Bu yazının ne kadar zamandır taslaklarda beklediğinin farkına vardınız mı resimden :)) Taaa geçtiğimiz kıştan evet... Hissiyatı yazmışım, altıçizililerimi yazmamışım diye bekledi durdu kıyamam... Hemen altıçizililerimi ekleyeyim en iyisi ben ;)
*****************************
Suzan Defterden sonra 2. kitabım Ayfer Tunç'dan...
İlk başladığım da çok büyük merakla başladım kitaba... "Yetmiş küsür saat önce ne olmuştu ki?" diye diye ilerliyorduk kitapta çünkü... Hatta bir ileri, bir geri yapıyoruz da diyebiliriz...
Baş karakterimiz, annesi ve babasıyla mutlu mesut yaşarken baba bir iş kazası sebebiyle kolunu kaybediyor ve o güzel aile birden bire sanki lanetleniyor... O güzel kız büyüyor ve sanki yaşadıklarının intikamını alırcasına kendini kurban ediyor... Aslında konu biraz klişe ama bu klişe konunun bir farkı var; Ayfer Tunç anlatımı...
Kitapta en duygulandığım yer Gün'ü kaybettikleri zamandı... "Gün" nasıl güzel bir isim değil mi? (BAK BURASI BİRAZ SPOILER OLABİLİR İSTERSEN OKUMA)
Gün baş karakterimizin arkadaşı, ama öyle böyle değil... Kardeşlik ötesi bir bağ var aralarında... Gün'ün cenazesinde sanki hiç öyle bir bağları yokmuş gibi diğer insanların aralarına karıştıkları kısım içimi cız ettirdi... Çünkü yaşadığın kardeşlik ötesi bağ bazen aile için geçerli olmayabiliyordu... Aileye katmayabiliyorlardı geri kalanlar sizi... İşte o duygu içime işledi günlerce...
Ali var bir de tabi... Unutul-a-mayan o güzel aşk... Neden gittin ki Ali dedim sürekli... Neden... Tabi ki onun da sebepleri vardı kendince... Ama değmiş miydi bilinmez tabi ki...
Aslında bir zamanlar sevmiş bir kadının daha çok sevmeye ihtiyacı olduğunu bağırdığı bir kitap okudum ben... Yer yer bağıra çağıra, yer yer ağlaya haykıra geçmişine duyduğu intikamın izlerini silmeye çalışıyorum diyordu sanki... Mesela annesinden nefret ettiğini söylerken bile annesinin güzelliğine methiyeler düzüyor olması, sev beni çünkü sevmek istiyorum çığlığı değil miydi...
İşte bu duygularla okudum kitabı...
Eşi Osman, abisi Teoman ve karısı Leyla bir tarafta...
İlk aşkı Ali başka tarafta...
Babaanne Fikriyanım unutulur mu hiç...
Hele amca Süleyman ile yenge Nihal... Şahsına münhasır irinli karakterler...
Gün var sevilesi, sonra Kubi...
Bu arada baş karakterin ismini vermedim hiç farkettiniz mi?
Çünkü bilmiyordum... Yazmıyordu kitapta hiç...
Tam karakterinin ismi olmayan bir kitap diyecektim ki "Kapak Kızı" kitabından gelen bir ismi olduğunu farketmem ve karakterle adaş olmamın şaşkınlığı güzel bir tesadüftü... Oysa ben kitabı okurken karakterin ismine takılmıştım, neydi acaba diye bir sürü isim türetmiştim içimden...
Sevme ve sevmeme hallerinin nefret ve intikamla karıştığı güzel bir kurgu oldu benim için... Çokça sarılmalık kitaplardan...
Aslında ilk kitap "Kapak Kızı" nı okuyarak başlasaydım bu maceraya kitaba daha çok mu sarılırdım bilmiyorum ama eksikliğini hissetmedim... Yine de ilk kitabı mutlaka okumalıyım hissiyatındayım... Üzerine gider mi bakacağız ;)
Bu arada bak unutuyordum bu kitapla birlikte hayatıma yeni bir karakter analizi benzetmesi de girdi, unutmamak lazım "Sosyal Bukalemun" ♥ Çok var biliyorsunuz etrafımızda ;)
En iyisi okuyun bu kitabı siz....
Altıçizililerim ♥
* Sevginin kesintisiz bir şey olduğuna inanmıyordum.
Sevgi doğuyordu. Sonra bir gün ölüyordu.
Ölünce hiç doğmamış gibi oluyordu.
* Birilerini kötülükten korumak büyük cambazlıktı, denge işiydi. Denge, adı üstünde, çok hassas bir şeydi. Patlamamış bir kara mayınının üstüne basmak gibiydi. Yanlış bir harekette havaya uçardın. Paramparça olurdun.
* Birini bir zamanlar sevmiş olmak insanın içinde iz bırakıyordu. İnsan o kişiyi artık sevmese bile iz kalan yer acıyordu.
* Dünyaya kurban edilmeye hazır gözlerle bakmak, hayır demekten kolaydı. Mağdur olmak cesur olmaktan çok daha kolaydı. İnsan cesareti seçemezse kurban olmayı kendiliğinden seçmiş oluyordu. İnsan mağdur olmanın suçsuz olmak anlamına geldiğini sanıyordu. Oysa mağdur olmak, suçsuz olmak değildi.
* Henüz hamdım, pişmemiştim, tam anlamıyla yanmamıştım.
* Mağdurların bir şey yapması gerekmezdi. Gerekmediği için mağdurdular.
* Hep kolayca bağışlamıştım. Bağışlayıp unutmak hesaplaşmaktan çok daha kolaydı. Bağışlıyordun ve bitiyordu. Başını alıp gitmen, hayatını değiştirmen gerekmiyordu. Kaldığın yerden aynen devam ediyordun.
