Bu kitabı daha önce ne zaman okuduğumu hiç hatırlamıyorum... Muhtemelen lise yıllarımdı ya da üniversite ve dönemin popüler kitaplarındandı. Okumayanı dövüyorlar cinsinden bir popülerlik... Tabi ki o dönemlerde sosyal platformlar yok, gerçek sosyallik söz konusu... Sohbet ederken, şimdiki nesle çok sıradan gelen o cümle mutlaka konurdu sohbetin bir yerine; "hangi kitapları okudun"... Yeni içerikleri, yeni bilgileri, yeni üretimleri sohbet ortamından ya da büyüklerimizden öğrendiğimiz dönemdi o yıllar... Simyacı okuduysa oooo çok konuşacak şey var :))
Şimdi güleceksiniz bana ama hani şimdi ayıla bayıla takip ettiğimiz elişi fenomenlerinin yaptıkları işler var ya, o dönemde hmmm el işi mi diye burun büktüğümüz, elimiz kırılsın yani yatkınlaşsın diye tatillerde elimize tutuşturulan bir işti bizim için. Bu cümlelerimden sakın yanlış anlaşılma kurbanı olmayayım, o fenomenleri ben de hayranlıkla takip ediyorum ;) Ama bizim zamanımızda moda değildi işte, aksine modası geçmişti :)))
Neyse konu farklı yerlere varmadan ben kitaba geri döneyim, zira feci dağıtmaktayım 😀
Endülüslü çoban Santiago'nun gördüğü bir düşten etkilenerek çıktığı hayatının yolculuğunu anlatıyor kitap. İspanya'dan Mısır piramitlerine kadar süren bir yolculuk...
Hayatın karşımıza çıkardığı simgeleri / işaretleri görebilmemiz ve yüreğimizin sesini takip etmemiz gerektiğiyle ilgili çokça öğüt içeren bu yolculuk o yaşta beni nasıl etkilemişti hiç hatırlamıyorum. Hatırladığım sadece bir yolculuk hali idi. Bu yaşımda, bu aklımla ise bolca üzerine düşündüğüm ve kendimle ilgili çıkartımlar yaptığım bir okuma oldu benim için.
Okumayanlar için kitapla ilgili çokça bilgi vermek istemiyorum ancak baba ve oğulun konuşması en sevdiğim kısım oldu sanırım. "Git, kendine bir sürü al ve en iyisinin bizim şatomuz en güzel kadınların da bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş." diyerek oğlunun önünü açması en çok sarıldığım kısımlardandı sanırım...
Başucuma koydum kitabı, gece yatmadan önce arada bir doz almak için... Hani herhangi bir sayfasını açıp kendimce o ana dair yeni çıkarımlar yapmak için...
Çocuklarınıza okutun mutlaka... Sanırım lise yıllarında olanlar için daha uygun olacaktır, içlerine sindirmeleri için destek atmak bence daha hoş olur... Belki düşlerini, hayallerini doğru yorumlamalarını sağlar, ufuklarını açar... Bu nesil için biraz ütopik ve masalımsı kaçması da muhtemel ama dağarcıklarında ne kalırsa kârdır aslında...
Mutlu ve düşlerinizin peşinden koştuğunuz bir hafta diliyorum hepinize ♥
Altıçizililerim;
* "Günün birinde bir canavara dönüşsem ve tek tek hepsini öldürsem, sürünün hepsini boğazladıktan sonra ancak işin farkına varırlardı," diye düşündü delikanlı. "Çünkü bana inanıyorlar ve artık kendi içgüdülerine güvenmiyorlar. Bu böyle, çünkü onları otlağa ben götürüyorum."
* Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor...
* Basit şeyler, en olağanüstü şeylerdir...
* "İnsanlar yaşama nedenlerini pek çabuk öğreniyorlar," dedi yaşlı adam, gözlerinde beliren acıyla. "Belki de gene aynı nedenle hemen pes ediyorlar. Ama, dünyanın hali böyle işte."
* Bütün günler birbirinin aynıydı ve bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.
* Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.
* Sözcüklerin ötesinde bir dil var...
* Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez; kendince görür.
* Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.
* Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
* Kimse bilinmezden korkmamalı, çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir.
* Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun.
* Aşk, sevilen nesnenin yanında bulunmayı zorunlu kılıyordu.
* "Kötülük," dedi Simyacı, "insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır."
