31 Aralık 2008

Bu hafta....



Kendisi berbere gitmeyi sevmez ama saç kesmesini pek sevdi beterböcek... Ama oğluşum yazık değilmi müşterine... Her seferinde berbat modellerle gönderiyorsun adamcağızı :))

İnşaat setimiz uzun süredir (inn) yaşantımızda. Çanta gibi taşıyoruz her yere... Hoş kapanınca çantada oluyor marifetli set :)) Biraz amaç dışı kullanıyoruz ama çok keyif alıyoruz oynarken. Ağzını doldura doldura henistem aldı bana diyor. Türkçe meali eniştem :) Birde imkansızları istemese benden :)) Ben o arabaların hepsini üst üste çatıya nasıl sığdırıyım... Enişten gelince söyle yapsın diyorum; olmaaaz Gööökçii yapar diyor. Arada kıskançlık damarı kabarıyor böyle :)



Gül ve Yamaç ziyaret ettiler bu hafta beni bir de. Doğum günümü gecikmeli kutlamak adeti oldu gülün :)) Ve bu sefer yamaçıda alet etti bilerek ve isteyerek :)) Pasta almış güzellerim benim; hem yedik hem oynaştık.

Bu çocuk büyüdükçe daha da şirinleşiyor. Tam maskara:)) Bu arada hediyemi çok sevdim. Ben böyle gecikmeli doğumgünü kutlamasına Allah derim.. Seneyede beklerim hahahaaaa :)))) Gecikmeli olunca böyle oluyorsa hep geciktir kutlamayı olur mu?




Teyzelerim hoş geldiniz evime... Şenlendirdiniz bizi taaaa Ankaradan... Özenip bezenip güzel bir sofra kurdum... Ağzımızın işlediği anlarda mutlu oluruz biz çünkü :))) Sonra da hayıflanırız offf çok yedik diye...

Sevgili teyzelerim çokda güzel hediyeler almışlar bana. Güzel güzel sofralar hazırlıyım diye rengarenk tabaklar ve ısıya dayanıklı porselen omlet tavası almışlar bana... Çok sevdim ama resimlerini çekmeyi unutmuşum. En kısa zamanda güzl bir sofrada çeker ve koyarım yine...

Son haftam böyle geçti dolu dolu... Bu akşam 2008 uğurlanıp 2009 hoşgeldin diyeceğiz. Ama notlarım var 2009' a :))

Sevgili 2009; bize sağlık, mutluluk, huzur ve başarı ver. Öyle olmadık kötü sürprizler yapma bize... Sürprizlerin hep güzel ve neşeli olsun olur mu? Bu sene kardeşimi getir bana. Ama 2008 gibi bir gözüm görüp bir gözüm görmeyecek şekilde olmasın lütfen. İki gözüm de görsün, hasretim dinsin, kokusu bir dahaki gelişine kadar yetsin... Oğluşumla yine en güzel ilkleri yaşat bana. Bu sefer senden güzel bir tatil de bekliyorum bir kenara yaz lütfen unutma... Şöyle annişimide alıp gidelim uzaklara... Güzelliklerle bekliyor olacağız seni bu akşam tam 24:00 da ;)

Hepinizin yeni yılı kutlu olsun....

29 Aralık 2008

Böööööööö:))))


Akşam teyzeannelerimizi uğurladık haliyle yatış saatimiz bayağı sarktı. Anneannede kal istersen, sabah kalkamazsın dedik... Olmaz tendi evime dideceğim dedi.... Peki dedik eve geldik... Bize düşen görevi yapmıştık; uyardık :)))

Sabah ne oldu peki....

Benim kıpırtılarımı duyunca kalktı. Ah ne güzel dedim sorunsuz uyandı, sorunsuz çıkarız inşallah evden dedim... Ama oğluş ortada yok. Giyindirmem lazım... Oytuuuuunnn, oğluuummm, minnoşum nerde.... Oğluşda ses yok.... Aranmaya başlanır hemen ama yok ortada bizim işgüzar :)) Aaaaa derken bizimki odasında; kapının kenarındaki koltuğa oturmuş ve uyuyor.... Şaşkın oğlum benim onu orda bulamayacağımı düşünerek kendince saklanarak uyumuş.... Hemen bir foto aldık gülerek ve uyandırmaya çalıştık ama olmadı. Docayla ne yapalım dedik, arabayla gidelim battaniyeye saralım, anneannede uyumaya devam etsin dedik.

