21 Eylül 2018

Kırmızı Zaman / Mine Söğüt ve tüm kitapları üzerine ♥

Sene 2015 ilk defa Mine Söğüt kitabıyla tanışmışım....
Ve tanıştığıma o kadar hoşnut olmuşum ki 2016 senesinde tüm kitaplarını okuyacağıma dair bir hedef koymuşum... Tabi ki gerçekleştirememişim 😏
Ama yine de azmetmişim geçen senelerde ve evet bu kitapla birlikte sabreden derviş misali emelime kavuşmuşum değil kavuştum... Çıkalım artık geçmiş zaman kipinden 😉

Basılı kitaplarından tamamını okumuş durumdayım anlayacağınız. Sadece "Sevgili Doğan Kardeş" kitabı kaldı  okumadığım, onunda baskısı yok şu an... Şimdiye kadar da bakındığım yerlerde bulamadım... Bulursam onu da eklerim buraya...

Tüm kitaplarını şöyle bir toparlama niyetindeyim ama ilk önce bir Kırmızı Zaman'ı anlatayım size...




"Bu romandaki İstanbul, efsaneler, insanlar, balıklar, kayıklar, iskeleler, saraylar, dehlizler, kesik başlar, mezarlar, hastaneler, morglar, denizkızları, cinayetler, katiller, cellatlar, deliler, yani her şey uydurmadır.
Efsanelerin yalanı abartılmış, insanların hayatına olmadık benekler atılmış, şehir baştan yaratılmıştır. Yok eğer, "Bunların hepsi gerçek, Haliç'te kırmızı bir kayık durur ve içinde Zaman Dayı yaşar, eski mezarlarda kesik cellat kafaları yatar, küçük kızlar mezar taşlarına dünyanın en güzel şiirlerini yazar, genç bir adam paramparça bir baba arar, her şeyi gören bir kambur hep susar ve İstanbul'un altında sır dolu dehlizler var," diyen bir çıkar da beni yalanlarsa, ne mutlu bana."

Bu cümlelerle başlıyor kitap, haliyle bu cümleleri okuyunca da bir masalın içine gireceğim belliydi...

Birbirinden farklı yerlerde yaşayan ve birbirinden bambaşka karakterlerin kısa kısa anlatımıyla başladı ilk önce... Biraz Zaman Dayı, biraz Halat Niyazi, biraz Deligavur Leon, biraz Hüsran, biraz Botan, biraz Kambur derken ilk önce kendimi kara bir çarşafa dolanmış gibi hissettim... Karakterler arası uyumsuzluğun vermiş olduğu karmaşıklık kitaba ısınmamı engelledi...

Ama öyle bir çizgi vardı ki kitapta...  İnce bir çizgi... Olaylar birbiriyle bağlanmaya, karakterler birbirlerine göz kırpmaya başladı... Şebo dedim işte bunu arıyordun... Sonrası masalsı bir örgü işte...

Kaptırdım ve bitti..

Kitapta kimi en çok sevdin diyecek olursanız hepsini parça parça sevdim...
Küçük Hüsran beni en fazla hüzünlendirendi... Hüzünlendiren ama okuma sevgisi yönünden en çok da imrendiren...
Botan'ı sevesim geldi mesela, alıp başını kucağıma koyup saçlarını okşayasım...
Zaman Dayı ve Halat Niyazi arasındaki sessiz anlaşmayı sevdim mesela...
Leon'un babaanesiyle sevgi dolu sarılışını sevdim...
Kambur'un dualarını bir de...

İstanbul'un sokaklarında, dehlizlerinde, iskelelerinde, evlerinde sakin çırpınışlarını sevdim her birinin...

Mine Söğüt kitaplarıyla yaraya tuz basar derim ya ben hep, bu sefer ince ince kanatmayı seçmiş masalsı bir dille...

Eğer bir Mine Söğüt severseniz bu kitabı zaten okumuşsunuz ya da okuyacaksanızdır. Eğer tanışmak isterseniz de ilk 3 seçenekten biridir derim ben bu kitap için...

♥.............................................................♥

Gelelim tüm kitaplarından bahsetmeye...

Her kitap ayrı ayrı çok şey kattı bana diyebilirim... En sıkıldığım bile...
Sahi sevmediğim ya da en okumakta zorlandığım kitabı hangisiydi ki? Sanırım "Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979" kitabıydı...

