispatıııııı :)))))
Nabeeeerrrrrr :))))))







22 Şubat 2015

sen, ben ve kocaman bir 10...



Bak yine büyüdün oğlum....
2 sene önce bu yaşların türküsünü söylüyordun 10 - 10 diye...
Dolu dolu 10 yaşın doldu işte annem....

Sen dünyaya geldiğinde ben; büyüdüğün günlerin hiç hayalini kurmadım biliyor musun ? Ahhhh bi boyumca olsun demedim hiç.... Koluna girip salınıyım da demedim....

Belki de içten içten zamanın su gibi akacağını bilip büyümenden korktum... Dilemedim o yüzden, istemedim.... Sana hiç tam zamanlı annelik yapamadığımdan belki de anlar, günler uzasın istedim birlikte olduğumuz saatlerde...

Bebemmmmm, aşkımmmmm, bitanemmmmm, yakışıklım.....
Can yoldaşım.....
Erken ergenusummmmmm....
Çift basamaklı hanelere hoşgeldin :)
Bak bakalım başına kuş konmuş mu :)

Bu sene senin için nasıl bir seneydi biliyorum... Offff pufffff lu bir seneydi değil mi ? Başında iki gardiyan hadi ödev, hadi annem çalış diyen iki kadınla uğraştın ve uğraşmaktasın.... Sen taktın mı peki bunu tabiki hayır :))) Offff dedin pufff dedin o yüzden bolca....

Şimdi düşününce bu sene sana en çok kullandığım kelime neydi biliyor musun ?
"Anneye surat asılmaz"
Ahahahaaaa :)))))) Ne kadar anlamlı bir cümle değil mi :))))
Ama annem bu sene herşeye o kadar çok surat sallandırdın ki, bende usandım inan bu cümleyi sarfetmekten... İnşallah yeni yaşında lugatımızdan çıkacak bu cümle... Duydun dimiiii paşam... Gizli mesajı aldığını düşünüyorum ;)

Bu sene ilk defa küfür ettin sen :))) Ne güzel bir ilk değil mi? En kallavisinden hemde... Bu sebepten okula bile çağrıldım. Anne deşifre etmesene deme bana hiç, unutmamak lazım bu anı... Tabi ki unutturmamak da... Dedim yer yarıl ben içeriye giriyim... Şükür ki kısa sürede konu ilerlemeden galiba çözüme ulaştık. Galiba diyorum, bir daha duymadım ama duymayacağımdan da emin olamıyorum :)))) Ha bu arada söylediğin lafın anlamını bilsen gam yemeyeceğim, anlamını bilsen ulu orta söylemezsin biliyorum. Yada olmadık yerde kullanmazdın öyle diyelim...

Bu sene özgür ve hayalperest ruhun daha da bir evrime uğradı. Ket gördüğün zaman sevdiğin şeylerden uzaklaşabilecek kadar. Çizgilerle oynamasını, canavarlar yapmayı, robotlar çizmeyi çok seviyorsun. Resim dersinde çiçek böcek manzara çiz dediler diye en sevdiğin resim birden tü kaka oldu... Ya benim istediğim ya hiç dedin anlayacağın... Bu kadar da keskin çizgilerin oluşmaya başladı ne yazık ki....

Bu sene futboldan basketbola transfer olduk. Seneye nasıl bir transfer bekliyor bizi bilmiyorum ama şu anda basketboldan çok zevk alıyorsun. Bunda da hocayı takmadan kendine has taktikler geliştiriyorsun. Ne zaman hır çıkacak aranızda bakalım :))))

Hep hır gür bir çocuk değilsin tabi ki. Keskinleşmeye başlayan bir çizgin var sadece. Ama bunun dışında bu sene evde en büyük yardımcım sendin. Bu konuda babana bile kıssadan hisse dersler vermeye çalıştın üstelik bolca. Onu bir numaralı beceriksiz kendini kahraman ilan ettiğini bile söyleyebiliriz :)

Sevgi dolu hallerin allahtan azalmadı :) Hala kendini öptürüp sevdiriyorsun erken ergenusum. En çok bu hallere girersen diye korkuyorum biliyor musun. Sevgini göstermeme hallerine hiç bürünmedin şükür. Aksine bol kucaklı, bol öpücüklü, bol sevgi sözcüklü hallerine tam performans devam.... Hatta bazen çok yapış yapış :)))) Anne seni de hiç memnun edemiyorum deme vallahi çok memnunum bu halinden :) Çokkkkkk ♥

Bu sene deli gibi telefon takıntın başladı. Az buz değil birde Note 4 üstelik... Hehheyyttttt beeeee !!!!! Ama üzgünüm annecim, tuşlu telefon kullanmanın (ki onu da alırsam) hazzını bir yaşa belki çok daha sonra dokunmatik ekrana transfer olursun. Herkesin var diye başlayan cümlelerin beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor :))))) Hiççç küsmece darılmaca yok...