* Umut nasıl ki bir andır, umudu yerle bir eden şey yine bir andır. Darmadağın olur herşey, yıkılır dünya.
* Kalp kalbe karşı değildir, sadece bazı kalpler bazı kalplere karşıdır ( o da her zaman değil).
* Zaman deyip geçme. Zaman bir çocuktur, sahilde çakıl taşlarıyla oynar.
* Özetle, yaşamak bir denge meselesidir. Birine aşırı bağlanmak dengesizliktir.
* Ama yarın dediğimiz şey ısrarla yüründüğünde illaki varılacak ferah bir düzlük değilmiş. Yaşamak, ağzında tuttuğu kendi kuyruğunun peşinde koşan bir köpek olmakmış. Zaten dünya da yuvarlakmış, başladığı yere dönmek eşyanın tabiatıymış.
* Hayatımın baraj sorusu: Kemik kırığı mı daha çok acı verir, onur kırığı mı? Cevap: Kaçıncı kez kırıldığına bağlı. Kemik kırığı ile duyulan acı birbiriyle doğru orantılıdır. Kırığın şiddeti arttıkça acının şiddeti de artar. Onur kırığı ile duyulan acı ise ters orantılıdır. Darbe sayısı arttıkça hissedilen acı azalır, hassasiyet tabakası kalınlaşır. Onur dumur olur.
* Hayatta yapmak istedikleri son şeyi yapan insanlar sinirli olur.
* Bitmemiş bir aşktan ayrılışın en feci anıdır son temas.
* Bizde itiraf yoktur. Bizde bahane, mazeret, gerekçe, sebep, kulp, kılıf, bir dokun bin ah işit vardır. 'Yaptım ama bi sor, niye yaptım'dır bizde itirafın karşılığı. Madem yakaladın suçumu, sor ki sebebini anlatayım, kıvırayım, dolandırayım, böylece asıl mağdurun ben olduğumu gör! (Anladım, mağdur olmak sadece benim karakterim değilmiş, mağdur olmak genetik karakterimizmiş.)
* Açık hesaplar açık yaralara benzer hocam. Açık kalırsa mikrop kapar, enfekte olur. Sağlıklı bir gelecek için, açık yaraları ve açık hesapları kapatmak gerekir.
* Bir eylem sırasında mesleğinden ve konumundan gelen gücü kullanıyorsan mesaine dahildir bu.
* İntikam, bir akıl ve sinir savaşıydı. Bu savaşta onura, gurura, erdeme hiç yer yoktu.
* Cesaret, ancak göstermemiz gerektiğinde imkansız olduğunu anladığımız bir erdemdir.
Keyifli okumalar
YanıtlaSilTeşekkürler ♥
SilMerhaba.Siteniz oldukça hoş ve takip ettiklerim arasında.Zaman ayırıp yeni açtığım bloguma göz atıp takip ederseniz memnun olurum.Sağlıcakla Kalın.
YanıtlaSilhttps://hepfragmanizle.blogspot.com/
Teşekkürler...
SilOkuma listemdeki kitaplardan. İnşallah okuyacağım:)
YanıtlaSilOkuduğunda yorumunu keyifle okuyacağımdan eminim.
SilBen de Suzan Defter'le tanıdım Ayfer Tunç'u. Diğerlerini okumak kısmet olmadı henüz ama listemdeler :)
YanıtlaSilSuzan Defter her daim favorim :)
Silbu yazarın en sevdiğim romanı ne heycanla okudum yaaa :)
YanıtlaSilBen Suzan Defter'i daha çok sevdim Deep ;)
SilMağduriyet ve kurban psikolojisini keşfedip, bu yanını iyileştirmek üzere kurgulanmış harika bir roman okuyacağımı hissettirdi yazdıkların ;)
YanıtlaSilAynen öyle Aytülcüm, şahane bir tahlil ♥
SilSuzan Defter'i önermiştin Şebo, önce onunla başlayacam :) Sonra Kapak Kızı'nı alabilirim.
YanıtlaSilBence de öyle yap. Ben Kapak Kızını sonradan fark ettiğime üzüldüm. Sırayla gidilmediğinde bazen kopabiliyor hikaye. Bakalım Kapak Kızı bende nasıl gidecek...
SilBlogunuzu sık sık ziyaret ediyorum.Oldukça dolu ve yararlı emeğinize sağlık.Zaman
YanıtlaSilayırmak isterseniz,yeni açtığım blogumu takip ederseniz çok mutlu olurum.Sağlıcakla Kalın.
https://hepfragmanizle.blogspot.com/
Teşekkürler...
SilBu aralar ne güzel Türk yazarların kitaplarını yorumluyorsun blogunda. Beni de aşka getirdin. Uzun zamandır doğru dürüst okuyamıyorum. Bu hafta sonuyla beraber durum değişecek diye umuyorum.
YanıtlaSilAyfer Tunç'un çok sevilen bir yazar olduğunun farkındayım ama ben kendisini henüz okumadım. Elimde Dünya Ağrısı var. Sanırım onunla başlayacağım. Sen onu okumuş muydun?
Bu kitapları daha önce hissiyat kısımlarını yazmışım bırakmışım taslaklarda... Altıçizililerim için bekleyip duruyordu. Sene bitiyor artık beklemesin istedim Şule.. Peşpeşe geldi o sebeple.
SilDünya Ağrısını çok duydum ama okumadım. Benim de merak ettiklerim arasında...
Keyifle okunacak bir kitap gibi
YanıtlaSilKeyfi yüksek kitaplardan evet...
Sil