5 Mart 2021

2 Sevdim, 1 Sevmedim :)


MA RAINEY'S BLACK BOTTOM / MA RAINEY : BLUES'UN ANNESİ (2020)

Blues'un annesi olarak görülen efsane Afro Amerikan şarkıcı Ma Rainey (Viola Davis)' in hayatından kısa bir kesiti filme aktarmışlar. Daha önce August Wilson'un yazıp sahneye koyduğu "Pittsburgh Cycle" tiyatro oyunun sadece bir bölümünden uyarlanmış. Dolayısı ile tiyatral sahneler ve tiyatral performanslar çıkıyor karşımıza filmde...

Film Ma Rainey'in zirveye tırmanışını giriş performansıyla izleyiciye aktarıp ekibiyle albüm kaydı yaptığı 1 güne odaklanıyor. Ve ne anlatmak istiyorsa da o stüdyo sahnesinde vermeye çalışıyor... Tiyatral sahneden kastım buydu işte... Ara ara sokak manzaralarına şahit olsak da filmin tamamına yakın bir kısmı o stüdyoda çekilmiş durumda. 

Ma Rainey'in  performansıyla birlikte filmde dikkat çeken bir performans daha var; trompetçi Levee (Chadwick Boseman). Ma Rainey güç ve gelenekselciliği temsil ederken Levee daha yenilikçi ve daha bencil tavırlarıyla öne çıkıyor. Bu da ikilinin sürekli gerilmesine sebep oluyor filmde.

Film boyunca ırkçılık ve sosyal ayrımcılıkla ilgili tüm detaylar filme yedirilmiş. Ma Rainey gelene kadar ekibinin tuvaleti bile kilitli havasız bodrum katında prova yapmasından tutun da bir şişe kola almaya gittikleri markete kadar bunu gözlemleyebiliyoruz. Tabi ki bu söylemlere karşı sesiyle geldiği yerde üstünlük sağlayan Ma Rainey'in kibirli hali de gözümüze gözümüze sokulmuş. Beyaz menajeri ve beyaz yapımcısını sürekli kibri ve gücüyle zorluyor.

Viola Davis şahane performansıyla bu filmde de göz dolduruyor. Abartılı bir karakteri canlandırmasına rağmen usta oyunculuğunu konuşturuyor. Buna keza Chadwick Boseman da ona eşlik ediyor. Adeta canlandırdıkları karakterlere bürünüyorlar film boyunca. Her ikisi de Altın Küreyi bu sene kucakladı zaten ve Oscar'ın kadın oyuncu ve erkek oyuncu dallarında ağır topları. Geçtiğimiz aylarda Boseman'ın kanserden dolayı vefatından sonra bu ihtimal biraz daha güçleniyor bence...

Diyeceğim o ki ben bu filmi OLDUKÇAAAA SEVVDİİİMMMMMM ve müzik tutkunuysanız , tek mekanlı filmler beni sıkmaz diyorsanız bu filmi izleyin derim. Diğer türlü sıkabilir belki, demedi demeyin ;) Performansların şahane olduğunu unutmayın ama ♥ 
Hatta şuraya mini bir müzik ziyafeti de eklemeden bu filmi anlatmayı bitirmeyeyim :)

Ma Rainey's Black Bottom



LA VITA DAVANTI A SE / ONCA YOKSULLUK VARKEN (2020)

Bu filmi neden izlediğimi filmin afişine bakınca anlamışsınızdır sanırım; Sophia Loren ♥ Ben
Kadının gözlerinin hastası olmakla birlikte ince oyunculuğunu da severim ki bu yaşına rağmen bu filmde de o oyunculuğun keyfini sürdüm.

Filmimizin konusuna gelince ; Momo (Ibrahima Gueye) bir doktorun vesayeti altında yaşayan yetim ve oldukça haşarı bir çocuktur. Basit bir haşarılıktan bahsetmiyorum, o küçük yaşında güç elde edebilmek için hırsızlıktan tutun da uyuşturucu satıcılığına kadar işlere bulaşmaktadır. Diğer yandan Madam Rosa (Sophia Loren) ise Yahudi soykırımından sağ kurtulabilmiş ve hayatlarını fahişelik yaparak kazanan kadınların çocuklarına bakarak geçimini sürdürmektedir. Momo başına gelecekleri bilmeden Madam Rosa'nın pazarda satmak üzere götürdüğü şamdanlarını çalarak yolu kesişmiş olduğu bu kadına emanet edilmek zorunda bırakılmıştır. Ve ikilimiz arasında çatışmayla başlayan duygusal bir bağ oluşmuştur.

Momo karakterine hayat veren Ibrahima Gueye çocuk yaşına rağmen oyunculuğuyla hayran bıraktı tüm film boyunca. Masum gülümsemesi ve Madam Rosa'yla oluşan bağı sırasındaki gözlerindeki o sevgi arayışını o kadar güzel yansıtmış ki... Tabi bir de boyundan büyük işlere kalkıştığı anlardaki o kararlılığını... 

Sevgi tüm yaraları sarıyor, ister 7 yaşında ol ister 70 yaşında... Bu film o kadar güzel anlatmış ki bunu...

Bu filmi Sophia Loren'in oğlu Edoardo Ponti yönetmiş ve annesini tanımasından mı bilmem ama onu o kadar güzel karelerin içine kadrajlamış ki... Bir çok yerde seyretmeye doyamadım...

