18 Şubat 2021

Bir Ömür Nasıl Yaşanır / İlber Ortaylı

 


Tarih sevmem ama İlber Ortaylı'yı severim :) Tarihi hikaye gibi anlatırlarsa dinlerim ama açıp da okumam :) Yaydaşım, gönüldaşım da bu huyumu çok iyi bildiğinden bana tarihi masal gibi hikayelerle anlatır :) O da iyi bir tarihçidir ve aynı zamanda öğretmendir ♥ Velhasılıkelam bu kitabı da doğum günümde o hediye etmişti...

İçinde tarih var mı derseniz aslında yok ama sevgili İlber hoca kendi yaşanmışlıklarından yola çıkarak verdiği nasihatlerde tarihe değinmeden de geçmemiş tabi ki...

Kitabın ne anlattığı ismince malumunuz, aşağıdaki alıntılardan da aşağı yukarı çıkıyor zaten. O sebeple direkt hissiyatıma giriş yapacağım.

İlk hissettiğim, bu kitabı okumakta geç kaldığım... Ama İlber Hoca da geç yazmış :))) Lise, üniversite çağlarımda daha çok işe yarardı... Buradan yola çıkarak diyorum ki gençler mutlaka okusunlar bu kitabı, birebir uygulasınlar diye değil belki ama mutlaka kendi paylarına farklı bir bakış açısı kazanacaklarını düşünüyorum. Lise çağı belki sıkılabilir ama yine de zorlasınlar kendilerini bence... Ben evdeki ergeni zorlamayı düşünüyorum mesela 😀

Peki ben hiçbir şey kapmadım mı kitaptan, tabi ki güzel düşünce dediklerim oldu, yok be hocam bana göre değil dediklerim de... Onaylayıp uygulayabileceklerim de var uygulamaya koymaya geciktiklerim de ve hatta hoşuma gitse de yaş kemale erdi diye bıdı bıdı ettiklerim de :)) Bakacağız artık o kısmına... 

Kitapta en sevdiğim kısım gezip görmek ile ilgili olan kısımdı. Tavsiyelerinin çoğunu uygulayabilmiş olmam mutlu etti beni ♥ Gezdiğin küçük bir köyde olsa tanıyıp içine sindirebilmek için araştırman, okuman, notlar tutman ve fotoğraflarla sabitlemen gerekiyor hafızana... 

Sıkıldığım yerler de oldu tabi ki, isimler, bilmediğim müzeler, kütüphaneler bazen dikkatimi dağıttı, yine de bir sürü not aldım...

Lafı uzatmaya gerek yok, fırsatını bulursanız okuyun, okutun... Eminim kendi hayatınıza indirgeyebileceğiniz detaylar yakalayabilirsiniz bu okumada...

Sevgiyle kalın ♥


Altıçizililerim;

* Herkes kendi talihinin mimarıdır.

* 12-25 yaşları arası öncelikle temel atma dönemidir. Hayatınızı esasen bu dönemde kurarsınız. 25-40 arasında hayata karışır, söz söylemeye başlarsınız. 40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir. 55 ve sonrası ise bir dinlenme, demlenme zamanıdır. Bu yaşlarda çok bir şey yapmazsın; yeni şeyler ortaya koymaz; genelde tekrar edersiniz.

* 12-25 yaşları arası aslında her şeydir.

* Eğitim çok uzun... Daha kötüsü bu uzun eğitim hiçbir işe yaramıyor. Eğitimimizle övünüyoruz ama övündüğümüzle de kalıyoruz. "Artık bir ortaokul çocuğu bile Aristo'nun bildiklerini biliyor," diyorlar. Yok canım! O çocuk Aristo'nun bildiğinin çeyreğini bilmediği gibi, onun yaptığını da yapamıyor. Bu eğitim tam aksine, insanların yaratıcı taraflarını öldürüyor.

* En önemli pişmanlığım yanlış yerlerde bulunmak, eğitimim için yeterince isabetli tercihler yapmamaktı.

* Ukalalığa harcanacak emek yok, can yok.

* Gayret, gençlikte çok iyi kullanılır.

* Ne demişler; "Eğer gençler bilse, ihtiyarlar yapabilse."