En sevdiklerim ise;
1- Beş Sevim Apartmanı
2- Deli Kadın Hikayeleri
3- Kırmızı Zaman diyebilirim....

"Dolapdere Kürt Kediler Çingene Kelebekler" İstanbul semtleriyle ilgili bir serinin Mine Söğüt'ün payına düşen semt kitabıydı.. Hiç tanımadığım, gezmediğim bir semtin hayalini kurdurdu bana...

Otobiyografi tarzında kitaplar da hiç ilgimi çekmezdi mesela benim... Oturur filmini izlerim, belgeselini izlerim, hem de çok keyifle izlerim ama kitabını okumak kısmında çok da hevesli olamadım hiçbir zaman... Mine Söğüt karşıma iki kadın çıkardı birbirinden farklı, birbirinden öncü, birbirinden idol... Bazen sayfaları kemirircesine hızla çevirdim bazen sallandım da sallandım... Cesaret ve farklı bakış açısı kazandırdı bu kitaplarda...

Diyeceğim o ki; bazen başka insanların gözünden farklı pencerelerden bakmak iyi geliyor her şekilde insana...  Mine Söğüt ile ben bunu becerdim sanırım...

Şimdilerde kendime yeni bir yazar, yeni bir pencere belirlemem lâzım... Ön yargısız yeni türlere geçişi böyle daha rahat tamamlıyorum, ona karar verdim...  Bunu sizin de denemenizi tavsiye ederim ayrıca. Tüm külliyatı tamamlamak da ayrı bir hoşluk yaratıyor insanın ruhunda...

Ayrı ayrı tüm kitapların hissiyatına detaylı göz gezdirmek isterseniz kitaplara tıklamanız yeterli...
Akabinde de "Kırmızı Zaman" altıçizililerim gelecek zaten....

Kendinize iyi bakın, çokça bakın, güzel bakın ♥

Dolapdere Kürt Kediler Çingene Kelebekler
Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979
Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür ile Hayat ve Edebiyat
Madam Arthur Bey ve Hakkındaki Her Şey
Deli Kadın Hikayeleri
Beş Sevim Apartmanı
Adalet Cimcöz - Bir Yaşamöyküsü Denemesi



* Hayata halatla bağlanmak her zaman yaşamı çok sevmek anlamına gelmez; halatın bir ucu bazen ölüme de bağlı olabilir.

* Kırmızı manada tehlikeyi işaret eder. Cazip ve cinaidir.

* Hayatı, baştan sona "ölüme yolculuk" olduğunu bildiğimiz halde, hevesle sürdürmemizin sırrı şeytani cazibesinde gizlidir.

* İnsanoğlu gerçeklerden kaçar, çünkü efsanelere inanmaya meyyal doğar.

* Babalar bir yerde bir çocukları olduğunu hiç bilmeyebilir; işte sırf bu yüzden bile, bu tuhaf olasılığın yüklediği özgürlük duygusuna inanıp, varolan çocuklarını da isterlerse gözlerini kırpmadan terk edebilirler.

* Yalan, hayatı katlanılır kılandır.

* Ölüm ve süreklilik paralel olarak yaşamı belirler. İnsan bu paradoks yüzünden deliliğe bu kadar yakın yaşar.

* Kader, insanın kendi hayatına hiçbir zaman gerçekten sahip olamayacağının açık tehdididir.

* Merak, çekici olduğu kadar tehlikelidir de.

* Takvim, canlıların celladı olan zamanı kavrayabilmenin yegâne aracıdır. Aynı zamanda bütünüyle tanrısal düzeni işaret eder.

* Delilere sır konusunda güvenilmeyeceğini sananlar çok yanılırlar. Bir deli değer görürse tüm sırları saklayabilir, çünkü deli, kara kutunun içini, onu hiç açmadan da görebilir.

* İnsanlar, mezara giren ölülerin, onlar çok sevdikleri yakınları olsa bile, tekrar dirilmelerini istemez, dilemez; buna tahammül edemezler.