Bu sene sana hediye de almıyorum üstelik ne şahane değil mi :))))) Ama bak senin için bir kart hazırlıyorum. Bir 10 yaş dileğin var benden ucu kapalı... Köşeleri belli bir dilek hakkı yani... Hayalgücünün kurbanı olmak istemiyorum paşam :)

Hmmmm birde bir planım var bu yaşın için... Onu yapınca paylaşırım.... Gerçekliğini ölçeriz birlikte....

Bu sene olmak istediğin meslek hayvanbilimci, en sevdiğin renk turuncu, en sevdiğin tatlı waffle (hatta ilk yediğini bile iddia ediyorsun), en sevdiğin yemek karnıbahar (ağaç şeklini seviyormuşsun),  çalmak istediğin enstrüman elektrogitar, en çok bana gıcık oluyorsun birde :)))

Bir de bir ilkin daha var. Henüz kayda alamadım ne yazık ki.... İlk şarkını hemde İngilizce olarak ezberledin.... En büyük azim hikayendir bu aslında ;)

Bitanecik oğlum....
Annenin gevezeliği tuttu yine.... Lafın özü;

Yolun sevgiden hiç ayrılmasın...
Mutluluk hep başının tacı olsun....
Hayallerine adım adım yaklaştığın gücün ve sabrın olsun....
Merhametin kalbinin üstünde olsun...
Sağlıklı, şanslı ol....
Bana getirdiğin bereket gibi, hayat da sana bereketli davransın...
Ve seni her şartta, her koşulda sevdiğimi hiçbir zaman unutma...
Bir adım yanıbaşındayım her zaman, seninleyim...

İyi ki doğdun oğlum....


Annen....







14 Şubat 2015

Mim : Şimdi Mevsimi


Mailerin maisi Kadriye mimlemiş dün beni... Öptüm onu en kocamanından :)

Demiştim daha önce bilmem kaç kez, ama yine diyim :)) Seviyorum ben bu mim olayını...

Okumak da yazmak ta hoşuma gidiyor :) Hem yeni bloglar keşfediyorsun ordan oraya giderek, hemde sevdiğin bloggerları tanıyorsun...

Blogçuların en güzel seremonisi bence..

Şimdi başlayalım o zaman....

1- Kışın okumalık favori kitabın var mı?

Yokkkk :(( Ne yazık ki kış aylarında kitap okuyamayanlardanım... O yüzden diyorum ki zamanı yakalasam tüm kitaplar favorim olur kışın... Bilmem anlatabildim mi?

2- Kapağı mavi olan bir kitap ?

Gençlik yıllarımdan ♥

"Bir salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu. Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse tek bir şey sormamıştı. Onu mahkûm etmişlerdi! Kapı çalındı. İki asker beni almaya gelmişti. İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti. Bunu bekliyordum. Hiç şaşırmadım. Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordum. Hazırlandım ve o salı sabahı evden çıktım."



3- Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap ?


Ders olsun diye, öğrensinler diye, bir daha bir daha hiç yaşanmasın diye... Kimse yaşamasın o delilikleri, yaşatmasın diye....

İşte tamda bunlardan dolayı Deli Kadın Hikayeleri/Mine Söğüt

Çok umutlu bir kitap değil ama yaşadıklarımızdan en çok da yaşattıklarımızdan ders çıkartmak için yıldız olmayı hak ediyor...




4- Kış tatili için mükemmel olan kurgusal bir dünya ?

Ahahahaaaaa :) Bak benim kurgusal dünyam ya çok dramatik yada çok masalsı...
Çocukluğuma döneyim ve Pambuk Prensese gidiyim ben :))
Masallara ihtiyacım var benim accuk :))

5- Birlikte kış tatiline gideceğin bir kitap karakteri ?