Sardık sarmaladık bizimkinde tık yok.... Arabaya bindik, indik tık yok.... Anneanneye geldik tık yok... Usulca yatağa yatırdık doca ve anneanneyle tık yok.... Tam odadan çıkacağız anneanneye bakarak canavar sesi çıkartıyor bizimki bööööööööööööööööööööööööö diye :)))))))

Numaracı beter böceğim benim :)))))) Kandırmış bizi :)))))

27 Aralık 2008

SENSİZLİK....

Gittiğinden bu yana sen varmışçasına yaşamaya devam etmeye çalıştım. Eskiden de ağlardım bilirsin herşeye ama gözyaşım bu denli hazır değildi akmak için... Kaybetmeye alışmamıştım daha sen gittiğinde...

Bazen üşüyorum, anlamsızlıklarla doluyorum sonra; beni, bizi gördüğünü düşünüyorum; toparlanıyorum hemen. Yüreğinin sıcaklığını hissediyorum içimde... Beni böyle görmek istemezdi diyorum kendime...

Bugün sana, senin için, geliyorlar... O kadar çok babalık, abilik yaptınki sevdiklerine... O kadar anı bıraktınki herkese en gülümseteninden, en içteninden... Bugünümüzde bizi yine yalnız bırakmadılar. Tüm gönülleriyle geldiler koşa koşa... Onlara bugün Atalan sofrası kuracağım.. Severdin şık sofraları, sofralarda edilen sohbetleri... Sadece senin kadehin eksik olacak belki ama yine yanımızda olacağını biliyorum, izleyeceksin bizi... Hoş annemin yemeklerini ve sofralarını tutmaz belki ama bu sefer de benim elim değsin istedim.

Dün akşam hazırlanırken yemeklerime bulduğun bahaneler geldi aklıma, gülümsedim. Nedense hepde son yudumunda söylerdin gülerek... Yiyip yiyip tuzsuz olmuş derdin yada ehhhh derdin kıvamı bozuk ama olsun... Ama gülerdin benim surat ifademe... Kızdırmayı severdin....

Gittin gideli hayat devam ediyor... Acısıyla, tatlısıyla... Aşkın dedem uyuyor diyor hala... Sultanın, sultanımız hergün adınla başlıyor güne... Hala en taze dedikoduları ben veriyorum sana :))) Miniğin, küçük kızın sana en güzel sevinçlerini veriyor...

Ahhhh keşke yaşanmasaydı bu ayrılık ama biz yüreğimizde, evimizde, herşeyimiz de seni yaşatmaya devam ediyoruz hasretle....

Ruhun şad olsun babam....

25 Aralık 2008

Mayonez kavanozu ve 2 fincan kahve...


Bugün çok sevdiğim ve özellikle çocukluğumdaki anılarımda büyük bir yeri olan Belma ablamdan bir mail aldım. Bir kıssadan hisse hikayesi.... Aslında bu kıssadan hisseyi daha önce okumuştum ama 2 fincan kahvesiz halini... Bu haliyle daha da çok hoşuma gitti.... Bunu hemen paylaşmak istedim;

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders basladığında, hiçbir sey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;

Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler,

Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarinin aralarındaki boslukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadigini sorar, onlar da 'evet' doldu derler.

Profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.Tabii ki kumlar da çakıl taslarının aralarındaki boslukları doldurur. Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.

Bu sefer profesör masanın altinda hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza bosaltır, Kahve de kumların arasında kalan boslukları doldurur. Ögrenciler gülerler!

Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' diyerek; Ben 'Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalistim ' Der. Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli seylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir. Diğer seyleri kaybetseniz de, bu önemli seyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl tasları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir. 'Şayet kavanoza önce kum doldurursanız. ..' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarina ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Sevdiklerinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karsılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayi iyi bilin .Gerisi hep kumdur.

Bu ara bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir? 'Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum, hayatiniz ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır !!! '

Ben bugün uzun süredir ihmal ettiğim bir arkadaşımla kahve içmeyi başarabildim. Sizlerinde sevdiklerinizle keyifli bir kahve içmeniz dileği ile....