* Gerçekle gerçeküstü tıpkı yin ile yang gibi iç içe geçerek birbirini tamamlayan bir bütündü. Gerçeğin içinde gerçeküstü, gerçeküstünün içinde de gerçek vardı ve birbirlerini sarıp sarmalamışlardı. O yüzden gerçeküstünün peşinden giderken gerçeğe takılıyordu insanların ayakları ve gerçeğin peşinden giderken de gerçeküstüne. Tıpkı ölümün peşinde giderken hayata, hayatın peşinden giderken ölüme takılması gibi ayakların...aklın...kaderin...

* Cesaret insanın hayatta kalmasını sağlayan kadim genlerden biridir.

* İnsanlar delilerden uzak dururlar çünkü kendi içlerindeki delinin uyanmasından korkarlar.

* Işık vurduğu yeri aydınlatır ama her zaman görmeyi kolaylaştırmaz; bazen gözleri kamaştırır; akla olmadık hayaller sızdırır.

* Heves, içinde tehlike olduğu hep unutulan bir lunaparktır.

* Şiddet vahşetin en yakın arkadaşıdır.

* Yaşamanın ilk şartı bir gün mutlaka ölmektir.

* Cinayet işlemekle cinnet geçirmek arasında dilbilimsel bir bağ yoktur. Her iki kelimede de bambaşka köklerden, ancak benzer seslerden gelir ve tuhaf bir şekilde aynı yere varır.

* İnsanoğlu bazen masalla gerçek arasında yolunu yitirir.

* Suç her zaman cezalandırılmaz; bazen de ödüllendirilir. Suçun tarifi de hayattaki her şey ama her şey gibi görecedir.

* Anlamlar bazen kayabilir, karışabilir, kaybolabilir; insanı şaşırtabilir.




26 yorum:

  1. Hiç okumadığım bir yazar ama çok merak ettim Şebo'cuğum, çok da ayrıntılı, alıntılarla süsleyerek tanıtmışsın eline koluna sağlık:) mezardan sevdiklerimizin tekrar dirilmesi konusu beni bayağı düşündürdü....annemi, babamı çok özlüyorum keşke ölmeselerdi keşke bir mucize olsa zil çalsa ikisi de gelse hem de öyle alzheimerlı, parkinsonlu değil sağlıklı olarak ne güzel olurdu diyorum ama o zaman benim perili senaryoma dönerdi iş kimse inanmazdı...her şey karışırdı galiba...sonra dedim ki onların bu pis dünyaya tekrar dönmelerindense bir yerlerde vakti gelince benim onlarla buluşmam daha doğru..:) düşünsene etsiz, kemiksiz. başka bir boyuttasın tekrar etten, kemikten o ilkel boyuta dönmek istemezsin...ben istemezdim şahsen...
    Bu konu çok uzar çenemi kapatayım:)
    Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O konu beni de düşündürdü Müjde...
      Evet özlüyoruz ama bencilce bir istek mi acaba bu diye...
      Yok kapatma çeneni sen, hep yaz ;)
      Güzel yorumun için teşekkürler ♥

      Sil
  2. Mine Söğüt ile Beş sevim apartmani kitabıyla tanistim. Çok özel, çok derin bir zekasi, nadir bir kalem var Çok ama çok severim kendisini.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel bir kitapla başlamışsın. En sevdiğim benim de...
      Güzel bir kalem kesinlikle..
      Sevgiler ♥

      Sil
  3. Ya Şebnem,
    Ben resmen bu aralar kurudum. Canım hiç kitap okumak falan istemiyor. Elime hangi kitabı alsam çok sıkıcı geliyor. Mine Söğüt'ü de acayip seviyorum bu arada. Amma ve lakin, Mine Söğüt okumanın vakti ve zamanı olduğunu düşünüyorum. Tokat atar gibi yazıyor resmen. Kaleminin karşısında eğilmek lazım. Yazmak için doğmuş. Karanlık köşe bucakların yazarı.
    Yorumumu buraya bıraktığıma göre karanlıklara doğru yola çıkabilirim. :)
    Çok öperim, çoook.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mine Söğüt'ü kesinlikle okumanın bir zamanı var... Araya bereye sıkıştırılarak okunacak şekilde kitap yazmıyor. İnsanın damarına damarına basıyor.