Serenad'ın Maximilian'ı gelsin... O anlatsın aşkını ben dinliyim... Birde keman çalsın...
Belki pişti oymaya da ikna ederim ben onu...
Dinginlik = tatil şu sıralar benim için....

6- Bu sene için listende olan bir kitap ?

Bu sene değil bu yaz Livaneli'nin okumadığım kitaplarını okuyup bitirmek istiyorum ama kısmet :)

7- Favori tatil içeceğin, atıştırmalığın ve filmin ?

İtiraf ediyorum cola zero bağımlısıyım :( Yanına cips :)) Şu sıralarda malum Oscar adaylarına taktım. Hepsini koyun yanına da izliyim ben :)) 8 gün kaldı malum ;)

Evettt şimdi sıra geldi mimlediklerime...

Cancağızım Handan , yeni blog açan sürpriz misafir , Bilge'nin güzel annesi , örtmenim Sezer, ortalıklardan yine kaybolan Nilhan mimlendiniz :) Hadi sizi de okuyalım ;)

Mutlu hafta sonlarınız olsun ♥

13 Şubat 2015

The Imitation Game / Yapay Oyun (2014)







Oscar Adaylarına devam ediyorum... Son gaz gidemiyorum maalesef.. Kar / kış /okul / iş derken bazen pelte gibi gidiyorum eve... Değil film izlemek gözümü açmaya mecalim olmuyor... Neyse 9 günüm var daha :) Hallederiz... Top bende anacım :)))))

Filmle ilgili bıdı bıdı yapmadan önce hangi dallarda adaylıkları var bi bakalım...

- En iyi film
- En iyi yönetmen / Morten Tyldum
- En iyi erkek oyuncu / Benedict Cumberbatch
- En iyi yardımcı kadın oyuncu / Keira Knightley
- En iyi uyarlama senaryo
- En iyi kurgu
- En iyi sanat yönetimi
- En iyi özgün müzik

Film 2. Dünya Savaşı döneminde geçiyor. Yine tipik savaş filmi diye düşünerek oturdum filmin başına ama şükür ki savaş görüntüleri sadece arka planda geçiyor. Sadece savaş psikolojisi yansıtılıyor.

Matematik dehası Alan Turing ( Benedict Cumberbatch) 'in hayatını anlatıyor. Andrew Hodges'in Alan Turing: The Enigma kitabından uyarlanmış.

Nazi Almanyası döneminde kullanılan  "Enigma" makinasının şifrelerini kırmak ve alman mesajlarını deşifre etmek Alan ve grup arkadaşlarının tek amacı... Bu konu altında ilerleyen filmde Alan'ın hayatı da anlatılıyor.....
Alan Turing'in farklı hayatı....

Biyografik filmler oldum olası hoşuma gitmiştir. Bu filmde oldukça dikkat çekici olmuş. Alan rolüyle Benedict Cumberbatch gerçekten harikalar yaratmış. Sahip olduğu sıradışı zekanın getirdiği tüm duygular vücut dilinden, bakışlarından içine işliyor filmde... İrkildim zaman zaman o değişik bakış açısından... Ve sonuçlarından...

Filmde en çok etkilendiğim sahnelerden birisi de Enigma'nın şifrelerini kırdıkları sahneydi... Büyük bir başarının sevincini, hazzını duyarken mutluluk sarhoşu olmaz mı bir insan... Haykırmaz mı kendine karşı olanlara BAŞARDIMMMM diye... Bir sonraki senaryoyu planlamak zorunda mıdır.... İşte burada dehanın yanına kahramanlık modu yüklenmiş Alan'a...

"Şimdi söyle bana; ben bir makina mıyım, insan mıyım? 
Bir savaş kahramanı mıyım yoksa bir suçlu muyum?"

Cinsel tercihleri sebebiyle suçlanan Alan'ın yaşamının son devreleri bir alt metinle geçiyor filmin sonunda. Alt metin olarak geçmek yerine filmin finalini ölümüyle yapsalar daha çarpıcı olmaz mıydı acaba diye düşünmeden de edemedim...

Aşk, sevgi, hırs, azim, dostluk kavramları güzel yerlerde güzel mesajlar vermiş filmde...