Sevgi ve bağlılığın haricinde ufak dozlarda o kadar çok konu barındırmış ki film yan karakterleriyle... Bir taraftan fakirlik, kimsesizlik... Diğer tarafta bakkal dükkanına Bay Hami ile sıkıştırılmış güven duygusu, kendini ailesine çocuğuyla kabul ettirmeye çalıştıran trans komşu vefası ve tüm bu insanların birbirlerine güvenle sırtlarını dayamaları... 

Ben bu filmi ÇOOOKKK SEEEVVVDDDİİİİMMMM. Çünkü ben dram severim, filmin içindeki insan ilişkilerini koklamayı severim, iyi oyunculuklar filmin durağanlığına inat dikkatimi çeker.. Sizde benim gibiyseniz bu filmi izleyin efenim 😉



I'M THINKING OF ENDING THINGS / HER ŞEYİ BİTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORUM (2020)

Film Lucy (Jessie Buckley) nin içsel monologlarıyla başlıyor. Her şeyi bitirmeyi düşünen bir kadının monologları. Sevgilisi Jake (Jesse Plemons) ile birlikte Jake'in ailesiyle tanışmaya gidiyor gitmesine de o içsel monolog hiç bitmiyor yol boyunca...

Yolculuk-aile ile tanışma-yolculuk kurgusunda kızımızın adı da değişiyor; Lucy, Louisa, Yvonne... Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuşlar hiç anlamadım. 

Oyunculuklara herhangi bir sözüm yok... Ancak bu filmi ben hiç anlamadım desem 🙈 

Kendi hayatını ve ailesini sevgilisine tanıtmaya çalışan bir adam, aile ile ilgili travmalar, her oda değişikliğinde değişen zaman olgusu (bir genç oluyor aile, bir yaşlı), sürekli kızımızın içses monologları ve bir bakmışım ki film bitmiş :)) E şimdi ne oldu modunda ben :))

Bu filmle ilgili çok beğeni dolu yorumlar okumuştum halbuki... Filmle ilgili sevdiğim tek ayrıntı evin dekorlarıydı sanırım :/

Sonuç olarak ben bu filmi HİİİİİİÇÇÇÇ SEVVVMMMEEEDİİİMMM, çünkü hiç anlamadım... Bu filmi anlayanlara saygılarımı bir borç bilirim :))

Mutlu hafta sonları diliyorum herkese ♥

18 yorum:

  1. Sofia Loren'in filmini ben de merak ediyordum, ilk fırsatta izleyeceğim :)

    YanıtlaSil
  2. İlk filmi dün izlesem mi diye baktım bir başkasını izledim. Sonuncusunu da görmüştüm ama anlamayanlar çodğunlukta olunca kalsın demiştim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonuncusunu hiç anlamadım saadet, hiç benlik değlmiş.
      İlk film hoşuna gider muhtemelen, bir bak istersen ;)

      Sil
  3. ben de film konusunda çok nanemollayım. dram da sevmiyorum hep dram ağırlıklı oluyor genelde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dram eğilimli filmler daha fazla evet. İyi bir dramı hiçbir şeye değişmem ben :)))

      Sil
    2. bende bir şey anlamamıştım:))

      Sil
    3. Yalnız olmadığıma sevindim :))

      Sil
  4. Sophia loreni de 3. cüyüde izledim, blues e bir bakayım.

    YanıtlaSil
  5. Finalde bitirdin beniii ashasaahaa süpersin sen var yaaa :-)))))))))))))

    Sevgilerrrrrr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama anlamadım Maim :))))) Yalan mı söyleyeyim şimdi :))))))))))))))))))

      Sil
  6. Şebnem ben Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum'un hastasıyım. Filmi o kadar beğendim ki kitabını aldım okudum. Aslında izlerken ben de senin gibi pek bir şey anlamadım. Aklıma bir sürü teori geldi. Şöyle mi böyle mi derken film bitti. Kafamda bir ton soru. Ben izlediğim her filmden sonra Ekşi Sözlük'teki yorumları okurum. Bu filmin yorumlarına baktım ve bendeki taşlar bir bir yerine oturdu. .Filmle ilgili her okuduğum yorumda filmi daha bir sevdim. Her şey ince ince hesaplanmış. Bu yüzden tavsiyem sen de yorumları oku mutlaka. Bu filmi en az iki kez izlemek lazım:

    https://eksisozluk.com/im-thinking-of-ending-things--5879944?a=nice

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayalmiymiş..... Ben şok...
      Kızın hayal olabileceğim hiç aklıma gelmedi. Filmle ilgili o kadar boştum ki yorum okumak gereği bile duymadım Şule. Biraz biraz taşlar oturdu yerine evet ama ben bu film tekrar izleyemem muhtemelen...

      Yorumuna sağlık arkadaşım ♥

      Sil
  7. Sophie Loren...Sinemanın gelmiş geçmiş en güzel kadınlarından biri sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de Liz Taylor ♥ Ama Sophie oyunculuk olarak daha şahane bir kadın ;)

      Sil
  8. onca yoksulluk varken, bu filmin orijinalini izle asıl çok daha iyi eskisi :) bu ikinci çevrim de idare eder ama ilki gibi değil, ilkini kaçırma, simone signoret :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen not ediyorum deep ♥ Şahane bir ayrıntısın sen :)

      Sil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)