9 Haziran 2015

madem yağmur var....


Dışarıda kapalı bir hava...
Çayırlara, dağlara hatta denizlere açılmak isterken ruhumuz, ne işin var otur oturduğun yerde diyor...
Bu havalarda ya kitap okumaya atıyorum kendimi, ya da film seyretmeye...
Eğer sizde benim gibiyseniz bikaç film önerisi yine size...



GERGEDAN MEVSİMİ (2012)

Bu film uzun süredir seyredilecek filmler listemde durmaktaydı...
Ön yargılarımdan ve okuduklarımın etkisinden kurtulmak için bir süre beklemem gerekiyordu...
Uzun bir bekleyiş oldu sanırım :)

Filmin yönetmeni Bahman Ghobadi'nin Kaplumbağalarda Uçar filminden başlamam lazımdı aslında İran sinemasını tanımak için ama bir türlü izleyemedim.... Hala bekliyor...

Gelelim filmimize...
Öyle çok uzun uzun anlatmaya gerek yok aslında...

Film Humeyni devrimi zamanında başlıyor... İranlı şair Sahel Farzan (Behrouz Vossoughi) 'ın 30 yıllık mahkumiyeti sonrasında kendisi gibi tutuklu olan eşi Mina (Monica Bellucci)' yı aramak için İstanbul'a gelmesiyle devam ediyor...

Konu bir şairin hayatı olunca şiirsel bir anlatım var tabi ki...
İç ses / dış ses...
Ters köşeler... Filmin en çok da bu tarafını sevdim zaten... Ters köşelerin içsel savaşlarını... İzleyenler ne dediğimi anlayacaklardır mutlaka ama izlemeyenlere saygısızlık yapmıyım anlatarak...

Farzan'ın gençliğini canlandıran Caner Cindoruk oldukça başarılı... Birde sapkın aşık Akbar rolünde Yılmaz Erdoğan... Özellikle bir ruj sahnesi var ki Erdoğan'ın ordaki oyunculuğuna hayran kaldım...

Mina'nın kızlarını canlandıran Beren Saat ve Belçim Bilgin 'in hayat kadını olduklarını gözümüze gözümüze sokmaya çalışırken oyunculukları da vasatın altında... Olmasalardı da olurdu cinsinden...

Filmde en çok kullanılan anlatım göz ifadesiydi galiba...
Ne kadar gözünün içine bakarsan bir insanın o kadar etkilenirsin ya... Gözleri çözmeye çalışırken girdim ben bu filmin içine...

Yine psikolojik bir film anlayacağınız....

Görsellerini çok sevdim birde filmin...

Psikolojik film sevenlerin mutlaka izlemesi gereken bir film diye de not düşüyüm hemen...

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDİMMMMM...





MAVİ GÖZLÜ DEV (2007)

Nazım Hikmet 'in şiirlerini kim sevmez ki...
Hele de Yetkin Dikinciler'in sesinden dinlemek....

Geç kaldığım bir film...

Nazım'ın şiirleri kadar aşkları da ünlüdür malum...
Özellikle Piraye 'ye olan aşkı....

"İlk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkart sandıktan,
giyin, kuşan,
benze bahar ağaçlarına...
Hapisten
mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alını,
böyle bir günde yılgın ve kederli değil,
ne münasebet,
böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nazım Hikmet'in kadını...."

Bursa hapishanesinde yattığı yılları anlatıyor bu film Nazım Hikmet'in... Piraye ve arkasından Münevver'e aşık olduğu yılları...

Şiir gibi bir film...

Sonuç olarak bu filmde SEVDİMMMMMM notuyla izlenen filmlerin arasında yer aldı...

Bu arada Nazım'ın aşklarını anlatan bir kitap biliyorsanız ismini yazar mısınız? Bu filmden sonra hepsini merak ettim... Okumak eminim zevkli olacak :)








UNUTURSAM FISILDA (2014)

İlk gösterime girdiği zaman izlemeyeni dövüyorlardı :)))
İşte ben o dövülmüş kısımdayım...
Çok istesemde gidemedim, sonrada sanki gitmemeliymişim gibi bir his uyandı bende... Nedenini inan bilmiyorum...
Dolayısıyla herkesin izlediğini düşünerek aklıma geleni esirgemiyorum bu film hakkında... Spoiler içerebilir DİKKAT !!!!!

Işıl Yücesoy ve Gözde Çığacı.... İlk önce onlardan bahsediyim... Evimizin büyük kızı Hanife'nin gençliği ve yaşlılığı... Ne kadar çok birbirlerine benziyorlarmış da ben farkına varmamışım hiç... (içses diyor ki çatlak farketmezsin tabi, başka bir yerde onların gençlik/yaşlılık kavramlarını izlemedin ki)

Işıl Yücesoy bu filmde oyunculuğuyla devleşen ve filmi kurtaran en büyük etken... Sağolsun hönküre hönküre ağlamama sebeptir...

Yine gençlik yaşlılık bağlantısından gidecek olursak Erhan'ın gençliğini oynayan şimdiki genç kızlarımızın ilahı Kerem Bursin hakikaten  yaşlandığında Köksal Engür gibi babacan bir ihtiyara dönüşürmü ki diye bir merak da oluşmadı değil hani :) Acaba kendisi bu konuda ne hissetmiştir merak ettim....