Birde Turing'in nişanlısı Joan ( Keira Knightley) var ki evlilik beklentilerine bir dikkat edin blogger hanımlar... Gülümsetti cümleleri beni...

Bu filmi izledikten sonra Alan Turing kimdir diye oldukça merak ettim... Merak eden varsa benim gibi buraya ve buraya bakabilirsiniz. Hakikaten ilginç bir hayatı var Turing'in... Özellikle ikinci verdiğim bağlantıyı bi okuyun derim...

Filmden uzaklaştığımın farkındayım... Sadece diyorum ki izleyin... Mutlaka hem de... Hatta izlediyseniz bi tıktık yapın, ne düşündüğünüzü merak ediyorum...

Sonuç olarak ben bu filmi ÇOKKKK SEVDİM diyorum... Oscar adaylarının tamamını izledikten sonra Şebonun Oscarlarını dağıtıcam haberiniz ola :))) Ne büyük olay değil mi ;)

"Biliyor musun, bu sabah sen olmasaydın; şu anda var olmayacak olan, şehrin birinden geçen bir trendeydim. Sen olmasaydın muhtemelen; ölmüş olacak bir adamdan bilet aldım. Tüm konularda bilimsel araştırma yapabiliyorsam, hepsi yalnızca senin sayende. Şimdi normal olabilmeyi istiyorsan ki emin ol ben istemezdim. Öyle olmadığın için dünya son derece iyi bir yer....

-Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?

Bence; bazen kimsenin hayal edemediği şeyleri, hayal edip yapabilen insanlar vardır."





9 Şubat 2015

Birdman (2014)




Vizyon tarihini görünce (27 Şubat) hayal kırıklığına uğradığım filmlerdendir kendisi...
Allahtan Venedik film festivalinde açılış filmi olarak gösterime girmiş te internetten ulaşabildim. Bana bu konuda her yol mübah demiştim dimi daha önce :)))

Ne adaylıkları var ilk önce ona bakalım...

-En iyi film
-En iyi yönetmen / Alejandro Gonzalez Inarritu
-En iyi erkek oyuncu / Michael Keaton
-En iyi yardımcı erkek oyuncu / Edward Norton
-En iyi yardımcı kadın oyuncu / Emma Stone
-En iyi özgün senaryo
-En iyi görüntü yönetimi
-En iyi ses kurgusu
-En iyi ses miksajı

İlk başta itiraf etmeliyim bu filmi iki defa izledim. Hem de peşpeşe :))
Çok ölüp bayıldığımdan değil vallahi :))
İlk izlediğimde filmin başları hiç sarmadı sona doğru tempoyu yakaladım... O tempoyla tekrar başa döndüm :)) Ve hafiften başlarda da yakaladım bu sefer...

Riggan (Michael Keaton) bir zamanlar birdman rolüyle ün yapmış bir aktör. Artık unutulduğunu, ününü kaybettiğini düşünen Riggan; kendi yönetip oynadığı bir tiyatro oyunuyla yeniden eski günlerini yakalamaya çalışıyor.

Zaman zaman gişe filmleriyle, zaman zaman eleştirmenlerle, zaman zaman da sosyal medyanın gücüyle ince ince de dalga geçmeyi ihmal etmemişler. Hele sosyal medya oyoyoyyyy :))) Popularitenin aslında bir hiçten çıktığını da gözümüze gözümüze sokmuşlar özellikle...

Filmde çok fazla diyalog var. Bazen kafa karıştırırsa da ayrıntılar o diyaloglar da gizli gibi geldi bana. Dış ses kesilse iç ses var zaten sürekli... Hiç susup dinmeyen...

Lesley rolüyle Naomi Watts kenarda köşede kalsa da gözüm daha çok görmek istedi onu :)

Tiyatroda sahneye çıkarken tüm duygulardan nasıl da bir anda sıyrılıp o sahne ışıklarına teslim oluşları içimi ısıttı... Net :)

Filmin çekimleri ile ilgili teknik birçok artıdan bahsedilse de o konuda ııhııhhh ben anlamaz :) Anlamaya da çalıştım ama olmadı... Farkı fark edemedim :)

Ayrıca filmin başlarından alamadığım o enerjiyi filmin sonlarında maksimum seviyeye taşıtan final öncesi ve finali de sevdim. Çok bilgi verip filmi izlemeyenlere haksızlık etmek istemiyorum ama final öncesi sahneyi farklı bir şekilde tahmin etmiştim :) Ama farklılığı şaşırttı beni...