* 25 yaşına kadar öğrendikleriniz esastır. O yaşlara dek ne okuduysanız, ne dinlediyseniz, ne gördüyseniz, geri kalan hayatınızda temel olarak onları kullanacaksınız.

* Bizim millette, "Sen bu iş yapma," diyen çok bulunmaz.

* Hayatta en önemli şeylerden biri de insanın kendisi için en doğru kararı alabilmesidir, ortada bir sıkıntı var ise sürdürmeyeceksin.

* Lügatsız bazı şeyleri öğrenmek faydalıdır.

* Kendin gayret etmezsen ortada şans da olmaz.

* İllâ aynı hayat görüşünü paylaştığınız insanlarla dost olacaksınız diye bir kural yoktur. Ben her dostumun hayat görüşünü paylaşmam ama görüşlerinden faydalanırım.

* İyi aile çocuğu olmak illâ paşa torunu olmak değildir. 
   Söz konusu ailede bir görgü, bilgi olması da gerekir.

* Adam veya kadın; kendi olamadığı, başaramadığı ne varsa, bunları çocuğundan bekler. Bizde bir çocuğu "çocuk" olarak sevmek diye bir şey yoktur.

* Sevgiyle büyüyen her insan iyi bir insan olur.

* Yaşanmışlıklar erkeğinde yüzüne vurur, kadının da. Bunları yapmayanın yüzünde hiçbir ifade bulunmaz.

* Mesele hayattan ne kadar aldığına bakar. Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.

* Sorumluluk alamayan insanlar boş olur. Bir de hak talep ediyorlar. Sorumluluk duygun yoksa hak talep edemezsin. Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır.

* Bizde asıl dert, aydın etiketlilerin yarım ve çeyrek bilgili olmasıdır.

* Bilgi yetmez, merak da gerekir.

* Hiddet ve hakaretten çok, zeka ile ısırmak gerekir.

* Hayat böyledir, ancak önündeki modele göre bir insan olursun. Önündeki modeller başka dünyalar kurabilen insanlar olunca, sen de o başka dünyaya adım atabiliyorsun.

* Tarihçi nostaljiye tutkundur ama fazlası zarar.

* Hedef; aydın rolünü üstlenmekse, üstüne vazife olmayan şeylerle de ilgilenmekse, mesleğinin dışında alanlara merak salmaksa, başka dünyalara adım atmaksa, tek dil hiçbir zaman yetmez.

* İnsanlar işini seçebilmeli ve başından o işe aşık olmalı. Bizim ülkemizde insanların çoğu seçtiği işe tesadüfen gelmiştir. O nedenle çalışkan olan dahi zamanla nereye yürüdüğünü bilmez ve zihni uyuşur.

* Okuyup yazarak çalışanlara, sabahları çalışmalarını, bilhassa da notlar alarak çalışmalarını katiyetle öneririm. Sabahların özel havasından faydalanmak gerek.

* Senin kim olduğun, nasıl biri olduğun, kendini nasıl yetiştirdiğin çok mühimdir. İlgin, bilgin dikkat çekerse, kimse seni dışlamaz; çeşitli gruplara girersin.

* Kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. Önemlidir bu, yoksa miskinliğe esir olursun. İşte o da bittiğin andır.

* Bizler bugün için, yazarak düşünmeye alışkın insanlarız. Hemen hepimiz gibi ben de yazarak düşünürüm. İşte bunlar değişiyor, yerine de bir şey koyamıyoruz.

* Bir şehri gezmek emek ister. Okuyacaksınız, harita bakacaksınız, notlar alacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz ve defter tutacaksınız.

* Doğu'nun şehirlerinin şahsiyeti olanı var, biz ise şahsiyetli şehirleri süratle kaybediyoruz.

* Şimdiki gençlere de söylüyorum, zahmetin böylesinden kaçmayın. Tren mi var atlayın; yol mu var gidin. O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır. Tecrübeyle görmek de güzeldir ama gençlik enerjisiyle dolaşmak başkadır.