* İnsanlar gitmekten çok geri dönüşü hayal ediyorlar.
* "Bulduğun şey, saf maddeden yapılmışsa hiçbir zaman çürümeyecektir. Ve oraya bir gün geri döneceksin. Bir yıldız patlaması gibi bir anlık ışıktan başka bir şey değilse o zaman geri dönüşünde hiçbir şey bulamayacaksın. Gene de en azından bir ışık patlaması görmüş olacaksın. Yalnızca bu bile, yaşamış olmanın zahmetine değer."
* "İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen yüreğini tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana."
* Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.
Uzun zaman önce okuduğum bir kitaptı, açıkçası pek hatırlamıyorum. Ancak Paulo Coelho genel olarak okumayı sevdğim, dilinde rahat dolaştığım bir yazar :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilÇok kitabını okumadım gerçi ama Simyacı haricinde okuduğum Aldatmak kitabı beni hayal kırıklığına uğratmıştı.
SilYine de okuyabilirim tabi ki, henüz kırmızı çizgi yemedi :)
En sevdiğim kitaplardan, ne zaman elime alsam bitirmeden bırakamıyorum :)
YanıtlaSilBen de başucuma koydum yeniden Handan. Arada bakmak iyi geliyor ♥
SilBen popülaritesinin üzerinden bayağı geçtikten sonra okudum kitabı, "çok da birşey yokmuş bildiğim şeyler" diye düşünmüştüm o zaman. Üzerinden çok zaman geçti, benim kişisel gelişim okumalarım da bitti, şimdi alıntılar yine anlamlı geliyor :)
YanıtlaSilFarklı zamanlarda farklı hisler uyandıran kitapları bu sebeple çok seviyorum ben Işın ;)
SilSimyacının poüler olduğu dönemi çok iyi hatırlıyorum. Sanırım uzun yıllar sürmüştü popülerliği. Okumamıştım o zamanlar, önümüzdeki sene okusam mı diye düşündüm yazını okuyunca.
YanıtlaSilBir ara fırsat ver bence bu kitaba Gamze ;)
SilBenim de popüler olduğu zamanlarda okuduğum bir kitap:) Sevmiştim o zaman ama senin gibi bir de şimdi okuyup karşılaştırma yapmalı aslında.
YanıtlaSilBen şimdi sıraya Yüzyıllık Yalnızlık'ı aldım Sezer. O kitabı da çok sevdiğimi hatırlıyorum, gerisi yok :)
Silbenim için özel bir kitaptır:)
YanıtlaSilNe güzel ♥
SilLisede okumuştum, yanlış hatirlamiyorsam kristallerin parlatildigi bir bölüm vardı, dükkana müşterileri çeken hamle, o kalmış aklımda.
YanıtlaSilBence şahane bir hamle ve aynı zamanda önüm noktasıydı.
SilNe yaparsan yap severek, gönülden yap diye boşuna dememişler ♥
Üç kez başlayıp, üçünde de yarım bıraktığım bir kitap. Demek daha zamanı gelmemiş bende. Aslında yarım bırakmalarım da hep bir sebepten. Ya taşındık, ya uzun süreli bir yere gittik. Elimin altına koymadığıma göre, o sıralar sarmamış beni demek. Bazı kitap öyle oluyor işte; cıks ben bunu okumam, dediğin kitabı bir gün okuyorsun ve bam, ne şahane kitapmış diyorsun. Günü gelir elbet. Yalnız ben kişisel gelişim diye tabir edilen şeyi sevmediğim için de olabülü 😁😂😂😘😘😘
YanıtlaSilKişisel gelişim kitaplarından ben de çok hoşlaşmam Sevda. Bana şunu yap bunu yap demeyecek :))) Aykırıyım sonuçta, içimden gelmez hahahaaa :)))
SilBunu Santiago üstünden anlatmış ya kızım sana söylüyorum gelinim sen anla gibi. Pek bir seviverdim o sebeple hahahaaa :D
Denk gelirsen bak sen de...
Öperim kocaman seni ♥
Popüler olup çok beğenilen kitapları okumak bazen sıkıntı oluyor. İnsanlar ne kadar iyi olduğunu söylerken sen anlamıyorsun:((( ben de okumuştum ama unuttum ayrıntıları. Sonra yeniden okurum demiştim.