Sonuç olarak biraz tuhaf ilerleyen bu filmi muhteşem gibi bir yorum yapmadan sadece SEVDİM diyorum... Özellikle sakin bir kafayla izlemenizi tavsiye ederim...

Enerjinizin bol olduğu bir hafta olsun...
Bir süre bu filmlerle meşgul edeceğim sizi haberiniz olsun :) Taktım mı takıyorum işte...









7 Şubat 2015

bu sene Oscar benim :)))



Bu sene kendime nedense Oscar aday filmlerini törenden önce izlemek gibi bir hedef koydum :)

Neden olduğunu inanın bilmiyorum... Benim için kolay gerçekleştirilecek bir hedefti (ya da öyle sanıyordum).   Belki de kısa sürede hedefe ulaşarak bir ego tatminine ulaşmaya çalışma olabilir :))) O anki ruh halim feciymiş :)))

Hatta 2015 e başladığımiz dönemlerde böyle ne idüğü belirsiz birkaç hedefimde kenarda beklemekte :)) Sonuçları paylaşacağım başardıkça yada başaramadıkça... Tamam tamam başaramazsam söylemeyebilirim de :))

Her neyse biz dönelim Oscar macerasına... 22 Şubat'ta gerçekleştirilecek olan törenden önce kendimce filmleri izleyecek bir de tahmin de bulunacaktım... Ne güzeeeelll :)) Ohhh yandan yandan :)
Aday listesinin çıktısını aldım... Astım işyerinde bir köşeye... İzlediklerimi çentikleyeceğim... Aneymmmm içinde izlediğim hiç film yok... Tamam canım panik yok... Hepi topu en fazla 10-15 film izleyeceğim... Pehhhh !!! Çocuk oyuncağı...

Google amcaya müracatımla birlikte gözlerim pörtledi... Birkaçı vizyona girmiş, birkaçı törenin olduğu hafta vizyona girecek, birkaçı da törenden 1-2 hafta sonra... Ahahahaaa :))) Şahaneeeee dimi...

3 hafta önce vizyona giren Whiplash bile benim nadide kentimde vizyona girme teşebbüsünde bulunmadı. Eeeeeeee ne olacak şimdi !!!!!!!

Bu demek oluyor ki bu yolda bana her yol mübah :)))

Bundan sonra hedef belirleyenin diyorum ve film kovalamacaya kaçıyorummmm...

Mutlu haftasonlarıııı ♥


4 Şubat 2015

filmler... filmler... filmler...



Hani çocukluğumuzda okuduğumuz hikayenin ana fikrini sorarlardı ya, ben her seferinde hönk diye kalırdım... Çünkü o hikayenin ana fikrini bulmak yerine ya tavşanın dişine takılırdım, ya kırmızı ayakkabıya yada kızın hayalimdeki elbisesine... Sonrası malum... Ana fikir de bana "al sana hönk" der detaylara takılma kızım diye dalga geçerdi :)

Film izlerken de genelde böyleyim... Yerine geçecek bir karakter oldu mu, biraz da dram... Offffff Şebo'yu tutana aşk olsun :))) Ergenliğimde hep bi Filiz Akın'dım mesela... Seç kendine neşeli bi karakter, keyfine bak dimi... Yokkkk hep terkedilen olucam, verem olucam, çocuğumu kaybedicem, daha bi hüngür hüngür ağlama modu... Ezzzziiiikkkkkkk !!!!!!
Allahtan eskiden filmlerin sonu hep mutlu son olurdu da ağlamam mutluluk ağlamasına dönüşürdü...

Neyse efem konumuz bu değil... Hikayelerden girdik, Filiz Akın'dan çıktık... Gelelim izlediğim filmlere :)

Ruh halim nasıl dengesizse geçen ay birbirinden farklı filmler izlemişim ben...




İÇİMDEKİ SES (2014)

Bu sıralarda yerli komedi daha çok tutuyor galiba. Peşpeşe girdiler vizyona...
Engin Günaydın'ın "Vavien" filmini sevmiştim. Bu sebepten olsa gerek bu filmini de izlemek istedim.

Filmimiz romantik komedi tarzında başlayıp, bizim evin halleri tarzına nasıl dönüştü anlamasam da ortalamanın üzerine çıkmış hoşça vakit geçirilebilecek bir film olmuş.