      Yok yahu gitme karanlıklara... Geçecek inşallah, geçsin yani..
      Yaz sen bolca, o zaman iyileşir belki ruhun ♥

      Sil
  4. Mine Söğüt çok duydum. Hatta listeme de yazdım ama her ne hikmetse henüz almadım. Zamanı var demek ki :)

    YanıtlaSil
  5. Giriş benimde merakımı cezbetti Şebnemcim, tam benlik konular, tavsiye ilk üçü de not ettim. Buket Uzunerin serisi birbirinin devamı kitapları var, onlardan toprak olanı okuyup çok sevmiştim devamını getireceğim umarım, biraz da ortadan başlamışım seriye ama olsun :) Orhan Pamuk kafamda bir tuhaflık o da beni çok etkilemişti, birde Sabahattin Ali kürk mantolu madonnayla başlayan, içimizdeki şeytan, değirmen ve yeni dünya bunlar okumaktan keyif aldığım kitaplarımdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kumral ada mavi tunadan beri buket uzuner okumuyorum ben... En kısa zamanda el atayım ben yeniden en iyisi...
      Sebahattin Ali'de okumadım ben hiç biliyor musun... Yazarken ayıp geldi bak şimdi :/

      Tavsiyelerin için teşekkürler canım ♥

      Sil
  6. Hiç okumadığım bir yazar bende okumayı deneyeceğim bu yazarı.

    YanıtlaSil
  7. Tatmin edici bir tanıtım yazısı olmuş Şebnem' cim... Benim de duyduğum bir yazar ama okumamıştım ve dilini ve girişini oldukça beğendim. Teşekkür ediyorum.
    Bu arada 1000kitap' uygulamasında var mısın? Varsan takip etmek isterim, yoksan tavsiye ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın canımcım... Beğenmene sevindim.
      Ben Goodreads kullanıyorum, sen orada varmısın ki ben de şimdi onu merak ettim. 1000kitap a da bakayım bende ama ;)

      Sil
  8. hımm okunuur, beş sevimi okudum bi, ivit okunur yazarlardaaan :)

    YanıtlaSil
  9. En çok alıntılar kısmını seviyorum
    En çok "yalan hayatı katlanılır kılandır"da duraladım.
    Yalan söylemek (en azından beni için) hayli kolay ve yalan söylememek için yıllardır verdiğim kahramanca mücadele büyük zaferlerle dolu.

    Alıntılar için teşekkürler :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orada ben de bir duraksadım... Hakikaten öyle midir, nasıldır yani diye... Pembe yalanlar aklıma geldi sonra... Evet hayat kurtaran pembe yalanlarımız dedim ♥

      Öperim seni ♥

      Sil
  10. Sevdiğin yazarın bütün kitaplarını okumak kadar insanı mutlu eden çok az şey var. Mine Söğüt'ü hiç okumadım ama okuyacağım zaman öncelikle önerdiklerinden biriyle başlayacağım.

    Kendine yeni bir yazar arıyorsan Seray Şahiner'e bir şans verebilirsin. Özellikle Antabus kitabı çok başarılıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle Şule ♥
      İlk tanışma romanı için en sevilenlerden başlamak daha iyi oluyor, garantili diye düşünüyorum ben de...

      Seray Şahiner'e bir bakayım, tavsiyen için teşekkürler...

      Sil
  11. Hiç okumadım ama yakın arkadaşım mutlaka oku diyor.

    YanıtlaSil
  12. Sadece Bes Sevim Apartmani ve Deli Kadin Hikayelerini okudum (elimde baska kitabi olmadigindan) ama kitaplarin neredeyse her sayfasinda "iste ya tam okumak istedigim tarzda yazilar" dedim, cok seviyorum Mine Sogut'u. Umarim ben de butun kulliyati edinip, okurum, oyle kendine has bir tarzi var ki merak ediyorum diger kitaplarini, ne yazmistir acaba diye :)
    Operim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah Yasemen... Dolu dolu bir kadın Mine söğüt... Özellikle otobiyografi kitaplarında daha çok anladım bunu...

      Ben de öperim ♥

      Sil
  13. Beğenilerime uygun tarzda bir yazar. Ben de tüm kitaplarını okumak isterdim. Bende mi hedef koysam kendime. Detaylı ve güzel derleme için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolu dolu bir kadın gerçekten de...
      Eğer okursan kesinlikle ne düşündüğünü bilmek isterim ;)

      Sil

Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)