YanıtlaSilÇoğunlukla o sıkıntıyı ben de yaşıyorum Saadet. Bende mi sorun acaba diye düşünmüşlüğüm bile vardır :))
Silanneee korkarım simya filan anneee :)
YanıtlaSilhahahaaaa :)))
SilBu kitabın popüler olduğu dönemleri hatırlıyorum. Teyzemlerde vardı bu kitap. Bu ve Yüreğinin Götürdüğü Yere Git :-) O dönem ikisini de merak etmiştim ama okumam daha sonra oldu.
YanıtlaSilSimyacı bana bir de lise edebiyat öğretmenimi hatırlatıyor. Santiago tozlu kristallerin tozunu alıp onları güzelce sergilemişti, insanların ilgisini çekmişti. Yıllardır orada öylece duran kristaller Santiago sayesinde popüler olmuştu ya, o kısmı derste anlatmıştı. Üstünden yıllar geçse de unutmuyorum o konuşmayı.
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git evet yaaaa :)) Bak o kitap da aynı dönemlere denk gelir Simyacıyla :)
SilBazen tam da yerine denk gelen bir anlatım insanın hafızasına senelerce kazınıyor ♥
Sayenizde kült eseri hafızamda tazelemiş oldum. Yıllar sonra hafızamız bünyemiz gibi esnekliğini kaybediyor diye düşünüyorum. Arada böylesine kıymetli eserlerin yorumlarını yapan arkadaşları muhakkak okuyor, hem kitabın hem de kitabı okuduğum yıllardaki anılarımı tazeliyorum. Final cümlem "hey gidi gençlik" oluyor elbette :)
YanıtlaSilEksik olmayın.
Hey gidi gençlik bence de :))
SilBen arada böyle okuduğum eski kitaplara dönüyorum. Hem hafızamda tazeliyorum hem de hissettiklerimi kontrol ediyorum :)) Bir nevi tazelenme harekatı düzenliyorum kendi kendime :))
Sevgiler...
Benim de sanırım üniversite yıllarında okuduğum kitaptı. Çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Hala kitaplığımda duran kıymetlilerimden biridir. Tekrar okuma zamanı geldi diye düşündüm yazınızı okurken...
YanıtlaSilOkuduğunda ki hislerini öğrenmeyi çok isterim ♥
Silgeldi ferihanım teyze :)
YanıtlaSilgördüm :)
SilTeşekkürler ne güzel bir anlatım olmuş :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim yorumunuz için :)
SilMerhaba yazılarınızı okudum ve çok beğendim. Bloğunuzu takipteyim. Sizide kendi bloğuma davet ediyorum davetimi kırmaz gelirseniz çok mutlu olurum :)
YanıtlaSilBlog adresim: https://yusufakmann.blogspot.com
Hoşgeldiniz :)
SilOkudum....
YanıtlaSilAncak okurken yormustu, beni öyle hatırlıyorum
Benim asıl dikkatimi çeken,kitap içinde ki önemli objeleri bir araya getiren tanıtım fotoğraf...
Evden oluşturdunsa demek sen de bir simyacı olma yolundasin Allah yardımcın olsun.
Sebnem'cim Opuyorum seni...
hahahahaa :) Evdeki objeler şekerim :))
SilUcu yamulmuş piramit mum bir de çöl kumu :))
Denk geldi diyelim bu sefer ;)
Kocaman öpüyorum canım seni ♥
Simyacı, bir klasiktir. Uzun zaman önce okumuştum. Ama zevkle okuduğumu hatırlıyorum. Bu söz de çok güzel miş. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.
YanıtlaSilBen de çok sevdim o sözü.. Hatta kocaman yazıp buzdolabımın üzerine astım ki unutmayayım diye...
SilBen anlatımınızı çok beğendim ♥
YanıtlaSilSevindim, teşekkür ederim.
SilBu kitabını çok sevmiştim. Canım şimdiden mutlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum 😊💞
YanıtlaSilCanım sana da ♥
SilSimyaciyi seneler önce okuyup, pek bir şey anlamamıştım. Sonra da neydi ki bu deyip öyle bırakmıştım bir köşede. Yıllar sonra yeniden okuyayım dediğimde okumanın zamanı olduğuna inanmaya başladım. Şimdi görünce bu geldi aklıma. Hey gidi hey... Gerçekten severek okumuştum. Kalemine sağlık canım sebo♥️
YanıtlaSilGerçekten her okumanın bir zamanı var Mely... Zorlamamak gerekiyor bazen ;)
Sil