* İnsan kalitesi köklü bir kültürden geçer. "Cultura" demek, bir toplumda insanların zamanları ve mekanları avuçları içinde tutması demektir. İktisadi krizler veya problemler bu avucu hiçbir zaman açamaz, onlar geçici şeylerdir. Bir millet krizle düşmez veya yükselmez; bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir, gelişir, zenginleşir. Bunlar da her zaman iktisadi istatistiklerde yer almaz. Netice, "cultura" ya ne kadar sahip olduğuna bağlıdır. Bu da eğitimden geçer.

 * Özel okullardaki öğretmenler zor durumda... Oraya vasıflı insanlar dayanamaz. Bir defa öğretmenin tepesinde bir müdür duruyor, okul sahibi duruyor. Karşıda da çoğu gayet edepsiz, müdahaleyi kendine iş edinmiş veliler var. İşleri güçleri yok; okula gelip öğretmene, müdüre akıl öğretiyorlar. Neredeyse bütün gün orada çadır kuruyorlar. Bunlar okulların çalışmasını adeta sabote ediyor.

* Öğretmen iyiyse, toplumunu kurtarır. Ama işte model olan bu öğretmen artık ortadan kalktı. Anlattıklarıyla da kalktı.

* Öğretmenler artık rol modeli, kanaat önderi olarak aramızda değil. Acilen ve de bir lider olarak geri dönmeleri gerekiyor.

* Elit olmaktan korkmayın. Bu utanılacak bir şey değildir. Elitist olmayan, elitlerini iyi değerlendiremeyen bir toplum dekadansa (inhilâl) mahkumdur.

* Üniversiteden çıkan her öğrenci bir yere gelecek diye bir kural yoktur. Okul birtakım şanslar verir ama şans ancak onları kullanabilirsen geçerli olur.

* Çocuklar ve gençler ezbere çok yatkındır, her şeyi ezberleyebilirler. Dili bile, kalıplar halinde, ezberleyerek öğrenirler. Ezberden sonra anlamak gelir. Ezber ve tekrar, öğretimin temelidir. Lisan da matematik de coğrafya da ezberleyerek öğrenilir. Gençlere tavsiyem, bunlara kanıp ezberi bırakmamalarıdır. 

* Yenilikçiler sadece ezberi küçümsemekle kalmıyor, başka şeyler de yumurtluyorlar. Örneğin, "aktif metot" diye bir meseleleri var. Bunu da ders yapmamak için geliştirmişler. Ama epey zamandan beridir var. "Aktif metot" deyip dersi çocuğa hazırlatıyor, kendileri de hiçbir şekilde derse çalışmıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz.

* Beraber dolaşmak, bir insanı tanımanın en iyi yoludur.

* Bir çocuk illa büyük bir müzisyen olsun diye bir şart yok ama müzik öğrenmelidir. Çünkü müzik sadece kültürün önemli bir unsuru değildir, mantığın da parçasıdır; bir düşünce yöntemidir. Müziğin düşünme ve kavrama yetisi için kazanç olduğu açıktır. 

* Halay bilmeyen köylü de dans bilmeyen şehirli de müreffeh yaşasalar bile hayatın tadını çıkaramıyor demektir.

* İyi şehir; iyi bir kütüphanede çalıştıktan sonra, iyi bir salonda, iyi bir tiyatro oyunu seyredebildiğin ve temsilin ardından güzel bir kafeye gidip sohbet edebildiğin şehirdir.

* Türkiye çalışan ve kalkınan bir ülkedir. Ama aynı zamanda çok da yolsuzluk yaşanan bir yer... Demek ki ancak bazı şeyler düzelirse o zaman çok büyük atılım yapabiliriz. Ama asıl üzerinde durmamız gereken kültürdür. Okuyanların ve öğrenenlerin bir araya gelmesi lazım. Bu da kütüphane, tiyatro, galeri gibi kültür kurumlarıyla olur. Kültür meselesinde her şey birbirine bağlıdır. Hepsini ölçerek biçerek, geliştirerek yürümeliyiz.


24 yorum:

  1. Ben ne yazık ki zorlamama çok sevememe rağmen İlber Ortaylı kitapları okuyamayanlardanım:-) Bu zaten anladığım kadarı ile alışılan konu ve tarzdan farklı bir kitap. Bende bizim ergen olmaya yakın ufaklık için kitaplığa kazandırabilirim bu kitabı, sağolun tavsiye için:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de ilk ve tek zaten :))
      Ergenlere ileri ki yıllarda okutmak lazım, anlayabildikleri kar kalır yanlarına inşallah maşallah :))
      Sevgiler..