SÜPENDIR :))))

Dün akşam bir koşu eve gidildi oğluşumla. Hava soğukmu soğuk. Kendimizi dar attık eve. Ohhh dedik sıcacık evimiz. Bizim çılgın hala karın peşinde anniii neden tar dağmadııı? Ama ben onu ooookk özlemiştim. Annecim yağacak dediler ama yağmadı belki bu akşam yağar bekleyelim görelim dedik. Tatlıya bağladık işi:)

Oytunun karnı acıkmamış daha biraz sonra yiyelim dedik. Bu arada 2 parça ütü var onu araya sokarsak rahat ederiz değilmi? Hemen ütülendi Oytunun dolaplarına yerleştiriliyor birlikte. Oğluşum bana yardım ediyor. Askıda birşey gördü. Kırmızı kırmızı :) Türkün gözü alda ya oğluşumunda öyle. Kırmızıyı pek severiz ana-oğul:))

Bir özenle çıkarttı hemen ben yanıt vermeyince. Aaaaa "süpendır tıyafeti" dedi kahkaha atarak. Türkçe meali süperman kıyafeti olmaktadır :)) Anniii diyiyim hemen ben dökçi gönderdi bunu bana değilmi ? Halbuki göstermemiştik ona teyzesinden geldiğinde ama oğluşum hemen bildi. Bunu kim alır dökçisi alır hahahaaaa:))) Annecim doğumgününde giyeceğiz bunu ama dedim. Olsunnnnn azıcık anni dedi. Kıyamam ben bakışına senin minnoşum... Ama hemen çıkaratalım kirlenmesin diyerek giymeye başladık.

Giyer giymez oytun bir kolunu uzatıp sekmeye başladı. Ben bu ne yapıyor diye anlam vermeye çalışırken bir feryat.... Anniiii bu uçmuyor ama :)))) Kahkaha atmak istiyorum ama gülünürmü şimdi... Mazallah küser günlerce bana güldün diye.... Annecim bunu giyince uçamazsınki dedim. Sadece bir kıyafet o. Süperman e benzemek için sadece dedim. Oytundan teyzesine gönderme hemen; ooookk benzeyenini alsın dökçi o zaman :))))) Çok benzeyeni yokmuş ama şimdi biz çıkartalım bunu; doğumgününde belki uçabilirsin dedim yine gülmeye başladı:)))) Dökçisi seni çok seviyormuş duyurulur.

Bu arada duyduk duymadık demeyin. Doğumgünümüzde Oytun'u uçuracak güçlü kuvvetli kişiler aranıyor hahahaaa:)))) Yada salonun tepesine çengellerle ip bağlasamda mı uçursam acaba... Ne dersiniz... hahahaaaa:))))

PC: Süpendır t-shırtlü kıyafetimizin resmi doğumgününde artık :)))

23 Aralık 2008

mutfaktaki süslü....

Süslümüz dün öldü... Süslü de mi kim? Mutfağımızda yaşayan minik balığımızdı...

Oytun hemen fark etti tabi ve nerde sorularını sormaya başladı. Birden ağzımdan gezmeye gitti lafı çıktı. Kıyamam minnoşum hemen annesinin yanınamı gitti diye sordu. O anda ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Gelsin ama dedi... Peki dedim minnoşuma...

Yakın bir zamanda hatta hemen bir balık daha alıp fanusumuza yerleştirmem lazım.... Tabiki adı da değişmeyecek yine o bizim SÜSLÜ müz olacak...

Bu arada oğluşum suluboyaya fena halde merak saldı... Heryerimiz batıyor ama yapacak birşey yok... Oooookkkk eviyorum ooookkk diyor :)

6 Aralık 2008

MUTLU BAYRAMLAR...

Keyifli, kalabalık, bayram tadında bayram yapmak için bugün yolculuğa hazırız.
Oytun çok heyecanlı... Özlem ablası ve Mehmet Ali dayısına gidiyormuş, kaplumbağaları onu bekliyormuş. Yılanda çıkarmıymış acaba :)) Aslanların ormanına gidelim anne diyor. Bu köy işini bu sefer fena abarttı. Hayalinde bir sürü şey var bakalım:)) Anne çooook kalalım töyde diyor ama sonuna da ekliyor ama tendi evime dönelim olu mu diyeee:))

Laptopumuzu da aldık yanımıza hemen oytun lafı yetiştirdi tabi... Döötçede bilsiyardan delecek töye diye:)) İnşallah canım dedim. Bir internet bulalımda orda oda gelir dedim. Bulalım, bulalım dedi:)

Dün akşam babam yine rüyamda bana güle güle dedi. Her uzun yolculuğa çıktığımızda görüyorum rüyamda onu. Ya psikolojik yada gerçekten güle güle diyor bize. Yola çıkmadan önce hoşçakal demeye gideceğiz yanına, öpeceğiz onu da...