Hümeyra.... Oyunculuğuna aşık olduğum kadın... Bu filmde yine iyi bir iş çıkartmış tabi ama Işıl Yücesoy kadar değil... Birde sanki sesini daha çok duymak beklentimden dolayı da bana da öyle gelmiş olabilir tabi ki....

Mehmet Günsür yani Tarık için söyleyecek bi lafım yok... Bir adam her role bu kadar mı yakışır... Bu cümleden beğenimi anlamışsınızdır herhalde... Bu filmde sanki daha sönük gibiydi... Ölümü bile sanki sessiz sakindi... Beklentim dışındaydı bu sessizliği...

70'li yıllarda doğmuş biri olarak eski fotoğraflarımızdaki o eşyaları, kıyafetleri görmek hoşuma gitti... Kıpır kıpır halleriyle Ayperi / Hatice (Farah Zeynep Abdullah) enerjisini çok da güzel yansıttı bana göre....

Ve gelelim en son olarak kardeşlik mevzuuna... İki zıt kızkardeşin yaşamını anlatarak başlayan bu filmimiz kardeşlik konusunda tüm sıcak duygularımızı perçinleyen bir film olmuş...

Babam ve oğlum kadar derin izler bırakmasa da bende bu filmi de her zamanki ağlak duygularımla ÇOKKKK SEVDİMMMM... Keyifli keyifli çıtır bir tatda rahatlıkla izleyebilirsiniz...




PRENSESİN UYKUSU (2010)

Bu sene Çağan Irmak'ın tüm filmlerini izleyip bitireceğim demiştim...
Yavaş yavaş gerilere doğru gidiyorum. Bu filmde onlardan biri...

Masalsı, animasyonlarla desteklenmiş bir film...

Sürekli gülümseyen Aziz (Çağlar Çorumlu) yeni nesil kahramanımız... Dostluk, iyilik ve sevgiyi temsil etmiş... Küçük prensesimiz Gizem (Şevval Başpınar) 'le çok güzel bir dostluk kuruyor yeni nesil apartman sarayımızda :)

Genco Erkal eski rejisör rolüyle karşımıza gayet komik üslubu ile çıkmış. Sevinç Erbulak ise annemiz Seçil; korkuları olan, güvenemeyen, hayat savaşında bir kadın...

Şu ana kadar izlediğim Çağan Irmak filmlerinden farklı bir kadro ve alışık olmadığım kadar ağlamalı değil... Çağan Irmak = Hönkürmek denklemi kurduğumdan dolayı şaşırtıcı oldu benim için... Evet birkaç sahne hafif burnunuzun sızlayarak gözlerin hafif buğulanmasını sağlıyor ama sadece o kadar..
En azından benim için öyle oldu...

Müziklerini de sevdim... Tam da masalsı anlatıma uygun...

Bu filmle ilgili ne sevdim diyebilirim nede yok sevmedim... Sanki benim için eksik birşeyler vardı ama ne olduğunu tam olarak belirleyemedim... Sırf ağlamadığım için eksik hissine kapılmış olamam değil mi? Olamam, olamam yani, bence, bilmiyorum :)

Bu filmi de EHHHHHHHHH bölümüne kaydediverdik o zaman... İzleyip izlememe kararını size bırakarak....

Hoşça ve dostça kalın efem...




8 yorum:

  1. türk filminde ne çok eksiğim var benimm :)
    sevdiklerin öncelikli olmak üzere gerekli notlar alındı :)

    YanıtlaSil
  2. Senin hızına yetisemiyorum. Piraye yok muydu? Kitap benim bildiğim.

    YanıtlaSil
  3. maviye iz süren;

    ben de yabancı filmler konusunda çok eksiğim..
    Fırsat buldukça izliyorum işte...
    İzleyince ses ver ;)

    YanıtlaSil
  4. Bahçe Perim;

    Safişim Piraye'yi okumadım ama galiba bir tiyatro oyunundan yola çıkılarak piraye anlatılıyor galiba emin değilim. Hoş okuyacağım onu da...
    Ama hani belki tüm aşklarını anlatan bir kitap vardır belki dedim...
    Adam malum çok çapkın...

    YanıtlaSil
  5. Bir tek Unutursam Fısılda'yı izlemişim. Gergedan Mevsimi filmi de izlenecekler listemde unutulup gitmiş bir film. Unutursam Fısılda'yı sinemada annemle izlemiştik.Ağlamıştım:(

    YanıtlaSil
  6. Kadriye;
    Ağlanmayacak gibi değildi ki Kadriye...
    Işık Yücesoy kocaman kocaman açtıkça gözlerini ben böğürdüm...
    Hele Ayperinin savunmasız hali beni benden aldı...

    Gergedan Mevsimi biraz iç karartıcı ama senin seveceğini düşünüyorum...

    YanıtlaSil
  7. Unutursam Fısılda'yı çok yakın bir zamanda seyrettim ve ben de çok beğendim.Ayrıca Mehmet Günsur konusunda sizinle aynı fikri paylaşıyorum.

    YanıtlaSil
  8. Gamze;

    Değil mi? Kamera önünde çok başarılı adam...

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)