Kendine güveni olmayan, nereye çekersen o karaktere bürünebilirim tutarsızlığındaki senarist Selim (Engin Günaydın) ile güzel, sıcakkanlı ve de zengin Ayşıl'ın (Leyla Lydia Tuğutlu) aşk hikayesi... O güzel, çıtıpıtı kız Selim'e nasıl aşık olur yahuuu :) Buna ne Selim inanıyor nede arkadaşları zaten :)

Filmimiz bu dozda ilerlerken birden annemiz (Fisun Demirel) giriyor devreye... Ondan sonra film romantik komediden çıkıp bir kız, oğlan anasına nasıl yaranır belgeseline dönüşse de arada iyi sahneler çıkmış. Ama film sonlara doğru akıcılığını yitiriyor ne yazık ki. Final ise tam toparlanamamış, hadi bitiriyim ben burda artık havasında...

Komedinin ne yazık ki vazgeçilmezi olan küfür filmde çok kullanılmamış tek bir sahne hariç. Orda da tüm filme yetecek kadar kullanılsa da çok batmıyor... Kulaklarınızı tıkıyıverin artık :))

Filmde anne ve arkadaşları grubunun bir termal gezi olayı var ki konuyla ne alaka dedirtsede inanın o tarz gezi kültüründe aynen böyle şeyler yaşanıyor :)) Deneyimle sabittir ahahaaaa :))

Birde anlam veremediğim bir sahne vardı ki anlayan bana da anlatsın. Şimdi asıl kızımız Ayşıl havuza cuppp diye atlıyor ve havuzun dibinden uzun uzuuunnnn kurbağalama yüzüş tarzının inceliklerini öğretiyor... O sahnenin uzunluğunun sebebini keşfedebilmiş değilim. Üstelik o kadar zayıf bir kızın yüzerken etleri bir o yandan bir bu yana dellenebiliyorsa benim deli etlerim yüzerken ne hal alır ?? Bak takılacak bişey daha bulmuşum :)))

Sonuç olarak ben bu filme SEVİLESİ KIVAMDA der gerisini size bırakırım :)




YARGIÇ (2014)

Bu sene Oscar törenlerine kadar tüm aday filmleri izleyeceğim inşallah. Böyle bir hedef edindim kendime. Ne işime yarayacaksa :)) Olsun hedef hedeftir.

Aday filmleri bıraktık bir kenara En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında aday olan bir filmle başladık izleme seremonimize... Robert Duvall / Yargıç Palmer rolüyle aday listesine girmiş.

Film seneler önce yaşadığı kasabadan ayrılarak yaşamına yeniden başlayan ünlü ve başarılı bir avukat olan Hank ( Robert Downey Jr.) 'ın annesinin ölümüyle yeniden doğup büyüdüğü kasabaya dönüşüyle başlıyor. Baba Yargıç Palmer (Robert Duvall) 'la baba/oğuldan çok iki yabancı gibiler. Annesine olan son görevini tamamladıktan sonra hemen kasabadan ayrılacakken babasının cinayetle suçlandığı haberi gelir ve babasını savunmak için kasabada bir süre daha kalmak zorunda kalır.

Bir aile dramı da diyebiliriz aslında filme. Aile ilişkilerinin bolca irdelendiği filmden etkilenmemek imkansız. Geçmişle yapılan hesaplaşmalarda boğazım düğüm düğüm oldu. En çok küçük kardeş Dale Palmer (Jeremy Strong) ' a bayıldım ben. Çok ara bir karakter olmasına rağmen filmi zenginleştirmiş. Kendinize dönüp bakmanızı sağlayan bu film duyguların öne çıkartıldığı çok güzel bir film olmuş.

Baba yargıç Palmer rolüyle Rober Duvall ödül alır mı bilemem ama gerçekten şahane bir oyunculuk sergilemiş. Filmde çok kısa bir sahne var özellikle; Baba Yargıç Palmer'ın dede kimliğine geçişi... O kadar güzel verilmiş ki o geçiş... Hayran kalmamak elde değil...

Sonuç olarak ben bu filmi ÇOK SEVDİM.... Fırsatını bulursanız da izleyin derim...









ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK (2008)

Bu filmi sevdiğim bikaç blogger arkadaşımın tavsiyesi üzerine izledim ve iyi ki de izlemişim diyorum.

Filmimiz Nazi Almanya'sı döneminde geçiyor. Bu konuyla ilgili hepimiz birçok film izlemişizdir. Farklı bir bakış açısıyla çekilmiş en güzel örneklerinden birisi de "Hayat Güzeldir" filmidir bence. Ama bu film bambaşka olmuş arkadaşlar ve açıkça söyliyim daha can acıtıcı...

Babası Alman üst düzey bir subay olan Bruno (Asa Butterfield) ailesiyle birlikte bir çalışma kampının yakınında yaşamaya başlarlar. 8 yaşındaki bir çocuğun o çalışma kampını bir çiftlik olarak algılaması nasıl da kaçınılmazdır aslında. Çalışma kampında _ne yazık ki_ yaşayan Shmuel (Jack Scanlon) ile Bruno'nun arkadaşlığı nasıl da güzeldir ve de masum...

Bu filmi ne yazık ki Oytun'la beraber izledim. Nedense özellikle Damla'nın anlatımlarından ders çıkartamadıysam artık böyle bir gaflette bulundum bilmeden. Film boyunca gelen sorularına yumuşak yanıtlar vermeye çalışsam da yok olmadı. Hele final onu da en az benim gibi sarstı. Hala dönem dönem aklına yatmayanları kurcalayıp duruyor maalesef :(

Sonuç olarak diyorum ki ben bu filmi ÇOK ÇOK ÇOKKKK SEVDİM ve sarsılmayı göze alarak mutlaka izleyin diyorum.

Aradan biraz zaman geçsin kitabını da okumak istiyorum ben bu filmin. Belki Oytun biraz daha büyüdüğünde birlikte okuruz...

Şimdilik hoça ve de dotça kalın....




2 Şubat 2015

ocak ayı instagram seçmeceleri ♥


Saçlarım lüle lüle, Ocak sana güle güle :))


Bavulları gören de yıllanacağımızı sanır :)))
 Hepi topu 3-5 gün aslında :)
Yolculuk halleri...

Şubat tatilini değerlendirmece 
Şu valiz hazırlamayı bir türlü beceremiyorum :(
Sırt çantasına sığanlara hayranım 
Valizin yarısı hiç kullanılmadan döner ama huylu huyundan vazgeçmez...


Nihayet becerebildim :)))
Pörtlek gözlülerim benim 

Aşk yaşıyorum
Gören de beni Amerikayı yeniden keşfetmiş sanar...


"Oğlumun becerikli ellerinden kendi rekorunu kırdı."

Diyorumki bu paylaşımı ben yapmadım, hatta çekildiğinin bile farkında değilim :))) 
Dün çekmiş ama yayınlayamamış, IG hata vermiş. 
Sıpa birde benim ağzımdan yazmış üstelik :)))) 
Demek kendini çok becerikli gördün paşam :)))))) 
Unutmuyum, unutturmuyum istedim ;)


Bugün çalışıyor olabilirim stop.
Kendimi delirmiş hissedebilirim stop.
Bu demek olmuyorki keyif yapamam stop.

İyi hafta sonları hepinize stop.


Bende insanım...

Öğle molası...
Kapımı kapattım, telefonları susturdum, kitabımla başbaşayım.
Deli kadın hikayeleri / Mine Söğüt 
Güzel yürekli, güzel insan Damlamın hediyesi♥



Yine kar lapa lapa...
Ofis penceremden, tam da şu an 

Bugün boşu boşuna dellenmemişim ben..
Çocuklara kar tatili olur kesin..
Çocuklara olunca anaları ne yapacak düşünen yok :(
Ben de kar tatili istiyorum...


Evde bayat ekmek birikmişse ne yapılır ??
Tabi kiii peynirli ekmek ♥
Bunun üzerine de reçel süren bir oğlum var benim.
Pazar..
Kimler pazartesi sendromuna şimdiden girdi ??????



Teyzoşlarım geldiyse hemen yöresel yemeklere dalınır...
Omaş çorbası için hazırlıklar başlasın ♥  

Tatar yemekleri miss gibi 
Kış günlerinde ilaç gibi
Gördüğünüz üzere 2015'te de boğazıma çalışıyorum :))

Musmutlu Şubatlarınız olsun efemmm :)