Aslında bu bayram daha neşeli ve keyifli geçecekti ama imkanlar dahilinde olmadı işte... Kardeşim gelemedi bu sefer. Bir yanımız onun yanında olacak. Can kardeş sende güzel bir bayram yap orda. Şeker dağıtmayı unutma herkese... Biliyorum sen çalışacaksın orda ama gelen olursa da kahve ikram et onlara. Hatta ve hatta işe gider gitmez bir kahve yap kendine sanki biz gelmişizde bayramlaşıyoruz gibi keyifle yudumla kahveni olmazmı :))) İyi bayramlar kardeş, can kardeş...

Herkese iyi bayramlar diliyorum... En keyifli, en neşelisinden...

5 Aralık 2008

BİR PERŞEMBE DAHA....



Bir film daha... Sevgi fırtınası...
Orta yaş aşkı... Yükümlülüklerinin altında ezilmiş, sevgiye aç iki insanın öyküsü... Film sıradan ancak sonu beni oldukça şaşırttı ve her zamaki gibi beni ağlattı. Ben bugünlerde fazla ağlama modundayım galiba... Evde şöyle bir ağlıyım filmin karşısında derseniz bence bu film iyi bir seçim. En azından benim için öyle...




Bu arada Nuraycımla sinema öncesi güzelde bir yemek keyfi yaptık. Yeni açılmış daha doğrusu biz yeni fark ettik. Çok güzel makarna yapıyorlar. Özellikle soslara bayıldım. Bu arada yemek öncesi aperatiflerde zeytin ezmesiyle çok güzel bir tat yakalamışlar. Zeytin ezmesi, zeytinyağı, limon, sarımsak ve kekik... Enfes olmuş...

Her perşembe sinema günü yapmamız çok iyi oldu. Pek keyifli geçiyor. Beni evde bekleyen onca işin arasında pekbir vurdumduymazlık oldu ama olsuuuuunnnn :)))

4 Aralık 2008

PC..

Güzel uzun bir tatil,
Yetiştirilecek işler bitmedi hala,
Birkaç şey almak lazım ama ne zaman,
Valiz ne zaman hazırlıycam,
Offff son anda yine bir sürü şey unutmuş olacağım,
Annem ne kadar haklı,
Yine yumurtanın kapıya dayanma hali,
1,5 aydan beri gideceğimi biliyorum oysa,
Annem yine valizlerini hazırlamış kapının önüne, görünce moralim bozuldu,
Ben neden yetişemiyorum,
Bu kadar son ana bırakılırmı hiç,
Çamaşır, ütüde yapmak lazım; kesin onları götüreceğim tutar benim,
Offf kiii ne offfffffffffffffffffffff!!!!!!!!

3 Aralık 2008

GÜLÜMSETEN DİYALOGLARA DEVAM...

Bugünlerde komik cümleler, benzetmeler, isyanlar duyuyoruz oğluştan... Şaşırıyoruz, gülüyoruz, kimi zaman kahkaha atıyoruz olmadık yerlerde ve zamanlarda...

Akşam eve gidilir, yemek faslından sonra oyun faslı bitirilir bu arada tırnaklarının kesilmesi gerekliliği hatırlanır...

* Bebeğim tırnakların uzamaya balamış hadi keselim annecim...
*Aaaayııırrrr (ve koşarak kaçma eylemi)!!!!
*Annecim ama uzamış, rahatsız olursun sonra hadi keselim....
*Aaaayıırrr!!!!
*Neden annecim....
*Onlar daha uzayacak ben aslan olacağım... Sekersen aslan olamam...
*!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! :)

1 Aralık 2008

Bayram nedeniyle :)


Bu sene doğumgünüm bayrama denk geliyor, biz Ankaradayız ve muhtemelen benim doca o gün yanımızda olamayacak işlerinden dolayı. Doğumgünü hediyemide erken aldım dolayısı ile....
Bu sene pek ince düşünülmüş hediyem, şaşırdım dersem gerçekten yalan olmaz :)) Geçen senelerden farklı olarak üzerinde çalışılmış ne alsam diye... Ay bende pek bir fesatım değilmi hahhaaaa:)))
Hediyem ne mi ? Doğduğum güne ait bir gazete özel ambalajında; kocaman bir demet gülle birlikte geldi. Aman bendeki sevinci görmeliydiniz. Ağzım kulaklarıma vardı. Çiçekçi çocuk da bunu farketse gerekki beni bekledi uzun uzun; madem mutlu oldun bahşişimi unutma der gibi :)
Bir gazeteye bu kadar sevinilirmi demeyin hiç sevinilir. Üzerinde düşünülmüş olması ve emek verilmesi önemli olan. Darısı diğer doğumgünlerimin başına hahaaaaa:)))))