      Sil
  2. İlber Ortaylı'yı bir seminerde yakından dinleme fırsatı bulmuştum. Anlatımı oldukça keyifli, kitapta da bu keyfi yakalayacağımdan şüphem yok :) Alıntılar çok güzel, umarım 25'e gelmeden hayatımın temellerini doğru bir şekilde atmış olurum :)) Emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir seminerde ben de dinlemiştim ve dediğiniz gibi keyifliydi. Tek sorun bazen çok ağzının içinde konuşması :)))
      Dileğine koca bir amin diyorum :))
      Senin de yorumuna sağlık

      Sil
  3. Ergen, okuma teklifine ne dedi :)

    YanıtlaSil
  4. Şu 25 yaşa takıldım ben sadece. Bir tek o noktada katılmıyorum hocaya. Ben asıl 25 yaşımdan sonra geliştim. Kabul, o zamana kadar da bir şeyler yaptım ama imkanlarım kısıtlıydı. Ekmeğimi elime alınca kendimi geliştirmek için daha çok imkanım oldu. Sanırım en verimli yaşlarım otuzla kırk arası oldu bu konuda. Öncesi, okuldu, evlilikti, çocuktu derken kendi gelişimime daha az zaman harcamışım. Kırktan sonra da işin keyfini çıkarmışım geriye bakınca. Yani diyeceğim, gelişme 25’e kadar tamamlanıp bitmeli fikri yanlış geldi bana. Geri kalanına katılıyorum. Bu arada sağol, kitabı okumaya da gerek kalmadı 😁. Öyle bir yayın yaptın ki, makale gibi olmuş, ne emek harcamışsın 🧿😘😘😘😘

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen ve ayrıca ben 55'i de reddediyorum, bari 70 yap hoca yaaaa!

      Sil
    2. 25 yaşından sonra evet sanki daha aklı kabildik Sevdakuşum... Hele ben :)) Öncesinde tam kavak yelleri :)) Belki de 25 yaşı hayatımızı belirleyecek kararları o ana kadar aldığımız için o şekilde yazmıştır.

      hahahahahahaaaa :)))) Bu kitabın fazlaca altını çizmişim galiba ben :))) İdare et artık kuşum :)))

      Sil
  5. Ay bu kitap ilk çıktığında almıştım hala kitaplıkta duruyor, herkes dili ağır dedi diye herhalde cesaret edip elime alamıyorum :) hiç ilber ortaylı okumadım, bir ara bakıcam inşallah :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diğer kitaplarını bilmiyorum ama bu kitaptaki dil ağır değil.... Ara ara listelerde ve isimlerde zorlandım ama kolay okudum :)

      Sil
  6. Ben de atlaya zıplaya okuyorum :)

    YanıtlaSil
  7. Sana katılıyorum bende okurken biraz daha erken yaşlarda okumakta fayda varmış ama hoca de geç yazmış :))
    Keyifli hafta sonunuz olsun canım operim çok kalp...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde değil hata, bence hocada :))))
      Ben de keyifli bir hafta sonu diliyorum canım ♥

      Sil
  8. Okurken hocanın sesinden okumadan edemiyorum. Birçok alıntıyı düzenlemişsiniz, sağ olunuz.

    YanıtlaSil
  9. pek okumadım bu yazarı bi bakayım piku :)

    YanıtlaSil
  10. İnstagram'daki anketten bu kitap çıkmıştı değil mi? Tam okurken bol post-it kullanmalık bir kitap gibi duruyor :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu kitap çıkmıştı Şule :)))
      Deli gibi çizdim ben gördüğün gibi :))

      Sil
  11. Ben de hocanın sesiyle okuyanlardanım:)) Katıldığım, katılmadığım ya da atladığım yerler oldu ama genel olarak keyifli bir kitaptı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onun konuşma sesiyle gidince farklı bir deneyim yaşanıyor :))

      Sil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)